19 Eylül 2015

YAHUDİLİĞİN HIRİSTİYANLIĞA VE İSLAMA BAKIŞI PDF E-KİTAP




YAHUDİLİĞİN HIRİSTİYANLIĞA VE İSLAMA BAKIŞI
PDF E-KİTAP

HZ. İBRAHİM (A. S.)




HZ. İBRAHİM (A. S.)
 

ÂŞIK PAŞA GARİB-NÂME I/1, 1/2




ÂŞIK PAŞA GARİB-NÂME I/1, 1/2

Üçüncü bahar


Üçüncü bahar

Vücudun DNA haritasını çıkartan genetikçiler dünyayı değiştirecek buluşa imza attı. 15 yıla

kadar kanser ve AIDS bitecek, 50 yıl sonra
ortalama ömür 95’e çıkacak
TIPTA devrim sayılan DNA Projesi’ni Clinton ve Blair dünyaya müjdeledi. Genetik tedaviyle, 50 yıl içinde ölümcül hastalıklar tarih olacak. İngiliz uzman Dr. Sulston, varılan sonucu "Artık elimizde, insanoğlunun nasıl imal edildiğini gösteren el kitabı var" diye özetledi. İşte büyük buluşun getirecekleri:
YIL: 2002 Kesin sonuç
DNA haritasının yüzde 100’ü çıkarılmış olacak. ABD’de genetik ayrımcılığa karşı yasalar çıkacak.
YIL: 2003 Tedavi başlıyor
KANSER, kalp, şeker hastalığı ve felce karşı ilk genetik testler yapılacak. Gen terapileri başlayacak.
YIL: 2015 Kansere darbe
HER insanın kendi genetik yapısına göre ilaç tedavisi uygulanacak. Kanser ve AIDS’e darbe inecek.
YIL: 2025 Doğuştan sağlıklı
TIP insandaki genetik bozuklukları düzeltebilecek, anemi gibi doğuştan gelen hastalıklar da bitecek.
YIL: 2050 Ve ömür uzuyor
ORTALAMA ömür 90 - 95 yıla çıkacak. Yaşlanmaya neden olan genlerin sırrı çözülecek. 

DNA, din, laiklik


DNA, din, laiklik
 


       
Vücudumuzda 75 trilyon hücre, bir hücredeki DNA kodu içinde 3 milyar gen harfi varmış.
       
GENETİK şifrenin çözülmesi, bilim tarihinin en büyük olaylarından biri sayılıyor. DNA (Dezoksiribonukleik Asit) sarmal biçiminde kimyasal bir bileşim... Fosfat ve şekerden oluşan bir şifre... Genler bu DNA'da yer alıyor.
       İnsanın genetik dizisi 3.5 milyon harften oluşuyormuş. Bilim adamları bu harflerin dizilişini keşfetmek için, dev bilgisayarlarda 480 milyon kere katrilyon işlem yapmışlar!
       Ya bu dizilişi yapan kudret?! Bunun cevabı bilgisayarda değil, seziş ve inanışlarımızdadır. Clinton diyor ki:
       "Tanrı'nın hayatı yarattığı dili bugün öğreniyoruz... Tanrı'nın en kutsal armağanının ne kadar harika, güzel ve karmaşık olduğunu daha yakından anlıyoruz..."
       * * *
       DİNDAR bir insan din bilimlerini öğrenerek"genetik şifreyi" çözemez, varlığını bile bulamazdı. Çünkü din, bilim ve felsefenin metodları farklıdır.
       Dinin kaynağı vahiy ve sezgidir; tasavvufi seziştir...
       Felsefenin kaynağı düşüncedir.
       Bilimin kaynağı ise deney ve gözlemdir.
       Bunlardan birinin metoduyla ötekinin alanında ilerlenemez. "Bilimden Beklediğimiz" adlı eserinde Bertrand Russell'ın belirttiği gibi, eski Yunan düşüncesi değerli bir felsefeydi ama 'düşünce' planında kaldığı için "deney ve gözlem"den yoksundu, bilimsel düşünceye hiçbir katkısı olmamıştı.
       Din, felsefe ve bilim ayrı alanlar ve metodlar olmakla birlikte, birini tutup ötekine düşmanlık etmek dar kafalılık yaratır, sahip çıktığımız alanda bile gelişmeyi engeller.
       * * *
       POZİTİVİZM, bilimle felsefenin yeterli, dinin ise zararlı olduğunu düşünmüş, bu sebeple metafiziği reddetmişti. Tek yol gösterici bilim ve fen idi... Bu otoriter bilim anlayışı demokrasiye de çağdaş bilime de aykırıdır.
       Çağımızın en büyük bilim felsefecisi Karl Popper, bilimin gelişmesi için bile metafiziğin (ve meta - ampirizmin) gerekli olduğunu ortaya koydu, pozitivizmi reddetti. (Roberta Corvi, An Introduction to Karl Popper, sf. 19 - 25, 161.)
       Einstein, Heiesenberg, Planc ve Bohr'dan itibaren 'yeni bilim' eski determinist ve pozitivist bilimden farklı bir anlayışı geliştirdi.
       Tanrıtanımaz fizikçi Wienberg ile dindar fizikçi Muhammed Abdüsselam, birbirlerinden habersiz olarak, aynı "elektromanyetik etkenler" teorisini geliştirip Nobel ödülünü aldılar; birinin dinsizliği, ötekinin dindarlığı bilimde aynı sonuçlara varmalarını engellemedi.
       * * *
       KENDİ metodlarını ve alanlarını bilen din ve bilim arasında çatışma olmadığı gibi, biri ötekini teşvik de eder. Clinton'ın sözleri bunun örneğidir. İnsan zihni ve ruhu sırf bilimle yetinemeyeceği için, felsefeye de, dine de daima ihtiyaç duyacaktır.
       Din siyasi egemenlik iddiasına kalkışmamalı, devlet de pozitivist baskı yapmamalı, liberal davranmalıdır.
       Benim 28 Şubat'a karşı çıkışımın sebebi, çağdaş bilim anlayışına aykırı bir pozitivizmi dayatması, mesela "irtica brifingleri"nde sosyal bilimlerle ilgisiz komplo teorileriyle toplumda cepheleşme yaratmasıydı!
       Laikliği artık "dinin toplumsal alandan çıkarılıp özel alana sokulması" olarak değil, bilim zihniyetinin geliştirilmesi olarak anlamalıyız. Çünkü resmi pozitivizm, çağımızda bilime katkıda bulunmadığı gibi, anti demokratiktir de...
       Çağımızda kişilerin 'dindar' mı 'laik' mi, başı açık mı kapalı mı olmasından daha önemlisi bilim zihniyetine sahip olup olmamalarıdır.
       Herhalde bu çağda yaşayarak Newton ve Einstein çapında bir bilimsel atılıma tanıklık etmek büyük şanstır. Çocuklarımız daha şanslıdır çünkü daha sağlıklı ve ömürlü olacaklar.

Gen devrimi


Gen devrimi

     İnsanın genetik şifresini çözen bilim adamlarının 21'inci yüzyılın keşfini açıkladıkları sırada bizim Meclis üyeleri de 1960'lardan kalan 
"plan"lama anlayışı ile 2005 - 25'li yılların gelişimini "inşaya" çalışıyorlardı.
  
       Bu saygın uğraş, sabahın 05.00'inde 8'inci 5 Yıllık Kalkınma Planı'nın kabulüyle sonuçlanmış.
       2000'lerin Türkiye'sine yön vermiş olmanın huzuru içinde Meclis'ten ayrılan sayın üyelerin hali, sabahçı kahvesinde iş bekleyen vatandaştan acıklıydı. Plan eziyeti, nöbetçi milletvekillerinin üzerine yıkılmış, bakanların bile katılmadığı oturumlarda söz alan üyeler boş koltuklara seslenmişlerdi.
       Koca plan, Yüce Divan'dan arta kalan zamanda güme gitti!
       Vizyon edebiyatıyla halkı aldatmayalım.
       Cumhuriyet'in 100'üncü yıldönümünde (2023) Türkiye'yi dünyanın önde gelen 10 ülkesi arasına katmak gibi strateji masallarının Meclis'in gece oturumlarında uyuklayan birkaç milletvekili dışında kimseyi etkilemediği belliyken, eski Sovyet modeli "kalkınma" planlarıyla bu tür hedefler tutturulabilir mi?
       Hala kişi başına 3 bin dolar ulusal gelirde çakılıyız.
       Baraj sularına gömdüğümüz tarihi değerlere,"barajlar kralı" diye taçlandırdığımız devlet adamlarına karşın bu ülke 1950'lerden bu yana enerji sorunuyla boğuşuyorsa, bu nasıl kalkınmışlık?
       Plan mı, plav mı derken, 8'inci plana dayandık. Acaba bu belgede internete kaç sayfa ayrılmış?
       21'inci yüzyılı dünya bilim ve teknolojinin"rönesans"ı olarak karşılıyor. İnsanoğlu, tekerleğin icadından, aya ayak basmaktan daha önemli bir keşfi "gen devrimi"yle yapıyor.
       Başlıklara bakın:
       25 yıl dişini sıkan yaşadı... Üstün insana doğru... Tanrı'nın dilini öğrendik... 100 yıl yaşamak mümkün... 50 yaşında aşık olacağız... Kalpten, kanserden ölüm kader olmayacak.
       Bazıları magazin yüklü olsa da ilk canlı hayvanın kopyalanmasının üzerinden 5 yıl geçmeden, 50 yıllık çalışmanın sonucu alınıyor ve bilim adamları insan geninin şifresini çözüyor.
       Kokoreççi ile kestanecinin FT muhabbetindeki gibi "bu bir devrim"sayılsa da vücut kimyasını çözme işlevini bilim adamı yerine mafya babalarına bırakan, "idrardan karakter tahlili"ni asırlar öncesinden keşfeden Necip Türk milleti açısından gelişmeler, dışımızdaki dünyanın"rutin"i olarak uzaktan izleniyor.
       Bizim gibi Akdenizlileri "gen ayrımcılığı"nın etik boyutu ve Kopenhag kriterleri açısından AB'ye uyum sürecinde yeni bir ayak bağı oluşturup oluşturmayacağı sorunuyla, "yaşam kalitesi" daha çok ilgilendiriyor!
       Ömrümüz uzadıkça kalan zamanı ne yapacağız?
       Hiç düşündünüz mü?
       Günlük gazete okuma süresinin 48 dakikaya düştüğü bir dünyada televizyon seyrederek öldüreceğiniz fazladan 3 - 5 saat daha... Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele!

Ölümden sonra kopya hayat

Ölümden sonra kopya hayat

İnsanların kopyalanarak tekrar hayata döndürülebileceğini düşünen Japonlar, ölmeden önce DNA kodlarını çıkartıp mezara koyduruyor

SERHAT AYAN

       İnsan vücudunun genetik haritasının tamamlanması birçok ilginç değişikliği de beraberinde getirdi. Kendinden sonraki kuşakları düşünen Japonlar, ölmeden önce DNA kodlarını çıkartırıp mezarlarına konması için çalışmalar başlattı. Bu kodların mezarda saklanmasının bir anlamda “ölümden sonra hayat" olarak tanımlanabileceğini belirten uzmanlar, ilerde ölülerin DNA şifrelerinden yola çıkarak insanların kopyalanabileceğini ve tekrar hayata döndürülebileceğini iddia etti. 


       Masrafı 130 milyon
       DNA kodları, özellikle son bulgulardan sonra oldukça önem kazandı. Bir ailenin genetik açıdan şifresinin çözülmesi, gelecek nesillerin hastalığa yakalanmaması, ya da yakalanması muhtemel hastalıklara önlem alınması için çok büyük önem taşıyor.Uygulamanın bir diğer sebebi ise, Japonya’da ölülerin yakılmasının dinen mecburi olmasından kaynaklanıyor. İşlemden sonra DNA şifrelerinin büyük bir bölümünün kaybolduğu bunu önlemenin tek yolunun ise, bu kodların özel tabletler üstüne yazılarak mezarda saklanması olarak gösterildi. 
       DNA kodlarının saklanması ve yeniden hayata dönme umudu için şu anda verilen ücret sadece 200 dolar, yaklaşık 130 milyon lira.

Başağrısı çeşitleri...

       ABD’nin Cincinnati eyaletinde 18 yaşın altındaki 200 çocuk üzerinde yapılan bir araştırmada, küçükleri etkileyen başağrısının yetişkinlerin çektiği baş ağrısından farklı olduğu ortaya çıktı. Uluslararası çapta çocuk başağrısını karakterize eden niteliklerin yeniden sınıflandırılması gerektiğini vurgulayan uzmanlara göre, çocuklarda başağrısı genelde çift taraflı seyrediyor ve büyüklere oranla daha kısa sürüyor. Nörologlar, 72 saati aşan ağrı ataklarının 15 yaşın üzerindeki çocuklarda gözlendiğine dikkat çekti.

Olağanüstü günler


Olağanüstü günler

SEÇKİN ÜREY


       1- Genlerin sırrı çözüldü, Nasdaq patlamaya hazır
       2- FED’in, faizleri çeyrek puan artırması bekleniyor
       3- Vergi kaçakçılarının üslendiği ülkeler açıklanacak

Gen haritası borsaları ateşleyecek

       Yaklaşık 10 yıldır devam eden insanın gen haritasını çıkarma ve genlerin tanımlanması çalışmalarının taslak hali bugün açıklanıyor. Bu alanda birbirleriyle kıyasıya bir rekabete giren özel biyooteknoloji şirketi Celera ile İngiliz ve ABD devletleri destekli bilim adamlarının oluşturduğu bir ortak çalışma olan ‘İnsan Genleri Projesi’ çalışmalarının sonuçlarını bugün Washington ve Londra’da açıklayacak.

       İnsan vücudunda bulunan 3 milyar DNA’nın oluşturduğu 100 bin genin sırrı sağlık ve ilaç sektörlerinde devrim yaratacak ve bu alanda faaliyet gösteren biyoteknoloji şirketlerinin işlem gördüğü Nasdaq’ta büyük hareketlenmeye neden olacak.
       Bu sağlık sektörünün yeniden yaratılması anlamına gelecek ve sektör yüksek teknoloji kullanan sektörlerle iç içe girecek. Genlerin tanımlanmasından elde edilecek sonuçlar sayesinde yeni ilaçlar geliştirilecek ve bugün kullanılan ilaçların büyük çoğunluğu tarihe karışacak. Bu sayede ilaç üreticileri yeniden yapılanacak.



       Hisseler hareketlendi
       Gen haritasının çizilmesi ve genlerin tanımlanmasına katılan bütün şirketler şimdiden Nasdaq’ta bir yılda hızlı yükleliş grafiği sergilediler. Merill Lynch’in verilerine göre, Nasdaq’ta bir yıl önce 7 dolardan işlem gören Celera hisseleri bugün 126 dolardan işlem görüyor. Gen araştırmalarında yan sanayii görevi gören Human Genome Sciences şirketi geçen yıl 19.75 dolardan işlem görürken şimdi 141 dolardan satılıyor. Analistler, bugün yapılacak açıklamaların ardından Celera ve diğer bioteknoloji şirketlerinin hisselerinde büyük patlama bekliyor.

ABD üç gün faiz kıskacında

       ABD Merkez Bankası’nın (Fed), faiz artırımına karar veren kurumu Federal Açık Piyasa Komitesi salı ve çarşamba günleri yapacağı toplantıda yeni bir faiz artırımına gerek olup olmadığını tartışacak. Analistler, Fed’in son bir defa çeyrek puanlık artışa gideceğine kesin gözüyle bakıyor. 

       Fed başkanı Alan Greenspan’in başkanlığını yürüttüğü Komite, enflasyon artışını dizginlemek amacıyla yaklaşık bir yılda faizleri altı defa artırarak yüzde 6.50’ye çıkardı. En son 16 Mayıs’ta yapılan toplantıda alışıldık binde 25’in aksine, faizleri binde 50 oranında artıran Fed, faiz oranını yılbaşından bu yana toplam binde 75 oranında artırdı. 
       Greenspan’in sık sık şikayet ettiği ekonomideki hızlı büyüme yerini yavaşlamaya bıraktı. TEFE ve TÜFE gibi temel göstergelerin de düşük çıkması ekonominin yavaşladığı görüşlerini destekledi. Analistlerin tahminleri Fed’in bir kez daha binde 50’lik artış yapmayacağı yönünde.



       Çeyrek puan yavaşlatır
       ABD piyasaları Fed’in faiz oranını son bir defa binde 25 oranında artıracağı görüşünde birleşiyor. Açık Piyasa Komitesi’nin gelecek toplantısı 22 Ağustos’ta yapılacağı için faiz artırımının ağustos ayına bırakılma ihtimalinin bulunduğu belirtiliyor. Fed, son üç çeyrek boyunca yüzde 6 oranında gerçekleşen büyümeyi yüzde 3.5 ile 4 arasında değişen bir orana çekmeyi amaçlıyor. Bir yıl boyunca yapılan faiz artışlarının etkisinin tamamen hissedilebilmesi için daha altı ile dokuz ay arasında değişen bir zamana ihtiyaç duyulduğu belirtilirken, son bir defa yapılacak çeyrek puanlık artışın istenilen yavaşlamayı sağlayacağı gözüyle bakılıyor.

OECD vergi cennetlerini belirledi 

       Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), off - shore bankacılık yoluyla haksız vergi indirimi uygulayan ülkeler listesini bugün açıklayacak.

       Listenin, 1998 yılında zarar verici vergi indirimi uygulayan, şirketlerin finansal faaliyetlerine kısıtlama getirmeyen ve diğer ülkelerle bilgi alış verişini kabul etmeyen ülkeler üzerine yazılan bir rapordan yola çıkılarak hazırlandığı belirtildi. Vergi cennetleri, Asya ve Rusya mali krizlerinin ardından uluslararası mali yapıyı güçlendirmek için başlayan çabalar sonucunda özellikle ABD, İngiltere ve Fransa gibi sanayileşmiş ülkelerin eleştirilerine hedef oldu. 



       Yaptırım uygulanacak
       OECD’nin açıklayacağı listenin, daha önce G7 tarafından açıklanan listelerden farklı olacağı belirtildi. Diğer iki örgütün listelerinde kara para aklamaya izin veren ülkelere ağırlık verilirken, OECD 
       önceliği vergi kaçırmak isteyen şirket ve şahıslara kucak açan ülkelere verdi.
       OECD, listesine aldığı ülkelere bir yıl içinde vergi kaçırmayı kolaylaştıran faaliyetlerini durdurmamaları halinde 
       yaptırım uygulanması için harekete geçecek. OECD’den konuyla ilgili yapılan açıklamada, “31 Haziran 2000 tarihine kadar işbirliğine yanaşmayan vergi cennetlerine karşı önlem alınacaktır" denildi.

Bilim çağ atladı


Bilim çağ atladı


Clinton ve Blair’in resmen açıkladığı ‘insanın genetik haritası’ sayesinde ölümcül hastalıklar oluşmadan çözülecek, kişiye özel ilaç ve tedavi gelişecek, insan ömrü belki de yüzlerce yılla ölçülecek..

ZAFER ARAPKİRLİ / Londra

       Tarihin en önemli bilimsel buluşlarından biri olan “insan vücudunun genetik haritasıönın çıkarıldığı, dün resmen açıklandı. ABD başkanı Bill Clinton ile İngiltere Başbakanı Tony Blair’in Washington ve Londra’da dün aynı anda açıkladığı gelişme, bilim çevrelerinde ilk çağlarda ‘ateşin keşfi’, yakın çağlarda da ‘atomun parçalanması’ ile ‘aya gidilmesi’ kadar önemli bir buluş olarak tanımlanıyor.
       Hastalıkların genetik nedenlerinin ortaya çıkarılmasına yol açacak buluş sayesinde, pek çok ölümcül hastalığa çare bulunabilecek. Böylece bilim dünyası, belki de birkaç nesil sonra insan ömrünü, şu anda hayal bile edemeyeceği kadar uzatmayı başarabilecek.

Riskler ortaya çıkacak

       Bilim dilinde “Human Genome" (İnsan Genom’u) olarak anılan ve DNA (Disoksi Ribonükleik Asid) sıralarından oluşan dizin, bir organizmadaki tüm genetik malzemenin birleşiminden ibaret. Bu genetik malzemenin diziliş ve faaliyeti ile ilgili sırlar, aynı zamanda o organizmanın, ya da bizi ilgilendiren kısmıyla insan vücudunun, doğumdan ölüme neler yaptığı ve ne tür tehlikelere maruz kaldığı konusunda soruların yanıtını içeriyor.

       İşte bu hayati soruların yanıtını ortaya çıkarmak için onlarca yıldır sürdürülen çalışmalar, ‘insanın gen haritasının’ çıkarılmasıyla büyük hız kazanmış oluyor. Çünkü böylece bilim adamları, önümüzdeki birkaç yıl için hesaplanan zaman sınırından çok daha önce ‘şifreyi çözerek’, özledikleri yanıtlara ulaşıyor.

Tıpta ‘Altın çağ’ başladı

       Bilim adamları, DNA kodlarının tam olarak çözülmesinin birkaç yüzyıl sürebileceğini, ancak eldeki bulgularla bile tıp ve eczacılık alanlarında büyük bir devrimin eşiğine gelindiği belirtiyor.

       Uzmanlara göre, tıpta ‘altın çağın’ başlangıcı sayılan bu ‘gen haritası’ sayesinde, doktor ve pataloglar kısa vadede hastalık teşhisinde daha fazla bilgi ile donanacak ve ‘yan etkiden arındırılmış’ ilaç ve tedavi yöntemleri geliştirebilecek.

İnsanın ‘imalat’ sırları

       İngiltere’nin önde gelen bilim adamlarından Doktor John Sulston ise, varılan sonucun bilimsel olduğu kadar ‘felsefi’ bir eşiğin aşılması anlamına geldiğini vurguladı. Sulston “Artık elimizde, insanoğlunun nasıl imal edildiğine ilişkin bir el kitabı var" diyerek sonucun akıllara durgunluk veren buluş olduğuna işaret etti.

İnsan genlerini uç uca eklesek...

       İnsanın genetik yapısını oluşturan malzeme olan DNA’lar, dört ana kimyasal bloktan oluşuyor. A (Adenin), T (Tymin), C (Cytosin) ve G (Guanin) kodlarıyla anılan bu kimyasal bloklar, kromozomlarla birlikte yaklaşık üç milyar kimyasal ‘üs’te toplanıyor. Her bir insanın vücudunda, bu 3 milyar ‘üs’sün dizilişi kişiye özel bir farklılık gösteriyor. Bu yapının büyüklüğü ve karmaşıklığı, şu örneklerle anlatılmaya çalışılıyor:

  • Eğer bir insanın vücudundaki tüm DNA bloklarının dizilişini bir kitapta toplayarak yazıya dökmek mümkün olsaydı, dünyanın en kalabalık kentlerinden New York - Manhattan’ın telefon rehberinin (bin sayfa) 200 cilt halinde basılması (200 bin sayfa) gerekirdi.
  • Yine, insanın DNA yapısını oluşturan elemanların adlarının tek tek sesli olarak okunması için, 9.5 yıllık bir süre gerekirdi.
  • Bilgisayar terminolojisini bilenler için verilebilecek bir ölçü de, böyle bir bilginin depolanması için üç ‘giga’ bayt hafıza gerektiği.
  • İnsan vücudunda yaklaşık 100 trilyon hücre bulunduğu göz önüne alındığında, bu DNA’lar birbiri ardına dizilecek olsa, dünyadan güneşe olan yaklaşık 150 milyon kilometrelik mesafe, tam 600 kere kat edilirdi.

    15 yıl içinde kanser ölecek!

           DIŞ HABERLER SERVİSİ
           DNA haritasının çıkarılmasının tıpta sağlayacağı tüm nimetlerden yararlanmak için yaklaşık elli yıl kadar daha beklemek gerekiyor. ABD’deki Ulusal Genetik Araştırmalar Enstitüsü’nün öngördüğü takvime göre, genetik bilimi sayesinde insan ömrü 2050’de 95 -yazıyla doksanbeş- yıla ulaşacak. Birçok ölümcül hastalığın tedavisinin 25 yıl içinde sağlanmasını öngören genetik takvimdeki bazı dönemeçler şöyle:

           2002 - 2003
           İnsan DNA haritasının yüzde 100’ü çıkarılmış olacak. ABD vatandaşlarını her türlü genetik ayrımcılığa karşı koruyacak yasalar yürürlüğe girecek.

           2002 - 2010
           Kanser, şeker hastalığı ve felce yakalanma riskini ortaya çıkaracak ilk genetik testler yapılmaya başlanacak. Hemofili, bazı kanser türleri ve kalp hastalıklarının tedavisinde gen terapisi uygulanmaya başlayacak. 

           2015
           Her insana kendi genetik yapısına göre uyarlanmış ilaç tedavisi uygulanacak. Böylece kanser dahil birçok ölümcül hastalıkla başa çıkılabilecek.

           2025 
           Tıp, genetik bozuklukları düzeltebilecek, anemi gibi bazı doğuştan gelen hastalıkları tarihe gömecek.

           2050
           Birçok hastalık ilerlemeye vakit bulamadan henüz molekül halindeyken teşhis ve tedavi edilecek. Ortalama insan ömrü 90 ile 95 yıla çıkacak. İnsanda yaşlanmaya neden olan genlerin sırrı çözülerek insan ömrünü daha da uzatmak için çalışmalara hız verilecek.

           2050
           Irkların oluşumu ve göç yoluyla birbirleriyle karışımı ile ilgili sırlar aydınlığa kavuşturulacak.

    Gen haritası için iki proje yarıştı

           İnsan vücudunun ‘gen haritası’ ya da ‘el kitabı’ olarak adlandırılan buluş için yıllardır başlıca iki büyük proje yarıştı.
           Bunlardan biri, uluslararası çapta ve hükümetlerin resmi fonlarıyla deskteklenen HGP (Human Genome Project), diğeri de ABD’deki Celera Genomics adlı özel firmanın çalışmasıydı. İki projenin bulguları ortak bir noktada birleşmesine karşın, aralarındaki en büyük farkı, Celera’nın ‘patent’ talebinde bulunması, yani bulgularını ilaç firmalarına satarak ticari kazanıma dönüştürmeye çalışması oluşturdu.
           Bu iki proje arasında en azından “açıklama" konusunda varılan centilmenlik anlaşması gereği, dün Blair ve Clinton’ın yaptığı resmi duyurular, bilim adamlarının ‘tarihi önem’ konusundaki görüş birliğini yansıttı.
           DNA’nın uzun ince yolculuğu
           1869 
           DNA (Dioksi Ribonükleik Asid) bulundu
           1953
           James Watson ve Francis Crick, DNA’nın yapısını çözmeyi başardılar.
           1966
           Bilim adamları, proteinler ile amino asitler arasındaki ilişkinin nasıl çalıştığını ortaya çıkardılar.
           1973
           DNA’lar üzerinde ayrıntılı çalışmalara olanak sağlayan genetik mühendislik faaliyeti başladı.
           1983
           Bilinen yaklaşık dört bin adet “ırsi" hastalığın nedeni sayılan genlerin araştırılması başladı.
           1984
           İnsanların DNA “parmak izi" alınmaya başlandı. Suçlular kolayca belirlenir oldu. 
           1990
           15 yıl sürmesi öngörülen ve üç milyar dolara mal olacağı hesaplanan “Genome Projesi" başlatıldı.
           1992
           Bir Fransız araştırma ekibi, genetik şifreyi çözme yolunda ilk adımları attı.
           1993
           İngiltere’deki Sanger Centre adlı bilim araştırma laboratuvarı açıldı.
           1995
           Yaşayan bir organizma ile ilgili ilk Genom çalışması tamamlandı. Aynı yıl ilk kez bir solucanın genomu çözüldü.
           1999
           DNA’nın muamma sayılan ünlü 22 numaralı kromozomu ortaya çıkarıldı.
           2000
           Genom projesi tamamlandı.
           2003
           İnsan genomunun ilk modelinin oluşturulması bekleniyor.

           Genlerle ilgili birkaç kısa bilgi
          
  • İnsanlar arasındaki DNA farklılıkları, yalnızca yüzde 0.2 düzeyinde.
  • İnsan DNA’sı ile şempanze DNA’sı, yüzde 98 oranında aynı.


  • İnsan ve farelerde 60 - 100 bin arası gen bulunuyor. Solucanda 19 bin, mayada altı bin, tüberküloz mikrobunda da dört bin gen yer alıyor.

    Clinton: Tanrı'nın dilini öğrendik

           DIŞ HABERLER SERVİSİ
           ABD Başkanı Bill Clinton, uluslararası çalışmalar sonucu insanların genlerinin haritasının ortaya çıkarılmasını "tarihin en büyük buluşlarından biri" olarak nitelendirdi ve "Tanrı'nın yaşamı yarattığı dili öğreniyoruz" dedi.
           Önemli buluşla ilgili Clinton'ın dün Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısına, İngiltere Başbakanı Tony Blair de uydu bağlantısıyla Londra'dan katıldı. Clinton, genlerin haritasının çıkarılmasının, büyük İtalyan matematikçi, astronom ve fizikçi Galileo Galilei'nin (1564 - 1642) buluşlarıyla eşit öneme sahip olduğunu vurgulayarak, bu buluşla kanser, şeker, parkinson ve alzheimer hastalıklarının tedavisinde yeni bir devir açılacağını anlattı. Clinton, "Tanrı'nın en kutsal armağanının ne kadar harika, güzel ve karmaşık olduğunu daha yakından anlıyoruz" dedi.
           Clinton, kısa süre önce çocuk sahibi olan Blair'e de, "Bu buluştan sonra sizin bebeğinizin ömrünün 25 yıl uzayacağını söyleyebilirim" diye seslendi.

           Bilim adamının dramı

           Projenin ABD ayağını yürüten İnsan Geni Projesi Programı'nın başkanı Francis Collins, gerçek çalışmanın bundan sonra başlayacağını vurguladı.
           Baldızını sadece 48 saat önce göğüs kanserinden kaybettiğini açıklayan Collins, "Onu kurtaramadık. Ancak bundan sonraki nesilleri bu tür hastalıklardan kurtarmak için çalışacağız" ifadesini kullandı.
  • Bizi insan yapan gen çok az



    Bizi insan yapan gen çok az

    Uluslararası bilim konsorsiyumu niteliğindeki Human Genome Project'in 10 yıllık çalışmaları sonucunda İnsan DNA'sındaki üç milyarı aşkın moleküler bileşik deşifre edildi; genetik kodun yüzde 97'si çözüldü. Konuyu Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazlı Başak ile konuştuk. 

    Şahin Alpay

           Bizi "insan yapan" özellikler, iki ayak üzerinde yürüme, şiir yazma, müzik besteleme gibi, sadece az sayıda birkaç gen tarafından kontrol ediliyor. Şu anda biyolojinin en önemli sorularından biri yüzde 1.5 oranındaki değişimin ne olduğudur. Nitekim, bu doğrultuda iki yeni genom merkezi şempanze genomunu incelemek üzere kurulmuştur.

           *DNA ve hücre nedir? 
           Vücudumuzdaki en küçük işlevsel birime hücre denir. 
    Bir hücrede hayatı devam ettirmek ve üremek için gerekli bütün talimatlar mevcuttur. Bakteriler gibi basit canlılar tek bir hücreden oluşurken, insanın trilyonlarca hücresi ve bu hücrelerin kendilerine özgü görevleri vardır. Örneğin, saç hücreleri keratin, kan hücreleri hemoglobin, pankreas hücreleri insülin, beyin hücreleri beyin ile ilgili bir dizi proteinin sentezini yapar. 

    Bir hücre tüm ömrü boyunca, bir kimya fabrikası hassasiyeti ile sentezlenmesi gereken ürünü sentezler; normal şartlar altında hiç hata yapmaz. Bu da hücrede bir işlevin yanlışsız olarak yapılmasını sağlayan bir kumanda merkezi, bir program olduğunu gösterir. İşte her hücrenin çekirdeğini oluşturan bu kumanda merkezi, DNA molekülüdür. 
          Her canlı hücrenin çekirdeğinde, o canlının hayati özelliklerini taşıyan ve biyolojik bilginin nesilden nesile sadık bir şekilde aktarılmasını sağlayan DNA molekülü vardır. İnsan DNA'sı 3.2 milyar yapı taşından oluşan bir bilgi hazinesi, bir kitaptır. Bu kitaptaki harfleri yan yana dizecek olursak, biner sahifelik 10.000 kitaptaki bilgiye eş değer gelir.

           DNA kitabı içindeki anlamlı cümleler, genlerdir. Diğer bir deyişle genler, DNA üzerinde belirli bir işlevi olan bölgelerdir. Her gen değişik bir proteinin sentezi için gerekli talimatları taşır.
           İnsan gibi kompleks bir canlıdaki gen sayısı 50.000 - 100.000 olarak tahmin edilirken, bu sayı basit bir bakteride yaklaşık 3 bindir.
          Bir canlıyı oluşturmak için gerekli olan genlerin tümüne genom denir. İnsan Genom Projesi, insanı oluşturduğu düşünülen 50.000 - 100.000 genin, yani insan genomunun yapısının açıklanmasını, yani bu genlerin yerlerinin belirlenmesini ve dizilerinin bulunmasını hedeflemektedir.
       
        Bir insanın trilyonlar civarındaki hücrelerinin hepsinin çekirdiğinde bulunan DNA bir yumak gibi çok sıkı bir şekilde kendi etrafında sarılmıştır. DNA molekülü yumak halinden çıkarılıp bir ipliğe dönüştürüldüğünde, bu DNA'nın uzunluğu 1.5 metreyi bulur. 

    Bu 1.5 metrelik şerit 10 üssü eksi 6 m çekirdeğe sığabilmektedir.
           100 x 10 üssü 12 hücre x 1.5 metre 150 x 10 üssü 12 metre = 150 x 10 üssü 9 km = 150 milyar km. eder ki, tüm canlılar için bu çok ince ipliğin üzerinde hayatı oluşturmak ve devam ettirmek için gerekli olan bütün bilgi mevcuttur. 

    DNA'nın bu işlevi nasıl yerine getirdiği ancak 1953 yılında, Jim Watson ve Francis Crick adlı iki bilim adamının DNA'nın ikili sarmal modelini tanımladıktan sonra mümkün olmuştur. DNA molekülünün yapısı helikal bir ip merdiveni andırır. 
           Getirdiği evrensel düşünme şekli ile bütün canlı organizmalardaki moleküler işlemleri tek bir ana prensibe dayanarak açıklayabilmesi bakımından fizik için atom modeli ne ise, biyoloji için de DNA'nın ikili sarmal modeli odur. Bu model, Einstein'ın relative teorisi, ya da Darwin'in Türlerin Oluşumu adlı eseri gibi, insanın düşünüş şeklini, dar görüşünü değiştiren bir buluştur. DNA'nın ikili sarmal modeli, DNA'nın kendi kendini kopyalama ve bu suretle nesilden nesile aktarılma özelliğini açıklamaktadır.
           Crick'in 1953 yılında Nature mecmuasında sadece bir sahifelik bir makale ile açıkladıkları bu yapı yüzyılımızın bu büyük alçakgönüllülüğü olarak nitelendirilmektedir.
          


  • Genlerin işlevleri tamamiyle belirlendi mi?
           İnsanlarda, mutasyona uğrayınca hastalığa neden olduğu bilinen 289 genin 177'sinin (yüzde 60) meyve sineğinde benzeri vardır. Bu genler arasında kanser ve nörolojik hastalıklara yol açan genler de vardır. Örneğin p53 menin, frataxin ve parkin geni. Buna karşılık, meyve sineğindeki genlerin yaklaşık yüzde 30'u şu ana kadar tanımlanmış hiçbir genle benzerlik göstermemektedir. Bu genler, nasıl bir proteini kodlarlar, bu proteinlerin görevi nedir? Buna ait bilgilerimiz halen çok kısıtlıdır. Bu güne kadar tanımlanmış birçok canlının gen haritasında da durum aynıdır. Birçok genin işlevi belirsizdir.
           Şempanze genomundaki DNA dizisi henüz tanımlanmamıştır. Buna rağmen yaklaşık 25 yıldır şempanzeler üzerinde yapılan birbirinden bağımsız genetik araştırmalar, insan genomu ile şempanze genomunun yüzde 98.5 oranında benzer olduğunu tutarlı bir şekilde göstermektedir.
           Bu da bizi "insan yapan" özelliklerin iki ayak üzerinde yürüme, şiir yazma, müzik besteleme gibi, sadece az sayıda birkaç gen tarafından kontrol edildiğinin göstergesidir. Şu anda biyolojinin en önemli sorularından biri bu.
           Yüzde 1.5 oranındaki değişimin ne olduğudur. Nitekim, bu doğrultuda iki yeni genom merkezi şempanze genomunu incelemek üzere kurulmuştur.
  • Adam olacak çocuk geninden belli olacak

    Adam olacak çocuk geninden belli olacak

    Gen şifresinin çözülmesi tartışmaları da beraberinde getirdi. Hamile bir kadın, çocuğunun sağlıksız büyüyeceğini öğrenebilecek. Bu da kürtajı artıracak 

    DIŞ HABERLER SERVİSİ

           Bilim adamlarının tartışıkları konuların başında, “hamile olan kadınların çocuklarının hangi hastalığa yakalanacağını öğrenebilme hakkı" geliyor. Hamile kadınların çocukları üzerinde yaptıracakları gen araştırması, doğacak çocuğun hangi hastalığa yakalanabileceğini tespit edebilir. Buna göre dünyada çocuklarını aldıran kadınlarda hızlı bir artış meydana geleceğinden endişelenen bilimadamları, “gen bilgilerinin aktarılması" konusunda belirsizlik yaşıyor. Doktor - hasta ilişkilerinin de bu nedenle değişime uğrayacağına dikkat çekiliyor. Bu noktada bilimadamları şu soruyla karşılaşıyor: “Bir doktorun hastasına ‘Hastalıklı bir gen taşıyorsunuz’ demesinin ardından, bu hastanın evlenmesi veya hamile kalması mümkün olabilir mi?". 

    İşyerinde ayrımcılık

           Uzmanlara göre iş hayatı da “gen devrimiönden etkilenecek alanların başında geliyor. İşverenin, işe başvuracak kişilerin, yanlarında gen bilgilerini de getirmelerini istemesi, toplumsal sorunlar listemize “genetik ayrımcılık"ın da eklenebileceği ihtimalini doğuruyor. Genetik bilgilerin sigortacılık sektörü tarafından, AIDS, Alzheimer veya Parkinson gibi hastalıklara yakalanacak olan kişilerin “genetik olarak klasman dışı" addedilebilmesi, genbilim alanında etik açıdan düzenlemelerin yapılmasının gerekliliğine dikkat çekiliyor. “Kimin bizim gen haritamızı tümüyle bilmeye hakkı var?" sorusuna karşılık bazı bilimadamları, bu bilginin, işveren, sigorta şirketleri ve devlet tarafından doğruluk ve hakkaniyet ölçüleri içinde kullanılıp kullanılmayacağından kimsenin emin olamayacağını belirtiyor ve genetik sorunlara bir yenisi daha ekleniyor: “Eğer bu tür kişi ve kurumlar söz konusu bilgiyi bireylere karşı, onların haklarını çiğneyecek şekilde kullanırsa ne olacak?" Ölümcül hastalıklarla mücadele 3. dünya ülkelerinin bu gelişmeden pay alıp almayacağı ise en çok merak edilen sorular arasında yer alıyor. Bilimadamları ise ancak ırklar arasındaki genetik farklılıkların açıklığa kavuşmasının ardından gelişmekte olan ülkelerin bu buluştan yararlanabileceğine işaret ediyor. Kısa vadede bu ülkelerin dışlanacağından emin oldukların vurgulayan uzmanlar, uzun vadede, genetik araştırmaların bu bögeleri kapsamasıyla birlikte genetik devrimin tüm dünyayı kapsayabileceğini belirtiyor.

    Özel sektöre güvenilir mi?

           Ekonomi alanında yer alan başlıca tartışmalardan birisi de insanın gen haritasının kamu sektörünün mü, özel sektöründe mü hakimiyeti altında olacağı. Ekonomi uzmanları, “gen bilgi bankasıönın özel sektörün ilgi alanına bırakılmasının toplumların bu devrimden maddi durumları ölçüsünde faydalanabileceklerini iddia ediyor. 

    ‘Arızalı insan’a son

           Genetik kökenli hastalıkların tedavisini beraberinde getirecek olan bu muhteşem buluş, ‘sağlıksız insan’ bırakmayacak 
           ZAFER ARAPKİRLİ - Londra
           İnsanlık tarihinin, ateş, elektrik, tekerlek, matbaa, atomun parçalanması kadar önemli buluşları arasına giren “gen haritasıönın çıkarılması, bilim dünyasında büyük sevinç yarattı. Özellikle, tıpta bilinmeyenlerin giderek azalmasını ve genetik kökenli hastalıkların tedavisini beraberinde getirecek olan bu muhteşem buluş aslında ne anlama geliyor ?



           Sorular ve yanıtlar :
           Bütün bu çalışma kaça maloldu ?
           Tüm deneyin maliyetinin 200 milyon Dolar civarında olduğu hesaplanıyor. 



           Genomu nerede “okuyabilirim" ?
           İnternet üzerinde. Ama, bir hayli zamana ihtiyacınız var. Çünkü 4’er harften (A,T,C,G) oluşan 3 milyar harflik bir dizinden sözediyoruz. 9,5 yıl sürüyor. 



           Tüm hastalıklara çare olacak mı ?
           Büyük bir olasılıkla. Bütün hastalıklar, insan genlerindeki arızalar ve yanlış diziliş nedeniyle oluştuğundan, genetik yapının tam olarak anlaşılması ve bunları “düzeltmenin" yolunun bulunması, hastalıkların da önlenmesi anlamına gelecek. Sadece genetik değil, çevresel faktörlerin neden olduğu hastalıklara da, daha ileri tedavi yöntemleri geliştirilebilecek.



           Faydalarını ne zaman görebileceğiz ?
           Alzheimer ve bazı kanser türlerinin tedavisinde, şimdiden bazı ilerlemeler sağlandığı biliniyor. Önümüzdeki birkaç yıl içinde yeni tedavi yöntemleri ve ilaçların, dünyanın çeşitli yerlerindeki araştırmacılar tarafından ortaya çıkarılması söz konusu olabilecek. Ancak kalp hastalığı gibi, hem genetik hem de çevresel (çevre kirliliği, stres vb.) nedenleri bulunan hastalıklar için daha uzun yıllar (20,30,40 yıl) beklenmesi gerekecek.



           Sakıncaları da olacak mı ?
           Evet. Belirli hastalıklara neden olan belirli genler saptandığında, bu genlere sahip insanların kayıtları, işyerlerinin ve sigorta şirketlerini eline geçebilecek. Bu da, işe alınma ve sigortalama anında “tercih edilmeme" nedeni olabilecek. Doğumdan önce bebeğin genetik ‘arıza’sının ortaya çıkması, anne ve babalara “doğumdan vazgeçme" opsiyonu tanıyacak. Zengin ve yoksul ülkeler, bir ülkenin zengin ve yoksul bölgeleri ve vatandaşları arasında, genetik teknolojisinin kullanımı açısından farklılıklar, kaçınılmaz olarak yaşanacak. Bu da, sağlık ve yaş ortalaması açısından farkın açılmasına yol açacak.



           Deneyler kimin genleriyle yapıldı? 
           Tesadüfi olarak, her ırk ve cinsten önce 12 sonra da 24 insanın sperm ve kanları kullanılarak yapıldı. Her ne kadar her insanın genetik yapısı, bir diğerinden farklılık gösterse de genel farklılık oranı (varyasyon) binde 2 oranında yaşanıyor. Bu yüzden, elde edilen bulgular tüm insanlığa uygulanabilecek ve herkesin derdine çare olabilecek .

    Sanatçı değerlendirmes

           Sayın: Yaşlanma hemen durdurulmalı

           SERKAN DUYGU
           ABD Başkanı Bill Clinton ve İngiltere Başbakanı Tony Blair’in ortak açıklamasıyla tüm dünyaya duyurulan gen haritası, Türk sanat dünyasını ikiye böldü. Türkan Şoray ve Hülya Avşar, “Çok iyi bilmiyoruz" dedikleri bu konuda görüş belirtmezken, starlar bu konuda şunları söyledi:
           Emel Sayın: Bin yıla yetişmek isterdim. Korkunç güzel bir olay, ama şimdi içimi müthiş bir korku sardı. Biz bu günlere yetişemeyiz. Yaşlanmayı hemen durduracak sihirli bir formüle ihtiyaç var. O formülü elde etmek için, neyim var neyim yok, feda etmeye hazırım. Bir yüzyıl daha kaset yaptığımı düşünsenize. Sahneye çıkıp şarkılar söyleyeceğim. Gerçekten insanlık için çok büyük bir buluş olduğuna inanıyorum.
           Hamdi Alkan: Çocuğumun çocuğunu görmek isterdim. Yuvarlak olarak bana bir asır yeter, fakat bu asrın hatası olur. Tıbbın sonsuzluğuna inanıyorum. Gen olayının çok makul ve mantıklı sonuçlar doğuracağına inanıyorum, yeter ki insan doğasıyla oynamasınlar. Özellikle beni şişmanlık geni ilgilendiriyor. Bir an önce şu şişmanlatan geni bulsunlar.
           Berna Laçin: Son gelişmeyi olumlu buluyorum, çünkü ben yaşamayı seven bir insanım. Fakat 95 yaşına geldiğimizde fiziksel ve beyinsel olarak ne durumda olacağız, orası tartışılır. Bizi suça iten genler değişsin.

    Siyasiler yorumladı 

           Kutan: Allah’ın işine karışmak değil

           ANKARA Milliyet
           FP Genel Başkanı Recai Kutan, insanın gen yapısının sırlarının çözüldüğü ABD’deki buluşu övdü. Kutan, “Bu, Allah’ın işine karışmak demek değildir. Cenabı hakkın kuvvet ve kudretini açıkça göstermektedir. Dünya nerelere gidiyor, Türkiye nelerle uğraşıyor" dedi. 
           Kutan dünkü grup toplantısınıda şöyle dedi: “Bana bunun Allah’ın işine karışıp karışmamak olduğunu sordular. Ben de hayır dedim. Cenabı hak Kuran’ı Kerim’de bütün Müslümanlara ilim öğrenmeyi ve araştırmayı emretmiş. Bu bakımdan bu da ilmi bir çalışmadır. Cenabı hakkın kuvvet ve kudretini açıkça göstermektedir. Mister Clinton da gene bu keşfi takdim ederken gene Allah’ın kudret ve kuvvetine atıfta bulunmuştu.“ 

    Gen"etik" tartışılıyor

           Genom Projesi’nin sonuçlanmasıyla gen bilimcileri etik kaygı sardı. Çalışmaların gizlilikten uzak ve kamuoyunu bilgilendirerek yapılması gerektiğini söyleyen Bİlkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden Doç. Dr. Tayfun Özçelik, “En büyük korku şu an hastalık genlerinin saptanmış olması. Çünkü hastalık genleri saptandı ama bunlara karşı geliştirilecek tedaviler zaman alacak. Bu ara dönemde insanlara ‘10 yıl sonra kansere veya başka hastalıklara yakalanacaksın’ demek ne kadar doğru bilinmiyor. Hastalıkları önceden saptandığı için daha şimdiden işini kaybeden insanlar var. Eğer kötü amaçlı kullanılırsa Hitler’in bir zamanlar yapmak istediği gerçekleşir"


           Ayrımcılık olabilir
           Marmara Üniversitesi Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Beyazıt Çırakoğlu da “Genetik ayrımcılık söz konusu olabilir. Yani insanları genetik özellliklerine göre ayırma tehdidi oluşabilir. Yetenek ve zekayla ilgili genlere göre kişiler ayrıma tutulabilir. Irk ayrımcılığına benzer durumlar ortaya çıkabilir" diye konuştu.

    Çiller: Devlet yönetimi değişecek

           Çiller, gen haritası konusundaki bilimsel çalışmaların sonuçlarına ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Öyle gözüküyor ki, bilim büyük bir devrime daha imzasını atmıştır. Bu insanların yaşamını, devlet idaresini, hukuku değiştirecek bir adımdır. İnsanlık alemine hayırlı olmasını diliyorum."

    Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...