08 Ekim 2013

VAHDETTİN DOSYASI





VAHDETTİN DOSYASI

FATİHA SURESİ TÜRKÇE TEFSİRİ ELMALILI HAMDİ YAZIR






FATİHA SURESİ TÜRKÇE TEFSİRİ ELMALILI HAMDİ YAZIR

Yahudi, Hristiyan ve İslam alimlerine göre Kutsal Kitap’ın Değişmezliği

Yahudi, Hristiyan ve İslam alimlerine göre
Kutsal Kitap’ın Değişmezliği
17 KURAN'A GÖRE KUTSAL KİTAPLAR ARASINDA AYRIM YAPILMAZ

18 KURAN'A GÖRE EHLİ KİTAP

19 KURAN'A GÖRE TANRI SÖZÜ EBEDİYETE KADAR KALACAKTIR!

20 KURAN'A GÖRE TEVRAT, ZEBUR VE İNCİL'İ İNKAR EDENLERİN DURUMU

21 ESMAÜL HÜSNA AÇISINDAN TANRI'NIN GÜVENİLİRLİĞİ VE SADAKATİ

22 ESMAÜL HÜSNA AÇISINDAN TANRI'NIN MERHAMETİ VE ŞEFAATİ

23 ESMAÜL HÜSNA AÇISINDAN TANRI'NIN ADALETİ VE HAKİMİYETİ

24 ESMAÜL HÜSNA AÇISINDAN TANRI'NIN HİKMET VE BİLGİSİ

25 ESMAÜL HÜSNA AÇISINDAN TANRI'NIN KUDRET VE KUVVETİ

26 TEVRAT VE ZEBUR, Hz.İSA'DAN ÖNCE TAHRİF OLMUŞ OLAMAZ

27 Hz.MUHAMMED'İN ZAMANINDA TEVRAT, ZEBUR, İNCİL SAPA SAĞLAMDI!

28 KURAN'DA YAHUDİLER VE HRİSTİYANLARLA İLGİLİ SUÇLAMALAR

29 İSLAM ULEMASINA GÖRE TEVRAT'IN TAHRİFİNİ BELİRTEN KURAN AYETLERİ

30 ESKİ YAHUDİ ALİMLERİN GÖRÜŞÜ

31 ESKİ KİLİSE BABALARININ GÖRÜŞÜ

32 HADİS KAYNAKLARINDAKİ GÖRÜŞLER

33 İLK DÖNEM MÜSLÜMAN İLAHİYATÇILARIN GÖRÜŞLERİ

34 SON DÖNEM MESİH İNANLILARININ GÖRÜŞLERİ

35 ESKİ AHİT'İN "KANON"UNUN OLUŞUMU

36 ESKİ AHİT'İN TARİHİ EL YAZMALARI

37 ESKİ AHİT'İN DİĞER ÇEVİRİLERİ

38 VATİKAN'DA SAKLANDIĞI İDDİA EDİLEN ÖLÜ DENİZ (KUMRAN) TOMARLARI

39 YENİ AHİT'İN "KANONU"NUN OLUŞUMU

40 YENİ AHİT'İN ESKİ EL YAZMALARI

41 İNCİL'İN DİĞER ESKİ ÇEVİRİLERİ

42 TARİHSEL BAKIMDAN KUTSAL KİTAP METİNLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

43 NÜSHALARIN DOĞRULUK DERECESİ VE GÜVENİLİRLİĞİ

44 KUTSAL KİTAP'IN İÇ ÇELİŞKİLERİ VAR MIDIR?

45 KİLİSE TARİHİNİN KUTSAL KİTAP'A BAKIŞI

46 İZNİK KONSİLİ İDDİALARINA HRİSTİYAN CEVABI

47 APOKRİFA KİTAPLARI NELERDİR?

48 BARNABAS İNCİLİ İDDİALARINA HRİSTİYAN CEVABI

49 ESKİ AHİT'İN GİZLİ ŞİFRELERİ OLAYI NEDİR? (THE BIBLE CODES)

50 KUTSAL KİTAP VE KURAN ARASINDAKİ TEMEL DOKTRİN FARKLILIKLARI

51 SONUÇ: TAHRİF YOK, MÜJDE, İYİ HABER VAR! 

16 KURAN'A GÖRE TANRI KENDİ SÖZÜNÜ BİZZAT KENDİ KORUR



Kur’ân’a Göre Allah’ın Kelâmı Bizzat Allah Tarafından Korunmaktadır

     “Senden önce hiçbir resûl ve nebi göndermemiştik ki o,
     (bir şey) arzû ettiği zaman, şeytan onun arzûsu içerisine
     mutlaka (onun dünyâ ile meşgül edecek bir düşünce) atmış
     olmasın. Fakat Allâh, şeytanın attığını derhal iptal eder,
     sonra kendi âyetlerini sağlamlaştırır.  Allah bilendir,
     hikmet sâhibidir.”  (Hac 22:52)

                Kur’ân-ı Kerîme göre, başlangıçtan beri insanlar ile Tanrı arasındaki tüm ilişkilerin nasıl doğru olabileceğini Kitab-ı Mukaddes’te belirtilmiştir.  Bu bilgi Tanrı tarafından verilmiştir.  Bu yüzden, Tanrı o kitaplara son derece önem vermekte, onları korumaktadır.  Eğer Yüce Tanrı, kendi Kitab-ı Mukaddes’ini vahiy olarak verebilirse, aynı zamanda O’nu kolayca da koruyabilir.

                Eğer insan kendi eserini korumayı ve saklamayı isterse, Yüce Tanrı daha ziyade Kutsal Kitab’ını korur.  Hiçbir varlık Tanrı’nın kudretine sahip değildir ve yine hiç kimse O’nun sözlerini değiştirebilecek güçte değildir.  Tanrı gafil avlanmaz.  Kimse O’ndan önce davranamaz.  İlk adımı her zaman kendisi atar.  Her olayın, “başlangıcında” O hazır bulunur.  Tanrı kendisine acizlik yüklenmesinden ve kendisiyle dalga geçilmesinden hiç hoşlanmaz ve Tanrı da insanlarla dalga geçmez. 

                Tanrı’nın sıfatlarından biri, “el-Mevla”:  “Koruyup gözeten, destek veren.  Sevdiklerinin her hal ve şartta yanında bulunan.”1  Bu sıfat Kur’ân’da tam altı kez bulunuyor, (Al-i İmrân 3:150, Enfâl 8:40, Tevbe 9:51, Hac 22:78, Muhammed 47:11 ve Tahrim 66:2; Bkz. Yaşar Nuri Öztürk’ün tercümesidir) ama Esmaül-Hüsna’ın 99 sıfatında hiç bulunmuyor!  

     “Hayır, Mevlânız Allâh’tır, (O’na itâat edin), yardımcıların
     en iyisi O’dur.”  (Al-i İmrân 3:150)
____________________
1.  Wickwire, Kitab-ı Mukaddes ve Kur’ân-ı Kerîm Fihristi, s. 34.

     “Bu böyledir, çünkü Allâh inananların koruyucusudur.”
     (Muhammed 47:11)

                Tanrı madem ki mü’minleri koruyorsa, o halde Kendi Kitabını korumaz mı?  Bazı Müslümanlar, Tanrı’nın Kutsal Kitab’ı “tahrif edildi” diye ileri sürmekle, Tanrı’nın kendi kitaplarını koruyamadığı iddiasını da ortaya atmış olmuyorlar mı?

                Tanrı’nın Kutsal Kitab’ın her bölümü Tanrı’nın koruyuculuğu altındadır.  Yaşar Nuri Öztürk’ün Hac 22:52’inci ayet üzerindeki tefsiri şöyle:  “Burada ayetin çoğul kullanıldığı için tüm ayetler, özellikle Kur’ân ayetlerikastedilmektedir.”2 Kur’ân, Tanrı’nın, Kutsal Kitabını Şeytan’ın etkisinden koruduğunu söylemektedir.

     “O zikri (Kur’ân-ı biz indirdik biz; ve O’nun koruyucusu da
     elbette biziz!”  (Hicr 15:9)

     “O elbette şerefli bir Kur’ân’dır, korunmuş bir kitâpta
     (mushafta, yahut Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır.”
     (Vâkıa 56:77-78)

     “O, gaybı bilendir.  Kendi görünmez bilgisini kimseye
     göstermez.  Ancak râzı olduğu elçilere gösterir.  Çünkü
     o, (râzı kimselerin) önüne ve arkasına gözetleyiciler
     (koruyucular) koyar (onları şeytanların kapmasına, ya
     da bildiklerine, gördüklerine yanıltıcı şeyler
     karıştırmalarına engel olur).  (Cin 72:26-27)

                Tanrı’ya inandım deyip de, Tanrı’nın her şeye kadir olduğuna inanmayan hiç kimse yoktur herhalde.  Tanrı her şeye kadir ise, öncelikle kendi sözlerini korumakla bunu göstermez mi?   “Tanrı, ilk  Kitaplarını  korumadı  da sadece  son  Kitab’ını  ve  Dinini korumaktadır” yanıtı mantıklı bir ifade değildir.  Bu ayetler Kur’ân’ın korunacağına işaret ediyorsa, Kur’ân için geçerli olanın, Tevrât ve İncîl için de geçerli olması demektir.  Bu durumda Tanrı’nın kendi kitapları arasında ayrım yaptığından sözedilmiş olmuyor mu?  Neden, sözlerinin bir kısmının “bozulmasına, değiştirilmesine” göz yumar da, bir kısmının “bir harfinin bile bozulmasını” engeller?  “Onlar arasında bir ayrım yapmayız.”  (Bakara 2:136)
____________________
2.  Öztürk, Kur’ân’daki İslâm, s. 345.

                Müslümanlar’a şunları sormak gerek:  “Siz fâni (ölümlü) insanlar olarak, yazmış olduğunuz bazı kitapların değiştirilmesine seyirci kalır mısınız?  Yaşadığınız sürece kendi kitaplarınızın tümünü (evet, tümünü) korumaz mısınız?”   Evet, siz fâni yazarlar olarak, yaşadığınız sürece bütün kitaplarınızı korursunuz da, sonsuz ve gücü her şeye yeten Yüce Tanrı, neden kendi kitabını, sözlerini korumasın?  Acaba Tanrı kendi kitaplarına, sizin kitaplarınıza verdiğinizden daha az mı önem veriyor?!  Bu tür iddialar sadece Tanrı’ya küçük düşürüyor: Sanki Kur’ân’ı koruyabilmiş, ama aynı derecede kendi sözü olan Tevrât’a, Zebûr’a ve İncîl’e sahip çıkamamıştır.

     “Sen yalnız sen RABSİN; gökleri, göklerin göklerini,
     ve bütün ordularını, yeri ve onun üzerinde olan bütün
     şeyleri sen yarattın, ve onların hepsini korursun; ve
     göklerin ordusu sana secde kılar.”  (Nehemya 9:6)

                Din üzerine araştırmaları olan Turan Dursun, bazı İslâmcı yazarların temel çelişkilerini tespit etmektedir:  “Kur’ân’ın savunucuları, Kur’ân’ın, ‘Tanrı’nın koruması altında’ bulunduğunu savunup dururlar.  Bunu da daha çok, Hicr Suresinin 9. ayetine dayanarak yaparlar.  Bu ayetin anlamı şudur:  ZİKR’i (yoruma göre Kur’ân’ı) biz indirdik; onun koruyucuları da kesinlikle biziz.”  Demek ki, Tanrı kendi indirdiğine ‘sahip çıkıyor’ ve onu koruyor.  Anlatılan bu.  Peki öteki ‘kitap’ları da vahyedildiğine göre, onlara niçin sahip çıkmamış  ve onları neden korumamış?   Onlar da kendi kitabı değil miydi?  Kur’ân’ı koruma işini, Tanrı’nın üstlenmesi üstüne biraz düşünmek gerekir.  Tanrı neden Kur’ân’ı koruyor?  Ayette bu sorunun karşılığı var:  ‘Çünkü onu biz indirdik!’ Ancak, Kur’ân’ın, Tevrât’a ve İncîl’e ilişkin ayetleri gözönünde bulundurulduğu zaman, koca bir çelişki ortaya çıkıyor:  Kur’ân ayetlerinde çok açık biçimde, Tevrât’ın, İncîl’in de ‘Tanrı katından indirildiği’ bildirir.  İslâm dünyasında, bu kitapların, ‘zamanla tahrife uğradıkları’ ve ‘bu yüzden yeni bir kitap olarak Kur’ân’ın indirildiği’ inancı paylaşılır.  Buna ilişkin ayetler, hadisler kanıt olarak gösterilir.  Soru şu:  ‘Tanrı, kendi indirmesidir’ diye Kur’ân’ı koruyor da, yine kendi ‘indirdiği kitaplar’ olan Tevrât’ı, İncîl’i neden korumamıştır?  Bu soruya kimse doyurucu karşılık veremez.”3 
____________________
3. Dursun, Din Bu 2, s. 37; Dursun, Din Bu 4, s. 40.

                Tanrı’nın büyüklüğünü ve yüceliğini dile getirmek için 99 isim veya sıfat (Esmâü’l Hüsnâ) sıralayan Müslüman yazarlar, nedense, Tanrı’nın kendi sözlerini koruduğuna inanmak istemiyorlar.  Eğer Tevrât, Zebûr ve İncîl değiştirilmişse, Tanrı’nın her şeye kadir (her şeye gücü yeten) olduğuna nasıl inanabiliriz?  Her şeye gücü yeten Tanrı, öncelikle kendi sözlerini korumaz mı?4 Görülüyor ki, Tanrı’nın Sözünü değiştirmeye kimsenin gücü yetmez.  Tanrı onun kutsal sözlerin değiştirilmesi istemiyor. Unutmayalım ki, Tanrı’nın koruyucu melekleri de vardır.  Onlar Tanrı tarafından verilmiş olan görevi boşuna almamışlardır.

     “İşte ben, yolda seni korumak için, ve hazırladığım yere
     seni getirmek üzre, önünden bir melek gönderiyorum.” 
     (Çıkış 23:20)

     “Bütün melekler, kurtuluşu miras alacaklara hizmet etmek
     için gönderilen görevli ruhlar değil midir?” 
     (İbraniler 1:14)

     “O’nun emriyle hareket ederler.”  (Enbiyâ 21:27-28)

     “Hiçbir can yoktur ki başında bir koruyucu (yaptığı işleri
     gözetleyip muhafaza edici) olmasın.”  (Târık 86:4)

                Tevrât’ta “el-Mukaddim” olan Tanrı insanların korunması için “...önündan bir melek göneriyorum” diye yazıyor. (Çıkış 23:20)  İnsanların kurtuluşu sağlayabilmek için Tanrı’nın gönderilmiş olan Kutsal Kitabın hepsini aynı şekilde korunma altında bulunmaktadır.  Tanrı’nın bu kanûnu değişmez. 

     “...ve işte, koruyucu ve mukaddes bir melek göklerden indi.
     Hüküm koruyucu meleklerin fermanı ile, ve iş mukaddeslerin
     sözü ile olmuştur, ta ki, yaşıyanlar şunu bilsinler,
     insanların kırallığı üzerinde Yüce Olan saltanat sürer...”
     (Daniel 4:13 & 17)

     “Bu küçüklerden bir tekini bile hor görmekten sakının!  Size
     şunu söyleyeyim, onların göklerdeki melekleri, göklerde olan
     Babamın yüzünü her zaman görürler.”  (Matta 18:10-11)
___________________
4.  Karataş, Gerçekleri Saptıranlar, ss. 67-70.

                Prof. Dr. J.I. Packer’e göre: “Tanrı asla eskisinden daha az doğru, merhametli, adil ya da iyi olamaz.  Tanrı’nın günümüzdeki karakteri her zaman Kutsal Kitap çağlarında olduğu gibi kalacaktır. O zaman, Yahve’nin aslında kim olduğunu, yani üç bin yıl önceki kimliğini, sonsuz dek değişmeden koruduğunu gösteriyor.  Tanrı’nın ahlaksal karakteri değişmez.  İnsan sözleri değişken şeylerdir.  Ancak Tanrı’nın sözleri böyle değildir;  sonsuza dek kalıcıdır.   Tanrı’nın sonsuz gerçeğini hiçbir şey iptal edemez.”5

                Tanrı aciz değildir.  Eğer Tanrı’nın Sözü Şeytan veya insan tarafından tahrif edilmiş olsaydı, Şeytan kesinlikle galip sayılmış olurdu.  Bu düşünce, Şeytan’ın, Tanrı’nın Sözünü çarpıtmaya çalışmasını ifade eder.  Halbuki semavî dinlerin tüm kitaplarına göre Şeytan’ın, Yüce Tanrı üzerinde böyle bir zafer kazanma olanağı yoktur.  Bu tahrif edilme düşünceleri ise, olması imkânsız düşüncelerdir.  Tanrı’nın sakladığını kurt yemez.

     “Bu böyledir, çünkü Allâh inananların koruyucusudur.”
     (Muhammed 47:11)
____________________
5.  Packer, İlâhiyat Serisi: Tanrı’yı Tanımak, s. 69-70

15 KURAN'A GÖRE TANRI SÖZÜ DEĞİŞMEZ!


 15 KURAN'A GÖRE TANRI SÖZÜ DEĞİŞMEZ!

Kur’ân-ı Kerîm’e Göre Allah’ın Kelâmı Değiştirilemez

     “(Bu), Allâh’ın önceden geçen (millet)ler arasında
     (uygulanan) kanunudur. Allâh’ın kanununu değiştirme(ye
     imkân) bulamazsın.”  (Ahzâb 33:62)

     Hem Kur’ân’a göre hem de Kitab-ı Mukaddes’e göre Tanrı’nın sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur.  Tanrı’nın Sözünün değiştirilemeyeceği hususunda Kur’ân-ı Kerîm ve Kitab-ı Mukaddes tam bir uyum içindedir.  Bu, Kur’ân-ı Kerîm ve Kitab-ı Mukaddes arasında ortak bir noktadır.  Kur’ân’dan anlaşılıyor ki, hiç kimse hiç bir zaman Tanrı’nın Sözünü değiştiremez.  Şimdi Kur’ân’ın, Tanrı’nın Sözünün değişip değişmediği hakkındaki tanıklığını yorum yapmadan aktaralım.

     “Allâh’ın kelimelerini (yardım va’dini) değiştirebilecek
     kimse yoktur.”  (En’an 6:34)

     “Rabb’inin sözü hem doğrulukça, hem de adaletçe
     tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirebilecek hiç
     kimse yoktur.  O, işitendir, bilendir.”  (En’âm 6:115)

     “De ki: ‘Onu kendi tarafımdan değiştirmek, benim için
     imkânsızdır.’”  (Yûnus 10:15)

     “Allâh’ın kelimeleri değişmez. İşte bu, büyük kurtuluştur.”
     (Yûnus 10:64)

     “Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimizin de kanunudur.
     Bizim kanunumuzda bir değişiklik bulamazsın.”  (İsrâ 17:77)

     “Rabb’inin Kitabı’ndan sana vahyedileni oku; O’nun
     sözlerini değiştirecek kimse yoktur.”  (Kehf 18:27)

     “Allâh’ın kanununda bir değişme bulamazsın;  Allâh’ın
     kanununda bir sapma bulamazsın.”  (Fâtır 35:43)

                Bu konuda, Arap dili ve İslâmiyet uzmanı olan Prof. Dr. Sweetman tarafından çok önemli bir inceleme yapılmıştır:  “Kesinlikle söylemeliyiz ki, Kur’ân metinlerinin hiçbir yerinde, daha evvelki Kitap’ların metinleriyle ilgili hiç bir tahrif ifadesi söz konusu değildir.  Daha doğrusu,  Kur’ân’dan ve Hadislerden iki tane delil ortaya çıkıyor ki, böyle bir tahrif mümkün olamaz.  ‘Rabbinin Kitabı’ndan sana vahyedileni oku; O’nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur.’”1  (Kehf 18:27) 

     “Ki ne önünden, ne de ardından ona bâtıl gelmez (onun
     içine asılsız söz girmez. Ne ondan önce, ne de ondan
     sonra onu boşa çıkaracak bir kitâb gelmez. O,) hikmet
     sâhibi, çok övülen (Allâh)dan indirilmiştir.”
     (Fussilet 41:42)

     “Allâh’ın ötedenberi süregelen kanunudur bu:  Allâh’ın
     kanununda bir değişme bulamazsın.”  (Fetih 48:23)

     “Benim huzurumda söz değiştirilmez...”  (Kaf 50:29)

                Evet, Kur’ân-ı Kerîm’e göre Tanrı kendi sözünü koruyacak güçtedir.  Hiçbir insan Tanrı’nın ebedi sözünü değiştirebilecek güçte değildir.  Her şeye kadir olan Tanrı kendi sözünü koruyabilecek güçtedir. 

                O zaman Müslümanlar, Tevrât, Zebûr ve İncîl’in Yahudiler ve Hıristiyanlar tarafından değiştirildiklerini söyledikleri zaman:

     1)  Ya Tevrât, Zebûr ve İncîl’in hiçbir zaman Tanrı’nın Sözü
         olarak gönderildiklerine inanmayıp Kur’ân’ı inkâr
         ediyorlar,
     2)  Ya da Tanrı’nın Sözünün değiştirilemeyeceğine
         inanmayıp Kur’ân’ı inkâr ediyorlar,
     3)  Ya da her ikisine inanmayıp Kur’ân’ı inkâr
         ediyorlar.

                Başka bir seçenek kalmıyor.  Dolayısıyla, gerekli cevap şöyle:  Kur’ân’a göre Kitab-ı Mukaddes Tanrı’nın Sözü olduğu için, asla değiştirilemez.  Bunun aksini iddia etmek gerçekle bağdaşmaz.

                Kutsal Kitaplarda evrenin yaratıcısının  Yüce Tanrı olduğunu
____________________
1.  Sweetman, Islam and Christian Theology, 1. cilt, 1. bölüm,
    s. 140.

açıklanır.  Kendi kudretli elleriyle yeryüzünde ve göklerde olan her şeyi yönetir.  Rab insanlara özgür bir irade ve kendi kendine karar verebilme yeteneği verdi.  Fakat Yüce Rab, gerçeği ve doğru yolu göstermek için peygamberleri aracılığıyla bizlere seslendi.  Yüce Allah’ın sözleri insanlara sonsuz yaşamı gösteren bir harita gibidir.2

                Prof. Dr. Süleyman Ateş’e göre:  “Bu açık, geniş evrensel beyan karşısında kalkıp da Kur’ân’ın, önceki İlâhî Kitapları neshettiğini, o kitapların mensuplarının, Hz. Muhammedin getirdiği şekliyle Müslüman olmadıkça ibadetlerinin, Tanrı katında kabul görmeyeceğini söylemek doğru değildir, Kur’ân’ın açık ifadesine terstir.  Çünkü Kur’ân, kendinden önceki İlâhî Kitabları hükümsüz, geçersiz olduğunu söylememiş, tam tersine o Kitapların mensuplarına, Kitaplarının hükümlerini uygulamalarını emretmiştir.”3

                Müslüman yazar Bahaeddin Sağlam’a göre, “Kur’an’da açık bir şekilde ‘Tevrât tahrif edilmiştir’ diye bir ifade yok. Kur’an özellikle Yahudilerin Tevrâtla amel etmelerini teşvik ediyor.  Ve eğer Yahudi ve Hıristiyanlar, Tevrât ve İncîl ile amel etmezlerse, hiçbir değerlerinin olmayacağını söylüyor.  (Maide 5:68)  Mevcut malzeme üzerinde oynamalar olmuştur, denilmiyor.  Olan tahrifat, hahamların, taraflarına manayı yontmaları ve zaman içinde oluşmuş dejenerasyonlardır.  Nitekim aynı hastalık Müslümanların hadis kitaplarında da olmuştur.  Eğer Kur’an elde olmasaydı bugünkü Müslümanlar da Yahudilerin durumuna düşerdi.  Nitekim, rivayetleri esas alanlar öyle olmuşlardır.”4Sağlam’a göre, “Tevrât bir mucizedir ve vahiy ürünüdür.  Tevrât’ın değiştirilmediğini 2x2’nin 4 ettiği gerçeği kuvvetinde kanıtlamış oldu.  Fahreddin Râzî, İmam Buhari, İbn Haldun ve Muhammed Abduh gibi İslam alimleri Tevrât metninin hepten tahrif edilmesinin aklen mümkün olmadığını, bunun tevatür (sağlam bir aktarma ile) bize geldiğini söylemişlerdir.”5

     İşin garip tarafı, biz Mesih İnanlıları, Kitab-ı Mukaddes’in sağlamlığına tanıklık eden Kur’ân’a bu önemi verirken, kimi bilgisiz Müslümanlara karşı Kur’ân’ı savunmuş oluyoruz.  Bu Müslümanlar, Kitab-ı Mukaddes’e yöneltilen mızrağın, Kur’ân’a da dediğini düşünemiyorlar.
____________________
2.  Romain, Kur’an...Derken Haksız Değildir, s. 17.
3.  Ateş, Yeniden İslâma I, s. 31.
4.  Sağlam, Geçmiş ve Gelecek Arasında Tevrât, s. 237.
5.  Bilgi, “Bahaeddin Sağlam: Tevrât Bir Mucizedir ve Vahiy
    Ürünüdür”, Gerçeğe Doğru, Sayı 7, s. 22.

14 Hz.MUHAMMED KENDİ DÖNEMİNDEKİ KUTSAL KİTAP'I KABUL EDİYORDU!

14 Hz.MUHAMMED KENDİ DÖNEMİNDEKİ KUTSAL KİTAP'I KABUL EDİYORDU! 

Kur’ân’a Göre Hz. Muhammed Kendi

Dönemindeki Mevcut Olan Kutsal Kitab’ı

Tanrı’nın Kelâmı Olarak Kabul Ediyordu

     “Sana Kitabı hak ile ve kendinden öncekini doğrulayıcı
     olarak indirdi.  Bundan önce de insanlara doğru yolu
     göstermek için Tevrât ve İncîl’i indirmişti. (Doğruyu
     ve eğriyi birbirinden) ayırdeden (Kitâblar)ı da indirdi.
     Allâh’ın âyetlerini inkâr edenler için mutlaka çetin
     bir azap vardır.  Allâh daima üstündür ve öç alandır.”
     (Al-i İmrân 3:3-4)

     İslâmiyet başlamadan önce 66 kitap oluşan Kitab-ı Mukaddes kitaptan meydana gelmiştir.  Yani Hz. Muhammed’in döneminde, M.S. 610-632, bütün Yahudiler Eski Ahit 39 kitap ve bütün Hıristiyanlar Yeni Ahit 27 kitap ve Tanrı’nın Sözü olarak kabul etmişlerdir.  M.S. 632’den sonra meydana gelen Kur’ân’da, sözü edilen Tevrât, Zebûr, İncîl ve diğer peygamberlerin yazıları bu 66 kitaptan oluşmaktadır.  Kur’ân-ı Kerîm Kitab-ı Mukaddes’i şöyle değerlendiriyor:

     “Kitâbı”                     (Al-i İmrân 3:3-4)
     “Allâh’ın Kitâb’ı”           (Al-i İmrân 3:23)
     “Allâh’ın Sözü”              (Bakara 2:75)
     “Allâh’ın âyetleri”          (Al-i İmrân 3:113)
     “Râhman’ın âyetleri”         (Meryem 19:58)
     “Furkan”                     (Bakara 2:53) 
     “doğruyu yanlıştan ayıran”   (Enbiyâ 21:48)
     “Zikir”                      (Enbiyâ 21:7)
     “Nur ve Işık”                (Mâide 5:44)
     “doğru yol”                  (Mâide 5:44 & 46)

     Bütün bu ayetlerin ışığında açıkca görülür ki Kur’ân-ı Kerîm Kitab-ı Mukaddes’in gerçekliğine tanıklık eder.  Yani, Kitab-ı Mukaddes’in  yazıları  Tanrı’nın isteğinden ve amaçlarından  şekil
alarak yazılmış yetkili bir esinlemedir. 

                Dinler Tarihi uzman olan Dr. Baki Adam’a göre “İsa döneminde derlenen Eski Ahit’in, Kur’ân’ın geldiği dönemde son şeklini almış olduğu, tarihen sabittir.  O zamanki Yahudiler, “Tevrât”ın İbranice karşılığı “Torah”dan,Eski Ahit’in tümünü anlamaktadırlar.  Dolayısıyla, Yahudilerle münazarada Kur’ran, onların diliyle hitap etmiş, bir tashihde bulunmamış ve “Tevrât” lafzını onların anladığı anlamda kullanmıştır, denilebilir.”1

                Kur’ân, izleyicilerini - birini diğerinden ayırmaksızın - bütün kutsal yazıları kabul etmeye çağırıyor, kendisinin Yahudilerin ve Mesih İnanlılarının kitaplarını doğrulamak üzere inmiş olduğuna iman etmelerini buyuyor.  Prof. Dr. İbrahim Ağah Çubukçu’ya göre:  “Kur’ân mezhep ayrılıkları ne olursa olsun, Hz. İsa’ya ve İncîl’e  sıcak  bakmıştır.  Esasen  İslâm,  daha  önceki semavî dinleri doğrulamıştı.”2  Görüyoruz ki Kur’ânı Kerim Tevrât ve İncîl’i doğrulamaktadır.

                Kur’ân-ı Kerîm apaçık bir şekilde Hz. Muhammed’in, kendi döneminde mevcut olan Kitab-ı Mukaddes’i Tanrı’nın Sözü olarak kabul ettiğini söylemektedir.  Aşağıdaki ayetlere göre, Hz. Muhammed ve tüm Müslümanlar bütün kitapları kabul etmeleri gerekiyor.  Görünen köy kılavuz istemez.  Bu ayetler apaçıktır:

     “Ey inananlar, Allâh’a, Elçisine ve Elçisine indirdiği
     Kitab’a ve daha önce indirmiş bulunduğu Kitab’a inanın.
     Kim Allâh’ı, meleklerini, kitablarını, peygamberlerini
     ve ahiret gününü inkâr ederse o, uzak bir sapıklığa
     düşmüştür.”  (Nisâ 4:136) 

     “Kitab’ın hepsine inanırsınız.”  (Al-i İmrân 3:119)

     “İsa açık delillerle gelince dedi ki: “Ben size hikmet
     getirdim ve ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını
     size açıklamak için (geldim).  Allâh’tan korkun ve bana
     itaat edin.”  (Zuhruf 43:63)

                Bu ayetler gereğince, Kur’ân’a inandığı gibi Tevrât’a ve İncîl’e inanmayan Müslüman derin bir yanılgı içerisindedir.  “Bana itaat edin” sözleri kiminle ilgilidir?  Anlaşıldığı gibi, bu ayet Hz.  İsa Mesih ile ilgilidir!   Peki, Hz. İsa, ona  itaat edilmesi hakkında ne dedi?
____________________
1.  Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrât, 1997, s. 43.
2.  Çubukçu, “Müslümanların Hıristiyanlığa Bakış Açıları”, s. 223.

     “Beni seviyorsanız buyruklarımı yerine getirirsiniz.”
     (Yuhanna 14:15)

     “Kim buyruklarımı bilir ve yerine getirirse, işte beni seven
     odur.”  (Yuhanna 14:21)

     “İsa ona şu karşılığı verdi: Beni seven sözüme uyar...”
     (Yuhanna 14:23)

                Hz. İsa’nın bu sözleri nerede bulunuyor?  Sadece ve sadece İncîl’de.  İsa Mesih’in “hadis” kitapları yoktur. Hz. İsa’nın “ipsissima verba”, yani O’nun hakiki sözleri, sadece ve sadece İncîl’de bulunmaktadır.  Kur’ân-ı Kerîm Hz. İsa’ya ait bulunan tüm sözlerinden yüzde birini bile kapsamaz!  Yani, Kur’ân-ı Kerîm’de, Hz. İsa’nın buyrukları hakkında pek fazla bir şey yoktur.  İsa Mesih’in orijinal sözleri söz konusu olunca, sadece bir tek gerçek kaynak var; o da İncîl’dir.  Elimizdeki İncîl’i okumadan, bilmeden, Hz. İsa’nın emirlerine nasıl itaat edilebilir?  İncîl elinde olmadan ona uymak tamamen imkânsız olurdu.   Bu yüzden Kur’ân, “daha önce indirmiş bulunduğu Kitab’a inan” diyor.  Böylece Tevrât ve İncîl’in sağlam ve  kusursuz  olması  lazım.  Bu ayet Kitab-ı Mukaddes ile ilgilidir, ve Kur’ân’a göre bunu inkâr veya ihmal edenleri günahkâr ve kâfir olarak nitelemektedir. 

     “ve daha önce indirmiş bulunduğu Kitab’a inanın...
     inkâr ederse o, uzak bir sapıklığa düşmüştür.”  (Nisâ 4:136)

     “Ayetlerimizi, kâfirlerden başkası inkâr etmez.”
     (Ankebut 29:46-47)

     Kur’ân-ı Kerîm’de, Kitab-ı Mukaddes’ten direkt aktarmaları çok az bulunmaktadır.4  Kur’ân, (içlerinde Müslümanlar da olmak üzere) tüm imanlılara, Kur’ân ve önceden indirilen kitaplara, yani Tevrât, Zebûr ve İncîl’e inanmayı emretmektedir. Halbuki, Kur’ân-ı Kerîm’de İncîl’de bulunan İsa Mesih’in sözlerinin yüzde biri bile bulunmamaktadır.  Bu nedenle, “size indirilene de inandık” demekle,  Kur’ân-ı Kerîm, Kitab-ı Mukaddes’i tasdik etmektedir.  Prof. Dr. Süleyman Ateş, Nisâ 4:136 üzerine tefsiri şöyle: “Nisa 4:136 âyetinde mü’minler, hem Allah’ın, Elçisine indirdiği Kitâba, hem de daha önce indirmiş bulunduğu Kitâba inanmaya dâvet edilmektedir.  Tevrât, İncîl bilinen Kitaplardır”5
____________________
4.  Cragg, Muhammed and the Christian, s. 20.
5.  Ateş, Yeniden İslâma I, ss. 22 & 36.

Tevrât Tasdik Edilir:
(Tora)

Bakara 2:53.......Mûsâ’ya Kitâb ve furkan vermiştik.
Bakara 2:87.......Andolsun, Mûsâ’ya Kitâbı verdik...
Bakara 2:92.......Andolsun Mûsâ, size açık delîllerle gelmişti...
Al-i İmrân 3:48...Ona Kitâbı, hikmeti, Tevrât’ı ve İncîl’i
                  öğretecek.
Al-i İmrân 3:50...benden önce gelen Tevrât’ı doğrulayıcı
                  olarak...Size Rabb’inizden bir mûcize getirdim
Al-i İmrân 3:65...Oysa Tevrât da, İncîl de ondan sonra
                  indirilmiştir.
Mâide 5:45........Onda (Tevrât’ta) onlara: cana can, göze
                  göz...kısas (ödeşme) yazdık.
Mâide 5:66........Tevrât’ı...ve kendilerine indirileni gerçeğince
                  uygulasalardı...İçlerinde mu’tedil bir ümmet var
Mâide 5:68........De ki: Ey Kitâb ehli siz Tevrât’ı...
                  uygulamadıkça...
Mâide 5:110.......sana Kitâb’ı hikmeti, Tevrât’ı ve İncîl’i
                  öğrettim.
En’âm 6:154.......yola iletici ve rahmet olmak üzere Mûsâ’ya
                  Kitâb’ı verdik ki, Rab’lerinin huzuruna...
Tevbe 9:111.......Gerek Tevrât’ta, gerek İncîl’de, gerek Kur’ân’da
                  Allâh’tan daha çok ahdini yerine getiren kim...
Hûd 11:110........Andolsun, Mûsâ’ya Kitâb’ı verdik...
İsrâ 17:2-4.......Biz Mûsâ’ya Kitâb verdik..Kitâb’da İsrâil
                  oğullarına...Kitab’da İsrail oğullarına şu hüküm
Secde 32:23.......Andolusun biz Mûsâ’ya da Kitâb vermiştik.  Sakın
                  onun kavuşması hakkında şüphe içine düşme.
                  Onu İsrâil oğullarına yol gösteren kılmıştık.
Mü’min 40:53-54...Andolsun biz Mûsâ’ya hidâyet verdik ve İsrâil
                  oğullarına o Kitâbı mîras kıldık. (O), akılselim
                  sahiplerine bir yol gösterici, bir öğüttür.
Ahkaf 46:12.......önce de önder ve rahmet olarak Mûsâ’nın
                  Kitâb’ı var.

Zebûr Tasdik Edilir:
(Ketubîm)

Nisâ 4:163........Süleyman’a da vahyetmiş Davûd’a da Zebûr’u
                  vermiştik.
İsrâ 17:55........Davud’a da Zebûr’u verdik.
Enbiyâ 21:105.....Andolsun Tevrât’tan sonra Zebûr’da da...
                  yazmıştık.

Peygamberler Tasdik Edilir:
(Nebi’îm)

Bakara 2:136......ve (diğer) peygamberlere Rabb’leri tarafından
                  verilene inanırız;
Al-i İmrân 3:84...ve peygamberlere Rab’leri tarafından verilene
                  inandık; onlar arasında bir ayırım yapmayız,
                  biz O’na teslim olanlarız.
Nisâ 4:163........Nuh ve ondan sonra gelen peygamberlere
                  vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik.

İncîl Tasdik Edilir:
(Yeni Ahit)

Al-i İmrân 3:3-4..Tevrât ve İncîl’i indirmişti.
Al-i İmrân 3:48...Ona Kitâbı, hikmeti, Tevrât’ı ve İncîl’i
                  öğretecek.
Al-i İmrân 3:65...Oysa Tevrât da, İncîl de ondan sonra
                  indirilmiştir.
Nisâ 4:163........sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi...
                  İsâ’ya...da vahyetmiş...
Mâide 5:46........Meryem oğlu İsâ’yı gönderdik ve ona, içinde yol
                  gösterme ve nûr bulunan İncîl’i verdik.
Mâide 5:66........İncîl’i ve kendilerine indirileni gereğince
                  uygulasalardı...İçlerinde mu’tedil bir ümmet var
Mâide 5:110.......sana Kitâb’ı hikmeti, Tevrât’ı ve İncîl’i
                  öğrettim.
Tevbe 9:111.......Gerek Tevrât’ta, gerek İncîl’de, gerek Kur’ân’da
                  Allâh’tan daha çok ahdini yerine getiren kim...
Hadid 57:26-27....Meryem oğlu İsâ’yı da gönderdik; ona İncîl’i
                  verdik ve ona uyanların kalblerine şefkat ve
                  rahmet (duygusu) koyduk.

Tüm Kitab-ı Mukaddes Tasdik Edilir:
(Kutsal Kitap)

Bakara 2:285......’Onun elçilerinden hiçbirini diğerinden
                  ayırmayız.’
Al-i İmrân 3:119..”Kitab’ın hepsine inanırsınız.”
Nisâ 4:136........daha önce indirmiş bulunduğu Kitab’a inanın.
Mâide 5:46........yanlarındaki Tevrât’ı...nûr bulunan İncîl’i
                  verdik.
Mâide 5:68........siz Tevrât’ı, İncîl’i... uygulamadıkça bir esas
Ankebut 29:46.....bize indirilene de, size indirilene de inandık.
Şûrâ 42:15........Ben Allâh’ın indirdiği her Kitâb’a inandım.

     Yukarıda zikrettiğimiz ayetler tefsire gerek duymayacak kadar açıktır.  Zaten Kur’ân kendisini “Apaçık bir kitap’tır” diye tanıtıyor. (Neml 27:1 & Zuhruf 43:2-4)  İlan edilen gerçek özetle şudur:  Kitab-ı Mukaddes (Tevrât, Zebûr ve İncîl) Tanrı katından indirilmiş, alemlere nûr ve yol gösterici olan kitaplardır.  Hükümleri geçerli ve uygulanmak zorundadır.  Ona inanmayan, yahut onu inkâr eden Müslüman, apaçık bir yanılgıdadır.  Çünkü Kur’ân’ın tasdik ettiği bir kitabın tahrif edilmiş olduğu söylenemez.  Prof. Dr. Watt bu durum hakkında şunu söylemişti:  “Temelde Kur’ân, İslâmı Musevîlik ve Hıristiyanlığa paralel ve onların kitaplarını teyit eden bir din olarak takdim etmişti.”6

                Kur’ân Tevrât veya İncîl’in tahrifini bildirmemiştir.  Bırakın Kitab-ı Mukaddes’in tahrifini bildirmeyi, Kur’ân’da Hz. Muhammed’in döneminde bulunan Tevrât, Zebûr  ve  İncîl’in  doğruluğu  hakkında  en küçük bir kuşku bile yoktur.  Kur’ân Tevrât ve İncîl’i insanlara doğru yolu gösteren, onları Tanrı’nın Mûsâ ve İsâ’ya indirmiş olduğu  özgün ilâhî kitaplar olarak kabul eder ve bildirir.  Kur’ânın söz ettiği kitaplar, o gün Yahudilerin ve Hıristiyanların elinde bulunan, Kitab-ı Mukaddes’tir.  Hayali, sanal bir Kutsal Kitap değildir.  Kur’ân’da adı geçen kitapların, Kitab-ı Mukaddes’i oluşturan kitaplardan farklı kitaplar olduğunu kanıtlama çabasının ciddiye alınacak bir yanı yoktur.  Eski ve Yeni Ahit’ten başka, Tevrât (Yasa) ve İncîl (Müjde) diye kitapların varlığını da kanıtlamak mümkün değildir.  Ayrıca, Kur’ân’ın kendisi de bunların Yahudiler ile Hıristiyanların kutsal kitaplarından farklı şeyler olduğunu söylememektedir.  Tam aksine, açıkça ifade edilmiştir ki, bu kitaplar Yahudi ve Hıristiyanların Kutsal Kitap olarak kabul ettiklerinin aynısıdır. Bilakis Tanrı Hz. Muhammed’e de önceki indirdiği kitaplara inanmalarını buyurdu; “daha önce indirmiş bulunduğu Kitab’a inanın.” (Nisa 4:136)

                Bu kısmı özetlersek,  Kur’ân’a göre,  Kitab-ı Mukaddes Tanrı’nın ebedi sözüdür ve hiç kimse, hiç bir zaman Tanrı’nın Sözünü değiştirebilecek güçte değildir.  Bu iki temel gerçeğin mantıksal sonucu olarak da, Kitab-ı Mukaddes değiştirilmemiştir ve bu konuda Kitab-ı Mukaddes ve Kur’ân-ı Kerîm tam bir uyum içindedirler. 

     “Allâh demişti ki, “Ey Meryem oğlu İsa... sana Kitab-ı,
     hikmeti, Tevrât’ı ve İncîl’i öğrettim.”  (Mâide 5:110)
____________________
6.  Watt, Günümüzede İslâm ve Hıristiyanlık, s. 18.

13 TEVRAT, ZEBUR VE İNCİL'İ İNKAR EDENLERİN DURUMU NEDİR?

Kitab-ı Mukaddes’e Göre Kutsal Kitab-ın 

Ayetlerini İnkar Edenlerin Durumu Nedir?


     “Fakat vaki olacak ki, bugün sana emretmekte olduğum Allahın
     RABBİN bütün emirlerini ve kanunlarını tutup yapmak üzere
     onun sözünü dinlemezsen, bütün şu lanetler senin üzerine
     gelecekler, ve sana erişeceklerdir.”  (Tesniye 28:15)


 Based Upon Tesniye 28:1-19

     “Bu ahdin sözlerini işitin... İsrail Allahı RAB şöyle diyor:
     Bu ahdin sözlerini dinlemiyen lanetli olsun...” 
    (Yeremya 11:2)

     “Senin emirlerinden sapan lanetli mağrurları azarladın.”
     (Mezmur 119:21)

     “Ama ayetlerimizi inkar etmiş ve kafir olarak ölmüş olanlar,
     işte Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların laneti onların
     üstünedir.”  (Bakara 2:161)

                Her zaman ve şimdi var olan, elimizde bulunan ve mevcut olan Kutsal Kitab’a inanmamak için hangi bahaneyi Tanrı kabul edecek?  Hesap günü Tanrı’nın emirlerine neden isyan ettiğiniz sorulduğunda ne cevap vereceksiniz?  Çok fazla geç olmadan, şöyle dua ederseniz, iyi olur.

     “Elçiler Rab’be, ‘İmanımızı artır!’ dediler.”  (Luka 17:5)

     “İman ediyorum, imansızlığımı yenmeme yardım et!”
     (Markos 9:24)

     “Rabb’im ilmimi artır.” de. (Taha 20:114)

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...