12 Temmuz 2012

TERCİHİNİ İSABETLİ VE BEDAVA KULLAN

Günün Fırsatı


GÜNÜN FIRSATI





GÖNLÜME BİR YILDIZ KAYDI


Bu gece uykumu böldüm bölüştüm seninle gecenin tam yarısı
Penceremden gökyüzüne ve yıldızlara daldım

Bir yıldız kaydı o anda sanki uykuma inat
Derler ya yıldız kaymaya görsün bir dilek tutmalısın içinden
Bende seni tuttum içimden tam gögsümün sol köşesinden
Aslında anlatılmaz tutulan dilekler, umut edilenler ve beklenenler
Ama olsun anlatmasamda yaşayacaktın dileklerimi dilediklerimi,
Seni tuttum diyorum içimden seni,
Gözlerini, ellerini, yüregini,
Yaşayacagın uzun yılları tuttum ikimiz için,
Bir bugün çizdim dünden daha sıcak,
Bir yarın çizdim yarından çok daha uzak,
Bir gelecek diyorum gelmiş olup devam edecek,
İçimden tutuyorum bütün dileklerimi geceden yarına,
Yarına bakıyorum penceremden,
Gece karanlık olsada aydın gözle görüyorum yarınımı, yarınımızı
Ve karanlıkta kaldığım tüm korkularımı yenmek istiyorum seninle,
Ki pembe hayallerde kurmuyorum kendimce,
Sadece siyahın içinde beyazlar değil,
Beyazın içinde karalar olsun istiyorum, acısız tatlı olmaz misali,
Küçük bir dilek tuttum bu gece içimden,
İçimde yeşersin, büyüsün büyüdükçe beni de aşsın diye.
Seni diledim bu gece gökyüzünden,
Ama unutma tüm bu olanlar
Ve.....olacaklar
Sadece Senin Yüzünden ..

HALİL İBRAHİM BEREKETİ İBRETLİK KISSA...



Halil İbrahim Bereketi

Büyük din ve bilim adamlarından
Ulu Arif Çelebi anlatıyor :

Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış….
Büyüğü Halil.
Küçüğü ise İbrâhim…
Halil, evli çocuklu.
İbrahim ise bekârmış…
Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin.
Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş..
Bununla geçinip giderlermiş.
Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.
İkiye ayırmışlar.
İş kalmış taşımaya.
Halil, bir teklif yapmış :
- İbrahim kardeşim ;
Ben gidip çuvalları getireyim.
Sen buğdayı bekle.
- Peki abi demiş İbrahim…
Ve Halil gitmiş çuval getirmeye….
O gidince, düşünmüş İbrahim:
- Abim evli, çocuklu.
Daha çok buğday lazım onun evine
Böyle demiş ve,
Kendi payından bir miktar atmış onunkine.
Az sonra Halil çıkagelmiş.
- Haydi İbrahim…!
Demiş, önce sen doldur da taşı ambara.
- Peki abi…!
İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.
O gidince, Halil’i düşünür bu defa:
Der ki:
- Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var.
Ama kardeşim bekâr.
O daha çalışıp, para biriktirecek.
Ev kurup evlenecek.
Böyle düşünerek,
Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.
Velhasıl , biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.
Bu, böyle sürüp gider.
Ama birbirlerinden habersizdirler.
Nihayet akşam olur.
Karanlık basar.
Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.
Hatta azalmıyor bile.
Hak teala bu hali çok beğenir.
Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki .
Günlerce taşır iki kardeş , bitiremezler.
Şaşarlar bu işe…
Aksine çoğalır buğdayları.
Dolar taşar ambarları.
Bugün “Bereket” denilince, bu kardeşler akla gelir.
Bu bereketin adı :
Halil İbrahim bereketidir…
___________

Biri Ecdadima Küfrettimi boğarım.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir..
 Ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy

MİSAFİR RIZKI İLE GELİR...



Misafir Rızkı İle Gelir....

 --------------------------------------------------------------------------------

Misafirperver bir sahabi vardı. Hanımı ise her gün kocasının yanında birkaç misafirle gelmesine tahammül edemez ve kocasına:
-Sen her gün birkaç misafirle geliyorsun, gelen misafirler, çocuklarımızın rızıklarını yiyorlar, der.
Kocası, aldırış etmez eve gelirken her gün yanında birkaç misafir getirmekte devam eder. Kadın sahabi dayanamayıp, gider durumu Resûlullah'a (s.a.v.):

-Ya Resûlallah! Kocam her akşam eve birkaç misafir getiriyor, böylece de kocamın kazandıkları hep misafirlere gidiyor. Bir gün hastalanıverse, açlıktan ölmekten korkarım, der..
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kadının kocasını, huzuruna çağırtır, durumu birde ondan dinler. Sahabi:
-Ben misafirsiz edemem! Soframda misafir olması, bana neş'e ve bereket veriyor, der.
Bu sefer Peygamberimiz (s.a.v.) kadına, bundan sonra fazla değil, bir misafire razı olup olmadığını sordu. Kadın buna da razı olmayarak:
-Ben çocuklarımın rızkını başkalarının yemesine rıza gösteremem, der.
Adam hiç olmazsa bir misafirde ısrar edince; kadın boşanmaktansa, bir misafire razı olur. Fakat o akşam üzeri beyinin, yine eve iki misafirle geldiğini gördü. Kadın sinirlenmişti, içi rahat değildi. Yemek hazırlamak için mutfağa girdi, üç kişilik yemek hazırlayıp tepsiyi kocasına verdi. Biraz sonra da, misafirlerden birinin çıkıp gittiğini gördü. Hazırlanan yemeklerden biri yenmemişti.
Kadın kocasına:
-Misafirin biri niçin yemek yemeden çıkıp gitti? diye sorar.
Adam, ikinci misafirin farkında değildir:
-Sen hangi misafirden bahsediyorsun. Ben bir misafirle geldim, o da içerde işte, diye cevap verdi.
Kadın çok iyi görmüştü. Misafirin birisi yemek yemeden çıkmıştı.
Bu münakaşanın içinden çıkamayacaklarını anlayan karı-koca, hemen Efendimiz Hazretlerine müracaata gittiler ve durumu anlattılar...
Onları dinleyen Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
-Evet! Eve iki misafir gelmişti. Fakat bunlardan birisi hakiki insan değil, insan sûretine giren rızıktı. Allah (c.c.) hanımını akıllandırmak için rızkı insan kılığına sokmuştu. Hanımın ise, yine misafirler için bir miktar rızkı gözden çıkarıp hazırladı, ama o rızık, eksilmedi.

Şunu iyi bilesiniz ki, her misafir kendi rızkı ile gelir. Ve kimse, kimsenin rızkını yiyemez, eksiltemez... Hatta misafir, bir evin bereketini artırır ve o evin rızkında artma olur, buyurdular. Tabiî ki kadın, bu hadiseden sonra itiraz edecek durumda değildi

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...