Tarikatları ve cemaatleri koruyan kollayan kimseler Türk ve İslam ülkelerinin asıl düşmanlarıdır Habertürk'te akşam 21'de başlayan iki ayrı tartışma programı izledim, biri, ünlü bilim tarihçisi Fuat Sezgin'in ölümü üzerine diğeri Adnan Oktar cemaatine operasyon üzerine.
Özellikle ilahiyat kökenli akademisyenleri tanıdım fikirleri kafaları zekaları akılları neyse artık birikimlerini dünyaya bakışlarını izleme fırsatım oldu. Anladım ki polis yine yanlış yerlere operasyon yapıyor, ortaçağ kaçkını bu kadar deli, kendini felsefeci fıkıhçı kelamcı ilahiyatçı bilim adamı bilmem ne adında pazarlıyor.
Hayatımızda görüntü olarak elbiseler evler sokaklar değişmiş ama zihniyet hiç değişmemiş, insanları köleleştiren aynı dil aynı menkıbeler aynı metaforlar hiç yorulmadılar dönüp duruyor.
TARİKAT VE CEMAATLER OSMANLI'NIN ÇÜRÜME KÜLTÜRÜDÜR
Tarikat ve cemaatlere abartılı bir değer veren koruyan kollayan kimlerse Türk ve İslam ülkelerinin şeytanları asıl düşmanları onlardır!
Tarikat ve cemaat kendine iktidar istiyor hazır yemek istiyor, palazlanana kadar sessiz sinsi palazlandıktan sonra iktidarı hatta devletleri düşürüyorlar.
Tarikat ve cemaatler Osmanlı'nın uzun süren sıkıcı tekrar tembel atıl boş işlerle uğraşan çürüme kültürüdür, konuşmalardan anladığımız bu çürüyüş kültürü ilahiyatlarda 'kurumsallaşmış' aynen soluk almadan hararetle devam ediyor.
Mutsuz insanlar, hiç birinin becerisi yok, çokeşlilik, sübyancılık, kullanparalık, oğlancılık gibi her dinin her insanın utanacağı skandal konularda dahi hala ses çıkartamayan zavallı ilahiyatçılar.
Cemaat ve tarikatlar bir erkekler haremidir.
Gerçek dünyadan uzaklaşmış, uydurulmuş yapılar, övgüler iltifatlar yağcılık poh pohlama göklerde uçurma gibi şizofren söylemleri hala ekranlarımızdadır.
Masonik yapılar gibi siyasi merdivenlerde zenginleşmede hızla yükselmenin asansörüdürler.
Özellikle hafif işlerde çalışan kalitesiz ve vasat kitleleri oy deposu kalabalık olarak etkilerine alırlar.
Hafif işlerde çalışan insanları hizmetlerinde kullanır ayak işlerini bu zavallı kölelere ücretsiz yaptırırlar.
Bu zavallı ayaktakımı itibarlarıni kişiliklerini korumayı beceremez, Allah'ı ve dini soyan bu saçma sapan onursuz hayatın aracıları ve kurbanları olurlar. Tarikat ve cemaatleri öven kutsayan ilahiyatçı ve yazarlar da işte bu köle pazarının tellallığını yaparlar.
TÜRKİYE BİR NEBZE NEFES ALABİLDİYSE II. MAHMUD VE MUSTAFA KEMAL SAYESİNDEDİR
Adnan Oktar'ın suçu her şeyi göstere göstere milletin gözü önünde yapmasıdır, diğer tarikat ve cemaatlerin de gardiyanları tetikçileri vardır, çöpçatanları vardır, şeyhin yakınlarıyla kadın müritler arasını bulan aracılar vardır. Elit kesimlerle siyasilerle arayı türlü tertip ve entrikalarla düzenleyenleri vardır.
Özel konutları, ticareti, banka kredilerini, ihaleleri çekip çevirenleri vardır.
Tarikat ve cemaatler mevlevilik gibi folklorük ritüeller dışında sosyal belalardır, devlete ve istihbarata sızmak gibi en büyük suçu işlerler.
Mısır'ı Irak'ı Türkiye'yi Pakistan'ı Kafkasya'yı ve Doğu Türkistan'ı ceset haline gelinceye kadar sömürmüşlerdir.
Türkiye bir nebze nefes alabildiyse II. Mahmud ve Mustafa Kemal sayesindedir, ilkini gavur padişah ikincisini deccal ilan etmişlerdir.
Bir efendi sınıfı bir ruhban bir ahkam ve fetva sınıfı oluşturmuşlardır.
17. yüzyılın yobaz Kadızadeleri ve Birgivi'den bu yana 'onu giyme günah' demekten ve dört yüzyıldır hiç bir şey üretmeden her şeyi 'bidat' ilan edip gelişmenin yani insan olmanın önünü kapatan bu yobazlardır.
Devlet dahi bir iki yıl askere alır bu efendi sınıfı garibanları bir ömür askeri haline getirir, mesela siz askerlik görevinizi yapar bitirirsiniz ama FETÖ'nün köleleri ömür boyu FETÖ'ye askerlik yapar.
Ne için, öbür dünyada şefaat edeceklermiş.
Olmayan bağış. Hizmet sözleşmesine bakar mısınız, sen bu dünyada şeyhine bir ömür kölelik yapacaksın o da size müphem bir alemde sizi cennete alarak karşılığını verecek, ne adil bir iş ücret pazarlığı.
Diyelim ki insanlar gönüllü olarak bu köleliği kabul ediyor ve buna inanç diyor, ilahiyatçıya düşen görev bu deliliğe son vermek tarikat müritlerine psikiyatri kliniklerinin kapısını göstermektir.
Son iki yüzyılda bu cemaat ve tarikat liderleri savaştan da kaçmışlardır, bu dönemde asker sayımızın yarısı cephede şehit düşerken boşalan köyler ve kimsesiz kalan genç kadınlar bu yobazların insafına haremine kalmıştır.
Anadolu'nun izbe dağbaşlarında genç ve yoksul cumhuriyetin bu köylere öğretmen okul götürmesi hayli zor çoğu zaman imkansız olmuş mikrop yuvaları gözlerden uzak büyümüştür.
Bir de müritleriyle güya ilahi bir sözleşme yaparlar, bu ve öteki dünyada (şeyhi) babalığa kabul ediyor musun, diye, baba'nın asıl anlamı da Allah Peygamber...
Tarikat olan her yerde sömürü suistimal ve entrika vardır.
OSMANLI BU TARİKAT VE CEMAATLER YÜZÜNDEN AVRUPA'YLA TEKNOLOJİK OLARAK AÇILAN ARAYI GÖREMEMİŞTİR
Ve Menderes'le birlikte bu oy depoları Türk siyasetini değiştirir, siyasilerle tulum oy gibi toptancı pazarlığı yapıp muhafazakar partileri büyütüp bugünkü yıkımın temellerini atmışlardır.
Ekmeğini yiyip suyunu içtikleri içinde yaşadıkları şehre bile beş kuruş sızdırmamak için kapalı devre ekonomi kurarlar, kendi otelleri, lokantaları, dükkanları…
İçinde birbirleriyle alışveriş yaparak toplumun değil beş kuruşlarına dahi kıskançlıkla sadece kendilerini kalkındırırlar.
Roma'yı da Osmanlı'yı da bugünkü Orta-Doğu devletlerini de yıkan bunlardır, hatta bugün İsrail'i etnik devlet haline getiren de bu cemaatlerdir.
Osmanlı bu tarikat ve cemaatler yüzünden Avrupa'yla teknolojik olarak açılan arayı görememiştir, Osmanlı tarikat ve cemaatler yüzünden batıdan gelen her şeyi bidat (sonradan çıkan adet) görüp yasaklarla yüzyıllar kaybetmiştir.
Mesela oran olarak 17. ve 18. yüzyılda padişahların bir fermanı ekonomi üzerineyse iki yüz fermanı bu tarikatların baskısıyla yasaklar üzerinedir.
17. ve 18. yüzyılda bu tarikatlar yüzünden Osmanlı yenilgilerine sebep olarak kadın örtüsü feraceyi suçlamıştır.
Bu tarikatlar yüzünden Osmanlı 17. ve 18. yüzyılda geri kalmışlığın aciliyetini anlayamamış reformlar mektepler idari yapılar vb. Osmanlı topyekün silahıyla toprağıyla teslim olup batana kadar iki yüzyıl gecikmiştir.
Osmanlı'nın muzaffer dönemlerinde devşirmeler ve köleler çoğunlukla asker ve iş alanları için erkekti. Savunma savaşları başladığı 17. yüzyıldan sonra kadın köle sayısı erkek sayısını 10'a katlayıp toplum çürüdükçe cariye sayısı çoğaldı.
Batı'nın saldırıları karşısında çürüyen çaresiz toplumun cami ve cariye sayısını katlaması düşündürücüdür. Bugün de aynıdır, AKP iktidarının camii sayısı ve Çukurambar semtindeki garsoniyerleri (odalıkları) çürüme dönemine paraleldir.
Çürümeyle yasaklama cariye camii sayısı at başıdır, kadınların düğüne ve hamama gitmesi dahi hatta dükkan içlerinden alışverişleri dahi yasaklanmıştır.
Kadınlar üç yüzyıl evlerinde kapalı sığınak ve zindan hayatı yaşamıştır.
Bu amansız hayati sosyal gerçeklere rağmen ekranda ilahiyatçı profesörleri dinleyince, argo tabiriyle, bu ülke bitmiş, ölmüşüz ağlayanımız yok, dedim, bu kadar örümcek kafa cahille ey memleket hiç şansın yok.
NESNEYİ DE ALLAH YARATMIŞTIR AMA…
Bakıyorum ekrana, konuşmacının ekranı batı üretimi, mikrofonu batı üretimi, giydiği gömleğin dokuma tesisleri batı icadı, berberinin makası batı üretimi, yüzüne sürdüğü krem sıktığı parfüm, oturduğu koltuğun tasarımı hepsi sanayi çağının ürünleri, ve ama, konuştukları, işte o saçma sapan masallar hikayeler kitaplar tarikat cemaat işi.
Oysa üzerine binlerce bilimsel kitap yazıldı bu çürümüş zihniyeti genç nesillere anlatmak çok kolay, şöyle.
Mesela çay, buğday, tütün, kereste, fındık, zeytinyağı, vs. üründür, madde de diyebiliriz kaynak da, felsefeciysek 'nesne' de diyebiliriz.
Nesneyi de Allah yaratmıştır ama on saatlik yüz saatlik on bin saatlik konuşma içinde 'nesneyi' konuşan bir ilahiyatçı yok.
Nesneyi, (ürünü, kaynağı, maddeyi, üretimi, tasarımı, icadı) konuşmadan modern toplumu ya da sanayi çağını anlamak mümkün değildir, o halde?
Eğer maddeyi (ürünü, kaynağı, üretimi, tasarımı, ham maddeyi mamul maddeyi, bunları ortaya çıkartan emeği, zekayı, icadı) tanımıyor bilmiyorsanız siz 'bilim'i hiç bilmiyorsunuz demektir. Ayrıca kooperatifleri, tarım alanları, fabrikaları, işçi sendikalarını, emek-ücret, sosyal haklar, yani bugünkü kurulu dünyayı ekonomiyi siyaseti hiç bilmiyor mağarada yaşıyorsunuz demektir.
Madde olmazsa yiyemezsiniz giyemezsiniz geçinemezsiniz hatta nefes alamazsınız, madde kaynak üretim olmazsa, kölesiniz, bağımsızlığınızı onurunuzu toprağınızı ayakta tutmanız imkansızdır.
ADNAN HOCA YA DA MENZİL TARİKATI NE ÜRETTİ
İnsanlar bu tarikat ve cemaatlere neden girerler, işsiz yoksul imkansız oldukları ve bu yoksulluk yüzünden kendilerine güven duymadıkları için.
İşi maaşı olan insanların kendilerine güveni biraz zor yıkılır bir başka adamın eteğini öpüp önünde diz çöküp ona efendi demez.
Cumhuriyet ve yurttaşlık bir başkasına 'efendi' dememek içindir.
Şu soruyu sorun, FETÖ örgütü ne üretti, hangi fabrika, hangi bilim adamları, hangi bilimsel araştırmalar, hangi ihracaat hangi kaynakları...
Adnan Hoca ya da Menzil tarikatı ne üretti?
Ya da 17, 18, 19. yüzyıldaki Nakşiler Kadiriler vs. neyi üretti?
Fabrika, atölye, tarla ve akademiyi konuştuğumuz yok, üç yüzyıldır tarikat ve cemaatleri üstelik aynı karanlık ortaçağ diliyle tartışıyoruz.
Doğu Türkistan'dan Kafkasya'ya oradan Suudi Arabistan'a kadar bütün toprakların Rusya, Çin ve Amerika'nın bağımlılığına girmesinin sebebi de işte bu boş konuşup havanda su döven 'tarikat ve cemaatlerdir'.
Boş konuşa konuşa madenleriniz petrolleriniz yaylalarınız sınırlarınız egemenliğiniz elinizden gitti, seccadenizi sereceğiniz bağımsız toprağınız kalmadı ama hala saçma sapan ortaçağ masalları menkıbeleri anlatıyorsunuz.
BİR İŞİNİZ ESERİNİZ MESLEĞİNİZ YOKSA İŞTE BU TARİKAT VE CEMAATLER SİZİN 'SAHİBİNİZ' OLUR
Cehalet Habertürk ekranından 80 milyona şu cürete bakın şöyle konuşuyor: cumhuriyet tek tip insan yarattı.
Önce şu tek tip'de duralım.
Doktor, sanatçı, mühendis, ziraatçı, çiftçi, veteriner, diye saymaya başlayın on binin hatta yirmi binin üstünde çeşitli meslek göreceksiniz.
Şimdi doktor mühendis sanatçı aynı mı, doktor mühendis sanatçı tek tip mi? Mesela Aziz Sancar. Yıldız Tilbe. Soner Yalçın. Fatih Terim vb. aynı tek tip insanlar mı?
Ve dikkat edin bir şeyin 'meslek' olabilmesi için bir 'maddeyle' 'bir iş alanıyla' uğraşması çalışması kafa yorması gerekir.
Tarikat ve cemaatler sizin işinizin efendisi olmanızı istemiyor, çünkü efendi sadece şeyh, bir mesleğiniz olursa kendinize güveniniz olur kimseye bağlanma ihtiyacı hissetmezsiniz.
Efendi kim: Sahip.
Bir işiniz eseriniz mesleğiniz yoksa işte bu tarikat ve cemaatler sizin 'sahibiniz' olur.
Ve şu deliliğe bakın maaşlarını halkımızın ödediği bu cehaletin profesörleri tek tip olmayan'ı nasıl tarif ediyor, şöyle: 'inanç cemaat tarikat çeşitliliği'..
Yani kadiri başka rifai başka, ne güzel, al sana çoğulcu toplum? Bu çoğulcu değil köle toplumudur, falan ağanın marabaları falan şeyhin köleleri, ne fark ediyor?
Şöyle bir soruyu soran yok, (tarikat ve cemaatlerde) bir adam bir adama niye bağlanır, yani bir adam bir adama din ve inanç adına .tünü beynini karısını onurunu niye teslim eder, ürettiği ortaya koyduğu sanatı mesleki becerisi yoksa, niye bağlanır?
Ve hiç bir mesleki becerisi iş becerisi olmayan bir insanı niye Allah'la Peygamberle evliyalarla eş tutar ve hatta kainat imamı gavs evliyahullah diye göklerde uçurur?
Şu yalanlarla uçurur: şeyhimiz öbür dünyayla irtibat halinde rüyasına peygamber giriyor, gibi şizofren hikayeleriyle ve bu çağda.
Üstelik bu hiç bir şey üretmeyen insanların istihbarat ağlarıyla kayırmacılıkla ihalelerle ülke kaynaklarını ele geçirmekle menfaat şebekeleriyle ve sapık cinsellik sapık evlilikler kapalı cemaat odalarında görüldüğü üzere sübyancılıkla iç içe olduğuna dair son üç yüzyılda binlerce on binlerce utanılacak vahim örnekler ortadayken.
Ağızla sözle lafla havanda su döver gibi olmayan masallar anlatarak şeyhleri tarikatları cemaatleri dünyanın harikaları olarak göklere çıkarabilirsiniz ama koskoca Konya Ovası'nın milyonlarca ton buğdayından Avrupalılar'a satabilecek kalitede bir kutu bisküvi yapamazsın?
AKP İKTİDARININ EVVELİYATINA BAKIN MESELA BU EKRANLAR ÖNCE KİMİNDİ ŞİMDİ KİMİN
Peki üretemedikten sonra karnınızı neyle beslersiniz?
Tarikatlar ve cemaatler talanla yağmayla çalmayla hırsızlıkla menfaat şebekeleriyle?
Peki sırtını üretemeyen vasıfsız kalitesiz tarikat ve cemaatlere dayamış devlet karnını nasıl doyurur: müsadereyle (zenginlerin mallarını tasfiyeyle).
FETÖ yüzlerce işadamının malına kondu şimdi de devlet FETÖ'nün mallarına el koyuyor.
Adnan Hoca yüzlerce ailenin malına kondu şimdi de devlet Adnan Hoca'nın mallarına el koyuyor.
Müsadere bir Osmanlı devlet geleneğidir üretecek kaynak zeka ürün bulamazsanız gözden düşen vezirlerin paşaların mallarına el koymaktan başka imkanınız kalmaz. AKP iktidarının evveliyatına bakın mesela bu ekranlar önce kimindi şimdi kimin?
Hangi işadamları hangi fabrikalar satıldı el değiştirildi vergilerle sindirildi.
Mesela bu ekranların parası bugün nereden geliyor, açıyorlar AKP'li belediyelere telefon, her belediyeden 100 bin dolar gibi paralarla havuz oluşturup işte bu Saraylı yazarların maaşları veriliyor, yani halktan çalınıyor.
Nasıl bir din nasıl bir ahlaktır bu diyeniniz neden yok, çünkü hepiniz bu din inanç şeyhin osuruğu inanç havuzundan besleniyorsunuz.
Osmanlı için 'saraylı' olmak en ideal siyasi imkan ve pozisyondu! Bu tarikat ve cemaatler köyden konaklara ve saraya giden tek makbul yoldu.
Bugüne kadar o köy yolundan aynı din ve inanç yalanlarıyla gelip konaklara malikanelere oturanların zihniyeti ve yolları hiç değişmemiştir.
Yakın tarihimizde sadece bir Kenan
Evren suçluları 'gecekondularda' aradı, Evren dışında son üç yüzyıllık tarihimizde devlet suçluları neden hep 'malikanelerde' aradı?
Konakların malikanelerin tevazu ve tutumlulukla ya da bir lokma bir hırkayla ya da kanaatkarlıkla ne alakası var, üretimle ne alakası var, fabrika mıdırlar?
Saraylı lafına bir itirazınız var mı, mesela 'kullarım' ne demektir, mesela padişahın iradesiyle 'kanun' arasındaki fark nedir?
İrade tek kişiye aittir, fermandır, siz de kulları?
Düzen nizam demektir, nizamname padişah emirleridir.
Şimdi siz o ekranda neye 'nizam' peşindesiniz: tarikat ve cemaatlere!
Bu yeni ferman nizamını kim getirdi bu ülkeye: tarikat ve cemaatler!
Üretmeyen bir toplum neye 'nizam' verir: beylere ağalara şeyhlere ve aranızda tepişmeyin diye bunların hiyerarşisine.
O tarikat bizden öbürü değil diyerek bu modern çağda hangi 'nizam'ın peşindesiniz: padişahlık, ağalık, şeyhlik nizamının.
Falan cemaatleri şimdi ekranda niye kötülüyor suçluyorsunuz? Büyük öküzü kırbaçlarsak küçük öküzleri de ürkütürüz, sonra üstlerine çökeriz korkusu. FETÖ gibi cemaatlere düne kadar niye ağzınızı açıp laf edemiyordunuz?
Devletlülerinizin nizamı için!
BU ALTINLARI OTUZ UZUN YIL TÜRKİYE'NİN DAĞLARI SOYULURKEN SİZ NEDEN SORMADINIZ
Devletlüleriniz üç yüzyıldır 'nizam' için ne yapıyor, o tarikatı bu cemaati kafir (tekfir) ilan ediyor, ellerindeki mallara konuyor ya da itibarlarını yok edip saray'a yakın başka tarikat ve cemaatlerin bahtını açıyor, siyasi ve sosyal gelişimizin öyküsü işte bu torpilli tarikatların isim değişikliği.
Bahtı açık, ne demektir, saray'a açılan yol demektir, saray nedir, hazinenin rüşvetin iltimasın kayırmanın terfinin nişanın ulufenin kaynağı demek?
Kaynağı... ne demek?
Kaynak, demek, madde nesnedir.
Tarikat ve cemaatler kaynağı nereden bulur, müritlerinin ve sarayın servetinden...
Servet nedir maddedir nesnedir, altındır malikanedir tapudur elbisedir yiyecektir.
Mesela son dört yüzyıldır madde etrafında servet etrafında altın etrafında ihale etrafında malikane etrafında çıkar etrafında dönmeyen bir 'tarikat ya da cemaat' biliyor musunuz?
Hayır!
İngiltere Akın İpek'i niye gözaltına aldı, hukuk için mi, altınları için mi?
Bu altınları otuz uzun yıl Türkiye'nin dağları soyulurken siz neden sormadınız?
O halde dürüst insanlar önce 'servet'i konuşmalı, servet nasıl yapılır, o halde, bilim adamları önce iş'i üretimi kaynak'ı madde'yi nesne'yi konuşmalı, nasıl üretilir hakça nasıl bölüşülür?_
Madde nedir, yani şu kayalar madenler ağaçlar ürünler, bunları kim yaratmıştır?
Yaratıcı!
Bu şeyhler tarikatlar kimin malını çalıyorlar?
Allah'ın...
Ama kullarına da yüzyıllarca puta tapmayın maddeye tapmayın dünyalıklara kanmayın derler?
Allah'ın nimetlerini alevera dalevera asıl sahiplerinin ellerinden haksız hukuksuz çalanlar hırsız şeytan dolandırıcı değil mi?
Bu üç kağıtçılık neyin sonucudur: Ahlaksızlığın.
(Madem bu servetler şeyhlerin hakkıdır kurban olduğum Allah bu dağları hazineleri bu şeyhlere tapusunu direk verseydi, evet doğrudan verdi, bu yüzden şeyhler kutsal bir baba dede şecerecisiyle Peygamberin soyuna kadar çıkar bütün bu servetler üzerinde bu ilahi soyla hak iddia ederler.)
O halde ahlakı nasıl inşa etmeliyiz, saray karşısında şeyhleri ağaları tarikatları hiyerarşileri içinde ip gibi dizerek ve sübyancılığı suistimali istihbaratçılığı entrikaları cinsel sapıklıkları görmeyerek saklayarak mı?
Yoksa buğdayı çayı fabrikayı atölyeyi üretimi emek'i ortaya çıkan mamul maddeyi, Allah'ın yarattığı her bir kul'a eşit kardeşçe bölüşerek mi?
İşte yüzyılların özeti kardeşlerim, ilahiyatçı profesörler oturmuş yüz saat konuşuyor, içlerinde 'madde' 'nesne' geçen tek kelime yok, hangi alemde yaşıyor bunlar, uzay boşluğunda mı?
Hepimizin etrafında masa vardır sandalye vardır küllük vardır bilgisayar vardır kaldırım taşı vardır, bunların hepsi maddedir. Hepsinin üretimi kaynağı tasarımı fiyatı emeği vardır.
ULAN ÜÇ KAĞITÇILAR, ULAN SAHTEKARLAR, ULAN ŞARLATANLAR…
Tarikat ve cemaatler masa buğday kiremit apartman elbise vb. hiç bu alemde yokmuş gibi yaşıyor, elbisenin olmadığı üretimin olmadığı tasarımın icadın olmadığı alem nasıl bir alemdir? Üç kağıtçıların hırsızların sapıkların yaşadığı gizemli mistik bir alemdir!
Yani bu dünyanın işlerini yemeklerini ürünlerini bizler çalışıp üreteceğiz ve onlar çalıp hazıra konacak? Vay be bu mübarek dini .kinizin .ötünüzün keyfine uygun kim icat etti?
Kim mi icat etti, 17. 18. 19. yüzyılın çürüyen tarikat ve cemaatleri ve bu yapılara hala inanç diyenler inşa etti!
Ulan sahtekarlar, on saat aralıksız programınızı izledim, içinde tek bir 'kaynak' 'üretim' 'madde' kelimesi geçmedi.
Ulan üç kağıtçılar, on saat aralıksız programınızı izledim, içinde bir tane 'bölüşüm' kelimesine rastlamadım.
Ulan şarlatanlar, on saat aralıksız programınızı izledim, yüz bin tane felsefe kelimesi geçti, yüz bin tane 'modern' kelimesi geçti, yüz bin tane 'bu tarikatlar devletin inanç sahiplerine yaptığı baskılar yüzünden' çoğaldı cümleleri geçti.
Bu insanlar bu halk ne yer içer nasıl geçinir gibi bir cümle neden kurmadınız?
Konuşmalarınızın özeti size kalırsa şeyhlerinin osuruğu olmasa halkımız inançsız ve aç kalır.
Hadi 'inançlarınızı' test için sizinle bir 'deney' yapalım, halkın vergileriyle aldığınız o maaşlarınızı üç ay vermeyelim, üç ay parasız pulsuz işsiz kalın da görelim şeyhlere inancınızı..
Maaşsız cemaatsiz kalırım korkusuyla işte ekranda felsefenin ve bilimin olmazsa olmaz en temel kelimesi madde nesne olmadan konuşmayı hala sürdürdüğünüze göre, bu neyin korkusu?
Bu .öt korkusu.
OSMANLI'YI SON KURUŞUNA KADAR TÜKETTİNİZ ŞİMDİ VARIYLA YOĞUYLA SATA SATA CUMHURİYET TÜKENDİ
Bir cemaat üyesi ya da lideri onlarca insanla kolaylıkla gönüllü köleleriymiş gibi neden homoseksüel ilişkisi kurabiliyor, sorusunun cevabı buradadır, unutmadan, .öt de bir nesnedir!
Bir iki yıl aç kalın görelim sizi.
Aç kalıp imkansız kalıp umutsuz kalıp hayattan bir çıkış yolu bulamayıp o sahtekar şeyhlere karısını veren yatağına giren .ötünü veren oğlunu kızını veren ve tecavüze uğradıkça o bizim pirimizdi diye cezbeye gelen yani hiç sesini çıkartmayan bu zavallı perişan insanlardan, bakalım farkınız kalacak mı?
O halde, Allah'ı ve güzel ahlakı neden hala hortlak karanlık yobaz sapık işbirlikçi ajan tarikat ve cemaatlerde arıyorsunuz?
Cevap: hala .ötünüzün korkusu yüzünden.
Yani düzen aynı düzen dört yüz yıldır bu .öt korkusu gitmemiş, Abdülhamit'in saldığı korku da bu .öt korkusuydu.
Bu .öt korkusu yüzünden direnen isyan eden bölüşen sorgulayan hakça ve halkın yanında onurlu ve kişilikli bir insan olmanız bu gidişle bir dört yüzyıl daha mümkün görünmüyor, ancak artık 'kaynak' tükendi,
Osmanlı'yı son kuruşuna kadar tükettiniz şimdi varıyla yoğuyla sata sata Cumhuriyet tükendi.
Oysa çalışan insan üreten insan bir eser ortaya koyan insan kafa yorar emek verir aklını fikrini zorlar, maddeyi ürünü eline alır masaya koyar, üstüne düşünür, daha hızlı daha çok daha karlı daha insani ve doğaya ve doğasına uygun bu maddeyi nasıl işleyebilirim şekillendirebilirim, diye düşünür.
Ahlak dediğiniz şey, iş, çalışma ve üretim koşulları yani maddeyle insan arasındaki bu büyük boğuşma didişme uğraş alınteri ve emek'ten çıkar...
Üretim bu uğraştan çıkar, onur ve bağımsız kişilik bu uğraştan çıkar, iş disiplini bu çalışmadan çıkar, kazanç ekmek parası nedir bu boğuşmadan çıkar, merhamet bölüşüm başkasını düşünme işte bu hayat ve insanlık kavgasının tecrübelerinden çıkar.
CEMAAT DİYE DİYE TARİHİN EN ESKİ ORDUSUNU TASFİYE, REZİL ETTİNİZ
Tarikat cemaat şeyh inanç kavgasından dört yüzyıldır çıkan tek şey: Doğu Türkistan'tan Orta Asya'ya ve Kafkaska'ya ve Balkanlar'dan Orta-Doğu'ya topraklarınız madenleriniz petrolleriniz elinizden çıkar ve köle ve bağımlı ve sömürge haline gelirsiniz, geldiniz işte.
Cemaat diye diye tarihin en eski ordusunu tasfiye rezil ettiniz.
Cemaat diye diye tarikat liderleri İstanbul'un göbeğinde Escobar metotlarıyla Escobar malikanelerinde gözlerinizin önünde kırk yıldır vur patlasın göbek atıp yaşıyor.
Kölenin elinde kalan tek şey, isyandır, bu soylu isyan da bir türlü tüm bu toprak parçalarını yabancı istihbaratla işbirliğiyle parçalatıp direnişlerini çürüten şeyh tarikat cemaatlerin hiç birinden çıkmadı, çıkmaz.
Doğu Türkistan'ın tarikatlarıyla Pakistan'ın tarikatları Irak'ın tarikatları Kafkasya'nın tarikatları Orta-Doğu'nun tarikatları 'aynı' boş beleş saçma sapan sapık işbirlikçi aynı 'tek tip' cemaatlerdir ve Batılı istihbaratlar hepsini güzelce ve sabırla kullanıp bu ülkelerin bağımsızlığına varlığına son vermiştir
Hiç birinin Allah'ın bin bir güzel nimeti bu dünyanın dağları nehirleri kaynakları ve ürünlerinin bulunması üretilmesi mamul hale getirilmesi katma değeri bölüşümüyle hiç bir ilişkisi olmadı, hepsi sizler gibi ekranlarda şeyh uçurdu kainat fethetti.
Neşe dediğiniz şey ürünle eserle boğuşan didişen yorulan terleyen insanlarda olur.
Allah'ın neşesi insanlığın neşesi dünya neşesi, çalışan üreten terleyen insanlarda olur.
Bu şeyh ve tarikatlar neden istisnasız hepsi Batı'nın köleleri oldu ve müridleri de kölelerin köleleri haline nasıl getirildi, bu varlığımız ve bağımsızlığımız için sorulacak en hayati soru değil midir?
Cumhuriyet'e neden düşmansınız, çünkü genç Cumhuriyet'in ilk işi bu kangren bacakları elleri kesti!
Üretememiş eser verememiş neşesini bulamamış insanlar inançsızdır Allahsızdır asalaktır sapıktır ve önlerine kim gelirse kendini ajanlık .ötverenlik dahil en utanmasızca kendini kullandıran insanlardır, inançlarınız sayesinde yeniden tohumlanmışlar ve örnekler gazete manşetlerinde rezilliklerin bini bir paradır.
Mesleği ve işi olmayanın ahlak'ı olmaz, bir inancı ve Allah'ı hiç olmaz.
Fetö’cüleri aynı ekranlarda onlarca yıl izlerken yıllarca aynı soruyu sordum, siz ne ürettiniz, hangi fabrikayı hangi eseri? Ve onlara uygun gördüğüm laf şuydu: Şeytanın .imamları.
Bu ilahiyatçı profesörler içinde bir iki yazarın hatırı bu sözlerimi değiştirmeye hiç yetmiyor:
Son üç yüz yılın çürüme zihniyetinde değişen hiç bir şey yok, ekranlarda bu sefer başka tür şeytanın .mları bacak bacak üstüne atmış hala ahkam kesiyor!
Hala martaval masal menkıbe anlatıp cirit atıyor!
Ve hala maaşlarını bu yoksul halk ödüyor!
Nihat Genç