Neticede Hz. Yusuf (a.s.), kendisine sahip çıkacak bir yakını olmadığından birkaç yıl daha zindanda kaldı. Rivayete göre, onun zindan hayatı, 7 yıl sürmüştü. Zindandaki iki şahsın rüyaları, Hz. Yusuf (a.s.)'ın önce onları dinine çağırıp daha sonra rüyalarını yorması ve yorumunun doğru çıkması Kur'ân'da şöyle anlatılmaktadır: "Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha atılmıştı. Onlardan biri, 'Ben rüyada, şarap sıktığımı gördüm.' diğeri ise, 'Ben de rüyamda başımın üstünde bir ekmek götürüyorum, ondan kuşlar yiyor. Bize bunun tâbirini yap. Çünkü biz seni, güzel tabir yapanlardan görüyoruz.' dediler. Yusuf dedi ki: 'Size yedirilecek yemeğin hangi çeşit bir yemek olduğunu size gelmezden önce bilir size haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Çünkü ben, Allah'a inanmayan ve ahirete inanmayan kavmimin dinini terk ettim. Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, bize ve insanlara Allah'ın lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler. Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli ilahlar mı daha iyi yoksa her şeye kd-dir olan bir tek Allah mı? Sizin Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı bir takım isimlerden başka bir şey değildir. Allah, onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah'a aittir. O, size kendisinden başkasına ibâdet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların ço-ğu bilmezler. Ey zindan arkadaşlarım! Biriniz efendisine tekrar şarap sunacak; diğeriniz ise asılacak ve kuşlar onun başının etinden yiyecekler. Tâbiri hakkında sorduğunuz iş kesinleşmiştir. ' Onlardan kurtulacağına inandığı kimseye dedi ki: 'Beni e-fendinin yanında an!' Fakat şeytan ona, efendisinin yanında Yusuf'tan bahsetmesini unutturdu. Dolayısıyla Yusuf, birkaç sene daha zindanda kaldı."[33] G. Kralın Rüyası Hz. Yusuf (a.s.)'m zindandaki iki şahsın gördüğü rüyalarla ilgili yorumu doğru çıkmış, onlardan biri kral tarafından idam cezasına çarptırılmış, diğeri ise yeniden eski görevine getirilmişti. Ne var ki, eski görevine getirilen sâkî, krala kendisinden bahsetmesine dâir Hz. Yusuf (a.s.)'a verdiği sözü unuttu. Kendisiyle ilgilenen başka biri olmayınca Hz. Yusuf (a.s.)'m hapis hayatı, kralın gördüğü bir rüya dolayısıyla bu şahsın, onu hatırlamasına kadar, yedi yıl daha devam etti. Kralın gördüğü rüya, onun zindandan çıkarılmasına bir vesile teşkil etti. Kral, bu rüyasında yedi zayıf ineğin yedi besili ineği yediğine şahit olmuş ve ayrıca yedi yeşil yedi de kuru başak görmüştü. Kendisini telaşlandırıp korkutan bu rüyayı tâbir ettirmek için, en meşhur rüya yorumcularının huzuruna getirilmesini emretti. Ancak toplanan yorumcular, bu rüyanın karışık bir rüya olduğunu söylemekten başka bir şey yapamadılar. İşte rüya tâbircilerin kralın bu rüyasını yorumlamaktan a-ciz kalışı, kralın sakisinin eski hâtıralarını canlandırdı ve kendisine zindan arkadaşı Hz. Yusuf (a.s.)'m rüya tâbiri hususundaki kabiliyetini hatırlattı. Kralın huzuruna çıkarak, bu rüyayı doğru bir şekilde tâbir edebilecek birini tanıdığını, zindanda bulunan bu kişiyle görüşmesine izin verildiği takdirde, rüyanın tâbirini öğrenip geleceğini söyledi. Onun teklifinden ümitlenen kral, sakisini derhal zindana gönderdi. Zindana giderek Hz. Yusuf (a.s.)la görüşen bu şahıs, eski arkadaşına kralın rüyasını anlatarak onu yorumlamasını istedi. Hz. Yusuf (a.s.), yakında baş-gösterecek sıkıntı ve felâketlerin habercisi olduğunu anladığı bu rüyayı yorumlamakla kalmayıp, bu sıkıntılara karşı alınması gereken tedbirleri de açıklamıştı. Rüyayı, Mısır'da yedi sene bolluk olacağı, bu bolluk yıllarından sonra ortaya çıkacak kıtlığın da yedi sene süreceği şeklinde yorumlamıştı. Kral ve halkına, bolluk yıllarında topraklarına imkân ölçüsünde ekin ekmelerini ve yetiştirdikleri mahsulün her yıl ancak geçinebilecekleri kadarını tüketerek geri kalanını başaklarında olduğu halde muhafaza etmelerini tavsiye etti. Yedi yıl sürecek kıtlık yıllarında başaklarında beklettikleri ürünleri yemelerini ve geriye sadece tohumluk bırakmalarını söyledi. Bu kuraklık döneminin ardından tekrar bolluk günlerinin geleceğini, bol yağmur yağacağını ve bol ürün elde edileceğini müjdeledi. Kralın rüyası ve Hz. Yusuf (a.s.)'m o-nu tâbiri, Kur'ân-ı Kerim'de şöyle anlatılmıştır: "Kral dedi ki: 'Ben rüyamda yedi besili inek gördüm, onları yedi zayıf inek yedi. Ayrıca, yedi yeşil yedi de kuru başak gördüm. Ey ileri gelenleri Eğer rüya tâbirini biliyorsanız, bu rüyamı tâbir ediniz.' Rüya tâbirinden anlayanlar dediler ki: 'Bunlar karışık rüyalardır, biz böyle rüyaların tâbirini bilmeyiz.' Yusufun zindandaki iki arkadaşından kurtulmuş olanı, a-radan uzun bir zaman geçtikten sonra Yusufu hatırlayarak hükümdara şöyle dedi: 'Rüyanızın tâbirini ben yaptırayım. Zindanda rüya tâbir eden biri var, beni hemen ona gönderin!' (Hz. Yusuf'a gelen bu adam şöyle dedi:) 'Ey Yusuf! Ey doğru sözlü arkadaşım! Rüyada görülen yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi, yedi yeşil başak ve bir o kadar da kuru başak ne demek, bunu bize tâbir et. Umanm ki, yaptığın tâbiri insanlara götürünce, ne demek olduğunu anlarlar.' Yusuf, şöyle cevap verdi: Yedi sene, âdetiniz üzere zirâat yapın, sonra da yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiğiniz ekinleri başaklarında bırakın. Sonra bu yedi yılın ardından yedi yıl kıtlık olacak, tohumluk için saklayacağınız az bir miktar hariç olmak üzere, önceden biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek. Sonra bunun ardından da, bir yıl gelecek ki, o yılda insanlar, bol yağmura kavuşacaklar ve o yılda (üzüm-zeytin gibi mahsulleri) sıkıp faydalanacaklardır. "[34] H. Zindandan Çıkarılması-Mısır'da Vezirlik Veya Maliye Bakanlığına Getirilmesi Hz. Yusuf (a.s.)'m rüya tâbirini beğenen kral, onun derhal huzuruna getirilmesini emretmişti. Ancak Hz. Yusuf (a.s.), kendisini zindandan çıkarmak için gelen görevlilere şaşırtıcı bir cevap verdi. Onlara zindandan çıkmak için, oraya konulmasına sebep olan Aziz Potifar'm karısıyla ilgili konuda, suçsuzluğunun şahitlerin dinlenilme siyle açık bir şekilde ortaya konulmasını şart koştu.[35] Kendisine iftira etmiş kadınların sorguya çekilip gerçeğin ortaya çıkarılmasını, böylece zindana, herhangi bir suç dolayısıyla değil, bîr iftira yüzünden konulduğunun herkes tarafından öğrenilmesini istedi, onun bu isteğini haklı bulan kral, huzurunda kurulan mahkemede o kadınların ifadelerini aldı. Sorguya çekilen bu kadınlar, kral ve adamlarının Önünde, Hz. Yusuf (a.s.)'ı masumluğunu itiraf ederek ona iftira ettiklerini açıkladılar. Aziz Potifar'ın hanımı da, suçluluğunu kabul etti. Hz. Yusuf (a.s.)la birlikte olmak istediğini, ancak onun bunu şiddetle reddettiğini, dolayısıyla Hz.Yusuf (a.s.)'ın suçsuz ve sözlerinde sadık olduğunu söyledi. Nefsine uyarak işlediği bu günah için Allah'tan bağışlanma diledi. Bu duruşmanın ardından Hz. Yusuf (a.s.), zindandan çıkmayı kabul etti ve getirildiği sarayda kral tarafından ülkenin maliye işlerini tedvirle görevlendirildi. Yusuf sûresinde zindandan çıkarılma olayı hakkında şu bilgi verilir: "Hükümdar, 'Yusuf'u buraya getirin!' dedi. Hükümdarın elçisi gelince Yusuf ona, 'Efendine dön! Ona, ellerini bıçakla kesen hanımların maksatları ne imiş diye sor. Şüphesiz ki rabbim, o kadınların tuzağını gayet iyi bilir.' dedi. Hükümdar kadınlara sordu: 'Yusufun nefsinden murad almak istediğiniz zaman, ne müşahede ettiniz?' Kadınlar, 'Hâşâ! Biz ondan bir kötülük görmedik.' dediler. O zaman Aziz'in kansı, 'Şimdi gerçek ortaya çıktı. Onun nefsinden ben murad almak istemiştim. Yusuf ise, hiç şüphesiz doğru söyleyenlerdendir.' dedi. Hz. Yusuf, (tekrar kendisine gelen hükümdar elçisine) şöyle dedi: 'Bunu, gıyabında kendisine ihanette bulunmadığımı eski efendim Aziz'in bilmesi için yaptım. Zâten Allah, hâinlerin tuzağını boşa çıkarır. Bununla beraber nefsimi temize çıkaramam. Çünkü Rabbimin acıyıp koruduğu hariç, nefis kötülüğü şiddetle emredicidir. Şüphesiz Rabbim, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.[36] Hz. Yusuf (a.s.)'m engin ilmine, rüya tâbirindeki başarısına, iffetine, suçsuzluğuna ve yüksek şahsiyetine hayran kalan kral, onu kendisine danışman yapmaya karar vermişti. Kralın emri üzerine adamları Hz. Yusuf (a.s.)'ı onun huzuruna getirdiler. Kral, âyette işaret edildiği gibi, onunla konuştuktan sonra, onu yakından tanıdı; keskin zekâsı ve engin ilmi karşısında, ona duyduğu güven ve hayranlığı daha da arttı. Hz. Yusuf (a.s.)'a kendisine güvendiğini ve en yüksek seviyede bir memur olarak görevlendirdiğini söyledi. Bunun üzerine Hz. Yusuf (a.s.), ondan kendisini hazinenin başına getirmesini istedi. Hazineyi iyi idare edeceğini, devlet malını iyi koruyacağını ve bu hususları iyi bildiğini söyledi. Neticede teklifi kabul edildi ve eski vezir veya hazine bakanı Aziz Potifar'ın yerine bu göreve atandı. Kur'ân-ı Kerim, Hz. Yusuf (a.s.)'m bu teklifinin kral tarafından nasıl karşılandığından bahsetmez. Ancak onun önceki sözlerinden ve müteakip âyetlerden, bu teklifi memnuniyetle kabul ettiği anlaşılmaktadır.[37] Nitekim sonraki âyetlerde, Allah Teâlâ, Hz. Yusuf (a.s.)'a o ülkede iktidar ve mevki verdiğini, onun bu sayede ülkede dilediği yerde konakladığını ve dilediği gibi tasarrufta bulunduğunu bildirmekte, ardından iyileri ve takva sahiplerini hem dünyada hem de âhirette mükafatlandırdığını hatırlatmaktadır. Buna göre, onu hazinenin başına atayan kral olmakla birlikte, sebeplerini hazırlayarak kralın ona meyletmesini ve bu göreve getirmesini sağlayan Yüce Allah'tır. Yüce Allah, onu örnek göstererek, kendisine iman edip güzel bir hayat yaşayan ve her türlü kötülüklerden uzak duranları, Hz. Yusuf (a.s.) gibi, dünyada güç ve iktidar mevkiine getireceğini, onlar için daha büyük mükâfatın ise âhirette olacağını haber vermiştir. Kralın, Hz. Yusuf (a.s.)'i görevlendirmesi ve bunun gerçekte Cenab-i Hakk'm bir lütfü olduğu sürede şöyle ifade edilmektedir: "Kral, 'Yusuf u bana getirin, onu kendime danışman edineyim.' dedi. Onunla konuşunca da şöyle dedi: 'Bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir birisin.' Yusuf, 'Beni bu ülkenin hazineleri üzerine memur tâyin et! Çünkü ben, onları çok iyi korur ve idaresini çok iyi bilirim.' dedi. Ve böylece Yusuf a o ülkede iktidar verdik. Orada dilediği yerde konaklardı. Biz, dilediğimiz kimseye rahmetimizi ulaştırırız, güzel davrananların mükâfatını zayi etmeyiz. îman edip de kötülüklerden korunanlar için elbette âhiret mükâfatı daha hayırlıdır. "[38] I. Kardeşleri Yusuf'un Huzurunda Hz. Yusuf (a.s.)'m Mısır'da vezirliğe veya tam yetkili olarak hazinenin başına getirilmesinden sonra, bolluk yıllarında, kıtlık yıllarına hazırlık olmak üzere başlattığı tasarruf tedbirleri ve bu maksatla başaklarında bırakılmak suretiyle yapılan ürün stoku dışında neler yaptığı hakkında bilgimiz yoktur. Kur'ân-ı Kerim, bolluk yıllarının ne şekilde geçirildiği ve kıtlık yıllarına nasıl girildiğini de anlatmamıştır. Verilen bilgiler kıtlığın başlamasından sonraya aittir. Bu bilgilere göre, kıtlığın başlamasıyla, sâdece Mısır'da değil komşu ülkelerde de açlık başgöstermiştir. Hz. Yakub (a.s.) ve diğer oğullarının yaşamakta olduğu Filistin ve civarı da açlıkla yüzyüze gelmiştir. Hz. Yusuf (a.s.)'m aldığı tedbirler sayesinde sadece Mısır, bu kıtlık yıllarını büyük bir açlıkla karşılaşmadan atlatmayı başarmıştır. Hatta Mısır, yapılan zahire stoklarıyla komşu ülkelerin ihtiyacını da karşılayabilecek bir durumdadır. İşte kıtlığın gittikçe arttığı bu yıllarda şiddetli bir geçim sıkıntısına düşen Hz. Yakub (a.s.}, Mısır'da zahire bulunduğunu öğrenince, Bünyamin hariç diğer on oğlunu Mısır'a buğday ve arpa almaya gönderdi. Yanlarındaki ticaret mallarıyla Mısır'a gelen kardeşleri, erzak dağıtımını organize eden Hz.Yusuf (a.s.)'ın huzuruna çıktılar. Onu kuyuya atmalarının üzerinden en az 20 yıl geçtiği için ve üstelik onun o makama çıkabileceğini hiç düşünmediklerinden Hz. Yusuf (a.s.)'ı tanıyamadılar. Hz. Yusuf {a.s.) ise onları ilk anda tanımıştı; ancak bunu onlara a-çıklamadı. Bununla beraber, onlara yakınlık gösterdi ve çeşitli sorular sorarak babası ve ailenin diğer fertleri hakkında bilgi aldı. Ardından onlara istedikleri zahireyi verdikten sonra, gelecek sefer, bahsettikleri "baba bir kardeşlerini" de yanlarında getirmelerini emretti; aksi takdirde kendilerine bir ölçek dahi zahire verilmeyeceğini söyledi. Onlar, bu hususta babalarını ikna etmeye çalışacaklarını ve muhtemelen buna muvaffak olacaklarını söyleyerek tanıyamadıkları kardeşlerinin huzurundan memnun bir halde ayrıldılar. Onları tekrar huzurunda görmek isteyen Hz. Yusuf (a.s.), görevlilere, getirmiş oldukları para ve diğer ticaret eşyalarını da onlardan habersiz buğday yüklerinin içine koymalarını emretmişti. Ailelerine dönünce bu ürün bedellerinin geri verildiğini görmelerinin tekrar gelmelerine bir vesile olacağını düşündü. Sûrede, kardeşlerin bu ilk buluşması ve aralarında geçenler hakkında şu bilgi verilmektedir; "Yusuf'un kardeşleri, yiyecek temini için Mısır'a varıp Yusuf un huzuruna çıkınca, Yusuf kardeşlerim tanıdı; ama onlar Yusuf'u tanımadılar. Yusuf yüklerini hazırlatınca, onlara şöyle dedi: 'Bir daha gelişinizde, "baba bir kardeşinizi" de bana getirin. Görmüyor musunuz, ben ölçüyü bol tutuyorum, misafirlere ikram edenlerin hayırlısıyım. Eğer onu bana getirmezseniz, artık benden size bir ölçek bile tahıl yok! O zaman bana yakın olmayın.' dedi Kardeşleri, Yusuf'a, 'Onu babasından istemeye ve babasını ikna etmeye çalışacağız. Bu hususta elimizden geleni yapacağız.' dediler. Kardeşleri ülkelerine dönme hazırlığına başlayınca, Yusuf, adamlarına, 'Satın aldıkları malların bedellerini yüklerine koyun; belki, ailelerine döndüklerinde bunu anlarlar da tekrar gelirler. 'dedi."[39] İ. Hz. Yusuf (A.S.)'ın Kardeşleri Babalarının Huzurunda Mısır'dan dönen kardeşler, yurtlarına ulaşıp babaları Hz. Yakub (a.s.)'m huzuruna çıktıklarında, hal-hatır sormanın ardından, ona Mısır hazine vekili ile aralarında geçenleri anlatmaya başladılar. Ondan gördükleri ikram ve ilgiyi açıkladılar; ancak bu ikramın devamının kardeşleri Bünyamin'i de onun huzuruna götürmeye bağlı olduğunu söylediler. Vekilin, ikinci defa Mısır'a geldiklerinde, ilk seferlerinde babalarının yanında bıraktıkları Bünyamin'i de getirmezlerse, kendilerine hiç zahire vermeyeceği ihtarında bulunduğunu bildirdiler. Babalarından Mısır'a ikinci gidişlerinde Bünyamin'i de beraberlerinde göndermesini istediler ve onu koruyacaklarına söz verdiler. Oğullarının kardeşleri Bünyamin'i götürme isteği, yıllardır Hz. Yusuf (a.s.)'ın hasretiyle yanıp tutuşan Hz. Yakub (a.s.)'m acısını yenilemişti. Onlara Hz. Yusuf (a.s.)'ı götürürlerken de, onu koruyacaklarına teminat verdiklerini, ancak buna rağmen sözlerine sahip çıkmadıklarını hatırlattı. Ardından Bünyamin'e de bir kötülük yapmalarından korktuğunu; onun hakkında sadece Allah'ın korumasına güvendiğini söyledi. Bu konuşmalar esnasında Mısır'dan getirilen zahire çuvalları henüz açılmamıştı. Çuvallar açılınca, buğday almak için ödedikleri para ve malların da çuvallara konulmuş olduğunu gördüler ve buna çok sevindiler. Çünkü, götürdükleri para ve malların kendilerinin haberi bile olmadan geri verilmesi gibi büyük bir iyiliği, babalarını Bünyamin'i göndermeye razı etmekte kullanabilirlerdi. Ailenin erzak ihtiyacını temin zorunda olduklarını belirtip, Bünyamin'i de tehlikelerden koruruz diyerek babalarından tekrar izin istediler. Her şahsa bir deve yükü tahıl verildiğini de hatırlatarak, onu götürdükleri takdirde bir deve yükü fazla tahıl getireceklerini söylediler. Hz. Yakub (a.s.), sonunda, kurtaramayacak bir duruma düşmeleri hariç Bünyamin'i koruyup geri getireceklerine dair oğullarından Allah adına yemin etmelerini istedi. Söz vermeleri üzerine onu götürmelerine izin verdi ve onlara, Mısır'a vardıklarında başkente ayrı kapılardan girmelerini tavsiye etti. Müfessir-ler, ayrı kapılardan girmelerini istemesiyle ilgili bu tedbiri, oğulları boylu-boslu ve gösterişli oldukları için, Hz. Yakub (a.s.)'m toplu halde görülmeleri durumunda onlara nazar değmesinden, ya da onların çete veya casus sanılıp saldırıya mâruz kalmalarından duyduğu endişeye bağlarlar.[40] Neticede, Bünyamin de dahil onun onbir oğlu göçlerini bağlayıp yola çıktılar. Mısır'a vardıklarında, babalarının emrine uyup şehre ayrı kapılardan girdiler ve ikinci defa tanıyamadıkları kardeşleri Hz. Yusuf (a.s.)' m huzuruna çıktılar. Sûrede Bünyamin için alınan izin ve Mısır' a ikinci yolculuk şöyle anlatılmaktadır: "Bahalarına döndüklerinde dediler ki: 'Ey babamız! Bize erzak verilmesi yasaklandı. Kardeşimizi de bizimle beraber gönder ki, erzak alabilelim. Biz onu mutlaka koruyacağız.' Yakub, onlara şöyle cevap verdi: 'Ben bu oğlumu, size daha önce kardeşi (Yusuf'u) emanet ettiğim gibi mi, emanet edeyim? Allah en iyi koruyucudur. O, merhametlilerin en merhametlisidir.' Yusuf'un kardeşleri, (Mısır'dan getirdikleri) yüklerim açtıklarında, zahirelere karşılık olarak verdikleri para ve eşyaların da çuvallara konulup geri verildiğini gördüler. Bunun üzerine şöyle dediler: 'Ey babamız! Daha ne isteriz! îşte sermayemiz de bize geri verilmiş. Yine ailemize erzak getiririz, kardeşimizi de muhafaza ederiz, hem bir deve yükü fazla alınz. Bu kral için az bir miktardır. ' Yakub, oğullarına şöyle dedi: 'Tamamen kuşatılmanız ve çaresiz kalmanız durumu hariç, onu bana mutlaka geri getireceğinize dair Allah adına bana kesin bir söz vermediğiniz takdirde, onu sizinle birlikte göndermemi' Onlar yemin edince, 'Söylediklerimize Allah şahittir.' dedi. Sonra şöyle dedi: 'Ey oğullarım! Mısır'a hepiniz bir kapıdan girmeyin de ayrı ayn kapılardan girin. Bununla beraber ben, Allah'tan gelecek hiç bir şeyi sizlerden savamam. Hüküm ancak Allah'ındır. Ben, yalnız O'na tevekkül ettim. Tevekkül edecekler de hep O'na tevekkül etmelidirler.' Onlar, şehre babalarının emrettiği şekilde ayn kapılardan girdiler. Fakat bu şekilde girmeleri, Allah'tan gelecek hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıramazdı. Ancak bu tedbir, Yakub'un nefsindeki bir dileği yerine getirmiş oldu. Şüphesiz o, ilim sahibiydi, çünkü ona biz Öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler."[41] [42] K. Kardeşleri İkinci Defa Yusuf'un Huzurunda Bünyamin'i de beraberlerinde götüren kardeşler, babalarının tavsiyesine uyarak başkente ayrı kapılardan girdiler ve şehir içinde buluşarak Hz. Yusuf (a.s.)'m huzuruna çıktılar. Bünya-min'i tek başına kabul eden Hz. Yusuf (a.s.}, başbaşa kaldıklarında, ona sırrını açıp kendisinin kuyuya atılmış olan kardeşleri Yusuf olduğunu söyledi ve ona sarılıp hasret giderdi. Ondan bu durumu diğer kardeşlerinden gizlemesini istedi. Onların geçmişte kendisine yaptıkları dolayısıyla da üzülmemesini söyledi. Ayrıca ona, onu yanında alıkoymak istediğini ve bunun için bir çare düşündüğünü bildirdi. Bu tedbir, Bünyamin'in yükünün içine bir su kabı koydurmak, sonra da yükünü aratıp içinde bulunacak bu kabı çaldığını tespit ettirerek, Hz. Yakub (a.s.)'m şeriatına göre ceza olarak onu yanında alıkoymaktı. Hırsızlara verilen bu ceza Mısır hukukunda olmayan bir ceza idi.[43] Hz. Yusuf (a.s.J, kardeşlerinin yükleri hazırlanırken, Bünyamin'e söylediği gibi, onun yükünün İçine bir tas koydurdu. Tam ayrılacakları sırada, Hz. Yusuf (a.s.)'ın emriyle bir münâdi onları hırsızlıkla itham etti. Onlara karşı başkalarından farklı davranarak onları saraya aldıklarını, dolayısıyla tası onlardan başkasının çalmasının mümkün olmadığını söyledi. Kardeşler, bunu şiddetle reddettiler. Görevlilerin ısrarı sonunda kaybedilen su kabı içlerinden birinin .yükünde bulunacak olursa, şeriatları gereği ceza olarak onu Hz. Yusuf (a.s.)'ın yanında bırakacaklarını söylediler. Yapılan aran?.ada çalındığı söylenen su kabı Bünyamin'in yükünde bulunmuştu. Bu durum karşısında onu su kabının sahibi Maliye vezirine köle olarak bırakmaya mecbur kaldılar. Bu hırsızlıktan dolayı başlarını önlerine eğdiler ve Bünyamin'i şiddetle kınadılar. Hatta daha da ileri gittiler ve henüz vezir olarak bildikleri Hz. Yusuf (a.s.)'ı kastederek, onun "baba bir kardeşinin" de böyle bir hırsızlık yaptığını söylediler. Ancak o, kendini tanıtıp yalanlarını yüzlerine vurmadı ve anlattıklarının mahiyetini Allah'ın bildiğini söylemekle yetindi.[44] Babalarına verdikleri sözü gündeme getiren kardeşler, Hz. Yusuf (a.s.)'a yalvararak Bünyamin'in yerine içlerinden başka birini alıkoymasını istediler. Ancak Hz. Yusuf (a.s.), birinin suçu yüzünden bir başkasını cezalandırmanın ancak cahillerin işi olduğunu söyleyerek bu tekliflerini reddetti. Bunun üzerine, meseleyi aralarında görüşmek isteyen kardeşlerin en büyüğü, diğerlerine daha önce Hz. Yusuf (a.s.)'a yaptıklarını hatırlatarak, babası kendisinden razı olduğunu açıklayıp geriye dönmesine izin vermedikçe veya Bünyamin kurtulmadıkça Mısır'dan ayrılmayacağına yemin etti. Kardeşlerinden durumu babalarına anlatmalarını istedi. Yusuf ile kardeşleri arasında gerçekleşen ikinci buluşma esnasında yaşananlar, sürede şöyle anlatılmıştır: "Yusufun yanına girdiklerinde, "anne-baba bir" kardeşini (Bünyamin'i) yanına aldı. 'Şüphesiz ben, senin kardeşinim, onların yaptıklarına üzülme!' dedi. Yusuf, onların yükünü hazırladığı zaman, bir su kabını bu kardeşinin yükünün içine koydu. Sonra onun görevlendirdiği bir tellâl, arkalarından onlara şöyle bağırdı: 'Ey kafile, siz gerçekten hırsızlarsınız!' Yusufun kardeşleri, görevlilere dönerek, 'Ne kaybettiniz?' diye sordular. Bunun üzerine Yusuf'un adamları, 'Kralın su kabını yitirdik, onu getirene bir deve yükü erzak var!' dediler. Başkanları da, 'Ben bu mükâfatın verileceğine kefilim.' dedi. Kardeşleri şöyle dediler: 'Allah'a andolsun ki, bizim bu ülkeye fesat çıkarmak için gelmediğimizi siz de biliyorsunuz. Biz, hırsız da değiliz.' Yusufun adamları, 'Peki siz yalancıysanız, sizde hırsızın cezası nedir?' dediler. Kardeşler, 'onun cezası, kayıp eşya yükünün içinde bulunan kimsenin kendisidir. Çaldığı eşya karşılığında alıkonulması onun cezasıdır. Biz zâlimleri böyle cezalandırırız!' dediler. Bunun üzerine Yusuf, önce diğerlerinin yüklerini aradı. Sonunda aradığı su kabım "anne-baba bir" kardeşinin yükünden çıkarttı. İşte biz, Yusuf'a böyle bir tedbir öğrettik. Yoksa Allah dilemedikçe, kralın kanununa göre kardeşini yanında alıkoyama-yacaktı.[45] Biz, kimi dilersek onu derece derece yükseltiriz. Zîrâ her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır. Kardeşleri, 'Eğer o çaldıysa, ki daha önce onun bir kardeşi de hırsızlık etmişti.' dediler. Yusuf onların bu sözünü sineye çekti, bildiği gerçeği onlara açmadı ve şöyle dedi: 'Siz daha kötü durumdasınız! Allah, sizin anlatmakta olduğunuzun mahiyetini çok iyi biliyor.' Kardeşleri şöyle dediler: 'Ey Aziz! Gerçekten onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birimizi alıkoy. Şüphesiz biz, seni iyilik edenlerden görüyoruz.' Yusuf 'Eşyamızı yükünde bulduğumuz kimseden başkasını yakalamaktan Allah'a sığınırız; çünkü o takdirde biz gerçekten zalimler oluruz.' dedi. Ondan ümitlerini kesince, kardeşler, aralarında gizli görüşmek üzere ayrılıp çekildiler. Büyükleri dedi ki: Babanızın sizden Allah adına söz aldığını, daha önce de Yusuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Ben, babam bana izin verinceye veya benim için Allah hükmedinceye kadar bu yerden asla ayrılmayacağım! Allah, hükmedenlerin en hayırlısıdır. Siz babanıza dönün ve deyin ki: Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın bekçileri değiliz, İçinde bulunduğumuz şehire ve aralarında geldiğimiz kafileye de sor. Biz, gerçekten doğru söylüyoruz."[46] L. Hz. Yusuf (A.S.)'ın Kardeşleri Babaları Hz. Yakub (A.S.)'In Huzurunda Bünyamin'in Mısır'da alıkonulmasından sonra, diğer kardeşler, babaları Hz. Yakub fa.s.)'a döndüler ve başlarına geleni ona anlattılar. Hz. Yusuf (a.s.)'m bir kurt tarafından yenildiğini söylediklerinde olduğu gibi, bu defa da onlara inanmayan ve yine nefislerine uyup bir hata işlediklerini söyleyen Hz. Yakub (a.s.}, artık kendisine güzelce sabretmek ve oğullan Hz. Yusuf (a.s.) ile Bünyamin'i kendisine döndürmesi hususunda Allah'tan ümitvar olmaktan başka yapılacak bir şey kalmadığını ifade etti. Hz. Yakub (a.s.), Bünyamin dolayısıyla da çok üzülmüş, bu üzüntüsü eski derdini de depreştirmiş, Hz. Yusuf (a.s.) için duyduğu acıları daha da şiddetlendirmişti. Kederinin şiddetinden gözlerine ak düştü ve bir süre sonra göremez oldu. Derin üzüntüsünü oğullarından gizlese de, onlar bunu fark ederek kendisine gelip Hz, Yusuf (a.s.J'a üzülmekten vazgeçmesini yoksa bu yüzden hayatını kaybedeceğini söylüyorlardı. Hz. Yakub (a.s.), onlara, hüznünü ancak Allah'a arzettiğini ve Allah'ın kendisine onların bilmediği bâzı şeyleri bildirdiğini ve bu bilgiler sayesinde O'nun rahmetinden ve kendisini teselli edip rahata kavuşturmasından ümitvar olduğunu söyledi. O, kendisine lütfedilen bu bilgiler sayesinde, anlaşıldığı gibi, hâlâ Hz. Yusuf (a.s.)'dan ü-midini kesmemişti. Onun gördüğü rüyanın zamanı gelince gerçekleşeceğine ve Allah'ın onu yükseltip Özel bir görev için seçeceğine kesin olarak inanıyordu. Kendisini teselliye çalışan oğullarına, Hz. Yusuf (a.s.) ile Mısır'da bıraktıklarını söyledikleri Bünyamin hakkında araştırma yapmalarını emretti. Onlara da Allah'ın rahmetinden ümit kesmemelerini tavsiye etti ve Allah'ın rahmetinden sadece kâfirlerin ümit kestiğini hatırlattı: "Babalan dedi ki: 'Hayır, nefisleriniz sizi bir işe sürükledi. Artık bana güzelce sabretmek gerek. Belki de Allah, onların hepsini bana getirir. Çünkü O, çok iyi bilendir, hikmet sahibidir. Ve yüzünü onlardan öteye çevirdi de, 'Ey Yusuf üzerindeki tasam!' dedi ve tasasından gözleri ağardı; acısını yutkunuyordu. Oğulları, 'Vallahi sen, Yusuf'u düşüne, düşüne hasta olacaksın, yahut öleceksin!' dediler. Yakub, 'Ben üzüntü ve tasamı yalnızca Allah'a arz ederim ve sizin bilemeyeceğiniz şeyleri Allah tarafından bilirim. Ey oğullarım! Gidin de Yusuf'u ve kardeşini iyice araştırın. Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin; zîrâ kâfirler güruhundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez!' dedi."[47] M. Kardeşleri Üçüncü Defa Hz. Yusuf (A.S.)'ın Huzurunda Hz. Yakub (a.s.)'in oğulları, onun Hz. Yusuf (a.s.) İle Bünyamin'i aramaları hususundaki isteğini kabul ettiler. Hem ikisi hakkında bilgi edinmek, hem de muhtaç oldukları zahireyi alabilmek için, tekrar Bünyamin'in alıkonulduğu Mısır'a gittiler. Henüz tanımadıkları Mısır hazine vekili Hz. Yusuf (a.s.)'in huzuruna çıkarak, ondan kardeşleri Bünyamin'i serbest bırakmasını istirham ettiler. Onun kalbini yumuşatabilmek için, ailelerinin içine düştüğü darlık ve sıkıntıdan bahsettiler. Az bir sermaye ile gelebildiklerini belirterek, kendilerine tam ölçek ve hatta daha fazla verilmesi ümidinde olduklarını ve bu hususta onun cömertliğine güvendiklerini söylediler. Kardeşlerinin bu perişan durumundan etkilendiği anlaşılan Hz. Yusuf (a.s.), artık kendisini tanıtma zamanının geldiğine karar verdi. Bir anda onlara, Yusuf ve Bünyamin'e cahillikleri yüzünden hangi kötülüğü yaptıklarını soruvermişti. Hiç beklemedikleri bu soru, onların kafalannı allak-bullak etti. Şaşkınlık içinde "Yoksa sen Yusuf musun?" dediler. Bunun üzerine o, "Evet ben Yusuf'um, bu da kardeşim Bünyamin!" dedi. Ardından Allah'ın kendisini ve Bünyamin'i helakten kurtardığını ve ikisine de büyük lütufta bulunduğunu, Allah'ın kendisinden korkan, sabreden ve güzel işler yapanları mükâfatlandırdığını söyledi. Karşılarındaki Maliye bakanının kardeşleri Hz. Yusuf (a.s.) olduğunu öğrenen ve onu kuyuya atmakla işledikleri büyük suçun pişmanlığı altında ezilen kardeşleri, utançlarından başlarını önlerine eğdiler. Beyan edecekleri hiç bir mazeretlerinin de bulunmadığı bu noktada, suçlarını itiraf ederek, Allah'ın onu, takva, sabır, ilim ve yumuşak huyluluk ile kendilerinden üstün kıldığını söylediler. Muhtemelen çarptırılacakları cezanın ne olacağını düşündükleri bir anda, akıllarından geçenlerin aksine, kardeşleri Hz. Yusuf (a.s.)'m kendilerine olan üstünlüğünün derecesini gösterecek yüce bir davranışıyla karşılaştılar. Söze başlayan Hz. Yusuf (a.s.), onları cezalandırmaktan falan bahsetmi-yor; aksine onları affettiğini, yaptıkları dolayısıyla onlara karşı gönlünde bir ayıplama ve kınamanın dahi olmadığını, üstelik onlar için merhamet sahiplerinin en merhametlisi olan Allah'tan af ve mağfiret dilediğini söylüyordu. Hz. Yusuf (a.s.), daha sonra babasının durumunu sorup, kendisi ve Bünyamin için duyduğu üzüntüden dolayı ağlaya, ağlaya gözlerini kaybettiğini öğrendi. Bunun üzerine gömleğini onlara verdi ve gömleği babalarının yüzüne koydukları takdirde, onun gözlerinin açılacağını söyledi. Ayrıca onlardan babaları başlarında olmak üzere aile fertlerinin tamamını alarak hemen Mısır'a gelmelerini istedi. Hz. Yusuf (a.s.) ve kardeşleri arasında geçenler Yusuf sûresinde şöyle anlatılmıştır: "Yusuf'un yanına girdiklerinde şöyle dediler: 'Ey Azizi Bizi ve ailemizi kıtlık bastı ve biz sana değersiz bir sermaye ile de geldik. Ama sen bize ölçeği tam ver, aynca tasadduk eyle; çünkü Allah tasadduk edenleri mükâfatlandırır. Yusuf, 'Sizler cahilliğiniz yüzünden Yusuf ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?' diye soruverdi Onlar, 'Yoksa sen gerçekten Yusuf musun?' dediler. Yusuf 'Ben Yusuf'um, bu da kardeşimdir. Allah bize lütfetti. Çünkü kim Allah'tan korkar ve sabrederse, şüphesiz Allah, güzel davrananların mükâfatlarını zayi etmez.' dedi. Kardeşleri, 'Allah'a andolsun, hakikaten Allah seni bize üs-, tün kılmış. Doğrusu biz, gerçekten hatalıyız, suç işleyen kimseleriz. ' dediler. Yusuf, 'Bugün sizi kınama yok, Allah sizi affetsin! Şüphesiz ki Allah, merhamet sahiplerinin en merhametlisidir. Şu gömleğimi götürün, onu babamın yüzüne koyun da gözleri açılsın. Ve bütün aile fertlerinizle birlikte bana gelin."[48] N. Hz. Yakub (A.S.), Oğlu Hz. Yusuf (A.S.)'ın Sağ Olduğunu Öğreniyor Hz. Yakub (a.s.)'ın oğulları, atmış oldukları kuyudan ve daha sonra da konulduğu zindandan kurtularak, Allah'ın lütfuyla Mısır hazinelerinin başına getirilmiş kardeşleri Hz. Yusuf (a.s.) tarafından affedilmenin sevinciyle, ülkeleri Filistin'e hareket ettiler. Hz. Yakub (a.s.) ise, oğullarının Mısır'dan ayrılmasından hemen sonra, kendisine bunak diyebileceklerini de göze alarak, yanında bulunanlara oğlu Hz. Yusuf (a.s.)'ın kokusunu hissettiğini açıklamıştı. Endişesinde haksız da değildi, nitekim yanında bulunan ve Hz. Yusuf (a.s.)'ın öldüğüne inananlar, o-nun hâlâ eski şaşkınlığı içinde bulunduğunu söylediler. Ancak bir süre sonra asıl şaşkın olanlar belli oldu. Kervan gelmiş, müjdeci Hz. Yusuf {a.s.)'m gömleğini babası Hz. Yakub (a.s.)'ın yüzüne koymuştu. Bu esnada Allah'ın izni ile onun uzun bir süredir görmeyen gözleri açıldı. Alman mutlu haber dolayısıyla ailede büyük bir sevinç yaşandı. Bütün ailenin Mısır'a Hz. Yusuf (a.s.)'ın ülkesine gideceği haberi de Hz. Yakub (a.s.) başta olmak üzere aile fertlerini ayrıca mutlu etmişti. Hz. Yakub (a.s.), bu manzara karşısında, oğullarına ve ya-nında bulunan diğer kimselere, Allah katından kendisine, başkalarının bilemeyeceği bir takım bilgilerin vahyedildiğini öncedende söylediğini hatırlattı. Oğullan ise suçlarını itiraf ederek, ondan, affedilmeleri için Allah'a duâ etmesini istediler. Hz. Yakub (a.s.), onlar için mağfiret dileyeceğini söyledi. Kur'ân-ı Kerim, bu mutluluk tablosunu şöyle anlatmaktadır: "Kafile ayrılınca, babalan, 'Eğer bana bunak demezseniz, inanın ben Yusuf'un kokusunu alıyorum!' dedi. Yanındakiler, 'Vallahi, sen hâlâ eski şaşkınlığının içindesin!' dediler. Müjdeci gelip de, Yusuf'un gömleğini Yakub'un yüzüne koyunca, derhal gözleri görür oldu, o zaman şöyle dedi: 'Ben size, Allah'ın bügilendirmesiyle sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim, demedim mi?' Oğulları, 'Ey babamız! Allah'tan bizim günahlarımızın affını dile! Çünkü biz gerçekten günah işledik!' dediler. Yakub, 'Sizin için Rabbimden af dileyeceğim, şüphesiz O, bağışlayandır, esirgeyendir.' dedi."[49] O. Büyük Buluşma Ve Hz. Yusuf (A.S,)'ın Rüyasının Gerçekleşmesi Hz. Yusuf (a.s.)'m sağ olduğunu öğrenen ve bu haberin sevinciyle gözleri açılan Hz. Yakub (a.s.), ona bir an önce kavuşmak için, oğullarına hemen yol hazırlıklarına başlamalarını emretti. Bunun üzerine başta oğullan olmak üzere bütün aile mensupları, bu uzun ve mutlu yolculuk için gereken hazırlıklarını tamamladılar ve ardından Mısır'a doğru yola çıktılar. Hz. Yusuf (a.s.), babası ve yakınlarının yolda olduklarını öğrenince, kralın kendisine eşlik etmelerini istediği devlet ricali ve Mısır'ın ileri gelenleriyle birlikte onları karşılamaya çıktı. Mısır hudutlarında karşılaştıklarında şüphesiz gözleri yaşartan manzaralar yaşanmış olmalıdır. Çünkü baba-oğul buluşması, evlât hasretiyle dökülen hesapsız gözyaşlarının, baba hasretiyle geçen uzun yılların ardından gerçekleşen bir buluşma idi. Hz. Yusuf (a.s.), babasını ve annesinin ölümünden sonra babasıyla evlenmiş olan teyzesini bağrına bastı, onlara büyük saygı ve hürmet gösterdi. Ülkesinde emniyet içinde kalabileceklerini söyledi ve onlardan bundan sonra aile olarak Mısır'da oturmalarını istedi. Hz. Yusuf (a.s.}, babası, kardeşleri ve diğer yakınlarını, beraberinde başkente götürdü. Hükümet konağına girildiğinde, babasına ve üvey annesine en güzel ikramını, o ikisini tahtının üstüne oturtmak suretiyle yaptı. İşte bu esnada babası, annesi ve kardeşleri, ona hürmet için önünde eğilip secdeye kapandılar.[50] Bu manzara, Hz. Yusuf (a.s.)'a, küçükken görmüş olduğu meşhur rüyayı hatırlatmıştı; babasına hitap ederek, önünde eğilip secdeye kapanmalarının, rüyasının tâbiri olduğunu, Allah'ın babasını yorumunda haklı çıkardığını ve kendisine büyük lütuf-ta bulunduğunu söyledi. Bu iyilikler içinde, zindandan çıkarılmasını, şeytanın kardeşleriyle kendisinin arasını bozmasından sonra, onların uzak çölden huzuruna getirilmelerini hatırlattı ve Allah'ın dilediği kimselere lütfettiğini ifâde etti. Kendisine verdiği saltanat, rüya tâbiri ilmi ve devamlı destek için Allah'a şükretti ve kendisini bir Müslüman olarak öldürmesi ve salihler zümresine katması için duâ etti. Kur'ân-ı Kerim, bu önemli buluşma hakkında şöyle demektedir: "Yusuf un yanına girdikleri zaman, Yusuf, anne ve babasını kucakladı ve onlara, 'Allah'ın dileğiyle güven içinde Mısır'a girin!' dedi. Anne ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve bu sırada hepsi onun önünde, saygılarını sunmak için yere kadar eğilip onun için secdeye kapandılar.
Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...
-
Online Yıldızname Burcu Hesaplama 1. Yol: Arapça Harflerle Ebced Yöntemi Öncelikle "cinsiyet"inizi seçin ve aşağıdaki ...
-
Harflerin Enerjileri A-Z Alfabedeki bütün harflerin enerjileri ve anlamları. İsminizde bulunan, isminizin başladığı harflere göre ka...
-
1 / 24 1 AMAL'İ MÜCERREB-1 2 Bilinmeyen Yönleriyle Satanizm - Bulent Kısa 307 say...