16 Aralık 2013

İNSAN KEMALİNİN TECELLİLERİ MEÂRİC SURESİNİN TEFSİRİ ÇEVİRİ HASAN KANAATLİ




tara0016.jpg
İNSAN KEMALİNİN TECELLİLERİ
MEÂRİC SURESİNİN TEFSİRİ ÇEVİRİ
HASAN KANAATLİ
İÇİNDEKİLER

Firavun'un Karısı Hz. Âsiye


Firavun'un Karısı Hz. Âsiye
Kur'an-ı Kerim'de adı övgüyle geçen namlı kadınlardan biri de Hz. Âsiye'dir. Yaşadığı dönemde Mısır'ın en ünlü kadını ve bu tarihî ülkenin zalim ve kan içici imparatoru Firavun'un eşiydi. Bugün Firavun'un insanlık tarihine kendi adıyla geçen akıl almaz zulüm ve adaletsizliklerini bilmeyen, işitmeyen yoktur. Onun için Firavunun zulümlerini teferruatlıyla anlatmaya gerek görmüyoruz. Firavun da Bâbil padişahı Nemrud gibi hem tanrılık iddiasında bulunuyor, hem de halkın duygularını sömürerek geleneksel put inancını korumaya çalışıyordu.
Halkın geri kalmışlık ve cehaletinden faydalanan Firavun, sadece ilahlık iddiasında bulunmakla kalmadı, işi daha da ileri götürerek "ilahların ilahı" olduğunu söyledi. "Dedi ki: Sizin en yüce Rabbiniz benim."[1]
Firavun'un böyle aşağılık ve kötü bir insan olmasına karşı, karısı Âsiye âdeta temizlik, dürüstlük, iffet ve asalet timsaliydi. Halk, onun kocasının korkusundan rahat bir nefes alamaz ve geceleri dahi rahat uyuyamazken o, Allah'a tam bir inanç ve kendine güvenle yaşamını sürdürüyor, Firavun'un hemen yanı başında yaşıyor olmasından zerrece etkilenip dehşete kapılmıyordu.
Nil kraliçesi Âsiye, Allah Teâlâ'nın indinde öylesine has bir makama ulaşmış ve Allah'ın yakınlığını kazanabilmiştir ki, Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuşlardır:
"Kadınlardan kâmil olanlar dört kişidir: Firavun'un karısı Âsiye, İmran kızı Meryem, Huveyled kızı Hatice ve Muhammed (s.a.a) kızı Fâtıma."
"Cennet kadınlarının en iyisi şu dördüdür: Firavun'un hanımı Müzâhim kızı Âsiye, İmran kızı Meryem, Huveylid kızı Hatice ve Muhammed (s.a.a) kızıFâtıma. Bunların en üstünüyse Fâtıma'dır."[2]
Kişiliğin gelişmesi, insanî vazifelerin bilincinde olma ve Allah'a iman, bir kadını öyle bir mevkiye yükseltiyor ki, Firavun'un evinde yaşadığı halde, cennet köşklerinin sakini oluyor ve dünyanın en seçkin dört kadınından biri olma makamına ulaşıyor.
Âsiye, bir lahza olsun kocasının işlediği zulüm ve haksızlıkları hoş karşılamadı, bir defa olsun onun safında yer almadı. Erkek çocuk doğururlar da büyüyünce onun yaptığı zulüm ve haksızlıklara karşı çıkarlar korkusuyla, Yâkup soyunun hamile kadınlarının karnını deşip bebeklerini diri diri parçalayan kan içici kocasının bu vahşiliklerine karşı bir kez bile lâkayt davranmadı.
İşte bu sıfata hâiz bulunan Mısır'ın bir numaralı kadını Âsiye, saraydaki odasında oturduğu bir sırada Nil nehrinin ortasında yuvarlana yuvarlana sulara batıp çıkan bir sandık görünce saray muhafızları ve nedimelerine, gidip o sandığın içine bakmalarını emretti…
Görevliler, bir süre sonra gelerek, sandığın içinde güzel bir oğlan çocuğu bulunduğunu söylediler. Gelecekte Allah'ın peygamberi olacak ve Firavun'un saltanatını yerin dibine geçirecek olan İmran oğlu Musa'ydı bu…
Bebeği alıp Âsiye'ye getirdiler…
Âsiye bunun nur topu gibi bir oğlan çocuğu olduğunu görür görmez, zavallı annesinin onu, Firavun'un korkusuyla Nil'e bıraktığını anlamıştı. Bu nedenle, bu çocuğu evlâtlık olarak yanına almaya ve onu bizzat büyütüp yetiştirmeye karar verdi. Ne pahasına olursa olsun bunu yapacaktı, ne olacaksa varsın olsundu!…
Firavun içeriye girip de çocuğu görünce yüreğine bir korku düştü; gelecekte ne olur ne olmaz endişesiyle, derhal öldürülmesini emretti. Fakat Âsiye var gücüyle karşı çıktı ona:
"Firavun'un karısı dedi ki: Benim için de senin için de bir göz aydınlığıdır o; onu öldürmeyin; umulur ki bize yararı dokunur, yahut onu evlât ediniriz.…"[3]
Firavun razı olmuştu. Onun da izniyle Musa artık sarayda kaldı ve bizzat kraliçe tarafından, onun özel sevgi ve ihtimamıyla büyümeye başladı.
Musa, peygamberlik makamına vardığında ve daha ileride de belirteceğimiz gibi, tekrar Mısır'a dönüp Firavun ve onun putperest kavmine tebliğde bulunduğunda, Âsiye derhal ona uyarak Rabb'ul-Âlemîn'e iman getirdi, ancak, imanını Firavun'dan gizledi.
Âsiye, yıllarca gizliden gizliye Allah Tealâ'ya ibadet ediyor ve Musa'nın kılavuzluğuyla imanını gizliyor ve koruyordu. Ama bu, böyle devam etmedi ve günün birinde sırrı açığa çıktı. Kocası Firavun yıkılmış, öfkesinden âdeta çılgına dönmüştü. Firavun, önce kraliçeyi inancından vazgeçirmeye çalıştı; onu caydırabilmek için her yolu denedi, her hileye başvurdu.
Bazen tehdit ediyor, bazen tatlı laflar ve boş vaatlerle onu kandırmaya çalışıyordu. Ancak bütün bunlar boşunaydı. Âsiye, bütün varlığıyla Allah'a inanmıştı bir kez… Nil'in getirdiği ve kendi elleriyle büyütüp yetiştirdiği o çocuğu peygamberlik makamına ulaştıran ve en büyük mucizesi olan "ışıl ışılparlayan bembeyaz elleri" ve mâlum asâsıyla, onu, Firavun ve putperest kavmini hidayet etmekle görevlendiren Allah'a…
Âsiye'nin benliğinde kâinatı yaratan, dağları, ovaları, denizleri, dereleri, tepeleri, ormanları… kısacası her şeyi yoktan var eden, yerin ve göğün sahibi Allah Tealâ'ya iman ve Musa'nın söylediklerine karşı tam bir inançtan başka bir şey yoktu. Ne Firavun'dan zerrece korkup ürküyor, ne de bu cellat ruhlu dinsiz katilin eşi ve koca Nil'in yegâne kraliçesi olduğuna seviniyordu…
Zihni sadece bir şeyle meşguldü onun: Firavun'un hidayet bulması ve bu cani ruhlu hayvanın günün birinde adam olması!… Onun da kendisi gibi yegâne ilâh olan Allah Tealâ'ya inanarak sığınmasız zavallı halka zulüm ve işkence etmekten ve milleti yok oluşa sürüklemekten vazgeçmesini istiyordu. Ne var ki Firavun, artık dönüşü olmayan bir yoldaydı.
İlahlık iddiasına kalkışan, hem de "ilahların ilahı" olduğunu öne sürerek kendisinden daha üstün hiçbir şey kabul etmeyen Firavun gibi birinin, Musa'nın buyruğuna boyun eğip ilahlık iddiasından vazgeçmesi ve sıradan bir insan gibi; "Allah'ım, beni affet!" demesi mümkün olabilir miydi acaba?!
Sonunda Firavun, Âsiye'ye, ya Allah'a, ya da ona iman etmesini önerdi. İkisinden birini açıkça tercih ve ilan edecekti: Ya Musa'nın sözlerine inanacak, onu izleyecek ve Allah'a iman etmek suretiyle her türlü işkence ve kötü hadiseye karşı kendisini hazırlayacaktı; ya da tıpkı geçmişteki gibi bütün haşmet ve şatafatıyla Nil'in kraliçesi ve Mısır'ın en ünlü kadını olarak kalacak ve putlara tapınmayı kabullenerek, Firavun'u "ilahların ilahı" olarak benimseyecekti!
Âsiye, Allah'a imanı ve Musa'ya inanmayı tercih etti.
Doğru ve hak inancından vazgeçmeyeceğini bildirdi Firavun'a…
Musa'nın getirdiği mucizeleri görerek bütün kalbiyle âlemlerin rabbi Allah'a inanmış bulunan ve Firavun'un alabildiğine zâlim, aşağılık, keyfine düşkün olduğunu anlamış bulunan ferasetli ve cesur Âsiye, Firavun'un kendisi gibi günün birinde zeval bulup yokluğa karışacak olan sarayında görünüşte görkemli, gerçekte ise zelil ve aşağılık bir müreffeh hayat sürdürmektense Allah Tealâ'nın indindekine rıza göstermeyi, kalıcı ve sonsuz olan ilâhî rızayı geçici ve iğrenç olan nefsânî rahata tercih etmeyi yeğ buldu.
Bu yolda her şeyi göze almış; canı pahasına da olsa Rabbine itaat yolunda zalim Firavun'a âsi olmaya azmetmişti…
Âsiye'yi inancından vazgeçiremeyeceğini anlayan Firavun, sonunda onun çarmıha gerilmesini emretti. Âsiye'yi çarmıha gerdikten sonra başını büyük bir taşla ezerek öldürdüler…
Âsiye'nin can verişi çok feci oldu…
Ne var ki, cellatlarının gözünün önünde işkenceyle can verirken Allah'a yalvarıyor, O'nu zikrediyordu. Kur'an-ı Kerim, onun işkence sırasındaki o dayanılmaz durumuna işaretle şöyle buyurur:
"Allah, imanı tam olanlara Firavun'un karısını örnek verir; hani o demişti ki: "Rabbim! Bana kendi katında, cennette bir ev yap, beni Firavun ve işkencesinden ve onun zalimlerinin elinden kurtar!…"[4]
Evet… Âsiye, Firavun'un işkencecilerinin dayanılmaz işkenceleri altında acıyla can verdi; fakat adı, yeryüzü durdukça, dünya tarihinde ve biz Müslümanların biricik kitabı Kur'an-ı Kerim'de, "dünyanın gelmiş geçmiş emsalsiz ve en büyük kadınlarından biri" olarak bâki kalıp, ölümsüzleşti.

[1]Nâziât Suresi / 24.
[2]- el-Mizan Tefsiri, c. 19, s. 40.
[3]Kasas Suresi / 9.
[4]Tahrîm Suresi / 11.

İNİŞ SIRASINA GÖRE SURELER




İNİŞ SIRASINA GÖRE SURELER

No. Sûre
Ayet
Cüz
Sayfa
No.
Sûre
Ayet
Cüz
Sayfa
96   Alak
19
30
597
34
54
22
427
68   Kalem
52
29
563
39
75
23
457
73   Müzzemmil
20
29
573
40
85
24
466
74   Müddessir
56
29
574
41
54
24
476
1    Fatiha
7
1
0
42
53
25
482
111  Tebbet
5
30
603
43
89
25
488
81   Tekvîr
29
30
585
44
59
25
495
87   A'lâ
19
30
591
45
37
25
498
92   Leyl
21
30
595
46
35
26
501
89   Fecr
30
30
592
51
60
26
519
93   Duhâ
11
30
595
88
26
30
591
8
30
596
18
110
15
292
103  Asr
3
30
601
16
128
14
268
11
30
599
71
28
29
569
108  Kevser
3
30
602
14
52
13
254
102  Tekâsür
8
30
600
21
112
17
321
107  Mâ'ûn
7
30
602
23
118
18
341
109  Kâfirûn
6
30
603
32
30
21
414
105  Fil
5
30
601
52
49
27
522
113  Felâk
5
30
604
67
30
29
561
114  Nâs
6
30
604
69
52
29
565
112  İhlâs
4
30
604
70
44
29
567
53   Necm
62
27
525
78
40
30
581
80   Abese
42
30
584
79
46
30
582
97   Kadr
5
30
598
82
19
30
586
91   Şems
15
30
594
84
25
30
588
85   Bürûc
22
30
589
30
60
21
403
95   Tîn
8
30
596
29
69
20
395
106  Kureyş
4
30
602
83
36
30
587
101  Kâri'a
11
30
600
2
286
1
1
75   Kıyâme
40
29
576
8
75
9
176
104  Hümeze
9
30
601
3
200
3
49
77   Mürselât
50
29
579
33
73
21
417
50   Kâf
45
26
517
60
13
28
548
90   Beled
20
30
593
4
176
4
76
86   Târik
17
30
590
99
8
30
599
54   Kamer
55
27
527
57
29
27
536
38   Sâd
88
23
452
47
38
26
506
7    A'râf
206
8
150
13
43
12
248
72   Cin
28
29
571
55
78
27
530
36   Yâsîn
83
22
439
76
31
29
577
25   Furkân
77
18
358
65
12
28
557
35   Fâtır
45
22
433
98
8
30
598
19   Meryem
98
16
304
59
24
28
544
20   -
135
16
311
24
64
18
349
56   Vâkı'a
96
27
533
22
78
17
331
26   Şu'arâ
227
19
366
63
11
28
553
27   Neml
93
19
376
58
22
28
541
28   Kasas
88
20
384
49
18
26
514
17   İsrâ
111
15
281
66
12
28
559
10   Yûnus
109
11
207
64
18
28
555
11   Hûd
123
11
220
61
14
28
550
12   Yûsuf
111
12
'   234
62
11
28
552
15   Hicr
99
14
261
48
29
26
510
6     En'âm
165
7
127
5
120
6
105
37   Sâffât
182
23
445
9
129
10
186
31   Lokman
34
21
410
110
3
30
603


Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...