AKP'NİN PKK ARASINDA YAPILAN ANLAŞMA
Abdullah Gül’ün Başbakan iken Colin Powell ile yaptığı gizli antlaşma
Abdullah Gül’ün başbakan Colin Powell ile yaptığı gizli antlaşma Doğu Perinçek tarafından Televizyon kanallarında anlatılmasına rağmen, hükümet tarafından hâlâ yalanlanmadı. Eğer bu iddialar doğru değilse Abdullah Gül’ün bunları çoktan yalanlaması gerekirdi.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in
Milletvekillerine 16 Temmuz 2003 tarihli mektubu:
“Abdullah Gül ABD Dışişleri Bakanı Powell ile 2 sayfa 9 maddelik bir gizli mutabakat yaptığını itiraf ediyor”
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 16 Temmuz 2003 günü milletvekillerine bir mektup yollayarak, Abdullah Gül’ün başbakanlık koltuğunda oturduğu 3 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile yaptığı 2 sayfa 9 maddelik gizli mutabakatın içeriğini bildirdi. Bilindiği gibi bu gizli antlaşmayı Abdullah Gül, Vatan gazetesi yazarı Sedat Sertoğlu’na itiraf etmişti (Vatan, 24 Mayıs 2003).
16 Temmuz 2003
Sayın Milletvekili,
GİZLİ MUTABAKAT DOĞRULANDI
Türkiye’nin güvenliğinden sorumlu güvenilir kaynaklardan öğrendiğimize göre, 11 Türk subay ve astsubayının bir ABD bölüğü tarafından Süleymaniye’de esir alınmasından sonra, AKP hükümeti ile ABD hükümetinin yetkili kıldığı üst düzey yöneticiler arasında çok gizli görüşmeler yapılmış ve ABD’nin uzun süredir dayattığı mutabakat konusunda anlaşmaya varılmıştır.
İşçi Partisi, hem askeri çevrelerde ve Dışişleri Bakanlığında, hem de AKP çevrelerinde araştırma yaparak, gizli görüşmeler ve gizli mutabakatın içeriğinin “ne yazık ki doğru” olduğunu saptamıştır.
ABD Büyükelçisi Pearson da, PKK/KADEK ile Türk hükümetinin bilgisi dahilinde görüşme yaptıklarını açıklayarak, Gizli Mutabakatı doğrulamıştır.
GİZLİ MUTABAKATIN TARİHÇESİ
Uzun süredir Türkiye’ye dayatılan mutabakatın yol gösterici prensiplerini içeren ilk hali, ABD Dışişleri Bakını Powell ile Abdullah Gül arasındaki görüşmelerde iki sayfalık ve 9 maddelik bir metin halinde kabul edilmiştir. Abdullah Gül, bu gizli anlaşmayı Sedat Sertoğlu’na itiraf etmiştir (Bkz. Vatan, 24 Mayıs 2003).
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Uğur Ziyal’in 15-19 Haziran 2003 tarihleri arasındaki Washington temasları, gizli mutabakat zemininde yürütülmüştür. Ziyal’in, temaslardan sonra Dışişleri Bakanlığı’nda yaptığı özel toplantıda verdiği bilgiler de gizli mutabakat ile aynı yöndedir.
Gizli mutabakat, en son geçen hafta AKP hükümeti ile ABD üst düzey yetkilileri arasında gizli görüşmelerde sonuca bağlanmıştır.
GİZLİ MUTABAKATIN İÇERİĞİ
Gizli mutabakatın içeriği özetle şöyledir :
1. Türk askeri Irak’ın kuzeyinden çekilecek: Irak’ın kuzeyinde bulunan bütün Türk birlikleri ve Türk ordusuna bağlı özel kuvvetler, dört ay içinde aşamalı olarak Türkiye sınırları içine çekilecek.
2. Sınır harekâtlarına son: Türk ordusu bundan böyle hangi gerekçeyle olursa olsun, sınır ötesi harekâtta bulunmayacak. PKK/KADEK’in Türkiye egemenlik alanı dışında takip ve bastırılması harekâtlarına da son verilecek.
3. PKK’ya askerî harekât için ABD’den izin: PKK/KADEK’E karşı Türkiye devletinin egemenlik alanı içinde yapılacak askerî harekâtlar için, ABD askerî makamlarına haber ve bilgi verilecek, izin alınacak.
4. Türkiye’ye ambargo ve askerî yaptırım tehdidi: Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK/KADEK’e karşı ABD askeri makamlarına bilgi vermeden ve izin almadan harekât yapacak olursa, ABD hükümeti, “Kürt halkına karşı şiddet kullanıldığı ve soykırım uygulandığı” çerçevesi içinde uyarıda bulunma hakkını kullanabilecek. Bu durumda ABD gerekli gördüğü ambargo ve silahlı müdahale gibi siyasal ve askerî yaptırımları saklı tutacak.
5. ABD’nin İran ve Ortadoğu harekâtlarına aktif destek ve katılım: Türkiye, ABD’nin İran’a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askerî harekâtlara, ABD’nin talep etmesi halinde şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlayacak, askerî birlik verecek. Türk birliklerinin üst komuta yetkisi, ABD komutanlığında olacak.
6. Türk ordusunun asker ve silah gücünde indirim: Türk ordusunun asker sayısı ve silah kuvveti, ABD’nin uygun bulduğu sayı ve kabiliyete indirilecek, özellikle tank ve ağır silahların miktarı düşürülecek, savaş uçağı sayısı sınırlanacak, bütün silah ve cephane bundan sonra ağırlıklı olarak kısa menzilli taktik savunma kavramına [Belgede konsept deniyor] göre ayarlanacak, Türkiye’de bulunan ABD ve NATO irtibat subaylarının görev alanları ve yetkileri genişletilecektir.
7. Irak’ın kuzeyinde kurulan kukla devlet Türkiye tarafından resmen tanınacak: Irak’ın kuzeyinde kurulmuş olan ve sözümona ‘Kürdistan’ adı verilen kukla devlet, resmen ilan edildikten sonra, Türkiye tarafından da resmen tanınacak. Türk devletinin kukla devletin kuruluşunu “savaş nedeni” sayan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi ve bu yöndeki politika ve kararları kaldırılacak.
8. PKK/KADEK elemanlarına geniş kapsamlı af: Abdullah Öcalan ve diğer dört lideri dışında bütün PKK/KADEK yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak.
9. PKK/KADEK yasallaştırılacak: Etnik grupların yasal siyasete katılmaları önündeki bütün yasal kısıtlamalar ve engeller kaldırılacak. Af yasasıyla bağlantılı olarak PKK/KADEK’e yasal siyaset düzleminde yer alma olanağı sağlanacak, hapiste veya dağda bulunan yöneticilerin siyasal mücadeleye katılmaları için gerekli hukukî ve siyasal önlemler alınacak ve uygulanacak.
10. Belediyelere özerklik: Kamu Reformu Yasası ve yeni Yerel Yönetim Yasaları hızla çıkartılarak, Türkiye’deki Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özerkleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek.
11. Dört yılda aşamalı olarak federasyona geçiş: Türkiye, dört yıl içinde uygulanacak bir planla, üniter devlet yapısını terkederek, federasyona geçecek.
12. Kıbrıs’ta Denktaş devredışı bırakılacak ve Annan Planı küçük değişikliklerle uygulanacak: KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, “Arafat modeli” denen uygulamayla devre dışı bırakılarak, Kıbrıs’ta Annan Planı bazı küçük değişikliklerle hayata geçirilecek.
13. Ege’de Yunanistan’ın taleplerine esnek tutum: Ege kıta sahanlığı konusunda Türkiye, Yunan doktrinine daha esnek davranacak, Türk jetlerinin uçuş alanı daraltılacak, sık sık ortaya çıkan “it dalaşı” sorunu Yunanistan rahatsız edilmeden çözülecek.
14. Ermenistan’a yönelik kısıtlamaların kaldırılması: Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirilecek ve iyileştirilecek, sınır ticaretinde Ermeniler lehine düzenlemeler yapılacak, Ermenilerin Türkiye’ye gezilerindeki bazı kısıtlamalar kaldırılacak.
CUMHURİYET TARİHİNİN EN AĞIR SUÇU İŞLENİYOR
Sayın Milletvekili,
Milletimizden ve TBMM’den gizli olarak başka bir devlet ile mutabakatta bulunmak, ağır bir suçtur.
Mutabakatın uygulanmasına başlanmıştır. Bu uygulamaya şu veya bu düzeyde hizmette bulunmak da suçtur.
Bu Gizli Mutabakatla işlenen suçlar şunlardır:
1. TCK 125. maddede tanımlanan suç: Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitabının Birinci Babında “Devletin Şahsiyetine Karşı Cürümler” düzenlenmiştir. 125. Madde, Devletin ülkesine, egemenliğine ve birliğine karşı cürümlerden en ağırını cezalandırmaktadır. Burada korunan hukuki yarar, Devletin ülkesinin bütünlüğü ve egemenliğidir. Söz konusu yararlar, maddeye göre dört çeşit eylemle ihlal edilebileceğinden, seçimlik hareketli bir suç söz konusudur. Ayrı ayrı suç oluşturan eylemler şunlardır:
1. Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya,
2. Devletin bağımsızlığını azaltmaya,
3. Devletin birliğini bozmaya,
4. Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya
matuf (yönelik) fiil veya fiillerden birini işlemek.
Her dört halde de suçun maddi unsurunun oluşabilmesi için, maddede yazılı maksatların gerçekleşmiş olması gerekmiyor. Amaca yönelik eylemlerden birinin işlenmiş bulunması suçun oluşması için yeterlidir.
Failler, Hükümet mensuplarıdır. Bulundukları konum itibariyle, maddede yazılı hedefleri gerçekleştirmeye elverişli olanaklara sahiptirler.
TCK 127. maddede tanımlanan suç: “Yabancı devletin, Türkiye devletine karşı savaş açması veya hasmane hareketlerde bulunması maksadıyla yabancı ile anlaşan veya bu maksada yönelik diğer eylemlere girişen kimseler” suç işlemişlerdir. Türkiye devletini tarafsızlık ilanına veya tarafsızlığını korumasına veya savaş ilanına veya savaşın devamına veya barış antlaşması yapmaya mecbur kılmak veya mecbur kılmaya yönelik faaliyette bulunmak için yabancıyla anlaşmak da suçtur.
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, Mutabakata göre, “ABD’nin İran’a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askerî harekâtlara, ABD’nin talep etmesi halinde şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlamak, askerî birlik vermek” taahüdünde bulunmuşlardır. Hatta bu tür sözler, kamuoyu önünde verilmektedir. ABD ile Ortadoğu’da askeri işbirliğinin başka bir anlamı yoktur. ABD, İran ve Suriye’ye karşı düşmanca niyetlerini açıklamıştır. Bu koşullarda ABD’nin İran’a karşı girişeceği askerî harekâtlara şu veya bu alanda destek vermek, “Türkiye’ye yönelik hasmane hareketlere neden olma” eyleminin işlenmekte olduğunu ifade eder.
Bu suçun tamamlanması için, belirtilen maksatla yabancı ile anlaşma yeterli olup, savaşın gerçekleşmiş bulunmasına ihtiyaç yoktur. Maddede geçen “bu maksada matuf fiiller”, anlaşma dışında savaşı tahrik edebilecek nitelikteki her türlü faaliyeti ve hileli eylemleri kapsamaktadır. Anılan maddede, savaş kışkırtıcılığı yapmak da aynı şekilde cezalandırılmaktadır.
TCK 146. maddede tanımlanan suç: Bu madde bilindiği gibi, kurulu anayasal düzeni ve TBMM’yi cebren tedbil, tağyir ve ıskat teşebbüsünü ceza yaptırımına bağlamıştır.
Anayasa’nın Başlangıç bölümünde ve ilk maddelerinde, anayasal düzen tanımlanmıştır. Buna göre, millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olması, devletin milleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü, anayasal düzenin temel kurum ilkeleri içindedir.
Maddede, maddi unsur olarak “teşebbüs edenler” ibaresi kullanılmış olduğundan, Anayasa’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen üzerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye Anayasanın hükümlerine aykırı ve Anayasanın müsaade etmediği bir usulle icraya başlama cezalandırma için yeterlidir. Çünkü, 146. maddede tanımlanan suç, tehlike suçudur. Bu suç, idare edilenler tarafından işlenebileceği gibi, kullanılan vasıtanın neticeyi elde etmeye elverişli olup olmaması açısından daha çok idare edenler tarafından işlenmeye elverişlidir.
ABD ile Gizli Mutabakatın maddeleri incelendiği zaman, 146. maddede korunan anayasal düzenin en temel kurum ve ilkelerini cebren ortadan kaldırma ve değiştirme suçunun oluştuğu görülür.
Öte yandan bu Gizli Mutabakatı kararlaştıran ve uygulamaya başlayanlar, yasama organına ait yetkileri kullanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ıskata teşebbüs suçunu da işlemişlerdir.
Anayasa’nın 92. Maddesine göre; “milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde savaş hali ilanına” ve “yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir”. Varılan Gizli Mutabakat, doğrudan yetki ve sorumluluğunda bulunan bu gibi temel konularda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni devre dışı bırakmaktadır.
GİZLİ MUTABAKAT UYGULANIYOR
Sayın Milletvekili,
Bu Gizli Mutabakatın, milletimizin bağımsızlığını, devletin egemenliği ve tekliğini, Türkiye’nin bütünlüğünü açıkça ortadan kaldırmaya ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zaafa uğratarak etkisiz hale getirmeye yönelik içeriği, çeşitli uygulamalarla doğrulanmaktadır. Her şey apaçık dünya kamuoyunun ve milletimizin gözleri önünde cereyan etmektedir.
Abdullah Gül, ABD Dışişleri Bakanı Powell ile 2 sayfa dokuz maddelik bir gizli antlaşma yaptığını itiraf etmiştir (Vatan, 24 Mayıs 2003).
ABD, Türk askerini Kuzey Irak’tan çıkartmak için askeri eylemlere başlamıştır ve Erdoğan-Gül ikilisi, Türkiye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit eden bu eylemlerde ABD ile açık işbirliği halindedir.
ABD ile PKK/KADEK arasındaki görüşmelerin Türk hükümetinin bilgisi dahilinde yürütüldüğünü, ABD Büyükelçisi açıklamıştır.
Erdoğün hükümetinin ABD’yle Ortadoğu’da askerî işbirliği faaliyetinin İran ve Suriye başta olmak üzere komşularımızı hedef aldığı, hem ABD yetkilileri, hem de Erdoğan hükümeti yetkilileri tarafından sık sık açıklanmakta ve müzakere edilmektedir.
ABD’nin Türk Ordusunun askeri gücünü indirmeye ve savunma kavramını belirlemeye yönelik baskıları hayata geçirilmektedir.
Hükümetle işbirliği halindeki çevreler, Kuzey Irak’ta fiilen kurulan kukla devletin Türkiye tarafından tanınması için herkesin gözü önünde kamuoyunu imal faaliyeti yürütüyorlar.
PKK/KADEK elemanlarının affedilmesi yönündeki yasal düzenlemelerin de ABD’nin baskılarıyla hazırlandığı ortadadır.
Yine Türkiye devletinin tekliği ilkesinin belediyelerin özerkleştirilmesi üzerinden adım adım tasfiyesi planları da açıkça uygulanmaktadır.
Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisinin Türkiye’nin güvenliğine ve KKTC’nin egemenliğine karşı ABD ile Kofi Annan Planını hayata geçirecek tertiplere girdiği ve Cumhurbaşkanı Denktaş’ı sırtından hançerlediği de herkesin çıplak gözleriyle izlediği olgulardır.
37 yıldır onaylanmayan İkiz İhanet Yasalarının, sinsi tertiplerle ve TBMM çoğunluğunun haberi bile olmadan onaylatılması da, ABD ile Gizli Mutabakat sürecinde gerçekleştirilmiştir ve suç kanıtları arasındadır.
Gizli Mutabakat’ın kabul edilmesinin ötesinde uygulanmaya başladığını gösteren kanıtlar, ortalıkta dolaşmaktadır ve toplanmayı beklemektedir.
Ne var ki suçlular, suçlarını milletvekili dokunulmazlığından yararlanarak işlemeye devam ediyorlar.
Hiç kimse, hele TBMM ve üyeleri, böyle ağır suçların işlenmesini kayıtsız bir tavırla seyredemez.
TBMM’NİN SORUMLULUĞU
Bu durumda TBMM ve tek tek bütün milletvekilleri ağır bir sorumlulukla karşı karşıya bulunuyorlar.
Anayasa’nın 83. Maddesinde yer alan “yasama dokunulmazlığı” ve 100. Maddesindeki düzenleme bu tarihi sorumluluğunuzu daha da artırmaktadır.
Anayasa’nın 148. Maddesi, bu suçları işleyen hükümet mensuplarının “Yüce Divan” sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’nde yargılanmalarını öngörmektedir. Ancak, bu yargılamanın yapılabilmesi için öncelikle 100. Madde uyarınca “Meclis soruşturması” yapılması gerekmektedir.
Bunun için, ABD ile bu Gizli Mutabakatı gerçekleştiren Başbakan ve Dışişleri Bakanı sıfatlarını taşıyan zatlar hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının onda birinin, yani yalnızca 55 sayın milletvekilinin vereceği soruşturma önergesi yeterli olacaktır.
“Yüce Divan”da iddia makamını temsil edecek olan Yargıtay C. Başsavcılığı’nın göreve başlayabilmesi, sizlerin bu tarihi görevi yerine getirmenize, vereceğiniz meclis soruşturması önergesi ile başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül olmak üzere sorumluların Yüce Divan’a sevkinin önünü açmanıza bağlıdır.
Sayın TBMM Başkanı ve Sayın Milletvekilleri,
TBMM, AKP iktidarı ile ABD arasında yapılan Gizli Mutabakatı görüşmek için derhal toplanmalıdır.
Milletimiz, Gizli Mutabakat konusunun soruşturulması için, 55 sorumlu milletvekilinin anayasal görevlerini yerine getirmelerini beklemektedir.
Saygılarımla.
Doğu Perinçek
İşçi Partisi Genel Başkanı
Abdullah Gül’ün ABD Dışişleri bakanı Colin Powell ile yaptığı gizli antlaşmanın yer aldığı Vatan Gazetesi haberi :
Balgat’taki Bakanlık binasının ikinci katındaki odasında görüştüğümüz Abdullah Gül, şimdiye kadar söylemediği veya söyleyemediği her şeyi VATAN’a anlattı. Bomba gibi açıklamalar yaptı. Gül’ün açıklamaları, Türk dış politikasının bundan sonra izleyeceği rotayı da açıkça gösteriyor. Bakın kimlere ne ne uyarılarda bulundu?
Ortadoğulu liderlere
* “Ankara ile Washington’un 50 yıllık stratejik ilişkileri gelecekte çok daha yaygınlaşıp gelişecektir. Sana şunu açıkça söyleyeyim; Ortadoğu’daki bütün rejimler değişecek. Şeffaflık ve demokrasi egemen olacak. Bu bölgede ekonomik sistemler de değişecek ve piyasa ekonomisi kuralları egemen olacak. Ortadoğulu liderler halklarına demokrasi ve tam özgürlük vermedikçe, sistemlerinin yürümesi mümkün değil. Irak’ta yaşananlar bütün bölge liderlerine örnek olsun.”
* “Bu konudaki görüşlerimi, Suriye ve İran gezilerimde de ayrıca Arap Birliği toplantısında, hatta son gittiğim Pakistan’da Devlet Başkanı Müşerrefe dahil herkese her platformda söyledim. Ortadoğu hak ve özgürlüklerin gelişeceği bir bölge olacak. Biz bu özgürlüklerin olmamasından nefret ediyoruz. Ortadoğu’nun bu duruma gelmesinden bölge liderleri sorumludur. Demokratik açılımlara öncü olmamışlardır. Bölge ancak şeffaf, modern ve serbest piyasa ekonomisinin uygulanması ile kurtulabilir.”
Amerikan yönetimine
* “Ben bu gezileri yapmadan önce, şimdi senin oturduğun koltukta (Eliyle koltuğa vurdu) ABD Dışişleri Bakanı Powell oturuyordu. Onunla 2 sayfalık 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben her yaptığımı kalkıp açıklayamam ki… Powell Suriye’ye giderken de benimle konuştu. Gizli olan bir sürü gelişme var..”
* “Sen benim tezkereyi Meclis’e getirene kadar neler çektiğimi biliyor musun? Bakanlar Kurulu’nda 4 arkadaşımı ne kadar zor ikna ettiğimi biliyor musunuz? Bu süreçte Amerikan yönetimine 4 mektup yazdım. Hepsinde de temkinli olmamız gerektiğini anlatmaya çalıştım. Sonuçta ne oldu? (Eli ile işaret ediyor) Sadece 3 oy Sedat, 3 oy eksik kaldı. Cumhurbaşkanı Sezer’in tutumunu da hatırlayın…”
‘Sizden ders almalıyım’
* “Riyad’daki toplantıya Suudi Dışişleri Bakanı Faysal ve Suriye Dışişleri Bakanı Şara, hatta onlara Kuveyt ve Bahreyn Dışişleri Bakanları da katılmıştı. Toplantıda Irak konusunda, ABD’yi ağır kelimelerle suçlayan bir bildiri hazırladılar. Ben karşı çıktım ve bildirideki ifadeleri değiştirttim. Faruk Şara’ya ‘Bak bu bildiri böyle çıkarsa bunun size hiçbir faydası olmaz. Üstelik zararı olur. Irak’a dikkatle bakın’ dedim. Şara değişime razı oldu. Faysal ise bana geldi ‘Ben bu adamı 20 yıldır tanırım. Nasıl oldu da hemen ikna ettiniz. Sizden ders almam lazım’ dedi.”
* “Bak şimdi, Suriye’nin, ABD’nin İsrail-Filistin barışı için hazırladığı” Yol haritasını “Suriye neden dinamitlemeye kalkışmıyor dersin? Bizim bu konuda oynadığımız çok önemli rol var. Ama dedim ya, her şeyi kalkıp açıklayamıyorum” diye konuştu.
Saldırmakta haksızlar
* Genelkurmay’ın tutumunun eleştirilmesine de karşı çıkan Gül “İnsanlar kalktı Genelkurmay’ın ABD ile ilişkiler konusundaki tutumunu eleştirdi. Sen de eleştirdin. Ama ben onları koruyacağım şimdi.. ABD temsilcisi Halilzad buradan Irak’a geçecekti. Baktık yanında 70 dolayında asker var. Bunlar nedir diye sorduk. Koruma dediler. 70 koruma olur mu diye yeniden sorduk. Halilzad bunların kendisi ile birlikte gidip geri döneceğini söyledi. Ama kendisi tek başına geri döndü. Ne yapacaktı Genelkurmay? Susup oturacak mıydı?” dedi.
Türkiye’deki çevrelere
* Abdullah Gül, Türkiye’deki bazı çevrelerin tutumundan da rahatsız. İnsanların bilmeden yorumlar yaptığını anlatarak, “Bu konuda Türk ve Amerikalı yetkililer arasında şöyle bir fark var; Biz geçmişte yaşıyoruz. Hala tezkeredeyiz. Onlar ise artık geleceğe bakıyor. Artık biz de geleceğe bakmayı öğrenelim. Ama bilip bilmeyen herkes eleştiriyor. Tezkere sonrası Amerikalıların hayal kırıklığını çok iyi anlıyorum.. Sana gelen mesajlar bana da geldi. Ama artık onlar, bunları geride bırakmaya hazır, ama biz değiliz sanki. Ne yapılmak isteniyor?” dedi.
Bundan sonrasına dair
* Amerikan yönetimine Irak’ta normale geçişte bizim ne gibi katkılarımız olabileceğine ilişkin yazılı metin verdiklerini, bunun şu anda incelenmekte olduğunu anlatan Gül, Irak polisinin eğitimi ve insani yardım ekiplerinin gönderilmesini önerdiklerini, Washington’dan cevap beklediklerini anlattı.
* Gül, Türkiye’nin Washington büyükelçiliğindeki diplomat sayısının sadece 9 iken, Fransa’nın 400 olduğunu, bunun da Türkiye için büyük bir ayıp olduğundan söz etti.
* Gül, 6′ıncı Uyum Paketi’nin aynen Meclis’ten geçeceğini söyledi.
* Washington’da yılda 1.5 milyon dolar ödediğimiz lobi şirketinin hiçbir işe yaramadığından da bahsettik.