12 Nisan 2019


Erzurumlu İbrahim Hakkı Marifetname Cinsiyet ve Karakter Belirleme

Erzurumlu İbrahim Hakkı Marifetname Cinsiyet ve Karakter Belirleme
yazılmış olan Marifetname, 18. yüzyılın ünlü bilim adamı ve mutasavvıfı olan Erzurumlu İbrahim Hakkı tarafından yazılmış önemli bir eserdir. Eserde astronomiden, tasavvufa ve insan anatomisine kadar pek çok konu yer almıştır

ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI KİMDİR?

18 Mayıs 1703 yılında Erzurum Haskale’de doğan İbrahim Hakkı, toplumda Erzurumlu İbrahim Hakkı olarak tanınmaktadır. Erzurumlu İbrahim Hakkı mutasavıf, alim ve sosyologtur. Annesi Hanife Hatun’un soyu İslamiyetin kurucusu Hz. Muhammed’e kadar uzandığı söylenmektedir. Babası ise Derviş Osman’dır. Küçük yaşta annesini kaybeden İbrahim Hakkı, amcasının yanında kalarak eğitimine bir süre daha burada devam etmiştir.
Eşinin ölümünün ardından Tillo’ya giderek Kadiri şeyhlerinden İsmail Fakirullah’ın cemiyetine katılmıştır. Eğitimini bir süre amcasının yanında devam eden İbrahim Hakkı, 9 yaşına geldiğinde amcası ile birlikte babasının yanına Tillo’ya gitmişlerdir. Burada tefsir, hadis ve fıkıh eğitimi alan İbrahim Hakkı, daha sonra Molla Muhammed al- Suhrani’den astronomi ve matematik dersleri almıştır.
erzurumlu ibrahim hakkı kimdir
Birçok önemli esere imza atmış olan İbrahim Hakkı, düz yazı ve manzum olarak toplamda 15 eser yazmıştır. İbrahim Hakkı, astronomi, fizik, psikoloji, sosyoloji ve din gibi birbirinden önemli bu alanlar üzerinde birçok çalışmaya imza atmıştır. Tasavvuftan edebiyata kadar pek çok alanda bilgi sahibi olan İbrahim Hakkı, 18. yüzyıl klasik İslam kültürünün Osmanlı’daki son temsilcilerinden biri olarak sayılmaktadır. Erzurumlu İbrahim Hakkı, 22 Haziran 1780 tarihinde vefat etmiş ve Şiir’tin Tillo ilçesinde defnedilmiştir.
Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın en önemli eserleri Divan ve Marifetname olarak belirtilmektedir. Marifetname eserini halkın anlayabileceği şekilde yazmış ve tasavvufi konuların yanı sıra astronomi ve fen bilimlerini kapsayan birçok konuya yer vermiştir. Ansiklopedik özelliğe sahip olan Marifetname, 1757 yılında tamamlanmıştır. Kitabın yazım sürecinde yaklaşık 400 kitaptan yararlanıldığı söylenirken ilk defa bu kitapta Güneş Sistemi (‘hey’et-i cedide’) anlatılmıştır.
erzurumlu ibrahim hakkı marifetname

MARİFETNAME NEDİR?

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri'nin en önemli eserlerinden biri olan Marifetname, 1757 yılında yazımı tamamlanmış ansiklopedi türünde bir eserdir. Yaklaşık 600 sayfa olan eser, 400 kitaptan yararlanılarak yazılmıştır. Mısır ve İstabul'da farklı tarihlerde basılan bu eser, aynı zamanda Arapça’dan Farsça’ya da çevrilmiştir.
Önsüzü tamamen dini olarak hazırlanan eserde, tasavvuftan, edebiyata, edebiyattan astronomiye kadar pek çok konu yer almıştır. Bir önsöz, bir sonsöz ve üç büyük bölümün yanı sıra her bölüm alt bölümlere ayrılarak hazırlanmıştır. Ana konuların yanı sıra konu aralarında beyitler ve şiirler yer almıştır.
marifetname nedir
Birinci Bölüm; Allahın varlığı ve birliği anlatılan birinci bölümde; madenler, bitkiler, insanlar, coğrafya, takvim, geometri ve astronomi konuları yer alır.
İkinci Bölüm; Anatomi ve fizyolojinin anlatıldığı ikinci bölümde; insan vücudu estetik ve yapısal anlamda anlatılırken insanın huylarına da yer verilmiştir. İkinci bölümün sonlarına doğru insan ruhu, insan sağlığı ve ölüm konuları detaylıca anlatılmıştır.
Üçüncü Bölüm; Bir başka değişle törebilimi olarak nitelendirilen üçüncü ve son bölümde; öğrenci öğretmen ilişkileri, öğretimin yolu ve yöntemleri, anne ve babaya karşı çocuğun tutumu, evlilik, karı koca ilişkileri, anne babanın çocuklarına karşı tutumları, eş, dost, komşu ve akraba ilişkileri gibi konular detaylıca incelenmiştir.
marifetname içerisinde yer alan harita

MARİFETNAME – ÇOCUĞUNUZUN CİNSİYETİ KIZ MI ERKEK Mİ?

300 yıl önce yazılmış olan, Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Marifetname adlı eserinde yer alan bilgilere göre; cima vaktine göre bebeğinizin cinsiyetini, huy ve karakterini öğrenmeniz mümkün. Bilim adamı ve mutasavvıf olan Erzurumlu İbrahim Hakkı, ansiklopedi tarzındaki kitabında astronomiden kadın-erkek ilişkilerine kadar pek çok konuya değinmiştir.
Cima : Sözlükte cinsel ilişkide bulunma anlamına gelen cima, kadın ve erkek arasındaki cinsi münasebet anlamına gelen fıkıh terimi.
bebek-cinsiyeti-belirleme.jpg

 

Cima Vakitlerine Göre Bebeğin Cinsiyeti

  • Erkeğin suyu erken gelip de çok olursa, çocuk öncelikle oğlan olup, ekseriya amcasına benzer.
  • Eğer erkeğin suyu erken gelip de kadınınki çok olursa çabuk akma sebebiyle çocuk oğlan, fakat kadınınkinin çokluğu dolayısıyla çocuk dayısına benzer.
  • Eğer kadının suyu daha evvel gelir ve fakat erkeğin suyu daha bol olursa o zaman çabuk(evvel) akması sebebiyle çocuk kız olur fakat erkeğin suyunun çokluğu nedeniyle kız halasına benzer.
  • Eğer kadının suyu erkekten evvel gelir ve onunkinden çok olursa doğan çocuk kız olur ve fakat daha çok teyzesine benzer.
  • Erkek ve kadının birleşik menileri rahmin dört ağzından yalnızca birine girerse çocuk bir, iki ağza girerse çocuk iki, üçüne girerse üç, dördüne girerse dört çocuk doğar.

Çin Takvimi ile Bebek Cinsiyeti Belirleme İçin Tıklayınız... (Otomatik Hesaplama Robotu)
,

Cima Vakitlerine Göre Çocuk Karakter Analizi

  • Cima sırasında konuşanın çocuğu dilsiz olur.
  • Cimada öpüşenin çocuğu sağır olur.
  • Başkalarının yanında cima edenin çocuğu hırsız olur.
  • Öğleden sonra yapılan çocuğun gözü şaşı olur.
  • Kadının rızası dışında cima yapılırsa çocuk ahmak olur.  
  • Ayın ilk günü yapılan çocuk güzel olur.
  • Pazartesi gecesi cima yapılırsa çocuk Kur’an hafızı olur.
  • Salı gecesi cima yapılırsa çocuk cömert ve merhametli olur.
  • Çarşamba günü cima yapılırsa çocuk öldürmeye meğilli olur.
  • Perşembe gecesi cima yapılırsa çocuk alim ve amil olur.
  • Cuma namazından önce cima yapılırsa çocuk mutlu ve ölümünde şehit olur.
  • Cuma gecesi cima yapılırsa çocuk abid ve arif olur.
  • Pazar gecesi cima yapılırsa çocuk yol kesici olur.
  • Ramazan bayramı gecesi cima yapılırsa doğan çocuk serkeş ve inatçı olur.
  • Kurban bayramı gecesi cima yapılırsa doğan çocuk 4 ya da 6 parmaklı olur.
  • Ayakta yapılan cima sonucu doğan çocuk yatağına işer.
  • Meyve ağacı altında yapılan cimada doğan çocuk zalim olur.

Marifetname – Vücuda Göre Karakter Analizi

  • Alnı dar olanın ahlakı da dar olur.
  • Alnı yumru olan kötü ve aldaltıcı olur.
  • Alnı enli olanın kötü huyluluğu hastalık gibidir, ondan ayrılmaz.
  • Alnı düzgün olan kişi emniyetli olur.
  • Alnı kırışıksız olan tembel olur.
  • Alnında uzun kırışıklıklar olan anlayışlı olur.
  • Alnında pek az kırışıklık bulunan cömert olur.
  • Ağzı küçük olan güzel olur ancak korkak olurlar.
  • Ağzı büyük olan yiğit olur.
  • Ağzı eğri olan kötüdür.
  • Başı büyük olan akıllı olur.
  • Başının üstü yassı olan keder çekmez.
  • Başının cildi sağlam olan hayır işler.
  • Başı kel olan kötü huyu olur.
  • Bakışı gevşek olan süslü olur.
  • Benzi kızıl renkli olan edeblidir.
  • Benzi sarı olan hastalıklı olur.
  • Benzi siyah olan tevekkel olur.
  • Burnu biraz uzun olan anlayışsız olur.
  • Burnu kısa olanın içinde korkusu çok olur.
  • Burnunun ucu top gibi olan neşelidir.
  • Burnunun ucu ağzına yakın insandan sakının.
  • Burun delikleri geniş olanlar içinde kibir ve haset barındırır.
  • Burnunun iki kanadı hareketli olanlarda kahır ve inat bulunur.
  • Burnu geniş olanda şehvet hastalık haline varmıştır.
  • Burnu eğri olan himmette bulunmayı düşünür.
  • Burnundan konuşan kişi kibirli olur.
  • Boynu uzun olan saf ve akıllı olur.
  • Boynu çok uzun olan kişide olgunluk az olur.
  • Boynu kısa olan hileli iş peşinde olur.
  • Boynu orta uzunlukta olan kişiler hayır işleriyle uğraşır.
  • Boynu kalın olan insan gece gündüz yemek yer.
  • Çenesi enli olanlar kaba ve sert karakterde olur.
  • Çenesi orta halli olanlar güzel ve akıllı olur.
  • Çenesi ince olan erkek akılsız olur.
  • Dudakları etli olan kişiler kızgın ve sakil (ağır, uyumsuz ve kaba) olur.
  • Dişleri iri olan kötülük yapar.
  • Dişi orta boyda olanın işi doğruluk ve esenlik olur.
  • Gerdanı ince olan cahil olur.
  • Gözü çukur ve eğik olanlar kibirli olur.
  • Gözü siyah renk olan itaatkar olur.
  • Gözü kanlı olan yiğit olur.
  • Gözü mavi renk olan zekidir.
  • Gözleri mavi veya gök rengi olandan uzak dur.
  • Gözü ela renk olan edeblidir.
  • Gözü küçük olan hafif kişiliğe sahip olur.
  • Gözü büyük olan güçlü kişiliğe sahip olur.
  • Gözü yumru olan hasetçi olur.
  • Gözü orta büyüklükte olan gerçek dosttur.
  • Gözü kıpık (yarı kapalı) olan çirkin ve yaramazdır.
  • Gözü noktalı olanın nazarı çok değer.
  • Gözü şaşı olan kötü düşünerek bakar.
  • Gülüşü çok olan kişi hayasız olur.
  • Kafası geniş olan ahmak olur.
  • Kaşı kavisli olan dilber olur.
  • Kaşı ince olan güzeldir.
  • Kaşı ince fakat uzun olan kibirli olur.
  • Kaş arası açık olan dürüsttür.
  • Kaşı çatık olan hırsız olur.
  • Kaşı çok kıllı olan kederli ve kalbi kırık olur.
  • Kaşının ucu ince olan fitnecidir.
  • Kokusu güzel olanın huyu da güzel olur.
  • Kaşlarının arası kırışık olan gam yüklü olur.
  • Kulağı geniş ve büyük olan tembel ve cahil olur.
  • Kulağı küçük olan hırsız olur.
  • Saçı sert olan keskin zekalı olur.
  • Saçı yumuşak olan ehlep ve arsız olur.
  • Saçı sarı olan kişinin aklı fikri kibir ve gazaltır.
  • Saçı siyah olan sabırlıdır.
  • Saçı kumral olan kendi de huyu da güzeldir.
  • Saçı seyrek olan arif ve zarif olur.
  • Saçı kalın kadın anlayışsız olur.
  • Sakalı uzun olan hünersiz olur.
  • Sakalı sık olan sakil olur. Sözü uzatmayı severler.
  • Sakalı değirmi (yuvarlak) olan olgundur.
  • Sesi ince olan erkeğin aklı fikri şehvettir.
  • Sesi erkek gibi olan kadın yalan söyler.
  • Sesi kaba olan merhabayı sever ve himmeti vardır.
  • Sesi çatallı olan halkına zarar verir.
  • Sözü hızlı söyleyen anlayışlı olur.
  • Yüzü küçük olan kibirlidir.
  • Yüzü büyük olan hastalıklıdır.
  • Yüzü etki olan sakil (ağır, uyumsuz ve kaba) olur.
  • Yüzü arık (zayıf ve cılız) olan borcuna sadık olmaz.
  • Yüzü uzun olan yalan konuşmayı sever.
  • Yüzü sert olan acı sözlü olur.
  • Yufka ve kırmızı dudaklı kişi iyi ilim tahsil eder.

KIYAFET İLMİ VE KUTADGU BİLİG DE KIYAFET İLMİ / FİZYONOMİ İZLERİ Ali ÇAVUŞOĞLU



XVII, 2009/2, KIYAFET İLMİ VE KUTADGU BİLİG DE KIYAFET İLMİ / FİZYONOMİ İZLERİ Ali ÇAVUŞOĞLU 
Doç. Dr., Erciyes Ü. İlâhiyat F. Kimin yüzü ve dış görünüşü güzel ise, dışı gibi, onun içi de güzel olur. (b.2213)* Yusuf Has Hâcib Özet Kıyafet İlmi, geniş manasıyla ilm-i firaset, geçmiş kültürlerin çoğunda bilinip kullanıldığı gibi Türk kültüründe de kullanılmış bir ilimdir. 

Türk kültüründe izlerine eski zamanlardan beri rastlanmakla birlikte yaygın olarak kullanılmaya başlanması on beşinci asırdan itibarendir. Yusuf Has Hacib in de bu ilimden haberdar olduğunu Kutadgu Bilig deki hükümlerinden anlıyoruz. Prof. Dr. Fuad Köprülü 1 ve Prof. Dr. Mübahat Türker Küyel 2 e göre bir İbni Sina talebesi sayılması gereken Yusuf un bu ilimden habersiz olması zaten düşünülemezdi. 

Çünkü İbni Sina nın da firaset ilmiyle ilgilendiği bilinmektedir. Kutadgu Bilig de bu ilim çerçevesinde birtakım hükümlere yer verilmektedir. Muhtemelen Yusuf, söz konusu ilimle ilgili hem İbni Sina nın eserlerini * Beyit numaraları Reşit Rahmetî Arat ın Kutadgu Bilig, TTK. Ankara 1994 künyeli eserine aittir. 

Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, Kutadgu Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1980, s.6 1. Türk Kültüründe Kıyafet İlmi Konuları Kaynakları ve Hükümlerin Değerlendirilmesi, Erciyes Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 1997 adlı teze katkı olarak hazırlanmıştır. 2. Mübahat Türker Küyel, Bir Türk Lehçesi Olan Uygurca ile Yazılmış Kutadgu Bilig in Şairi: İbni Sina nın Bir Öğrencisi, ERDEM, Ocak 1985, c.1,sayı:1, s.217

Ali Çavuşoğlu hem de başka eserleri görmüş ve bu çerçevede onlardan etkilenmişti. Yusuf Has Hacib in eserinde insanların dış görünüşlerinden hareketle iç dünyalarıyla ilgili tespitlerde bulunulabileceği, özellikle yöneticilerin kıyafet ya da firaset ilmi olarak anılan bu ilme sahip olmaları gerektiği vurgulanır. 
öFiraset ve Kıyafet İlmi Türk edebiyatında kıyafet-nâme adıyla anılan eserlerde dile getirilen görüşler, Firaset ilminin bir bölümü olan kıyafet ilmi çerçevesinde dile getirilmiştir. Firaset, lügatlarda zeki ve anlayışlı olmak demektir
Genellikle basîret sahibi olmak ve uzak görüşlülük şeklinde de açıklanır. Kadı ve idare âmirlerinin karşılaştıkları hâl ve hadiseler üzerine hüküm vermelerinden bahsedilirken bu manası ile kullanıldığı 4 belirtilmektedir. Firaset, ıstılahî manada kişinin dış görünüşünden (physiognomy) ahlâkî durumunu anlamaya yarayan birtakım işaretlerle meşgul bilgi dalına verilen isimdir 5. Arap ıstılahında kıyâfe denilen bilgi şubesine işaret etmek üzere kullanılır 
Taşköprî-zâde de Mevzuatu l-ulum unda, Bu bir ilimdir ki onunla insanın ahlâkı bilinir; dış görünüşünden yani renginden, azalarının şekillerinden ahlâkıyla ilgili deliller getirmektir. der ve konusunun tamamen kişinin dış görünüşüyle ilgili olduğunu söyler. 
Firaset ilmi ile de ilgisi olan Osman-zade Tâib in Ahlâk-ı Ahmedi  sinde, Taşköprizade Kemaleddin in Mevzuatü l-ulumunda, Zübdetü l-irfan fi Alâmâti l-ebdan isimli eserde , Sürurî nin Zahiretü l-mülûk 11 Tercümesi nde bu ilmin dinî olarak da geçerli olduğunu ifade etmek amacıyla Kur ân-ı Kerîm den ve hadislerden örnekler sunulmakta ve temsilî olarak açıklamalarda bulunulmaktadır. 
Böyle yapılmakla bu ilmin doğrudan doğruya gaipten haber vermeyle ilgili bulunmadığı, Allah ın diğer ilimler gibi insanlara verdiği bir fazilet olduğu anlatılmaya çalışılmaktadır. Ne yazık ki büyük çoğunluğu sonradan sadece falcılık derecesinde kalmış, bu konuyla ilgili olanların ve falcıların yüzeysel ilgilerine terk edilmiştir. Diğer firaset-nâmelerde yer alan ve Mustafa bin Bâlî Efendi nin de Fahreddin 
3. Sivrihisarlı Şaban, Firaset-nâme, Nuruosmaniye Ktp., Nr:4099, v.3b. 4. O.B. Macdonald, Firaset, İA, Milli Eğitim Bakanlığı, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul 1988, c.ıv.,s age. 6. age. 7. Taşköpri-zade Kemaleddin Mehmed, Mevzuâtü l-ulûm, Kayseri Raşid Efendi Ktp., Nr: 942/1, v Osman-zade Tâib, Ahlâk-ı Ahmedî, Süleymaniye Kütüphanesi, Nr: 714 (Otuzikinci bab). 9. Kemaleddin Mehmed, Taşköprî-zade, Mevzuati l-ulum (Miftahü s-saade ve Mısbahü s-sıyade Tercümesi, Kayseri Raşid Efendi Ktp., Nr: 942/1, v (?), Zübdedü l-irfân fî Alâmâti l-ebdân, Süleymaniye Ktp., Basma Bağışlar. Bl., Nr: Seyyid Ali, Zahîretü l-mülûk, İstanbul Ün. Farsça Yazmalar Bl., Nr: 259.
Kıyafet İlmi ve Kutadgu Bilig de Kıyafet İlmi /Fizyonomi İzleri 295 Râzî ve Muhyiddin Arabî den istihraç ederek yazdığı kitabında 12 bu ilmin faziletiyle ilgili olarak ayetlerden ve hadislerden söz edilir. Bu ayetlerden birisi: Ve ale l-a rafü ricâlün ya rifûnehüm bi-sîmâhüm. 13 dür. 
Diğer bir ayet: İnne fî zâlike le-âyâtin li l-mütevessimîn 14 dir. Burada el-mütevessimîn kelimesinin, düşünce ve firaset sahibi kimseler, bakanlar, ibret alanlar, düşünenler anlamında kullanıldığı ifade edilmektedir. 15 İbn-i Ebû Hâtim in, Hasan İbn-i Arefe kanalıyla, Ebû Saîd den rivayetine göre Resûlullah: Müminin firasetinden sakının. Zira o, Allah ın nuru ile bakar. buyurmuş. Sonra da: Bunda görebilenler için ayetler vardır. ayetini tilavet buyurmuştur. 
Osman-zade Taib in Ahlâk-ı Ahmedî sinde de bu konuyla ilgili olarak bir hikâye anlatılır: Abdülhâlık Gücdüvânî nin meclisine hırka giyinmiş bir derviş girerek: İttekû firâsetü l-mü min fe innehû yenzuru bi-nûri llah ın sırrını sorar. O da Belindeki zünnarı kesip iman getirmektir. buyurur. Zira adam Müslüman kılığına girmiş bir gayrı müslimdir. Bunun üzerine Müslüman olur. 
Diğer bir ayet ise Sîmãhüm fî vücûhihim min eseri s-sücûd 18 dur. Mustafa Bin Bali nin İlm-i Firaset isimli eserinde, firaset ilminin faziletine ve şerefine işaret eden yukarıdaki ayet ve hadislere ilave olarak şu hadis de zikredilir: Lekad kâne fîma kableküm mine l-ümemi muhaddesûne fein yeku fi ümmeti ehadün fe innehu Umeru, yani sizden önceki ümmetlerde muhaddesler, ilhama mazhar olanlar vardı. Bunlar peygamber olmadıkları hâlde hakkı dile getirirlerdi. Eğer ümmetimde bunlardan biri varsa o da Ömer dir. 
Firaset ilmi kitaplarında konuyla ilgili ayet, hadis ve naklî deliller zikredildikten sonra bu ilmin aklî olarak da faziletine işaret eden bazı hususlara temas edilmektedir. Esb-nameler ve baz-namelerde anlatıldığı gibi hayvanların kendilerine mahsus sıfatlarından iyi huylu ve kötü huylu oldukları ve başka bazı nitelikleri nasıl anlaşılıyorsa bu ilme eşrefi mahlûkat olan insan hakkında da elbette itibar etmek gerekmektedir. 
Tabiat ilimlerinde geçerli olan kanunların, tabiatın bir parçası olan insan için de geçerli olduğu söylenebilir. Ancak firasetin şer î ilimlerden olmadığının da bilinmesi gerekmektedir. Tefsir-i Kurtubî de ifade edildiği gibi firaset ile hükmetmek, zan ile 12. Bâlî-zâde Mustafa Efendi, Kıyâfet-nâme, Nuruosmaniye Ktp., Nr: A raf 7/ Hicr 15/75: 
Bunda görebilenler için, firasetli olanlar için nice ayetler, ibretler vardır. 15. İbni Kesîr Tefsiri, Çevirenler: Dr. Bekir Karlığa, Dr. Bedreddin Çetiner, Çağrı Yay., İstanbul 1988, s İbni Kesîr,c.ıx,s Osman-zâde Tãib, Ahlâk-ı Ahmedî, Süleymaniye Ktp., Raşid Efendi Bl., Nr: Fetih 48/29: Onlar yüzlerindeki secde izlerinden tanınırlar. 19. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercümesi ve Şerhi, Akçağ Yayınları Ankara, c.xıı, s Mustafa bin Bâlî, İlm-i Firâset, v.1a
296 Ali Çavuşoğlu ve kalbe gelen havatır ile ve tahmin ile hüküm gibidir. Hâkim bunlar ile hükmettiği zaman neticesi cevr ve zulümdür. Zira zan bazen hata bazen de isabet eder. İsabet etmesi onunla hükmetmeyi tecviz etmez. 21 Bu ilmin konusu hususunda kısaca şu hususları da belirtmekte fayda vardır: Yaratıcı, yarattığı her mahlûka kendisine has bir elbise giydirmiştir. Birbirinin hem aynı hem gayrı olan suretlerin, cisimleri her yönüyle tanıtabilecek birtakım nitelikleri bulunmaktadır. 
İnsanın, bu niteliklerden hareket ederek bazı neticelere ulaşması mümkün olmaktadır. İşte bu bağlamda firaset, varlıkların, özellikle de insanın, suretiyle meşgul olan ve suretlerdeki izlerden hareketle birtakım neticelere ulaşmayı amaç edinen bir bilim dalıdır. 
Bizde, özellikle edebiyatımızda, firaset ilmi çerçevesinde en önemli yeri ilm-i kıyafet ya da bu ilim çerçevesinde yazılan kıyafet-nameler işgal etmektedir. Hatta ilm-i firaset i, ilm-i kıyafet karşılığı olarak kullanırlar. Söz konusu eserlerde, kıyafet: İnsanın ahval-i zahiresinden yani elvan u aza vü eşkalden istidlâl ile ve bilcümle hulk-ı zahire ile hulk-ı batına istidlal 22 demek olan firaset ilmiyle aynı anlamda kullanılmıştır. 
Konuyla ilgili kitaplarda da örnek olarak aşağıdaki anlatımlar nakledilir. İmam Şâfiî ve İmam Muhammed bir gün Harem-i Şerîf te gördükleri bir kişinin mesleğini tahmin etmeye çalışırlar. Şâfî, adamın demirci olduğunu, Muhammed ise marangoz olduğunu söyledi. Sonra adamın yanına giderek mesleğini sordular. Adam daha önce marangozluk yaptığını, fakat şimdi demircilikle uğraştığını söyledi. 
Böylece her ikisinin de firaset sahibi oldukları ortaya çıktı. 23 Nuşirevan ın da, hükemanın firaset-nâmelerine uyarak hüküm yürüttüğü ifade edilmektedir. 24 Eflatun un ise bir dağ tepesinde inzivada bulunduğu sıralarda, buraya çıkan yolun başına bir nakkaş koyup kendisiyle sohbete gelenlerin resmini çizdirdiği, bu resme bakarak sohbete lâyık olup olmadıkları hakkında hüküm verdiği 25 bilinmektedir. Konuyla ilgili pek çok risale yazılmıştır. 
Katip Çelebi, meşhur Grek hekimi Hipokrat (Bukrat) ın bu ilmin üstatlarından olduğunu, hastalara teşhis koymakta ve tedavide bu ilimden yararlandığını belirtir. Aynı şekilde Plato, Aristo ve Galen bu ilimle meşgul olmuşlardır. 
Helenistik kültürün yaygınlık arz etmesiyle fizyonomi ilmi de geçmiş 21. Mustafa Bin Bâlî, İlm-i Firâset, v.1a 22. age. 23. Osman-zâde Tâib, Ahlâk-ı Ahmedî, Süleymaniye, Raşid Efendi Bl., Nr: age. 25. Osman-zâde Tâib, Ahlâk-ı Ahmedî, Süleymaniye, Raşid Efendi Bölümü Nr:714
Kıyafet İlmi ve Kutadgu Bilig de Kıyafet İlmi /Fizyonomi İzleri 297 Doğu İran ve Sasani imparatorlukları zamanında oldukça meşhur olmuştur. 26 İslâmın kabulünden sonra ilk Türk İslam edebiyatı ürünlerinden itibaren söz konusu ilimle ilgili bilgilerin gittikçe artan bir oranda Türk edebiyatında da işlendiği görülür. 
Bunun en tipik örneği Yusuf Has Hacib in Kutadgu Bilig idir. Kutadgu Bilig de Firaset ve Kıyafet Yusuf un, Kutadgu Bilig inde bu ilimden nasıl yararlandığı ve Firaset ilmi izlerinin onun eserinde nasıl yer aldığı daha önce herhangi bir şekilde bilimsel bir yayında söz konusu edilmemiştir. 
Yusuf, gerek hükümdarın gerekse hükümdarın yanında görev alan insanların, karşılaştıkları kişilerin nasıl bir kişiliğe, ahlâka sahip olduklarını dış görünüşlerinden hareketle bilebilecek bir birikime sahip olmaları gerektiğini söyler. Ona göre özellikle yönetici olarak görev yapan insanlar firaset ilmine sahip olmalıdır. 
Yusuf, Kapıcı-başı nın görevlerinden bahsederken onun, çok sadık ve bu hizmeti canla başla benimseyen, usûl ve erkân bilen, tabiatı, bütün tavır ve hareketleri mülayim biri olmasının yanı sıra; kabul zamanı gelince bütün takımını toplayarak, onların huzura lâyık olup olmayanlarını gözden geçirmesi gerektiği; hizmetkârlardan istikbâl vaat edenleri bir bir hükümdara arz edip, onları yükseltmesi gerektiği de ifade edilir. 
Yine Kapıcı-başı, sahip olduğu engin anlayış ve tedbiriyle hükümdarın başına kötü bir hadise, bir felâket gelmesini önlemelidir. İtimat edilmeyecek kimseleri onun yanından uzaklaştırmalı; şüpheli kimselere karşı ihtiyat tedbirleri almalıdır (b ) 27. 
Hakan dan bahsedilirken de onun, İyi tabiatlı, asil nesepli (b.108) olduğu, babası gibi kendisinin de bey olduğu (b.1936) ifade edilir. Yusuf, günümüzde kalıtım çerçevesinde dile getirilen görüşlere yakın bir şekilde, ataların iyi ya da kötü karakterlerinin gelecek nesillere geçtiğine inanmaktadır ve bunu genel hükümler olarak şöyle dile getirmektedir: Baba bey ise oğul bey doğar, o da babaları gibi bey olur. (b.1950) Soyu iyi ise, insan iyi olarak doğar ve iyi olduğu için başköşeye geçer. (b.1959) 
Soyu iyi olan insan iyi olur; bu iyi insan halk için de iyilik ister. (b.2438) Ulu Hacib den bahsederken de, Soyu sopu temiz ve tabiatı iyi olmalıdır. (2437) der. Yusuf a göre insanın iyilik ya da kötülüğünü, karakterini dış görünüşünden 26. Ali Rıza Başkan, The study of Physiognomy and The Kıyâfet-nâme of Seyyid Lokman Çelebi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara Yusuf Hacib, Kutadgu Bilig, çeviri: R. Rahmeti Arat, T.T.K.. Ankara (Beyit numaraları bu esere göredir.)
298 Ali Çavuşoğlu anlamak mümkündür; çünkü insanın ahlâkî ve ruhsal durumu dışına aksetmektedir. Bunu şu sözlerle dile getirir: Kimin yüzü ve dış görünüşü güzel ise, dışı gibi, onun içi de güzel olur. (b.2213) Kısa boylu bodur kimseler hırçın tabiatlı olurlar; hırçın nereye giderse orada kavga başlar. (b.2089) Boy orta ve her şey bununla mütenasip olmalı; ey bilgili insan, her işte itidalden ayrılma. (b.2090) 28 Aşağıdaki beyitlerde de insanın içi ile dışı arasındaki bir uygunluk olduğu dile getirilir: İnsanın iç tabiatı onun dış görünüşüne eştir; yüzü ve kıyafeti ile hareketi birbirine denktir. (b.2215) 
Güzel insanın tabiatı da güzel olur; hareketi de güzel olursa, memlekete faydası dokunur. (b.2212) Dışını görürsen, bunu içi için şahit say; insanın içi, dışı gibi ve dışı da içi gibidir. (b.2216) Özellikle Güzel yüzlü insanlardan hayır isteyin. hadisine göre güzel ve sevimli insanlarda dâima güleç, iyi huy ve tatlı sözlerin görülüp işitildiği görüşü halk kültürüne de yaygın bir şekilde yerleşmiştir. 
Kur ân-ı Kerim de, Herkesin iş ve ameli şekline uygundur. buyurulması da bu anlayışın yaygınlaşmasına hizmet etmiştir. 29 İbrahim Hakkı nın yorumladığı ayetikerime İsrâ Suresi nin De ki: Herkes kendi kabiliyetine göre amelde bulunur. Rabb in ise doğru yolu takip edenleri daha ziyade bilendir. buyurulan 84. ayetidir. Bu ayetin bir yorumu olarak Ömer Nasuhi Bilmen de şöyle der: Herkes kendi kabiliyetine göre, yani şâkilesine, tabiatine, âdetine, diyanetine göre amelde bulunur. 
Yaratılıştaki temizliğini muhafaza etmiş, hidâyet yolunu takip etmekte bulmuş zâtla, ruh cevherini bozmuş, birtakım nefsânî hevesâta tabî olmuş, dalâlet yolunu takibe başlamış kimseler, kendilerinin bu kabiliyetlerine, mîzaçlarına göre harekette bulunurlar; hayır ve şerri seçerler. Rabb in ise sizden doğru yolu takip edenleri elbette ki herkesten daha ziyade bilendir. İslâmiyet, öyle hidâyet yolunu takip edenleri şüphe yok ki, sevaplara, mükâfatlara nâil buyuracaktır.
 O, âlemleri yaratan, elbette ki mahlûkatının bütün rûh dünyalarını, bütün kâbiliyetlerini, bütün âmâl ve 28. Akşemseddin-zâde Hamdullah Hamdi de boy ile ilgili olarak Kıyafet-nâme sinde şöyle der: Kâmeti her kimin ki olsa uzun (Kimin boyu uzun olursa) Olur ol sâfî-kâlb ü sâde-derûn (Kalbi saf ve içi temizdir) Kısa olursa kibr ü kîne olur (Kısa olursa kibirli ve kinli olur) Mekr ile hîleye hazîne olur (Aynı zamanda çok hilekâr olur) İtidâl ile ola çü kâmet (Eğer orta boylu ise) Ana rahmet nişânıdur hikmet (Hikmet ona rahmet işaretidir) 29. İbrahim Hakkı, Marifet-name, c.3, s.153
Kıyafet İlmi ve Kutadgu Bilig de Kıyafet İlmi /Fizyonomi İzleri 299 efkârını tamamen bilmektedir. 30 Bu sebeple bilhassa yönetici makamında bulunan insanların dış görünüşleriyle de halkın beğendiği ve onlar üzerinde etki yapan bir fizyonomiye sahip olmaları gerektiği görüşü üzerinde durulur. Yusuf, sadece yöneticilerin bu görünüşe sahip olmalarıyla yetinmez, onların yanında görev alan insanların da aynı ya da benzer özelliklere sahip olması gerektiğini belirtir. 
Yusuf un: Tanrı, kimi bey olarak yaratmak isterse, ona önce münasip tavır ve hareket ile akıl ve kol kanat verir. (b.1934) ifadesi, firaset-nâmelerde yer alan Allah, her mahlûka kendi tabiatına uygun bir suret giydirir. hükmüne ve yukarıdaki açıklamalara uygundur. Bey in (devlet başkanının veya âmirin) Yüzünü gören herkes, bakınca, onu sevmeli; memleketi ve halkı ona bakıp, güvenle yaşamalıdır. (b.2084)...güzelliği, bakan gözü sevgi ile parlatmalıdır. (b.2085) 
Bilgi nazarında boy un çok uzun olması makbul değildir; onun çok bodur olması da güzel düşmez. (b.2086) Onun için bey, orta boylu olmalıdır; orta boylu olması daha iyidir. (b.2087) Bey güzel yüzlü, saçı sakalı düzgün, yakışıklı ve orta boylu olmalı. (2083) Çünkü yukarıda da belirtildiği gibi kısa boylu kimseler hırçın ve kavgacı olmaktadırlar 31. Oysa bu özellikler bir yönetici için hiç de iyi vasıflar değildir. 
Firaset-nâme veya Kıyafet-nâmelerde bu ilim, hükümdarlık bilgisi arasında anılmaktadır. Yusuf Has Hacib in eserinin kahramanı olan Kün-Togdı da bu ilme sahip bir insandır ve çevresindeki memurlarını seçerken bu ilminden yararlanmaktadır. Mesela, Hükümdara kendisini arz eden ve onunla bir süre sohbet eden Ay-Toldı ya Hükümdarın verdiği karşılık şudur: -Ay-Toldı, seni gördüm; senin bu görünüşün, tavır ve hareketin beni sevindirdi. (b.594) 
Bilindiği üzere Ay-Toldı vezirdir ve Kutadgu Bilig de vezirden bahsedilirken Vezirin yüzü güzel ve düzgün. (b.2208) Doğru hareketli, mülayim tabiatlı olursa, ondan halka her vakit iyilik gelir. (b.2029) 32 Saçı sakalı düzgün olan 30. Ömer Nasuhi Bilmen, Kur an-ı Kerim in Türkçe Meali ve Tefsiri,Akçağ Yayınları, Ankara 1991,c.1, s Yüz ile ilgili olarak Batılı bilim adamlarından Alexis Carrel de şöyle der: Yüz, şuur faaliyetlerinden çok daha derin şeyleri de ifade eder. 
İnsanın yüzünden yalnız kusurlarını, meziyetlerini, zekasını, aptallığını, duygularını, en gizli itiyatlarını değil, vücut yapısını, organik ve akıl hastalıklarına istidatlarını da okumak mümkündür....gerçekten ayrı ayrı dimağ, hazım, teneffüs, kas bakımından farklı olan morfolojik tipler, aynı organik ve aklî hastalıklara maruz değildirler. İnce uzun boylu insanlarla, kısa ve geniş insanlar arasında büyük bir teşekkül farkı vardır. 
Uzun boylu astenik veya atletik tipler vereme ve erken bunamaya istidatlıdırlar. Kısa boylu geniş tipler ise deliliğe, şeker hastalığına, romatizmaya ve damla illetine istidatlı olurlar. Müşahade etmesini, görmesini bilen için, her insanın yüzünden onun beden ve ruh tarifini okumak mümkündür. (Bak. Alexis Carrel, İnsan Denen Meçhul, Çeviren: Refik Özdek, Yağmur Yay.,İstanbul 1975 s.84) 32. Konuyla ilgili (firaset ve ahlâk ilmi) kitaplarda Peygamberimizin, Hayrı güzel yüzlüden isteyin. hadis-i şerifi nakledilmektedir.
300 Ali Çavuşoğlu vezir heybetli olur... (b.2217) Yusuf, Ögdilmiş için de Soyu temiz, yüzü güzel ve huyu iyi idi. (b.1159) der. Diğer devlet görevlileri ve hizmetliler için de şu görüşlere yer verilir: Kumandanın, Namlı ve şöhretli olması ve adının yayılması için, onun cesur, heybetli, saçı sakalı düzgün ve mert insan olması lâzımdır. (b.2298) Kendisinden korkmaları için, onun kötülere karşı heybetli görünmesi; sevmeleri için de, yumuşak huylu kimselere iyi davranması lazımdır. (b.2299) 
Ulu Hacib in, yüzü ve kıyafeti güzel, saçı sakalı düzgün, erkek sesli ve açık sözlü olmalıdır. (b.2458) Yüzü ve kıyafetinin güzelliği onu sevdirir; huzura girip çıkarken, merdâne tavrı iyi tesir yapar.(b.2459) Saçı sakalı düzgün erkek haşmetli olur; insan temiz olursa hareketi de temiz olur. (b.2560) Onun yüzü göze güzel görünmelidir... (b.2464) Bu güzel yüzü görünce insanın yüzü güler; içi açılır ve canı zevk bulur. (b.2465) 
Elçinin, Yüzü güzel, kendisi yakışıklı ve saçı sakalı düzgün olmalı ve boy posça da insanlar arasında temayüz etmelidir.(b.2663) Aşçıbaşının, Yüzü, kıyafeti güzel, tavrı iyi, saçı sakalı düzgün, yakışıklı ve özü sözü bir olmalıdır.(b.2854) İçkici başının, Sâkîleri de hep genç ve güzel yüzlü olmalıdırlar. Yüzünde henüz tüy bitmemiş bu oğlanların yüzü dolun ay, boyu fidan, saçı kara ve görünüşleri tasvir gibi güzel olmalıdır. 
(b ) Kadehçi temiz ve güzel yüzlü olursa, içilen içki iştah ile içilir ve insanın içine siner. (b.2921) Yukarıda da işaret edildiği gibi Kıyafet ilminde insan yüzü önemli bir yere sahiptir ve kıyafet-nâmelerde verilen hükümlerin büyük çoğunluğu yüzle, yüzde bulunan uzuvlar ve özellikleriyle ilgilidir. İnsanın iç dünyasını bütünüyle yüzünden okumak mümkündür. 
Sevgisi, acıması, nefreti vb. bütünüyle yüze akseder. Bir insanın sağlığını, hastalığını ve istidatlarını da yüzünden okumak mümkündür. Çünkü yüz şuur hâlini ve iç bünyenin durumunu hilesiz bir şekilde dışarıya yansıtmaktadır. Yüzün rengi de vücut hormonlarının çalışması ve elektrolitler olarak bildiğimiz vücut sıvılarının durumuyla ilgilidir. Psikolojik durumla ilgili olarak yüzümüz belli bir şekil aldığı gibi, dokuların beslenme durumuna göre de belli bir renk kazanır. 
Gerek renk gerekse şekil itibariyle gözle ilgili hükümler de mensur kıyafetnamelerde önemli bir yer tutmaktadır. Hatta gözün ruhun kapısı olması, diğer organlardan farklı yönleri olması dolayısıyla onunla ilgili hükümlerde bir şaşma olmayacağı ifade edilir. Kutadgu Bilig de Seven insan yüzünden bellidir; ağzını açsa, sözünün manasında sevgi kendisini gösterir. Birinin sevip sevmediğini bilmek istersen, gözüne dikkat et;
Kıyafet İlmi ve Kutadgu Bilig de Kıyafet İlmi /Fizyonomi İzleri 301 sana doğru bakınca, gözünden belli olur.(b ) denilmektedir. Ayrıca, Güzel yüzü görünce insanın yüzü güler; içi açılır ve canı zevk bulur. İnsanda bu yüz güzelliği çok iyi bir şeydir; yüz güzelliği karşısında gözler parlar. (b ) görüşlerinden yüz ile insan psikolojisi arasında ciddi bir ilişki kurulmuş olduğu anlaşılmaktadır. 
Saçla ilgili, Erzurumlu İbrahim Hakkı nın: Kumral ise saç güzel / Sahibidir bî-bedel sözleri ile Yusuf un: Kumral güzeline bak ve onu kendine uğur tut, işin iyi olur; başka sözü bırak. (b.2468) sözü aynı kaynaktan beslendiklerini göstermektedir. Firaset ilmi ve bu ilim çerçevesinde yazılan eserlerde üzerinde durulan diğer bir konu ise insan tabiatının, yediği yiyeceklerle ilişkili olmasıdır. 
Kutadgu Bilig de konuyla ilgili şu ifadelere yer verildiği görülür: Ben senin tabiatını izah edeyim; bu ya kızıl, sarı, ak veya kara olur. Bunlardan her biri diğerine düşmandır; düşman düşmana yaklaşınca bu renkler ile ayırt edilir. Tabiatı mutedil tutmak için, insanın akıllı olması gerektir; uygun olan ne ise ancak o şeyler yenmelidir. (b ) Firaset-namelerde insan tavır ve hareketleriyle ilgili hükümler de bulunmaktadır. 
El kol hareketleri, yürüyüş tarzı, gülüş tarzı, sesi vb. kişinin kimliğini ele veren birer işaret olarak değerlendirilir. Kutadgu Bilig de bu tavır ve hareketler, eğitim ve annebabaların çocukları üzerindeki etkileri açısından ele alınır. Çünkü kıyafet ve firasetle ilgili eserlerin önemli bir amacı insanlara dış özelliklerin ve davranışların ne manaya geldiğini öğreterek buna göre kendi iç ve dış dünyalarına çeki düzen vermelerini sağlamaktır. 
Yoksa söz konusu dış özelliklerini söyleyerek bu özelliklerin iç bünyenin değişmeyecek durumuna işaret edip onları ümitsizliğe ve kötülüğe mahkûm etmek değildir. Yusuf Has Hacib e göre çocukların davranışlarıyla anne-babaların davranışları arasında çok yakın bir ilişki vardır. Firaset ilmi çerçevesinde de değerlendirilen bu görüşler şu şekilde ifade edilir: Çocukların tavrı, hareketi kötü ise, o kötülüğü baba yapmıştır; çocuğu iyi olmaktan mahrum eden odur. (b.1225) 
Çocukların iyi veya kötü olmalarına anne ve babaları sebep olur. (b.1486) Sonuç olarak diyebiliriz ki firaset ve kıyafet (fizyonomi) adı altında anılan ve gözleme dayanan bu eski bilim dalları çerçevesinde nakledilen görüşlere uygun olarak Batı da da pek çok kitap ve araştırma yayınlanmaktadır. Alexis Carrel in İnsan Denen Meçhul adlı eseri önemli bir örnektir. 
Yusuf Has Hacib gibi daha pek çok örneği olan kişilerin görüşlerinin, modern bilim adamlarının görüşleriyle bugün de uyum içerisinde olması onların ulaştığı kültür ve anlayış seviyesinin ne denli yüksek olduğuna bir işarettir. Örneğin; Yusuf Has Hacib in, eserinde insanların sahip olmaları gereken özelliklerinin başında bilgili olmaya yer vermesi; bilgisiz bir kişinin oturduğu
Ali Çavuşoğlu başköşenin gerçekte eşik olacağı, bilgili bir kişinin oturduğu eşiğinse başköşeye döneceği şeklindeki açıklamaları; yine aynı devirde Edip Ahmet Yüknekî nin bilgiyi kemik içindeki iliğe benzeterek tıpkı iliksiz insan gibi bilgisiz insanın da ölüden farkı olmayacağına dikkat çekmesi, o devirde ulaşılan yüksek kültür seviyesinin göstergeleri olarak değerlendirilebilir. 
Bu nedenle Firaset ilmi çerçevesinde, daha çok gözleme dayanan görüşlerin, halk tarafından her ne kadar yanlış değerlendirmelerin malzemesi olarak kullanılmış olsa da, kökleri çok eski çağlara kadar uzanan zengin bir birikime dayanan görüşler olduğu, yabana atılacak görüşler olmadığı söylenebilir. 
Bibliyografya Bâlî-zâde Mustafa Efendi, Kıyâfet-nâme, Nuruosmaniye Ktp. Başkan, Ali Rıza; The study of Physiognomy and The Kıyâfet-nâme of Seyyid Lokman Çelebi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara Carrel, Alexis; İnsan Denen Meçhul (Çeviren: Refik Özdek), Yağmur Yay.,İstanbul İbni Kesîr Tefsiri (Çevirenler: Dr. Bekir Karlığa, Dr. Bedreddin Çetiner), Çağrı Yay., 
İstanbul Kemaleddin Mehmed, Taşköprî-zade, Mevzuati l-ulum (Miftahü s-saade ve Mısbahü s-sıyade Tercümesi, Kayseri Raşid Efendi Ktp. Küyel, Mübahat Türker; Bir Türk Lehçesi Olan Uygurca ile Yazılmış Kutadgu Bilig in Şairi: İbni Sina nın Bir Öğrencisi, ERDEM, Ocak Macdonald, O.B.; Firaset, İA, Milli Eğitim Bakanlığı, 
Millî Eğitim Basımevi, İstanbul Osman-zâde Tãib, Ahlâk-ı Ahmedî, Süleymaniye Ktp., Raşid Efendi Bl. Seyyid Ali, Zahîretü l-mülûk, İstanbul Ün. Farsça Yazmalar Bl. Sivrihisarlı Şaban, Firaset-nâme, Nuruosmaniye Ktp. Taşköpri-zade Kemaleddin Mehmed, Mevzuâtü l-ulûm, Kayseri Raşid Efendi Ktp. 
İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercümesi ve Şerhi, Akçağ Yayınları Ankara. Yusuf Hacib, Kutadgu Bilig, çeviri: R. Rahmeti Arat, T.T.K.. Ankara Ömer Nasuhi Bilmen, Kur an-ı Kerim in Türkçe Meali ve Tefsiri,Akçağ Yayınları, Ankara (?), Zübdedü l-irfân fî Alâmâti l-ebdân, Süleymaniye Ktp., Basma Bağışlar. Bl.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...