29 Mart 2016

CEHENNEM DON BROWN




CEHENNEM 

KELEBEĞİN HAYAT SIRLARI




KELEBEĞİN HAYAT SIRLARI

ATATÜRK GERÇEK SESİ RIZA ŞAH İLE BİRLİKTE


ATATÜRK GERÇEK SESİ RIZA ŞAH İLE BİRLİKTE
Çok değerli bir kaynak ve Atatürkün sesi çok net. Atatürk & Rıza Sah Pehlevi & İnönü  
(76 yıl önce çekilmiş, hiç bilinmeyen,  manavda (??!!) bulunmuş eski bir film.) 
Historic film of Reza Shah found in Istanbul after 76 years
The first video in which Reza Shah the great talk with Kamal Ataturk , 
filmed in 1934 found accidentally in a fruit shop in Istanbul after 76 years. 

Rıza Şah, 1934 yılında filme Kamal Atatürk ile büyük bir tartışma, 
76 yıl aradan sonra İstanbul'da bir meyve dükkanda tesadüfen bulduğu ilk video. 

پس از گذشت ۷۶ سال ، فیلم یازدید رضا شاه کبیر از ترکیه و مکالمه او با کمال آتا تورک که در آن صدای رضا شاه نیز شنیده می شود بر حسب تصادف در شهر استامبول پیدا و از شبکه های تلویزیونی این کشور پخش شد .
آتاترک و رضا شاه کبیر


آنگونه که رسانه های ترکیه گزارش داده اند ، یکی از اساتید دانشگاه به نام” سامی شکر اوغلو” که برای خرید میوه به یکی از میوه فروشیهای استانبول رفته بود مشاهده می کند که صاحب مغازه سرگرم تراشیدن حلقه هائی از نگاتیو فیلم است . استاد دانشگاه بر حسب کنجکاوی از او دلیل تراشیدن فیلمیها را می پرسد . میوه فروش توضیح می دهد که با تراشیدن فیلمها و اضافه کردن ماده “استون ” به آن ، خمیری را درست می کند که از آن برای چسباندن تکه های فیلم استفاده می شود .
در این هنگام ، نظر استاد دانشگاه متوجه بر چسب یکی از حلقه های می شود که روی آن نام “آتا تورک ” نوشته شده بود. به میوه فروش پیشنهاد می کند که آن را به بهای حدود دویست دلار از او خریداری کند . میوه فروش که با شنیدن پیشنهاد استاد دانشگاه شگفت زده شده یود ، می گوید ” من باز هم از اینگونه فیلمها در انبار دارم ” . به این ترتیب حلقه های فیلمهای خبری قدیمی از جمله فیلم خبری سفر رضا شاه به ترکیه  از انبار میوه فروش خارج می شود و در دسترس رسانه ها قرار می گیرد .
لازم به توضیح است که بررسی سوابق انبار میوه فروش روشن می کند که این محل قبلا استودیوی یک شرکت  تولید فیلمهای خبری به نام ” ایپک” بوده که در آن سالها  فعال بوده است  .

متن گفتگوی آتاتورک و رضا شاه :
آتاتورک: خیلی مایه خوش‌بختی است که به ترکیه تشریف آوردید.
رضاشاه: من هم بی‌نهایت خوش‌وقتم که موفق شدم به آرزوی دیرینه‌ای که داشتم برسم.
آتاتورک: خیلی متشکرم. مدت‌ها بود که منتظر تشریف‌فرمایی شما بودم. حسرت دیدار شما را داشتیم و صمیمانه می‌گویم که خیلی خوش‌وقتم که بالاخره روز ملاقات رسید.
رضاشاه: شاید بدانید که چند سال پیش به نماینده شما عرض کردم که برای زیارت شما به ترکیه سفر خواهم کرد.
آتاتورک: خیلی ممنونم. خیلی ممنونم. دوستی ما خیلی قدیمی است و از سال‌ها پیش شروع شد. این، دوستی و آشنایی متقابل را بیش از پیش تقویت خواهیم کرد.
رضاشاه: شاید در گذشته غفلت شده‌باشد ولی امیدوارم در آتیه جبران شود.
آتاتورک: هیچ شک و شبهه‌ای ندارم و تمام ترک‌ها هم همین نظر را دارند.
برای مشاهده این فیلم روز آیکون زیر کلیک کنید .

AGONİ VE ATATÜRK NASIL ÖLDÜRÜLDÜ



AGONİ VE ATATÜRK NASIL ÖLDÜRÜLDÜ

Kitaplarıma ilişkin bilgiler.
Araştırmacı yazar Ogün Deli Atatürk'ün yanlış teşhis ve yanlış tedavi sonucunda öldürülmesini konu alan Atatürk Nasıl Öldürüldü ve AGONİ adlı iki kitap yazmıştır. 
Kitapları yazarken kendisi ile tanıştık. Az da olsa tıbbi katkıda bulunduk. 
Çünkü ben naçizane Atatürk'ün ölümcül hastalığının Alkolik Siroz değil SITMA olduğunu ilk defa Türkiye’de ortaya çıkaran hekimim. 
Atatürk yanlış teşhis gereği yanlış tedaviden 
( Cıvalı diüretikler kullanılmasından) dolayı erken vefat etmiştir. 
O günün şartlarında basit bir splenektomi ( Dalağın alınması) yapılabilseydi belki Atatürk’ümüz 5 yıl daha yaşayacaktı. Ancak bu gerçek Türk Milletinden Özellikle saklandı. Hala daha okul kitaplarinda  Fransız doktorlar tarafından uydurulan ( Siro de  alkholik ethilic  yani alkole bağlı SİROZ) tanısı ile öldüğü yazılıdır.  
Okul kitaplarında yer alan bu harici bedhahların uydurmaları artık Türkiye Cumhuriyetinin okul kitaplarından çıkarılmalıdır. Bu Türk Milletinin Atatürk'üne bir borcudur. Bu sonuç ödeninceye kadar hiç kimse Atatürk’e olan borcunun ödemiş sayılamaz. 
Op. Dr. Aytekin Ertuğrul
Dz. Tbp. Kd. Alb.
Eski; GATA Acil ser. Şef+Dz.K.K. Sağ. D. başkanı
İskenderun deniz hast. Baş Tabibi 
____________________________________
Date: Thu, 20 Feb 2014 12:26:02 +0200
Subject: Aagoni ve Atatürk nasıl öldürüldü? Kitaplarıma ilişkin bilgiler.
Ogün Deli
***
Aytekin Ertuğrul’un yeni kitabı çıktı.
24 Şubat 2013

EMEKLİ DENİZ TABİP KIDEMLİ ALBAY OPERATÖR DOKTOR AYTEKİN ERTUĞRUL ON İKİNCİ KİTABINI YAZDI
Emekli Deniz Tabip Kıdemli Albayı, Op. Dr. Aytekin Ertuğrul on ikinci kitabını yazdı. Kaynarcalıların yakından tanıdığı merhum Hasan Ertuğrul’un oğlu olan Kaynarca Belediyesi eski Fen İşleri Amiri Gültekin Ertuğrul’un da kardeşi olan Aytekin Ertuğrul, ‘Atatürk Yolunda Uyarmalar’ adlı kitabından sonra aynı kitabın devamı niteliğindeki ‘Atatürk Yolunda Uyarmalar 2’ ismiyle on ikinci kitabını yayımladı.
Togan Yayınları’ndan çıkan 135 sayfalık kitapta bütçe açıkları, bölücü hareketler, anayasa ihlalleri, laik eğitime saldırılar, hukuk devleti ihlalleri, insan hakları ihlalleri, yurtta ve dünyada barış ihlalleri, balyoz ve Ergenekon davalarına yer veriliyor.
Yazar Deniz Tbp. Kd. Alb. Op. Dr. Aytekin Ertuğrul 1943 yılında Rize Fındıklı’da başladığı eğitimini Rize, Tokat ve Gümüşhane’de sürdürdü. 1960 Yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdi. 1962 Yılında Deniz Kuvvetleri’ne katılan Ertuğrul, 1967 yılında Deniz Tbp. Teğmen olarak mezun oldu.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Sağlık Daire Başkanlığı görevinde de bulunan Aytekin Ertuğrul 1994 yılında emekli oldu. Biri aile hekimi uzmanı diğeri çene ve ağız cerrahisi diş hekimi olan iki kız babası olan Ertuğrul Emekli Subaylar Derneği Genel Yönetim Kurulu üyeliği ile TESUD Birlik Dergisi ve Kuvayi Milliye de Yeni Ufuklar dergisini iki yıl yayımladı.
Yazarın Gölcük, İskenderun ve Hatay yerel basınında ve Cumhuriyet Gazetesi’nde çok sayıda makalesi yayımlandı.
kaynarcahaber.com

***

ATATÜRK'ÜN ÖLÜ SEBEBİ SİROZ MUYDU? 
Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatının Türk milleti için kabulü çok zordur. Bugün dahi yapılan işlerin sonunda, cümlelere "Atatürk olsaydı..." diyerek başlayan insanlarımız bir çözüm arama yoluna gitmişlerdir. Bunun asıl sebebi ise Atatürk gibi bir şahsın Türkiye Cumhuriyeti Devletinin başına henüz gelmemiş olmasıdır. Bu derin boşluk henüz doldurulamamıştır.
Atatürk'ün hayatına ilişkin yazılan ve kitap haline getirilen eserlerin azlığı kadar yeni bilgilerin ortaya konulmaması ve gerekli araştırmaların yeteri kadar halka indirgenmemesi Atatürk ve düşünce dünyasında boşluklar oluştururken bir taraftan da hakkında asılsız haberler oluşturmak suretiyle (Bir boşluğu fırsat bilenlerce) manevi şahsiyeti yıpratılmaya çalışılmaktadır. Bu durum aslında üzerinde yaşamaktan büyük mutluluk duyduğumuz biricik ülkemizin sömürü haline getirmeyi planlayan, kökleri içerde ve dışarıda bulunan örgüt ve devletlerin, planlı ve programlı çalışmalarından oluşmaktadır.

ATATÜRK'ÜN ÖLÜM SEBEBİ SİROZ MUYDU?
Em. Dz. Tbp. Kd. Alb, Eski Dz. K.K. Sağlık Dairesi Başkanlarından Op. Dr. Aytekin Ertuğrul'un Atatürk'ün ölüm nedeninin "Alkolik siroz" olmayıp, sıtmadan öldüğünü, Emekli Subaylar derneğinin (TESÜD çıkardığı BİRLİK Dergisi'nin Ocak 1999 tarihli 119.sayısında açıklamıştır. Bu açıklamasından beş yıla yakın bir zaman geçmesine karşın bu konuda gerekli ve sorumlu makamların her hangi bir çaba içine girmemeleri düşündürücüdür. Bunun üzerine adı geçen yazar 10 Kasım 2003 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan yazısında da aynı konuyu işlemiştir.
Bu durum bizce, Atatürk'ün ölümcül hastalığı hakkında ne kadar sorumsuzca davranıldığının ve 67 sene milletimizden saklandığının bir göstergesidir. Bu bölümün sonunda, Atatürk’ün tedavisinde kullanılan ilaçlarla, majistral olarak yapılan reçetelerin tarihleri ve parasal değerleri İstanbul eczanesi arşivinden alınarak verilmiştir. İlk defa yayınlanan bu tarihi belgelerde, Sadece 1937 yılında 43 kutu kininin İstanbul eczanesinden Atatürk için alınmış olması, Atatürk’ün ölümünde sıtma hastalığının rolünü kesinlikle ortaya koymaktadır. Çünkü bu dönemde tedavi amaçlı olarak sıtma için Kinin'in yoğun bir şekilde kullanıldığı bilinmektedir.
Op, Dr,Aytekin Ertuğrul'a,Atatürk'ün tedavisinde kullanılan Salygran'ı sordum.
"Nedir bu salygran?" dedim,"Bu cıva içerikli bir ilaçtır" dediğinde bütün parçalar tamamlanmış oluyordu.Aşağıda Atatürk'ün vefatını alkole bağlayanlara bir cevap niteliği taşıyan bu yazıyı veriyorum;

Sevgili Ogün Deli'ye...
Atatürk'ün alkolik siroz'dan ölmediği artık herkesçe kabul ediliyor. Sizin ölüm nedenini araştırarak kitaplaştırdığınızı öğrenince senidim.
Atatürk'ün sıtma sonucu gelişen komplikasyonlar sonunda olduğu ve hastalığının alkolik siroz ile bir ilgisi bulunmadığı artık anlaşılmıştır.
Bu sonuca hocam Prof.Dr. Bedii Şehsuvaroğlu'nun "Atatürk'ün Sağlık Hayatı" adli paha biçilmez araştırmasına dayanarak vardık.
Atatürk, hayatında iki defa sıtma geçirmiştir. Bu nedenle tedavi amacıyla kinin, Atebrin gibi karaciğer ve dalağı yıpratan kullanıldığı kesindir.
Alkolün, siroz yapabilmesi için Prof, Dr, Sait Kapıcıoğlu bilimsel olarak şöyle demektedir;
"En az 10-15 yıl süre ile ve günde 3 bardak içilmesi gerekmektedir."
Oysa Atatürk hiç bir zaman bu derece içmemiştir. Prof Dr. Necip Berksan ise bu konuda şöyle demektedir.
"Atatürk Kurtuluş Savaşı yıllarında hiç içki içmemiştir... İçki içtiği zaman bile hareketleri ile konuşma düzeni hiç bozulmamış, fikir ve düşüncelerini gayet sağlıklı bir biçimde ortaya koymuştur. Bu gözlemle bırakınız Atatürk’ün sirozdan olduğunu, sarhoş olacak kadar bile içmediğini gösterir."
Atatürk'ün alkolik siroz olmadığının en önemli bulgusu da dalağın büyük olmasıdır.
İki defa sıtma geçiren bir kimsenin dalağı büyük ve karnında asit toplamış ise alkolik siroz tanımının yeri yoktur.
Yine hocam, Prof.Dr. Bedii Şehsuvaroğlu'nun araştırmalarına göre: "3 Ağustos 1938 tarihinde yapılan konsültasyonda karnında asit olduğu ve bu asit nedeninin "Evvelden Atatürk'ün çektiği Malarya (Sıtma) bir tesiri olmadığının katiyetle söylemek kabil değildir."denilmektedir.
Ayrıca "Hararetin yükselmesini yine aynı hastalıkla izah etmek kabildir" denilmektedir.
Tedavi olarak ateş düşürmek için piramidon verildiği ve kinin tedavisi önerildiği görülmektedir.

Bu raporda artık toksit olduğu için tedaviden kaldırılan Salygran (Civali Diüretik) verildiğide belirtilmektedir.

Bu durum karşısında herkes artık Atatürk'ün Alkoli Siroz'dan ölmediği gerçeğini kabul etmiştir.

Bu Veriler.Atatürk'ün SITMA’dan olduğunu kesinleştirmiştir..
18.02.2004
Dr.Aytekin Ertuğrul.
Kitap içinde belgeler. İlaç alımları. Raporlar. Tahlil sonuçları, Doktorların öz geçmişleri.
AGONİ "Atatürk'ün Ölümündeki Sır Perdesi" Yazılamayan Tarih. Ogün Deli.
Lazer yayınları.2004 Ankara.
AGONI: tıbbi bir terim olup can çekişme anlamına gelmektedir...
10 Ekim 1935 tarihi çok önemlidir, Türkiye Mason Cemiyeti kapatılmıştır.
Yarın bu konuda bilgi vermeye çalışacağım...
24.12.2005
Mustafa BALCI


Atatürk nasıl öldürüldü?
Ogün Deli



paylaşan: ogun_1969

ATATÜRK’ÜN ÖLÜMCÜL HASTALIĞI ALKOLİK SİROZ DEĞİL, SITMA İDİ

(Türk Siyasetçisinin el kitabını bitirmeden önce Atatürk’ün ölümü daha doğrusu ihmalle öldürülüşü konusunu kitabımıza eklemek ve Türk siyasetçisinin başöğretmeni o büyük liderimize ölümünü fırsat bilerek yapılan düşmanlığı da Tüm Türk Milletinin dikkatlerine sunmak gerekmiştir.)
Atatürk Alkolden Değil Sıtmadan Ölmüştür başlıklı Türkiye’de konu hakkındaki ilkyazımız BİRLİK (*) dergisinin Ocak 1999 tarihli119 sayısında yayımlanmıştır. Aradan tam 9 yıl geçmesine rağmen Tezimizin aksini savunan çıkmadı. Aradan geçen yıllarda konu kamuoyuna mal olmaya başlamış, daha derinliğine incelenmiş ve tezimizi doğrulayan  daha birçok delile ulaşılmıştır. Türk kamuoyu konuyu yakından izlemiş ve konu kamuya mal olmaya başlamıştır.
Bununla beraber Atatürk ün ölümcül hastalığı  hala daha ne yazık ki bazı küçük kesimlerde tartışılmaktadır. Bir şeyin tartışılması demek o şeyin  kesin doğruluğuna ulaşılamamış veya  açıklığa kavuşmamış olması demektir.
Ancak Atatürk’ün ölümcül hastalığı için bu genel kural doğru değildir. Bu konu kesinlik kazanmıştır. Yani Atatürk’ümüzün sıtmadan öldüğü kesindir. Ancak konu tartışılmakta ve yapılan yanlışta ısrar edilerek yaratılmış olan kargaşanın devam ettirilmesine çalışılmaktadır. NEDEN? Çünkü Atatürk Türk milletine önderlik etmiş ve  bir çağı değiştiren devrim yapmıştır. Bu devrimi yapan ve yaratan kişiye karşı devrimin mağlupları ve mağdurları (Dâhili ve harici bedhahlar) Atatürk için uydurdukları alkolik siroz iftirasından hala daha çıkar sağlama peşindedirler. Bu  nedenle de konuyu tartışarak yanlışın sürmesini sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu yanlışın devamında ısrarlı olanlara rağmen artık Türk milleti Atatürk’ün alkolik sirozdan değil de sıtmadan öldüğüne dair belge delil ve yayınlara kavuşmuştur. Özetlersek:
Kaynakça 2 de yayınlanan Agoni kitabı yayınlanmıştır. Ayni yazar Atatürk Nasıl öldürüldü adı altında bir araştırma daha yayınlamıştır. Hava kuvvetleri dergisinin Haziran 2004 sayısında, Cumhuriyet Gazetesinin 10 Kasım 2003 sayısında. Milliyet gazetesinin 13 Kasım 2002 sayısında makale ve görüşlerimiz  yayımlanmıştır. İnternet’te Atatürk, alkolik siroz ve sıtma sözcüklerini Google veya yahoo dan ararsanız çeşitli yayınlara kaynaklara rastlarsınız. 
www.TAMindir.com ve www.ogundeli.com adreslerine girerseniz konuya ait bir kısım çalışmalara ve tartışmalara ulaşırsınız. Türk milleti artık Atatürk’ün sıtmadan öldüğünü öğrenmiş ve kabul etmiştir.  Bunun aksini savunmak boş bir gayrettir. 
Daha önemlisi Atatürk sıtma sirozu olmasına karşın alkolik siroz diye yanlış teşhis konuldu-ğundan tedavisi de eksik ve yanlış yapılmıştır. 
Basit bir splenektomi (Dalağın çıkarılması) uygulanma-mıştır. 
Karındaki sıvıyı boşaltmak amacıyla saligran (Cıvalı diüretik) kullanılması bugün için geçerli teda-vi yöntemi değildir. Artık uygulamadan kalkmıştır.
Önce Atatürk’ün sıtmadan öldüğüne dair delil-lerimizi tekrar sıralayalım. Bu konuda en yetkili ve güvenilir kaynak Prof. Dr. Bedii Şehsuvaroğlu'nun kitabıdır. (1)
Adı geçen kitaba göre Atatürk iki defa sıtma geçirmiştir. Samsun’a çıktığı zaman da sıtma nedeni ile Dr. Refik Saydam ( Tabip Bnb.) Sonra Sağlık Bakanlığı ve Başbakanlık yaptı) tarafından tedavi edilmekte idi. 3 Ağustos 1938 tarihinde Atatürk’e aşağıdaki doktorların katılımı ile büyük ve önemli bir muayene ve konsültasyon yapılmıştır. Konsül-tasyon Heyeti: Dr. Bergaman, Dr. Epinger, Dr. Neşet Ömer İrdelp, Dr. Nihat Reşat, Dr. M. Kemal Öke, Dr. Mehmet Kamil, Dr. Süreyya Hidayet, Dr. Abramaya ve Dr. Akil Muhtar. Yapılan konsültasyon özeti aşağıdadır.
Atatürk’te asit yapmış siroz hali bulunduğu bunun nedeninin evvelce iki defa geçirdiği sıtma-nın etkisinin ve payının bulunmadığının söylene-meyeceği, Hastanın ateşinin yüksekliğinin aynı hastalığın varlığı ile izah edilebileceği, Karaciğerin kosta (Göğüs kafesinin alt kenarı) kenarlarını geçtiği dalağının büyük olduğu tespit edilerek aşağıdaki tedavi önerilmiş ve uygulanmıştır.
1-  Karındaki asit saligran şırıngaları ile gideril-meye çalışılacaktır.
2-  2-3 defadan sonra karından ponksiyon yapılacaktır.
3-     Ateş için piramidon verilecektir.
4-     Kinin tedavisi yapılabilecektir
5-     Hafif müsekkin ilaçlar verilecektir.
6-     B vitamini verilecektir.
Bu tespitler Atatürk’ümüzde mevcut olan sirozun daha evvel geçirdiği sıtma ile ilgili olduğu hususunda bir tereddüt bulunmadığını göstermektedir. Bu nedenle de kinin tedavisi uygulanmıştır. Atatürk için 1937-38 yılları içinde İstanbul eczane-sinden 42 kutu kinin alındığı belgelenmiştir.(2)
3 Ağustos 1938 de sıtma sirozu olan bir insanın  3ay bir hafta sonra alkolik siroz olması mümkün değildir. Ayrıca dalağın büyük oluşu da kesinlikle alkolik siroza uygunluk göstermediği gibi alkolik sirozun olmadığının bir delilidir.
Prof. Dr. Sait Kapıcıoğlu Güncel Gastroente-roloji dergisinin 1997 Ekim sayısında aynen şunları yazmaktadır.(3): “Türk halkı Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk’ün alkole bağlı siroz hastalığından öldüğünü bilir. Çünkü sirozun alkolden olduğuna inanır. Oysa bunun doğru olmadığı bu günkü bilgilerimize göre oraya çıkmıştır... Alkol içmeye bağlı siroz olma riski; en az 10-15 yıl, günde rakı biriminde 3 bardak ve her gün içilmesi koşulu ile olabilir. Oysa Atatürk bu sıklıkta ve sürede içmiyordu. Ülkemizde çok daha fazla alkol tüketilmekle birlikte alkole bağlı siroz hemen hemen sıfıra yakındır.”
Bilim artık Atatürk’ün  ölümcül hastalığının alkolik siroz olabileceğini kabul etmemektedir.
GATA  da uzun yıllar Halk Sağlığı Küsüsü başkanlığı yapmış olan Prof. Dr.(E) Tbp. Kd. Alb Necip Berksan aynen şöyle demektedir. “Atatürk Kurtuluş Savaşı yıllarında hiç içki içmemiştir. Bu kendisinin ne kadar ciddi bir devlet adamı olduğunu gösterir. İçki içtiği zaman bile hareketleri ve konuşma düzeni hiç bozulmamış, fikir ve düşüncelerini gayet sağlıklı bir biçimde ortaya koymuştur. Bu gözlemler bırakınız Atatürk’ün siroz olacak kadar içmesini, sarhoş olacak kadar bile içki içmediğini gösterir. Atatürk’ün alkolik sirozdan öldüğü hususu Atatürk’e uygun olmayan bir yakıştırmadır.”(5)
Dr. Eren Akçiçek Atatürk’ün Sağlığı Hastalıkları ve Ölümü adlı kitabında(4) Atatürk’ün sağlık takvimini yayınlamıştır. Bu takvime göre konumuzu ilgilendiren saptamalar şöyledir.
•        1896  Manastır Askeri idadisine (Ortaokuluna girişi ve sıtmaya yakalanması)
•        20-22 Eylül 1915 Sıtmadan yatması
•        28 Ağustos 1918 Nablus’ta sıtmanın nüksetmesi
•        20 Eylül 1919  Atatürk’ün Sivas’ta sıtmasının nüksetmesi
Görülüyor ki Atatürk’ün birden fazla sıtma geçirdiği konusunda da bir tartışma yoktur. Aksine bir genel kabul vardır.3 Ağustos günü bu hususu teyit ederek tedavi uygulanan bir hastaya 10 Kasım günü alkolik sirozdan ölüm raporu verilmesinin bilimsel ve tıbbı bir karar olamayacağı değerlendirilmekte ve raporu verenlere hayretle bakılmaktadır.  Hatta Atatürk’ün ölüm raporunu imzalayan Türk doktorlarının 3 Ağustos konsültasyonunu yapanların Dr. Asım Arar hariç tutulursa ayni kişilerin olduğunun saptanması daha da hayret verici bir tespittir. Bu doktorlar 3 Ağustos’ta sıtma dedikleri Atatürk için 10 Kasım günü alkolik sirozdan öldüğüne dair rapor vermişlerdir. Atatürk gibi Türk milletinin tarihinde çok önemli bir yeri olan Dünya tarihinde de önemli bir devir açan bu büyük insanın  karşıtları ülkeler, devletler ve bunların doktorlarının ve hatta dâhildeki işbirlikçilerinin Atatürk’ün ölümünün sıtmadan ileri gelmesine karşın alkole bağlanmasıyla manevi kişiliğinin zedelenmesini amaçladıklarını söylemek pek akıl dışı bir sav değil tam aksine aklın ve bilimsel düşüncenin bir sonucudur. Türk hükümetine, Kuva-yi milliyeci Türk siyasetçisine  bir görev düşmektedir. Artık  bu yanlışı okul kitaplarından da çıkarmak. 

KAYNAKÇA:
1-     Prof. Dr. Bedii Şehsuvaroğlu: Atatürk’ün Sağlık Hayatı. Hür Yayınları 1981- İstanbul
2-     Ogün Deli: Agoni: Lazer Ofset Yayınları. Ankara 2004
3-     Güncel Gastroenteroloji Dergisi: Ekim 1997 277 sayısı
4-     Dr. Eren Akçiçek:  Atatürk’ün sağlığı Hastalıkları ve Ölümü. İzmir Güven Kitapevi 2005
5-     Kuva-yi Milliyede Yeni ufuklar. Kasım -Aralık 1998- 277 sayı
(*) BİRLİK Dergisi: TESUD Türkiye Emekli Subaylar Derneği yayın organı
17 07 2010
Tahsin Mayatepek'in Mu Kıt'ası İle İlgili Yazışmaları 
Mustafa Kemal Paşa’yı An(la)mak

ÇAĞDAŞ İSLAM PDF KİTAP-ALİ MERAD



ÇAĞDAŞ İSLAM 

ALEVİLİK ANSİKLOPEDİSİ

ALEVİLİK ANSİKLOPEDİSİ
Merhaba Erenler
Alevilik Nedir?
Alevilik İnançları
Hz.Muhammed (saa)
Ehlibeyt Kimdir?
Oniki İmam
Zamanımızın İmamı Kimdir?
Alevilik ve Sünnilik Üzerine
Alevi Kaynakları
Sahabe Hakkındaki İnancımız
Önemli Şahsiyetler
Ozanlar ve Şiirler
Dua ve Ziyaretler
Kuran-i Kerim ve Tefsir
Hadis Deryası
Alevi Rüya Tabirleri Külliyatı
Aile ve Evlilik
Ehlibeyt Ahlâkı
Tıp ve Sağlık
İbretli Öyküler
Kerbela Kokulu Çocuklar İçin
Araştırma İnceleme
Sıkça Sorulan Sorular
İftiralar - Eleştiriler
Bidatler & Yalanlar
Önemli Siteler

FIKHIN DÖRT TEMEL KAYNAĞI

Daha önce de değindiğimiz gibi biz fıkıhta dört temel kaynağı tanımaktayız:
 

1) Kitabullah: İslam ilim ve hükümlerinin ana kitabı ve en ileri belgesidir.
2) Hz. Resulullah (s.a.a) ve masum Ehl-i Beyt İmamlarının (a.s) sünneti.
3) Masumun görüşünde kenetlenecek bir ulema ittifak ve icması (yani bu icma, masumun görüşünü ortaya çıkarabilecek nitelikte olmalıdır).
4) Aklî delil: Maksat kat'i olan akli delildir. 

    Kıyas ve istihsan gibi zanni akıl delilleri hiçbir fıkhi meselede bizce geçerli değildir. Bu nedenle de bir fakih, kitap ve sünnette hükmü apaçık belirtilmemiş olan bir konuda kendi görüş ve fikrine göre bir maslahata karar verecek olursa bu kararı "ilâhî hüküm (şeriat hükmü) olarak ilan edemez (çünkü bu, Allah'ın değil onun kendi görüşüdür). 
 

Aynı şekilde şeriat hükümlerini bulabilmek (keşif) için zannî kıyaslar ve benzeri (salt mantıklama ve ihtimallere dayalı) yöntemler bizde caiz değildir. Ama insanda mutlak anlamda yakîn hasıl olursa, yani mesela zulmün kötü olduğundan; yalanın, hırsızlığın ve ihanetin kötü ve çirkin olduğundan emin olma ve bunlarda yakine varma gibi bir yakin ve emin olma durumu hasıl ederse işte ancak o zaman bu "muteber akıl" hükmünde olur ve "Aklın hükmettiği her şeye, şeriatta hükmeder" hükmü gereğince şeriat hükmü sayılır.
Gerçekten ibadi, siyasi, iktisadi ve içtimâî mevzularda mükelleflerin ihtiyaç duyacağı hükümler için elimizde Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamlarından (a.s) yeterince hadis ve rivayet mevcut olup o tür "zannî deliller"e sığınmamıza hiç gerek yoktur. Hatta "mustahdese" meselelerde, yani zaman geçtikçe insanoğlunun hayatında boy gösteren mevzularla (çağdaş konularla) ilgili hükümlerin çıkarılması  için gerekli genel hüküm ve usullerin Kitapta ve Hz.Resulullah'ın ( s.a.a) sünnetiyle masum Ehl-i Beyt İmamlarının (a.s) kelam ve siyerinde mevcut olduğuna ve bu nedenle de bizim zannî delillere yönelmemizin hiç gereği olmadığına inanmaktayız. Yani o genel hükümlere müracaat edildiğinde "mustahdese" (zamanla ortaya çıkan çağdaş) konularla ilgili hükümler kolayca çıkarılabilmektedir. Bununla ilgili detaylı açıklamalar için başvurulabilecek kaynak eserler mevcuttur.[164]

İnançlarımız, Mekarim Şirazi

----------------
[164]- Bkz: El- Mesâil-ul Mustahdese: Ayetullah Mekarim Şîrâzî

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...