21 Aralık 2012

SONSUZ BOŞLUK




SONSUZ  BOŞLUK

 Bugün yine yalnızdım
 Sensiz ,kimsesiz ,
ıssız kişiliğimle
 Elimde çayım oturuyordum balkonumda
Yine yalnızdım Belki de hep öyle kalacaktım...
 Seni unutmak acı veriyor bana istemesem de
 Düşünüyorum yalnızlığı
 Bulamıyorum cevabını
 Çünkü sen yoksun
Yine yalnızdım Belki de hep öyle kalacaktım...
 Kitabım ,çayım ve yalnız kendi kimliğimleydim o gece
 Evet evet yalnız kendi kimliğim
Peki neden? Yine yalnızdım
Soruyorum doktoruma ,deliriyorum hergün hergece...
 Çünkü sen yoksun
 Bir tek ben mi böyleyim acaba?
Neden bunu araştırmıyorum?
 Neden sormuyorum insanları bir kenara çekip cevabını?
Yoksa istemiyor muyum?
 Belki de korkuyorumdur
 bir tek kendimin yalnız olmasından
Neden bu kadar çok korkuyorum ki yalnız olmaktan?
 Beni bırakıp gittiği için mi?
Yine yalnızdım
Belki de hep öyle kalacaktım...


-----------------------------------------------------------------------------

DENİZ FENERİ

BANADA YOL GÖSTERSENE DENİZ FENERİ
Bana da yol göstersene, Deniz feneri,
Denizi istiyorum hepsi bu,
Bu o kadar zor mu?
Zor mu baharın ilk güneşiyle yanmak,
Kadehleri,
Şerefe tokuşturmak bir akşamüstü,
Tabelalara bakmadan yani,
Birkaç yüreği harmanlayacak,
Bir yer bulmak,
Ve savrulmak,
Nereden nereye bilmeden,
Huzur kumsalında,
Çakıltaşlarına karışmak,
Kumlara adını yazmak mesela,
Ya da uçsuz bucaksız ufuklara,
Oldu olası başka şey görmemiş,
Bir mendireğin gözüyle bakmak,
Ağların kokusuna ağlamak,
İçin için,
Yollarca yol,
Dağlarca dağ,
Saatlerce zaman olmak,
Sönme! ..yolumu aydınlat,
Susma! söyle;
Sevmek bu kadar zor mu ha? 

Bu kadar zormu be deniz fener

ÖLMEYEN SEVGİ






voir l'image en taille réelle
Genç adam elinde bir buket çiçek, sahile koşarak geldi...
Gözleri şöyle bir sahilde gezindi, aradığını göremeyince
ilk gördüğü banka oturup sevdiğini beklemeye başladı. Ellerinde
her zamanki çiçeklerden vardı. Sevgilisinin en sevdiği çiçekler bunlardı.
Kırmızı, kıpkırmızı, kan kırmızısı güller... Sanki dalından yeni koparılmış
gibi tazeydiler, buram buram kokuyorlardı, sevgi kokuyor,
aşk kokuyor en önemlisi de özlem ve hasret kokuyordu güller...
Hepsinin üzerinde damlalar vardı. Sanki ağlıyor gibiydiler.
Genç adam güllere baktı, sanki onlarla konuşuyormuş gibi,
"Neden ağlıyorsunuz, bakın ben ne kadar mutluyum" dedi.
Az sonra sevdiğini göreceği için kalbi deli gibi atmaya başlamıştı.
Ne zaman onu düşünse, onunla buluşacağını hayal etse
kalbi aynı böyle yerinden çıkacakmış gibi oluyordu.
Senelerdir birbirlerini sevmelerine rağmen ikiside sevgisinden
hiç bir şey kaybetmemişti.. Onları hiç bir şey ayıramazdı...
Ne hasret, ne ayrılık, ne de ölüm...
voir l'image en taille réelle

Genç adam telaşla saatine baktı. Sevdiği yine geç kalmıştı,
1 dakika geç kalmıştı. Üstelik o, sevdiğini bekletmemek için dakikalarca
önce koşarak geliyor, onu beklemeyi bile seviyordu.
Ama sevdiği her zaman bunu yapıyordu. Devamlı kendisini bekletiyordu.
Herkesin bir kusuru olurmuş diye düşündü...
Gözlerini önündeki uçsuz bucaksız denizlere dikti. Denizin sonu
yok gibiydi, tıpkı sevdiği kıza karşı olan aşkı gibi denizinde sonu yoktu.
Sonsuzluğa uzanıyordu. Aslında bugün onlar için çok özel bir gündü.
Kendi aralarında söyleneceklerdi. Delikanlı önce bunu sevdiğine açmış,
sonrada gidip iki yüzük almıştı. Bu kadar önemli bir günde bari
onu bekletmemeliydi.. Ama alışmıştı artık beklemeye, zararı yok
biraz daha beklerim diye düşündü. Güllerin yaprakları
nedense hala yaşlı idi. Bir türlü anlamıyordu onları.
Her şey bu kadar güzelken neden ağlıyorlardı ki?
voir l'image en taille réelle
İşte az sonra sevdiği gelecek, ona sarılacak, kucaklaşacaklardı...

Sonra söz yüzüklerini takıp, evliliğe ilk adımlarını atacaklardı.
Genç adam öyle heyecanlıydı ki sevdiğine kavuşmak için can atıyordu...
Martılara baktı, birbirleriyle oynaşıp, uçuşan martılara... Ne kadar güzel
dansediyorlardı havada. Tekrar saatine baktı genç adam.
Endişelenmeye başlamıştı. Sevgilisi yine geç kalmıştı, hem de çok...
Bu kadar geç kalmaması gerekiyordu. İşte her gün burada buluşmak
için sözleşmiyorlar mıydı? Her gün sahilde, martılara bakarak,
denizin onlara anlattığı masalları dinleyerek birbirlerine sarılıp
hasret gidereceklerine söz vermiyorlar mıydı?
O zaman neden gelmemişti yine??...
voir l'image en taille réelle
Aklına kötü düşünceler gelmeye başladı. Hayır.. hayır.. olamazdı.

Sevdiğine bir şey olamazdı. Onsuz hayat yaşanmazdı ki...
O ölse bile devamlı benimle yaşar diye düşündü genç adam.
Bunun düşüncesi bile hoş değildi. Gözlerini yere indirdi. Gözyaşlarını
kimsenin görmesini istemiyordu. Zaten nedense etrafındaki insanlar
ona sanki kaçık gibi bakıyorlardı. Rahatsız olmaya başladı bakışlardan.
Artık bıkmıştı... Yine sevgilisi geldi aklına.. Neden gelmedi acaba
diye düşünmeye başladı. Gözlerini kapattı. 7 sene oldu dedi.
7 senedir her gün bu sahildeydi, sevdiğini bekliyordu.
Daha fazla dayanamadı. Kalbi parçalanacak gibi oluyordu.
Gözlerinden bir damla daha yaş güllerin üzerine damladı...
voir l'image en taille réelle
Yine gelmeyecek galiba, en iyisi ben onun evine gideyim diye mırıldandı...

Hiç olmazsa gülleri her zamanki gibi yanına koyar, ona vermiş olurdu...
Genç adam ayağa kalktı. Sevdiğiyle buluşmak üzere, yeşil tepenin
ardındaki kabristana doğru yürümeye başladı...
Sami Güzel
voir l'image en taille réelle
Hazırlayan Ali Ahmet şanal

YOLLARDA KENDİNİ ARAYAN ADAM

YOLLARDA KENDİNİ ARAYAN ADAM




Bir kayıbım yollarda kendini arıyan , gecelere esir düşmüş bir aşık belkide yüreği kanıyan ....

Nere baksam hüzün akar bazen bir yüzden bazen geceden kimi zaman gökyüzünden....

Yollardayım yine ardından düştüğüm , istemezdim  gözlerindeki parıltının ardından aksın çeşmesi göz pınarlarının , istemezdim üzmeyi bir gece 


Dünyalara küsüpde hiçbişeylere karıştım ,  bilmezsin geceler nasıl çeker içine bilemezsin , gözyaşlarım nasıl kaybolur karanlıklarda , kanlı bıçağım deşerken bedenimi , kör olmuşta  kesmek istemez sanki ,  görenler korkupta kaçar beni bir ruhum belki kendinden  habersiz sığmazım yollara taşarım yüreğim gibi şaşarım.... 

Bir hiçim belki kimse bilmez ki hem , belki bir hayalim bu dünyada var olduğunu sanan bir ölüyüm belki diri diri mezarlarda yatan....

Yaşıyorum anlam bulamadığım anlam katamadığım bir dünyada yaşıyorum aklımda bir sürü soru işaretleriyle dolaşırken titriyor ellerim seni anarken.... 


Nasıl bir sevdaki diye sormayın sakın , karadır yüreğim gözlerimde gizlenmiş çileli hayatım ağlarım hergün ağlarım da .....

Her yeni gün senle başlar dünyamda rüyalarımdan kalmadır belki , seni düşlerim 24 saat ne haldedir ne yer ne içer ağlarmı gülermi acaba yanında biri varmı aklındaki düşünceler neler peki beni düşünürmü onu
düşündüğümün milyonda biri kadar peki birgün o da sever mi benim onu sevdiğim gibi ?.... 


Üstüme akar sürüsü insanın , açtır iki cümle söze , kime baksam hüzün akar gözlerden , derdim yetmez kendime bazen karışırım dertlere , yüreğimdeki yaralar büyürde dünyaları alırım gözlerimden ,akar hüznüm yara aldığım yerden akarda tükenir takatim bir bilsen sensiz ne haldeyim....

Her köşe başında ağlaşır birileri kimi aşktan yana kimi maddiyattan kimi vatandan milletden yana yaralı yaradana karışır isyanları damla damla akarken gözlerinden hayatları.... 


Ben hiçbir yerlere ait olamamanın verdiği acı ile yanıp kavrulurken şu dakikalarda ,şimdi dersin ki herşeylerin varken ya ben neylerim yaban ellerde kimsesizken , kalmışsa ellerim anadan babadan kardaştan ayrı düşmüşsem bir şehre akarken gözlerimden hüznün yaşları neylerim 
böyle bir dünyayı......

Peki düşündün mü hiçbiryerlere ait olamamak nasıl bir duygudur? 


Peki düşündün mü anan bacın kardeşin ölürken bile hiç bir duygu hissetmemek nasıldır... 


Sordun mu kendine giderken ardından ağlarmı diye...

Düşündünmü niye neden nasıl diye 


Düşünüyorum giderken ardından bakıp bakıp duruyorum kaybolurken ufukta , ağlıyorum karanlıklara karışırken gidişinle ardından , giderken 
benliğim senle kimsesiz kalıp da yollara düştüğüm de göçüyorum bu alemden aklımda hayalinle hıçkıra hıçkıra.... 


Endekslenmişse hayatın aşk yoluna , aşk sana yakın ama uzaksa , sevdiğinin derdi sana dert olurken için yanıp yanıp kavrulurken şehir üstüne çökerde kimseler seni anlamazya ezilir kalırsın onca yükün 
altında da derler sana neyin eksik ki yaşadığın dünya da... 


Bir yudum sevgiye açken..........

Paylaşmak vardı birde seni istemeye istemeye...... 


Çıldırasım gelirdi dünyaları yıkasım.... 


Mutluluk nerde diye düşledim hayatımı sorguladığım 
şu dakikalarda senin yanındayken mutluydum bir de
ölümü arzularken....

Yaşamaksa yaşadığım... 


Hayatsa aldandığım 

Gözlerinden ağladığım.....

GÖKYÜZÜ




SEVDA AĞACI








İSMİNİ KOYAMADIĞIM ŞİİR





İSMİNİ KOYAMADIĞIM ŞİİR

Ne çok severdim usanmadan saatlerce yazmayı
Kalbimin sesi olurdu önümdeki kağıdım elimdeki kalemim
Yüreğim akardı mürekkeple birlikte kağıda
Şimdi olmuyor yazamıyorum çok sevdiğim şiirleri


İçimde büyüyen boşluk izin vermiyor
Beklide son bahar hazan ve hüzün mevsimi
İçimdeki boşluğun sebebi
Yaşanan yaprak dökümü sararan yapraklar

Kanatır ya insanın yüreğini

Ama benim yüreğim artık kanamıyor
Hislerimi mi yitirdim ben
Sanki ruhumu saran bir buz dağı var
Mutluluktan yerinde duramayan kalbim


Oda gitmiş beni bırakmış habersizce
Sol tarafımda duygusuz bir kitle durmakta
Umutlarım gizlenmiş karanlık dehlizlerde
Karargah kurmuş beynimde bir kurt kemirmekte
Bin bir soru işareti attığım her adımda


Başım önümde gözlerim yerde
Yüzüm yok ki dünyaya bakmaya
Boğazımda iki el günahlarım sıkmakta
Yaşamak hataydı yasakları karşı koyamadım
Kapıldım gittim rüzgarına umarsızca


Şimdi Bekliyorum idam sehpasında
Hakkım olan cezayı ipimin çekili verilmesini
Cehaletime yenik düşüp akıp gittim
Şimdi ne kaldı bana Ne haldeyim
Benliğimi yitirmişim habersizce
Gururumu satmışım aşk denen yalana
Ne farkım kaldı
Başlayıp beğenmediğim buruşturup attığım şiirlerimden


Bende buruşturulup atıldım bir kenara
Sevgiyi dolu dolu yaşarken
Ne değişti
Anlamıyorum bana sulan sorumluluktan mı acımaktan mı
Her zaman suçlu bendim


Her şeyin sorumlusu yine benim
Yok mu kader denen bir olgu hayatımızda
Yasak kapıları o açmadı mı bana
Yasak meyveyi bana o sunmadı mı
Şimdi nerede niçin yalnızlık üşütüyor beni


Anladım ki hayatım bir hamballıkmış
Boşuna taşımışım bir çok duyguyu
Nefes almak artık ağır gelir oldu
Uykularımı esir aldı karabasanlar
Mutlu olduğum rüyalarımı da çalmışlar


Kalan geçmişe ait sahte gülüşler dudaklarımda
Kapatmışlar tüm çıkış yollarımı
Karşımda kocaman bir dağ aşamadığım
Yenik düştüm yalanlara günahlara
Zaman artık umutları gömüp
Umutsuzluk denizinde boğulma zamanı
Bende bırakıyorum kendimi
Günahlarımla hatalarımla adlanılmışlığımla hiçliğe

MAVİ MAVİ SEVDİM SENİ







BÜYÜKLERİN,GEÇMİŞİN MEKANINA, ÜMMET-İ MUHAMMEDİN HAYRINA


BÜYÜKLERİN,GEÇMİŞİN MEKANINA,

ÜMMET-İ MUHAMMEDİN HAYRINA

Be yarenler dinleyin benim sözümü!
Çekin zikri İlahi Kelimetullah Uğruna!
Hakka bağlasana dostum sen özünü!
Çekin zikri İlahi Kelimetullah Uğruna!

Ne güzel yaratılmış Alem düşünsene!
Özenle dizilmiştir her şey fikir etsene!
Tüm varlık haykırırıyor Onu anlasana!
Çekin zikri İlahi Kelimetullah Uğruna!


Dost,rahmet ve şefkata müstehak olmak için;
Cina Bostanlarında leziz bostanlar yemek için;
Orada Hannandan Surei Rahmanı dinlemek için;
Kelimei Tevhit çekin İlahi Kelimetullah Uğruna!

Evvel,Ahir ismlerinin daim söylemi rahatlatır bizi;
Takvada görmekliğim olsun hemen dostlarım sizi;
Yarattıklarını tümünü sevelim,Allah korusun sizi;
Kelimei Tevhit çekin İlahi Kelimetullah Uğruna!

Baki ismini mütemadiyen diyelim ömrümüz uzun olsun;
Mani ismiyle hareketlenelim kötülüğe Kahhar engel olsun;
Muğni ismini bitevi diyelim fakirliğe Kayyum barikat kursun;
La İlahe İllallah diyelim dostlarım İlahi Kelimetullah Uğruna!

Cami isminden toplanma kıymetinini biliben Ya Mümit diyelim;
Allah razı olsun bizden biteviyen Ku'an okuyalım Ya Hay diyelim;
Kur’anı okuyalım yarenler ,11 harfi sevab alalım Ya Sehit diyelim;
La İlahe İllallah söyleyelim dostlarım İlahi Kelimetullah Uğruna!

Ceza vermeyelim kimseye hemen affedelim;
Dostlar her konuda Peygamberi örnek alalım;
Kötü huylardandan vazgeçelim Ya Mucit diyelim;
Kuran okuyalım dostlar İlahi Kelimetullah Uğruna!

İşçinin alın teri eşitini hemen verelim Ya Adil diyelim;
Adaletten bigane kalmayalım Ya Malikül Mülk diyelim;
İhsanlarda bulunalım cömerd olalım Ya Melik çekelim;
Sünnete gidelim yaren,haydi İlahi Kelimetullah Uğruna!

Kur'andan ayrma Allahım bizi,Rafi ismin hürmetine ;
Rahmetine ve dostlarına kat Rauf ismin hürmetine ;
Bütün kullarını hidayet eyle,Mukıt ismin hürmetine ;
Kuran okuyalım dostlar İlahi Kelimetullah Uğruna!

Dolsun gönlümüze muhabbetin,Muız ismin hürmetine ;
Erittir,arınsın günah defterimiz Kabız ismin hürmetine ;
Bırakma,nefsimize bizi bize Kayyum ismin hürmetine ;
Namaz kılalım dostlar nolur İlahi Kelimetullah Uğruna!

Nimetlerine layık et Yarab bizi, Gani ismin hürmetine ;
Yaşlılarımıza merhametli et bizi Mani ismin hürmetine ;
Heran kendini andır bize Mennan,Cami ismin hürmetine ;
Allah diyelim dostlarım ne olur İlahi Kelimetullah Uğruna!

Enel Hak desek,Hallacı Mansur gibi Melik ismin hürmetine ;
Yunus Emre gibi Tabtuğ'a yaar olsak Halik ismin hürmetine ;
Yusuf(AS) gibi satılsak, Zel Celali Vel İkram ismin hürmetine ;
İllallah diyelim dostlarım ne olur İlahi Kelimetullah Uğruna!


Şu Alemin nizamı haykırmakta seni kullarına Seni Ya Musavvır ;
Cihan duramaz ki ayakta Yarabbi Emrin olmaz ise Ya Hannan;
Emrinle tabiat alemi iyi davranır insana Ya Hannanı Mennan;
Kelimei Tevhit diyelim dostlar nolur İlahi Kelimetullah Uğruna!

Şu mevsimleri incelemek yeter Seni bulmaya Ya Halık;
Tüm sobalar kurulsa yetmez kışı ısıtmaya Ya Kahhar;
Yaz mevsiminde Emrin olmazsa donarız Ya Kayyum;
Allah diyelim dostlarım nolur İlahi Kelimetullah Uğruna!

Cami ismin ile toplanırız ve bir araya geliriz Ya Mümit;
Ku'an okur,infak edersekde razı olursun bizden Ya Hay;
Kitabını okuyanı 11 harfi sevab ödüllendirirsin Ya Sehit;
Kur’an okuyalım dostlar nolur İlahi Kelimetullah Uğruna!

Ceza vermezsin hemen,mühlet verirsin zalim kuluna Ya Vacit;
Kötü huyundan vazgeçen kulunu sıfırlarsın günahına Ya Mucit;
Kitabına sarılanlar kurtulurlar,kurulur Cinan Bostanına Ya Muiz;
Kur’an okuyalım dostlarım ne olur İlahi Kelimetullah Uğruna!

Emek zay etmez,kulun çalışma karşılığını verirsin Ya Adil;
Hak etmeyene vermessin, çok adaletlisinYa Malikül Mülk;
İhsanlarına,keremine ulaşmak mümkün değildir Ya Melik;
Kur’an okuyalım dostlar nolur İlahi Kelimetullah Uğruna!

Ayırma emrinden ve Kur'anından bizi Ya Rafi;
Rahmet Deryana dahilen dostlarına kat Rauf;
Bütün kullarını hidayet eyle nolursun Ya Mukıt;
Hu diyelim dost nolur İlahi Kelimetullah Uğruna!

--------------------------------------------------------------------------

MÜNÂCAT AFFET RABB’İM... AFFET.



İnsan!.. Kur’an-ı Kerim’deki bazı âyetlere göre,
Allah; insanı halifesi, vekili, bütün yaratılan mahlûkatın şahidi ve kendisini bilsin tanısı diye,“eşref-i mahlûk” olarak yarattı. 

Yine, Kur’an’a göre; kendisini büyük bir varlık gören, fakat; aslında aciz, hırsına düşkün, sabır ve tahammülü zayıf; azı Cennet’lik ve de çoğu Cehennemlik olan, insan!.. 
Çoğunlukla; Şeytanın, avanesinin, cinlerin ve nefsinin oyuncağı haline geldi. Tövbe etmediği sürece de günah bataklığı içinde, çırpındı.. durdu... Benim de “insan” olma sıfatım dolayısiyle, yukarıda sadece bir kısmı sayılan bu müsbet ve menfi özelliklerin tamamı, elbetteki; bende de, bulunmaktadır, 
İşte yukarıda sayılan; Şeytan ve zürriyeti, şeytanlar ile akraba zürriyeti cinler, şeytanlaşmış insanlar ve nefsimin, beni; boş 
bulunduğum bir anda ve insan şeytanlarından birinin de kışkırtması ile öyle, büyük bir suç işledim.. öyle, büyük bir günaha girdim
ki!.. Uzun zaman, affolma ümidimi ve benliğimi bile yitirdim, tüm dayanaklarımı kaybettim ve korkunç bir boşluğa düştüm, tarifsiz elemlere, üzüntülere gark oldum... 
Çok zaman sonra.. “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Çünkü Allah, tövbe edilen tüm günahları affedebilir.Zümer
suresi, ayet 53 ve ANCAK, KİM TÖVBE EDER VE İYİ İŞ YAPARSA, ALLAH ONLARIN KÖTÜLÜKLERİNİ İYİYLİKLERE 
ÇEVİRİR.ÇÜNKÜ ALLAH, GAFÛR VE RAHİMDİR.” Furkan 70 ayet-i kerimesi ve de bir Hadis’i Şerif’deki, “Allah (C.C.)
buyuyor ki:hiçbir günah; BEN’den büyük olmadığı için, bütün benliği ile pişman olup da; tekrar ayni suçu işlememek üzere BEN’den af ve mağfiret dileyenin (şirk koşma hariç) bütün günahlarını affederim..” müjdesi ile karşılaştım ve kendime gelip.. sonra da; belki, benim ve benim benzerim “AF İSTEYENLERİN” affıma vesile olur ümidi ile “diğer bazı keffaretlerin haricinde; bir de, aşağıdaki; “ AFFET, RABB’İM!.. AFFET... “ MÜNÂCAT”ını (şiirini-duasını- yakarışını) yazdım. Bu“AF ve MAĞFİRET ” duama, siz de eşlik eder; siz de, yaptığınız hatalar ve günahlarınız için benimle beraber TÖVBE ve bir de aşağıdaki duanın okunmasında bana eşlik eder misiniz? Bu teklifime, ne der ve ne düşünürsünüz? Siz de, geçmiş günahlarını; şöyle gönülden bir tövbe ve istiğfar eder misiniz?

MÜNÂCAT

AFFET RABB’İM... AFFET. 

Aklımın, mantığımın; tutulduğu bir anda, 
Bir gaflet sırasında ve zayıf bir anımda;
Nefsim; şaha kalkıp da, beni savurduğunda,
Sinirlerim kabarıp, çakmak- çakmak çakınca;
Şeytanlar ile cinler, etrafımı sarınca,
Alev, alev dolaşan.. “bu güç, nedir? Kanımda!..”

Sürç-ü lisan’ımın sebebi!.. Korkunç bir hiddet,
Birden başladı, birden gelişti.. bu felâket;
Vücudum oldu, bir “ateş topu!.” Gel de, sabret...
En Büyük KUTSAL’a(!), küstahça.. ettim ihanet;
Bilemedim.. Nasıl başladı, gelişti.. bu dert,
En büyük suçu işledim!.. “RABB’İM, SEN; beni, affet...”

Bir şimşek çaktı.. tepeden, tırnağa.. fethetti,
Bütün zerrelerimi;, teker, teker inletti;
Bu günahım, bana; nefsimi, padişah etti,
Ruhum, bir tutsak oldu! Vicdanımsa kahretti;
Belim, iki büklüm; dizimde dermanım bitti,
Birden, neye uğradım?.. Ben. “Bu, nasıl bir dertti?..”

Eyvah!.. Çaresiz bir illetin firâkındayım,
Cehennem’lere savrulmanın şafağındayım;
Hangi kapıya gidip, tokmağını çalayım,
Bu suçdan kurtulmam için, nasıl yalvarayım;
Çünkü; “affı güç bir GÜNAH ile başbaşayım,”
Bu, “taşınmaz yük” ile; “Ya! Ben nasıl yaşarım?..” 

Keşke!.. Hiç, doğmayıp da; Dünya’ya, gelmeseydim,
Ben, benden geçip; zelil duruma, düşmeseydim; 
Bütün “şer güçleri”ne de, hizmet etmeseydim,
TÖVBE!!! “Bu seferde; ben, RAHMAN’ı bilemezdim;”
RAHİM’den; belki! “AF” müjdesini alamazdım, 
Sonuçta: “ALLAH’U EKBER’i, kavrayamazdım!..”

SONSUZ OLAN AFFIN’LA; birden, aklıma geldin,
“Günahları, sevaba; tevil eden, YALNIZ SEN’sin;”
Kul’u, affetmek, SEN’in Hakkın.. Çünkü: SEN, RABB’ sın,
Böylece; affolan kul, yaptığından utansın!..
Nefsin; hatasını, bir daha tekrarlamasın;
Ben, şimdi; her zerrem ile, “affına muhtacım...” 

Kul’lar; hata edip, suç işler.. günaha girer,
Göze görünmez güçler! Kuluna, yardım eder; 
Kulun. “Şimdi çarersiz. SEN’den, bir yardım bekler,”
Bu çapdaki günahı! Ancak, “ALLAH affeder,”
SEN; affettiğin an, bu kulun “ BAYRAM’a eder”
Af’fa kavuşmanın sevinciyle, “SECDE eder...” (inşaAllah)

İBRETLİK BİR HİKAYE



Delinin biri camiye girer, belli ki namaz kılacak. Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer-dolanır.Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider..
Az sonra sırtında bağlanmış odunlarla tekrar gelir camiye ve tam namaza başlamak üzere olan cemaatle birlikte saf tutar.. Ama sırtındaki odunlarla güç bela bitirir namazını.
Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses vs. derken, tabii cemaat de rahatsız olmuştur bu durumdan.. Nihayet biter namaz, bitmesine ama her kafadan bir ses çıkar..
Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlamıştır bile.. İmama kadar ulaşır sesler, hafiften tartışmalar…
İmam aynı mahalleden, bilir az çok garibin halini, şefkatle yaklaşır meczubun yanına ve der ki:
“Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?”
Bunu duyan meczub melül-mahzun, ama manalı bir bakışla sorar “Âdetiniz böyle değil mi?” “Ne âdeti?!” der Hoca..
Cemaat da toplanmış, merak ve şaşkınlıkla olayı izlemektedir o sıra..
Der ki meczub bu kez:
“Hocam ben namaz kılmak için girdim camiye, şöyle kendime uygun bir yer ararken içeridekilere baktım, gördüm ki herkesin sırtında bir şeyler var. Zannettim ki adet böyledir, ben de şu odunları yüklendim geldim işte, neden kızıyorsun?
Kızacaksan herkese kız, tek bana değil! Hoca şaşırır: “Benim sırtımda da mı var?” der.. “Evet” der meczub, “Hepinizin sırtı yüklü!”..
Cemaatte ise hafiften “deli işte!” manasına,bıyık altından gülüşmeler başlamıştır..
Meczub bu kez öne atılır ve tek tek cemaati işaret ederek, saf bir çocukça, heyecanla bağırır:
“Bak bunun sırtında mavi gözlü bir çocuk, bunda kocaman bir elma ağacı vardı.. Bunda kırık bir kapı, bunda bir tencere yemek, bunda kızarmış tavuk, şunun sırtında yeşil gözlü esmer bir hatun, bununkinde de yaşlı annesi vardı!..” Sonra iki elini yanlarına salar başını sallar ve umutsuzca; “ Boş yok, boş yok hiç!..diye tekrarlar. O böyle söyleyince, herkes dehşet içinde şaşkınlıkla birbirinin yüzüne bakar! Aynen doğrudur dedikleri çünkü;
Kimi doğacak çocuğunu düşünüyordur namazda, kimi bahçesindeki meyve ağaçlarını, biri onaracağı kapıyı, diğeri lokantasında pişireceği yemeği.. Biri açtır aklında yiyeceği tavuk, birinin sırtında sevdiği kadın, diğerinde de bakıma muhtaç annesi vardır.
“Peki söyle bakalım bende ne vardı?” der, bu kez endişeyle
Hoca.. O da der ki: “Zaten en çok da sana şaştım hoca! Sırtında kocaman bir inek vardı! Meğerse efendim, hocanın ineği hastaymış, “öldü mü ölecek mi?” diye düşünürmüş namazda… “
Harâbât ehlini hor görme sakın, defineye mâlik viraneler var.” Bildirince bildiren, yüreği olan görü elbet..

EY İMAME




love-dhikr
Bir aşk hikayesiydi bu vuslatı ertelenen yada farkedilemeyen bir hasret yumağı
bir gün dayanamadı dile geldi ELHAMDÜLİLLAH taneleri
Ey imame dedi
ne durursun başımda senden sağa gidince “Sübhanallah” sürünüyor berimdeki, “Allahûekber”diyor ötemdeki senden sola gidince yine bana değmiyor hiçbiri benim hasretimi gören yokki ortada kalakalmışım, ne Sübhanallah deyiyor yüzüme ne de Allahûekber
neylesin şimdi bendeki tüm taneler boynum bükük,  hasreti yakar durur içimi bir el tutuverse beni,  dindirse bu  özlemi aşk ile, dedi…
SÜBHANALLAH ve ALLAHÛEKBER taneleri duyunca bunu, onlar da seslendiler
ey imame,doğru söyler Elhamdülillah taneleri senden başladı zikre her eline tesbihi alan ne yönden gidilirse gidilsin, ortaya hiç düşmedi bizdeki kimse farkedemedi bu güne kadar ondaki hasreti, aşkı, özlemi yâ imame, çekil aradan! tek farkedilmeyen ondaki aşk mı sanırsın?tek onda mı var sanırsın asırlık hasret? hiç bizdeki hasreti düşünen oldu mu bir kere de?-?yandıkça yandık başta kalıp,
değemedik aşk ile hû yananların elinde Elhamdülillah diye herbiri birbirine hasret tanelerin âhlarıyla bakakaldı imame tesbihteki tüm yaslı taneciklere haklıylardı öyle bir sınır çekmişti ki onların başında durarak her iki tarafta hasret ve sevdalı kalmışlardı birbirlerine yanyana olup da birbirine hiç kavuşamayan bu yaralıların derdine derman olunmalıydı…
sonra vâv halinde dediki;ey ortada kalıp sağına soluna özlem yüklü taneler  ey en başta durup da ELHAMDÜLİLLAH sürünmediği için yaslı taneler gitmemi istiyorsunuz vuslatınız için çünkü sizler hasret ve sevdalı kalmışsınız birbirinize peki beni hiç düşündünüz mü birkere de
ben tek başıma yanıp kül olurken hepinizin hasretiyle size sürülen kelâmlardan teki bir defa yüzüme değmedi ki

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...