16 Aralık 2012

EY İNSANOĞLU DÜŞÜN


EY İNSANOĞLU DÜŞÜN 

Ey insanoglu düsün! Neden yaratıldın? Şu alemde neden varsın? 
Neden üstünsün?Cinlerden , Meleklerden ,Her şeyden ÜSTÜN olarak bütün alemlerde? Bütün yerler,B ütün gökler, ve Sonsuzn görünenŞu kainat, hepsi senin icin
yaratımadımı? Hepsi bir ,bir,,,,,,,VE sen en üstün değilmisin? ve sen Allah için yaratılmadınmı?Yaratılanların en güzeli sen değilmisin? Evet neden mutlu değilsin ?
Neden nefisini terbiye etme yönüne gitmiyorsun? Neden seytanın oyunlarına ve tuzaklarına boyun eğiyorsun? Neden senin yaratılaşının yegane ve tek kuderetli MELİKİ OLAN YÜCE ALLAH'ın sana farz olan emirlerini yerine getirmen için
peygamberi MUHAMMED MUSTAFA s.a.v.aracılığıyla ALLAH KELAMI KURAN-I KERİM değil..? EY insanoglu düsün! Bizlere ne zamandan beri müslümansınız diye sorduklarında dediğimiz şey Elhamdülillah KALU-BELA'dan beri müslümanız diyoruz. 
Acaba KALU-BELA günü Allah’a ne söz vermişiz ki biz o günden beri müslümanız demişiz. İşte o gün Allahu – teala bizlerden ARAF suresi 172.Ayete  MAİDE suresinin 7.Ayetlerine göre Adem oğullarını sırtlarından zürriyettlerini çıkartmış ve onların Ruhlarından RAD suresinin 21.ayetine göre Dünya hayatını yaşarken Allah’a SIRAT-I MUSTAKİM  üzerinden SEYR-Ü SÜLÜK isimli bir yoculukla VUSLAT edip Allah’a ulaşıp hidayete ermeleri hususunda bir misak almış Erenlerin hepsi ruhlarını yaşarken Allah’a ulaştırmayı dilemişler ve Allahu-teala da onların bir dileğiyle ŞUARA suresi 13. ayete göre ruhlarını kendisine ulaştırmayı garanti etmiş. Erenlerin ruhu Allah’a yaşarken erdiği için onlara eren demişiz. Allahu-teala KALU BELA günü nefsimizden de 
MÜDESSİR suresinin 38-39-40.ayetlerine göre muhtevasında bulunan hastalıklardan arınma temizlenme hususunda yemin almış Fizik bedenimizden de Allah’a kul olmak hususunda YASİN suresi 60-61. ayetlere göre  AHD almış. 
ENAM suresi 152. ayet Allah’ın ahdini ifa edin diyor. 
Allahu-teala bu sözlerimizin tümüne birden AHD Allah'ı diyor. 
 
AL-İ İMRAN suresi 76. ayette 
Allah ın AHD'ını yerine getirin buyuruyor. 
 
AL-İ İMRAN suresi 77. ayette 
 
Allah ın AHD'ini az bir değere satanların kıyamet günü hiçbir nasiplerinin olmadığı 
 
onlar için elim bir azap olduğu buyurulmuş.
 
Nebiler Sultanı Hz.Muhammed Mustafa S.A.V Efendimiz buyuruyor: 
Hiç şüphesiz Allah size emânetleri ehline teslim etmenizi 


 ALLAH a teslim etmemizi ) 

ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. 
Allah size ne güzel öğüt veriyor. 
"Şüphesiz Allah işitir ve görür" (Nisa 58). 

Ebu Dâvud, Sünnet 19, (4728). 
ALLAH bizileri kendisine kul olalim ve teslimleri gerceklesdirelim diye yarattı 
Nasılmı? birtek dilekle ALLAH`a ulaşmayı dileyecegiz 
ve Ona ellerimizi açıp dua edecegiz, Sahabeler gibi,


Sahabenin yaptığı dua: 

Bu DUA her derde devadır bütün sıkıntıarı ortadan kaldırır 
Maddi ve manevi. 

Samimi bir kalb ile okununca 
(yani kalbten icten okumak istemek lazim)defalarca tercübe edilmisdir)



BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Ya Rabbî! Kâlu belâ'da Sana söz verdik ölmeden önce Sana ruhumuzu, fizik bedenimizi, Nefsimizi, İrademizi ulaştıracağız, teslim olacağız diye ALLAH'ım, yeryüzüne geldik, sözümüzü unuttuk. Ne olur Rabbim ölmeden önce ruhumuzu Sana ulaştır, bizleri amenû olan kullarından yap, Sıratı Mustakim üzerinde yürüyen kullardan eyle, Sen bizi Sana erdir Senin dostun yap, kalplerimizi Sana çevir, engelleri kaldır, mühürleri aç, kalbimizden ,Senin en yakın kullarından yap, tağutun elinden kurtar, yanlış ilimden bizi koru, uzaklaştır. Rabbim en çok kimi seviyorsan, onun sevgisini kalbimize ver, Rabbim acı bize nefsimizin eline bırakma, kalbimizi Sana çevir, Sana yönelt ve Seni istettir bize, kalbimize indir duamızı, Rabbim Sen herşeye kaadirsin. 

Amin Amin Amin Salâvat el fatiha.


"Evet, dediler" anlamında bir akaid ve Kur'anî terim. Bu terkiple Yüce Allah'ın insanları rubûbiyet ve ulûhiyetini tanık kılarak onlardan buna dair söz almasıyla ilgili olay kastedilir.

Bu olayla ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Rabbin, Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onları kendilerine şahit tutarak; ‚Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' (demişti). ‚Evet (buna) şahidiz,' dediler. Kıyamet günü: ‚Biz bundan habersizdik' demeyesiniz." (el-A'râf, 7/172).

Allah'ın insanlardan bu şekilde söz alması, Arapça telaffuzuyla "Kalu belâ" şeklinde halk arasında yaygınlaşmıştır.

Kur'ân-ı Kerim'de olay, Yahudilerden "Allah'a karşı sadece gerçeği söyleyeceklerine dair Tevrat üzerine söz alındığı" ifadesinden sonra sözkonusu edilmektedir. Böylece Allah'ın ulûhiyyet ve rubûbiyetine dair bütün insanlardan söz alınmış olduğu da hatırlatılmış olmaktadır.

Allah Teâlâ'nın insanlardan söz almış olması ne anlama gelir? Başka bir ifadeyle olay temsîlî midir, yoksa vakit midir? Gerçekten Allah insanları toplayıp onlarla âyette zikredildiği gibi karşılıklı konuşmuş mudur?

Müfessirler bu konuda iki görüş ileri sürmüşlerdir. Halef dediğimiz hicrî üçüncü asırdan sonra gelen âlimler genelde olayın temsîlî olduğunu söylemişlerdir. Şöyle ki:

Bu anlatılanlar temsilîdir. Yoksa, Allah ile ruhlar arasında böyle bir soru ve cevap olayı cereyan etmiş değildir. Ancak noksanlıklardan münezzeh yüce Allah, insanoğluna verdiği akıl ve idrak vasıtasıyla bütün kâinatın rabbı olduğunu, ayrıca birliğine delâlet eden tabiî deliller aracılığıyla yaratıklarına sanki: ‚Benim sizin rabbiniz olduğuma ve benden başka ilah bulunmadığına şehadet edin' demiş, onlar da hal lisanıyla: "Evet sen bizim rabbimizsin ve senden başka ilah yoktur, " demişlerdir. Insanların Allah tarafından mükemmel bir şekilde donatılarak bilgi ve marifet sahibi kılınmaları ve böylece Allah'ı rab olarak bilmeleri, şehâdet ve itiraf anlamındadır. Kur'ân ve Sünnette, Arapların dil üslûbunda bu şekilde sembolik anlatımlar çoktur. Meselâ Allah'ın yere hitabı, bir de onların cevap vermelerini anlatan şu âyet de böyledir: "Isteyerek veya istemeyerek (varlığa) gelin, dedi. ‚Isteyerek geldik' dediler"(Fussilet, 41/11).

Bu görüşte olanlar, "Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar, sonra ebeveyni onu yahudileştirir veya hristiyanlaştırır veya mecûsileştirir" (Buhârî, Cenâiz, 92; Ebû Dâvud, Sünnet, 17) hadisinin de görüşlerini destekledığını söylerler (Kurtubî, el-Cami'li Ahkâmi'l-Kur'ân, Beyrut 1965, VII, 314; Mahmut Hicâzî, Furkan Tefsiri, çev. M. Keskin, Istanbul 1988, II, 365).

Selefin görüşü ise, olayın sembolik değil, hakikat üzere olduğu şeklindedir. Allah, insanların hepsini babalarının sulhlerinden çıkarıp onları amellerine göre kümelere ayırdı. Onlara insan suretini, konuşma ve düşünme kabıliyetini verdi. Sonra onlardan söz aldı ve kendilerini buna şahit tutarak bazı görüşlere göre şahit tutulanlar meleklerdir: "Ben sizin rabbiniz değil miyim?" diye sordu. Onlar da: "Evet (sen bizim rabbimizsin)" dediler. Sonra Allah; "Hesap gününde bizim bilgimiz yoktu" diyerek mazeret ileri sürmeyesiniz diye yerleri, gökleri ve babanız Adem'i bu konuda şahitlik etmeğe çağırıyorum. Benden başka ibadete layık birinin bulunmadığını iyice belleyin. Bana herhangi bir şeyi ortak koşmayın. Verdiğiz bu sözü size hatırlatacak peygamber ve kitap göndereceğim dedi. Buna bütün insanlar: "Şehadet ederiz ki, rabbimiz ve ilâhımız sadece sensin, senden başka rab ve ilah yoktur" diye cevap verdiler.

Allah, insanlardan bu ahdi aldıktan sonra onları yok etti.

Bazıları, -ki halk arasında da yaygın olan budur- insanların Allah'a bu şekilde söz vermelerinin ruhlar âleminde gerçekleştiğini söylerler. Bu görüşün hiç bir mesnedi yoktur.

Konuşmanın nasıl meydana geldiği ve meselenin incelikleri bizim için gaybtır. Gaybın nasıllığı üzerinde durulmaz. Nassların bildirdiği kadarıyla yetinmek gerekir. Aslında bu gibi meseleler üzerinde aklî değerlendirmeler yapsak bile kesin bir sonuca varmamız mümkün değildir. Ayrıca belli bir karıne bulunmadıkça nassları te'vil etmemiz, ya da temsili olduklarını söylememiz de tutarlı bir tavır değildir.

Alimler, olayın ne zaman meydana geldiği konusunda da ihtilaf etmişlerdir. Ancak temsilî olduğunu söylemeyenlerin tamamı, bu olayın Hz. Âdem hayattayken meydana geldiği konusunda ittifak etmişlerdir.

Müşriklerin çocuklarının, büluğ çağına ulaşmadan ölmeleri durumunda Cennete gireceklerini söyleyenler, "Kalu belâ" âyetini delil göstermişlerdir. Çünkü çocuklar, büluğ çağına erinceye kadar, geçmişte Allah'a verdikleri ahid üzerinedirler Ancak büluğ çağından sonra, bu ahdin artık bir etkisi kalmamaktadır (Kurtubî, a.g.e., VII, 317).

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...