16 Aralık 2019

MARİFETNAME

MARİFETNAME

HOŞGÖRÜDEN YOL AYRIMINA ERMENİLER



HOŞGÖRÜDEN YOL AYRIMINA ERMENİLER

BUYUK IHANET ERMENI KILISESI VE TERÖR


EFSANELERİN İSTANBUL'U FETİH VE FATİH

Fatih Sultan Mehmet

EFSANELERİN İSTANBUL'U
FETİH VE FATİH
Efsaneler, insanın kendisiyle, ailesiyle, toplumla, din ve Allah’la ilgili olan düşüncelerinin oluşup sistemleşmesinde önemli rol oynarlar.
Halk, efsanelerden güç alır. Günlük olaylardan toplumun tamamını derinden etkileyen tarihi hadiselere kadar efsaneler hayatın içindedir. Yeri gelince bir efsane, okul dışı eğitimde önemli bir “örnekleme aracı” olarak kullanılır. Allah’ın varlığı ve birliği hususunda şek ve şüphenin yerinin olmadığı anlatılırken hemen Allaha isyan eden birinin nasıl taş kesildiğini izah eden bir efsaneye başvurulur.
Bu yolla anlatıma güç katılmış olur.
Efsaneler gerçekliğine inanılan anlatılardır. Efsanenin teşekkül zamanı, anlatılma zamanı ve anlatılanların yaşandığı zaman aynı paralelde olmayabilir. Efsaneler tarihi gerçeklikten beslenirler.Tarihi şahsiyetler efsanelerin konusu olabilir, ama efsaneler bire bir tarih değildir.Herhangi bir hadiseyi gerçekçi kılmak için gerçekleştiği söylenen zamanla, yerle, şahıslarla ve tabi ki olayın gerçekleşme süreciyle ilgili aktarımlar arttırılır. Bir olayı gerçek planından
uzaklaştırmak içinse zamanda belirsizlik, mekanda genişlik sağlamaya yarayacak bir üslup seçilerek, şahıs unsurunda tipleştirme, olay aktarımda ise sadelik tercih edilir. Bu anlamda efsaneler ne masal kadar gerçek dışı ne de gerçek kadar gerçektir.
Efsanelerin önemli bir fonksiyonu da sahiplenmeyi sağlamadır. Adına efsane anlatılan şahıs, tarihi şahsiyetinin ötesinde efsanevi bir kimlikle de sahiplenilmeye başlar. Adına efsane anlatılan mekan artık sıradan bir mekan olmaktan çıkar, bu anlamda kutsiyet kazanır. Efsanelerin kahramanları masallarda olduğu gibi olağanüstü varlıklardan oluşmaz, ama efsaneler varlıklara olağanüstülükler kazandırır. Efsane insanı taşa, taşı insana çevirebilir.2
Sosyal bilimlerde mutlak, sabit ve herkesin üzerinde anlaştığı tanım ve sınıflandırma olamayacağı düşüncesiyle belirli bir efsane tanımı yapmak yerine efsanelerin konumuzu yakından ilgilendiren temel özelliklerine dikkat çekerek değerlendirmelerini yapmaya çalışacağız.
Halkbilimciler tarafından tarihi, mitik ve etiyolojik olarak üç tematik efsane kategorisi ortayakonulmuştur, ama pek çok efsanenin bu sınıflandırmanın dışında kaldığı görülmektedir. Alman folkloristler, efsane türü ile elgili olarak “bilme” ve “inanma” çekirdeklerini öne çıkarmışlardır. Bu defa da kronik gerçekliklerden türetilen tarihi efsanelerde olduğu gibi olağanüstü memoratlardan türetildiği önerisiyle bir tür olarak efsanenin [fabulate) durumu zayıflatılmış oluyor. Halk bilimcilerin ortak görüşlerine göre efsane, sanatsal olarak formüle edilmiş, üçüncü bir şahsa anlatılan ve geçmişte ya da tarihsel geçmişte kurulmuş geleneksel bir hikaye ya da anlatıdır. Aslında gerçek değildir ancak anlatıcı ve dinleyicileri tarfından gerçek olduğuna inanılır. Bu ortak görüşlerde de tartılabilecek yanlar vardır.
BİZANS CEPHESİNE GÖRE İSTANBUL’UN KURULUŞU EFSANELERİ
MELEK TARAFINDAN KURULAN ŞEHİR
“Rum bilginlerinin rivayetlerine göre Aziz Konstantinus bir çok gemi kadırga ile Roma’dan Yunanistan’a yani bugün İstanbul’un bulunduğu yere gelmiştir. 0 sırada Tanrının bir meleği görünerek ona: “Burada yerleşmelisin, fakat şimdi atından inme, arkana bakma ve atını, yola çıktığın yere sür” dedi. Atından inmeyip yarı gün boyunca atını sürdü.
sonra ata bindiği yere yaklaştı. O zaman başını döndürüp baktığında, arkasında adam boyu bir duvarın yükselmiş olduğunu gördü. O andan itibaren nereye dönüp baksa, yola çıktığı yere kadar duvar yerinde durmayıp yirmi adım veya daha fazla aralıkla onu takip ediyordu. Sonradan sık sık boşluğu doldurmak için gayret edildi ve üstü örüldü ise de duvar durmak bilmiyordu ve denize doğru gidiyordu. Bu Rum inanışına göre duvar yani İstanbul’un surları melek tarafından inşa edilmişti. Bu sebeple İstanbul kutsaldır. İmparatorun başındaki taç da ilahi birtaçdır. Onu melek gökten Aziz Konstantin’e getirmiştir. Bu yüzden İstanbul İmparatorundan daha saygı değer hiç bir imparator yoktur.4
Bizans, kahinler: İstanbul’un ilk kurucusu Byzas’dır. Efsaneye göre, Poseidon’un ve Deroes’in oğlu olan Bizas, İstanbul hava lisinde doğmuştur. Diğer bir rivayete göre Argos’dan veya Megara’dan gelen göçmenlerin reisi idi. Megaralılar kuracakları yeni şehrin mevkiini tayin etmesi için Delphi’de Apollon mabedinin kahinine (Pitya5) müracaat etmiş ve ondan yeni şehri “körler memleketi”nin karşısına kurmalarını bildiren bir cevap almışlardı. Cevaptaki “körler” ile Halketon (Kadıköy) halkı kastediliyordu; zira onlar (Heredot’a göre 17 sene önce) buralara gelmiş ve İstanbul’un halen bulunduğu en uygun mevkii göremeyerek Halkedon şehrini kurmuşlardır.
TÜRK CEPHESİNE GÖRE İSTANBUL’UN KURULUŞ EFSANELERİ
Evliya Çelebi’nin ifadesine göre ilk kurucu Adem Peygamber, onun ardından da Hazreti Süleyman’dır. Peygamber efendimizin doğumundan 1600 sene önce Davut peygamber oğlu Hz. Süleyman. Kaf’dan Kafa, insanlar ve cinler, vahşi hayvanlar ve kuşlara hükmetti, ama batı tarafında okyanus içinde Ferenduz adında bir ada içinde Saydun adında şanı büyük bir padişah vardı, Hz. Süleyman’a baş eğmeyerek serkeşlik etmişti. Hz. Süleyman, ateş saçan kılıcıyla Kral Saydun’u katletti ve kızı Aline’yi nikahına aldı, Rum ellerine getirdi, ama Aline sürekli ağlamaktaydı. Hz. Süleyman, sebebini sorunca kız: “Ey Allah’ın emini, dilerim benim için bu mahalde büyük bir saray yapasın, bende kalan ömrümü orada ibadet ile geçiririm ve babamın resmini yaptırıp ona baktıkça ağlamaktan kurtulurum” diye türlü türlü ricalar etti. Derhal ricası kabul olup Hz. Süleyman bütün insanlara, cinlere ve perilere emredip Makedon diyarında yani Erzurum, Filibe. Edirne. İstanbul ve İzmit’te suyu ve havası tatlı yerleri dolaşarak yedi günde Hz. Süleyman’a gelip haber verdiler. Ondan Hz. Süleyman Atina’ya gelip orada Temaşalık adlı cihannüma bir köşk yapmıştır. Oradan İstanbul toprağına gelip Sarayburnu adlı yere gelip orada Süleyman otağını kurup konaklamışlar. Bir gece uyuyup suyu ve havasından hoşlanınca o yerde büyük bir saray türlü dinlenme yerleri yapmıştır. Dillere destan olup dünya durdukça mamur ve bakımlı ola diye İstanbul toprağı için hayır dua etmiştir.7
İkinci kurucu Hz. Süleyman’ın oğlu Melik Rac’im, Yunanlılara parişah olup İstanbul’da babası Hz. Süleyman’ın yapıları üzerine nice yapılar daha ekleyerek şehri imar etmiştir. Burayı taht merkezi edinip Hz. Süleyman dini üzerine 240 yıl melik olmuştur. 
Üçüncü kurucu: Madyan oğlu Yanko’dur. Adem
Safi’nin yeryüzüne inişinden sonra 4600 yılında padişah olup İstanbul’u kurdu.
İstanbul’un kuruluşu ile ilgili efsanelerin ve inanışların hiç birisi kuruluş zamanında teşekkül etmiş ve o zamanda anlatılmış değildir. Efsaneler çoğunlukta anlattıkları olay yaşanıp bittikten sonra meydana çıkar. Efsanenin gerek teşekkülü ve gerekse nak­ledilmesi. çoğunlukla olayın gerçekleşme zamanından sonradır, ama anlatılanlar mutlaka anlatılma zamanından öncesine dairdir. İstanbul’un kuruluşu ile ilgili olarak anlatılan Bizans efsanesi de kuruluştan sonra teşekkül etmiştir. Evliya Çelebi’nin kuruluşla ilgili nakilleri de… Bizans efsanesini gerçeğe yaklaştıran, efsanenin daha inanılır olmasını sağlamak için kullanılan zaman unsuruna bakacak olursak, Kadıköy’ün gerçekten de İstanbul’dan önce kurulmuş olduğu görülür. Bu. anlatının inandırıcılığını arttırmaktadır, İstanbul’un yerinin “körler memleketinin karşısı” olarak ifade edilmesi ise edebi değerini Evliya Çelebinin anlattığı rivayetlerin üslubuna dikkat edilecek olursa, zaman, yer, şahıs ve olay aktarımının ayrıntılı olarak verildiği ve gerçeklik sağlama yoluna gidildiği görülebilir. Peygamber isimleri zikredilerek ve dini unsurlar kullanılarak anlatı manevi yatla da desteklenmiştir.
Efsanelerin İşlevlerinden birsinin de sahiplenmeyi sağlaması olduğuna bir örnek: Osmanlının kuruluşuyla ilgili olarak anlatılan, Osman Gazi’nin gördüğü rüyatkarnından bir ağaç çıkması] ve bunu Ede Balı’ya anlatması Ede Balı’nın da rüyayı tabir ederek Osman Gaziye ve nesline padişahlık verildiğini söylemesi9 efsanesi de OsmanlI’nın kuruluşundan çok sonra ortaya çıkmıştır.
Osman Gazi tarihi bir şahsiyettir ve Osmanlı devletinin kurucusudur. Efsane, madde planında bu gerçeklikler üzerine bina edilmiştir. Rüya ve rüyanın tabir edilmesi de manevi desteğe işaret etmektedir. Madde ve mananın aynı sözde birleştirilmesi, özellikle din bağının güçlü olduğu toplumlarda efsaneye güç katıp onun inandırcılığmı artırırken anlatılanların sahiplenilmesinde de önemli fonksiyonlar üstlenir.
Gerek Bizans cephesinde gerekse Türk cephesinde İstanbul’a dair anlatılan efsaneler. Madde ve manadan gelen gücü elde tutma, İstanbul’u efsaneler yoluyla sahiplenme gayretleri görülmektedir.
İslama karşı İstanbul’u muhafaza cephesinde Bizans adına Tanrı, melekler, papazlar, kıssisler, keşişler, patrikler, azizler ve Meryem Ana gibi manevi güçler vardır.10 İstanbul’a sahip olma manevi mücadelesinin Türk-İslam cephesinde ise Allah’ın yardım ve inayeti, hz. Peygamberin müjdesi, Hızır’ın yardımları, Akşemseddin, Hacı Bayram Veli, Molla Fenari’nin işaretleri, Eyüp Sultan, Şeyh Muhittin Arabi, Cübbe Ali. Yavedud sultan gibi maneviyat büyüklerinin dua ve yardımları…
ŞEHİR MUHAFAZA GAYRETLERİ VE FETİH HAZIRLIKLARI
Madyan oğlu Yanko devrinde ve Vezendon Kral devrinde İstanbul çok şen ve bakımlı idi. Usta mimarve mühendisler, öğretici kahinler, yıldızlar ilminde kamiller, kaf ilminde üstadlar bilgi ve becerilerini göstermek için yedi iklimden, her ülkeden İstanbul’a gelip toplanmışlardır. Kostantin halkının gök ve yer afetlerinden korunmaları için her yetkin ustalar İstanbul’un yirmi yedi dağı üzerine yirmi yedi rasad tılsım kurmuşlardır.
Birinci Tılsım: Üstad Yağfur Avratpazarı adlı yerde bin parça beyaz ham mermerden minare gibi içi boş merdivenli bir yüksek sütun yapmıştır. Daha sonra Kostantin zamanında bu minare mili üzere ruhbanlar çıkıp İstanbul üzere bir isyancı asker gelse, ruhbanlar çanlara vurunca bütün askerler hazır olurlardı. Daha sonra Hz. Risalet doğduğu sırada bir deprem olup sütunun tepesinde bulunan peri sureti ve bütün çanlar düşmüştür.
İkinciTılsım: Konstantin’in Tavuk pazarı’ndaki, renkli zımpara taşından yapılmış bin parça sütundur.Yuvarlak bir direk şeklinde olup 100 arşın boyundadır. Bu da Peygamber Efendimizin doğduğu gece meydana gelen depremden zarar görmüştür.”
On dördüncü acayip Tılsım: Ayasofya’nın güneyinde dört adet beyaz mermerden yapılmış yüksek sütunlardır. 
Cebrail, İsrafil, Mikail ve Azrail meleklerinin her birinin sureti birer sütun üzerinde heykeller ile temsil edilmişti. Peygamber efendimiz dünyaya geldiğinde bu suretler yıkılmıştır.’2 Denizle ilgili Tılsımlar: Çatladıkapıda bulunan dört köşe bir sütun üzerinde bir dev sureti vardı. Ne zaman ki İstanbul’da Akdeniz tarafından düşman gemileri belirse, bu tunç dev suretinden bir ateş çıkıp bütün gemiler ateşte yanardı.
Kadırga limanında bakırdan bir gemi vardı. Yılda bir zemherir geceleri İstanbul’un bütün sihirbaz avratları o bakır gemi ile sabaha kadar deniz yüzünde dolaşıp Akdeniz’i koruyup beklerlerdi. Fetih’te bu geminin ganimet olarak alındığı söylenir.
Rivayete göre, Türkler Büyük Kostantin sütununun yanına kadar geldikleri zaman
FETİH HAZIRLIKLARINDA DİDON KURNAZLIĞI
Bir öküz derisi büyüklüğünde arazi istenilip, sonra deri kesilerek paçaları ile bir geniş sahanın çevrilmesi motifi.15 olan Didon Kurnazlığı Fatih Sultan Mehmet için de söz konusu edilmiştir: Önceden kafirler zamanında bir tepe üzerinde eski bir kilise ve içinde bir rahip vardı, ancak gizli Muhammed dini ulularındandı. 300 kadar gizli mezhep yüreği yanık dervişe malik idi. 
Fatih’in Edirne şehrinde tahta çıktığını duyup acele bir mektupla Sultan Mehmed’e “İstanbul’u fethedecek sensin” diye müjde verdi.’
Fatih, Terkoz kalesine gelip körfezinde ve ormanlarında avlanır. Kostantin’e nice
FETİH YAKLAŞIYOR BİZANS DEHŞETTE
Şehre yapılacak büyük hücumdan üç dört gün evvel erkeler ve kadınlar Allah’ın yardımına başvurarak Meryem Ana resmi önlerinde bulunduğu halde kurtuluş temennisi duaları okuyup sokaklarda dolaşırlarken, bu resim ortada hiçbir sebep bulunmadğı halde taşıyanların ellerinden yüz üstü yere düştü. Hazır bulunanlar bir ağızdan haykırıp kaldırmağa davrandılarsa da, resim kurşun gibi ağırlaşmış ve yere yapışmış ve gökten bir melek zuhur edecek ve bunu gören Türkler bir daha dönmemek üzere
armağanlar göndererek dost bir görünür, bu hisar yerinde bir av köşkü ve saray çiftliği yapmak için izin ister. “Bir sığır derisi kadar çiftlik ederse makbulümdür, ricalarını kabul ederim, yoksa bu sığır derisi büyüklüğünden fazlasına iznim yoktur, barışa aykırı iş olur” diye bir haber gelir. Mehmed Han, Edirne’den nice bin amele, yapı ustası ve dağ delen ustalar getirip Edirne’nin Karadeniz kenarında Burgaz İskelesi’nden bir gecede kırk elti pare topu, gizli Müslümanın tavsiyesiyle gizlice getirip deniz kıyısında yerli yerine koyup çer çöp ile örterler. Sonra denizler gibi asker ile bugünkü kale yerinde inşaata başlarlar ve yaptıklarını çalılar ile gizlerler. Daha sonra
sanki yerden çekiliyormuş gibi koparılıp kaldırlması kabil olmadı… Bir hayli uğraşmadan sonra ve halkın gönül yakıcı duaları üzerine papazlar ve resmi tutmaya ehil olan kimseler kaldırmaya muvaffak olup taşıyanların omuzlarına koydular ve alay yoluna devam etti. Bu olağanüstü hal. hayırlı bir haber sayılmadı. Ve halkın kalbine korku ve dehşet saldı. Resmi taşıyan alay, öğle vakti tufan gibi bir yağmura yakalandı.
Ardı Asya’daki dağlarına çekileceklerdi.“
Sultan Mehmet, Aristo akıllı gizli Müslüman rahibin görüşüyle Kostantin’in elçi ile gönderdiği sığır postunu gergiye gerip ince bıçağıyla fırdolayı dilim dilim edip o büyüklükte yalçın kayalar üzere hisarı inşa ederler.
Bu rivayetin coğrafi yayılma alanı olarak Afrika, Hindistan ve Avrupa kıtaları V. F. Miller tarafından zikredilmiş; Bartold ise Didon kurnazlığının çok daha eski zamanlara [XI. Yüzyıla kadar) dayanan orta ve Batı Asya çeşitlemeleri olduğuna dikkat çekmiştir.18 Efsane motifinin İstanbul’a bağlanmasını sağlamak için başına ek bir bölüm getirilmiştir.1‘’
arası kesilmeyen şimşek, yıldırm ve dolu ile karışık olarak yağan yağmurun şiddetinden alaya dahil olan halk, ne bir adım atabildiler, ne de yerlerinde durabildiler. Bütün bunlar umumi bir felaket olacağının alameti diye görüldü. Olayın ertesi günü gayet yoğun bir sis sabahtan akşama kadar bütün şehri sardı. Bu da Cenab-ı Hakk’ın şehirden ayrılıp gittiğini ve Rabbin bu şehre sırt çevirdiğini anlatıyordu.
BizanslIların inanç ve iddialarına göre; Tekfur Sarayına yakın yerde bulunan Ksilokerkon Pili (Ahşap Sirk Kapısı) daha kullanışlı olduğundan dolayı Kerkoporta (Sirk Kapısı) terkedilmişti. Bizans rivayetleri Kerkoporta’nın tesadüfen açık kalması sonucu elli yeniçerinin şehre girdigi ve bunu gören BizanslIların İstanbul’un düştüğünü
BİZANS KEŞİŞİNİN KEHANETİ
Fatih Sultan Mehmet, bir gün Ayasofya önünden geçerken içerde derinden derine gelen bir inilti duydu. Adamlar gönderip tahkik ettirdi. 
Biraz sonra karşısına saçı sakalına karışmış perişan kılıklı bir adam
FETİH ÖNCESİ TÜRK CEPHESİ
İstanbul’u fethetmek hedefiyle sayısız plan, birçok teşebbüs ve çok sayıda muhasara gerçekleştirilmişse de fetih 1453’te Türkler eliyle gerçekleştirilebilmiştir.
Türk inanışlarında “Konstantiniyye elbette fethedilecektir ve şüphe yok ki onu fetheden emir ne güzel emirdir ve o ordu, ne güzel zannedip savunmadan vazgeçtikleri yönündedir. İstanbul’un fethini küçümseme gayreti olarak nakledilen bu rivayet, İznik Rum devletinin, paleologosların, İstanbul’u Latinlerin elinden nasıl aldıkları ile ilgili olarak da anlatılmaktadır. Bu rivayete göre; surların yakınındaki evi altında açık bir yol olan Bizanslıdan aldıkları bilgi üzerine gece
çıkardılar. Fatih: “Burada ne ararsın?” diye sordu. 
Adam: “Ben, dedi. Bizans keşişlerindenim. Gaipten haberveririm. 
Emri üzerine, imparatorun falına baktım. Çok geçmeden, İstanbul’un Türkler eline ordudur”. Hadis-i şerifinin manevi müjdesi, Osman Gazi’ye
Osman Eğtuğrul oğlusun Oğuz Karahan neslisin Hakkın bir kemter kulusun İstanbul’u aç gülzar yap karanlığında bu yolu kullanarak ordunun keşif kolunu oluşturan elli kişinin şehre girmesi ve en yakın kapılardan birisine hücum ederek kapıyı baltalarıyla kırmaları ve asıl orduyu şehre sokup İstanbul’u Latinlerden almalarıdır.
geçeceğini söyleyince beni yakalatıp Ayasofya’nın mahzenine attırdı, o günden beri buradayım”.
Dedirterek bu şehrin fethini milli bir vasiyet haline getirmiştir.
Efsaneler, dini ve milli bir hedef haline gelen fethin kimin tarafından gerçekleştirileceği efsanelerde cevabını bulmuştur.
Padişah İkinci Murat Han, devlet erkanını topladığı bir mecliste İstanbul’un fethi için planlar hazırlamaktadır. Şeyhülislam olan Molla Fenari de o mecliste bulunmaktadır, ama meclisle ilgilenmeyip dışarıyı seyretmektedir. 
Padişah, onun toplantıya ve konuşulanlara kayıtsız kaldığını görünce sorar: ” Şeyhülislam hazretleri, bu konular sizin dikkatinizi ve ilginizi çekmedi galiba! Acaba sizler bu konuda neler düşünürsünüz, fikirlerinizi öğrenebilir miyiz? ” Molla Fenari bunun üzerine kendisini toplayarak dışarıda
kuyu başında oynayan, 7-8 yaşlarındaki Mehmed’i göstererek cevap verdi: 
“Padişahımız bu konuştuklarınızın hepsi boştur. 
İstanbul’un fethi şu kuyu başında oynayan çocuğa nasip olacaktır…
HACI BAYRAM VELİ : ŞU KÜÇÜK ÇELEBİ HELE BİR BÜYÜSÜN DE
İstanbul’un fethinin beş yüzüncü yıl dönümü için hazırlanan Fetihten Evvelki İstanbul ve Fatih’e Ait Menkıbeler çalışmasında Fatih’i işaret eden bu defa Hacı Bayram Veli olarak karşımıza çıkmaktadır Hacı Bayram Veli, Edirne’ye geldiği zaman, Fatih henüz iki
yaşındaydı. Babası Sultan Murat, Hacı Bayrama: “ Şeyhim, ne dersin, ben İstanbul’u alabilecekmiyim?” Diye sordu. Hacı Bayram, hiç ses çıkarmadı. Sultan Murat yalvardı: “Şeyhim, teveccüh eyle, bu emelime nail olayım!” Hacı Bayram, bir müddet murakabe halinde kaldıktan sonra başını kaldırdı. “Sultanım”, dedi. “İstanbul şehrini zaptetmek, sana nasip değil! 
Şu küçük çelebi hele büyüsün de seninle o zaman konuşuruz!…
AKŞEMSEDDİN: İSTANBUL FETHİNİN MÜJDESİ
Evliya Çelebi’nin naklettiğine göre; fetih gerçekleşip şenlikler başladığı sırada serdengeçtiler gemiler çıkıp Tersane Bahçesi’nde Fatih’e ve Akşemseddin’e müjde edip hemen o saat Akşemseddin hazretleri buyururlar ki, “Beğim cenab-ı şerifiniz Manisa’da Şehzade iken Mısır nahiyelerinde Akka, Sayda ve Beyrut kalelerini kafirler işgal ettiğinde zatınız duyup” Bu kadar ibadullah ve bu kadar çoçuk ve kadın esir ve giryan oldu” diye ağladığınızda, “Elem çekme beğim, İstanbul’u fethedeceğiz günde yağmalanan Akka’dan gelmiş akide ve pişmiş helva yersiz” diye size teselli verip
İstanbul’un fethini müjdelemiştik.
Aynı rivayetin bir çeşitlemesini de Akşemseddin menakıbında bulmaktayız: “Rivayet olunur ki Akşemseddin hazretleri vaktj Fethi tayin eylediğinden sual olundu. Gayibi neden bildin ki hükmeyledin dediler. Cevap verdi ki karındaşım Hızır’la ilm-i ledünnü Kostantiniyye fethini vaktiyle istimzaç eylemiştik. Kal’e fetholunduğu gün Hızır’ı gördüm… Askerin önünce hisara koyuldular. Fetholunduktan sonra Hızır’ı gördüm. 
Kale duvarı üzerine çıkmış ayakların sarkıtmış oturmuş idi.
İstanbul’un fatihinin kim olacağı konusunda Molla Fenari, Hacı Bayram Veli ve Akşemseddin’in aynı ifadede birleştikleri görülmektedir.
Akşemsiddin ile ilgili olan bu efsanelerin belgeyle de teyit edildiği anlaşılmaktadır. Akşemseddin’in el yazısıyla Fatih’e bir mektubu vardır. Dilinin sadeliği ve Fatih’e hitabındaki samimiyetiyle dikkat çeken ve Topkapı arşivinde bulunan bu mektupla Akşemseddin. Fatih’i fütühata sevketmektedir.
BU MUHAMMET O MUHAMMET DEĞİLDİR
Kale muhasara edildiğinde İstanbul tekfuruna Mahmut Paşa eliyle bir mektup gönderilir. Mektup okunur, mektupta yer alan İslam olmaları, kaleyi teslim etmeleri ve haraç vermeleri isteklerinin tamamını, kalenin sağlamlığına ve askerlerinin çokluğuna güvenen BizanslIlar reddederler.
Cümle papazlar, keşişler ve patrikler ilim kuvvetiyle kalenin kuvvetinin talihini bulurlar: Son zamanlarda bir Muhammet gelecek, nice bin kiliseleri yıkacak, onun ümmetleri Antakya ve Kudüs ve Mısır ve İstanbul’u alacak ve karadan bin parça yelkenleri açılmış gemilerle gelecek ve başında kadı kavuğu olacak ve katıra binip ayağında mavi çizme olacak, o Muhammet gelip kiliseler yıkılalı ve Mısır ve Antakya ve Kudüs fethedileli sekiz yüz sene oldu ve karadan gemi yürütülüp bu kalenin alınması imkansızdır ve bu Muhammet o Muhammet değildir. Büyük Muhammetlerinden beri İstanbul on bir kere muhasara görüp Araplar fethedemedi de bu Türk’e mi müyesser olacak! diye laf vurup teselli ederek savaşa giriştiler.
AÇILMAZ KAPI
Güney yönde, meşhur Ayasofya kütüphanesinin hemen yanındaki ufak koridorun sonunda örülmüş bir kapı yeri vardır. Burası, açılmaz kapı efsanesinin yeridir. Efsane şudur: Bizans kuşatıldığı zaman, son Konstantin surlarda şecaatle
TAVADAN ATLAYAN BALIKLAR
Bir Bizans inanışına göre Bizans’ta büyük bir felaket olacağı zaman tavada kızartılan balıklar denize dönmek isterlermiş.
Buna ait bir efsane de şöyle anlatılır: İstanbul’un fethedileceği gün Balıklı
ATEŞ SAÇAN DEVE
Bizansın kuruluşundan bir süre sonra imparator şehrin Çatladıkapı mevkiinde büyük bir tunç sütun üzerine bir dev heykeli yaptırdı.
dövüşürken papazlar da halkın geri kalan kısmını kiliselere çağırıyor, her gün “Türkler şehre giriyor” diye çıkan söylentileri önlemek için : ” Türkler şehre giremezler, girseler bile ancak Ayasofya civarına kadar gelebilirler. Bu kutsal mabeti koruyan Tanrı
Manastırındaki Rum papazları tavada balık kızartmakta idiler. Bu sırada bir haberci kendilerine İstanbul’un fethedildiğini ve Türklerin kale kapılarından içeri girdiklerini söyledi. Papazlar eski inanışa göre balıkların
Bizans halkı Akdeniz tarafından bir düşman tehlikesi olduğunda bu heykelin ateş çıkarmaya başlayacağı ve tehlikeyi haber kuvvetleri Türkleri defecektir” şeklinde telkinlerde bulunuyorlardı. Fetih günü kilisede dua eden kalabalık bir cemaatin varlığı tarihçe de tespit edilmiştir.29
tavadan atlamaları gerektiğini söylediler ve bakışlarını tavaya çevirdiler. 0 anda balıklar yarı pişmiş halde tavadan çıkıp yakındaki havuza atlayınca papazlar dehşet içinde kaldılar.30
vereceğini sanırdı. Hatta İstanbul’un fethinden önceki çeşitli kuşatmalarda bütün Bizans halkının bu heykelin etrafında bekledikleri
yazılmıştır.3‘
Fetih öncesini ve fetih sürecini konu edinen Bizans efsanelerine baktığımızda alman
FETİH SIRASINDA TÜRK CEPHESİ
CİBALİ
İstanbul’un fethi sırasında ön saflarda çarpışanlardan biri de Cebe Ali’dir. Mısır’da Sultan Klavun’un şeyhi olan Cebe Ali. İstanbul’un alınışında bulunmak için Anadolu’ya gelmiştir. At çulundan bir cebe (zırh) giydiği için Cebe Ali diye çağrılır. Cebe Ali. Osmanlı ordusuyla İstanbul önlerine gelince, ordunun ekmekçibaşılığını üstlenir.
ULU BATLI HAŞAN
Uzun boylu, kuvvetli ve yiğit bir delikanlı olarak tanınan Haşan, sonuca ulaşacak hücum kollarından birinin başında bulunan ve otuz arkadaşıyla surların üzerine ilk defa Türk sancağını diken askerdir. Bu sırada o ve
YAVEDUD SULTAN
Ya Vedud Sultan. İstanbul’un gün boyu, geceler süresi “Allah’ım bu güzel şehrin İslamın olduğunu gördüğüm an benim canımı al” diye yalvarırmış. 29 Mayıs günü Fatih’in ilk askerleri surdan içeri girerken ruhunu teslim etmiştir.34
tedbirlerin boşa çıktığını, fetih sırasında Bizans açısından inancın zayıfladıığını, manevi mücadelede ibrenin Türkleri işaret ettiğini
Yüz binlerce kişinin ekmeğini bir tek fırından hiç aksatmadan sağlar. Bu sırrını kimseye söylemez. Fatih, gemileri karadan Halic’e indirdiğinde Cebe Ali bu gemilere binmez, üç yüz dervişiyle birlikte postlarını denize yayarak üstlerine binip Haliç’i geçerler, surların önüne varırlar. Bunu gören BizanslIlar, korkuyla kaçışırlar. Bugünkü arkadaşlarından on sekizi şehit olurlar, bazı kaynaklar onun on sekiz arkadaşından daha sonra şehit olduğunu kaydeder. Hasan’ın şehit olması üzerine kurulan efsane “kesik baş motifi” ile birleştirilmiştir. Çünkü o. Fatih şehri kuşatalı on günden fazla bir zaman olmasına rağmen şehir düşmüyordu. İşte o günlerde askerler arasında bir rivayet dolaşıyordu: “Bizans kalesinde Yavedud isminde Tanrının çok sevdiği bir zat var. Bu yüce zat hergün sabahtan akşama kadar söyleyebiliriz.
Cibali kapısının bulunduğu yerden kente girerler. Cebe Ali, açıkça keramet gösterdiği için şehit olur. Buraya onun adını verirler. Cebe Ali tarafından ordunun ekmek ihtiyacının aksatılmadan karşılandığına inanılması, buna inananlara büyük güç vermiştir.
efsaneye göre bir kılıç darbesiyle şehit olurken başı da gövdesinden ayrılmıştır.33 Zaferler,kahramanlar doğurur, kahramanlara dair efsaneler de onları ölümsüzleştirir.
“Fetih olmasın” diye dua eder. İşte bu zatın, Tanrı indinde pek makbul olan duası fethin gecikmesine sebeptir. Bu rivayet dönüp dolaşıp Padişahın, genç hükümdarın kulağına kadar geldi. Padişah, Akşemsettin Efendi başta olmak üzere alim ve şeyhleri huzura davet etti. “Dün gece bazı şeyler duydum, bu güzel $ehri, almadan mı döneceğiz acep geri, siz ne dersiniz ki?” Padişahın bu sorusuna cevap Akşemsettin Efendi’den geldi. “Hiç üzülme padişahım, Şeyh Maksut’un halifelerinden biri olan Yavedud Sultanın ölümü ile düşecektir. Onun yüzü suyu • hürmetine elimize varamayan şehir için daha , bir kırk gün dayanmamız gerekecek. Çünkü Tanrının sevgili kulu Yavedud, bu zamanın sonunda Tanrısına kavuşacak.” 35
AYASOFYA EFSANESİ
Hızır Aleyhisselam birgün Ayasofya’mn bir türlü tutmayan ve daima yıkılan kubbesine bir çare bulduğunu abdal şekline girerek rahiplere: “Ahirzaman peygamberinin tükrüğü olmadıkça bu kubbe tutmaz. Eğer onu zemzem suyu ile karıştırıp kubbenin hamuruna katarsanız kubbe sabit olur” der kaybolur. Rahipler Mekke’ye giderler. Peygamberimizin amcası Ebu Talibi bulurlar. Bunun delaletiyle Peygamberimizin yanına giderek tükrüğünden isterler. Bir hokka
FETİH SONRASI TÜRK CEPHESİ
EYÜP SULTAN ‘İN KABRİNİN BULUNMASI
Akşemseddin Menakıbından: Pes Konstantiniyye feth oldu. Sultan Mehmet Akşemseddin’den Ebu Eyyub’un kabr-i şeriflerini tayin eylemek iltimas eyledi. Şeyh dahi ol kabri şerifi o zaman arasında bulup asasını Ebu Eyyub hazretlerinin göbeği üzerine tayin eyledi. Bazı kimseler asayı giderüp asanın yerine nişan edüp ol nişanı gizleyip Şeyh’e varup ol nişan belürsiz oldu.
toprağı, yetmiş deveye de zemzem yükleyerek getirirler. Ayasofyada terler direk yanında Mekke toprağıyla Mekke zemzemini hamur ederler, tükrüğü de karıştırarak kubbeyi tuttururlar. Fatih de bu azametli kubbenin Peygamberimizin tükrüğüyle kaim olmasından ortasına bir zincir ile teberrüken bir altın top asar ki elli kile buğday alırmış. Hızır Aleyhisselam bunun altında ibadet edermiş, orayı kendine makam tutmuştur.
Mahalde kırk sabah namaza devam edenin Bir defa dahi tayin eyleyin dediler. Şeyh yine geldi. Asasını dikti. Kazdılar. 01 gizledikleri nişanın üzerine dikilmiş…
Kabri şerifin kurbinde bir ayazma çıktı. Öyle olsa Sultan Mehmet Han ve sair devlet kabr­ şerifin üzerine geldiler. Kazdırdılar. Şeyh’in buyurduğu alametler zahir oldu. Taşla yapılmış kabr-i şerifi ve ayazma zahir oldu. Sultan Mehmet mezar-ı şerifi yaptı ve şeyh dünyadan ve ahiretten muradı ne ise hasıl olur.
Ayasofya, fethin sembol ve pay-i tahtın kilit mekanıdır. Mekana sahiplenmek bakımından Ayasofya ile ilgili Türk efsaneleri ve gayr-i Türk efsaneler ayrıca üzerinde durulmaya değer bir konudur.37
Rivayet olunur ki Ebu Eyyub-u Ensari’nin mezarı kazılıp Şeyh dediği alametler zahir olduğu zamanda bir çoban geldi. 01 kabr-i şerif budur zira bir hayvan gördüm. Bu araya geldikte koyun bu mezar üzerine uğramazdı.
Sultan Mehmet Ayasofya’yı seyredip dolaşırken Terledirek adlı bir yerde ilahi bir nurun parladığını görüp üzerine vardılar, gördüler ki ilahi bir nur beyaz mübarek vücut kıbleye dönüp yatar. Gördüler ki nurlu göğsünde kırmızı et ileYavedud ismi yazılmış, hemen Akşemseddin, Sivasi Kara Şemseddin ve yetmiş adet büyük veli buyurdular ki, “işte padişahım İstanbu’un elli günde fetholmasına sebep bu idi ki Allah’ın hikmeti ile İstanbul’un fethini ellinci günde rica o gün ruhu teslim eden bu meczuptur ki daha önce padişahımı haberdar etmiştik” dediler.3’
Hemen bütün bilgin, salih ve erdemliler mübarek cesedini yıkamak istedikleri sırada
İSTANBUL TÜRK ELİNDE KALACAK MI?
İstanbul Rumları arasında sokrat adında bir bilgin varmış, geçmişi bildiği kadar, geleceği de bilirmiş. Hakan bu bilgin Rumu huzuruna çağırmış ve şöyle demiş: “Seni bana çok methettiler. De bakayım bana, İstanbul’u ben fethettim, fakat acaba muhafaza edebilecekmiyim, devletim baki kalacak mı?” Sekiz gün mühlet isteyen sokrat, adalet mekanizmasının iyleyişini takip eder. Ertesi babah Sultan Mehmed’in tayin ettiği Türk kadısının mahkemesine vardı, kağıdını gösterip içeri girdi, birkaç gün peş peşe hep mahkemeye gidip geldi. Üçüncü gün kadının
Ayasofya’nın Terlerdirek köşesinden “Merhum yıkanmıştır, hemen defnedin” diye ses duyulunca bütün hazır olanlar susup hayran oldular. Sonra bütün şeyhler Yavedud Sultan’ın mübarek cesedini tabuta koyup Sehitkapısı’nda defnetmek isteyip tabutu götürenler kendilerini Eminönü İskelesinde bulup oradan bir kayığa binip şimşek gibi kayık kürek çekmeden ve yelken açmadan Ebu Eyyub -ı Ensari hazretleri yakınında karar edip hemen tabut kayıktan Allah’ın emri ile çıkıp o yerde kazılmış bir mezarda tabut durup ardı sıra bütün gazi ve bilginler varıp duydular ki anılan kabirden “Yavedud” ismi duyulurdu.10
önüne bir davacı çıktı ve derdini anlattı: “Üç gün evvel atpazarından bir at aldım. Eve getirip ahıra çektiğim zaman bir türlü yemlenmediğini ve madrabazın bana hasta hayvan satıp oyun oynadığını anladım. Hemen pazara dönüp geri vermek istedim. Fakat madrabaz ayak diredi: “Satılan mal geri alınmaz. Hayvanın ağzına kendin bakmadın mı?” dedi. Bunun üzerine dün sabah hakkımı aramak için sana geldim. Fakat sen mahkemede yoktun. Eve döndüğüm zaman hayvanın ahırda nalları diktiğini gördüm.”Kadı sordu:
İstanbul’un fethi madde ve mana güçlerinin bir araya gelmesiyle gerçekleşmiştir. Rumelihisarı gibi heybetler heybetini üç ayda meydana getiriverecek inşa kudreti, topu devleştirerek aşılmaz surlarda büyük gedikler açan ilim, gemileri bir gecede karadan yürütüveren hendese, düz giden gülleye daireli kavis çizdiren buluş: kudretli bilekler ve yiğit yürekler kadar üstün bir medeniyete malik olma ile Türk’ün maddi gücünü, medeniyet üstünlüğünü gösterir.41 Fatih ve İstanbul hakkında anlatılan ve moral üstünlüğü temin eden efsanelerde maneviyat gücünün bir unsuru olarak değerlendirilebilir.
-Kaça aldın hayvanı?
-Beş akçeye
-Eğer ben dün mahkemeye gelseydim, madrabazı mahkum eder, hayvanı geri aldırtırdım. Vazifemi ihmal ettiğim ve mahkemeye gelmediğim için hakkının yenmesine ben sebep oldum. Al paranı, hak yerini bulsun.
Kadı, cebinden beş akçe çıkardı ve davacıya verdi. Alim Sokrat hemen yola koyulup huzura çıktı, istediği mühletin üçüncü günü Fatih’e -Hakanım! Adalet böylece yerine getirildikçe devletine son olmaz“dedi.w
Gaipten haber veren bir Bizans keşişine Fatih sordu: Madem ki gaipten haber veriyorsun, o halde bana söyle:
-İstanbul, OsmanlIların elinden çıkacak mı? Papaz şu cevabı verdi:
-İstanbul, harp neticesinde yabancıların eline geçmeyecek. Fakat öyle bir zaman gelecek ki, Türklerin elindeki mal ve mülk, yavaş yavaş başkalarının eline geçecek. Böylece de İstanbul, Türk malı olmaktan çıkacak!
Fatih Sultan Mehmet, Bizans lI keşişten bu cevabı alınca, ellerini açarak:
-İstanbul’da kendi arazisini yabancılara satanlar Allah’ın gazabına uğrasın!43
Efsaneler açısından konuya yaklaştığımızda İstanbul, kunruluşundan bugüne kadar madde ve mana planında bir mücadele mekanı olarak karşımızda durmaktadır. Şehrin kuruluşu ve muhafazası Bizans inanış ve anlatmalarında başka; Türk inanç ve rivayetlerinde başka efsaneler doğurmuştur. Her iki cephenin efsanelerinin ortak yanı ise mekana kutsiyet katarak “sahiplenmeyi sağlama fonksiyonuyla boy göstermiş olmalarıdır.
Fetih öncesini ve fetih sürecini anlatan Bizans efsanelerinde dini yardım ve destekleri zayıfladığı, Tanrının kendilerine yüz çevirmesi sonucunun çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Bunun aksine olarak maneviyatın Türk cephesini muhkemleştirdiği ve efsanelerin “inanılırlık” fonksiyonunun Türkler lehine işlediği görülmektedir. Fatih Sultan Mehmet ve devrin manevi liderleri etrafında fetih öncesini de içine alacak efsaneler teşekkül etmiş, böylece tarihi kişiliklere efsanevi kimlikler ilave olunmuştur.
Fetih sonrasını ilgilendiren efsaneler de önceki muhasaraların hatıralarını, tarihi ve dini değerini canlı tutarak sahiplenilen mekanın ebedileştirilmesini sağlamak icrasındadırlar.
DİPNOTLAR
* İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türk Halk Edebiyatı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
Metin Ergun, Türk Dünyası Efsanelerinde Değişme Motifi II. Cilt, Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu. Ankara, 1997. s. 881.
Taş kesilme ve taşın canlanıp insana dönmesi ile ilgili olarak bakınız: Saim Sakaoğlu. Anadolu Türk Efsanelerinde Taş Kesilme Motifi ve Bu Efsanelerin Tip Kataloğlu, Ankara. Ankara Üniversitesi, 1980: Abdulkadir Emeksiz- S. Oktay, “Tas Bebek Efsane ve Ninnileri Arasında Tematik İlişkiler”, Marmara Üniversitesi, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi The Journal of Turkish Culturel Studies, sayı: 11. İstanbul 2004, s.148-66.
Linda Degh,” Günümüz Bağlamında Efsane Üzerine Teorik Bir Düşünme ve Efsanenin Tanımı”, çeviren: Selcan Gürçayır, Halkbiliminde Kuramlar ve Yaklaşımlar 2, Yayına Hazırlayanlar: M. Öcal Oğuz, Selcan Gürçayır. Ankara. Geleneksel Yayıncılık. 2005, s. 343-344.
Johanne5 Türklerve Tatarlar Arasında (1394-14271,3. Bs.. İstanbul, İletişim.1997. s.184-185.
Bu rivayete göre İsa’dan altı astr evvel Yunanistan’dan yola çıkan Bizas’ın yurt ararken kendisine başvurduğu Delfi kahininin adı. Bkz.: Hans Hermann Russack, “ İstanbul ve Efsaneleri”, Yapı ve Kredi Bankası iHazırlayan), İstanbul 1453-1953, Yapı ve Kredi Bankası, 11953). , s. 32.
Ğ. İncieyan, XVIII. Asırda İstanbul, tercüme ve notlar : Hrand O. Andreasyan, İstanbul, Baha Matbaası. 1976, s. 77.
Seyit Ali Kahraman – Yücel Dağlı (Hazırlayanlar) . Günümüz Türkcesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi, İstanbul. 2. baskı, 1. Cilt- 1. Kitap. İstanbul. Yapı Kredi Yayınları. 2004, s. 7-8.
Aynı eser; s. 8.
Atsız, Aşıkpaşaoğlu Tarihi. İstanbul, MiUi Eğitim Basımevi. 1970. 10-11.
” Ortaçağ halk efsanelerinin ana kahramanları genellikle Hıristiyan azizleri, papazlar, kısacası din adamlarıdır. Bu efsaneler ortaçağ düşüncesinin oluşumunu büyük ölçüde etkilemiştir”. Daha fazla bilgi için bakınız: Yazanlar: İtalyan Profesörlerinden kurulu bir heyet, İstituto, Geografica Oe Agostini Novara, İtalya, 1967. Bu eserin Türkçe tercümesi için bkz: Gökkuşağı (Haftalık Ansiklopedik Dergi),“ Ortaçağ Halk Efsaneleri”, 7. cilt: Mitoloji-Efsaneler, İstanbul, Akın Ofset.l tarih yok), s. 260
Seyit Ali Kahraman – Yücel Dağlı (Hazırlayanlar), Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi. İstanbul, 2. Baskı. I.cilt * 1, Kitap. İstanbul, Yapı Kredi Yayınlan, 2004, s. 32.
Aynı eser, s.34.
Aynı eser, s.36
Niyazi Ahmet Banoğlu. Tarih ve Efsaneleriyle İstanbul, İstanbul, İhsan Manavoğlu Ak, 1966. s. 266.
W. Bartold,” Didon Hilesi Masalına Ûair”, mütercimi: Abdulkadir, Halkbilgisi Haberleri, yıl: 3.15 İkincikanun 1934, sayı: 32. s. 223.
Seyit Ali Kahraman – Yücel Dağlı (Hazırlayanlar) , Günümüz Türkcesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: İstanbul, 2.baskı, 1. cilt – 2. Kitap. İstanbul. Yapı Kredi Yayınları, 2004, s. 414.
Aynı eser, s. 415.
W. Bartold, adı geçen makale, s. 223.
Saim Sakaoğlu. ‘”Fetih Efsaneleri”. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, cilt: 3. İstanbul, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı, 1994. s. 307.
Mithat Sertoğlu (Ha2irlayan) r “Rum Tarihçisinin Yazdıktan“, Resimli Büyük İstanbul Ansiklopedisi. (İstanbul), Yeni İstanbul Gazetesi, (tarih yok), 349.
21 -Aynı eser, s. 348.

Fetihten Evvelki İstanbul ve Fatih’e ait Menkibeler: lyayım yeri yok. yayımlayan yok). (14531, Beşyüzüncü Fetih yıldönümü: 2.
Mehmet Önder, Efsane ve Hikayeleriyle Anadolu $ehir Adları. Ankara, Defne Yayınları. 1969,
7.
Hasan Bursa Evliyaları ve Tarihi Eserleri, Bursa, Öner Matbaası, 1982, s.134.
Seyit Ali Kahraman – Yücel Dağlı (Hazırlayanlar), Günümüz Türkcesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: İstanbul. 2. Baskı, 1. Cilt -1. Kitap, İstanbul. Yapı Kredi Yayınlan, 2004. s. 64-6
Süheyl Ünver, İstanbul Risaleleri cilt 2. hazırlayan: İsmail Kara, İstanbul. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı, 1995. s. 141.
Aynı eser, s. 144.
Mithat Sertoğlu( hazırlayan),” Rum Tarihçisinin Yazdıkları’*, Resimli Büyük İstanbul Ansiklopedisi. (İstanbul), Yeni İstanbul Gazetesi, (tarih yok), s. 357.
Niyazi Ahmet Banoğlu, Tarih ve Efsaneleriyle İstanbul, İstanbul, İhsan Manavoğlu Ak. 1966. s. 270-271.
Yeni İstanbul. Tarihi İstanbul, (İstanbul), (tarih yok). Yeni İstanbul “Tarihi İstanbul” ilavesi no, 16. s.19.
Aynı eser, s. 19.
Sennur Adnan Özyalçıner, Bir zamanların İstanbul’u Eski İstanbul Yaşayışı ve Folkloru. 2. Bs., İstanbul, İnkılap 2005,408.
Saim Sakaoğlu. “Fetih Efsaneleri”. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, cilt: 3, İstanbul. Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı, 1994, s. 307.
Aysel İstanbul Evliyaları. 2.Bs., İstanbul. Yeni Gür Matbaası. 1968. s. 187.
Aynı eser, s. 187-189.
A.S.Ünver. “Ayasofya Efsanesi”. Türk Folklor Araştırmaları, cilt: 2, sayı: 46, Mayıs 1953
736.
Daha fazla bilgi için bakınız: Stefanos Yerasimos, Türk Metinlerinde Konstantiye ve Ayasofya Efsaneleri, 3. Basım, İstanbul, İletişim. 1998; Niyazi Ahmet Banoğlu, Tarih ve Efsaneleriyle İstanbul. İstanbul. İhsan Manavoğlu Ak, 1966.
Süheyl Ünver, İstanbul Risaleleri cild 2, Hazırlayan: İsmail Kara, İstanbul, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı, 1995, s. 142.
Seyit Ali Kahraman – Yücel Dağlı (Hazırlayanlar), Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: İstanbul, 2. Baskı, 1. Cilt – 1. Kitap. İstanbul. Yapı Kredi Yayınları, 2004, s. 71.
Aynı s. 71-72.
41 -İsmail Habib Sevük.” felihten Önce Rumelihisarı. Şahi Toplar ve Haliç”, Yapı Ve Kredi Bankası (Hazırlayan), İstanbul 1453-1953. Resimli Hayat Dergisi İlavesi, Yapı ve Kredi Bankası (basım yeri yok), (1953), s. 18-19.
Hans Hermann Russack. “İstanbul ve Efsaneleri“. Yapı Ve Kredi Bankası IHazırlayan), İstanbul 1453-1953, Yapı ve Kredi Bankası, (1953). s. 33.
Fetihten Evvelki İstanbul ve Fatih’e ait Menkibeler: (yayım yeri yok. yayımlayan yok). (1453). Beşyüzüncü fetih yıldönümü: 2.
Efsanelerin İstanbul’u, Fetih ve Fatih
Yrd. Doç. Dr. Abdulkadir Emeksiz
 FATİH SEMPOZYUMLARI I-II TEBLİĞLER
FATİH BELEDİYE BAŞKANLIĞI

ERMENİ TERÖRİZMİ: KRONOLOJİK BİR SIRALAMA

Armani Terror
Ermeni Terör Örgütü
ERMENİ TERÖRİZMİ: KRONOLOJİK BİR SIRALAMA
1973’de başlayıp 1986’ya kadar süren 13 yıllık bir dönem süresince muhtelif Ermeni terörist örgütleri Türk diplomatik ve diplomatik olmayan kuruluşlara yönelik olarak yapılan aşağı yukarı 200 saldırının sorumluluğunu üstlenmiş, 34’ü diplomat olmak üzere 58 Türk ile, 16 başka uyruklu kişiyi öldürmüş, yüzlerce kişiyi yaralamıştır. Bu Ermeni örgütleri ayrıca Ermeni terörüne mali katkıda bulunmayı reddeden kendi halkından kişileri de hedef seçmiştir. Aşağıda 1973’ten 1986’ya kadarki Ermeni terör faaliyetlerinin kronolojik bir listesi yer almaktadır:
27 Ocak 1973 Santa Barbara, Kaliforniya ABD vatandaşı bir Ermeni olan Gourgen Yanikian Türkiye Başkonsolosu Mehmet Baydar’a ve Konsolos Bahadır Demir’e öğle yemeği davetinde bulundu, hiç şüphelenmeyen diplomatlar da bu dostane daveti kabul ettiler. Yanikian iki konuğunu da öldürdü, yakalanıp ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
4 Nisan 1973 Paris Türkiye Başkonsolosluğuna ve Türk Hava Yolları (THY) bürosuna bombalama. Ağır hasar.
26 Ekim 1973 New York Türk Enformasyon Bürosuna bombalama girişimi. Bomba zamanında farkedildi ve imha ekplerince etkisiz hale getirildi. Kendilerini “Yanikian Komandoları” olarak adlandıran bir grup sorumluluğu üstlendi; iki Türk diplomatının sinsice canına kıyan Santa Barbara çifte katili Gourgen Yanikian’ın salıverilmesini istiyorlardı.
7 Şubat 1975 Beyrut Türk Enformasyon ve Turizm Bürolarına bombalama girişimi. Bomba etkisiz hale getirilmek üzere imha edildiği sırada patladı. Lübnanlı bir polis memuru yaralandı. “Mahkum Gourgen Yanikian Grubu” saldırıyı üstlendi.
20 Şubat 1975 Beyrut Santa Barbara çifte katili Gourgen Yanikian’ın salıverilmesini isteyen Yanikian Grubu” tekrar saldırdı.THY bürosundaki patlama ağır hasara neden oldu. Bombalama eyleminin sorumluluğunu ASALA (Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu) da üstlendi.
22 Ekim 1975 Viyana Türkiye Büyükelçisi Daniş Tunalıgil Büyükelçiliğe saldıran üç Ermeni terörist tarafından suikaste kurban gitti. ASALA saldırıyı üstlendi.
24 Ekim 1975 Paris Büyükelçi İsmail Erez ve makam şoförü Talip Yener öldürüldü. ASALA ve JCAG (Ermeni Soykırımı için Adalet Komandoları) arasında saldırının sorumluluğunu üstlenme hususunda tartışma yaşandı.
28 Ekim 1975 Beyrut Türk Büyükelçiliği’ne el bombalı saldırı. ASALA saldırıyı üstlendi.
16 Şubat 1976 Beyrut Türkiye Büyükelçiliği Başkatibi Oktar Cirit Hamra Caddesi üzerinde bir restoranda öldürüldü. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi.
28 Mayıs 1976 Zürih Türkiye Çalışma Ataşeliği ve Garanti Bankası çalışma bürolarına bombalı saldırı. Ağır hasar. Türkiye Turizm Bürosu’na konulan bir bomba zamanında etkisiz hale getirildi. Saldırı JCAG tarafından üstlenildi.
2 Mayıs 1977 Beyrut Askeri Ataşe Nahit Karakay ile İdari Ataşe İlhan Özbabacan’ın arabaları tahrip edildi. İki diplomat yara almadan kurtuldu. Saldırıyı ASALA üstlendi.
14 Mayıs 1977 Paris Türk Turizm Bürosu’na bombalı saldırı. Ağır hasar. “Yeni Ermeni Direniş Grubu” saldırıyı üstlendi.
9 Haziran 1977 Roma Vatikan Türk Büyükelçisi Taha Carim’e suikast. Saldırıdan kısa süre sonra hayatını kaybetti. Saldırı JCAG tarafından üstlenildi.
4 Ekim 1977 Los Angeles Los Angeles, Kaliforniya Üniversitesi’nde (UCLA) Osmanlı Tarihi dersleri vermekte olan Profesör Stanford’un evine bombalı saldırı. Saldırının sorumluluğu “Ermeni 28 Grubu”nca üstlenildi.
2 Haziran 1978 Brüksel Türk bankacılık hizmetleri verilmekte olan bir binaya bombalı saldırı. “Yeni Ermeni Direnişi Grubu” saldırıyı üstlendi.
2 Haziran 1978 Madrid Türkiye Büyükelçisi Zeki Kuneralp’in makam aracına terörist saldırı. Tutuldukları kurşun yağmurunda eşi Necla Kuneralp ve emekli Türk Büyükelçisi Beşir Balcıoğlu hemen can verirken İspanyol makam şoförü Antonio Torres saldırıda aldığı yaralardan ötürü hastahanede hayatını kaybetti. Bu saldırının sorumluluğunu ASALA ve JCAG üstlendi.
6 Aralık 1978 Cenevre Türkiye Başkonsolosluğu önünde bir bomba patladı. Ağır hasara yol açtı. “Yeni Ermeni Direniş Grubu” saldırıyı üstlendi.
17 Aralık 1978 Cenevre THY bürosunda bir bomba patladı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi.
8 Temmuz 1979 Paris Fransa’nın başkentinde aynı gün içinde ilki THY bürosunda, ikincisi Türk Çalışma Ataşeliği’nde, üçüncüsü de Türk Enformasyon ve Turizm Bürosu’nda olmak üzere dört patlama meydana geldi. Türkiye’nin OECD Daimi Temsilciliği’ne yapılmak istenen dördüncü saldırıda bomba patlamadan etkisiz hale getirildi. JCAG saldırıların sorumluluğunu üstlendi.
22 Ağustos 1979 Cenevre Türkiye Başkonsolosu Niyazi Adalı’nın makam aracına bomba atıldı. Diplomat yara almadan kurtuldu. Yoldan geçmekte olan iki İsviçreli yaralandı. İki araba hasar gördü.
27 Ağustos 1979 Frankfurt THY bürosu meydana gelen patlamada tamamen tahrip oldu. Bir yaya yaralandı. Saldırı ASALA tarafından üstlenildi.
4 Ekim 1979 Kopenhag THY bürosu yakınında meydana gelen patlamada iki Danimarkalı yaralandı. Bu bombalı saldırıyı ASALA üstlendi.
12 Ekim 1979 Lahey Türkiye Büyükelçisi Özdemir Benler’in oğlu Ahmet Benler Ermeni teröristlerce öldürüldü. Katiller kaçtı. JCAG ve ASALA saldırıyı üstlendi.
30 Ekim 1979 Milano THY bürosu bombalı bir saldırıda tahrip oldu. Saldırıyı ASALA üstlendi.
8 Kasım 1979 Roma Türkiye Turizm Bürosu bombalı bir saldırıda tahrip oldu. Saldırıyı ASALA üstlendi.
18 Kasım 1979 Paris Bombalı saldırılarda THY, KLM ve Lufthansa büroları tahrip oldu. İki Fransız polis görevlisi yaralandı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlenildi.
25 Kasım 1979 Madrid TWA ve British Airways büroları önünde patlamalar meydana geldi. Saldırıyı üstlenen ASALA saldırıların Türkiye’ye yapmayı planladığı ziyareti iptal etmesi yönünde Papa’ya yapılmış bir uyarı manasına geldiğini bildirdi.
9 Aralık 1979 Roma Şehir merkezinde PAN AM, British Airways ve Philippine Airways’e ait büroların hasar gördüğü iki patlama meydan geldi. Terörist saldırıda dokuz kişi yaralandı. Saldırılar “Yeni Ermeni Direniş Hareketi”nce üstlenildi.
17 Aralık 1979 Londra THY bürosu önünde meydana gelen patlamada ağır hasar meydana geldi. Saldırı “Ermenistan Kurtuluş Cephesi” tarafından üstlenildi.
22 Aralık 1979 Paris Türkiye Büyükelçiliği’nde görevli Turizm Ataşesi Yılmaz Çolpan Champs Élysées’de yürürken suikaste uğradı. Suikast aralarında ASALA, JCAG ve “Soykırıma Karşı Ermeni Militan Komandoları”’nın da aralarından olduğu birkaç grup tarafından üstlenildi.
22 Aralık 1979 Amsterdam THY bürosu önünde meydana gelen patlama ağır hasarla sonuçlandı. Saldırıyı ASALA üstlendi.
23 Aralık 1979 Roma Lübnan’dan iltica eden Ermeni mültecileri için transit noktası olarak kullanılan Dünya Kiliseler Konseyi Mülteci Merkezi önünde bir patlama oldu. ASALA saldırıyı üstlendi ve İtalyan yetkililere “Ermeni diasporasına” bir son vermeleri yönünde uyarıda bulundu.
23 Aralık 1979 Roma Air France ve TWA’e ait büroların önünde, yoldan geçmekte olan on iki kişinin yaralandığı üç patlama meydana geldi. ASALA saldırıyı üstlendi ve bombanın “Fransız yetkililerin Fransa’daki Ermenilere dönük (şüphelilerin sorgulanması, haklarında soruşturma yürütülmesi vesaire gibi) baskıcı önlemlerine misilleme olarak” yerleştirilmiş olduğunu bildirdi.
10 Ocak 1980 Tahran THY bürosu önünde meydana gelen patlamada ağır hasar meydana geldi. Saldırıyı ASALA üstlendi.
20 Ocak 1980 Madrid TWA, British Airways, Swissair ve Sabena’ya ait büroların önünde meydana gelen bir dizi bombalı saldırı çok sayıda kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı. JCAG saldırıları kendisinin gerçekleştirdiğini iddia etti.
2 Şubat 1980 Brüksel THY ve Aeroflot’un şehir merkezindeki büroları önünde birkaç dakika arayla iki patlama meydana geldi. “Yeni Ermeni Direniş Grubu” her iki saldırının da sorumluluğunu üstlendiğini iddia ettiği bir bildiri yayımladı.
6 Şubat 1980 Bern Bir terörist Türkiye Büyükelçisi Doğan Türkmen’e ateş açtı, Büyükelçi hafif yaralı olarak kurtulmayı başardı. Başarılı olamayan Max Klindjian isimli Ermeni suikastçi olayın hemen ardından Marsilya’da yakalanıp tutuklandı ve yargılanmak üzere İsviçre’ye geri getirildi. Saldırıyı JCAG üstlendi.
18 Şubat 1980 Roma Lufthansa, El Al ve Swissair büroları iki bombalı saldırı sonucu hasar gördü. Gelen tefon mesajlarında saldırıya: 1. Almanların “Türk faşizmine” destek veriyor olmaları; 2. Yahudilerin Siyonist oldukları (ASALA); ve İsviçre’nin Ermenilerine karşı “baskıcı” tutum sergiliyor olması sebep gösterildi.
10 Mart 1980 Roma Piazza Della Republica üzerinde bulunan THY ve Türkiye Turizm bürolarına bombalı saldırılar. Patlamalarda iki İtalyan öldü, on dördü de yaralandı. Saldırı “Ermeni Gizli Ordusu Yeni Ermeni Direnişi” tarafından üstlenildi.
17 Nisan 1980 Roma Vatikan’daki Türk Büyükelçisi Vecdi Türel vuruldu ve ağır yaralandı. Büyükelçilik Güvenlik Ataşesi Tahsin Güvenç de bu suikast girişiminde hafif yara aldı. Saldırıyı JCAG üstlendi.
19 Mayıs 1980 Marsilya Marsilya’daki Türk Başkonsolosluğunun bir roket saldırısına hedef olacağı tespit edildi ve patlama gerçekleşmeden etkisiz hale getirildi. ASALA ve kendilerini “Kara Nisan” olarak adlandıran bir terörist grup bu saldırıyı üstlendi.
31 Temmuz 1980 Atina Türk Büyükelçiliğinde görevli İdari Ataşe Galip Özmen ve ailesi araçlarının içinde Ermeni teröristlerin saldırısına uğradı. Özmen ve on dört yaşındaki kızı Neslihan saldırıda öldürüldü. Eşi Sevil ve on altı yaşındaki oğlu Kaan yaralandı. İki cinayetin sorumluluğu ASALA tarafından üstlenildi.
5 Ağustos 1980 Lyon iki terörist Lyon’da bulunan Türkiye Başkonsolosluğuna ateş açtı, saldırıda iki kişi öldü, birçoğu yaralandı. ASALA saldırıyı üstlendi.
11 Ağustos 1980 New York bir “Ermeni grup” Birleşmiş Milletler’in karşısındaki New York Türkiye Temsilciliği İkametgahı olan Türk Evi’ne boya bombası attı.
26 Eylül 1980 Paris Türk Büyükelçiliği’nde görevli Basın Müşaviri Selçuk Bakkalbaşı evine girdiği sırada vuruldu. Hayatta kaldı ancak aldığı yaralardan ötürü felç oldu. Saldırıyı ASALA üstlendi.
3 Ekim 1980 Cenevre İki Ermeni terörist Cenevre’de bir otel odasında hazırlamakta oldukları bombanın patlamasıyla yaralandı. Alexander Yenikomechian ve Suzy Mahseredjan (Canoga Park, Kaliforniya’da) yakalandı.Tutuklanmaları“3Ekim”olarak adlandırılan ve olayın ardından İsviçre’yi hedef alan saldırılar düzenleyen yeni bir grubun kurulmasına yol açtı.
3 Ekim 1980 Milano THY bürosu önünde meydan gelen patlamada iki İtalyan yaralandı. Saldırıyı ASALA üstlendi.
5 Ekim 1980 Madrid Alitalia bürosu oniki kişinin yaralandığı saldırıya hedef oldu. Saldırıyı ASALA üstlendi.
6 Ekim 1980 Los Angeles Türkiye Başkonsolosu Kemal Arıkan’ın ikametgahına iki molotof kokteyli fırlatıldı. Arıkan saldırıyı yaralanarak atlattı.
10 Ekim 1980 Beyrut Batı Beyrut’taki İsviçre büroları yakınında iki bomba patladı. Kendilerini “3 Ekim” olarak adlandıran bir grup aynı gün İngiltere’de bulunan İsviçre bürolarına yönelik gerçekleştirilen diğer bombalı saldırılarla birlikte bu saldırıyı da üstlendi.
12 Ekim 1980 New York Türk Evi önüne bomba yerleştirildi. Patlama sırasında oradan geçmekte olan dört kişi yaralandı. Saldırı JCAG tarafından üstlenildi.
12 Ekim 1980 Los Angeles Bir Türk-Amerikalının sahibi olduğu, Holywood’da bulunan bir seyahat acentası tahrip edildi. Saldırıyı JCAG üstlendi.
12 Ekim 1980 Londra Türk Turizm ve Enformasyon Bürosu ofisleri, meydana gelen patlamada hasar gördü. Saldırıyı ASALA üstlendi.
12 Ekim 1980 Londra Londra’nın merkezinde bulunan bir İsviçre alışveriş kompleksi bombalı saldırıda hasar gördü. Arayan kişiler patlamanın “3 Ekim”’in işi olduğunu iddia ettiler.
13 Ekim 1980 Paris Bir İsviçre turizm bürosu bombalı saldırıda hasara uğradı. Saldırıyı yine “3 Ekim” üstlendi.
21 Ekim 1980 Interlaken, İsviçre Paris’ten gelmekte olan bir İsviçre treninde bomba bulundu. Şans eseri patlamadı. Bir felaketle sonuçlanabilecek olan bu hadisenin arkasında “3 Ekim”in olduğuna inanılıyor.
4 Kasım 1980 Cenevre Cenevre’de bulunan İsviçre Adalet Sarayı bombalı saldırı sonucu meydana gelen bir patlamada ağır hasar gördü. Saldırıyı “3 Ekim” üstlendi.
9 Kasım 1980 Strazburg Türk Başkonsolosluğu’nda meydana gelen patlama ağır hasara yol açtı. Saldırı ASALA tarafından üstlenildi.
10 Kasım 1980 Roma Swissair ve İsviçre Turizm bürolarına yönelik saldırılarda beş kişi yaralandı. Saldırıyı ASALA ve “3 Ekim” örgütleri üstlendi.
19 Kasım 1980 Roma Türkiye Turizm Bürosu ve THY ofisleri bombalı bir patlama sonucu hasar gördü. Saldırı ASALA tarafından üstlenildi.
25 Kasım 1980 Cenevre İsviçre Bankalar Birliği bürosuna bombalı saldırı yapıldı. Saldırının sorumluluğunu “3 Ekim” üstlendi.
5 Aralık 1980 Marsilya Bomba imha uzmanı bir polis görevlisi Marsilya’daki İsviçre Konsolosluğuna bırakılmış olan bir zaman ayarlı bombayı etkisiz hale getirmeyi başardı.
15 Aralık 1980 Londra Londra’da bulunan Fransız Turizm Bürosu önüne yerleştirilen iki bomba Scotland Yard bomba imha ekiplerince etkisiz hale getirildi. “3 Ekim” bırakılan bu bombaların Ermeni terörüyle savaşında İsviçre’ye göstermekte olduğu yardımlardan ötürü Fransızlara bir uyarı mahiyeti taşıdığını iddia etti.
17 Aralık 1980 Sydney Türkiye’nin Avustralya Büyükelçisi Şarık Arıyak ve Güvenlik Ataşesi Engin Sever iki terörist tarafından öldürüldü. Suikasti JCAG üstlendi.
25 Aralık 1980 Zürih Kloten Havaalanı’nda meydana gelen bir patlama bir radar monitörünü tahrip ederken havaalanında ana pisti üzerine yerleştirilmiş olan ikinci bir bomba da imha ekiplerince etkisiz hale getirildi. Bu kitle katliamı girişimlerinin sorumluluğunu “3 Ekim” üstlendi.
29 Aralık 1980 Madrid Bir İspanyol muhabir, Swissair bürosuna yapılan bombalı saldırı ile ilgili olarak çalıştığı gazeteyi arayıp bilgi vermekte olduğu sırada içinde bulunduğu telefon kulübesinde uğradığı saldırıda ağır yaralandı. “3 Ekim” saldırıyı üstlendi.
30 Aralık 1980 Beyrut Credit-Suisse ofislerine bombalı saldırı. ASALA ile “3 Ekim” terör örgütleri arasında saldırının sorumluluğunun hangisine ait olduğu tartışması yaşandı.
2 Ocak 1981 Beyrut ASALA yayınladığı bir basın bildirgesinde “Suzy ve Alex’in” İsviçre’de haksız ve kötü muamele görmekte olmalarına yanıt olarak “dünya üzerindeki tüm İsviçreli diplomatlara saldıracakları” yönünde tehditte bulundu. 4 Ocak tarihinde de İsviçre’ye bu konu üzerinde düşünmesi için birkaç gün süre tanıyan bir bildiri yayımladı.
13 Ocak 1981 Paris Türkiye Büyükelçiliği Ekonomi Müşaviri Ahmet Erbeyli’nin aracına yerleştirilen bomba patladı. Erbeyli yara almadı, aracı tamamen tahrip oldu. Kendilerini ASALA’dan “Alex Yenikomechian Komandoları” olarak adlandıran bir grup patlamanın sorumluluğunu üstlendi.
27 Ocak 1981 Milano Milano’da bulunan Swissair ve İsviçre Turizm büroları bombalı saldırı sonucu meydana gelen patlamalarda hasar gördü. Patlama sırasında olay yerinden geçmekte olan iki kişi yaralandı. Yerel medya temsilciliklerini arayan “3 Ekim” örgütü, bombalama eylemlerinin sorumluluğunu üstlendi.
3 Şubat 1981 Los Angeles Bomba imha ekibi yetkilileri İsviçre Konsolosluğu’na bırakılmış bir bombayı etkisiz hale getirdiler. Teröristler isimsiz yaptıkları aramalarda Suzy Mahseredjan serbest bırakılıncaya kadar bu saldırıları sürdürecekleri tehdidinde bulundular.
5 Şubat 1981 Paris TWA ve Air France bürolarında patlamalar meydana geldi. Bir kişi yaralandı, ağır hasar oluştu. Saldırıyı “3 Ekim” örgütü üstlendi.
4 Mart 1981 Paris iki terörist Türkiye Büyükelçiliğinde görevli Çalışma Ataşesi Reşat Moralı, Diyanet İşleri Ataşesi Tecelli Arı ve Anadolu Bank Paris Temsilcisi İlkay Karakoç’a ateş açtı. Moralı ve Arı bu suikastte hayatlarını kaybettiler. Karakoç kurtulmayı başardı. ASALA saldırının sorumluluğunu üstlendi.
12 Mart 1981 Tahran Bir grup ASALA teröristi Türk Büyükelçiliğini işgal etmeye kalkıştı, iki koruma görevlisini görev başında öldürdüler. Suçlulardan ikisi yakalandı ve daha sonra İranlılar tarafından idam edildi. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi.
3 Nisan 1981 Kopenhag Türk Büyükelçiliğinde görevli Çalışma Ataşesi Cavit Demir oturduğu binaya akşam geç saatlerde girdiği sırada vuruldu ve ağır şekilde yaralandı. Saldırının sorumluluğunu hem ASALA hem de JCAG üstlendi.
3 Haziran 1981 Los Angeles Bombalama eylemi bir Türk halk dansları ekibinin yapacağı gösterinin iptalini zorunlu kıldı. Benzer bombalamaların yapılacağı tehdidi ekibin San Fransisco’da gerçekleştirmesi öngörülen gösterilerinin de iptaline yol açtı.
9 Haziran 1981 Cenevre Türkiye Konsolosluğu Sekreteri Mehmet Savaş Yergüz Ermeni terörist Mardiros Jamgotchian’ın suikastine uğradı. ASALA’ya mensup teröristin tutuklanması, bir dizi yeni saldırının sorumlusu olacak olan “Dokuz Haziran Örgütü” adında yeni bir ASALA kolunun oluşturulmasına yol açtı.
11 Haziran 1981 Paris Ara Toranian liderliğindeki bir grup Ermeni terörist THY bürosunu işgal etti. Başlangıçta Fransız yetkililerce görmezden gelinen teröristler ancak Türkiye Büyükelçiliğinin kuvvetli protestoları sonrasında binadan tahliye edildiler.
19 Haziran 1981 Tahran Swissair bürosunda patlama meydana geldi. “Dokuz Haziran Örgütü” saldırının sorumluluğunu üstlendi.
26 Haziran 1981 Los Angeles İsviçre Bankacılık Şirketi önünde bomba patladı. Bu eylem de “Dokuz Haziran Örgütü”nün işiydi.
19 Temmuz 1981 Bern İsviçre Parlamento Binası önünde bir bomba patladı. Saldırının sorumluluğunu “Dokuz Haziran Örgütü” üstlendi.
20 Temmuz 1981 Zürih “Dokuz Haziran Örgütü” yeniden saldırdı. Zürih uluslararası havaalanındaki bir otomatik fotoğraf kulübesinde bomba patladı.
21 Temmuz 1981 Lozan Ermeni teröristlerce bir mağazaya yerleştirilmiş olan bombanın patlaması sonucu yirmi kadın yaralandı. Saldırının sorumluluğunu “Dokuz Haziran Örgütü” üstlendi.
22 Temmuz 1981 Cenevre Tren istasyonundaki kilitli dolaplardan birinde bulunan bomba patladı. Yetkililerin şüpheleri “Dokuz Haziran Örgütü” üzerinde yoğunlaştı.
22 Temmuz 1981 Cenevre bu olaydan bir saat sonra istasyondaki kilitli dolaplardan bir diğerinde ikinci bir bomba patladı. Polis ilk olayın hemen ardından bölgeyi kordon altına almıştı bu sayede ikinci patlamada yaralananlar olması engellenmiş oldu.
11 Ağustos 1981 Kopenhag İki bomba Swissair bürosunun tahrip olmasına yol açtı. Patlamada bir Amerikalı turist yaralandı. Saldırının sorumluluğunu “Dokuz Haziran Örgütü” üstlendi.
16 Kasım 1981 Paris Gar de l’Ést’de meydana gelen patlama olay yerinden geçmekte olan iki masum kişinin yaralanmasına yol açtı. Saldırıyı “Orly” örgütü üstlendi.
18 Kasım 1981 Paris “Orly” Gar du Nord’a bir bomba yerleştirmiş olduğunu duyurdu.
20 Kasım 1981 Los Angeles Beverly Hills’de bulunan Türk Başkonsolosluğu ağır hasara uğradı. Saldırıyı JCAG üstlendi.
13 Ocak 1982 Toronto ASALA tarafından yerleştirilen bombanın patlaması Türkiye Başkonsolosluğunda büyük hasara yol açtı.
17 Ocak 1982 Cenevre İki bombanın patlaması park halindeki araçlarda tahribata sebebiyet verdi. ASALA’ya bağlı “Dokuz Haziran Örgütü” eylemi üstlendi.
17 Ocak 1982 Paris Bankalar Birliğinde bir patlama oldu, Credit Lyonnais’yi hedef alan ikinci bomba etkisiz hale getirildi. Saldırıyı “Orly” üstlendi.
19 Ocak 1982 Paris Palais des Congrés’de bulunan Air France bürolarında patlama oldu. Saldırıyı “Orly” üstlendi.
28 Ocak 1982 Los Angeles Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan suikaste uğradı. Suikasti gerçekleştiren iki Ermeni teröristten ondokuz yaşındaki Hampig Sassounian yakalanarak tutuklandı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
22 Mart 1982 Cambridge, Massachusetts Türkiye’nin Boston’daki Fahri Başkonsolosu Orhan Gündüz’e ait bir hediyelik eşya mağazası havaya uçuruldu. Gündüz’e onursal pozisyonunu bırakması aksi halde “idam edilecek olduğu” ültimatomu verildi. Saldırıların sorumluluğunu JCAG üstlendi.
26 Mart 1982 Beyrut Bir sinema salonunda meydana gelen patlamada iki kişi öldü, on altı kişi yaralandı. Saldırının sorumluluğu ASALA tarafından üstlenildi.
8 Nisan 1982 Ottawa Ottawa’da bulunan Türkiye Başkonsolosluğunda Ticari Ataşe olarak görev yapmakta olan Kani Güngör ikamet etmekte olduğu binanın garajında Ermeni teröristlerin saldırısına uğradı ve ağır yaralandı.
24 Nisan 1982 Dortmund, Batı Almanya Türklerin sahibi olduğu birkaç işyeri bombalı saldırılarda ağır hasar gördü. “Yeni Ermeni Direniş Örgütü” bu saldırıların sorumluluğunu üstlendi.
4 Mayıs 1982 Cambridge, Massachusetts Türkiye’nin Boston’daki Fahri Başkonsolosu Orhan Gündüz uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti. Katili halen aramızda dolaşıyor.
10 Mayıs 1982 Cenevre İki bankada patlamalar meydana geldi. Sorumluluğu ASALA örgütü üstlendi.
18 Mayıs 1982 Toronto Dört Ermeni ülke dışına para kaçakçılığı yapmaya kalkışmaktan tutuklandı. Paralar Ermenilerden haraç olarak toplanmıştı. Bu tüm dünyada gerçekleştirdikleri genel bir uygulamaydı. Soruşturma esnasında teröristlerin Ermeni terörizmine katkıda bulunmayı reddeden bir Ermeninin de evini bombaladıkları anlaşıldı.
18 Mayıs 1982 Tampa, Florida Türkiye Fahri Başkonsolosu Nash Karahan’ın çalışma ofisine saldırıldı.
26 Mayıs 1982 Los Angeles patlayan bir bomba İsviçre Bankacılık Şirketi’nin bürosunun tahrip olmasına yol açtı. Şüpheliler ASALA mensubu olmakla suçlanan dört Ermeniydi.
30 Mayıs 1982 Los Angeles Üç ASALA mensubu Air Canada kargo ofisine bomba yerleştirmeye çalışırken yakalanarak tutuklandı.
7 Haziran 1982 Lizbon Türkiye Büyükelçiliği İdari Ataşesi Erkut Akbay ve eşi Nadide Akbay evlerinin önünde uğradıkları suikastte öldürüldüler. Eylemin sorumluluğunu JCAG üstlendi.
1 Temmuz 1982 Rotterdam Türkiye Başkonsolosu Kemalettin Demirer dört Ermeni teröristin açtığı ateş sonucu vuruldu. “Ermeni Kızıl Ordusu” saldırıyı üstlendi.
21 Temmuz 1982 Paris Place Saint-Severin’deki bir kafenin yakınında meydana gelen patlama sonucu on altı kişi yaralandı. “Orly” örgütü patlamanın sorumluluğunu üstlendi. “Orly” Fransızların tutuklu Ermeni teröristlere “siyasi mahkum” değil de sıradan mahkum muamelesi yapıyor olmasından şikayetçiydi.
26 Temmuz 1982 Paris Paris’te bulunan “Pub Saint-Germain”’de meydana gelen patlamada iki kadının yaralanmasından “Orly” sorumluydu.
2 Ağustos 1982 Paris Pierre Gulumian adındaki bir Ermeni terörist yapmakta olduğu bombanın suratına patlaması sonucu öldü.
7 Ağustos 1982 Ankara, Esenboğa Havaalanı İki Ermeni terörist kalabalık bir yolcu bekleme salonuna ateş açtı. Polis teröristlerden birini yakalarken diğeri yirminin üzerinde kişiyi rehin aldı. Dokuz kişi hayatını kaybetti, bir kısmı ağır olmak üzere seksen iki kişi yaralandı. Hayatta kalan Levon Ekmekjian adlı terörist tutuklandı ve mahkum oldu.
8 Ağustos 1982 Paris Bomba zamanında etkisiz hale getirildi. “Orly” örgütü bombanın patlama gerçekleşmeden bulunmasından ötürü büyük hayal kırıklığına uğradı.
12 Ağustos 1982 Paris Teröristler Türkiye’nin Turizm Ataşeliğine ait büroları korumakla görevlendirilmiş bir polis memuruna ateş açtılar. Şans eseri yara almadan kurtulmayı başardı.
27 Ağustos 1982 Ottawa Türkiye Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Albay Atilla Altıkat aracında suikaste uğradı. Saldırının sorumluluğunu JCAG üstlendi.
9 Eylül 1982 Burgaz, Bulgaristan Burgaz’da bulunan Türk Başkonsolosluğunda İdari Ataşe olarak görev yapmakta olan Bora Süelkan evinin önünde öldürüldü. Suikastçi “Türk diplomatı öldürdük: Armeni Soykırımına karşı Adalet Savaş Birimleri.” yazılı bir mesaj bırakmıştı. Arayan isimsiz bir şahıssa suikastin ASALA’nın bir kolunun işi olduğunu iddia etti.
26 Ekim 1982 Los Angeles Beş Ermeni terörist Philadelphia’daki Fahri Türk Başkonsolosluğu bürolarını havaya uçurmak üzere komplo hazırlıyor olmakla suçlandı. Teröristlerin hepsi JCAG’a mensuptu.
8 Aralık 1982 Atina Motorsikletli iki Ermeni Suudi Arabistan Havayollarının bürosuna bomba attı. Bomba bir elektrik direğine çarpıp patladı ve teröristlerden biri öldü. Vahe Kontraverdian isimli İran’dan gelen bir Ermeni tutuklandı. Daha sonra ASALA’nın saldırı emrini Suudi Arabistan’ın Türkiye ile dostane ilişkiler sürdürüyor olmasına istinaden vermiş olduğu ortaya çıktı.
21 Ocak 1983 Anaheim, Kaliforniya fünyelerden birinin patlaması ve yangına sebebiyet vermesi üzerine bir Ermeni fırıncının dokuz adet “el yapımı” boru bombasına el konuldu.
22 Ocak 1983 Paris İki terörist THY bürosuna el bombalarıyla saldırıda bulundu. Yaralanan olmadı. Saldırıyı ASALA üstlendi.
2 Şubat 1983 Brüksel THY bürosu bombalandı. Sorumluluğunu “Yeni Ermeni Direniş Örgütü” üstlendi.
28 Şubat 1983 Lüksemburg Türkiye diplomatik misyonunun önüne yerleştirilmiş olan bomba etkisiz hale getirildi. New York’ta yayınlanmakta olan Armenian Reporter olaydan “Yeni Ermeni Direniş Örgütü”nün sorumlu olduğunu bildirdi.
28 Şubat 1983 Paris Marmara Seyahat Acentası’nda bomba patladı. Patlamada Fransız sekreter Renee Morin öldü, dört Fransız da yaralandı. Saldırıdan birkaç dakika sonra ASALA sorumluluğu üstlendi.
9 Mart 1983 Belgrad Türkiye’nin Yugoslavya Büyükelçisi Belgrad’ın merkezinde suikaste uğradı. Şoförü Necati Kayar karnından vuruldu. İki saldırgan olay yerinden kaçarken Yugoslav vatandaşlar cesurca saldırganları kovaladılar. Teröristlerden biri bir Yugoslav Albaya ateş etti ve yaraladı, arkasından bir polis görevlisi tarafından yakalandı. İkinci terörist peşindeki sivillerin üzerine ateş açtı genç bir öğrenciyi öldürdü, bir genç kız da yaralandı. Kirkor Levonian ve Raffi Elbekian adındaki teröristler yakalandıktan sonra yargı önüne çıkarıldılar ve mahkum edildiler.
24 Mayıs 1983 Brüksel Türk Büyükelçiliğinin Kültür ve Enformasyon bürosu ile bir Türkün sahibi olduğu bir seyahat acentasının önünde bombalar patladı. Seyahat acentasının İtalyan direktörü yaralandı. Saldırıyı ASALA üstlendi.
16 Haziran 1983 İstanbul Ermeni teröristler İstanbul Kapalı Çarşı içinde el bombaları ve otomatik silahlarla saldırıda bulundular. İki ölü, yirmi bir yaralı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi.
8 Temmuz 1983 Paris Ermeni teröristler Londra’daki Ermenilerin mahkemelerinin görülmesini protesto etmek üzere British Council bürolarına saldırdılar.
14 Temmuz 1983 Brüksel Türk Büyükelçiliği’nde görevli İdari Ataşe Dursun Aksoy Ermeni teröristlerce öldürüldüSaldırı ASALA, ARA ve JCAG tarafından üstlenildi.
15 Temmuz 1983 Paris Orly Havaalanındaki THY gişesi önünde bomba patladı. Sekiz kişi hayatını kaybetti, altmışın üzerinde yaralanan oldu. Varadjian Garbidjian adlı 29 yaşında bir Suriyeli Ermeni bombayı kendisinin yerleştirdiğini ve bombanın uçak havalandıktan sonra patlamasının amaçlandığını olduğunu itiraf etti.
15 Temmuz 1983 Londra Orly Havaalanında patlayana benzer bir bomba, imha uzmanlarınca zamanında etkisiz hale getirildi. Her iki bombalı saldırının sorumluluğu ASALA tarafından üstlenildi.
18 Temmuz 1983 Lyon ASALA Lyon tren istasyonuna yönelik bir bombalama eylemi gerçekleştirme tehdidinde bulundu.
22 Temmuz 1983 Tahran “Orly” Fransız Büyükelçiliğine ve Air France’a bombalı saldırıda bulundu.
27 Temmuz 1983 Lizbon Beş Ermeni terörist Lizbon’daki Türk Büyükelçiliği’ne ani saldırı girişiminde bulundu. Arşiv dairesine erişmeyi başaramayınca rezidansı işgal ettiler ve Maslahatgüzar ve ailesini rehin aldılar. Teröristlerce yerleştirilen patlayıcıların patlamasıyla Misyon Şefi Yardımcısının eşi Cahide Mıhçıoğlu ve teröristlerden dördü parçalanarak öldü. Yurtsev Mıhçıoğlu ve oğlu Atasay yaralandı. Beşinci terörist de Türk güvenlik görevlilerinin düzenlediği operasyonda öldürüldü. Portekizli bir polis memuru öldürüldü bir diğeri yaralandı. Saldırının sorumluluğunu ARA üstlendi.
28 Temmuz 1983 Lyon Lyon-Perrache trenyolu istasyonuna bir başka bombalama tehdidi daha. ASALA üstlendi.
29 Temmuz 1983 Tahran Tahran’daki Fransız Büyükelçiliği’nin roket saldırısıyla havaya uçurulacağı tehdidi üzerine İranlı yetkililer binadaki güvenlik önlemlerini artırdı.
31 Temmuz 1983 Lyon Ve Rennes Ermeni teröristlerden gelen bomba tehditleri 424 yolcu taşıyan iki Fransız iç hat uçağının acil iniş yapmasını zorunlu kıldı.
10 Ağustos 1983 Tahran Fransız Büyükelçiliğindeki bir araca yerleştirilen bomba patladı. ASALA tarafından üstlenildi.
25 Ağustos 1983 Bonn Fransız Büyükelçiliğinin çalışma ofislerine yapılan bir dizi bombalı saldırıda iki kişi hayatını kaybederken yirmi üç kişi de yaralandı. Saldırıların sorumluluğunu ASALA üstlendi.
9 Eylül 1983 Tahran İki Fransız Büyükelçilik aracı bombalandı. Bombalardan biri iki elçilik mensubunun yaralanmasına yol açtı. Saldırı, ASALA tarafından üstlenildi.
1 Ekim 1983 Marsilya Marsilya’da gerçekleştirilen uluslararası bir ticaret fuarına yapılan bombalı saldırı ABD, Sovyet ve Cezayir standlarında tahribata yol açtı. Bir kişi hayatını kaybetti, yirmi altı kişi yaralandı. Eylemi ASALA ve “Orly” üstlendi.
6 Ekim 1983 Tahran Bir Fransız Büyükelçilik aracı bombalandı, aracın içinde bulunan iki kişi yaralandı. Saldırıyı “Orly” üstlendi.
29 Ekim 1983 Beyrut Fransız Büyükelçiliğine el bombalı saldırı. ASALA teröristlerinden biri yakalanarak tutuklandı.
29 Ekim 1983 Beyrut Türk Büyükelçiliğine üç terörist tarafından saldırı. Saldırganlardan Lübnan aslılı Ermeni Şarkis Panielian tutuklandı. Saldırıyı ASALA üstlendi.
28 Mart 1984 Tahran Türk diplomatlarına yönelik bir dizi eş zamanlı saldırı gerçekleştirildi: Türkiye Askeri Ataşeliğinde görevli Çavuş İsmail Pamukçu iki Ermeni terörist tarafından vuruldu ve ağır yaralandı; Türkiye Büyükelçiliği Başkatibi Hasan Servet Öktem evinden ayrılmak üzereyken uğradığı saldırıda hafif yaralandı; Türkiye Büyükelçiliği İdari Ataşesi İbrahim Özdemir şüpheli gözüken iki şahıs ile ilgili olarak polisi uyardı; bu şahısların Ermeni teröristler oldukları ortaya çıktı ve tutuklandılar; aynı gün öğleden sonra İran polisi Türkiye Büyükelçiliği çevresinde üç Ermeni teröristi daha tutukladı; bir Ermeni terörist Türkiye Ticaret Müşaviri Yardımcısının aracına yerleştirmeye çalıştığı bombanın zamanından önce patlaması sonucu öldü. Ölen teröristin kimliği daha sonra Gregorian Semaperdan olarak belirlendi (ASALA).
29 Mart 1984 Los Angeles ASALA Olimpiyatlara katılacak olan Türk atletlere karşı suikastte bulunacaklarının yazılı olduğu bir tehdit mektubu gönderdi.
8 Nisan 1984 Beyrut ASALA Türkiye’ye yapılacak tüm uçuşların askeri hedef olarak düşünüleceğine dair uyarı yayımladı.
26 Nisan 1984 Ankara Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Turgut Özal, Tahran’a planlanan ziyaretini gerçekleştirmesi halinde ülkesine yönelik olarak ASALA tarafından büyük çaplı bir terörist operasyon düzenlenecek olduğuna dair kendisini uyaran bir tehdit aldı.
28 Nisan 1984 Tahran Eşi Sacide Yönder’i sekreter olarak çalışmakta olduğu Türkiye Büyükelçiliği’ne bırakmak üzere yoldayken araçlarına motorsikletli iki Ermeni teröristin açtığı ateş sonucu Işık Yönder hayatını kaybetti ve ASALA hunharca işlenen bu cinayetin de sorumluluğunu üstlendi.
20 Haziran 1984 Viyana Viyana’daki Türkiye Büyükelçiliği’nde Çalışma ve Sosyal İşler Konsolos Yardımcısı olarak görevli olan Erdoğan Özen’e ait araca konan bomba patladı, Özen patlamada hayatını kaybetti, aralarında bir de polis memurunun bulunduğu beş kişi ağır yaralandı. ARA teröristleri saldırıyı üstlendi.
25 Haziran 1984 Los Angeles Fransa’daki bir haber ajansı bürosuna Los Angeles Olimpiyatlarına katılan Türk ekibe herhangi bir şekilde yardımcı olan tüm hükümetlere, organizasyonlara ve firmalara saldırılar yapılacağına dair tehdit mektubu geldi.
13 Ağustos 1984 Lyon Lyon tren istasyonunda hafif zarara yol açan bir patlama meydana geldi. Saldırıyı ASALA üstlendi.
Eylül 1984 Tahran İran’da bulunan Türklerin sahibi olduğu birkaç firma hedef seçilmiş olduklarına dair uyarı mektupları almalarının ardından saldırıya uğradılar. İlk kurban Sezai Türkeş Şirketi oldu. Patlamanın yol açtığı yangını söndürmeye çabalarken bir Türk çalışan yaralandı. Bu olayı sindirme ve gözdağı verme amaçlı daha küçük ölçekli bir saldırılar zinciri takip etti.
1 Eylül 1984 Tahran İranlı yetkililer Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi İsmet Birsel’e suikast düzenlenmesine dair gizli bir planı açığa çıkarttılar.
3 Eylül 1984 İstanbul Bombalarından birinin erken patlaması sonucu iki Ermeni terörist öldü. Olay ARA tarafından üstlenildi.
19 Kasım 1984 Viyana Viyana’daki Birleşmiş Milletler Sosyal Kalkınma ve İnsani Yardım İşleri Merkezi Direktör Yardımcısı Enver Ergun aracıyla işine giderken suikaste uğradı. Saldırganlar olay yerine üzerinde “ARA” yazılı olan bir bayrak bıraktılar.
Aralık 1984 Brüksel Yetkililer Türkiye Başkonsolosu Selçuk İncesu’nun rezidansına yönelik bir bombalama girişimini engellemeyi başardılar.
29 Aralık 1984 Beyrut Doğu Beyrut’ta bulunan iki Fransız binası bombalandı. Eylemleri ASALA üstlendi.
29 Aralık 1984 Paris Polis, ASALA’nın bir Air France uçağını havaya uçuracağına dair tehdidini takiben Charles de Gaulle havaalanındaki güvenlik önlemlerini artırdı.
3 Ocak 1985 Beyrut Agence France Presse büroları bir bombanın patlaması sonucu büyük ölçüde hasar gördü.
3 Mart 1985 Paris Agence France Presse’i arayan kimliği belirsiz bir şahıs Orly havaalanına yapılan saldırıya katkıda bulunan üç terörist hakkındaki iddianame yüzünden, Fransa’nın dünya çapında çıkarlarına saldırılacağı tehdidini savurdu.
12 Mart 1985 Ottawa Ağır silahlı üç terörist Türkiye Büyükelçiliğine ani baskın düzenledi, Kanadalı bir güvenlik görevlisini görevi başında öldürdü. Ön kapıyı havaya uçurduktan sonra silahlı adamlar binaya girdi. Büyükelçi Coşkun Kırca kaçmayı başardı ancak ağır biçimde yaralandı. Büyükelçinin rehin alınan eşi ve kızı daha sonra serbest bırakıldı ve teröristler teslim oldu. ARA saldırının sorumluluğunu üstlendi. Ontario Yüksek Mahkemesi Kevork Marasliyan, Ohannes Noubarian ve Raffi Titizian isimli bu üç teröristi 31 Ekim 1986 tarihinde ömür boyu hapis cezasına çarptırdı.
26 Mart 1985 Toronto Toronto şehrinin transit sisteminin havaya uçurulacağı tehdidi günün en yoğun saatinde bir kaos yaşanmasına sebep oldu. Tehdidi “Vatanımızın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu” üstlendi.
Kasım 1985 Brüksel Belçika polisinin özel anti-terör güvenlik ekibi Portekiz pasaportu taşımakta olan üç Ermeni teröristin NATO karargahındaki Türk görevli memurlarına saldırı planlarını açığa çıkartıp tutukladı.
28 Kasım 1985 Paris Fransız polisi “Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu- Devrimci Hareket (ASALA-RM)” adlı terör örgütünün lideri ABD vatandaşı Monte Melkonian’ı tutukladı. Polis, Melkonian’ın dairesinde silah, patlayıcı yapmaya yarayan aygıtlar, Fransa’ya uğrayacak Türk gemilerinin kalkış ve varış bilgilerini içeren zaman çizelgeleri ve Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Adnan Bulak’ın fotoğraflarını bulup el koydu.
Aralık 1985 Paris Paris’in önde gelen mağazalarından Gallerie Lafayette ve Printemps’da noel alışverişi yapmakta olan (on ikisi ağır olmak üzere) kırk bir kişi hemen hemen aynı anda meydana gelen ve mağazaları adeta ortadan ikiye bölen bomba patlamalarında yaralandı. Patlamaların ardından oluşan panikte 10.000 kadar insan kendini sokaklara attı. New York’ta
yayınlanan Armenian Reporter Aralık 1985 tarihli 12. sayısında Fransız güvenlik yetkililerinin suçu işlemesi en muhtemel örgüt olarak ASALA’nın üzerinde dikkatlerini yoğunlaştırmış olduğu belirtildi. ASALA daha sonra her iki bombalama eyleminin de sorumluluğunu üstlendi.
23 Kasım 1986 Melbourne Saat 02:15 itibarı ile Türkiye Büyükelçiliği önünde patlama meydana geldi. Bir kişi (muhtemelen bombalama eylemini gerçekleştiren terörist) öldü, bir Avustralyalı yaralandı.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...