29 Haziran 2019

88 YILDIR BÜYÜK BİR SIR OLARAK SAKLANAN ATATÜRK'ÜN SOYAĞACI



88 YILDIR BÜYÜK BİR SIR OLARAK SAKLANAN 
ATATÜRK'ÜN SOYAĞACI
[9162674.jpg]

88 Yıldır Büyük bir sır olarak saklanılarak gizlenilen Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün seceresi ve yaşamına ilişkin gerçek bilgilerin şimdiye kadar paylaşılmaması bu konuda bilgi kirliliği oluşturarak kamuoyunuda farklı şekillerde bilgilendiriyor. 

Atatürk'ün şimdiye kadar bilinmeyen büyük sırrı!   Atatürk’ün soyağacı İlk kez 85 yıl sonra yayınlanmıştı…Atatürk ün kendisini tanımlamasını,Atatürk’ün nüfuz cüzdanı,soyağacını sizlerle FİB Haber Merkezinden paylaşıyoruz.     
Ülkemizin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü Rahmetle anıyoruz. 
Bu bilgileri belkide ilk kez okuyacaksınız…  
85 yıldır ortada görülmeyen ve Atatürk’ün akrabalarından Ahmet Esmen’in elinde bulunan bu soyağacı, NTVTarih tarafından yayımlandı.   Soyağacı, başta Rıza Nur olmak üzere pek çok kişi tarafından Atatürk hakkında öne sürülen iddiaların niçin ciddiye alınmaması gerektiğini bir kez daha seriyor gözler önüne.   Mustafa Kemal’in ailesi hakkında öteden beri, neredeyse tamamı dedikodu niteliğinde olan ve itibarını zedelemeyi amaçlayan söylentiler ortaya atılmıştır. Mustafa Kemal’in, 1924 yılında Bayındırlık Bakanı olan kuzeni Süleyman Sırrı Bey ile birlikte hazırladığı soyağacı, bütün bu iddialara cevap niteliği de taşıyor.   TÜRKİYE’de öteden beri Atatürk’le uğraşmanın en ucuz yollarından birisi, ailesi ile ilgili iddialar ortaya atmaktır. Bunlardan en ünlüsü ise Sağlık ve Eğitim Bakanlığı da yapan Dr. Rıza Nur tarafından ‘Hatıratım’da dile getirilmiştir. Cumhuriyet dönemi çalışan tarihçiler doğal olarak gülüp geçmişlerdir bu türden iddialara ama Atatürk’ü yıpratmayı yahut ismini zedelemeyi amaçlayanlar da bundan bir türlü vazgeçmemişlerdir. İşte NTVTarih Dergisi’nin Kasım sayısında ilk kez yayımlanan Atatürk’ün soyağacı, bu türden iddialara da cevap niteliği taşıyor. Derya Tulga ile Ayşegül Parlayan’ın imzasını taşıyan haber, Atatürk’ün soyağacı konusunda yapılan çalışmaların genel bir özetini de veriyor. Ancak, asıl önemli olan, 85 yıl sonra ilk kez yayımlanan bu soyağacının doğrudan Mustafa Kemal tarafından hazırlanması. Dergide yer alan bilgilere göre, Mustafa Kemal, kendisi gibi Hacı Abdullah Ağa’nın torununun torunu olan ve Cumhuriyet’in ilk Bayındırlık Bakanlığı görevini yürüten Süleyman Sırrı Bey ile birlikte oturup soyağacını hazırlamaya başlıyor. Dergiden takip ediyoruz:   MUSTAFA KEMAL HAZIRLADI   “Zübeyde Hanım dahil aile büyüklerinin peşpeşe hayata veda etmeleri, belki de bu kararın alınmasını etkilemiştir. Çalışmada diğer kağıtlara göre katlamaya biraz daha dayanıklı olan ve tuval olarak da kullanılan beyaz keten resim kağıdı seçilir. İş bittikten sonra Gazi, Süleyman Sırrı’ya kendisinden sonra bu şecereyi muhafaza etmesini tembihler. Fakat o sırada zor şartlarda çalışan Süleyman Sırrı Bey, 51 yaşında vefat eder. Böylece şecere, Süleyman Sırrı’nın ilk evliliğinden olan kızı Gülseren Hanım’la oğlu Fikri Ziya Aral’a miras kalır. Yeni kuşakların eski yazıdan anlamadıkları için şikâyet etmeleri üzerine Aral, 1987’de bunu Latin alfabesine çevirir, yeni kuşakları ekler ve kısa süre sonra vefat eder. Gülseren Hanım’a kalan aile emaneti 2009’da onun da vefatıyla tek çocuğu Ahmet Esmen’in eline geçer.”   SOYAĞACI AHMET ESMEN'DE   Peki ama bu kadar kıymetli bir belge, nasıl olmuş da bugüne kadar kütüphane raflarında kalmıştır? Ahmet Esmen şöyle diyor:  “Durumu anlayabilecek yaşa geldiğimde annemle babam beni karşılarına alıp, ‘Tesadüfler bu kıymetli insanla aynı soydan gelmene sebep oldu. Senin bunda hiçbir marifetin yok. Ayrıca hepsinden önemlisi, akrabalığın verdiği bir mesuliyet var’ dediler.”   
SOYAĞACI HANGİ YALANLARI ÇÜRÜTÜYOR   
Dergİdekİ yazıda, 85 yıl sonra ortaya çıkan soyağacının bugüne kadar ortalıkta dolaşan pek çok iddiayı çürüttüğü de belirtiliyor: “Pek çok yerde ortaya atılan Zübeyde Hanım’ın Hacı Sofiler’den olduğu iddiası bu şecereyle çürüyor. Çünkü bu aile Mustafa Kemal’in değil, şecerede görüldüğü gibi Hacı Sofilere gelin giden Gülsüm Molla yoluyla Süleyman Sırrı’nın sülalesi. Bazı kaynaklar, Zübeyde Hanım’ın babasının tam üç kere evlendiğini kaydetmesine rağmen şecerede bunu göremiyoruz. 
Israrla Atatürk’ün teyzesinin oğlu iddia edilen eski TKP liderlerinden Reşat Fuad Baraner de şecerede gözükmüyor, zaten şecereye göre Atatürk’ün teyzesi yok, iki dayısı var.”     
(Abdurrahman Dilipak – Yeni Akit Yazısından)   Mustafa Kemal kimdir?   Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik’te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi’ndeki üç katlı pembe evde doğdu. 
Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın’dan Makedonya’ya yerleştirilmiş Kocacık Yörükleri’ndendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım’la evlendi. Atatürk’ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.   Fatih Bayhan’ın yeni çalışması ortalığı karıştıracak gibi görünüyor. Bize öğretilen kurgulanmış bir tarih olan resmi tarihi bir kenara bırakın şimdi. Bu tartışmaların ortaya çıkarttığı bir gerçek var: Gerçeği bilmiyoruz. Çünkü bu konuyu tartışmak bir şekilde yasaklanmış.   Yine bir başka gerçek: Resmi tarih gerçekleri yansıtmıyor. Soru şu: Peki buna niçin gerek duyuldu? Bu kadar basit gerçekler bile böylesine manipüle edildiyse, tartışmalı bir çok konu ve siyasi gerçeklerin manipüle edilmiş olması da mümkün.   İddia o ki; Mustafa Kemal, Ali Rıza’dan olma, Zübeyde’den doğma değil.. Selanikli de değil. Malatyalı.. Akçadağ’dan, Çakıroğulları’ndan.. Yeğenleri de hâlâ hayatta..   TTK eski başkanı Yusuf Halaçoğlu’na göre “Kocacık Yörükleri’nden. Kocacık Yörükleri Konya ile Ankara bölgesinde yaşarlar.”   Bu aile daha sonra Balkanlar’a göçmüş..   Bir başkasına göre, Selanik’e daha sonra gelmişler. Daha doğrusu Selanik bir eyaletin adı. Tırhala’dan Selanik merkezine göç etmişler..   İddialar bununla da sınırlı değil..   Mustafa Kemal’e benzerliğiyle dikkat çeken ve Zübeyde Hanım tarafından büyütülen Abdurrahim Tuncak hakkındaki, “Atatürk’ün oğlu” iddiaları her zaman gündemin gizli ajandasında yerini almaya devam etti. Adam Bursa’da sırları ile birlikte öldü gitti. Nasıl olup da geniş vakıf arazilerinin sahibi olduğu da kozmik bir sır olarak kaldı..   Fatih Bayhan’ın ulaştığı bilgilere göre, Zübeyde Hanım’ın eşkiya yolunu kesmiş, kaçırmış, Bir kaç gün sonra kurtarılabilmiş..   Dedikodu olmasın diye, çiftlikte çalışan Ali Rıza ile evlendirip Selanik’e göndermişler. Mustafa’nın babası, Malatya’da çeteler tarafından şehit edilince Ayşe Hanım, oğlunu alıp Selanik’e gidiyor. O da vefat edince Ali Rıza Bey ve Zübeyde Hanım, küçük Mustafa’yı nüfusuna geçiriyor.” Hepsi bu kadar değil. Devamı da var. “Atatürk, 1931 yılında Malatya’ya gidince aileyi belediye hoparlöründen anons ettirmiş. Daha sonra da maaş bağlatmış. Atatürk’ün abisi Ömer de cephede şehit olunca maaş çocuklarına geçmiş. Halen de ödenmeye devam ediyormuş…”     Cumhurbaşkanı Atatürk, Malatya’ya girerken (14 Kasım 1937) Böylece “19 Mayıs 1881, Mustafa Kemal, Selanik’te doğdu” iddiasının gerçek olmadığı anlaşılıyor… İddiaya göre küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi’ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği’nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selanik’e dönüp okulunu bitirdi. Selanik Mülkiye Rüştiyesi’ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra, 1893 yılında Askeri Rüştiye’ye girdi..   Şemsi Efendi Mektebi hikayesi 1927′lerde ortaya çıktı. Şemsi Efendi dedikleri, Abdulhamid’in Selanik sürgünü sırasında evinde ikamete mecbur edildiği Yahudi iş adamı Alatini Efendi’nin mali desteği ile, Kabbalistik inanç sahibi ailelerin çocuklarınna dini eğitim vermek üzere açılan bir mektep. Kurucusu da Şemsi Efendi değil Şimon Zwi. Daha doğrusu Şemsi Efendi’nin gerçek adı Şimon Zwi. O da bir raw!   Şimdi size başka bir iddiayı aktarayım. Bayramdan bir gün once Sahip İhsan Tansuk isimli bir adam vefat etti. 35 yıldır Tayland Fahri Konsolosluğu yapmış. Türkiye Müslümanları Tayland’ı Patani Müslümanlarına yapılan zulümle bilirler.. Bu zat 96 yaşında hayata veda etti.. İddiaya göre Tansuk, Mustafa Kemal’in, baba bir anne farklı kardeşi idi..   İbrahim İhsan’ın oğlu olan Tansuk’un cenazesinin ardından bir kaç gazete küçük bir kaç haber, bir de Daruşşafaka Cemiyeti ile ALSTOM Grid’in 2 cenaze ilanı çıktı.. Ön adı “Saip” ve “Sahip” olarak, iki cenaze ilanında o da farklı yazılmış.. Daha once AEG-ETİ firmasında çalışmış..   Babası İbrahim İhsan Avusturya Macar İmparatorluğu ve Almanya’da devletin özel görevlerinde bulunmuş.. İbrahim İhsan’ın eşi de bir Almandı.. AEG ile oradan bir bağı olabilir ama ALSTOM Fransız..   Tansuk’la ilgili bilgiler bunlardan ibaret değil. Kim bu insanlar, nereden gelip, nereye gidiyorlar? Mustafa Kemal’in akrabaları neden ortaya çıkmazlar?.. Atadan, Atatür, Atasoy’lar kimler?..   Tansuk’un başka kardeşleri var mı idi? Ya da çocukları?.. Mal varlığını Darüşşafaka’ya bağışlamış ve Darüşşafaka Huzurevi’nde hayata veda etmiş. Peki, hatıraları, vasiyeti, özel eşyaları hiç bir şey bırakmadı mı geriye?   Bilenler konuşmalı. Türk Tarih Kurumu ve resmi makamlar ellerindeki bilgi ve belgeleri açıklamalı. Şu vasiyeti tartışmasına da artık bir son nokta konmalı. Bu arada bu “koruma kanunu” da artık kalkmalı.. Bu yasa orada durduğu sürece, bilgiye ulaşmak kolay değil.   Aslında İsmet Paşa’nın da çocukluğu, Mustafa Kemal’in çocukluğu gibi sisli.   Abdurrahman Dilipak – Yeni Akit (22.08.2012) 10 Kasım    “On kasım” olur da “10 Kasım” yazılmaz mı? Adettendir.. Mustafa Kemal’le ilgili aslında kimsenin fazla bir bilgisi yoktur.. Aslında resmi tarih açısından sorun yok.. Siz 1. İnönü Savaşı oldu mu, olmadı mı diye tartışadurun, Harp Tarihi Akademisi’nde 500 sayfalık 1. İnönü Savaşı’nın bütün detayları vardır.. Her 10 Kasım’da hep İnönü’yü düşünürüm.. Sahi 10 Kasım gecesi İnönü niçin Mustafa Kemal’in yanında değildir?. Ya da nerededir?. Sahi Mustafa Kemal vasiyetinde niçin İsmet Paşa’nın çocuklarına filan okul harçlığı verilmesini vasiyet eder? Mustafa Kemal gibi bir şahsın vasiyeti gerçekten bize açıklanan kadar mı?   “Saat 9’u beş geçe / Atam Dolmabahçe’de!” Sakın Mim Kemal Öke o sabahın gecesinde biraz nefes alsın diye Boğaz’a açılmış olmasınlar.. Ve daha gece yarısı olmadan Mustafa Kemal yatağına bitkin şekilde uzanmış olmasın ve kendinden bir daha haber alınmamış olması ihtimali yok mu?   Kemalistlerin Mustafa Kemal’e yaptığını, sanırım muarızları ona yapmamıştır.. Mustafa Kemal’in vasiyetini açıklayabilir misiniz? Ya da Latife hanımın mektuplarını, anılarını yayınlasanıza.. Nutuk’u tahrif edenler, Mustafa Kemal ve ailesine sansür uygulayanlar bunlar değil mi?   Güya CHP, Mustafa Kemal’in mirasını koruyor.. Hayır korumuyor, sadece mirasını ve siyasi rantını tüketiyor o kadar.. Nutuk’u sadeleştiriyoruz diye tahrif edenler de bunlardı. Ama Mustafa Kemal’i Kemalistlerin elinden kurtarmak mümkün olmadı.. Mustafa Kemal, Ergenekoncuların elinde, İlhan Selçuk, Balbay taifesinin Cumhuriyetçilerinin ve CHP’lilerin elinde toplumun milli değerlerine, inancına, kültürüne, kimliğine karşı daima tehdit olarak kullanılmaya çalışıldı.. ADD’ye, ÇYDD’ye baksanıza.. En Atatürkçü geçinen paşalar Ergenekoncu çıkmadılar mı? Batılıların “Bizim çocuklar” dediği darbeler hep Kemalizm adına yapılmadı mı? Osman Nuri Çerman, 1960’larda “Türkün dini Kemalizm’dir” diye bir kampanya başlatmıştı.. Laik bir adamı, birinin Peygamberi ilan etmeye kalktı birileri.. Onun için ölümünün ardından Behçet Kemal Çağlar bir de “mevlid” yazdı ona.. Ellerinden gelse, Kur’an-ı Kerim’den ahkam ayetlerini çıkartıp yerine Nutuk’tan parçalar koyacaklardı..   İşe bakarsanız, Mustafa Kemal türbeleri yasakladı, Kemalistler ona türbe yaptılar. Hem de ne türbe.. Mehmet Doğan’ın deyişi ile “M. Kemal’in arzusu olmamasına rağmen, Anıtkabir’i inşa ederken bir putperest Yunan tapınağını kopyalamaktan da çekinmediler!”   “Kabe arabın olsun Çankaya bize yeter” diyen de vardı, “Anıtkabir Kabemiz” diyen de.. “Bu taş daha kutsaldır o Kabe’nin taşından” diyerek “ilah gibi bir heykel” diye Mustafa Kemal’in heykelini işaret eden de! (Bakınız, Cumhuriyetin 15. Yılı Şeref kitabı. CHP Yayını. Cumhuriyet Matbaası-İstanbul) Mehmet Doğan da zaten yazısının başlığını onun için olmuş olsa gerek “Tapınak mı, Türbe mi?” koymuş.. Mustafa Kemal Cumhuriyeti kurdu ama Kemalistler onu, ancak monarşilerde olan ve zaten tek adam rejimi olduğu için monarşi denildiği halde Mustafa Kemal’i “tek adam” ilan ettiler.. Birilerinin daha Cumhuriyetin 10. yılında Mustafa Kemal’e “Führer” diye kartvizit bastırdığını ve 10. Yıl albümüne Hitler’den mesaj alındığını biliyor muydunuz? Führer, biliyorsunuz, Almanca’da “ulu önder” demek.. Bununla kalsalar iyi, bizimkiler bir anda Almancı olup, Hitler gibi bıyık bıraktılar.. Geçen gün yazmıştım bunu bir vesile ile.. Aslında CHP, TSK ve ADD ile Cumhuriyet gazetesi ve İP’in elinden kurtulmadan Mustafa Kemal’e rahat yok! Merak ediyorum, bugünkü tartışmalara adı karışanlar nasıl Anıtkabir’e çıkıp o defteri imzalayacaklar?.       Birileri bu konuyu vesile ederek ortalığı karıştırmak isteyecektir yine.. Kimileri de mangalda kül bırakmayacaktır. Kimileri için ise Anıtkabir artık bir ağlama duvarıdır.. 29 Ekim’le 10 Kasım arası bizim ulusalcılar sokağa çıkacaklardı.. 10 Kasım geldi, bir şey yok.. Akıllandılar mı, yoksa artık kimseye sözleri mi geçmiyor bilmiyorum.. “ ‘Atatürk Tanrı’dır, üşümez, acıkmaz, yorulmaz ve de eleştirilemez’ yaklaşımı genç kuşakları Atatürk’ten uzaklaştırdı. Bıktırdı” diyor Engin Ardıç yazısında.. 10 Kasım günü, okulda koşup güldükleri için ceza aldıklarını anlatıyor. 10 Kasım günü sinemaların, eğlence yerlerinin, meyhanelerin kapanmasını eleştiriyor.. “Sözde Atatürkçülük adına yapılan saçmalıklara ve rezilliklere de karşı çıkacağım” diyor haklı olarak, örnekler veriyor.   Güneş Dil teorisini hatırlayan var mı artık? Ya da gerçekten 6 okun tamamını savunanı sormuyorum, bir çırpıda bu “6 umde”yi sayacak kaç kişi var aramızda?. Kaç kişi Halkçılık ve Cumhuriyetçilik arasındaki farkın ayırdında, bana söyler misiniz? Hem de bu kadar çok “Atatürkçülük” yapılmasına rağmen.. Karga kovalamaktan başka akıllarda kalan ne var, ailesini bile bilmiyoruz Mustafa Kemal’in. Dede, amca, teyze, hala, kim bunlar? Nerede yaşıyorlar?. Ne haldeler?. Açık oy gizli tasnifi savunan var mı bugün?. İstiklal Mahkemeleri’ni savunan kaç kişi kaldı?. Kemalistler “Ulusalcı” kadroların elinde perişan oldular bugün.. Mustafa Kemal Trablus’tan gelip, Sofya’ya giderken uğradığı Bad Godesberg’de İbrahim İhsan’ın yanına niçin gitti? Kim bu İbrahim İhsan? Bunu, Trablus’ta İtalyan topçusunun açtığı bir ateş sonucu, bir şarapnel parçasının, girdikleri sipere çarpıp, fırlattığı kireç taşı Mustafa Kemal’in gözüne çarptığında onu tedavi eden Sadi Borak’a sormak gerekti. “Borak” bu soyadı niçin aldı biliyor musunuz?   İbrahim İhsan hakkında İngiliz arşivlerinde ne gibi bilgiler vardır, bakmak gerek..   Kurgulanmış bir resmi tarihin ne kadar gerçek olduğu ortada.. O zaman asıl kurgulanan siyasi gerçek neydi? Bunu düşünmek, araştırmak da size kalıyor.. Mustafa Kemal’i tabulaştırmak isteyenler bana kalırsa asıl bu gerçeği gizlemeye çalışıyorlar.. Onun için Mustafa Kemal’le ilgili bilgi ve belgelerin, Latife hanımın evraklarının açıklanmasına karşı çıkıyorlar.. “Çünkü o zaman tarihi yeniden yazmak gerekebilir” diye düşünüyorlar.. Sahi, Abdurrahim Tunçak evlatlık mıydı, ya da oğlu mu? Tunçak o serveti nasıl elde etti? Can Dündar’a sormak gerek. O konuştu son olarak.. O bir sır!   Herkes eline bir şecere alıp çıkınca işler daha da karışıyor. Her gün biri bir iddia ortaya atıyor. Mustafa Kemal’in ailesini arıyoruz! Atadan, Atatür. Murat Bardakçı akrabalık ilişkisi ile ilgili şu soyisimleri veriyor: Söğütlügil, Orcay, Kanıpak, Anul, Özdamar, Evyapan, Altay, Apaydın, Gülenç, Erbatur, Yorgancı, Tosun ve Eke. Dr. Ali Güler’in “Karamanlı Sarı Paşa”sında anlatılanlar ne olacak şimdi? Aslında kim ne söylerse söylesin; yeter ki söylesin. Gerçeği bu söylenenlerden damıtacağız..   Mesela artık Şemsi Efendi’nin kim olduğunu, o mektebin nasıl bir mektep olduğunu biliyoruz..   Devletin Mustafa Kemal üzerindeki ipoteği kalksa, onun mirasını koruduğunu söyleyen CHP bu gerçeklerin açıklanmasını engellemese gerçekle yüzleşeceğiz.. Bir 10 Kasım’da daha bir ulus kendi tarihine ilişkin gerçekleri arıyor.. Ve her on kasım bu talebimizi dillendirmek için artık yeni bir vesile oluşturacaktır..   Bardakçı diyor ki; “Bu sene Atatürk’ün doğumunun 128., hayata veda etmesinin 71., Cumhuriyet’in ilânının da 86. yıldönümü… Başka türlü ifade edeyim: Atatürk’ün doğumunun üzerinden 128, vefatından buyana da 71 sene geçmiş. Şimdi kendi kendimize bir soru soralım ve cevabını bulmaya çalışalım: Aradan geçen bu uzun seneler zarfında Atatürk’ün tam bir şeceresi, yani soyağacı çıkartılıp yayınlandı mı? Yani hem anne hem baba tarafından ailesinin nerelere uzandığı, dedelerinin, amcalarının, halalarının, dayılarının kimler olduğu, bu aile büyüklerinin soylarının devam edip etmediği, Atatürk’ün şu anda hayatta bir akrabasının yahut akrabalarının bulunup bulunmadığı hususlarında konuyu tam olmasa bile tama yakın şekilde ele alan bir çalışma yapıldı mı? Merak edip aradığınız takdirde bulamazsınız, zira böyle bir çalışma her nedense yapılmamıştır ve yoktur!”   Selam ve dua ile.   Abdurrahman Dilipak – Yeni Akit (2009-11-10)   ATATÜRK’ÜN KENDİSİNİ TANIMLAMASI:   (1)”Benim hayatta yegane fahrim (onurum), servetim, Türklükten başka bir şey değildir.” “Bana, insanlar üstünde bir doğuş atfetmeye kalkışmayınız. Doğuşumdaki tek fevkaladelik, Türk olarak dünyaya gelmemdir.” (Bozkurt, Mahmut Esat; Yakınlarından Hatıralar, Sel Yayınları, İst., 1955, s.95)   (2) Bir İngiliz’in “siz hangi asil ailedensiniz?” sorusuna verdiği yanıt: “Anasının ve babasının asilliğiyle iftihar eden Teodoz, İtalya Yarımadasına inmek isteyen Türk Atilla’ya barış görüşmesinden önce sormuş: ‘Siz hangi asil ailedensiniz?’ Atilla’da ona cevap vermiş: ‘Ben asil bir milletin evladıyım!’ işte benim cevabımda size budur!” (Egeli, Münir Hayri; Atatürk’ten Bilinmeyen Hatıralar, İst., 1959, s.15)   (3)” Türk, Türk olduğu için asildir… çoğumuz, büyük babamızın babasını hatırlamayız. Bütün soy gururumuzu, Türk olmanın içinde buluruz.” (Ünaydın, Ruşen Eşref; Atatürk Tarih ve Dil Kurumları (Hatıralar), TDK. Yayını. Ank., 1954, s.549)   (4)“… Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç dayanağım (dır)” (Egeli, Münir Hayri, s.699     (5)“Millî mevcudiyetimize düşman olanlarla dost olmayalım. Böylelerine karşı…’Türk’üm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi!’ diyelim” ( Faik Reşit Unat’ın “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” Türk Dili Dergisi, Sayı 146, 1963 makalesinden aktaran Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ank., 1984, s.171-173)   (6)” Mensup olduğum Türk milletinin şan ve şerefi varsa, benim de bir ferdi olmak sıfatıyla şanım ve şerefim vardır…” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II. derleyen Nimet Unan, Türk İnk. Tarihi Ens.yayını, Ank.,1959,s.143)   (7) Zübeyde Hanım’ın soyu Yörük’tür. Fatih döneminde Karamanoğlu Beyliği’nin yıkılmasından sonra (1466), Balkanlar’da fethedilen yerlerin Türkleştirilmesi için göç ettirilen ailelerdendir. Konya bölgesinden geldikleri için bunlar, “Konyarlar” ismi ile resmi kayıtlara geçmiş ve böyle anılmıştır. Aile, Vodina sancağının Sarıgöl nahiyesine yerleştirilir. Zübeyde’nin babası Sofi-zade Seyfullah Ağa, Selanik yakınlarındaki Lankaza’ya göçer ve bir çiftlik sahibi olur. Ve Zübeyde Hanım 1857′de burada doğar. Annesi, babasının üçüncü eşi Ayşe Hanım’dır. (Güler, Ali; Atatürk Soyu, Ailesi ve Öğrenim Hayatı, Ank.1999, s.40-46 - Göksel, Burhan; Atatürk’ün Soykütüğü Üzerine Bir Çalışma, Kültür Bak. Yay., Ank.1994, s.7)   (8) M. Kemal’in kız kardeşi Makbule Hanım (1885-1956): “Annemden sık sık şunları dinlemişimdir. Bizim esas soyumuz Yörük’tür. Buralara Konya-Karaman çevrelerinden gelmişiz” diyor ve atalarından bazılarının da sonradan tekrar Konya’ya geri döndüğünü de şöyle açıklıyor: “Dedem Feyzullah Efendi’nin büyük amcası Konya’ya gitmiş, Mevlevi dergahına girmiş, orada kalmış. Yörüklüğü tutmuş olacak.” (Güler, Ali; Atatürk Soyu, Ailesi ve Öğrenim Hayatı, Ank.1999, s.46)   (9) Makbule Hanım Yörüklük için şunları söylüyor: “…Annem her zaman Yörük olmakla iftihar ederdi. Bir gün Atatürk’e “Yörük nedir?” diye sordum. Ağabeyim de bana ‘Yürüyen Türkler’ dedi.” (Şapolyo, Enver Behnan, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, İst.,1958, s.33,23- aktaran Güler, Ali s.45)     (10)Yörük ile Türkmen eş anlamlıdır. Atatürk, soyunu açıklarken bunu da vurgular: “…. Benim atalarım Anadolu’dan Rumeli’ye gelmiş Yörük Türkmenler’dendir.” (E.B.Şapolyo, a.g.e.den aktaran Güler, Ali a.g.e. s.27, 28)   (11)"Millî mevcudiyetimize düşman olanlarla dost olmayalım. Böylelerine karşı...'Türk'üm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi!' diyelim"   (12)" Mensup olduğum Türk milletinin şan ve şerefi varsa, benim de bir ferdi olmak sıfatıyla şanım ve şerefim vardır..."   (13)Atatürk kendisini böyle tanımlıyor. Ben bir Türk'üm diyor ve bundan gurur duyuyorum diyor. Kişi, hissettiği milletten olduğuna göre bu sözler üzerine daha denecek bir şey yoktur. M. Kemal, bir Türk'tür ve koca bir Türk'tür, Türk'ün Atası'dır. Türk milletine, unuttuğu milli kimliğini tekrar kazandıran, ümmetten Türk milletine dönmesini sağlayan bir Türk'tür. Yeni Rıza Nurlara bunlar da yetmeyecektir. Hiç gerek olmadığı halde, konuya tam açıklık getirmek için, ana ve baba soyunu da irdeleyeceğiz.
 Kimdir, kimlerdendir ona bakacağız 
MUSTAFA KEMAL'İN ANNESİ YÖRÜK TÜRKMEN’ DİR. 
Zübeyde Hanım'ın soyu Yörük'tür. 
Fatih döneminde Karamanoğlu Beyliği'nin yıkılmasından sonra (1466), Balkanlar'da fethedilen yerlerin Türkleştirilmesi için göç ettirilen ailelerdendir. Konya bölgesinden geldikleri için bunlar, "Konyarlar" ismi ile resmi kayıtlara geçmiş ve böyle anılmıştır.   (14)Aile, Vodina sancağının Sarıgöl nahiyesine yerleştirilir. Zübeyde'nin babası Sofi-zade Seyfullah Ağa, Selanik yakınlarındaki Lankaza'ya göçer ve bir çiftlik sahibi olur. 
Ve Zübeyde Hanım 1857'de burada doğar. Annesi, babasının üçüncü eşi Ayşe Hanım'dır.   (15) Zübeyde Hanım'ın soyunu birde anlatılanlardan görelim. M. Kemal'in kız kardeşi Makbule Hanım (1885-1956): "Annemden sık sık şunları dinlemişimdir. Bizim esas soyumuz Yörük'tür. 
Buralara Konya-Karaman çevrelerinden gelmişiz" diyor ve atalarından bazılarının da sonradan tekrar Konya'ya geri döndüğünü de şöyle açıklıyor: "Dedem Feyzullah Efendi'nin büyük amcası Konya'ya gitmiş, Mevlevi dergahına girmiş, orada kalmış. Yörüklüğü tutmuş olacak."   (16)Makbule Hanım Yörüklük için şunları söylüyor: "...Annem her zaman Yörük olmakla iftihar ederdi. Bir gün Atatürk'e "Yörük nedir?" diye sordum. Ağabeyim de bana 'Yürüyen Türkler' dedi."   (17)Yörük ile Türkmen eş anlamlıdır. Atatürk, soyunu açıklarken bunu da vurgular: ".... 
Benim atalarım Anadolu'dan Rumeli'ye gelmiş Yörük Türkmenler'dendir."   (18)Zübeyde Hanım'ın babasını, kocası Ali Rıza Efendi'yi ve Ali Rıza'nın babası Kızıl Hafız Ahmet Bey'i de tanıyan Selanik doğumlu Aydın Milletvekili Hasan Tahsin San (1865-1951)   (19) şu bilgileri verir: "
 Atatürk'ün validesi, Zübeyde Hanım, Sofu-zade ailesinden Fethullah Ağa'nın kızıdır. Selanik'te doğmuştur. Bu aile bundan 130 sene evvel (1800'lü yılların başı oluyor.) Sarıgöl'den Selanik'e gelmişlerdir. Vodina sancağının batısında Sarıgöl nahiyesinde onaltı köyden ibaret olan bu nahiye ailesi, Makedonya ve Teselya'nın fethinden sonra Konya civarı ahalisinden Osmanlı hükümetinin sevk ve iskan ettirdiği Türkmenlerdendir. Son zamanlara kadar beş asır müddet içinde hayat tarzlarını, kılık-kıyafetlerini değiştirmemişlerdi."   (20) Bir yabancı yazar da Atatürk'ün annesi hakkında edindiği bilgileri şöyle aktarıyor:"Mustafa'nın babası Ali Rıza Efendi, anası da Zübeyde Hanım'dı. Zübeyde Hanım... sarışındı; düzgün, beyaz bir teni, derin ama berrak, açık mavi gözleri vardı. Ailesi Selanik'in batısında Arnavutluk'a doğru, sert ve çıplak dağların geniş, donuk sulara gömüldüğü göller bölgesinden geliyordu. Burası, Türklerin Makedonya'yı ve Teselya'yı almalarından sonra Anadolu'nun göbeğinden gelen köylülerin yerleştikleri yerdi. Bu yüzden Zübeyde Hanım, damarlarında ilk göçebe Türk kabilelerinin torunları olan ve hala Toros Dağlarında özgür yaşamlarını sürdüren sarışın Yörükler'in kanını taşıdığını düşünmekten hoşlanırdı. Mustafa da annesine çekmişti; saçları onun gibi sarı, gözleri onun gibi maviydi."   (21)Zübeyde Hanım'ın kendi ifadesi; oğlunun, kızının, kendisini tanıyanların ve de konu üzerinde çalışanların ortak ifadesi; Zübeyde Hanım'ın Yörük-Türkmen olduğudur. Yani Zübeyde Türk'tür. MUSTAFA KEMAL'İN BABASI YÖRÜK TÜRKMEN ‘DİR. Mustafa Kemal'in baba soyu, Aydın/ Söke'den gelerek Manastır vilayetine yerleştirilen, "Kocacık Yörükleri (Koca Hamza Yörükleri)"ndendir. Ali Rıza Efendi, Manastır'ın Debre-i Bala sancağına bağlı Kocacık'ta dünyaya gelmiştir(1839). Aile sonradan Selanik'e göçmüştür. Babası İlkokul öğretmeni Kızıl Hafız Ahmet Efendi'dir. Amcası, Kızıl Hafız Mehmet Efendi'dir. Taşıdıkları "Kızıl" lakabı ve yerleştikleri yere "Kocacık" denmesi; Ali Rıza Efendi'nin soyunun, Anadolu'nun da Türkleşmesinde katkısı olan " Kızıl-Oğuz" yahut "Kocacık Yörükleri-Türkmenleri"nden geldiğini göstermektedir.   (22)Anne soyunda olduğu gibi baba soyunda da en sağlam bilgiler önce Atatürk'ün, annesinin, kardeşinin anlattıkları; sonra çevrelerinin aktardıklarıdır. Makbule Hanım; "Babam Ali Rıza Efendi, Selanik'lidir. Kendileri Yörük sülalesindendir."   (23)Atatürk: "... Benim atalarım Anadolu'dan Rumeli'ye gelmiş Yörük Türkmenler'dendir."   (24)M. Kemal'in Selanik'te mahalle ve okul arkadaşı, Kütahya Milletvekillerinden Mehmet Somer (1882-1950):   (25)"Atatürk'ün ataları hakkında benim bildiğim şunlar: Atatürk'ün ataları Anadolu'dan gelerek Manastır vilayetinin Debre-i Bala sancağına bağlı Kocacık nahiyesine yerleşmişlerdir. Bunları ben Selanik'in ihtiyarlarından duymuştum. Kocacık'lıların hepsi öz Türkçe konuşurlar. İri yapılı adamlardır. Bunların hepsi Yörük'tür... Bunların kıyafetleri Anadolu Türklerine benzer. Yaşayışları, hatta lehçeleri de aynıdır."   (26)10 Kasım 1993'te Milliyet gazetesi "Ata'nın Soy Kütüğü" isimli bir yazı yayımlar. Gazeteci Altan Araslı, Kocacık köyüne giderek bir araştırma yapar ve köylülerle konuşur. Kocacıklı Numan Kartal'ın aktardıkları: "Ali Rıza Efendi, Manastır vilayetinin Debre-i Bala sancağına bağlı Kocacık'ta dünyaya gelir. Kocacık'ın nüfusu tamamen Türk'tür. Hepsi de Yörük Türkmenleri. Anadolu'dan geldiler. Bizler, Müslüman Oğuzların Türkmen boyundanız."   Mustafa Kemal Atatürk’ün Babası Ali Rıza Efendi (1841-1888). Ali Rıza Efendi 1841 yılında Selanik’te doğdu. Söke’den Selanik’e yerleşmiş Türkmenlerden “Kırmızı Hafız” lakaplı Ahmet Efendinin oğludur. İlkokulu Abdi Hafız Mahalle Mektebinde okudu. Selanik’te Evkaf İdaresinde katiplik, sonrada Gümrük Muhafaza Teşkilatında memurluk yaptı. Memurluğu sırasında, Hacı Sofi ailesinden Feyzullah Ağa’nın kızı Zübeyde Hanımla evlendi. 1876 yılında da Selanik Asakir-i Milliye taburunda subay olarak görev alan Ali Rıza Efendi, daha sonra da kereste ticareti yapmaya başladı. Zübeyde Hanım’dan beş çocuğu oldu. Çocuklarından Naciye, Ömer ve Fatma fazla yaşamadı. Sadece Mustafa ve Makbule hayatlarına devam edebildi. Ali Rıza Efendi, 1888 yılında, tek oğlu Mustafa Kemal ilkokulda okuduğu sırada, rahatsızlandı ve öldü.     Atatürk ve Ailesi Zübeyde Hanım 1857 yılında Selanik’te doğdu. Orta Anadolu’dan göç ederek, Selanik’in batısında Arnavutluk sınırına yerleştirilen yörüklerden, Hacı Sofi ailesinden Feyzullah Ağanın kızıdır. Selanik’te Gümrük Muhafaza Teşkilatında memur olan Ali Rıza Efendi ile evliliğinden beş çocuk sahibi oldu. Fatma ve Ömer’i daha küçükken kaybetti. 1888 yılında Mustafa ilkokuldayken kocasını da kaybeden Zübeyde Hanım, zaman zaman çocukları ile birlikte kardeşi Hüseyin Ağa’nın çiftliğine giderdi. Bu sırada, Atatürk’ün ifadesiyle; iyi kalpli bir insan olan Ragıp Bey’le evlendi. Kızlarından Naciye de çok yaşamadı. Balkan harbinden sonra, birçok Türk ailesi gibi, kızı Makbule ile birlikte Selanik’ten göç etti ve İstanbul’a gelerek Beşiktaş-Akaretler’de bir eve yerleşti. Milli Mücadele yıllarında Ankara’ya gelen Zübeyde Hanım, 1919′da ayrılmak zorunda kaldığı oğlunu, yıllar sonra Ankara’da Devlet Başkanı olarak gördü. 14 Ocak 1923′te tedavi amacıyla gittiği İzmir’de 66 yaşında vefat etti.   Kızkardeşi Makbule Atadan Mustafa Kemal Atatürk’ün kız kardeşi olan Makbule Atadan, 1887 yılında Selanik’te doğdu. Balkan Savaşlarından sonra, annesi Zübeyde Hanım’la birlikte Selanik’ten ayrılarak İstanbul’a yerleşti. Cumhuriyet’in ilanından sonra ağabeyinin isteği üzerine, annesiyle birlikte Ankara’ya geldi. Bir süre Atatürk’ün yanında kalan Makbule Atadan, daha sonra Çankaya Köşkü arazisi içinde kendisi için yaptırılan Çamlı Köşke yerleşti. 1930′da Atatürk’ün isteğiyle Fethi Okyar’ın kurduğu Serbest Cumhuriyet Fırkasına giren Makbule Hanım birkaç ay sonra parti kapatılınca siyasetten çekildi ve 1935′de milletvekili Mecdi Boysan ile evlendi. Makbule Atadan’ın ağabeyi Atatürk ile ilgili anıları “Büyük Kardeşim Atatürk (1952)” ve “Ağabeyim Mustafa Kemal (1952)” adlarıyla yayımlandı. 1956 yılında 69 yaşında öldü. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'e bir kez daha Allahtan Rahmet diliyoruz Saygıyla anıyoruz.. 

Sitemizle ilgili isteklerinizi bu sayfadan bizimle paylaşabilirsiniz.

Sitemizle ilgili isteklerinizi bu sayfadan bizimle paylaşabilirsiniz.

İÇİNDEKİLER

Sitedeki
Nüsha Sayfası

Dar al-Nile


(Arapça Baskı
2013)
Türkiye
Baskısı
Sayfa
Karşılığı
Define
Yayınları

(Türkçe Baskı
2013)
BÜYÜK EVLİYADAN BAZISININ DUALARI
Hizbü's-Seyf -- Hz Ali (r.a.)143
Hz Ali (r.a.)'nin Bir Hizbi951
Haftalık Dualar -- Hz Ali (r a)1052
- Cuma Günü Duası1052
- Cumartesi Duası1152
- Pazar Duası1153
- Pazartesi Duası1253
- Salı Duası1354
- Çarşamba Duası1354
- Perşembe Duası1355
Duâü'l-Ferec -- Hz Ali (r.a.)1455
Hz Ali (r.a.)'nin Bir Duası1556
Hz Ali (r.a.)'nin Bir Münâcâtı1657
el-Kasidetü'1-Mecdiyye -- Hz Ali (r.a.)1657
Füyûzât-ı Rabbâniye -- Gavs-ı Azam Abdülkadir Geylanî (k.s.)18201
Hizbü'1-Hıfz -- Abdülkadir Geylânî (k.s.)33215
Hizbü'l-Celâle -- Abdülkadir Geylânî (k.s.)35217
el-Hizbü'1-Kebir -- Abdülkadir Geylânî (k.s.)36218
el-Münâcâtü's-Seheriyye -- Abdülkadir Geylânî (k.s.)49230
Abdülkadir Geylanî (k.s.)'nin Bir Münâcâtı49231
Salatü'l-Kibriti'l-Ahmer -- Abdülkadir Geylânî (k.s.)50232
Hizbü'n-Nasr -- Abdülkadir Geylânî (k.s.)55236
Abdülkadir Geylânî (k.s.)'nin Bir Duası56237
Abdülkadir Geylânî (k.s.)'nin Bir Virdi57243
Esmâ-i Hüsna Kasidesi -- Abdülkadir Geylânî (k.s.)59244
Haftalık Virdler -- Muhyiddin İbn Arabî (k.s.)62263
- Pazar Günü Virdi62263
- Pazartesi Virdi67267
- Salı Virdi69269
- Çarşamba Virdi71271
- Perşembe Virdi72272
- Cuma Virdi76276
- Cumartesi Virdi77277
- Hizbin Hatimesi79279
Haftalık Gece Virdleri -- Muhyiddin İbn Arabî (k.s.)81280
- Pazar Gecesi Virdi81280
- Pazartesi Gecesi Virdi82282
- Salı Gecesi Virdi84283
- Çarşamba Gecesi Virdi85285
- Perşembe Gecesi Virdi87287
- Cuma Gecesi Virdi89288
- Cumartesi Gecesi Virdi91290
Mıknatısü'l-Ed'iye Hizbi -- Muhyiddin İbn Arabî (k.s.)93292
Hizbü't-Tefric -- Muhyiddin İbn Arabî (k.s.)94293
Hizbü't-Tevhid -- Muhyiddin İbn Arabî (k.s.)95294
Hizbü'd-Devri'1-A'lâ -- Muhyiddin İbn Arabî (k.s.)97296
- Duanın İhtitamı101299
İ'tisâmü'd-Devri'1-A'lâ -- Muhyiddin İbn Arabî (k.s.)101300
Salâtu Fevâtihi'l-Hakîka -Muhyiddin İbn Arabî (k.s.)102301
Salatü'1-Kutb -- Muhyiddin İbn Arabî (k.s.)104303
Salatü's-Sır -- Muhyiddin İbn Arabî (k.s.)106304
İmam Zeynülabidin Hazretleri (r.a.)'nin Münâcâtları10770
1-Münâcâtü't-Tâibîn10770
2- Münâcâtü'ş-Şâkîn10871
3-Münâcâtü'l-Hâifîn10972
4- Münâcâtü'r-Râcîn11073
5- Münâcâtü'r-Râğibîn11174
6- Münâcâtü'ş-Şâkirîn11375
7- Münâcâtü'l-Mutiîn Lillâh11476
8- Münâcâtü'l-Mürîdîn11577
9- Münâcâtü'l-Muhibbîn11678
10- Münâcâtü'I-Mütevessilîn11779
11-Münâcâtü'I-Müftekırîn11880
12- Münâcâtü'l-Ârifîn11981
13- Münâcâtü'z-Zâkirîn12082
14- Münâcâtü'l-Mu'tasımîn12183
15- Münâcâtü'z-Zâhidîn12283
Duaü'l-İstiâze -- Zeynülabidin Hazretleri (r.a.)12384
Arefe Günü Duası -- Zeynülabidin Ali b Hüseyin Hazretleri (r.a.)12488
Hizbü'l-Hasîn -- İmam Gazâlî (k.s.)136177
Hizbü'l-Masun -- İmam Gazâlî (k.s.)138180
Hizbü'l-İhticâb -- İmam Gazâlî (k.s.)148189
Hüsn-ü Akıbet Duası -- İmam Gazâlî (k.s.)149191
Cünnetü'1-Esmâ -- İmam Gazâlî (k.s.)149191
- Allah'ın Birliğini İlan İçin149191
- Tevbenin Kabulü ve Mağfiretin Talebi İçin150191
- Af Talebi İçin150192
- Duaların Kabulü ve İhtiyaçların Giderilmesi İçin150192
- Duanın Kabule Karin Olması İçin150192
- İlim ve Hikmete Nail Olmak İçin151192
- Düşmanlara Karşı Yardıma Mazhar ve Fetihin Müyesser Olması İçin151192
- Zâlimleri Dize Getirmek ve Sultanların Gözünde Heybetli Görünmek İçin151192
- Katı Kalplerin Yumuşaması İçin151193
- Düşmanlardan ve Belalardan Kurtulmak İçin151193
- Düşmanlara Galip Gelmek İçin152193
- Düşmanı Yenmek ve Zararından Korunmak İçin152193
- Düşmandan ve Tuzaklarından Korunmak İçin152193
- Rızkın Bollaşması İçin152194
- Çocuk Sahibi Olmak İçin153194
- Saygın ve İtibarlı Olmak İçin153194
- İtibarlı ve Nimete Mazhar Biri Olmak İçin153194
- Gönlün Huzura Ermesi ve Vakar Sahibi Olmak İçin153194
- Kalpten Üzüntüyü Atmak İçin153194
- Kalb İnşirahı İçin154194
- Gam, Keder ve Acının Defi İçin154195
- Açlık ve Susuzluğun Giderilmesi İçin154195
- Yağmur Yağması İçin154195
- İhtiyaçların Giderilmesi İçin154195
- Kin, Nefret ve Düşmanlık Duygularına Karşı154195
- Sihrin Bozulması ve Zararının Defi İçin155195
- Zorlukların Kolaylaşması ve İsteklerin Gerçekleşmesi İçin155195
- Hastalıktan Şifa Bulmak İçin155196
- Hastalıkların Defi İçin155196
- Tâûn Türü Bulaşıcı ve Tehlikeli Hastalıklardan Korunmak İçin155196
- Münkirlerin İnkarını Def İçin156196
- Düşmanların Hakkından Gelmek İçin156196
- Düşmanların Ağzını Bağlamak İçin156196
- Düşmanlardan Gizlenmek İçin156196
- Kötülerin Dil ve Basiretlerinin Bağlanması İçin156196
- Cehennem Azabından Korkulduğunda156197
- Ölüm Sekerâtının Kolay Olması İçin157197
- Bir Halden Daha Güzel Bir Hale Geçmek İçin157197
- İyilik ve Lütfa Mazhar Olmak İçin157197
- Sıkıntı ve Hapisten Kurtulmak İçin157197
- Dalaletten Kurtulup Selamete Ermek İçin157197
- Nimetin Şükrünü Eda ve Mazhar Olunan Lütfün Artması İçin157198
el-Hizbü'1-Kebir -- İmam Şâzilî (k.s.)158305
Hizbü'l-Fetih -- İmam Şâzilî (k.s.)167313
Hizbü'1-Hamd -- İmam Şâzilî (k.s.)171317
Hizbü'1-Lutf -- İmam Şâzilî (k.s.)182328
Hizbü't-Tams -- İmam Şâzilî (k.s.)186332
Hizbü Darbi't-Tams, İmam Şâzilî (k.s.)188333
Hizbü'1-İhfâ -- İmam Şâzilî (k.s.)191337
Hizbü'l-Hucub -- İmam Şâzilî (k.s.)193338
Hizbü'1-Hıfz -- İmam Şâzilî (k.s.)194339
Hizbü'ş-Şekvâ -- İmam Şâzilî (k.s.)197347
Hizbü'n-Nasr -- İmam Şâzilî (k.s.)205343
Hizbü'1-Hars -- İmam Şâzilî (k.s.)208346
İmam Şâzilî (k.s.)'nin Bir Hizbi209346
Hizbü'l-Ed'iye, İmam Şâzilî (k.s.)209355
es-Salâtü'n-Nâciyye, İmam Şâzilî (k.s.)216430
Ebü'l-Ferec el-Bedevî (k.s.)'nin Bir Hizbi218379
Şeceretü'1-Asl Duası -Ahmed el-Bedevî (k.s.)224384
Şeyh Ahmed er-Rufâî (k.s.)'nin Bir Virdi224-
Hizbü'l-İhlas -- Ahmed er-Rufâî (k.s.)228252
Ashâb-ı Bedir -- Abdullatif eş-Şâmî (k.s.)236577
Abdulgani en-Nabulûsî (k.s.)'nin Virdleri250438
Salavât-ı Şerife -- Abdulgani en-Nabulûsî (k.s.)266454
Sıkıntı ve Darlık Hallerinde -- Cafer-i Sâdık (r.a.)273126
Cafer-i Sâdık (r.a.)'ın Bir Duası273126
Haftalık İstiâzeler -- Câfer-i Sâdık (r.a.)274128
- 1-Âfet ve Hastalıklar Korunmak İçin274128
- 2-Nazardan Korunmak ve Şeytanın Defolması İçin276129
- 3-Büyücü, Şeytan, Zâlim ve Cinlerin Şerrinden Korunmak İçin277131
- 4-Düşman, Musibet ve Tuzak Gibi Kötülüklere Karşı279132
- 5-Gece-Gündüz Ansızın Gelebilecek Belalar ve Habis Ruhlara Karşı281134
- 6-İnsan, Cin, Hastalık ve Gönül Darlığına Karşı282135
- 7-Nazardan Korunma, Makbuliyet, Heybet, Nusret, Emniyet ve Lütuflara Mazhariyet İçin284137
- Virdin Hitâmı285138
Seher Vakti Virdi -- Mustafa el-Bekrî es-Sıddîkî (k.s.)286461
Gurub Virdi -- Mustafa el-Bekrî es-Sıddîkî (k.s.)293468
Hizbü'1-Hıfz -- İmam Nevevî (k.s.)297385
Virdü'l-Ferec -- İmam el-Kerhî (k.s.)299169
Dünya ve Ahiret Sıkıntıları İçin -- Mâruf el-Kerhî (k.s.)300168
Keşfe Mazhar Olmak ve Murada Nail Olmak İçin -- Mâruf el-Kerhî (k.s.)300169
el-Musebbeâtü'1-Aşr -- Ahmed ed-Derdîr (k.s.)301472
Salavât-ı Şerife -- Ahmed ed-Derdîr (k.s.)302473
İbrahim İbn Edhem (k.s.)'in Bir Duası321165
İbrahim İbn Edhem (k.s.)'in Bir Münâcâtı323167
Evrâd-ı Fethiye -- Ali İbn Şihab el-Hemedânî (k.s.)324394
- Virdin Hitâmı335404
- Şurûtun Fethiyye336405
Haftalık İstiğfar Hizbi -- Hasan el-Basrî (r.a.)339142
- Cuma Günü İstiğfarı339142
- Cumartesi İstiğfarı342145
- Pazar İstiğfarı345148
- Pazartesi İstiğfarı348150
- Salı İstiğfarı351153
- Çarşamba İstiğfarı354155
- Perşembe İstiğfarı356157
Haftalık Virdler -- Muhammed İbn Üsâme (r.a.)360517
- Cuma Günü Virdi: Virdü'1-Hamd360517
- Cumartesi Virdi: Virdü'l-İstiğfar364521
- Pazar Virdi: Virdü't-Tesbih368525
- Pazartesi Virdi: Virdü't-Tevekkül374531
- Salı Virdi: Virdü's-Selam378534
- Çarşamba Virdi: Virdü't-Tevhîd380537
- Perşembe Virdi: Virdü'l-İstiğâse383539
Münâcâtü'l-Hikem -- İbn Atâullah es-Sekenderî (k.s.)390389
Üveys el-Karanî (k.s.)'nin Bir Virdi394139
Üveys el-Karanî (k.s.)'nin Bir Münâcâtı396141
Teheccüd Vakti Duası -- Ali Vefa (k.s.)397420
Hizbü'I-Kelimâti'l-Aşr -- Ali Vefa (k.s.)398421
Hizbü'n-Necât -- Ali Vefa (k.s.)399422
Muhammed Vefa (k.s.)'nın Bir Duası400393
İsmail İbn Muhammed el-Halvetî (k.s.)'nin Bir Hizbi401546
- Hizbin Hatimesi426570
Hizbü'l-Felâh -- Muhammed İbn Süleyman el-Cezûlî (k.s.)432429
Enes İbn Malik (r.a.)'in Bir Virdi433682
Virdü'l-İstiğâse -- İmam Şafiî (r.a.)436-
Haftalık Vird -- Fahreddin Râzî (r.a.)436-
Münâcâtü's-Seheriyye -- Râbiatü'l-Adeviyye (k.s.)437230
Ebu Yezid el-Bistâmî (k.s.)'nin Bir Duası438172
es-Salatü'1-Vasfiyye -- Cüneyd el-Bağdâdî (k.s.)439173
Hacı Bayram Velî (k.s.)'nin Bir Virdi442423
Hizbü'l-Ferdaniyye -- Muhammed es-Sâdât (k.s.)449576
Hizbü'l-Hucub -- Şihabuddin Ahmed İbn Musa el-Yemenî (k.s.)449387
Ebü's-Suûd (k.s.)'un Bir Duası451576
Şeyh Şâlî (k.s.)'nin Bir Virdi452-
Edellü'l-Hayrât Duası -- Mahmud el-Kürdî (k.s.)457259
HAFTALIK VİRD VE HİZİBLER
Günlük Tehlîl ve Münâcâtlar460594
- Perşembe Günü Duası463597
- Cuma Duası465-
- Cumartesi Duası468596
- Pazar Duası469597
Cuma Gününe Mahsus Bir Hizb470591
ÇEŞİTLİ KONULARLA İLGİLİ HİZİBLER
Mevleviler Hizbi473-
Hizbü't-Teveccüh, Seher Vakti480601
Hizbün Şerif482602
Hizbü'ş-Şükr485605
Hizbü'n-Necât487608
Hizbü't-Tcshîr488609
Hizbü'1-Âyât, Düşmanı Mağlub Etmek ve Eşkiyalan Dize Getirmek İçin489610
Münâcâtü'l-Fâtiha492612
Duâü'n-Nur495615
Duâü's-Saâde496616
Evliyaların Kalkanı Duası496616
Bütün Meşâyihin Evradı497617
Evliyaların Kalkanı Virdi506625
Hizbü'l-Fethiyye, Akşam Virdi506-
Vird-i Azîm, Zararın Defi İçin511626
Azaba Maruz Kalmamak İçin512-
Virdü'1-Hıfz513626
EFENDİMİZE (SAS) SALAT Ü SELAMLAR
Salavât-ı Şerife516629
Binbir Salât ü Selam517630
Salâtü'l-Mi'râciyye520633
es-Salâtü'1-Emniyye523635
Zübdetü's-Salavât526639
- Pazartesi Gecesi Hizbi526639
- Salı Gecesi Hizbi531643
- Çarşamba Gecesi Hizbi536648
- Perşembe Gecesi Hizbi541653
- Cuma Gecesi Hizbi546657
- Cumartesi Gecesi Hizbi551663
- Pazar Gecesi Hizbi555666
ESMÂ-İ HÜSNA ve İSMİ ÂZAM DUALARI
Esma-i Hüsna Virdi560671
İsm-i Celil Duası562673
İsm-iÂzam Duaları562673
- Enes İbn Malik (r.a.) Rivayeti562673
- Sa'd İbn Ebi Vakkâs (r.a.) Rivayeti563673
- Büreyde Hazretleri (r.a.) Rivayeti563674
- Esma Bnt Zeyd (ranha) Rivayeti563674
- Muaz İbn Cebel (r.a.) Rivayeti563674
- Ebu Ümâme el-Bâhilî (r.a.) Rivayeti563674
- Abdullah İbn Abbas (r.a.) Rivayeti563674
- Ebü'd-Derdâ (r.a.) Rivayeti563674
- Hz Aişe (ranh) Rivayeti563674
- Hz Muaviye (r.a.) Rivayeti563674
- Ubâde İbn Samit (r.a.) Rivayeti564674
- İmam et-Taberâni (r.a.) Rivayeti564675
ENBİYA, SAHABE VE BAZI BÜYÜK ZATLARIN DUALARI
Peygamberân-ı İzam (as)'ın Tesbîhât ve Duaları565676
- Hz Adem (as)'in Tesbîhâtı565676
- Hz Adem (as)'in Duaları565676
- Hz Nuh (as)'un Tesbîhâtı566677
- Hz İbrahim (as)'in Tesbîhâtı566677
- Hz İsmail (as)'in Tesbîhâtı566677
- Hz İshak (as)'ın Tesbîhâtı567678
- Hz İshak (as)'ın Duası567678
- Hz Eyyüb (as)'ün Tesbîhâtı567678
- Hz Salih (as)'in Tesbîhâtı567678
- Hz Yunus (as)'un Tesbîhâtı567678
- Hz Yakub (as)'un Duası568678
- Hz Yusuf (as)'un Tesbîhâtı568678
- Hz Yusuf (as)'un Duası568679
- Hz Musa (as)'nın Tesbîhâtı568679
- Hz Harun (as)'un Tesbîhâtı569680
- Hz Yahya (as)'nın Tesbîhâtı569680
- Hz İsa (as)'nın Tesbîhâtı569680
- Hz Muhammed (sas)'in Tesbîhâtı569680
- Hz Muhammed (sas)'in Duası569681
- Hz Azrail (as)'in Tesbîhâtı570681
- Hz Mikail (as)'in Tesbîhâtı570681
Bazı Sahabe, Tabiîn ve Evliyanın Duaları570682
- Hz Ebu Bekir (r.a.)'in Bir Münâcâtı570-
- Hz Ebu Bekir (r.a.)'in Bir Duası572-
- Hulefâ-i Râşidîni Sevmek ve Sevgilerine Mazhariyet İçin Dua574682
- Hz Hamza (r.a.)'ın Bir Duası574682
- Korku Karşısında -- Abdullah İbn Mes'ud (r.a.)574682
- Murada Ermek İçin -Abdullah İbn Abbas (r.a.)574685
- Entrikalara Karşı -- Ebü'd-Derdâ (r.a.)574685
- Dünyevî Sıkıntılardan Kurtulmak İçin -- Kabîsa İbn el-Muhârik (r.a.)575686
- Uhrevî Sıkıntılara maruz kalmamak İçin -- Kabîsa İbn el-Muhârik (r.a.)575686
- Peygamber Efendimizin (sas) Ehl-i Beyti'nin Duası575686
- Hasan İbn Ali (r.a.)'ın Bir Duası576-
- Kayıtlardan kurtulmak için -- Musa el-Kazım (r.a.)576-
- Mağfirete nâiliyet ve kusurların setri için -- Süfyânü's-Sevri (ra(576686
- Ahmed İbn Hanbel (r.a.)'ın Bir Duası576-
- Büzürkvâr (k.s.)'ın Bir Duası577687
- Şifa İçin -- Muhammed el-Medeni (r.a.)577687
Hüsn-ü Akibet ve Ruhu İman ile Teslim Etmek İçin577-
- Münâcât-ı Mudariyye578687
Kaside-i Mudariyye -- İmam Bûsirî fks)579688
Kaside-i Bürde -- İmam Bûsirî (k.s.)581690
ortakhatim.com | 2016

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...