24 Kasım 2017

ABD'deki Rıza Sarraf davasında sıcak gelişme!

ABD'deki Rıza Sarraf davasında sıcak gelişme!

ABD'deki Rıza Sarraf davasında sıcak gelişme!

Türkiye karşıtı söylemlerle de anılan Demokrasileri Savunma Vakfının iki üst düzey yöneticisi, Sarraf-Atilla davasına "İran'a yaptırımlar konusunda" bilirkişi olarak eklendi.
İsrail'e yakınlığı ve "neocon" kimliğiyle bilinen ve son dönemde adı Türkiye karşıtı söylemlerle de anılan Demokrasileri Savunma Vakfının iki üst düzey  yöneticisi, Sarraf-Atilla davasına "İran'a yaptırımlar konusunda" bilirkişi  olarak eklendi. İran'la nükleer anlaşmaya ve Tahran rejimine karşı sert  karşıtlığıyla tanınan FDD'nin "Türkiye uzmanları", son dönem Türkiye  politikalarına sert muhalefetleriyle öne çıktı. BAE Washington Büyükelçisi ile  yakın ilişki içinde oldukları ortaya çıkan bu iki isim, "Türkiye ile Katar'a  karşı ortak politikalar geliştirmeye çalıştıklarını" gösteren yazışmalarla  kamuoyuna yansıdı.
New York'ta tutuklu yargılanan iş  adamı Rıza Sarraf ve eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın  gelecek hafta başlaması beklenen jürili duruşmalarına, İsrail'e yakınlığı,  "neocon" kimliği ve Türkiye karşıtı söylemleriyle bilinen Demokrasileri Savunma  Vakfının (FDD) iki üst düzey yöneticisinin bilirkişi olarak eklenmesi soru  işaretlerine neden oldu.
Mahkeme, 27 Kasım'daki jüri seçiminin hemen ardından başlayacak  duruşmadan önce tarafların uzlaşmasını istediği 10 konuda anlaşmaya varılamaması  üzerine, savcılığın ve savunma avukatlarının taleplerine ilişkin kararını  açıkladı.
Buna göre, Sarraf ve Atilla'nın davasına bakan Hakim Richard Berman,  savunma avukatlarının itirazlarını reddederek Washington merkezli düşünce  kuruluşu FDD'nin Başkanı Mark Dubowitz ve Kıdemli Başkan Yardımcısı Jonathan  Schanzer'in "İran yaptırımları konusunda" bilirkişi olarak dinlenmesinin önünü  açtı.
Ancak 27 Kasım'dan sonra başlayacak jürili duruşmalarda "İran  yaptırımları konusunda uzmanlıklarına başvurulacak" Dubowitz ile Schanzer'in  geldiği FDD, hem İsrail'e olan yakınlığı hem son dönemdeki birçok etkinlikte  adının Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile anılması hem de "Türkiye karşıtı  söylemlerin" yoğunlaştığı bir merkez olmasıyla dikkat çekiyor.
FDD'NİN BAĞIŞLARI SORGULANAMAYACAK
Aynı kararda Hakim Berman, savcılığın talebini kabul ederek, FDD'nin  zaten kamuoyuna açık olan finansal kaynakları ve bağışçılarının dışındaki  bağışlarının sorgulanmasına izin vermeyeceğini belirtti.
Her ne kadar yasal olarak FDD, tüm bağışçılarını ve finansal  kaynaklarını kamuoyuna açıklamak zorunda olmasa da savcılığın bu konudaki ısrarlı  yaklaşımı ve bu konuda ayrı bir başlık açması dikkati çekti. Bununla birlikte  FDD'nin bağışçıları arasında Amerikalı milyarder ve İsrail destekçisi Sheldon  Adelson gibi isimlerin olduğu kamuoyunca biliniyor.
KONGREDE KONUMLARI "AYRICALIKLI"
Bunlara ilaveten Washington'da birçok muhafazakar ve İran konusunda  uzmanlaşmış düşünce kuruluşu ve uzman olmasına rağmen FDD yöneticilerinin,  Kongredeki İran yaptırımlarıyla ilgili birçok oturuma davet edilmeleri de  dikkatlerden kaçmadı.
Örneğin FDD yöneticilerinin 2014-2015 yılları boyunca Kongredeki 17  İran oturumuna davet edilmesine karşın, bütçesi ve hacmi FDD'den çok daha büyük  bir başka muhafazakar düşünce kuruluşu Heritage Vakfı uzmanlarının hiç davet  edilmemesi, kimi çevrelerde eleştirilere neden oldu.
"İRAN'LA NÜKLEER ANLAŞMA" ODAK NOKTASIYDI
Sarraf ve Atilla davasına bakan savcılığın "İran'a yaptırımlar"  konusunda bilirkişi olarak önerdiği Dubowitz, esasen Amerikan kamuoyunda "İran'la  nükleer anlaşmaya katı şekilde karşı olmasıyla" tanınan bir isim.
Anlaşmanın imzalandığı 2015 yılından itibaren gerek ABD medyasında  gerekse Kongrede katıldığı oturumlarda İran'la nükleer anlaşmanın sona  erdirilmesi gerektiğini anlatan Dubowitz, Tahran'da rejim değişikliği veya askeri  harekat önerecek düzeyde İran karşıtı çizgisiyle tanınıyor.
Önceki Başkan Barack Obama'yı söz konusu anlaşmadan dolayı eleştiren  Dubowitz'in, Donald Trump yönetiminin işbaşına gelmesiyle İran konusunda daha  geniş bir alanda hareket etmeye başladığı belirtiliyor.
Öte yandan "Türkiye'nin İran'la ekonomik ilişkileri ve bu ilişkilerin  yaptırımlarla ilgisi kapsamındaki bilgisi" nedeniyle bilirkişi olarak jürili  duruşmalara katılması beklenen Jonathan Schanzer ise Türkiye karşıtı söylemlerin  merkezinde yer aldığı makale ve yazılarıyla son dönemde öne çıktı.
"TÜRKİYE PROGRAMI" UZMANLARININ TÜRKİYE KARŞITLIĞI
Aynı zamanda Schanzer'in de üyesi olduğu "FDD-Türkiye Programını",  2003-2005 arasında ABD'nin Ankara Büyükelçisi olarak görev yapan Eric Edelman  yürütüyor. Programda Schanzer'in yanı sıra 2011-2015 yılları arasında Cumhuriyet  Halk Partisi (CHP) Bursa Milletvekili olan Aykan Erdemir, John Hannah ve Merve  Tahiroğlu görev yapıyor.
FDD'nin internet sitesindeki güncel makalelere bakıldığında  FDD-Türkiye Programı'nda yer alan tüm isimlerin makalelerinde son dönem Türkiye  politikalarının açık şekilde hedef alındığı gözüküyor.
Edelman'dan sonra programın en kıdemli ismi olan Schanzer'in Türkiye  ile ilgili çalışmaları sınırlı gözükse de bu çalışmalardaki sert Türkiye  eleştirileri dikkatlerden kaçmadı.
FDD'DEKİ "SERT" TÜRKİYE RÜZGARI
Programın en önemli isimlerinden olan eski CHP Milletvekili Erdemir de  Schanzer'in Türkiye konusunda yakın çalışma arkadaşlarından biri konumunda.
CHP heyetinin 2013 yılında ABD'ye yaptığı ziyarette Fetullahçı Terör  Örgütünün (FETÖ) ABD'deki en önemli organizasyonlarından Rumi Forum ve  Amerikan-Türki Topluluğu (TAA) yöneticileriyle bir araya gelmesinde önemli rol  oynadığı iddia edilen Erdemir, Rumi Forum'un yuvarlak masa toplantısına konuşmacı  olarak da katılmıştı.
Erdemir'in, geçen yıl mart ayında Georgetown Üniversitesinde firari  FETÖ'cü emre uslu'nun da yer aldığı bir panelde dile getirdiği "Türkiye'nin 15  Temmuz sonrasındaki politikalarına sert eleştirileri" de tepki çekmişti.
BAE İLE YAKIN İLİŞKİLERİ VAR
Diğer yandan haziran ayında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Washington  Büyükelçisi Yusuf el-Uteybe'nin "hacklenen" e-postalarından, BAE ile FDD arasında  çok sıkı ilişkilerin olduğu da ortaya çıkmıştı.
Uteybe ile Dubowitz ve Schanzen'in adının birlikte geçtiği söz konusu  e-postalarda, Büyükelçinin İsrail yanlısı FDD ile yakın ilişki içinde olduğunu ve  "Türkiye ile Katar'a karşı ortak politikalar geliştirmeye çalıştıklarını"  gösteren yazışmalar kamuoyuna yansımıştı.
 SAVUNMA EKİBİNDEN ABD'Lİ YETKİLİLERİN SUNDUĞU DELİLLERE İTİRAZ
İran'a yönelik yaptırımları delme, banka dolandırıcılığı ve kara para  aklamakla suçlanan Sarraf, geçen yıl mart ayından bu yana New York'ta tutuklu  bulunuyor. Atilla ise 27 Mart'ta JFK Havalimanı'ndan Türkiye'ye gitmek üzereyken  gözaltına alınmış ve ardından tutuklanmıştı.
Atilla'nın avukatlarından Cathy Fleming, ABD'nin New York Güney Bölge  Mahkemesine ekim ayında sunduğu yeminli dilekçelerde ABD'li yetkililerin delil  olarak sunduğu tartışma yaratan bilgi, belge ve kayıtların "çalıntı ve sahte  olduğuna inandıklarını" belirtmişti. Fleming, "Ses kayıtları ABD'de delil kabul  edilebilirlik standartlarını karşılamıyor eksiklik kuralı altındaki minimum  standartlara uymuyor ve ayrıca ses kayıtlarının güvenilir olmadığını gösteren  önemli kanıtlar var ve bu da ses kayıtlarının delil olarak kabulünü imkansız  kılıyor." ifadelerini kullanmıştı.

Belgelerle Mustafa Kemal ATATÜRK (1916 - 1922)


Mustafa Kemal Ve Kurtuluş Savaşı



Yörük Ali Efe'nin Hayatı, Milli Mücadele Tarihindeki Yeri Ve Önemi Fatih Özkurt


Vahidettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadel



Vahidettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele

İNGİLİZ GİZLİ BELGELERİNDE TÜRKİYE



ERRİSALETU TESHİRİ RUHANİYE



ERRİSALETU TESHİRİ RUHANİYE
Mehmet Arpaku

MEFATİHUL KUNUZ Fİ İLMİ RUHANİ İDRİS CELEBİ



Camii Hakkında Bilgi

yeryüzünde ibadet yeri olarak yapılan ilk mekan ile ilgili görsel sonucu


 MİNARE Işık yeri, ezan okuma yeri. Çoğulu "minârât" ve "menâvir"dir. Câmilerin tamamlayıcı bir unsuru olarak görülen minârenin, ne zaman ortaya çıktığına dair kesin bir bilgi yoktur. Önceleri "mi'zene" yani; ezan okunan yer, denilmekteydi. Daha sonraları "minâre" denilmeye başlandı. Minâre, câmilerin bitişiğinde ve dışarda ezan okumak ve bunu çevreye duyurmak için, ince bir kule şeklinde, yüksek olarak yapılan, ezan okumağa mahsus, bir veya birkaç şerefesi bulunan yapıdır. Minâreler genellikle taştan inşa edildiğşık yeri, ezan okuma yeri. Çoğulu "minârât" ve "menâvir"dir. Câmilerin tamamlayıcı bir unsuru olarak görülen minârenin, ne zaman ortaya çıktığına dair kesin bir bilgi yoktur. Önceleri "mi'zene" yani; ezan okunan yer, denilmekteydi. Daha sonraları "minâre" denilmeye başlandı. Minâre, câmilerin bitişiğinde ve dışarda ezan okumak ve bunu çevreye duyurmak için, ince bir kule şeklinde, yüksek olarak yapılan, ezan okumağa mahsus, bir veya birkaç şerefesi bulunan yapıdır. Minâreler genellikle taştan inşa edildiği gibi, beton, tuğla ve hatta ahşaptşık yeri, ezan okuma yeri. Çoğulu "minârât" ve "menâvir"dir. Câmilerin tamamlayıcı bir unsuru olarak görülen minârenin, ne zaman ortaya çıktığına dair kesin bir bilgi yoktur. Önceleri "mi'zene" yani; ezan okunan yer, denilmekteydi. Daha sonraları "minâre" denilmeye başlandı. Minâre, câmilerin bitişiğinde ve dışarda ezan okumak ve bunu çevreye duyurmak için, ince bir kule şeklinde, yüksek olarak yapılan, ezan okumağa mahsus, bir veya birkaç şerefesi bulunan yapıdır. Minâreler genellikle taştan inşa edildiği gibi, beton, tuğla ve hatta ahşaptan da Işık yeri, ezan okuma yeri. Çoğulu "minârât" ve "menâvir"dir. Câmilerin tamamlayıcı bir unsuru olarak görülen minârenin, ne zaman ortaya çıktığına dair kesin bir bilgi yoktur. Önceleri "mi'zene" yani; ezan okunan yer, denilmekteydi. Daha sonraları "minâre" denilmeye başlandı. Minâre, câmilerin bitişiğinde ve dışarda ezan okumak ve bunu çevreye duyurmak için, ince bir kule şeklinde, yüksek olarak yapılan, ezan okumağa mahsus, bir veya birkaç şerefesi bulunan yapıdır. Minâreler genellikle taştan inşa edildiği gibi, beton, tuğla ve hatta ahşaptan da yapılır.yapılır.an da yapılır.i gibi, beton, tuğla ve hatta ahşaptan da yapMuaviye devrinde ezanın uzaklara duyurulabilmesi amacıyla, camiye ilk minâreyi ekleyen Mısır valisi Mesleme b. Muhalled'dir. Mesleme, Mısır'ı fetheden Amr İbnü'l-As'ın Kahire'de inşa etmeye başladığı, fakat bitirmeye muvaffak olamadığı Amr Camii'ni tamamlamış ve 62/682 yılında vefat etmiştir. Mesleme, Muâviye'nin emri ile Amr Camü'nin her bir köşesine birer minâre yaptırmıştı ki o zamana kadar böyle bir şey yoktu. da, Âlemlerin Rabb'ine teslim um" demişti... " (el-Bakara.)"Minar" kelimesi, İslâm'dan önce, gözetleme veya işaret kulesi yahut zafer takı için kullanılmaktaydı. Değişik amaçlar için kullanılan bu kuleler, şekil bakımından camilere bağlı ve minârelerin benzeri idi.Işık yeri, ezan okuma yeri. Çoğulu "minârât" ve "menâvir"dir. Câmilerin tamamlayıcı bir unsuru olarak görülen minârenin, ne zaman ortaya çıktığına dair kesin bir bilgi yoktur. Önceleri "mi'zene" yani; ezan okunan yer, denilmekteydi. Daha sonraları "minâre" denilmeye başlandı. Minâre, câmilerin bitişiğinde ve dışarda ezan okumak ve bunu çevreye duyurmak için, ince bir kule şeklinde, yüksek olarak yapılan, ezan okumağa mahsus, bir veya birkaç şerefesi bulunan yapıdır. Minâreler genellikle taştan inşa edildiği gibi, beton, tuğla ve hatta ahşaptan da yapılır.

Işık yeri, ezan okuma yeri. Çoğulu "minârât" ve "menâvir"dir. Câmilerin tamamlayıcı bir unsuru olarak görülen minârenin, ne zaman ortaya çıktığına dair kesin bir bilgi yoktur. Önceleri "mi'zene" yani; ezan okunan yer, denilmekteydi. Daha sonraları "minâre" denilmeye başlandı. 
Minâre, câmilerin bitişiğinde ve dışarda ezan okumak ve bunu çevreye duyurmak için, ince bir kule şeklinde, yüksek olarak yapılan, ezan okumağa mahsus, bir veya birkaç şerefesi bulunan yapıdır. Minâreler genellikle taştan inşa edildiği gibi, beton, tuğla ve hatta ahşaptan da yapılır.
Muaviye devrinde ezanın uzaklara duyurulabilmesi amacıyla, camiye ilk minâreyi ekleyen Mısır valisi Mesleme b. Muhalled'dir. Mesleme, Mısır'ı fetheden Amr İbnü'l-As'ın Kahire'de inşa etmeye başladığı, fakat bitirmeye muvaffak olamadığı Amr Camii'ni tamamlamış ve 62/682 yılında vefat etmiştir. Mesleme, Muâviye'nin emri ile Amr Camü'nin her bir köşesine birer minâre yaptırmıştı ki o zamana kadar böyle bir şey yoktu. da, Âlemlerin Rabb'ine teslim um" demişti... " (el-Bakara.)

"Minar" kelimesi, İslâm'dan önce, gözetleme veya işaret kulesi yahut zafer takı için kullanılmaktaydı. Değişik amaçlar için kullanılan bu kuleler, şekil bakımından camilere bağlı ve minârelerin benzeri idi.

Dört köşe veya yuvarlak inşa edilen minârelerin içlerinde, şerefelere çıkan helezonik birer merdiven bulunmaktadır. Minârelerin, yuvarlak, sivri, düz çubuklu veya burmalı olanları bulunduğu gibi, dikkat çekici tuğla süsleri ihtivâ edenleri veya biçimi ile diğerlerinden ayrılanları vardır. Bu konuda özellikle İstanbul'da çok çeşitli örnekler ile karşılaşmak mümkündür. Ancak genellikle ahşap minare mimarisinden ilham almak suretiyle yapılan bu minâreler, son zamanlarda ortadan kalkmıştır. Bunların içinde, şerefe çıkıntısı olmaksızın, baca şeklinde veya binanın dışına cumba şeklinde asılı olanlar yahut bu şekilde olmakla birlikte şerefesi aynı zamanda bir çeşme veya şadırvan üzerinde oturtulmuş minareler de vardır. Bursa'da Timurtaş Paşa Camii minaresi, XIV. asra ait olup bir şadırvan üzerinde inşâ edilmiştir.

Yapı olarak minâre aşağıdan yukarıya doğru şu kısımlardan oluşur.

Papuç: Kürsü ile gövde arasındaki geçit kısmı.

Gövde: Pabuçla şerefe arasındaki bölüm.

Kürsü: Üzerine minâre gövdesinin pabuç vasıtasıyla oturduğu taban.

Şerefe: Müezzinin ezan okurken dolanabilmesi için yapılmış balkon.

Petek: Şerefenin üstündeki gövde.

Külah: Minârenin tepesindeki konik çatı.

Alem: Minârenin en üst kısmındaki hilalli madenî kısım.

Minârenin köşeli ve yuvarlak olanları vardır. Bu şekiller, her memleketin mimarî tarzına göre değişmektedir. En güzel ve zarif minâreler Osmanlılarda onaltıncı asırda Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.

Hz. Peygamber devrinde ve ondan sonra bir süre ezan camilerin yüksekçe bir yerinde okunmuştur.

Dünyanın en yüksek minâresi 1971'de Cezayir'de yapılan Emir Abdülkadir Camii'ndedir. Bu camiîn minârelerinin yüksekliği 107 metredir. İkinci olarak Hindistan'da Yeni Delhi'deki Kutb-ı Minâr'dır. Bu camiîn minarelerinin yüksekliği de 72,54 metredir. Bundan sonra ise Edirne'deki Selimiye Camiî Minareleri gelir, ki yükseklikleri 70,06 metredir.

Mefail HIZLI 
Yeryüzünde yapılan ilk ibadet yeri, 
Namaz vaktinin geldiğini bildirmek için, câmilerde, müezzinin ezan okuduğu bir veya birkaç şerefesi olan yüksek ve ince yapı. 

Lügatte, “nur saçan yer, ezan yeri, çerağ” mânâlarına gelir. 
Minâre, Arapça olan “menâra” kelimesinin değişikliğe uğramış hâlidir. Minâre, genellikle taştan inşâ olunduğu gibi tuğladan ve ahşaptan da yapılır.
Yeryüzünde yapılan ilk ibadet yeri
Mekke şehrinde bulunan 
Mekke (Arapça: مكة), Arap Yarımadası'nda Hicaz eyaletinin başkenti ve Suudi Arabistan'ın en büyük şehri. İslam dini bu şehri kutsal kabul etmektedir ve 'Şehirlerin Anası' diye nitelemektedir.
Kabe ’dir. Buraya "Mescid-i Haram" da denir. 

İslam inancına göre: Kabe ilk defa hazret-i Âdem tarafından yapılmıştı. 
Nûh aleyhisselam tûfanında yıkıldı. Böylece Kabe’nin yeri, hazret-i Nûh’dan hazret-i İbrahim’e kadar boş durdu. 
Bugünkü Kabe’yi İbrahim aleyhisselam oğlu hazret-i İsmail ile birlikte bina etmiştir. 
Zamanla çeşitli tarihlerde tamir edilmiştir.
Müslümanların önemli mabedi olan "Mescid-i Aksa" 
Müslümanların kıblesidir. Mekke şehrinde Harem-i Şerif Camii'nin ortasında bulunur. Yapılış tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Hz. İbrahim tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. İslamiyetten önce de Araplar tarafından kutsal sayılan Kabe'de birçok put bulunmaktaydı. 

Mekke'nin fethinden
Hz Süleyman'ın hükümdarlığı zamanında M. Ö. 965-926 yıllarında onun tarafından Finikeli mimarlara yaptırılmıştır. 

Yapımı 7 sene sürmüştü. Çok muhteşem bir şekilde inşa ettirilen 
İbrânice Şlomo (Salomon). Hz. Davud'un oğlu, O'ndan hemen sonra İsrail oğullarının peygamberi "akl-ı selim" ve "nazik" manalarına gelen "selim"in eş anlamlısı. 
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
Mescidi Aksa Mescid-i Aksa Kudüs'te Süleyman mabedinin bulunduğu yere kurulan cami. Mescid-i Aksa, Arapça'da "en uzak cami" anlamına gelmektedir. Hicret'in ikinci yılından sonra Kabe'nin kıble olarak kabul edilmesiyle, tüm Müslümanlar namazlarını Mescid-i Aksa yerine Kabe'ye dönerek kılmaya başlamışlardır.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
Kudüs’ü zapteden 
Kudüs Kudüs (Arapça:Quds-i Şerif, İbranice:Yeruşalayim, İngilizce:Jerusalem) Filistin’de bulunan, Museviler, Hıristiyanlar ve Müslümanlarca kutsal kabul edilen ve Mescid-i Aksa’nın bulunduğu şehir. Çeşitli kaynaklarda Yeruşalayim, Jerusalem, Uruşelim, Yerusalim, Makdis, Beyt-ül-Mukaddes, Beytül-Makdis, İlya ve Eyliya isimleriyle de zikr edilen Kudüs dünyanın eski şehirlerindendir.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
tarafından yaktırıldı. Daha sonra Sultan Keyhüsrev tarafından tamir ettirildi. 70 senesinde yaktı ise de bina yeniden tamir edildi. Binanın arsası Kudüs Müslümanlarının eline geçince, yeni bir İslam mabedi yapmak için kallanıldı. Altıncı Emevi halifesi olan 
Romalılar, MÖ 9 yy'de Italyan yarımadasında bulunan Roma adındaki şehir-devlette başlayan medeniyeti ve o medeniyetin mensuplarını belirler. Dilimizde anlamı aynı zamanda günümüzün Roma şehirinde yaşayan insanları da kapsar.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
Velid bin Abdülmelik, 715 senelerinde buraya, yine "Mescid-i Aksa" denilen camiyi yaptırdı.
Müslümanlar için değeri çok yüksek olan camilerden biri de, Medine’deki "Mescid-i Nebi"dir. Medine-i münevvere’nin en büyük camisidir. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, Medine’ye hicret ettiği zaman, devesinin ilk çöktüğü yerde inşa edilmiştir. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, Medine’de önce Halid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensari hazretlerinin evinde 7 ay misafir kaldı. Hazret-i Ebû Bekir’den ödünç aldığı 10 altın ile bu arsayı satın alıp, düzelttiler. Hicretin ikinci senesinin Safer ayında mescit tamam oldu. Üzeri hurma dal ve yapraklarıyle örtüldü. Üç kapısı vardı. Mihrabı, şimdiki Bab-ı Tevessül yerindeydi. Şimdi mihrabın yerinde olan kapısından cemaat girer çıkardı. Temelin derinliği ve duvarların kalınlığı iki buçuk metre (üç arşın) idi. Temeli taşdan, duvarları kerpiçtendi. Eni boyu yaklaşık sekiz buçuk metre (10 arşın), yüksekliği de yaklaşık 6 metre (7 arşın) idi. Medine’deyken, Peygamberimiz vefat edinceye kadar, bütün namazlarını hep bu camide cemaatla kıldı. Bu mescit, daha sonraları büyük tamiratlar yapılarak genişletildi. Şimdiki şekline ve ebadına yakın olarak inşası Emevi Halifesi Velid bin Abdülmelik zamanına rastlar.
Hz. Muhammed (SAV) ve Eshab-ı kiram zamanında daha birçok camiler yapılmıştır. 

Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Mekke’den Medine’ye hicret ederken, önce Kuba köyüne uğradı. Burada 10 günden fazla kaldı. Kuba Mescidi denilen camiyi yaptırdı. 
İlk Cuma namazının kılındığı cami, Ranuna Vadisindeki "Mescid-i Cuma"dır. Mescid-i Fadih, Mescid-i beni Kureyza, Mescid-i Ümm-i İbrahim, Mescid-i Beni Zafer, Mescid-ül-İcabe, Mescid-ül-Fetih, Mescid-ül-Kıbleteyn, Mescid-i Zühabe, Mescid-i Cebel-i Ayniyye, Mescid-ül-Baki vs. bunlardan başlıcalarıydı. Mescid-i Dırar, Kuba köyünde bulunan münafıklardan ileri gelenleri tarafından, kötü maksatla yaptırılan toplantı yeridir. 
Resûlullah efendimiz burada namaz kılmamış ve yıktırmıştır. 
Yeri belli değildir. 
Bugünkü tarzda yapılan camiler ise ilk defa Emeviler tarafından yapılmıştır. Dünyadaki ilk minare ise Muaviye zamanında 
Mısır valisi olan Müslime tarafından Amr Camii’ne yapılmıştır.
İlk Mescit – İlk Mescit Nerededir?
Yeryüzünde kurulan ilk mescit Mekke’de bulunan Kabe-i Muazzama’dır. Muazzama; en büyük, en çok saygı gösterilmesi gereken anlamına gelir. Hz. Muhammed, 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde Medine yakınlarında Kuba Köyünde İslam tarihin ilk umumi mescidini inşa etmiştir.
Türkiyedeki İlk Cami
Türkiye’de bulunan ilk cami Antakya ili sınırlarında*Habib-i Neccar camisidir.
Dünyadaki İlk Cami
Dünyadaki ilk cami Kuba Mescidi’dir. 
Hz. Muhammet Meke’den Medine’ye hicret ederken etrafındaki müslümanlar ile birlikte inşaat yapıldığı yapı ilk cami olarak bilinir.
İlk cami halen ayakta olup hacca gidildiğinde gezilebilir.
Bugünkü tarzda yapılan camiler ise ilk defa Emeviler tarafından yapılmıştır. Dünyadaki ilk minare ise Muaviye zamanında Mısır valisi olan Müslime tarafından Amr Camii’ne yapılmıştır.
İlk Mescit – İlk Mescit Nerededir? 
Yeryüzünde kurulan ilk mescit Mekke’de bulunan Kabe-i Muazzama’dır. Muazzama; en büyük, en çok saygı gösterilmesi gereken anlamına gelir. Hz. Muhammed, 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde Medine yakınlarında Kuba Köyünde İslam tarihin ilk umumi mescidini inşa etmi
Camii Hakkında Bilgi
Müslümanların cemaatle birlikte toplu olarak namaz kılabilecekleri yapıya “cami” denir.
Cami kelimesi Arapçada “Bir araya getiren” anlamına gelen “el-mescidü’l-cami”nin kısaltılması sonucu ortaya çıkmıştır. Kur’an’da “cami” kelimesi yerine “mescit” geçmektedir. Bir çok İslam ülkesinde “mescit” olarak adlandırılmaktadır.
Ayrıca ilginç bir tesadüf ki; dört büyük melek olan Cebrail, Azrail, Mikail ve İsrafil’in baş harfleri birleştirildiğinde CAMİ kelimesi ortaya çıkmaktadır.
Camii Bölümleri

Minare
Asıl olarak camilerde ezanı uzak yerlere duyurmak için tasarlanmış yapılardır. İslamiyetin doğduğu yıllarda yüksek yerlere çıkarak ezan okunurdu. Daha sonraları minare yapılmış ve hocalar minarelere çıkarak ezan okumuşlardır. Günümüzde elektronik hoparlör sistemleri sayesinde çok daha uzak yerlere ezan sesi duyurulabilmektedir.
Şerefe

Cami minaresinin üst kısmında korkulukları bulunan bir nevi balkondur. Cami imamı buraya çıkarak ezan okur. Günümüzde elektronik hoparlör sistemi kullanıldığından cami imamı buraya çıkmamaktadırlar. Ancak bazı küçük camilerde veya elektrik kesintisi olan camilerde imamlar buraya çıkarak ezan okuyabilmektedirler.
Şadırvan

Camilerde abdest alma ihtiyacını sağlamak amaçlı yapılmış çok sayıda oturağı ve çeşmesi bulunan yapıdır. Abdesti olmayan, bozulan kişilerin kolayca abdest almalarını sağlamak için yapılmıştır.
Harim

Camilerde cemaatin namaz kılmak için kullandığı bölüme “harim” denir. Harim cemaatin Allah ile bir nevi bağ kurma sağlandığından caminin en kutsal yeri sayılır. Harim alanı namaz haricinde din eğitimi ve öğretiminin alınabildiği bir yerdir. Camiye gelenler harim alanının en ön kısmından itibaren yan yana dizilirler, genellikle aralarında boşluk bırakmadan omuz omuza namazlarını kılarlar.
Mihrap

Cami, mescit gibi ibadet yerlerinde, imam ve cemaate kıble yönünü göstermek için tasarlanmış oyuk veya girintili yere mihrap denir. Cami imamı mihrabın hemen önünde, cemaat ise imamın arkasında durarak ibadetlerini gerçekleştirirler.
Minber

Cami içlerinde imamların, cemaate Cuma ve bayram hutbesi okumak için kullandıkları merdiveni bulunan, genellik 2 ila 6 metre yüksekliğinde olan küçük yapıdır. Mihrabın sağ tarafında ve kıble duvarına dik olarak durur. Minberler ağaçtan, taştan, veya mermerlerin işlenmesiyle yapılmaktadırlar. İlk zamanlardan beri görselliğine önem verilen minberler el sanatlarıyla süslenerek birer sanat eserine dönüştürülmektedir.
Peygamberimiz (a.s.) ilk zamanlarda hurma kütüğü üzerine çıkarak cemaate hutbe okumuştur. Daha sonra minber yapılarak hutbeleri buradan okumaya devam etmiştir.
Vaaz Kürsüsü

Camilerde vaizlerin cemaate vaaz vermek için üzerine çıktıkları yapıdır. Vaaz kürsüsü büyükçe taht veya bir sandalyeye benzemektedir. Taş, tahta veya mermerden de yapılabilirler. Buraya çıkan vaizler cemaate dini konularda eğitici ve öğretici bilgiler verirler.
Hünkar Mahfili

Padişahların camilerde namaz kılmaları için yapılmış özel ve kafesli bir bölümdür. Hünkâr mahfili yalnızca padişahların namaz kıldığı camilerde yapılmıştır. Burada namazlarını kılan padişahlar cemaat tarafından görünmez fakat padişahın dışarıyı görebileceği biçimde yapılmıştır.
Müezzin Mahfili

Müezzinlerin, camilerde bir arada oturup sohbet etmeleri, dertleşmeleri, bilgi paylaşımı ve namaz kılmaları için ayrılmış, etrafı kapalı ve bazen yerden biraz yüksekte bulunan yapıdır. Namaz öncesinde veya sonrasında müezzinler burada toplanarak dua ederler, tesbih çekerler veya sohbet ederler.
Son Cemaat Yeri

Vakit namazlarında cemaatle namaz kılmaya yetişemeyenlerin, cami içinde ayrı bir yerde namaz kılmaları için ayrılmış bölümdür. Bunun sebebi namaz esnasında geç kalanların namazdakilerin dikkatini bozmamasını sağlamak için yapılmıştır. Namaza geç kalanlar burada namazlarını kılarak ibadetlerini yaparlar.
CAMİİ NEDİR
Müslümanların ibadet etmek için toplandıkları minareli tapınak. En gelişmiş durumunda büyük bir dış avlunun ortasında yer alan şadırvanlı iç avlu ve kubbeli asıl yapı olmak üzere iki bölümden oluşur. Caminin sözlük anlamı "toplayan"dır. Müslümanlar günde beş kez namaz zamanlarında, ayrıca bayram sabahlarında ve cuma namazlarında camide toplanırlar. Günlük namazları camide kılma zorunluğu yoktur; ama bayram ve cuma namazları cemaatle (topluca) ve camide kılınır.
Camilerin bazı ortak özellikleri vardır. Hemen her cami, bir "dış avlu" nun ortasında bulunur. Bu avlu genellikle, pencereleri demir parmaklıklarla süslü bir alçak duvarla çevrilidir. Çeşitli yönlere açılan birkaç kapısı vardır. Bazı camilerde, dış avluda imamlar için "meşruta" adı verilen konut bulunur. Büyük bir cümle kapısıyla diğer yardımcı kapılardan girilen "iç avlu", dış avlu ile ana yapı arasındadır. İç avlu ya da harem, iç tarafında sütunlu bir galeriyle çevrilidir. Bu galerilere "revak" denir. Ortada abdest almaya yarayan bir şadırvan bulunur. Avlunun camiye giriş cephesi boyunca uzanan revakı, "son cemaat yeri" adını taşır. Yine büyük bir cümle kapısıyla geçilen asıl ibadet bölümüne genel olarak "harim" ya da "sahın" denilir. Ortada daha geniş olan "orta sahın" bulunur, bunun tam orta bölümüne "kubbealtı", yanlardakilere de, "yan sahınlar" denir. İbadet yönünü gösteren "mihrap", kıble duvarlarında çukur bir hücre hâlinde olur. Mihrabın önünde caminin esas tabanından az yüksekteki yer, "mihrap sekisi" adını taşır. Mihrabın sağ tarafında, hutbe okumak için merdivenli bir "mimber", solda yine birkaç basamakla çıkılan bir "vaiz kürsüsü" bulunur. Selâtin camilerde, güneydoğu köşesinde bulunan ve bir locayı andıran "hünkâr mahfili" vardır. Burada hükümdarlar namaz kılarlardı.
Ayrıca caminin içinde kadınlara ayrılmış "kadınlar mahfili", müezzinler için "müezzin mahfili" gibi bölümler yer alır. Namaz vakitlerini bildirmek üzere "şerefe" denilen balkonundan ezan okunan "minare", caminin önemli bir parçasıdır. Bazı camilerde iki ya da daha çok sayıda minare vardır. Birden çok minareli camilerde, kandil ve bayram günlerinde minareler arasına "mahya"lar kurulur.
Eski camiler, genellikle tek yapılar değildiler. Medrese, kütüphane, çeşme, sebil, hamam, imaret, sıbyan okulu, darüşşifa, hazire (mezarlık) gibi yapıların bütünü ya da bir bölümüyle çevrilir ve bu yapılar topluluğuna "külliye" adı verilir. İlk cami, Hicret sırasında, Mekke ile Medine arasındaki "Kubâ" köyünde kerpiçten yapıldı. Daha sonra, Medine'de Muhammet Peygamber'in evinin avlusu cami olarak kullanıldı. Minaresi yoktu. Müezzin, yüksek bir taş üzerine çıkarak ezan okurdu.
Emevîler döneminde, gerçek anlamda camiler yapıldı. Bunların en ünlüsü, 691'de yapılan Kudüs'teki Ömer Camii'dir. Bunu 702'de yapılan Mescid-ül Aksa izler. Cami mimarlığı Abbasîler, Fatımîler ve Anadolu Selçukluları dönemlerinde güzel örnekler vermişse de en görkemli camilere Osmanlılar döneminde rastlanır. Bursa'daki Ulucami (1399), Yeşilcami (1424), Edirne'deki Beyazıt Külliyesi (1488), Selimiye Külliyesi (1575), İstanbul'daki Fatih Camii (1470), Beyazıt Camii (1505), Şehzade Camii (1548), Süleymaniye Camii (1557) Osmanlı dönemi camilerinin önemli örnekleridir.

Et Tabutul Esved Li Ebil Cin(2)-Mehmet Arpaku



Cinlerin Deşifresi Mehmet Arpaku


DUALAR VE TILSIMLAR



DUALAR VE TILSIMLAR

İlim Ve Esrar Hazinesi Seyyid Abdülkadir-i Geylani Mehmet Arpaku



Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...