18 Ekim 2014

Allah'ımın Kar Tanelerinin İçinde Yarattığı İhtişam




Allah'ımın Kar Tanelerinin İçinde Yarattığı İhtişam 

Elimizde bir imkanımız olsa ve bütün yağan kar tanelerini bir araya getirip inceleyebilsek, hepsinin birbirlerinden tamamen farklı olduklarını görürüz. Bunun nedeni, kar tanelerini meydana getiren su moleküllerinin moleküler özelliği ve kar kristallerinin buna bağlı olarak farklı geometrik yapılarda oluşmalarıdır. 

 Asıl dikkat çekici olan ise; meydana gelen bu çeşit çeşit kar tanelerinin mükemmel ve kusursuz bir simetriye sahip oluşlarıdır. Birbirleriyle gevşek bir şekilde bağlanarak kar tanesini meydana getiren kristaller, birbirlerinden o kadar farklı şekillerde oluşurlar ki, hiçbir kar tanesi bir diğerine benzemez. 

Kar kristallerindeki muhteşem yapının fark edilmesi, bilim dünyasını şaşırtmış ve bilim adamlarında büyük bir hayranlık meydana getirmiştir. Öyle ki, kar kristalleri üzerinde ilk araştırmaları yapan Amerikalı Wilson Bentley, gördüğü muhteşem sanat karşısında çok etkilenmiş ve elli yıl boyunca sürekli kar kristali resmi çekerek bu kar tanelerini incelemiştir. (www.samanyoluhaber.com) Bentley keşfettiği kristal aleminin eşsizliğini ise şöyle dile getirmiştir: “Mikroskobun altında kar tanelerinin mucizevi güzellikte olduğunu keşfettim. 

Bu güzelliğin başkaları tarafından görülmemesi ve gerekli önemin gösterilmemesi büyük bir kayıp. Her kristal bir tasarım harikası ve hiçbir dizayn bir daha tekrarlanmıyor....” Kar kristallerinde görülen farklılıklar bitip tükenmediği için günümüzde halen bu konuda araştırmalar devam etmektedir. Çoğu Zaman Farkına Varılmayan Sanat Eserleri Gökyüzünden düşen kar tanelerinin her birinin birbirinden farklı olduğu çoğu insanın bilmediği bir konudur. 

Bilinse bile bu gerçeğin muhteşemliği üzerinde fazla düşünülmemiş olabilir. Oysa kar kristallerinin hepsinin altı köşeli olup yapılarının birbirinden farklı olması çok büyük bir mucizedir. Böyle bir çeşitliliği hiçbir sanatçı, mimar ya da bilim adamı gerçekleştiremez. Üstelik, Yüce Allah bu sanatı 0.1 milimetre olan bir mekanın içerisine yerleştirmiştir. 

 Amerikalı Fizik Profesörü Kenneth Libbrecht kar kristallerinin bu muhteşem yapısı üzerinde araştırma yapan bir başka bilim adamıdır. Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü'nde çalışmalarını yürüten Libbrecht kar tanelerinin gerçek fotoğraflarını çekerek, Allah'ın yaratma sanatındaki kusursuz güzelliği gözler önüne sermiştir. 

 Profesör Libbrecht, şimdiye kadar yapılan çalışmalar içinde kar tanecikleri arasında aynı büyüklükte, aynı şekilde ve aynı sayıda su molekülü ihtiva eden iki kristalin bile bulunmadığını ifade etmiştir. Libbrecht teknolojik cihazların yardımıyla görüntülediği kar kristallerinin açıları, motifleri ve renkleri arasında bile farklılıklar olduğunu ispatlamıştır. Kar Kristalleri Nasıl Oluşuyor? 

 Bir kar tanesi küçük bir toz tanesi etrafında oluşmaya başlar. Oluşan bu kristal gitgide büyür ve köşelerinden itibaren küçük kollar oluşmaya başlar. Hava soğudukça bu kolların büyümesi biraz daha hızlanır. Hava değişimlerine maruz kaldıkça, oluşan bu yapı üzerinde kılcal uzantılar gelişir. Kar çevreye savruldukça ve değişik koşullara maruz kaldıkça bu yapılanma devam eder ve her koşula uygun farklı bir özellik kazanmaya başlar. 

Tek bir kar tanesindeki her kol aynı gelişmeyi yaşadığından bütün kollar birbirine benzer ve son derece kompleks bir yapı meydana gelir. Meydana gelen altıgenle bağlantılı olarak altının katlarına bağlı bir simetri oluşur ve kristal üç boyutlu yapısını kazanmış olur. Evreni en ince ayrıntısına kadar Allah yaratmış ve Kendi sıfatlarıyla şekillendirmiştir. 

Var olan her şey O'ndandır. Tüm güzellikler, incelikler O'nun aklının tecellileridir. İnsana düşen, Allah'ın yarattıklarındaki eşsiz sanatı görmek ve bunların üzerinde düşünmektir. Allah Örneksiz Olarak Yaratandır Her bir kar tanesi Allah'ın izni ile yeryüzüne düşer. Karın oluşabilmesi için gerekli tüm etkenleri yaratan Allah'tır. Isı değişimi, hava akımları, kristalleşme Allah'ın dilemesiyle gerçekleşir. 

Allah her bir su damlasını soğuk hava ile karşılaştırır ve çok ince buz parçalarına dönüştürür. Her şeyi en güzel şekilde yaratan Allah, trilyonlarca kar tanesini ihtişamlı bir sanatla yeryüzüne gönderir. Her şeyin Allah'ın dilemesiyle var olduğu bir ayette şöyle bildirilmektedir: 
 “Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir.” (Bakara Suresi, 117) 

 Burada Allah'ın sonsuz yaratma gücünün daha iyi anlaşılabilmesi için karla kaplı olan bir manzarayı gözünüzün önüne getirin. Ağaçların, yolların, arabaların ve evlerin çatılarının karlar altında olduğu bir sokağı düşünün. Şimdi burada var olan kar taneciklerini saymaya kalktığınızı farz edin. Böyle bir sayma işlemini başarmak imkansızdır. 

Çünkü bir metre küp karda bile 350 milyon tane kar taneciği bulunduğu tahmin edilmektedir. Şimdi bu 350 milyon tane kar taneciğinin her birinin farklı altıgen motifleri olduğunu düşünün. Daha sonra karşınızda duran karla kaplı manzaraya bakın ve kaç tane farklı kar kristali motifi ile karşı karşıya olduğunuzu düşünün. 350 milyon tane birbirlerinden açıları, renkleri ve motifleriyle farklı deseni bile insanın zihninde canlandırması mümkün değildir. 

Dünyada hiçbir ressamın veya hiçbir tasarımcının birbirinden farklı 350 milyon resmi veya desen çalışması yoktur. Allah ise sadece bir metreküp karda 350 milyon ayrı desen yaratmaya kadir olandır. 

Kuran'da Rabbimiz'in yaratma ilmi şöyle haber verilmektedir: 

 “Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp düşünmez misiniz? 
Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Nahl Suresi, 17-18)

AKIL



AKIL
Akıl hakkında bugüne kadar sayısız tanım yapılmıştır. Ancak bunların hiçbiri aklın gerçek anlamı hakkında insanlara tam bir fikir vermeye yeterli olamamıştır. Çünkü bu çıkarımları yapan kimseler aklı tanımlarken doğru bir kaynağa başvurmamış, aklı sadece kendi mantıklarıyla değerlendirmeye çalışmışlardır. 

Oysa aklın ne olduğu konusunda bize bilgi verebilecek kaynak sonsuz akıl sahibi olan Allah'ın indirdiği Kuran'dır. Allah'tan korkan ve samimiyetle Kuran'a uyan her insan akıllıdır. Ancak insanların çoğu böylesine büyük bir nimeti kolaylıkla elde etme imkanına sahip olduklarından habersizdirler. 

Aklın, insanların doğuştan kazandıkları zihinsel bir yetenek olduğunu sandıkları için, sahip olduklarının ötesinde bir kavrayış kazanabileceklerine ihtimal vermezler. Bir örnekle açıklayacak olursak bu, küçük bir çocuğun, dünyanın sadece kendi evi, sınıfı, öğretmeni ve oyuncakları ile sınırlı olduğunu sanması gibidir. 

Kuşkusuz küçük çocuğun kendi çevresinin dışına çıkıp da dünyaya yetişkin bir insan gözüyle bakması mümkün olmaz. Bu nedenle de tüm idealleri, tüm tasaları ve tüm faaliyetleri kendi dünyası ile sınırlı kalır. Oysa çocuğun yaşamını izleyen yetişkin bir insan onun aslında ne kadar kısıtlı bir dünyada yaşadığını çok açık bir şekilde görür. 

Çünkü yetişkin bir insan dünyanın bir ev, bir sınıf ve birkaç oyuncakla sınırlı olmadığını kavrayabilecek bir tecrübeye ve bilgiye sahiptir. İşte akıl için de buna benzer bir durum söz konusudur. Akılsız bir insan herşeyin en doğrusunu kendisinin bildiğini, en akıllı kişinin kendisi olduğunu, en güzel hayatı kendisinin yaşadığını, dolayısıyla da en doğru yolda olanın kendisi olduğunu sanır. 

Daha mükemmel bir hayat şeklinin, zihin yapısının varlığına ihtimal vermediği için, kıyas yapması ve aradaki farkı tespit edebilmesi mümkün olmaz. Oysa Kuran'da insanlara, çok üstün bir hayat tarzı, çok ileri bir kavrayış ve düşünme yeteneği sunan "akıl" gibi büyük bir nimetin varlığından bahsedilmiştir. 

İnsana düşen Kuran'ın açıklamaları doğrultusunda aklı tanımlamak ve aklın insana keskin bir şuur açıklığı ve kavrayış yeteneği kazandırdığını ortaya koymaktır. (Harun Yahya, Kuran ' a Göre Gerçek Akıl) 
 “İşte bu (Kur'an) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca bir tek ilah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ)dır.” (İbrahim Suresi, 52) 

 Gerçek Akıl Nedir? "Akıl" kelimesi toplumda genellikle insanların zeka düzeyini ifade etmek amacıyla kullanılır. Oysa akıl, zekanın çok üstünde ve çok daha derin bir kavrayış şeklidir. Zeka, en bilinen anlamıyla insanın düşünme, gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamıdır. İlk kez karşılaşılan ya da ani olarak gelişen olaylara uyum sağlayabilme, anlama, öğrenme, analiz yeteneği, beş duyunun, dikkatin ve düşüncenin yoğunlaştırılması, ayrıntılara dikkat edilmesi hep zeka sayesinde gerçekleştirilir. 

Örneğin zeki bir profesör olayların fiziksel işleyişini çok seri olarak kavrayabilir, bunları formülleştirebilir. Ya da hafızası güçlü olan zeki bir insan olaylardaki girift noktaları ve detay sayılabilecek pek çok konuyu anımsayabilir. Pratik zeka sahibi biri ise, karşılaştığı olaylara pratik ve kolaylaştırıcı çözümler getirebilir. Akıllı bir insan ise, zekanın sağladığı tüm bu avantajları kullanmasının yanında, zeki bir insanın sahip olmadığı bir kavrayış ve yeteneğe de sahiptir. 

 Zeki bir insan, ancak belirli bir konuda çalışarak ya da kendisini eğiterek, edindiği bilgi ve birikimlerle birşeyler başarabilir. Ancak tüm bunlar sadece öğrenmeye, ezbere ve tecrübelere dayalı becerilerdir. Dolayısıyla bu insan, belirli bir noktada tıkanıp kalma, çözüm bulamama, giriştiği bir işi sonuçlandıramama gibi durumlarla karşılaşabilir. Akıllı bir insan ise eğitim almadığı, tecrübeli olmadığı, hatta ilk kez karşılaştığı bir konuda dahi, yıllarca o konuda eğitim almış bir kimseden daha keskin ve daha isabetli sonuçlar elde edebilir. 

Çünkü akıllı kişi, bir konuda kendi teknik bilgisi olmasa da hemen en pratik çözümü bulur, gerekirse o konudaki en tecrübeli kişiyi tespit eder ve yapılması gereken işi ona yaptırarak sonuca ulaştırır. Kısacası akıl, insana zekanın çok üstünde bir anlayış kazandıran, derin düşünebilme, doğruyu bulabilme ve her konuda çözüm getirebilme yeteneğidir. Dahası akıl, hayatın her alanına hakim olan ve pek çok konuda başarı sağlayan bir yetenektir. İnsana bu yeteneği kazandıran yegane özellik ise imandır. Allah, iman edip Kendisi'nden korkup sakınmalarına karşılık insanlara, katından özel bir anlayış verir. 

Kuran'da Allah korkusunun insana kazandırdığı bu anlayış şöyle ifade edilmiştir: “Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.” (Enfal Suresi, 29) Görüldüğü gibi akıl, Allah'ın iman eden kimselere vicdanlarını kullanmaları sonucunda an an doğruyu ilham etmesiyle ortaya çıkmaktadır. 

İmanın kazandırdığı bu özellik, kişinin doğruyu yanlıştan ayırabilmesini ve böylece yaşamın her safhasında en doğru şekilde düşünebilmesini, en sağlıklı değerlendirmeleri yapabilmesini ve en isabetli kararları alabilmesini sağlamaktadır. Akıl sahibi bir insan, karşılaştığı olaylarda pek çok insanın göremediği detayları görebilir, ince teşhisler yapabilir ve olaylardan en doğru ve en hikmetli sonuçları çıkarabilir. 

İleriye yönelik projelerde çok aşamalı düşünebilir, karşılaşılabilecek durumları önceden tespit edebilir ve kusursuz planlamalar yapabilir. Aynı şekilde geçmişteki tecrübelerini de en iyi şekilde değerlendirerek, bunları en gerekli yerlerde en akılcı şekilde kullanabilir. Olayları berrak bir akılla değerlendirebildiği için yaptığı her iş hayırlı, konuştuğu her söz hikmetli ve gösterdiği her tavır olabilecek en ideal niteliktedir. 

 Tüm bunların yanında akıl aynı zamanda da kişinin ruhunda, güzelliklerden çok fazla zevk alabilmesini sağlayan bir derinlik oluşturur. Bu nedenle çoğu insanın sıradan karşıladığı ve büyük bir alışkanlıkla baktığı pek çok şeyin ardında gizlenen güzellikleri, akıl sahibi insanlar hemen görebilirler. Aklın tanımını bu kadarla kısıtlamak elbette ki mümkün değildir. Çünkü akıl, insanın hayatının her alanında kendini belli eden bir ayrıcalık ve Allah ' ın verdiği bir üstünlüktür.

BİLMEDİĞİN KONU HAKKINDA YORUM YAPMA


Kişiliği gelişmemiş İnsanların 

Olayları Yorumlama Şekilleri

İnsanın, ruhunu Kuran ahlakına uygun bir şekilde derinleştirememesi sonucunda “yüzeysel” bir bakış açısı ortaya çıkar ve bu yüzeysellik davranışlara da yansır. Bunun temel nedeni, Allah'a yakın olma ve O'nun rızasını kazanma konusunda istekli olmamaktır.

Basit karakterli insanlar, kendi küçük dünyalarında yaşarlar. Çevrelerinde gelişen olayları değerlendirme şekilleri de aynı oranda yüzeysel olur. Bu dar bakış açısını genel olarak şu başlıklar altında ele alabiliriz:
Olayların Hayırlı Yönlerini Görememeleri
Basit insanların en belirgin özelliklerinden biri sürekli olarak olumsuz yorumlar yapmalarıdır. Çoğu zaman olayların hayırlı yönlerini göremediklerinden, olaylardan mağdur olacakları, üzülecekleri, sıkıntıya düşecekleri yorumlar çıkarır ve haksızlığa uğradıklarına yönelik çıkarımlar yapma eğiliminde olurlar. Hatta böyle insanlar kendilerine iyi bir söz söylendiğinde bile aniden duygusallaşır, ağlamaklı bir tavır gösterirler. Tüm bunların en önemli nedeni din ahlakının özünü kavrayamamış olmalarıdır. Çünkü Kuran'ı tüm hayatında uygulayan bir insan, olumsuz düşüncelerin etkisi altına girmemesi ve Allah'ın rahmetinden ümit kesmemesi gerektiğini bilir. Bu, Allah'ın Kuran'da bildirdiği önemli bir konudur:
“… Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez.” (Yusuf Suresi, 87) 
Sürekli Ümitsiz ve Karamsar Bir Ruh Halinde Olmaları
Ümitsizlik ve karamsarlık, basitlik kültüründe yaşayan zayıf kişilikli insanların maddi ve manevi güçlerini ellerinden alan, onlara moral bozukluğu, şevksizlik ve mutsuzluk veren bir özelliktir. Bu insanlar kendileri olumsuz yorumlar yaptıkları gibi, müminlerin her olaydaki hayır ve hikmetleri gören ve dile getiren yorumlarına da şaşırırlar. Kendilerinin felaket gibi yorumladıkları olayların tamamen Allah'ın kontrolünde olduğunu bir türlü kavrayamazlar. Bu anlayışsızlıkları konuşmalarına da yoğun bir karamsarlık ve olumsuzluk olarak yansır. Sahip oldukları çarpık bakış açısı ve yaptıkları bu olumsuz yorumlarla etraflarındaki aynı kültürden insanlara da sıkıntı ve ağırlık verir, onların da ümidini kırarlar. Hiçbir zaman İslam ahlakının insanlığa getirdiği barışı, güvenliği, rahatlığı, mutluluğu, güzellikleri anlatmazlar. Müslümanların yaptıkları hayırlı çalışma ve hizmetlerden, İslam ahlakını yaşamanın kolaylığından, Allah'ın müminlerin üzerindeki rahmetinden bahsetmezler. Yaptıkları yorumların hemen hemen tamamına sızlanma ve çözümsüzlük hakimdir.
Ancak bir mümin bulunduğu bir ortamda asla böyle bir yorum şekline izin vermez. Çünkü insanın karşısına bir zorluk çıkacaksa o zorluğu yaratacak olan Allah'tır ve herşeyde olduğu gibi zorlukların da tümünde insan için bir hayır ve güzellik vardır. Allah'ın yardımıyla aşılamayacak hiçbir zorluk yoktur. Bunun bilincindeki Müslüman, her zaman her konuda ümitvardır. Dolayısıyla üslup ve konuşmalarında olumsuz bir yoruma ve vurguya yer olmaz. Karşısına çıkan her olayı hayırlı görür, "acaba sonuç ne olacak", "ya şöyle olursa..." gibi olumsuz bir üslup kullanmaz. Allah, Peygamberimiz (sav) döneminde bir zorluk anında sahabelerin kullandıkları güzel üslubu Kuran’da şu şekilde bildirmiştir:
Mü'minler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: "Bu, Allah'ın ve Resûlü'nün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resûlü doğru söylemiştir." Ve (bu,) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı. (Ahzab Suresi, 22)
Bir Müslüman son derece asil bir ruha, yüksek bir kişilik kalitesine ve derin bir anlayışa sahiptir. Düşünce biçiminden ve davranışlarından bu güzel ahlakı hemen fark edilir. Ne var ki "yüzeysel bir bakış açısına sahip" basit karakterli bir insan, bunun tam tersi olan ve kendisini alçaltan bir karakter yapısına sahip olur.
Bilmedikleri Konularda da Yorum Yapmaları
Basit karakterdeki bir insan bir konuyu iyi bilmese bile mutlaka yorum yapma ihtiyacı hisseder. Konuşulan hiçbir konu ile ilgili olarak "Ben bilmiyorum. Bilgim yok, haberim yok." demek istemez. Tam tersine, bilmediği konular, tanımadığı insanlar, karşılaşmadığı durumlar hakkında da zan ve tahminlere dayalı yorumlar yapar. Kuran ahlakına göre düşünmediğinden, bilmese bile biliyormuş gibi davranmakta bir sakınca görmez. Bunun sebebi kişinin, insanların gözündeki imajını zedelemekten çekinmesi ve "bilmiyorum" demenin nefsine ağır gelmesidir. Oysa Allah Kuran'da zan ve tahminlere dayalı, doğru olmayan açıklamalar yapan insanların gafil insanlar olduklarına dikkat çeker:
"Kahrolsun, o 'zan ve tahminle yalan söyleyenler'; Ki onlar, 'bilgisizliğin kuşatması' içinde habersizdirler." (Zariyat Suresi, 10-11)
Allah başka bir ayette de insanların bilgileri olmayan konularda tartışmamalarını, bilmedikleri şeylerin arkasına düşmemelerini emreder:
"İşte sizler böylesiniz; (diyelim ki) hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız, ama hiç bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp-duruyorsunuz? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz." (Al-i İmran Suresi, 66)
Bir insan ne kadar çok şey bilirse bilsin mutlaka bilmediği konular da olacaktır. Bu yüzden insanın her konuyu biliyor gibi davranmaya çalışması son derece anlamsızdır. Ancak sonsuz akıl ve ilim sahibi Yüce Allah herşeyin bilgisine sahiptir. Kaldı ki insanın pek çok konuda bilgisi olsa bile Allah'ın "... her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır." (Yusuf Suresi, 76) ayetini unutmaması gerekir. Allah bu ayetle, insanların ne kadar bilgi sahibi olurlarsa olsunlar bu konuda kibire kapılacakları bir durumları olmadığına dikkat çekmiş ve onları tevazulu olmaya yöneltmiştir.
Gerçekten Allah'tan korkan bir insan ise doğruluğu hakkında şüphe duyduğu bir bilgiyi aktarmaktan ya da emin olmadığı bir sözü söylemekten çekinir. Zandan, tahminden ve tereddütlü bir bilgiyi savunmaktan, üzerine yorumlar yapmaktan kaçınır. Böyle bir durumla karşılaştığında bilgisi olmadığını söylemekten ise kesinlikle çekinmez. Çünkü bunun aksi, Allah'ın, "Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur." (İsra Suresi, 36) ayetinde bildirdiği gibi, kişiyi büyük bir sorumluluk altında bırakabilir.
Olayları Abartılı Şekilde Anlatmaları
Basit insanın bir başka yönü de insanların dikkatlerini üzerine çekmek için olayları abartarak anlatmasıdır. Söylediklerini etrafındakilerin dinlemelerini sağlamak, onları güldürmek, kendisini sempatik bulmalarını sağlayarak dikkat çekmek gibi basit amaçları için çok rahatlıkla abartılı anlatımlar yapmaktan, karşı tarafa doğruluğu şüpheli olan ilginç bilgiler aktarmaktan çekinmez. Hatta çoğu zaman bu yönde inatçı tartışmalara, sözlü çekişmelere girmekten de kaçınmaz. Dikkat çekme arzusu baskın geldiğinden bir şekilde bunu dindirmek amacıyla, gerçeği saptırarak ve aslından farklı şekillere sokarak yalan söyleyebilir.
Bu basit karakterdeki kişiler dikkatlerini, Allah'ın razı olduğu ahlakı göstermeye değil de daha ağırlıklı olarak kendilerini ön plana çıkarmaya, insanların rızasını kazanmaya yönelttikleri için bu üslubun temelde yalan üzerine kurulu olmasını önemsemezler. Hatta yaptıkları bu abartılı konuşmaları yalandan saymaz, zararsız bir sohbet ya da masumane bir eğlence olarak göstermeye çalışırlar. Oysa Kuran'da"...yalan söz söylemekten de kaçının." (Hac Suresi, 30) buyurulmaktadır. Bu sebeple küçük büyük, zararlı zararsız diye düşünmeden yalan söylemekten kaçınmak gerekir.
Sonuç
Burada anlatılanlar, günlük hayatta hemen herkesin karşılaştığı basit insanlara ait karakter özelliklerinden birkaç tanesidir. Yaşama amacının farkında olmayan ve dolayısıyla Allah'ın rızasını kazanıp cennete girmeyi gerçek anlamda ummayan kimseler, nefislerinin gösterdiği yola uyarak bunlar gibi daha pek çok basit özelliğe kolaylıkla meyledebilirler. 
Akıl sahibi ve güzel ahlaktan hoşlanan bir insan ise karşısındaki kişinin konuşmalarındaki -yukarıda bahsettiğimiz şekilde- abartılı, doğru olmayan açıklamaları ve onların yüzeysel bakış açılarını fark edebilir. Bu kişilerin yanlış bakış açılarından kurtulmaları amacıyla, bunları doğru olacak şekilde düzeltmesi için kişiyi teşvik eder. Ve kendisi de böyle bir duruma düşmekten şiddetle sakınır.

LA İLAHE İLLALLAH... (ALLAH'IMDAN BAŞKA İLAH YOKTUR)


LA İLAHE İLLALLAH
(ALLAH'IMDAN BAŞKA İLAH YOKTUR)

Yaşamımızdaki tek amacın Allah'a kulluk etmek olduğunu,
Bütün doğa olaylarının O'nun kontrolünde gerçekleştiğini, gökten yere her işi evirip-çevirenin Allah olduğunu,
Gerçek dost ve yardımcının yalnızca Allah olduğunu,
Hiçbir şekilde ve hiçbir yolla mağlup edilmesinin mümkün olmadığını, daima galip geleceğini,
Karşımıza çıkan her türlü zorluğu giderecek olanın sadece O olduğunu,
Her olayın iç yüzünden, gizli yönlerinden her ayrıntısıyla haberdar olduğunu,
Herkesin hayatı boyunca tüm yaptıklarının hesabını -bütün ayrıntısıyla- bildiğini,
İstediğini istediği gibi yapmaya gücü yeten olduğunu, 

Kendisine sığınanları koruyan, rahatlık veren olduğunu,
Zorlukları hafifleten, kolaylaştıran olduğunu,
Başımıza gelen her türlü olayın O'nun bilgisi dahilinde gerçekleştiğini,
Sahip olduğumuz bütün nimetleri verenin O olduğunu,
Tüm mülkün (evlerin, arabaların, mobilyaların, giysilerin, mücevherlerin...) ve paranın gerçek sahibinin O olduğunu ve dilediğine nimetlerini artıracağını,
Yaptığımız her türlü işi, sadece O'nun rızasını kazanmak için yapmamız gerektiğini,
O'nun rızasını arayarak yapılan işlere kat kat karşılığını vereceğini,
Bildiğimiz herşeyi O'nun öğrettiğini,
Bizi hidayete erdirenin O olduğunu, her birimizin mümin olmasını O'nun dilediğini,
Biz insanların sahip olduğu her türlü eksiklikten O'nun uzak olduğunu, hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını,
Sonsuza kadar Rabbimizle dost olabilmek için dua etmeyi SAKIN UNUTMAYIN
!

İMAN SERİSİ MP3 SESLİ ANLATIM





İMAN SERİSİ MP3 SESLİ ANLATIM

KURAN’DA KIYAMET SAHNELERİ SEYYİD KUTUB PDF:özgür el erdişi






KURAN’DA KIYAMET SAHNELERİ
 SEYYİD KUTUB 
PDF:özgür el erdişi

SEVGİ [ Türkçe – Turkish – تركي ] İBN-İ KAYYIM EL-CEVZİYYE




SEVGİ [ Türkçe – Turkish – تركي ] 
İBN-İ KAYYIM EL-CEVZİYYE
İÇİNDEKİLER 
Sevginin En Üst Mertebesi:Kulluk
Sevgi Çeşitleri
En Yükseği Tercih
En Faydalıyı Seçmek
Sevilenlerin Kısımları
Sevgi Her Eylemin (Fiilin) Esasını Teşkil Eder
Kelime-i Tevhid
Kelime-i Tevhid'in Ruhu
İyi Sevgi, Kötü Sevgi
Her Ef'al (fiiller) Ve Harekâtın Mebdei (Aslı,Temeli) Sevgi Ve 
İradedir
Hakiki Sevgi Ancak Allah'a Beslenir
Sevginin Etkileri; Meyvaları
Sevgi Her Dinin Temelidir
Din Kavramı
Din İki Kısımdır Ve Tamamiyle Yalnız Allah'a Aittir
Görüntülere Aşık Olmak; Dünyevî Aşk
Homoseksüel Aşk
Aşk Nevileri
Aşkın İlâcı
Aşkın Zararları
Aşkın Dereceleri
Faydalı Sevgi
Zevkin Zirvesini Yaşamak Sevilenin ve Sevginin Mükemmel 
Olmasına Bağlıdır 
Allah'ı Görmek
Yerilemeyecek Sevgi
Eş Sevgisi
Cinsî Sevginin Çeşitleri
İnsanlar Aşkta Üç Çeşittirler

İMANIN ALTINCI ŞARTI KADERE İMAN





İMANIN ALTINCI ŞARTI  KADERE İMAN 

DİLEK ve DUALARIMIZDA DİNİ İFADELER



DİLEK ve DUALARIMIZ

Hayat ve Dileklerimiz Dilemek, 
birinden bir şeyin yapılmasını istemek, rica etmek, arzu etmek demektir. Günlük hayatımızda her birimizin gerçekleşmesini arzu ettiğimiz birçok dileği vardır. Bu dileklerimiz bazen kendimiz için, bazen de sevdiklerimiz için olabilir. Bunların gerçekleşmesi için Allah'a yakarırız. 
Bu yakarışımız duamızdır.  Dua ne demektir? 
 Dua kelime olarak çağırmak, davet etmek, dilemek, istemek gibi anlamlara gelir. Terim olarak dua, yaratılmış insanın bütün benliği ile Yüce Allah'a yönelerek ondan istek ve dilekte bulunması demektir. Niçin dua ederiz? İnsan, bağlanma ve sığınma eğilimi olan bir varlıktır. Bu eğilim emniyet, güven, dayanma, korunma, sığınma gibi insanın temel ihtiyaçları arasında yer alır. 
İnsan akıllı ve güçlü bir varlıktır. Ancak bazı durumlarda çaresiz kalır. Kendisindeki güçsüzlük ve çaresizlik nedeniyle kendinden güçlü bir varlığa sığınır. Ondan yardım ister. Bunlar bazen aile büyükleri, bazen de bir arkadaşı olabilir. Ancak bazı durumlar vardır ki, onların da elinden bir şey gelmez. Çünkü onların da güçleri sınırlıdır. İşte bu durumlarda sonsuz güç sahibi Allah'a yönelir ve ondan yardım ister. Dileklerini ona dua yoluyla aracısız olarak iletir. 
Bunlar çaresizliğin yanında bazen bir teşekkür, bazen bir sevinç, bazen de içten bir memnuniyeti ifade eden cümleler olabilir. Yalnızca Allah'a dua edilir Dua yalnızca Allah'a edilir. Yüce Rabb'imiz Kur'an'da "Gerçek dua ancak onadır..." (Ra'd suresi, 14) buyurmaktadır. 
Dinimizde dua bir ibadettir. İbadetlerin özü ve en değerlisidir. Allah kendisine dua edilmesini ve dua edildiğinde duyacağını bildirmiştir. Çünkü O, insana hayat damarlarından daha yakındır. Sonsuz güç ve şefkat sahibi olan Allah, insanlar için bir yardımcı, destekleyici, koruyucu ve kollayıcıdır. O bize bizden yakın olan, dua ve isteklerimizi karşılayandır. 
Ona hangi dilde ve ne şekilde dua edersek edelim, o bizi duyar ve dualarımızı kabul eder. O güçsüzlerin, çaresizlerin yardımcısı ve en büyük dostudur. Dua, insanı Allah'a nasıl yaklaştırır? Dua, yakınlık ve sevgi temeli üzerine kurulan, insan ile Allah arasında iletişimi sağlayan en önemli ibadettir. 
Dua; insanın, Yüce Allah'a seslenmesi, ondan dilekte bulunması, sevincini, üzüntüsünü onunla paylaşması, iletişim kurması ve ona sığınmasıdır. İşti insan dilet ve dualarıyla Allah'a yalvarır, ona sığınır ve ondan yardım diler. Sevincini ve üzüntüsünü onunla paylaşır. Bu durum onu Allah'a yakınlaştırır. İnsanın Allah ile arasındaki iletişimi daha canlı ve sürekli hale gelir. 
 Günlük konuşmalarımızda dilek ve dualarımızdaki dini ifadeleri nerede ve nasıl kullanırız? Sabah evden çıkarken, bir işe başlarken, yatarken Allah´a dua eder ve ona sığınırız. 
Annemizin, babamızın sağlıklı olması ve kazancının bol olması için dua ederiz. Sevdiklerimiz, sağlığımız ve sınavlarımızın iyi geçmesi, vatanımızın, milletimizin ilerlemesi ve işlerimizin iyi gitmesi için Allah´a dua eder ve ondan yardım dileriz. Verdiği nimetlerden dolayı ona şükreder ve sahip olmayı istediklerimiz için dilekte bulunuruz. 
Örneğin; Sınava girerken
 "Allah'ım bana yardım et" diyerek dua ederiz. Yolculuğa çıkan birisi için "Allah kazadan, beladan (kötülüklerden) korusun" diyerek Allah´a sığınırız. Sabah okula giderken annemize, babamıza veya diğer aile bireylerine "Allah'a ısmarladık" deriz. Onlar da bize güle güle git "Allah zihin açıklığı versin, Allah yardımcın olsun" diyerek dua edeler. 
Bir hastayı ziyaret ettiğimizde "Allah acil şifalar versin" diyerek iyileşmesi için dua ederiz. Ölen bir kimsenin ardından "Allah rahmet eylesin" diyerek dua ederiz. Sınava girecek bir kimsenin başarılı olması "başarılar dilerim" deriz. 
 Dilek ve dualarımızda dini ifadeleri kullanmak bize neler kazandırır? Bizim Allah'a yakınlaştırır ve onunla olan iletişimimizi güçlendirir. İnsanlar arasında sevgi, saygı, birlik, beraberlik ve dayanışmayı artırır. 
 DİLEK ve DUALARIMIZDA DİNİ İFADELER 
 Dua etmek demek, yaratıcımıza yönelerek ona kalbimizi açmak, dileklerimizi sunmak demektir. Bizler, işlerimizi sağlam yapar, başarılı olmak için Allah'a dua ederiz. Sağlıklı ve mutlu olmak, sevdiklerimizle beraber omak ve onlardan hiç ayrılmamak, doğruluktan ayrılmamak, kötülükten uzak olmak, ahirette cennete kavuşmak ve diğer dileklerimiz için Allah'a dua ederiz. Dua ettiğimizde Allah bizi işitir ve dileklerimizi kabul eder. Duanın en güzeli gönülden yapılan duadır. Dua etmenin belirli bir zamanı ve yeri yoktur. Örneğin, şöyle dua edebiliriz: "Ey Rabbim, verdiğin nimetlere sonsuz şükürler olsun, sen birsin, senden başka ilah yoktur. Allah'ım kusurlarımızı, günahlarımızı affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Bizi cehennem ateşinden koru, cennetliklerden eyle. Her türlü kötülükten sana sığınırız. Bizi doğru yoldan ayırma. Allah'ım bedenimi güzel yarattığın gibi ahlakımı da güzelleştir, kötülüklerden ve kötü kimselerden uzak tut. Razı olduğun iyi insanlara yoldaş eyle. Gönlümü imanla doldur, bilgimi arttır. İşlerimi kolaylaştır; zorlaştırma. Hayırlısıyla başarıya ulaştır." Duanın en güzeli gönülden yapılan duadır. 

Dua etmenin belirli bir zamanı ve yeri yoktur. Örneğin, şöyle dua edebiliriz: "Ey Rabbim, verdiğin nimetlere sonsuz şükürler olsun, sen birsin, senden başka ilah yoktur. Allah'ım kusurlarımızı, günahlarımızı affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Bizi cehennem ateşinden koru, cennetliklerden eyle. Her türlü kötülükten sana sığınırız. Bizi doğru yoldan ayırma. Allah'ım bedenimi güzel yarattığın gibi ahlakımı da güzelleştir, kötülüklerden ve kötü kimselerden uzak tut. Razı olduğun iyi insanlara yoldaş eyle. Gönlümü imanla doldur, bilgimi arttır. İşlerimi kolaylaştır; zorlaştırma. Hayırlısıyla başarıya ulaştır." 
 ÖNEMLİ...! 
 Gerçekleşmesini istediğimiz bir dileğimiz olduğunda, onu sadece ALLAH’tan dilemiz gerekir. 
Ağaçlara bez bağlamak, 
mum yakmak, 
havuza para atmak vb. şeyleri yapmak, 
İslam dinince yasaklanmıştır. 
 BU AYETİ ÖĞRENELİM 
 "De ki: Duanız olmasa, Rabbim size neden değer versin?"
 KISA AÇIKLAMASI 
 Dua eden insan, kendini Allah'a yakın hisseder; bu da Rabbimizin razı olduğu bir durumdur

ALLAH'IMA ŞÜKÜR ETMEK


ALLAH'IMA ŞÜKÜR ETMEK

 Şükür ne demektir? 
 Şükür “yapılan iyiliğe, verilen nimete karşı hoşnutluk, minnettarlık ve teşekkür hissi duymak, onun değerini bilmek” demektir. Allah’a şükür ne demektir? Allah’a şükür ise; Bizleri yaratan, yaşatan, esirgeyen ve koruyan Allah’a verdiği nimetlerden dolayı teşekkür etmektir. Diğer bir ifadeyle Allah’a şükretmek, onun verdiği nimetleri iyi değerlendirip, onun hoşnut olacağı şekilde değerlendirmektir. 

 İnsanı teşekkür etmeye (şükretmeye) yönelten sebep nedir? İnsan sahip olduğu nimetlerin, iyilik ve güzelliklerin farkına varınca, hoşnut olur ve sevinir. Bu durum onun mutlu olmasını sağlar. Bu durumun oluşmasına katkıda bulananlara karşı minnettarlık hisseder, bu duygularla onlara teşekkür eder. Değerini bildiğini ifade etmek onu üzecek söz ve davranışlardan kaçınır ve her zaman onu iyi duygularla anar. Bir kimse bize bir iyilik yaptığı zaman neden teşekkür etmeliyiz? Günlük yaşamımızda bize bir kimse iyilik ettiği zaman mutlu olur, ona teşekkür ederiz. Her zaman onu iyi duygularla hatırlarız. 

Çünkü iyilik yapan kimse bize değer vermiş, ilgi ve yakınlık göstermiştir. Niçin Allah’a şükrederiz? Bizleri yaratan, yaşatan, esirgeyen ve koruyan Allah’a verdiği nimetlerden dolayı teşekkür ederiz. Yüce Allah Kur’an’da “...Bana şükredin; sakın nankörlük etmeyin”(Bakara 152) buyurarak kendisine teşekkür etmemizi(şükretmemizi) istemektedir. Allah, kendisine övgü ve teşekkür borçlu olduğumuz yaratıcımızdır. 

Çünkü o, insanı özenle, değerli ve üstün varlık olarak yaratmıştır. İnsana ilgi ve yakınlık göstererek, evrendeki her şeyi onun emrine vermiştir. Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “Allah, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı.” (Bakara suresi, 29) Allah’ın bize olan nimetleri sayamayacağımız kadar çoktur. İnsan olarak yaratılmak en büyük nimettir. Rabb’imiz bize el, ayak, göz, kulak gibi organlar; akıl vermiştir. 

Yediğimiz çeşit çeşit besinler, teneffüs ettiğimiz hava, hizmetimize sunulan bütün tabiat varlıkları hep birer nimettir. Nasıl küçük bir iyilik yapana teşekkür ediyorsak, bizi yaratan, besleyip büyüten, esirgeyen, bağışlayan, koruyan Allah’a da teşekkür etmemiz gerekir. “Ya Rab, bütün bunları bize veren sensin, bu sebeple sana sevgi, saygı, minnet ve teşekkür borçluyum!”diyerek Allah’a şükretmek güzel bir davranıştır. 

 Günlük konuşmalarımızda Allah’a şükür ifadesini nerede ve nasıl kullanırız? Allah’a olan teşekkürümüzü “Elhamdülillah”, “hamt olsun”, “Allah’a şükür”, “Çok şükür” veya “Allah’a çok şükür” gibi sözlerle belirtiriz. Örneğin Yemek yerken veya su içerken Bismillah diyerek Allah’ın adını anar, yemekten veya su içtikten sonra “Allah’ım çok şükür” diyerek, Allah’a şükrederiz. Bir işi başardıktan sonra “Allah’a şükürler olsun, bu işten de alnımızın akıyla çıktık” diyerek şükrümüzü ifade ederiz. Yolculuk bittikten sonra “Allah’a şükür kazasız, belasız geldik”, hastalıktan kurtulduktan sonra “çok şükür Allah’a iyileştim” diyerek şükrümüzü belirtiriz. 

Bir kimse bize “Nasılsınız? Diye sorduğunda “Çok şükür, Allah’a şükür veya Allah’a hamdolsun iyiyim” diyerek Allah’ı över, durumumuzdan memnuniyetimizi belirtiriz. Ayrıca Elimizdeki nimetleri ve yeteneklerimizi Allah’ın hoşlanacağı şekilde kullanmak ta bir çeşit şükürdür. Örneğin Allah’ın verdiği nimetleri onun kullarıyla paylaşmak ve yardımlaşmak da Allah’a şükretmektir. Allah’a şükretmek bize neler kazandırır? Allah’ın buyruğunu yerine getirmiş olur ve onun sevgisini kazanırız. Bize verdiği değeri, ilgi ve yakınlığı kalbimizde hissederiz. Bu durum bizim mutlu ve huzurlu olmamızı sağlar. 

 Allah’a şükretmek bir anlamda; verilen nimetleri onun hoşlanacağı şekilde değerlendirmektir. Bu da Allah’ın koyduğu kurallara uymak ve onları gözetmekle gerçekleşir. Bu durum bize verilen nimetleri daha dikkatli, yerli yerinde kullanmayı ve değerini bilmeyi öğretir. Elimizdeki nimetleri artmasına ve bereketlenmesine yardımcı olur. Yüce Allah Kur’an’da “Ant olsun eğer şükrederseniz elbette size nimetlerimi artırırım”(İbrahim suresi, ayet 7) buyurarak bu duruma işaret etmektedir. (Anlatım: Osman Ay)

Allah’a Şükür

Diyelim ki, arkadaşın yediği bisküviden sana da ikram etti; ondan bir tane aldın… Ne dersin? Elbette “Teşekkür ederim” dersin değil mi? Aynı şekilde Annen sana bir hediye aldığında, için sevinçle dolar, ona sarılır, teşekkür ederim anneciğim dersin. 

Hiç düşündük mü neden teşekkür ederiz?

Bu soruya cevap bulmaya çalışalım.
1. Teşekkür ederiz, çünkü bize değer vermiştir.
2. Teşekkür ederiz, çünkü bize iyilik etmiştir.
3. Teşekkür ederiz, çünkü bizi kendine yakın bulmuştur.


Şimdi biraz daha düşünelim… Allah, insanlara çok çok güzel bir dünya hediye etmiştir. Deniziyle, ağaçlarıyla, havasıyla suyuyla, çeşit çeşit yiyecek ve içeceklerle çok güzel bir dünyadır bu.Bizi de çok güzel yaratmıştır. Yeteneklerimiz diğer canlılardan çok üstündür. Aklımız var, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırabiliriz. Bir bebek dünyaya geldiğinde, onun gıdası hazırdır. Annesi onu besler, korur, büyütür. Allah’ın kalbimize hediye ettiği sevgi sayesinde, birbirimize sımsıkı bağlanırız. Bunlara benzer sayısız hediyelerinden dolayı Allah’a teşekkür etmemiz gerekmez mi? Zor durumda kaldığımızda, hemen Allah’a dua ediyor, bizi korumasını istiyoruz değil mi? Aynı şekilde Allah’ın nimetleri ve hediyeleri karşısında O’na çok çok teşekkür etmemiz gerekir.
Bir insanın, bütün nimetlerine rağmen Allah’ı hiç hatırlamaması, ona günde bir kez olsun teşekkür etmemesi ne büyük bir kabalıktır değil mi?
Allah’a nasıl teşekkür edebiliriz?
“Elhamdü lillah” diyerek Allah’a teşekkür edebiliriz. Bu cümle “Allah her yönüyle övülmeye değer mükemmel bir varlıktır” demektir. Kendi dilimizle “Allah’a şükür” diyerek de teşekkür edebiliriz. 
Allah’ın emrettiği ibadetleri yerine getirmek de aynı şekilde, O’na teşekkür etmenin bir başka yoludur. Örneğin namaz kıldığımızda, oruç tuttuğumuzda Allah’a şükretmiş oluruz.
Sahip olduğumuz bazı para veya değerli malları, Allah rızası için ihtiyaç sahiplerine bağışlamak da Allah’a şükretmektir. Örneğin bir yoksulun karnını doyurduğumuzda Allah’a teşekkür etmiş oluruz.

Allah’a Şükretmenin Yararları Nelerdir?
Allah’a şükretmenin sayısız yararı vardır; bunlardan birkaçını maddeler halinde belirtelim.

1. Allah’ın bize olan sevgisine karşılık vermiş olur, O’na yakınlaşmış oluruz.
2. Allah bize daha çok nimet verir.
3. Şükredersek, Allah günahlarımızı affeder,
4. Allah’ı sıkça hatırlamak bizi kötülüklerden uzaklaştırır.


Şu ayeti öğrenelim:
“Şükrederseniz, nimetlerimi arttırırım.”(İbrahim suresi, 7. ayet)

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM (BESMELE NE DEMEKTİR?)




BESMELE NE DEMEKTİR?

"Bismillahirrahmanirrahim" 
yani "Esirgeyen ve bağışlayan Allah'ın adıyla" demektir. Müslüman biri, herhangi bir iş yapacağı zaman bu cümleyi söyler. Böylece hem Allah'ı hatırlar, hem de yaptığı işte iyi niyetli olması gerektiğini kendine hatırlatmış olur.

Bir işe başlarken besmeleyi söylemenin bir çok yararı vardır. 
Örneğin besmele, yaptığımız işi, iyi niyetimizden dolayı bereketlendirir; sağlıklı bir şekilde sonuca ulaşmamızı sağlar. Besmele çekmeyi alışkanlık haline getirmek bizi kötü davranışlardan uzaklaştırır. 

Bir düşünelim bakalım, yanlış ve yasak olan bir iş yapılırken besmele çekilir mi? Örneğin hırsızlık için başkasının evine giren biri, oraya girerken neden "besmele" çekemez?

Çünkü Allah'ın izin vermediği bir işi yapmakta, yani hırsızlık etmektedir. Besmele, böylece yaptığımız işin hayırlı bir iş mi, yoksa kötü bir iş mi olduğu konusunda bizi uyarır.

Besmeleyi söylerken şöyle demek isteriz: "Ey Allah'ım! Ben bu işi, senin izninle, sana inanarak ve sana güvenerek yapıyorum, bana yardımcı ol, beni başarıya ulaştır."

KURANIKERİM'İ OKUMAYA BAŞLARKEN
Kur'an okunmaya başlarken "Euzu billahi mineşşeytanir racim" denir. Anlamı: "Kovulmuş olan şeytanın kötülüklerinden Allah'a sığınırım" demektir.

BU HADİSİ ÖĞRENELİM

"Besmele ile başlanılmayan her iş bereketsizdir."

Kısa Açıklama : Peygamberimiz bu hadisiyle, besmele çekilmeksizin yapılan işlerin hayrının ve bereketinin az olacağını, halbuki besmele ve iyi niyetle başlanırsa Allah'ın o işi bereketlendireceğini ve hayrını çoğaltacağını söylemek istemiştir. 
*******
 "Bismillahirrahmanirrahim" ne demektir?
****** 
"Bismillâhirrahmanirrahim", günlük konuşmalarımızda çok kullandığımız dini ifadelerden biridir. Buna kısaca "Besmele" denir. Besmele, "Esirgeyen ve bağışlayan Allah'ın adı ile (başlamak)" anlamına gelir. Besmelenin kısaltılmış şekli "Bismillah" tır. Bu cümle de "Allah'ın adıyla" anlamındadır. Bu sözcükler Allah'ı hatırlamak ve anmak demektir. 

****** 
"Besmele"de geçen "Rahman"; herkese rızık veren, doyuran, acıyan, rahmet sahibi Allah anlamına gelir. "Rahim" ise, inananlara merhamet eden ve bağışlayan Allah demektir. 

******
Yüce Allah Kur'anıkerim'de birçok ayette "Besmele"de geçen "Rahman" ve "Rahim" isim sıfatlarıyla insanlara olan sevgisini ve şefkatini ifade etmiştir.

 ****** 
Kur'anıkerim okumaya Besmele ile başlarız. 
Bu Allah'ın sözü olan Kur'ankerim'e karşı duyduğumuz saygının bir gereğidir. Kur'anıkerim'de 113 surenin başında Besmele vardır. Sadece "Tövbe" suresinin başında Besmele bulunmaz. Fakat bu surenin içinde Besmele vardır. 

******* 
Bir işe başlarken "Besmele"yi niçin söylemeliyiz?
 Yüce Allah'a olan sevgimizi, bağlılığımızı göstermek ve onu anmak için her işimizin başında Besmeleyi söyleriz. Çünkü Allah'a iman etmek onu sevmeyi gerektirir. Sevmek sadece söylemekle olmaz. Sevginin söz ve davranışlarla ortaya konması gerekir. Allah'a inanan bir kişinin onun buyruklarının yerine getirmeye çalışmasının temel nedeni budur. Allah'ın her an kendisini gördüğünün bilincinde olan insan bütün davranışlarında onun hoşnutluğunu kazanma amacı taşır. Bu da daima Allah'ı hatırlamakla olur. Kişinin Allah'ı hatırlamasının belirtilerinden biri de her işe başlarken "Besmele"yi söylemesidir. Yüce Allah Kur'an'da "Rabbi'nin adını an ve bütün varlığınla ona yönel." (Müzemmil suresi, ayet 8) buyurarak kendisini anmamızı, hatırlamamızı istemektedir. Sevgili Peygamberimiz de bir işe Allah'ın adını anarak, onu överek başlanıldığında o işin hayırlı ve verimli olacağını bildirmiştir. Bu konuda uygulamalarıyla bize örnek olmuştur. Müslümanlar Allah'ın ve Peygamberimizin öğütleri doğrultusunda işlerine Allah'ı anarak başlamaya özen göstermişlerdir. Bu nedenle "Besmele" günlük konuşmalarımızda en çok kullanılan dine ilişkin ifadelerden biri olmuştur. 

****** 
Günlük konuşmalarımızda "Besmele"yi nerede söyleriz?
 Dinimizin bir gereği olarak, bir işe başlarken, yemek yerken, su içerken, ders çalışmaya başlarken, bir araca binerken, Kur'an okurken vb. durumlarda "Besmele"yi söyleriz. 

****** 
Günlük konuşmalarımızda "Besmele"yi söylemekle neyi ifade etmiş oluruz?
 Bir işe başlarken Besmeleyi söylemekle; "Allah'ım işime sana sığınarak, senin adınla başlarım. Niyetim senin hoşnutluğunu kazanmaktır. İşimde bana kolaylık ver. Benden yardımını esirgeme. Yaptığım işi bana ve diğer insanlara yararlı kıl. Bana yanlış yaptırma. Beni kötülüklerden koru. Bana huzur ve mutluluk ver" demiş oluruz. 

******
Örneğin, yemeğe başlarken; 
"Allah'ım her türlü nimeti veren sensin. Verdiğin nimetlerden dolayı seni sevgi, saygı ve minnetle anıyorum" diyerek sevgi ve minnetimizi belirtiriz. Ders çalışmaya başlarken; "Ya Rabbi işimi kolaylaştır. Bilgi ve anlayışımı artır" diyerek dua etmiş oluruz. Yolculuğa çıkarken ise her türlü kaza ve beladan koruması için Allah'a sığınırız. 

******
Her işimizin başında "Besmele"yi söylemenin davranışlarımıza etkisi nedir?
 Her işimizin başında “Besmele”yi söylemekle; niyetimizin ve amacımızın Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak olduğunu, yapılan işte Allah’ın koyduğu kurallara uymak ve onları gözetmek olduğunu belirtiriz. Bu durum işlerimizi iyi, güzel ve doğru yapmamız konusunda bizi yönlendirir. Kötülüklerden de uzaklaştırır. Bunun için atalarımız ““Her hayırlı işin başı Besmeledir” demişlerdir. Her işimizin başında "Besmele"yi söylemek bize neler kazandırır? Allah'a olan inancımızı ifade ederiz. Allah'ın buyruğunu yerine getirmiş olur ve sevgisini kazanırız. Allah'ın sevgisini kazanmakla da mutlu olur, onun şefkat ve merhametini kalbimizde hissederiz. Böylece ona olan inancımız kuvvetlenmiş olur. Başlayacağımız işte Allah'tan yardım dileriz. Bu da bizim güven duygusu içinde yaşamamızı sağlar. Çünkü inanan insan Allah'ın her zaman koruyup gözettiğini bilir ve bu güvenle hareket eder. Kötü duygu, düşünce ve davranışlardan uzaklaştırarak iyiliklere ve güzelliklere yöneltir. Bizi güzel ahlak sahibi yaparak, mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamamızı sağlar.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...