15 Mart 2012

SEN İÇİNDE BAHARLARI GİZLEYEN KIŞIMSIN BENİM

İmkansızsın

Sana dair isteklerim oluyor. Kimi zaman derin ah` larım oluyorsun bir Sezen Aksu şarkısını dinlerken.
Sen; içinde baharı gizleyen kışımsın benim. Ve biliyorum, o baharın güneşinde tenim esmer olmayacak hiç. Bana susmak düşecek, payıma kilitlenmiş bir yürek kalacak. Kaderi önceden belirlenmiş konuşmalar, paylaşmalar, bakışmalar olacak. Bir yerde aykırılığım tutup sarılsam da içimde Sana, sen bunu hiçbir zaman bilemeyeceksin.
Tabansız sevdalardan kopup Sana sığınıyorum çoğu zaman. Soluk soluğa varıyorum yanına, ter kokarak tenim. Anne sütüne aşık bir bebek gibi duruluyorum sonra.
Git diyorum sana, kalma yüreğimde, bu kadar özleteceksen kendini. Bir bakış; gözüm gözüne değiyor; hissediyorum... Gitme diyorum. Kal geldiğin yerde.
Ne gitmelerin bitiyor; ne de benim sana kal demelerim.
Hangi aralıkta girmiştin içime anlamadım. Tüy gibi hafif, usul usul inivermiştin yüreğime. Kabullenemedim önce. kocaman yalanlar söyledim kendime. Ben dışımda tutmaya çalışırken seni, meğer içerde hakimiyetin çoktan başlamıştı. Kuşatmıştın dört yanımı; ve kendim için çok geçti... Yerle bir olmuştu her şey.
Olmazsa olmazlarım... ilkelerim... yargılarım...
Kabullenmek zor sanıyordum; acemi ama mükemmel bir aşkı taşıyabilmeyi...
Seni aklıma getiren, yüreğime düşüren bu yol değil, kötü şansla başlayan bir ilkin, iyi şansı sadece. Düşüme düşüşün zamandan değil, düşlerin gafı.
Nasıl bir şeydi, bu beni böyle yağmalayan. Şimdi karşı durmuyorum Sana, nasılsa buluyorsun bir yolunu ve sarmalıyorsun içimi dışımı. Ayak seslerini duyuyorum hangi yöne gittiğini bilemeden. Ben yaşanmış bir aşkta eski yaralarıma yanıyorum, Sen yaralarına benden sevda sürüyorsun.
”Belki”lerden, “ihtimal”lerden, “keşke”lerden medet umuyorum, Senin belki de yabancısı olduğun düşler büyüterek...
Ben, suretine değil, aslına dokunma ihtimallerinde mutlu oluyordum.
Ben seninle, aynı coğrafyada yaşayabilme ihtimalinden huzur buluyordum.
Şimdi, bilinci küflerinden kurtulmuş bir yürekle, süresi diğer aşklardan çok daha uzun olacak bir aşkın ömrünü anlatıyorum, Sana dair yazılanlarda.
Şimdi, bir sayfa dolusu cümlelerle; bir imkansızlığın mucizeye dönüşünü anlatıyorum…
Şimdi, bozgun sonrası imkansız bir zafer kazanan bir orduyum, bir yenilgide zafer ne kadar anlam taşıyorsa o kadar anlamlaşıyorum…
Şimdi ben, dağıldıkça kurulan yeni düşlerde Sana bakıyorum…
Umut; hep var olacak çünkü .

SESSİZLİK CİNAYETTİR BAZEN

Sessizlik cinayettir bazen! 

Belki ellerine kan bulaşmaz; belki gözlerini yumar, kulaklarını tıkarsın; çığlıklar parçalanır duvarlarında... 

Kafanı çevirirsin yardim nidalarına ya da elvedalara... 
Hiçbir şey değişsin istemezsin; yolunu tutmuş, yükünü almışsındır; paylaşmayı bilmezsin.... 
Kimsenin yerine koyamazsın kendini; ne anlamaya, ne anlamlandırmaya çalışmazsın bir şeyleri... 
Sevgiden, aşktan, dostluktan dem vurup, ortak olmazsın sorunlarıma... 
Her adım atışında çekersin kendini geri; “konuş!” derim, susarsın... 
Ya düşüncelerin yoktur kendine ait, ya korkarsın düşündüklerini söylemekten... 
Gerçekten var mısın, ihtiyacım olduğunda ortalıkta görünmezken... 
Nasıl inanırım sana; haklıya “haklı”, haksıza “haksız” diyemezken... 
Sessizlikte boğulurken sesim; ancak fısıldayarak söyleyebiliyorum: “sessizlik cinayettir!” 

Gidene “gitme” diyemeyenin, gelene “hoş geldin”’i ne kadar anlamlıdır bilemiyorum. 
Benim gibi konuşmayıp, benim gibi yazmayandan uzak durursam; nereye götürür beni bu tekdüzelik! 

Arada bir “saçmala!” desin biri, ölçüp biçeyim, düşüneyim üstünde; onun kadar sert, onun kadar umursamaz olmayayım; içim rahat olsun “yanılıyorsun” derken ve gülümseyeyim. 
Dikkatli oldugumdan dikkat isterim doğru; kaçınırim kötü söz söylemekten; anlamadan itham etmek istemem; tahammül gösteremem yargısız infazlara; her duyguma bir cümle bağlayabilirim istersem; ama öfkelenmeden yazamam, yazamam yazmasına da sövemem de kimseye... 

Sessizlik izin verir karşındakine, seni dilediğince yorumlaması için... 
Ve bazen, en fazla bağıranla, hiç sesi çıkmayanı ayıramam birbirinden... 
Ve merak ederim: “Ne saklıyorlar benden?” 

Belki gözlem yapıyorlar, belki veri topluyorlar; herkes bağırırken susmak, erdem sayılır belki; ya sessiz çoğunluğun bir parçası olmak? 
Ben ağlarken gülüyorsan anlayış gösterebilirim; ben ağlarken ağlıyorsan “dostum” diyebilirim, ben kalırken gidiyorsan “korkak” sanabilirim; ben severken itiyorsan, vazgeçebilirim senden ve ben sorarken susuyorsan, katlim vaciptir demektir; ölebilirim! 
Sessizlik cinayet işler bazen; ne bir tanık, ne bir kanıt bırakmaz arkasında; bazen bizim gibi sessiz, bazen tırnaklarını toprağa geçirerek, hayatımızdan çıkıp gider insanlar; bazen anlamamanın, bazen anlaşılmamanın acısını duyarlar. 
Ve fark etseler de, etmeseler de, kimse güvende değildir artık; oysa, güvende olmak için tercih edilir susmak! 
Ve vicdanımızın tek düşü olur; deliksiz uyumak

HERŞEY SENİN RENGİNİ TAŞIYOR

 
Seni seviyorum,
çünkü her sabah kalktığımda bir günü daha seninle geçirecek olmanın mutluluğunu yaşatıyorsun bana. 
Ben güne seninle başlıyorum ve her gün hayatı yeniden keşfediyorum. 


Seni seviyorum,
çünkü gökkuşağının her tonunu gölgede bırakan en parlak renksin sen. 


Herşey senin rengini taşıyor ve benim için ancak o zaman anlamlı oluyor. 

Seni seviyorum,

çünkü soğuk günlerde içimi ısıtan meltemsin. 



Sıcak günlerde ise ferahlık veren kuzey rüzgarı. İliklerime işleyerek esiyorsun. 
Seni seviyorum,

çünkü herşeyde sen varsın. Nasıl olmayacaksın ki? 


 Sanki sen doğduğumdan beri içimdeydin. Yüreğimin en derin köşesindeydin.

 Sanki ortaya çıkmak için beni bekliyordun. 

Ve ben orada olduğunu fark edince hakettiğin yere çıkardım seni. 
Seni seviyorum,

çünkü hep benimlesin. Seni görmem için yüzüme bakmam gerekmiyor. 


Gözümü kapatsam ordasın. Gördüğüm her yüz aslında sensin. 
Seni seviyorum,

çünkü gözlerinin içindeki binlerce yıldız, gecenin karanlığını delip geçiyor.


 Sen bana bakarken ben kendimi yıldızlara bakıyor gibi hissediyorum. 

O yıldızların parlaklığında kaybediyorum kendimi. 

Gözlerim kamaşıyor ama şikayetçi değilim aydınlığından. 

 Güneş doğmasa, yıldızlar kaybolmasa diyorum, ama biliyorum ki güneşim de sen olacaksın gecenin sonunda. 

Bu kez daha parlak, daha aydınlık çıkacaksın karşıma. 

Seni seviyorum,

çünkü saçların ellerimin arasında kayıp giderken , 

 Dünyadaki cenneti bulmuş gibi hissediyorum kendimi. 

Cennetin sahibi sensin ve biliyorum ki sadece izin verdiklerin girebilir o cennete. 

Ben o cennette kalmaya kararlıyım. 
Seni seviyorum,

çünkü her gülümseyişin içime yeniden yaşama sevinci dolduruyor.


 Her gülümseyişin, karamsarlığı yıkıyor, umutsuzluğu parçalıyor. 

Bir çiçek bahçesine çeviriyor çorak dünyayı. 

Çiçek dedim ya, bir çiçek adı verseydim sana papatya olurdun. 

Açışıyla dünyaya, insanlara baharın geldiğini müjdeleyen papatya.

 İddiasız ama güzel. Güzel ama kibirsiz. 
Seni seviyorum,

çünkü seni sevmeyi, sana dokunmayı, seni dinlemeyi, sana bakmayı, seni koklamayı, seninle paylaşmayı seviyorum. 

Seninle birlikte insana dair ne varsa onları da seviyorum.
Seni sevdiğimi anlatmaya çalışırken ne kadar çaresiz olduğumu da görüyorum. 
Her sözcükten sonra durup tekrar tekrar düşünüyorum, seni yeterince anlatabildim mi diye. 
Biliyorum ki yetmeyecek, bu kadar sözcükten sonra bile sana sevgimi anlatamamış olacağım.
Sözcüklerin bittiği yerde gözlerime bak. 
Onlar bu sevgiyi çok daha iyi anlatacaktır sana...

ASLINDA HİÇ OLMAMIŞSIN Kİ.



Aslında Hiç Olmamışsın ki...
Düşüncelerim bos, düşüncelerim anlamsız, 
düşüncelerim sensiz artık.. 
Hissedemiyorum eskisi gibi ! Duyamıyorum insanların çığlıklarını.. 
Duyularımı kaybettim ben, belki de hayatimi. 
Anlaşılan şu oldu ki; acılar boşa çekildi.. 
zamanlar boşa tüketildi.
 Değmezmiş demek bile fazla artık senin için.. 
Hislerin öldüğü yerde yalnızlık baslar. 
Benimkisi daimi olur bundan sonra.
 Gece yarıları akıtılan göz yaşları boşuna 
bir sigaranın son dumanına kadar gizlenen duygular boşuna aslında sen boşunasın. 
Ya da kendini zorla böyle gösterdin bana... 
 Seni hayatımda artık herhangi bir insana cevirdim.. 
Herhangi bir yerde, herhangi bir zaman, 
herhangicesine bana gözüküp bir anda hayatımdan kaybolan herhangi.. 
Saçmalıyorum belki de.. 
Ama zaten hayat saçma değil mi ? 
Bir doğum sancısından sonra başlayan bu anlamsız süreç saçma değil mi ? 
İnsanlar saçma değil mi ? 
Bu teknolojik zamanda monotonlaşan sevgiler saçma değil mi.. ?? 
Bence tümü saçma.. Benim saçma olduğum gibi.. 
Askının saçma olduğu gibi...
Seni kazandığımı düşündüğüm her noktada aslında kaybetmişim. 
Rol yapmışsın sen, sevmemişsin.. 
Ya ben ? 
Umarsızca, hicbirşeyi önemsemeyecek kadar yolunu kaybetmişçesine neden bağlandım sana ? 
Sen duygularını 1-2 SMS `ye sığdırabilecek kadar basit, ben ise satırlara sığdıramayacak kadar mağdurum.. Kuru bir yer arıyorum artık mendillerimde.. Ağlayabilmek için.. Sana olan nefretimi sonsuza dek saklayabilmek için.. 
Nefret ediyorum ! Sen öldün benim karanlık dünyamda.. Bulunamayacak kadar derine saklandın.. Karşıma çıkamayacak kadar eziksin artık.. 
Duygusuzsun.. 
Nötrsün sen..
var misin sen ? 
bence yoksun ki.. 
( aslında hiç olmamışsın ki.. )

BENİ CANDAN USANDIRDI CEFADAN YAR USANMAZMI..??

Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhumdan murâdum şem'i yanmaz mı

Kamu bîmârına cânan deva-yi derd îder ihsân
Niçün kılmaz bana dermân beni bîmâr sanmaz mı

Şeb-i hicran yanar cânum töker kan çeşm-i giryânum
Uyarur halkı efgânum kara bahtum uyanmaz mı

Gül-i ruhsâruna karşu gözümden kanlu akar su
Habîbüm fasl-i güldür bu akar sular bulanmaz mı

Gamum pinhan dutardum ben didiler yâra kıl rûşen
Disem ol bîvefâ bilmen inanur mı inanmaz mı

Değildim ben sana mâil sen ettün aklumı zâil
Bana ta'neyleyen gâfil sengi görgeç utanmaz mı

Fuzûlî rind-i şeydadur hemîşe halka rüsvâdur
Sorun kim bu ne sevdâdur bu sevdâdan usanmaz mı
---
Sevgilim beni candan usandırdı kenndisi cefadan usanmaz mı?
Ahımdan felekler yandı muradımın mumu hâlâ yanmayacak mı?

Sevgili bütün hastaların (âşıkların) dertlerine deva bağışlar;
Bana niçin derman vermez beni hasta (âşık) sanmaz mı?

Ayrılık gecesinden canım yanar ağlayan gözlerim kan döker;
Feryatlarım halkı uyandırır. Kara bahtım uyanmaz mı?

Yanağının gülüne karşı gözümden kanlı yaşlar akar.
Sevdiğim! Bu gül mevsimidir bu mevsimde akar sular bulanık akmaz mı?

Ben derdimi gizli tutuyordum; "Sevgiline aç" dediler.
Derdimi söylesem bilmem o vefasız inanır mı inanmaz mı?

Ben sana meyyâl değildim; sen aklımı başından aldın.
Bana dil uzatan gafil seni görünce söylediğinden utanmayacak mı?

Fuzûlî 
aşk yüzünden çılgına dönmüş bir rinttir halkın diline düşmüştür.
Ona sorun ki bu nasıl bir sevdadır? Bu sevdadan usanmayacak mı?

ASIL OLAN PAYLAŞMAKTIR


--------------------------------------
Geçen Ayın Birikimi
3-7

-----------------------
Yeni Hukuk Rejimi
8-17
Yeni Hukuk Düzeni ve Sermayenin Doğrudan Egemenliği
18-22
Yeni Yargı: Kurumsallaşma ve Pratik
23-27
Hukuk-İktidar-Toplum İlişkilerine İfade Özgürlüğü Üzerinden Bakmak
Arap Baharı ve Suriye
28-38

Değişen Ortadoğu

39-43
--------------------------------------------
Suriye'deki Sıkışmışlık

44-48
-------------------------------------------------

Suriye Rejiminin "Nafile" Direnişi!
--------------------
"Sol İlahiyat"
49-59
"Sol İlahiyat": Bir İmkansızlık Üzerine Dağınık Düşünceler
Siyaset ve Özgürlük
60-70

Spinoza ve Siyaset'e Dair Notlar
---------------------
Toplumun Ruhu
71-76

Sıradan Paranoya ve Totaliter Ayartı (II)
---------------------
Rum Cemaatinde Yaprak Dökümü
77-89

Neokli Sarris: Bir "Türk Düşmanı"nın Ardından
---------------------
Kitap Eleştirisi
90-96

Bir Dönem İki Kadın Üstüne

MEVLANADAN BİR DEMET ŞİİRLER




Allahım Bu Vuslatı Hicran Etme 
Allahım bu vuslatı hicran etme 
Aşkın sarhoşlarını nalan etme 

Sevgi bahçesini yemyeşil bırak 
Bu mestlere bahçelere kasdetme 

Dalı yaprağı vurma hazan gibi 
Halkını başı dönmüş zelil etme 

Kuşunun yuvasının ağacını 
Yıkma da kuşlarını perran etme 

Kumunu ve mumunu karıştırma 
Düşmanları kör et de şadan etme 

Hırsızlar aydınlığın düşmanıdır 
Onların işlerini asan etme 

İkbal kıblesi yalnız bu halkadır 
Umut kabesin öyle viran etme 

Bu çadır iplerini öyle katma 
Çadır senindir eya sultan etme 

Yok dünyada hicrandan daha acı 
Ne istiyorsan et de onu etme 

Mevlana Celaleddin Rumi


Ben Bende Değil Ben bende değil, sende de hem sen, hem ben, 
Ben hem benimim, hem de senin, sen de benim, 
Bir öyle garip hale bugün geldim ki 
Sen benmisin, bilmiyorum, ben mi senim. 

(Farsça, Hüseyin Rıfat) 

Mevlana Celaleddin Rumi

Hangisiyim BenŞu insanlardan hangisi ben'im? 
Hele sen şu kavgayı, gürültüyü dinle, 
ağzıma, sözüme kulak asma. 
Hem sen beni elden çıktı bil. 
Yoluma kadeh madeh koyayım da deme. 
Önüme ne çıkarsa tuzla buz ederim. 

Hem ben tıpatıp sana benzerim. 
Ağlarsan ağlarım, 
gülersen gülerim. 
Asıl sen vardın ortada, 
ben senin elinde bir ayna. 
Sen yeşillikte bir ağaç, 
ben senin gölgen. 

Ben senin gôlgen olduktan sonra 
hemen gider kendime bir dost ararım 
kurmak için yanında çadırımı, 
ararım bir taze gül fidanı. 

Sonra sâkinin kapısına varır, 
vurur testimi kırarım. 
Sonra oturur bardak bardak içerim 
ciğerimden akan kanı 

Mevlana Celaleddin Rumi
Hep O
Aşk geldi, kan gibi 
Damarlarıma derime doldu. 
Beni benden aldı, 
Varlığımı sevgiliye doldurdu. 
Kısaca; 
Bana benden kalan bir ad; 
Ancak ötesi hep o... 

Mevlana Celaleddin Rumi

İsyan EtmişimAya öfkelenmişim ben, 
işte böyle kapkaranlık bir gece olmuşum. 
Padişaha kızmışım, 
çırılçıplak bir yoksul olmuşum. 

Güzeller sıltanı gel demiş, 
evine çağırmış beni. 
Ben bir yolunu bulmuşum, 
yola baş kaldırmışım. 

Sevgilim baş çeker, naz ederse, 
gamlara atar, kararsız korsa beni, 
bir kez olsun ah demem, inad için. 
Ah'a da kızmışım ben. 

Bir bakarsın altınla aldatırlar beni o. 
Bir bakarsın şanla şerefle aldatırlar beni. 
Oysa altın falan istemiş değilim ondan, 
şanla şerefe hele çoktan boş vermişim. 

Ben bir demirim, 
mıknatıstan kaçıyorum. 
Bir saman çöpüyüm ben, 
mıknatıslara yan çizmişim. 

Ben öyle bir zerreyim ki, 
bütün âleme isyan etmişim. 
Havaya, toprağa isyan etmişim, 
Ateşe, suya isyan etmişim. 
Altı yöne isyan etmişim. 
Beş duyuya isyan etmişim. 

Hava,toprak,ateş,su da neymiş ki, 
altı yön de neymiş, 
beş duyu da ne. 
Benim için hiç bir şey umurumda değil. 

Mevlana Celaleddin Rumi

Şehvetin Adını Aşk Koydular

Şehvetin adını Aşk Koydular 
Eger Şehvet Aşk Olsaydı 
Eşekler Aşkın Şahı Olurdu 

Mevlana Celaleddin Rumi

MesnevidenGönül yakan bir sevgiliden öğrendik şarabı
Aşkı bile tutuşturur ateşimiz
Baştan beri dünya uyur görmedi bizi 
Bundandır geceleri gündüze çevirdiğimiz. 

Mevlana Celaleddin Rumi

ALLAH'IM KAHRETSİN SESLİ ŞİİR

ALLAH KAHRETSİN
Bu böyle sürüp gitmeyecek biliyorum
Bir sabah bir dilencinin avuçlarına bırakacağım kendimi
Kim ne derse desin!
Tahammülüm kalmadı artık
Bıktım seni sensiz yaşamaktan
Nasılsa döneceğin yok senin
Çıldıracağım bu gidişle
Allah kahretsin! ..

Dünya ateşler içinde
Savaşlar almış başını gidiyor
Afrika da insanlar açlıktan ölüyor
Bense bu gidişle sensizlikten öleceğim
Umurun da mı senin?
Kimbilir hangi cehennemdesin?
Allah kahretsin! ..

Hangi masaya otursam
Senin sevdiğin içkiyi koyuyorlar önüme
Vazomda hep senin sevdiğin çiçekler
Ve dudaklarımda hep senin sevdiğin şarkılar
Senin doğumgünlerini kutluyorum senden habersiz
Ve her sabah dualar ediyorum mutluluğun için
Ne yapsam, ne etsem, nereye gitsem
Ecel gibi peşimdesin
Allah kahretsin! ..

Dün birine rastladım aynı sokakta
Saçları sen, gözleri sen
Koştum heyecanla peşinden
Ve hayatımda ilk defa bir tokat yedim
Senin yüzünden...

İşte böyle bir sevda benimkisi
Bu zamanda, bu devirde
Haklısın adam olacağım yok benim
En güzeli artık son vermek bu hayata
En korkunç uçurumlardan bırakmak kendimi
Ya da en yüksek tepelerden
En uçsuz bucaksız denizlere bırakmak bedenimi
Ama içimde sen varsın
Ya sana bir şey olursa?
Allah kahretsin!

AHMET SELÇUK İLKAN

BİR YÜREKTE CAN OLABİLİRMİSİNİZ..???

Bir yürekte Can olabilir misiniz?
O yüreğe Can katabilir misiniz?
Bir CAN'IMMMM kelimesine 
O yürekte bin anlam katabilir misiniz? 
Gözlerde ışıltılar, pırıltılar görebilir misiniz?
Çalınmış zamanları renk renk yaşabilir misiniz?
Ellerin, gözlerdeki ışıltıların o yüreğin sıcaklığını 
Birebir yansıttığını algılayabilir/algılaltabilir misiniz? 
Ya, yüzlerce, binlerce renklerin dışında renkler bilir misiniz?
Can sesini duyduğunuzda; yüreğinizde ürperti ve 
Titreşimlerin getirdiği telaşın midenize vuruşunu bilir misiniz?
İmge'lerin tadını bilir misiniz? 
Ya kelimelerin, mimiklerin, ifadelerin 
Yetersiz kaldığını bilir misiniz?
Dizlerinizin, omuzunuzun, göğsünüzün 
Can ateşini arayışını bilir misiniz?
Avuçlarınızın, Can çiçeğinin ellerini, 
Saçlarını, yüzünü özümleyişini bilir misiniz? 
Saçlarına, gözlerine, burnuna, dudaklarına ve 
Tenine dokunuşun hazzını bilebilir misiniz?
Kalabalıklarda sessizlik şarkıları söylemeyi bilir misiniz?
Ya ellerin dansını bilebilir misiniz?
Sıkıca sarmanın, yüreğe katmanın tadının haz'a dönüşümünü, 
Onun dizlerinde, omuzlarında, sonsuza kadar kalmayı
Hatta; yok olmayı isteyebilir misiniz?
Yani; dostluğu+yüreği+ruhu+mantığı ve bedeni tek tek sırayla yaşamayı,
Yudum yudum yüreğe katmayı bilebilir misiniz?

Kim bilebilir ! Kim bilebilir ki?
Kim yaşamış ve yaşatmıştır, kim algılatmış ve algılamıştır ki,
Kimin gözleri acımıştır, kimin yüreği kanamıştır,
Kim deli yürek olmuştur, kimin yüreğine yağmurlar yağmış/yağdırılmıştır 
Ve kim bu "misiniz" lere ve "kim" leri birebir yaşamsalına katmıştır ki?

İşte bütün bunları sadece ama sadece 
CANA CAN KATANLAR bilir, 
Ben biliyorum. Ya sen..?

BEN HÜZÜNLERİME GERİ DÖNÜYORUM




Ben Hüzünlerime Geri Dönüyorum...

Yinemi dönüyorum hüzünlü saatlere?oysa geceye beş kala çağrışlarını duymuştum.belki sensindir diye bir umut kapladı içimi.nafile,sana uzanan bütün yollar kapalı..öğrendim,evet geç de olsa öğrendim bunu.çok geç olsa da...

Uzaklardan bir ses olmanı istedi bir dostum,uzaklardan bir el..üşüme diye.olmadı,olamazdı,yokluğun herşeyden daha soğuktu.yokluğun soğuk,yokluğun buz gibi.

Hani;öyle üşürsün ki,artık hiç birşey hissetmez uzuvların.uyuşur kalırda manasız bir donukluğu çizgileri oluşur,ardından bir kabuk içindeki parçalanmayı döker,ezip geçerde tüm bedenini,acısı en derinden gelir de yakar heryerini...

İşte ben de öyle üşüdüm gece yarısını beş geçe.manasız buluyorum sanki artık herşeyi.

Sevgi deseler sadece bir iç çekebilirm.sonra gülüp geçerim gibi geliyor.Aşkı sorsalar,aynı dili mi konuşuyoruz diye anlamsızca bakabilirim gözlerine...

Dokunabilirmiyim aşka,dokunabilirmiyim ellerimle diye sorarım.geçermi üşümesi yüreğimin,geçermi üşümesi içimin.

Aşk dediğimiz şey gelince ansızın,anlar mı beni aşkla gelen,beni ben olduğum içinmi,kendi var ettiği içinmi ister.

Bakışlarım dondu sanki,yüreğim donunca.nasılda manasız bakıyorum etrafa.görmesin istiyorum hiç kimse gözlerimi.görmesin hiç kimse hüzün tanelerimi...

Susuyorum artık derin derin.nasılda konuşmak istiyorum oysa.saatlerce susmadan konuşmak istiyorum.anlatmak yetmez biliyorum,anlaşılmak da istiyorum...

Bir el istiyorum başımda.saçlarıma dokunsun istiyorum.tüm bedenimden alsın yanlızlığımı tılsımıyla.alsın tüm donuklukları usulca...

Bir göz istiyorum gözlerimde.anlamsız bakan gözlerimin içini görsün.çıkarsın tüm umutlarımı eski sandığın içinden.ışığı ile umut olsun yollarıma,yolum olsun yordamım olsun istiyorum...

Bir omuz istiyorum.başımı yaslayıp uzun uzun ağlayabileceğim.ona yaslanınca herşeyi unutmak istiyorum,sıcacık olmak.içimi huzur kaplasın istiyorum,hiç konuşmadan saatlerce orda kalmak,hiç konuşmadan anlaşılabilmek istiyorum...

biliyorum nede çok şey istiyorum.bunların sadece puslu bir hayal olduğunu da biliyorum...

Seni bende var edişimi,aslında sadece bende olduğunu,aslında sadece bir hayal olduğunu çok iyi biliyorum.ama yine de seni çok özlüyorum.yinede çok üşüyorum.ve yine de seni istiyorum...

Ben,hüzünlerime geri dönüyorum...

NOSTRADAMUS'UN KEHANETLERİ

Nostradamus'un kehanetleri gerçek mi oluyor? Son depremler Fransız kâhinin işaret ettiği 2012'deki kıyametin alameti mi? Beş yüzyıl önce Türkiye için neler gördü? Tek solukta okunacak gizemlerle dolu bir dosya...
Kehanetleri
Üçüncü Dünya Savaşı 2076'da, dördüncüsü ise 2106'da çıkacak. Dördüncü Dünya Savaşı sonrasında bin yıllık barış çağı yaşanacak. Hayat 3797 yılında sona erecek. Nostradamus'a göre sadece insanlık bitecek, dünya hiç yok olmayacak. 
Güney Asya'dan sonra Türkiye'de deprem olacak. Centuries kitabını yorumlayan İngiliz uzmanlara göre Endonezya depremleri sonrası Yunanistan ve Türkiye'de karışıklık (yer sarsıntıları) olacak. Fransız uzman Fontbrune ise karşı: O ciltteki kehanet Gölcük depremiydi. Yeni deprem yok. 
Fransız uzmanlara göre Nostradamus 2015'e kadar dünya için 'karanlık bir dönem' görüyor. Kahine göre dünyada iklim değişiklikleri olacak. Büyük bir kuraklık yaşanacak. İnsanoğlunu bu uzun kuraklık döneminden sonra bir felaket daha bekliyor: Boyutu bilinmeyen dev sel suları... 
'Gökten taşlar inecek başına'

Nostradamus dünyaya çarpacak dev göktaşları ve kuyruklu yıldızlar hakkında sayısız kehanette bulundu Yorumculara göre kâhin muhtemelen 2126 yılında görülecek olan Swift-Tuttle kuyruklu yıldızından bahsediyor. 

Günümüzden yüzyıllar önce yaşamış olmasına rağmen Nostradamus, kendisine bütünüyle yabancı bu dünyayı nasıl kavrasın, nasıl tanımlasın ve onlara uygun adları nereden bulsun? Bu soruların sahibi şifre çözücü Peter McHoll, bütün bu engelleri kavramaya yönelik karmaşık bir ruh haline rağmen ünlü kahinin bu işi inanılamayacak bir başarıyla kazandığını söylüyor. Aynı zamanda McHoll'e göre bu başarı oldukça şaşırtıcı. Ve kehanetler, daha yakından ve derinlemesine incelendikçe, hayret verici, hatta ürkütücü olmakta... McHoll'un dediği gibi Nostradamus, açıklayamayacağı birçok şey gördü. Uzmanlara göre bunların başında gelen kuyruklu yıldızlar, kahin tarafından çok değişik şekillerde ifade edildi. Bir diğer şifreci Peter Lemesurier de Nostradamus'un Yüzyıllar'ının beşinci cildinde yer alan 32'nci dörtlüğü örnek gösteriyor: 

İŞARET GÖKTEN GELECEK 
Güneşin, ayın ve yıldızların altında her şey yolunda iken, Büyük bolluğun ardından yaklaşıyor felaket. Ne kadar talihli olduğunu söylerken Yuhanna'nın yedinci taşı gibi gökten inecek başına. Lemesurier'in yorumu şöyle: Nostradamus'a göre barış ve bolluk döneminin sona ereceğini bildiren ilk işaret gökten yanarak inen bir taşla gelecektir. Şifre çözücüye göre burada 2126 yılında görülecek olan Swift-Tuttle kuyruklu yıldızıyla karşı karşıya olabiliriz. Eğer o değilse bile başka bir gök cismi dünyaya çarpacak ve özellikle daha müreffeh ve zengin olan ülkelerine felaket getirecek. Lemesurier, Nostradamus'un gökle ilgili kehanetlerini başka örneklerle de yorumluyor. İkinci cilt 46'ncı dörtlükte kahin gökyüzüyle ile ilgili kehanetinde ilginç tanımlarda bulunuyor. Büyük Oynatıcı tekerleği yeniden hareket ettiriyor; Bir dönüştamamlandı, daha büyüğü başlıyor. Kıtlık, savaş, veba ve kanlı, sütlü yağmur. Göklerden ardında alevler bırakarak geçecek ateş. Lemesurier'e göre son iki dizeyi okurken özellikle dikkat edilmesi gerekir. "Kanlı, sütlü yağmur" garip bir şeyse de, Nostradamus bu imajı dörtlüklerinde sık sık kullanır. Şifre çözücü bu kelimelerle, Nostradamus'un bu dörtlükte "Sonsuz yağmur" için şifre vermiş olabileceğini de iddia ediyor. Bu da diğer kehanetlerde sözü geçen "uzun yağmurlar"a bir gönderme olabilir. Ancak burada gökteki ateş, Kıyamet'in çok eskiden bildirilmiş büyük yıldızını temsil ediyor gibi... Halley Kuyruklu Yıldızı (eğer ondan bahsediliyorsa) 2822 yılında döneceğinden, bu dörtlüğe bir tarih verilmesinde yardımcı olabilir. Lemesurier, dünyaya çarpan dev göktaşları ve kuyruklu yıldızlar hakkında birçok kehaneti olan Nostradamus'un yeniden canlanacak ölülerle de ilgili dörtlüğünden bahsediyor. Kahin onuncu cildin 74'üncü dörtlüğünde şöyle diyor: 

ÖLÜLERİN DİRİLMESİ
Büyük yedi rakamı sonunda dönünce, Töresel Oyunların zamanında Dünya göğe doğru dönüşünü durdurmadan Çoktan ölmüş olanlar topraktan çıkacak Ünlü şifre çözücü, Nostradamus'un burada kutsal kitap benzetmesine başvurarak ölülerin dirilmesinden söz ettiğini düşünüyor. Lemesurier'e göre dörtlükte ilginç olan, buna kendi iki kehanet unsurunu da eklemiş olması. Olayı kronolojik olarak özgün Fransızcası'nda "Kurban Oyunlar" diye herhalde Olimpiyatlar'ın gelecekteki bir biçimine bağlamış. Dünya düzeninin bu sona erişi yedinci bin yıl sonunda (Kahinin Tevrat kronolojisine göre 2827/28 yılında) yer alacak. Nostradamus "gördüğü" şeyleritanımlamakta da çok başarılıydı. 

Mehdi 'Altın çağ'la geliyor

Fransız kâhin "Mehdi 2016 ile 2020 arasında Asya'da çıkacak" diyor.

Ve hemen ardından da 'Altın Çağ' denen 1000 yıllık barış dönemi başlayacak. 

Prof. Gündüz 'Mehdi Müslümanlar arasından çıkacak kurtarıcı figür' diyor. 

Mehdi gelecek, altın çağ başlayacak

Nostradamus, Ortadoğu kökenli bir Mehdi'nin Asya'da belireceğini ve onun gelişiyle, Dünya'nın 2016-2020 yılları arasında Altın Çağ'a gireceğini söylüyor. 

Ünlü Alman edebiyatçı Goethe'nin, "Sürekli yaşamın sırrının izlerini süren, zamanın ardındakileri görebilen, o zamana kadar akıl edilememiş bağlantıları çözümleyen kişi..." satırlarıyla tasvir ettiği Nostradamus için uzmanlar, sadece savaş, kan, gözyaşı ve felaketleri gördüğü gerekçesiyle 'karamsar kahin' yakıştırması yapıyor. 

İYİLİĞİN SAVAŞI 
Ancak bugünkü bölümde ünlü kahinin 'barış'ın hüküm süreceği günleri ve öncesinde Mehdi'nin dünyaya gelişini' anlattığı kehanetlerini yayınlıyoruz. Kahin, Mehdi'den kitabın onuncu cildinin 75'inci dörtlüğünde bahsediyor: Uzun süredir beklenen kişi hiç dönmeyecek Avrupa'ya; Asya'da ortaya çıkacak Hermes'in birliğinden gelen biri, Doğu'nun bütün krallarının üstünde ünlenecek. Şifre çözücüsü R. W. Velch bunu şöyle yorumluyor: "Kahin 'beklenen kişi' ile Mehdi'yi kastediyor. Ve Mehdi Asya'da ortaya çıkıyor." Ancak üçüncü satır Velch ve diğer şifre çözücüler arasında tartışma başlatıyor: 'Hermes'in birliğinden gelen biri.' Hermes, Mısır mitolojisinde 'Tanrılar'ın mesajcısı'dır. Yani Nostradamus, Asya'da ortaya çıkacak bu liderin aslında Ortadoğu'dan, Mısır'dan geleceğini görmüş olabilir. Bu nedenle Velch ve diğer şifreciler de bu satırı "Ortadoğu kökenli Mehdi, Asya'da belirecek" diye özetliyor. Peki Mehdi ne zaman gelecek? Şifre çözücüler, bu tarihi "Altın Çağ" olarak yorumluyor. Peter Lorie, savaşların ardından insanoğlunun güzellik ve barışla tanışacağı bu çağın başlangıç tarihini dahi veriyor: 2016-2020 "Kötülüğün iyilikle savaşı" ile ilgili, Nostradamus'un kral II. Henry'ye yazdığı mektubu inceleyen Lorie, mektubun son satırlarına dikkat çekiyor: Bugün, bugün ve biraz zaman sonrası yok olacak. Bu uzun süren dönemden sonra Satürn'ün saltanatı, Altın Çağ yeniden başlayacak. Kullarının acısını hisseden yaratıcı, Tanrı, Şeytan'a dipsiz kuyunun derinliklerine gidip orada bağlı kalmasını emredecek. Daha sonra Tanrı ile insanoğlu arasında evrensel bir barış başlayacak. Ve Şeytan bin yıl boyunca orada bağlı kalacak. Ve daha sonra bağlarından kurtululacak. 
ŞEYTAN'IN GELİŞİ 
Lorie'nin iddiasına göre, Kahin 'evrensel barış' kelimesi ile Mehdi'nin geleceği Altın Çağ'a dikkat çekiyor. Dizimizin ilk gününde belirttiğimiz gibi, Nostradamus'un 1000 yıl süreceğini öne sürdüğü Altın Çağ'dan sonra Şeytan dünyaya geri dönecek Şeytan'ın Altın Çağ sonrası döneceğini yorumlayanlardan biri de Velch. Mehdi kehanetinin gerçekleşme oranının yüzde 90 olduğunu belirten Velch, bunun nedenini de şöyle açıklıyor: "Kahinin yaşanacak zor günlerin sonunda, insanların gökyüzüne açılacakları yepyeni bir çağdan bahsederek, kehanetlerini noktaladığına dikkat etmek gerekir. Tüm Ezoterik Gelenekler'de bahsedilen 'Altın Çağ' inancı, Nostradamus'un ifadelerinde de yer almıştır." 
Alametler 2007'de başlayacak

Nostradamus'a göre 2006'da yağmur ormanları yok olacak. Bir yıl sonra da kuraklık başgösterecek.
Ardından Dünya'yı depremlerle dolu bir 18 yıl bekliyor. 2025'te ise Dünya'nın ekseni değişecek. 
Salgın hastalıklar ise cabası. En ölümcül salgın da 'Büyük Neptün' yani Amerika'da baş gösterecek 
İşin ilginç tarafı, kâhinin 1555'te yazdıkları, BM'nin küresel ısınma raporuyla ciddi benzerlikler taşıyor. 

2025'e kadar Dünya ekseni değişecek

Dünya yı büyük çevre felaketlerinin beklediğini öne süren Nostradamus, depremler sonucu 2025 yılına kadar Dünya ekseninin değişeceğini söylüyor. 

New York'lu şifre çözücü Peter Lorie, 'gelecek mühendisi' olarak tanımladığı Nostradamus'un dörtlüklerinden hareketle, bir çok uzmanın kahinin dörtlüklerinde 2012 yılına dikkat çektiğini, ama insanoğlunun ilk önce 2007 yılına önem vermesi gerektiğinin altını çiziyor. "Nostradamus'un kehanetlerine göre 21'inci yüzyılın başı yeni olaylara gebe" diyen Lorie kahinin 'Yüzyıllar' eserinden örnekler veriyor. 

2007'YE DİKKAT 
Dünya'nın merkezinden çıkan volkanlar, New York civarında sarsıntılara sebep olacak. İki büyük kabahat uzun bir savaşa tutulacak Ve sonra Syracuse yeni bir nehri kızıla boyayacak Mars, Merkür ve Ay bir araya geldiğinde, Hindistan'ın güneyine ve Asya'ya doğru Büyük kuraklıklar olacak Dünya depremlerle titreyecek Kahinin bu kehanetlerinden yola çıkan Lorie, dörtlüklerde içinde bu yüzyılın problemlerinin anlatıldığını söyleyerek insanları uyarıyor: "Bu hızla gidersek, 2006 yılından itibaren hiç tropikal orman kalmayacak. Böylece ağaçlar havayı temizlemek görevini yerine getiremeyecek. Problemler 2007 yılından itibaren kendini hissettirmeye başlayacak." Ünlü şifre çözücü, iklim bilimcilerin yeni bin yılın ilk yıllarında dünyanın şimdiye kadar görülen en büyük kuraklığa sahne olacağını söylediğini belirtiyor ve ekliyor: "Fırtınalar her zamankinden daha sık olmakta. Yakın zamana kadar büyük fırtınalar birkaç yılda bir olmaktaydı. Ancak şimdi neredeyse altı ayda bir görülmekteler." Lorie'ye göre, kahin dörtlüklerinde 2025 yılına kadar sadece depremlerden değil, belki dünyanın ekseninin bile değişimine sebep olabilecek 'sismik aktivitelerden' bahsetmekte. Baharda kehanetler olacak ve bunu takip eden olağanüstü gelişmeler, Ülkelerin altının üstüne gelmesi ve büyük depremler... Ekim ayında da dünyanın büyük bir hareketi olacak Ve gezegenin yerçekimini kaybettiğini düşünecek insanlar olacak, Cehennemin derinliklerine gömülecekler. New Yorklu yazar, 21'inci yüzyılda amansız hastalıkların insanoğlunun başını çok ağrıtacağını da, Nostradamus'un dörtlüklerinden örnekler vererek açıklıyor. 

SALGIN HASTALIK 
İki şehrin girişinde ve içinde, Daha önce hiç görülmemiş iki hastalık olacak Demir hariç, hastalığın yol açtığı açlıktan en sonunda, Büyük ebedi Tanrı'ya yardım için yalvaracaklar. Yüzyıllar kitabında yaklaşmakta olan büyük bir salgın hastalığa dair birçok dize vardır. Lorie'ye göre Nostradamus, etkisi çok daha büyük olacak ve ABD'yi sarsacak bir salgından söz ediyor. Bunlar HIV virüsü, depresyon, uyuşturucu bağımlılığı, yoksulluk, deli dana, cehalet ve önyargı...

'Toprak kuruyacak seller gelecek'

Fransız uzmanlara göre Nostradamus da 2015' kadar Dünya için 'karanlık bir dönem' görüyor. 
Kahine göre dünyada iklim değişiklikleri olacak. Büyük bir kuraklık yaşanacak. 
İnsanoğlunu bu uzun kuraklık döneminden sonra bir felaket daha bekliyor: Boyutu bilinmeyen dev sel suları... 

'Dünya karanlığa gömülecek'

Nostradamus, çevre felaketlerine ilişkin kehanetlerinde, güneş ve ayın bir bulutla örtüleceğini ve dünyanın karanlık içinde kalacağını öne sürüyor. 

Tüm zamanların en tanınmış kahini Nostradamus'un deprem, sel ve diğer doğal felaketlerle ilgili kehanetleri olduğu da bilinmekte. Kehanetlerin şifrelerini okuyan uzmanlardan Fransız Peter Lemesurier, küresel ısınmaya ve kahinin birinci cilt 17'inci dörtlüğüne dikkat çekiyor: Kırk yıl hiç gökkuşağı görülmeyecek Sonra kırk yıl boyunca her gün görülecek Kurak topraklar daha da kuraklaşacak Ardından dev su baskınları gelecek.

Kuraklık Alarmı 
Lemesurier, kahinin bu dörtlüğüyle 21'nci yüzyıldaki sorunlara işaret ettiğini düşünüyor. Lemesurier'e göre kuraklığın insanoğlunun belini kıracağı dönemler yakın. Ardından da büyük bir sel gelecek. Bir diğer şifre çözücü Peter Lorie de onunla hemfikir: "2015 yılına kadar hızlı iklim değişiklikleri gözlenecek, birkaç ay gibi sonra kuraklıktan sellere, sonra tekrar kuraklığa geçilecek." Fransız Jean-Charles de Fontbrune ise Lemesurier'in bir zaman hatası yaptığına inanıyor. Ona göre, bu 40 yıllık karanlık dönemle Nostradamus I. Dünya Savaşı sonrasını anlatıyor. Lemesurier'in dikkat çektiği bir diğer dörtlük ise kahinin Yüzyıllar eserinin üçüncü ciltindeki 4'üncü dörtlük: Güneş ve ay kendi görevlerini bırakınca Uzakta ama yavaş yavaş artarak Soğuk, kuraklık ve tehlike yaklaştıkça sınırlara Birinci kehanet gerçekleşecek. Şifre çözücünün yorumu şöyle: "Güneş ve Ay'ın bir bulut ya da dumanla örtülmesi sonucunda dünya soğuyacak. Isınma eksikliğinden ve dünyanın hava sisteminin zayıflamasından dolayı kuraklık olacak." Aynı cildin 34'üncü dörtlüğü de küresel ısınmaya dikkat çekiyor: Güneş artık ışık vermeyinc, Gün ortası bir canavar belirecek. Bu değişik yollarda yorumlanacak Altını umursamıyor, hiçbir şey pahalı değil onun için Lemesurier'e göre I. cildin 67'nci dörtlüğü de sonun başlangıcının sinyali: Büyük açlığın çoğaldığını görüyorum Bir orda görünecek bir burda, sonra yayılacak dünyaya O kadar büyük ve o kadar geniş ki Koparacak ağaçları köklerinden ve süt emen bebekleri annelerinden. Fontbrune bu dörtlükteki yorumuyla bu kez Lemesurier'le aynı fikirde olduğunu söylüyor: "Bebekleri annelerinin göğsünden koparmak ifadesi, Somalili ve Etiyopyalı annelerin, bir deri bir kemik kalmış vücutlarında kupkuru sallanan göğüslerini anlatıyor. Ve bu göğüslerde olmayan sütü çekmeye çalışan bebekleri..."
Kendi ölümünü gördü
Nostradamus "İyi geceler" diyen papaza "Sabah öleceğim" dedi. Mezarının da hangi tarihte açılacağını bilmesi herkesi şaşırttı. 

Gut romatizması ve su toplaması nedeniyle durumu ağırlaşan Nostradamus, 1 Haziran 1566 gecesi kendisine "İyi geceler" diyen bir papaza şu cevabı verir: "Bu son gecem. Sabaha ölmüş olacağım..." Nostradamus, 2 Temmuz 1566 sabahı, 62 yaşındayken odasında ölü bulundu. Böylece Nostradamus'un son kehaneti kendi ölümü oldu. Nostradamus'un ölümü, 141'inci kehanetindeki gibi oldu: "Kralın armağanını aldıktan sonra, bir saray dönüşü, verecek son soluğunu. En sevgili dostları, yakınları yatağının ve sedirin başında, ölmüş bulacaklar onu..." 

KİNİN LANETİ 
Cordeliers Kilisesi duvarına dikey olarak gömülen Nostradamus'un hikayesi bununla bitmedi. John Hogue'un "The New Revelations" isimli eserine göre Nostradamus'un mezarı 1700'de yerinin değiştirilmesi amacıyla açılıp kilisede başka bir yere taşındı. 1566 yılında ölen Nostradamus'un üzerinde, mezarın açıldığı tarih olan "1700" yazılı bir madalyon bulundu. Kendi mezarının açılacağını öngören kahin bu olaydan 91 yıl sonra yaşanacaklar hakkında da bir dörtlük yazdı. "Kim ki bulduğunda mezarı açacak ve kim ki açtığı bu mezarı hemen kapamayacak, lanet onu bulacak ve kimse nedenini bilmeyecek." Tıpkı bu dörtlükteki gibi Fransız İhtilali sonrası 1791 yılında sarhoş Fransız askerleri Nostradamus'un mezarını açtılar. Hikayeye göre bu askerler daha sonra Marsilya'daki üslerine geri dönerken kral taraftarları tarafından pusuya düşürülüp ve vahşice öldürüldüler.

TAKVİME İŞARETLEDİ 
Dul eşi Anne şu sözleri Latince olarak, tabutunu örten 2.5 metre boyundaki mermer duvara yazdırttı: "Burada bütün ölümlülerden farklı olarak, yıldızların etkisiyle geleceği gören kalemiyle olayları kaydetmeye layık bulunmuş meşhur Michel Nostradamus yatıyor. Altmış iki yıl, altı ay ve yedi gün yaşadı. 1566'da Salon'da öldü. Gelecek nesiller onun istirahatını bozmasınlar. Anne Posart Gemelle eşine gerçek mutluluk diler." Peter McHoll'un Nostradamus isimli kitabına göre 1566 yılında ölümünden sonra cebinden bir takvim çıkmıştır. Ve bu takvimde astrolojik bir hesap sonucu olması gereken kendi ölüm tarihini işaretlemiş ve 2 Temmuz tarihinin yanına şöyle bir not düşmüştür: 'Hie mors prope est.' Burası işgörenin mezarıdır. 

Yeni Deprem Kehaneti!

Nostradamus: Güney Asya'dan sonra Türkiye'de deprem olacak.

İngiliz uzmanlar, Nostradamus'un Yüzyıllar adlı kitabının üçüncü cildini şöyle yorumluyor: 

Endonezya depremleri sonrası Yunanistan ve Türkiye'de karışıklık (yer sarsıntıları) olacak. 

Fransız uzman Fontbrune ise karşı: O ciltteki kehanet Gölcük depremiydi. Yeni deprem yok. 
Türkiye kehaneti deprem ve savaş

Nostradamus'un haber verdiği depremin 1999'da olduğunu iddia edenlerin yanı sıra kimilerine göre büyük bir deprem daha bekleniyor. 

Astrolojiden faydalanarak kehanetlerinde kesin zamanlama verileri kullanan ilk kahin Nostradamus, öngörülerinde Türkiye'ye de yer ayırıyor. Türkiye ile ünlü kahinin iki kehaneti bulunuyor: Deprem ve savaş Fransız şifre çözücü Jean-Charles De Fontbrune'ye göre, Türkiye ilk olarak ikinci cildin 52'nci dörtlüğünde geçiyor: Atina ile savaş Geceler boyunca yeryüzü sallanacak, Sonraki baharda iki kez daha olacak Korent, Efes boğulacak denizde Yiğit şampiyonlar savaşa girecek... Üçüncü satırdaki Korint Yunanistan'ı, Efes ise bazılarına göre İzmir'i bazılarına göre Türkiye'yi temsil ediyorFontbrune'ye göre, ilk satırda bahsedilen depremler Güney Asya'da oluyor. Depremler 'sonraki bahar'da da devam ediyor. Bu tarihin 2005 ya da 2007 olduğuna inanılıyor. Fontbrune'un ismini veremediği bir ülke iki deniz (Ege ve Karadeniz) arasından geçerek Yunanistan ve Türkiye'ye karşı yola çıkacak. Ardından iki ülke askeri savaşa girecek Türkiye ile ilgili ikinci kehanet üçüncü cildin üçüncü dörtlüğünde geçiyor: Mars, Merkür ve Ay biraraya gelecek, Güney'de korkunç bir kuraklık görülecek Asya'nın dibindeki toprak sarsılacak Korent ve Efes'te karışıklık... Güney Asya'daki 26 Aralık ve 28 Mart depremleri sonrası İngiliz bilimadamları bu dörtlükteki üç satırı 'Endonezya depremleri'ni temsil ettiğini açıklamış ancak 'Yunanistan ve Türkiye'de karışıklık' satırını yorumlamamıştı. İnternetteki bazı kaynaklar Güney Asya depremleri sonrası Türkiye'de yeni bir depreme neden olabileceğini öne sürerken, Fransız Fontbrune dördüncü satırın Gölcük depremini temsil ettiğini söylüyor. Çünkü Gölcük depreminden 6 gün önce birinci satırda geçtiği gibi güneş tutulması yaşanmıştı. Ve Türkiye'nin geçtiği son dörtlük, beşinci cildin 25'inci dörtlüğü Mars, Güneş, Venüs Arslan burcunda, Arap prensi, kilisenin egemenliğini denizde yenecek. İran'da bir milyondan fazla insan birleşecek. Gerçek yılan Türkiye ve Mısır'a saldıracak Fontbrune'a göre "Gerçek yılan" Asyalı bir ejderhayı yani Çin'i anlatıyor. Bir milyondan fazla insan (asker) İran'da toplandığında Çin, Türkiye'ye ve Mısır'a saldıracak. 'Arap Prens' ifadesiyle, Ortadoğu yoluyla Asya'dan Avrupa'ya ilerleyen, orduları milyonlarla sayılan dev bir güç kastediliyor... Bu savaş tarihi ise Nostradamus'un takvimine göre 15 Ağustos 2015. 

Önce üç işaret sonra kıyamet

Nostradamus kehaneti: Üçüncü Dünya Savaşı 2076'da, dördüncüsü ise 2106'da çıkacak.

1000 yıl huzur olacak 
Nostradamus'un kehanetlerindeki şifreyi inceleyen uzmanlara göre Dördüncü Dünya Savaşı sonrasında bin yıllık barış çağı yaşanacak. 

Dünya yok olmayacak 
İddia şöyle devam ediyor: Hayat 3797 yılında sona erecek. Nostradamus'a göre sadece insanlık bitecek, dünya hiç yok olmayacak. 

Endonezya depremi sonun başlangıcı mı?

Nostradamus'un, 'kesin' kehanetlerinin 2012 yılında son bulması ve kıyamet öncesinde afet ve savaşların yaşanacağını iddia etmesi, akıllara 'Endonezya depremi sonun başlangıcı mı?' sorusunu getirdi. 

1555'te kaleme aldığı kehanetlerin birçoğu gerçekleşen Fransız kahin Nostradamus'la bilinmeyene doğru bir yolculuğa çıkacağız. Kendi ölümünü dahi gören bir adamın kehanetlerini sunacağız. Dizimize Nostradamus'un şifrelerini çözen uzmanların kıyamet yorumlarından başlıyoruz. Yorum siz okurlarımızın... 

Kıyamet ne zaman kopacak? Endonezya'daki depremler kıyametin alametleri mi? Globalleşen dünyada dinler arası bir savaş çıkacak mı? Günümüzde pek çok insan bu gibi soruların cevabını, yüzyıllar evvel yaşamış bir Fransız kahinin kehanetlerinde arıyor. Bu kahinin adı Nostradamus!... 

KIYAMET İÇİN İKİ TARİH 
Yaşanan pek çok doğal afetten ve gündeme damgasını vuran pek çok gelişmeden sonra gündeme gelen Nostradamus son olarak Endonezya depremleriyle ilgili kehanetleriyle tartışma konusu oldu. Bu depremler kahinin bahsettiği 'sonun başlangıcı' olabilir mi?.. Bu yorumdan yola çıkacak Nostradamus dizimizin ilk gününü 'kıyamet'e ayırıyoruz. Nostradamus'un dünyanın sonu ile ilgili gördüğü iki tarih var: 2012 ve 3797... Kahinin bu iki rakamı niye verdiğini iki ünlü 'şifre çözücü'nün şöyle yorumluyor: Nostradamus, dünya ile kehanetlerini 2012 yılına kadar görüyor. Ancak yüzeysel kehanetler ise 3797'ye kadar devam ediyor. Bazıları, detaylı olarak kaleme aldığı 2012 tarihini 'kıyamet' olarak yorumlarken Amerikalı Tad Mann, "Nostradamus, Yüzyıllar'ın (kehanetlerini topladığı kitabın adı) girişinde 3797 yılından bahsetmektedir. Ancak kehanetlerini 2000'li yıllarla sınırlandırır. Böylece kehanetlerini 2000'li yıllarla sınırlamış olur" diyor. Mann, bu açıklamasıyla Nostradamus'un gözüyle kıyametin 2012'de olmayacağının da altını çizer.

2050'YE KADAR SAVAŞLAR 
3797 yılındaki sonla ilgili en detaylı araştırma da Peter McHoll tarafından yapılmıştır. McHoll'a göre, 3797 rakamı, son günün tarihini vermektedir. Kahinin hesap sistemine göre bu tarihle beraber insanlığın dördüncü büyük çağı biter ve 'saat' durur. McHall, Nostradamus'un astrolojik takvimine şöyle dikkat çeker: "Hz. İbrahim ile birlikte Koç Çağı başladı. İnsanoğlu Yaratıcısı'nın bilincine vardı. Hz. İsa ile birlikte Balık Çağı başladı. Şu anda ise Kova Çağı'nda bulunmaktayız. Ve bu çağda doğal afetler dünyanın kapısını çalacak. Bu da insanoğlunun yeteneklerinin koşullara uyum sağlamasını sağlayacak." McHall'a göre, Nostradamus Kova Çağı sonrası 1000 yıllık bir dönem görüyor. Sona doğru girilecek bu 1000 yıllık dönemde 'barış çağı' yaşanacak. McHall'un yorumlarına göre, 2050 yılına kadar büyüksavaşlar olacak. Avrupa büyük acılara gebe kalacak ve Almanya tekrar ikiye bölünecek... İran Şahı'nın devrilmesiyle başlayan ve 2050 yılına kadar sürecek olan 73 yıl 7 aylık 'Arap egemenliği' de 2050'de sona erecek. (McHall, Nostradamus 'Arap egemenliği' kelimesi ile neyi kastettiğini açıklayamıyor) Almanya'nın yeniden birleşeceği 2050 yılına kadar savaş ve hastalıklarla boğuşacak olan yaşlı dünya, bu tarihten sonra 26 yıl sürecek bir huzur dönemine giriyor. Nostradamus'a göre III. Dünya Savaşı 2076'da meydana geliyor. (Bir kısım şifre çözücüler III. Dünya Savaşı'nın tarihi için 1987'yi gösterirken McHall, Nostradamus'un ne kadar süreceği belli olmayan bu savaşın tarihini 2076 olarak gördüğünü iddia ediyor) Fransız kahin, 'büyük kaos' dönemi dediği IV. Dünya Savaşı'nın tarihini de belirliyor: 2106!.. Kahinin hesabına göre, üç kuşak sonramız 'en kanlı dünya savaşı' ile tanışıyor ve bu savaş 25 yıl sürüyor. Nostradamus, Kuzey-Güney çekişmesi diye adlandırdığı bu kanlı savaşı şöyle anlatıyor: Fas'tan çıkıp gelecek kralları Avrupa'ya Ruhları parçalayıp, kentleri yakıp yıkmaya. Asya'nın büyüğü dev ordularla aşacak karayı, suyu, Mavileri, babayı ve haçı kovalamaya... 

ABD'DEN ATOM BOMBASI 
McHall bu dörtlüğü şöyle yorumluyor: "Afrikalılar, eski Avrupa'nın üstüne yürümek için Doğu Asyalı halklarla anlaşıyor. Bir başka yerde Anibal'dan bahseden Nostradamus, İsa'dan 200 yıl önce filleriyle İspanya üzerinden Roma'ya yürüyen komutanı anımsıyor ve şöyle diyor: Başka bir deyişle, geçmiş günlerin sömürülen ülkeleri, yeni bir dünya savaşının başlamasına sebep olacak." Afrika ve Asya'nın Avrupa çıkarmasının ardından Amerika II. Dünya Savaşı'nda olduğu gibi bir kez daha 'Yaşlı Kıta'ya yardıma geliyor. Nostradamus, bu kehanetini de kitabının ikinci cildinin 78'inci dörtlüğünde şöyle anlatıyor: Punya ve Galya kanlarından oluşan o adaları Kana boyuyor denizin derinliklerinden büyük neptün. Ve, kolaylıkla elde edebilmek için bu kıyıları Öyle zararlı, çok daha fazla gökte yazılandan McHall'un yorumu şöyle: "Büyük Neptün, yani ABD, Fas ve Tunus üstüne atom bombaları gönderiyor. Patlamalar öyle bir aydınlanmaya neden oluyor ki, geceler gündüz gibi oluyor. Ve Dünya, bu savaşlardan sonra 1000 yıllık barış çağına giriyor." 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...