20 Kasım 2014

KUR'AN-I KERİM'DE MUHKEM VE MÜTEŞABİH AYETLER



KUR'AN-I KERİM'DE MUHKEM VE MÜTEŞABİH AYETLER
Kur’anı Mubin (apaçık/açıklayıcı Kur’an), muhkem kelimesi ile ifade edilen; hüküm içeren, en alt düzeyde bir çöl bedevisi tarafından dahi, yani herkesçe de anlaşılabilen ve de müteşabih, yani benzeşen veya benzetimli/alegorik (2:25, 6:99, 6:141, 39:23) anlatımlardan, ayetlerden meydana geliyor.
Muhkem ayetlerin anlaşılmasında pek sorun yok gibidir; lafzın çarpıtılmamış bir tercümesi yeterlidir bu durumda.. Zekatı verin, hak yemeyin, yetimleri kollayın, salatı ikame edin, öfkenizi kontrol edin denildiğinde bu hükümler apaçıktır, yoruma dahi gerektirmeyebilecek derecededir. Kur’anın anasıdır, özüdür (3:7) bu ayetler.
Müteşabih ayetler ise en temel yönüyle, öz olan bu muhkem ayetlerin açılımları, açıklamaları, derinlikleri, farklı şekillerde, farklı kelimelerle tefsiridir.. Bulunulan çağa, algı seviyesine göre çoklu anlamlar ihtiva edebilen bu ayetleri ise ancak Allah’ın izniyle (~yani gerekli çalışmaları yaparak) rasihun > ilimde derinleşmiş olanlar te’vil edebilmekte (~bir çok anlamın sıralanması) (3:7) .
Geleneksel açıklamalardaki gibi, anlamları kapalıanlamını sadece Allah’ın bildiği ayetler demek değildir müteşabihler. Kur’an en temel düzeyden de, zaman içerisinde gayretle de anlaşılabilecek bir kitaptır veanlaşılsın, insanlar bu anlaşılır manalar ile kılavuzlansın diye Rasul’den tebliğ edilmiştir.
Hükümlerinin lafzında yatan ruhu sezerek maksadın kapılması, ve bu vesileyle her çağauyumlanması, tahlil edilecek müteşabih/benzeşen ayetlerin ördüğü Kur’anın iç bağlantıları vasıtasıyla olur. Çünkü her muhkem ayetin içerdiği hüküm; müteşabih/benzeyen ayetlerde hükmün nedenleri, getirileri ve götürüleri ile apaçık edilerek akla, tefekkür melekesine vurulmuştur.
Örneğin, zekatı verin/yapın denilmişse, başka ayetlerde bunun arınmak maksatlı olduğu, ihtiyaç sahiplerinin malımızda belirli bir miktar hakları olduğu, gelir dağılımındaki uçurumunun kalkması, mallarımızın bereketleneceği vs. gibi ayrıntılar bulunur.
Bu bütüncül yapılanma, ilim ve hikmet gayretlilerinin Kur’an’dan kafalarına göre,atomistik (yani bir ayet üzerinden) hüküm çıkarmalarını engelleyecek, kendi kendini koruyan bir sistemdir aynı zamanda. Bu holistik ve canlı yapı kısa veya uzun vadedeKur’an çalışkanlarının hatalarını, dine sokulmuş olan eklemeleri, Kur’an kelimelerine yüklenmiş anlam kay(dır)malarını da bertaraf etmektedir.
Kur’an odaklıolmayan her türlü dini, tasavvufi, mistik anlayış sahiplerinin Kur’an ayetleri ile konuşmaktan çekinmelerinin veya ayetleri cımbızlayarak aktarmalarının gizli nedenidir bu sistem. Çünkü Kur’an ötelenmediğinde, insanları efsanelerle, hikayelerle, uydurma rivayetlerle uyutamayacaklarını ve otoritelerini, güçlerini yitireceklerini bilmektedirler.
Kur’andaki müteşabih (benzetimli) anlatımlara, betimlemelere Kur’anın maksadını, ruhunu, konu bağlamlarınıkonuyla ilgili diğer bütün ayetleri de göz önünde bulundurarak ve kelimelere yüklemiş olduğu anlam yelpazesine göre yorum yapmaya çalışılmalıdır. Kelimelerin sınırları tevilin/yorumun sınırını belirleyecektir. Bu sınırın mecazi, deyimsel, kinayeli anlatımları veya diğer edebi sanatları da (ses ahengi, kafiye, cinas, istiare, mübalağa, intak) kapsadığı göz ardı edilmemeli ve bu manalar da araştırılmalı..
Kur’anın maksadı: Toplumsal selameti sağlamak için en başta kişi ve kamunun hak/hukukunun ikamesi, İman‘ın sağlanarak, kaba Şirk ve Küfürden temizleme ve nihayetinde şirk ve küfürden inceltilmiş nefislerimizi de ben-ötesi aşkın hallerle tanıştırıp, Evrensel duygularla bezemek.
Aksi halde kişisel veya belirli zümrelerin de menfaatine gelebilecek yorumlarla, hükümlerle kişisel, toplumsal açıdan sıkıntılı süreçlere savrulabiliriz. Savrulmaktayız da..
İşte tarihte yaşamış, muhkem ayetleri dahi zahiri anlamlarından çıkartan Batınilik ekolü.. Diğer uçta, kelimelerin kendinde takılı kalıp mecazı ve akıl yürütmeyi reddeden Selefiyye.. Günümüzdeki sözde (!) ılımlı, mütedeyyin, otoritelerce güdülen müslümankitleleri.. Kaskatı Taliban, Suudi modelleri.. Ve bin bir parçaya bölünerek sadece “etiketi” kalmış İslam ümmeti!
Hırsızlık yapanların ellerin kesilmesi, namaz kılmayanların dövülmesi hatta öldürülmesi, zinaya bulaşanların taşlanarak öldürülmesi, bir kadının kocasına itaat etmediği (!) için dövülebileceği, bir işte çalışamayacağı, örtünme adı altında kadınların çarşaflara gömülmesi, erkeğe 4 ile sınırlı nikahlı eş alma izni (!), ama sayı sınırı olmayan savaş esiri cariyelerle nikahsız beraberlikler, içleri boşaltılarak öldürülen, ritüelleştirilen ibadetler, Rasulü dışlama niyeti olan ibrahimi dinler uydurmaları vs. gibi çok sayıda Kur’anda müteşabih/açılımsal olarak kendini teyit ettiremeyen hükümler bu çarpıklıklara örnek olarak verilebilir.
***
Müteşabih/benzetimli ayetlerin, kapsamı itibariyle diğer bir yönü de,afaka/evrene/doğaya ve enfüse/batına/içsele dönük manalarıdır. İnsanın içinde bulunduğu idrak seviyesine veya bunun yanında sahip olduğu entellektüel birikiminin çeşidine göre; Kur’an, prizmadan geçen beyaz ışığın çıkardığı renkleri gibi, iç içe geçmiş çoklu manalarını (15:87) da talep edenler için sunacaktır. İşte bu noktalar, sadece lafza=ilahiyat bilimine hakim olmanın yetmediği, diğer bilim dallarından edinilen bilgilerin ve muhkem ayetlerin yaşantıya sokularak bizlerde açacağı içsel farkındalıkların, yani kalp genişliğinin, lafzi mananın sınırlarını zorlayarak açabileceği manalardır..
Bu sayede Kur’an kendi kendini mucizevi bir şekilde ve hiç bir çelişki barındırmadığını aksettirerek tefsir eder, ayrıntılar.. Ve O’nun Hak olduğu anlaşılır. Şehid (sürekli tanık olan kişi) olunur.. İman, tamamlanır.
Ayetlerimizi onlara ufuklarda ve kendilerinde göstereceğiz, ki O’nun Hak olduğu onlara apaçık belli olsun. (Fussilet-53).
Kur’an ile sıkça haşır neşir olan bir insana ayetlerin derinlikleri, incelikleri açılır; canlanan bireyin konulara hakimiyeti de belirir. Açıkçası Hikmet açığa çıkar kendinden.. Yani ilimde derinleştikçe, Kur’anın apaçıklığı yanında açıklayıcılığıinanılmaz detaylarıda ortaya çıkar. Bu minvalde gündemden düşürülmüş Mubin sıfatı, hem apaçık hem de açıklayıcı anlamındadır..
Hakk’ın ayan beyan olması için Kur’anı sevmek, O’nun cansız bir nesne derekesinden, özne derecesine çıkartılması gerekiyor dünyalarımızca. O’nun etkiye tepki/yanıt veren, capcanlı bir organizma olduğunu iyice anlamak gerekiyor. Nasıl ki, yeni tanıştığımız bir insanla vakit geçirdikçe, onu daha iyi tanıyıp bize daha açık hale geliyorsa iç dünyası.. Kur’an-ı Mubin de benzer şekilde yansıyacaktır göğsümüze..
Unutulmamalı ki, müteşabih ayetler, kimseler anlamasın diye değil; insanlar Kur’an ile hemhâl olup O’nun, kendilerinin, yaşamın ve Kainat’ın üzerinde tefekkür, akletme, tezekkür gayretiyle dinamik ve sağlam bir veritabanı oluşturup, yaşamlarını sonsuzluğa uzanan bir yolculuğa dönüştürsünler diye, bu üslupla açığa çıkmıştır.
“Fark ettin mi, Allah nasıl bir örnek getirdi? Güzel bir söz, kökü sağlam, dalları göğe uzanan güzel bir ağaç gibidir. Rabbinin izniyle her zaman da yemişini verir.  Allah, belki zikrederler diye insanlara böyle örnekler veriyor” (14:25, 26).

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...