21 Eylül 2019

DİN ÜZERİNE ANTROPOLİJİK İNCELEMER



DİN ÜZERİNE ANTROPOLİJİK İNCELEMER

Tarihte 16 Büyük Türk Devleti ve Hâkimiyetleri


Tarihte 16 Büyük Türk Devleti ve Hâkimiyetleri

Tarihte 16 Büyük Türk Devleti ve Hâkimiyetleri
Türkler, tarihte çok sayıda devlet kurmuşlardır. Söz konusu bu devletlerin çoğu, yaşadığı dönemlerin büyük devletleri olmuşlardır. Bu devletlerin sayısı, mevcut bazı tarihi kaynaklara göre 113 ila 180 arasında değişmektedir. Kuşkusuz tarih sahnesinde yaşamış olan Türk devletleri sadece bu kadar değildir. Araştırmalar devam ettikçe, bu sayının artacağı ve bu devletler hakkındaki tarihi coğrafya bilgilerinin daha kesinlik kazanacağı beklenmektedir.
Tarihteki Türk devletlerinin sayısı ne olursa olsun, tarihin her döneminde Türkler, devlet geleneklerini korumuşlardır. Yaşadıkları zaman dilimi ile coğrafi mekanları açısından ele alındığında, Türk dünyasının yayılış sahası, Asya ve Avrupa’nın büyük bir bölümü ile Afrika’nın kuzey bölümünü kapsadığı görülür.
Bugün dünya kamuoyunda, Batı dünyası tarafından işlenen bir teze göre, “Türklerin esas memleketi Orta Asya’dır, o halde bütün Türkler Orta Asya’ya gitmelidir.” gibi bir safsata görüş vardır. Bu da milattan önce gerçekleşmiş olan, göç hareketine dayandırılmaktadır.
Öte yandan, Türk medeniyetinin tekrar kurulmaması için, sanki tüm dünya elbirliği yapmış gibidir. Bugünün süper güçlerinin ideallerinde, hep parçalanmış ve ezilmiş bir Türk dünyası yatmaktadır. Bu vesileyle, görüşlerini ve düşüncelerini açıklamaktan hiçbir zaman çekinmemektedirler. Bu bağlamda, atasözleri bile icat etmektedirler. Bir Yahudi atasözü şöyledir; “Tanrım, Türklerin ayakkabılarını dar yap. Ayağındaki yaraların acısından başka bir şey düşünmesinler” ki, düşünmeye fırsat bulurlarsa, hemen medeniyet kurarlar ve dünyaya hükmederler.
Tarih içinde yaşamış Türk devletlerinin yaşadıkları zaman ve mekâna bakılırsa Türkler, Batı Hunları ile 434’den itibaren Avrupa’da yaşamaya başlamışlardır.
Dünya ölçeğinde, zaman ve mekân ilişkisi kurularak ve siyasi coğrafyanın süzgecinden geçirilerek denilebilir ki; Japon Denizi’nden Adriyatik Denizi’ne kadar uzanan geniş topraklar, Türk dünyası olarak kabul edilmelidir.
Tarih boyunca kurulmuş 180 kadar Türk devleti kurulmuş olmasına rağmen, hepsinin dünya hâkimiyetinde etkili olduğu söylemek mümkün değildir. Dünya hakimiyetini sağlamış olan Türk devletlerinin sayısı 16’dır ve bunlara Büyük Türk Devletleri de denir. Bu devletlerin hakimiyet sahaları ise şöyledir;
  1. Hun Devleti: İlk büyük Türk devletidir. M.Ö. 250’den M.S. 216’ya kadar hüküm sürmüştür. Türklük dünyasının öncüleri olarak bilinir. Mete Han döneminde devletin sınırları Japon Denizi’nden Hazar Denizi’ne kadar geniş bir bölgeyi kapsar. Coğrafi mekan olarak dünya hakimiyeti için, zamanına göre yeterlidir. Özellikle Asya kıtasında en büyük güç olmuştur.
  2. Batı Hun İmparatorluğu: Büyük Hun İmparatorluğunun ikiye bölünmesiyle, Batı Türkistan’da Coçi Han tarafından kurulan devlet. Coğrafi mekan olarak sınırları Batı Türkistan’ı içine alır. Zaman ve coğrafi mekan çerçevesinde, en büyük bölgesel güç olmuştur.
  3. Avrupa Hunları (Batı Hunları):S. 434’de Atilla’nın başa geçmesiyle Avrupa Hunları, büyük bir devlet haline geldiler. Atilla’nın oğulları devleti iyi yönetemeyince, büyük devlet 469’da çökmüştür. Hakim olduğu yıllarda, Avrupa kıtasında en büyük güç olmuştur.
  4. Akhunlar: Tabgaç Devleti’nin çağdaşıdır akaçlama alanı içinde 350 yılında kurulmuş ve gelişme göstermiş bir Türk devletidir. Coğrafi sınırları; Horasan, Afganistan ve İran topraklarına kadar uzanır. 557’de Akhunlar tarihe karıştı. Hüküm sürdüğü yıl bakımından kısa olmasına rağmen, hakimiyetleri sırasında, Asya’da büyük bir güç olmuşlardır.
  5. Göktürk Devleti: 552’lerde kurulan ve adında ilk defa Türk geçen bir devlettir. 744’de Uygurlar tarafından yıkılmıştır. Coğrafi mekan olarak Orta Asya’yı içine alır. Zamanına göre, Asya’da en büyük hakim güç olmuştur.
  6. Uygur Hakanlığı: Büyük Hunların torunları olan Uygurlar, çok sayıda devlet kurmuşlardır. Uygur Hakanlığı bunlardan birisidir. 744-840 yılları arasında hüküm sürmüştür. Selenga, Orhun ve Tola ırmakları havzalarından Baykal gölünün güneyindeki bozkırlara kadar uzanan geniş sahada yaşamışlardır. 100 yıla yakın bir süre içinde, Asya kıtasında, bölgesel güç olmuşlardır. Daha sonra iki ayrı Uygur devleti daha kurulmuştur, bunlar Kansu Uygurları ve Turfan Uygurları’dır.
  7. Avar Devleti: Macaristan’da büyük bir devlet kuran Avarlar, zaman zaman İstanbul’u kuşattılar. 630’dan sonra zayıflamaya başladılar. 9. yüzyılda da parçalandılar. Zamanına göre, Avrupa kıtasında bölgesel güç oluşturdular.
  8. Hazar Devleti: yüzyıldan itibaren iyice güçlenen ve bütün Doğu Avrupa’yı eline geçiren Hazarlar, 3 yüzyıl hüküm sürdüler. Zaman ve mekan çerçevesinde, bölgesel hâkim güç oluşturdular.
  9. Karahanlılar: yüzyılın ortalarında Orta Asya’da kurulan ilk Müslüman Türk devletidir (840­-1212).
  10. Gazneliler: Karahanlılarla çağdaştır. İlk Müslüman Türk devletlerindendir. Sınırları Afganistan ve Hindistan’ı içine alır. Karahanlılar ile birlikte Asya kıtasında, bölgesel bir güç oldular.
  11. Büyük Selçuklu Devleti: Ön Asya’da kurulan ilk ve en büyük Müslüman Türk devletlerinden biridir. 1040-1157 yılları arasında hüküm sürmüştür. Güneybatı Asya’nın tamamına yakınına hakim olan Büyük Selçuklu Devleti, zamanın en büyük bölgesel gücüdür.
  12. Hârezmşahlar Devleti: Büyük Selçuklu Devleti ile çağdaş, Aral gölünün güneyinde 1097­1231 yılları arasında yaşamışlardır. Orta Asya’da bölgesel hakim güç olmuşlardır.
  13. Timurlar Devleti: 1370-1507 yılları arasında, Adalar Denizi (Ege) kıyılarından Orta Asya’ya ve Hint Okyanusu’na kadar uzanan geniş topraklar üzerinde hüküm sürmüş büyük bir Türk devletidir. Hakim olduğu topraklar, zamanına göre incelendiğinde, en büyük bölgesel güç olduğu anlaşılır.
  14. Bâbur Devleti: 1526-1858 yılları arasında Hindistan’da hüküm sürmüştür. Hakim olduğu tarihlerde, Asya’da büyük bir güç oluşturmuş ve kıtasal hakimiyeti sağlamıştır.
  15. Altınordu Hanlığı: 1227-1502 yılları arasında, Karadeniz ile Hazar denizi arasında yaşamış bir Türk devletidir. Yaklaşık üç asır Asya’da kıtasal hakim güç olmuştur.
  16. Yüce Osmanlı Devleti: 1299’da Söğüt civarında kurulmuş ve 1922 yılına kadar devam etmiş ve üç kıtada at sürmüş cihan devletidir. Bu cihan devleti, geçmişten gelen Türk devlet geleneğinin kemâle ermiş biçimini dünya sahnesinde, 600 yıl sergilemiştir. 1606 tarihinde imzalanan Zitvatorok Antlaşması ile yüce devlet, toprak bakımından en geniş noktasına ulaşmıştır. Bu tarihlerde, Osmanlı Devleti’nin sınırları; Anadolu, Kafkasya, Kırım, Güney Ukrayna, bugünkü Romanya, Yugoslavya, Bulgaristan, Yunanistan, Macaristan, Suriye, Ürdün, Lübnan, İsrail, Irak, Suudi Arabistan, Yemen, Mısır, Tunus, Libya, Cezayir ve Akdeniz adalarını içine almaktaydı. Yüce Osmanlı Devleti, Dünya tarihinde, zaman ve mekan çerçevesinde ele alındığında, Dünya hakimiyetini sağlamış bir devlettir. Osmanlılar, süre bakımından en uzun (600 yıl), coğrafi mekan olarak en geniş (etki alanı 24 milyon km2, söz sahibi olduğu alan bütün dünya) hakimiyeti kurmuşlardır.
Tarihte kurulmuş Olan Diğer Türk Devletleri ve Hakimiyet Alanları
Burada, tarihi coğrafya açısından, yukarıda incelediğimiz Büyük Türk devletleri dışında diğer Türk devletlerinin kısa bir taraması yapılacaktır. Özellikle yaşadığı coğrafi mekanlar üzerinde durulacaktır.
  1. Han ya da Ön Chao Kuzey Çin Hun Devleti: Kuzey Çin’de kurulmuş bir devlettir.
  2. Arka Chao Kuzey Çin Hun Devleti: Kuzeydoğu Çin’de kurulmuş bir Türk devleti.
  3. Kuzey Liang Hun Devleti: yy.’da Kansu ve çevresinde hüküm sürmüştür.
  4. Hsia Hun Devleti: Kuzey Çin’de ordu platformu çevresinde kurulmuş bir Türk devletidir.
  5. Tabgaç Devleti: Batı Hun İmparatorluğu yıkıldığı yıllarda, Orta Asya’da kurulmuştur. 557’de Budizmin etkisinde kalarak yıkılmıştır.
  6. Doğu Göktürk Hakanlığı: 585 yılında, Göktürk Hakanlığı’nın ikiye ayrılmasından sonra ortaya çıkmıştır. 630 yılına kadar devam eden Doğu Göktürk Hakanlığı’nın coğrafi sınırları; Aral gölü ve çevresi, Ötüken, Kuzeybatı Moğolistan ve Kaşgar’a kadar uzanan geniş bir mekanı içine almıştır.
  7. Batı Göktürk Hakanlığı: 585 yılına kadar devam eden Batı Göktürk Hakanlığı’nın sınırları Aral Gölü-Kafkaslar arasındaki geniş toprakları içine almaktadır.
  8. Türgiş Devleti: Batı Göktürk Hakanlığı’nın 630’da yıkılışından sonra On Boy’dan biri olan Türgişlerin kurmuş olduğu bu devlet, 750 yılına kadar devam etmiştir. Türklere, şehir hayatını benimseten bir devlettir. Başkenti Talas’dır.
  9. Turfan (Kao-Ch’ang) Uygur Devleti: Ötüken Uygurları da denilen Uygur Hakanlığı’nın 840 yılında Kırgızlara yenilgisinden sonra, güneye göç eden Uygurların Turfan havzası ve çevresinde kurmuş oldukları bir devlet. 856 yılında Çin ve Kırgız kıskacı altında dağılmışlardır.
  10. Sarı Uygur (Kan-su) Devleti: 840 tarihinde Uygur Hakanlığı’nın yıkılışından sonra 911 tarihinde kurulmuş bir devlet. Orta Asya İpek Yolu ticaretine hakim oldular. 1226 yılında yıkıldı.
  11. Karluklar: İslâm dinini ilk kabul eden bir Türk devleti. Çungarya havzası ve Tarım bölgesinde hüküm sürdüler.
  12. Kimek Hakanlığı: İrtiş boylarında yaşayan İmek, İmi, Tatar, Balandur, Kıpçak, Lankaz ve Ecdad gibi Türk boylarının bir araya gelerek kurmuş oldukları federasyon bir devlettir.
  13. Kırgızlar: 840’dan itibaren Uygur başkenti Ötüken’de devleti kurdular. 1207’de Cengiz Han’ın egemenliğini kabul ettiler.
  14. Peçenekler: Bir süre Hazarlar’ın egemenliğinde yaşayan Peçenekler, 10. yüzyıl ortalarına doğru güçlendiler ve 11. yüzyılda dağıldılar.
  15. Uzlar: Karadeniz’in kuzeyinde ve Doğu Avrupa’da hüküm sürdüler. Genelde Özi Irmağı çevresinde yaşayan Uzların Selanik’e kadar ilerledikleri bilinir. Peçenekler ile çağdaştır.
  16. Kumanlar: yüzyılda Balkaş gölünden Batı Karadeniz kıyılarına kadar uzanan geniş topraklarda hüküm sürdüler. 12. yüzyılda dağıldılar.
  17. İdil (Volga) Bulgar Devleti: Coğrafi sınırları; İdil (Volga) nehrinin akaçlama alanına tekabül eder.
  18. Tuna Bulgar-Türk Devleti: Hazarların tazyiki ile birlikte Bulgarların bir kısmı 670’lerden itibaren tuna boylarına yerleşmeye başladılar.
  19. Toharistan Türk Devleti: Altıncı yüzyılın sonlarında kurulmuş bir Türk devleti. Coğrafi sınırları; bugünkü Afganistan Türkistan’ı topraklarını içine alır.
  20. Türk-şahi ya da Tigin-şah Devleti: Kabil, Gazne çevresinde, Sind ırmağı ve Mahaban dağları çevresinde kurulmuş bir devlet.
  21. Şûl (Çöl) Türkleri Devleti: Hazar denizinin güneydoğusunda kurulmuş bir Türk devleti. 716 tarihinde Emevi ordularına yenilince, İslâmiyet’i kabul ettiler.
  22. Tolunoğulları: 875’de Mısır-Irak arasında kurulan bir Müslüman Türk devletidir. 905’de yıkıldılar.
  23. İhşidiler: Tolunoğullarından sonra 935 yılında kurulan devlet yaklaşık 969’a kadar hüküm sürdüler.
  24. Şemsiler: 1211-1266 arasında Hindistan’da hüküm sürmüştür. Kurucusu İltutmuş (unvanı Şemseddin) Memluk asıllıdır.
  25. Balabanlılar: 1266-1290 yılları arasında Hindistan’da hüküm sürmüş bir Türk devleti.
  26. Kalaçlar: 1290-1320 yılları arasında hüküm sürmüştür. Kutbiler, Şemsiler ve Balabanlardan sonra gelen Delhi Türk Sultanlığı’dır.
  27. Tuğluklar: Kalaçlardan sonra, Delhi Türk Sultanlığı’nın son halkasını teşkil ederler. 1320-­1414 yılları arasında hüküm sürmüşlerdir.
  28. Hısn-ı Keyfâ Artukluları: 1101 yılında Artuk’un oğlu Sokman tarafından Hısn-ı Keyfâ (Hasankeyf) ve yakın çevresinde kurulmuştur. 1231 yılında Eyyubiler tarafından yıkılmıştır.
  29. Mardin Artukluları: 1108 yılında Artuk’un oğlu İlgazi tarafından Mardin ve çevresinde kurulmuştur. Artuklu devletlerinin en uzun ömürlüsüdür. 1408 yılına kadar hüküm sürmüşlerdir.
  30. Harput Artukluları: En kısa ömürlü olan Artuklu devletlerinden biridir. 1185-1233 tarihleri arasında bugünkü Elazığ ve çevresinde hüküm sürmüşlerdir.
  31. Saltuklular: 1071 Malazgirt zaferinden sonra Anadolu’da kurulmuş olan 4 Türk devletinden biridir. Erzurum ve çevresinde 1092-1202 yılları arasında hüküm sürmüştür.
  32. Mengücekler: Anadolu Selçuklu devletlerinden biridir. Erzincan ve çevresinde 1118-1228 yılları arasında hüküm sürmüşlerdir.
  33. Danişmendliler: Sivas ve Divriği çevresinde hüküm sürmüş, Anadolu Selçuklu devletlerinden biridir (1092-1178).
  34. Sökmenler (Ahlatşahlar) Devleti: 1110-1207 yılları arasında Van Gölü havzasında hüküm sürmüş bir Türk devleti.
  35. Dilmaç Oğulları Beyliği: 1084-1394 tarihleri arasında Erzen ve Bitlis çevresinde hüküm sürmüş bir Türk devleti.
  36. Yınal Oğulları Beyliği: 1098-1183 yılları arasında, Diyarbakır ve çevresinde hüküm sürmüşlerdir.
  37. İzmir Türk Beyliği (Çaka Beyliği): 1081-1097 yılları arasında, İzmir, Foça, Midilli adası ve çevresinde hüküm sürmüş bir Türk beyliğidir.
  38. Türkiye Selçukluları Devleti: 1071 Malazgirt zaferinden sonra Anadolu’da kurulmuş olan ve Bizans’a en yakın olan Türk devletlerinden biridir. 1078-1308 tarihleri arasında hüküm sürmüştür. Konya ve çevresi merkez olmuştur.
  39. Suriye Selçukluları Devleti: 1078-1117 yılları arasında, bugünkü Suriye, Lübnan, Ürdün ve İsrail toprakları üzerinde kurulmuş bir Türk devletidir.
  40. Dımaşk Atabeyliği: 1104-1154 yılları arasında Güney Suriye’de varlığını sürdüren bir Türk devletidir.
  41. Irak Selçukluları Devleti: 1092-1194 arasında Irak ve Güneybatı İran toprakları üzerinde kurulmuş bir Türk devletidir.
  42. Zengiler: Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra, Suriye ve Yukarı Mezopotamya’da kurulan bir Türk devletidir. Musul Atabeyliği adı da verilir. 1127-1259 yılları arasında hüküm sürmüştür.
  43. Kirman Selçukluları: 1043 Dandanakan zaferinden sonra Tabes vilayeti ile Kirman çevresinde kurulmuştur. Sınırları Umman’a kadar uzanır. 1187 yılında yıkıldı.
  44. İldenizler: Zengilerle çağdaş, Azerbaycan çevresinde kurulan bir Türk devletidir. Azerbaycan Atabeyleri de denilir.
  45. Salgurlar: Zengiler ve İldenizlerle çağdaş (1148-1286) İran’da kurulmuş bir Türk devletidir.
  46. Eyyubiler: Ön Asya’da kurulan bir Müslüman Türk devleti (1171-1252).
  47. Mısır Türk Sultanlığı (Memlûkler): Mısır ve Suriye’de 250 yıldan fazla (1250-1517) hüküm sürmüştür. Osmanlıların Mısır’ı fethettikleri tarihe kadar varlıklarını korumuşlardır. Mısır, bir Arap ülkesi olmasına rağmen, Ortaçağ haritalarında, Memluk hakimiyetinden ötürü, “Türkiye” olarak adlandırılmıştır.
  48. Şeybaniler: Aynı zamanda Özbek Devleti olarak da bilinir. Orta Asya’da kurulmuştur.
  49. Kazan Hanlığı: Doğu Avrupa’da Karadeniz’den Moskova’ya kadar uzanan geniş bölgede, 1437-1556 yılları arasında hüküm süren bir devlet.
  50. Kasım Hanlığı: 1445-1552 arasında, Kazan Hanlığı’nın güneybatısında yaşamış olan bir Türk hanlığı.
  51. Astrahan Hanlığı: 1466-1552 yılları arasında, İdil nehrinin Hazar denizine döküldüğü delta bölgesinde kurulmuş olan bir Türk devletidir.
  52. Kırım Hanlığı: 1441-1783 arasında Kırım ve çevresinde kurulmuştur. Osmanlı Devleti’ne bağlı yaşamışlardır.
  53. Sibir Hanlığı: Altınordu Devleti’nin parçalanmasından sonra Moğolistan bölgesinde kurulmuş ve 1556-1600 yılları arasında hüküm sürmüştür.
  54. Buhara (Özbek) Hanlığı: 1599-1785 yılları arasında, Orta Asya’da, Buhara ve çevresinde, hüküm sürmüş bir Türk devleti.
  55. Hive Hanlığı: 1512-1920 yılları arasında, Orta Asya’da Hive ve çevresinde hakimiyet kurmuşlardır.
  56. Hokand Hanlığı: 1710-1876 yılları arasında, Fergana havzasında kurulmuş bir hanlık.
  57. Safeviler: 1501-1732 yılları arasında Ön Asya’da yaşamışlardır.
  58. Afşarlar: Safevilerin yıkılmasından sonra, aynı bölgede 1736-1795 yılları arasında hüküm sürmüşlerdir.
  59. Kaçarlar: 1779-1925 yılları arasında, Hazar denizinin güney kıyılarında yaşamışlardır.
  60. Akkoyunlular Devleti: Diyarbakır-Malatya çevresinde kurulan bu devlet, Karakoyunlularla halef-seleftir. 1469-1508 yılları arasında, hüküm sürmüştür.
  61. Karakoyunlular Devleti: Erbil-Nahçıvan arasında yani Azerbaycan, Irak ve Doğu Anadolu’da 1390’de kurulmuş ve 1468’e kadar devam eden 78 yıllık bir ömre sahiptir.
  62. Karaman Oğulları Beyliği: 1256-1473 arasında, Konya-Karaman çevresinde hüküm sürmüştür.
  63. Alaiye Beyliği: Alanya ve çevresinde 1300-1463 yılları arasında hüküm sürmüş bir beyliktir.
  64. Eşrefoğulları Beyliği: Beyşehir ve Eğridir yörelerinde, 1280-1326 yılları arasında hüküm sürmüş bir beyliktir.
  65. Germiyanoğulları Beyliği: 1303-1429 yılları arasında, Kütahya ve çevresinde kurulan bir Türk beyliğidir. Beyliğin ömrü 126 yıl olarak görülürse de, bağımsızlık dönemi 70 yıl kadardır.
  66. Hamidoğulları Beyliği: Uluborlu ve Eğridir çevresindeki bir beylik. Coğrafi sınır olarak bugünkü Göller Yöresi’ni içine alır. 1300-1391 yılları arasında hüküm sürmüştür.
  67. Tekeoğulları Beyliği: Antalya yöresinde hüküm sürmüş, bir Anadolu beyliğidir.
  68. Menteşeoğulları Beyliği: Menteşe (Anadolu’nun güneybatısı) yöresinde, 1282-1389 arasında hüküm sürmüştür.
  69. İnançoğulları Beyliği: Buna Lâdik Beyliği de denilir. 1276-1400 yılları arasında, Denizli- Honaz-Dalaman çevresinde kurulan bir Anadolu beyliğidir.
  70. Sahip Ata Oğulları Beyliği: yüzyıl sonları ile 14.yüzyıl başlarında yaklaşık 90 yıllık bir devrede, Afyon Karahisarı ile yakın çevresinde hüküm sürmüş olan bir beyliktir.
  71. Aydınoğulları Beyliği: Aydın ve İzmir çevresinde hüküm süren Anadolu beyliği. Hakimiyeti, 1310-1426 tarihleri arasında, 116 yıllık bir süreyi kapsar.
  72. Karesioğulları Beyliği: Balıkesir yöresinde 1297’de kurulan bir beylik, 1360’da Osmanlı idaresine girmiştir.
  73. Candaroğulları Beyliği: Kastamonu ve Sinop yöresindeki Anadolu Türk beyliği. Beyliğin ömrü, 1292-1461 yılları arasında, yaklaşık 170 yıl sürmüştür.
  74. Eretnaoğulları Beyliği: Sivas ve Kayseri’deki Anadolu beyliğidir. Anadolu’daki Uygur sülalesinin kurmuş olduğu bir beyliktir. 1344-1381 yılları arasında, 37 yıllık bir ömür sürmüştür.
  75. Kadı Burhaneddin Beyliği: 1381-1400 yılları arasında, Sivas, Amasya ve Kayseri havalisinde kurulmuş bir beylik. Anadolu Selçuklu beylikleri arasında, 19 yıllık ömrü ile en kısa ömürlü bir beyliktir.
  76. Saruhanoğulları Beyliği: 1310-1410 yılları arasında, 100 yıllık bir ömür süren beylik, Manisa yöresinde hüküm sürmüştür.
  77. Tacettinoğulları Beyliği: Ordu ve Bafra yörelerinde kurulmuş Anadolu beyliği. 1378-1428 tarihleri arasında, yaklaşık 50 yıl ömrü olan bir beyliktir.
  78. Pervaneoğulları Beyliği: 1276-1322 yılları arasında 46 yıllık bir süre içinde, Sinop’ta kurulmuş bir beyliktir.
  79. Ramazanoğulları Beyliği: Çukurova’da kurulmuş Anadolu beyliği. 1378-1608 yılları arasında varlığını sürdürmüştür. Anadolu Selçuklu beyliklerinden, Osmanlı Beyliği’nden sonra ömrü en uzun olan beyliktir. Yaklaşık 245 yıl hüküm sürmüştür.
  80. Dulkadir Oğulları Beyliği: Maraş ve Elbistan’da hüküm sürmüş bir beylik. Beylik, 1337-1521 yılları arasında varlığını göstermiştir.
  81. Türkiye Cumhuriyeti: Osmanlı Devleti’nin yıkılışından sonra, Anadolu yarımadası ve Doğu Trakya toprakları üzerinde, 1923 tarihinde kurulmuştur.
  82. Hatay Türk Cumhuriyeti: 2 Eylül 1938-23 Haziran 1939 tarihleri arasında, Antakya ve İskenderun çevresinde kurulmuş bir devlet.
  83. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti: 15 Kasım 1983’de Kıbrıs adasının kuzey yarısında Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir.
  84. Aras Türk Hükümeti: 3 Kasım 1918’de Iğdır ve Nahcıvan çevrelerini kapsayan topraklar üzerinde kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile birlikte, Iğdır Türkiye’de, Nahcıvan bölgesi Sovyet Rusya’da kalmıştır.
  85. Cenubi Garbi Kafkas Türk Hükümeti: 9 Ocak 1919 Ardahan Kongresi’nin ardından Batum’dan Nahcıvan’a kadar uzanan topraklar üzerinde kurulmuştur.
  86. Türkmen Devleti: 1855-1885 tarihleri arasında Türkmenistan’da kurulmuş bir devlet.
  87. Garbi Trakya Devleti: 22 Mayıs 1920’de Gümülcine’nin Hemitli nahiyesinde kuruldu. 24 Temmuz 1923’de Lozan Antlaşması ile, Garbi Trakya Devleti toprakları Yunanistan’a bırakıldı. Ayrıca Balkanlar’da geçici olarak iki devlet daha kurulmuştur. Bunlar; Garbi Trakya Devlet-i Muvakkatası ve Rodop Devlet-i Muvakkatasıdır. Garbi Trakya Devlet-i Muvakkatası: 31 Ağustos 1913’de Gümülcine, İskeçe ve Dedeağaç çevresinde kurulmuştur. 25 Ekim 1913’de tarih sahnesinden çekilmiştir. Rodop Devlet-i Muvakkatası: 14 Nisan 1878’de, Balkan dağlarının güneyinde Rodop bölgesinde kurulmuş ve mücadelelerini 20 Nisan 1886 tarihine kadar 8 yıl sürdürmüşlerdir.
  88. Doğu Türkistan (Uygur) Devleti: 1864-1877 tarihleri arasında Doğu Türkistan’da varlığını koruyabilmiş bir Türk devleti.
  89. Doğu Türkistan Türk Cumhuriyeti: 12 Kasım 1933 tarihinde Doğu Türkistan’da kuruldu. 1937 yılına kadar varlığını korudular.
  90. Azerbaycan Türk Cumhuriyeti: 1918-1920 tarihleri arasında, Azerbaycan topraklarında hüküm sürmüştür. Daha sonra Sovyet Rusya’nın hâkimiyetine giren bu devlet, 21 Aralık 1991 yılında yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur.
  91. Özbekistan Türk Cumhuriyeti: 21 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur.
  92. Türkmenistan Türk Cumhuriyeti: 21 Aralık 1991’de bağımsızlığını ilan etmiştir.
  93. Kazakistan Türk Cumhuriyeti: 21 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur.
  94. Kırgızistan Türk Cumhuriyeti: 21 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur.
  95. Tacikistan Türk Cumhuriyeti: 21 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur.
Kuşkusuz tarih sahnesinde yaşamış olan Türk devletleri sadece bu kadar değildir. Araştırmalar devam ettikçe, bu sayının artacağı ve bu devletler hakkındaki Tarihi coğrafya bilgilerinin daha kesinlik kazanacağı beklenmektedir.
Tarihte yaşamış olan Türk devletlerinin yaşamış oldukları coğrafi mekânlar üzerinde çok sayıda devlet bulunmaktadır. Ancak bunların bir kısmı, Türk devleti değildir. Bugün için (1997), dünya üzerinde, 7 bağımsız Türk Cumhuriyeti (Türkiye, Kıbrıs, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan) bulunuyor. Ayrıca bağımsızlık mücadelesi içinde olan Türk cumhuriyetleri de bağımsız olurlarsa, bu sayı hayli artacaktır.
Tarihteki Türk devletlerinin sayısı ne olursa olsun, tarihin her döneminde Türkler, devlet geleneklerini korumuşlardır. Zaten burada amaç, bir tarih araştırması yapmak değildir. Amaç, tarih içinde bir seyir halinde yaşamış olan Türk devletlerinin zaman ve mekan ilişkisi içinde, dünya üzerindeki sınırlarını çizmek ve bazı iddialara cevap vermektir. Yaşadıkları zaman dilimi ile coğrafi mekanları açısından ele alındığında, Türk dünyasının yayılış sahası, Asya ve Avrupa’nın büyük bir bölümü ile Afrika’nın kuzey bölümünü kapsadığı görülür.
Bugün dünya kamuoyunda, Batı Dünyası tarafından işlenen bir teze göre, “Türklerin esas memleketi Orta Asya’dır, o halde bütün Türkler Orta Asya’ya gitmelidir.” gibi bir safsata görüş vardır. Bu da milattan önce gerçekleşmiş olan, göç hareketine dayandırılmaktadır.
Öte yandan, Türk medeniyetinin tekrar kurulmaması için, sanki tüm dünya elbirliği yapmış gibidir. Bugünün süper güçlerinin ideallerinde, hep parçalanmış ve ezilmiş bir Türk dünyası yatmaktadır. Bu vesileyle, görüşlerini ve düşüncelerini açıklamaktan hiçbir zaman çekinmemektedirler. Bu bağlamda, atasözleri bile icat etmektedirler. Bir Yahudi atasözü şöyledir; “Tanrım, Türklerin ayakkabılarını dar yap. Ayağındaki yaraların acısından başka bir şey düşünmesinler.” ki, düşünmeye fırsat bulurlarsa, hemen medeniyet kurarlar ve dünyaya hükmederler.
Tarih içinde yaşamış Türk devletlerinin yaşadıkları zaman ve mekana bakılırsa Türkler, Batı Hunları ile 434’den itibaren Avrupa’da yaşamaya başlamışlardır. Oysa bugünün Amerika Birleşik Devletleri’nin Amerika kıtasındaki tarihi geçmişi 200 yıl öncesine ancak dayanır. Anadolu’da çeşitli arkeolojik kazılar yaparak, Anadolu’nun Türklere ait olmadığını ispatlamaya çalışanlar, Amerika ve Avustralya’da da araştırma yapmalıdırlar.
Dünya ölçeğinde, zaman ve mekan ilişkisi kurularak ve siyasi coğrafyanın süzgecinden geçirilerek denilebilir ki; Japon Denizi’nden Adriyatik Denizi’ne kadar uzanan geniş topraklar, Türk dünyası olarak kabul edilmelidir. Ve bugün Türk dünyası, Batı Avrupa ve Sovyet Rusya’yı güneyden bir hilâl şeklinde çevirmektedir. 19 ve 20. yüzyılda aralıksız süren Türk soykırımına rağmen, bu hilâl dimdik ayaktadır.
Osmanlı Devleti Tarafından Merkezi Türk Hakimiyet Teorisinin Uygulamaya Konulması
Selçuklu Devleti’nin ardından ortaya çıkan Anadolu beyliklerinden biri, Bilecik’in Söğüt kasabası ve yakın çevresinde, 1299 tarihinde, Kayı aşiretinin kurmuş olduğu Osmanlı Beyliği’dir. Bu beylik, kısa sürede gelişmiş ve çağının en önemli devleti olmuştur. Büyük medeniyetlerin kuruluşları, gelişmeleri, duraklamaları ve yıkılışları da büyük zaman dilimlerini kapsar. İşte Osmanlı Devleti’nin de hayat çizgisi 600 yıllık bir süreyi içine almaktadır. Öyle ki, Cihan Devleti unvanını alan bu devlet, en geniş sınırlarını 400 yıl elinde tuttuğu bilinmektedir. Gerileme dönemi dediğimiz son 200 yıl içinde bile fazla toprak kaybetmemiş, topraklarının büyük bölümünü, yıkılış dönemlerini oluşturan 20. yüzyılın başlarına kadar koruyabilmiştir. Bu özellikleri ile Osmanlı, dünya medeniyetleri arasında ilk sıralarda yerini almaktadır.
Cihan Devleti’nin kurulması ve uzun ömürlü olmasında önemli sırlar yatmaktadır. Her şeyden önce koskoca bir dünya devletinin ortaya çıkmasındaki sırları, devletin kurucusu Osman Gazi’nin kayınpederi olan Şeyh Edebali’nin damadına vermiş olduğu nasihatinde aramak gerekir. Şeyh Edebali, Osman Gazi’ye verdiği nasihatin bir bölümünde şu sözleri söyler;
“-Oğul,
Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizemler, bilinmeyenler, görülmeyenler, ancak; senin fazilet ve erdemlerinle gün ışığına çıkacaktır…”
Bu nasihat sözlerinden de anlaşılacağı üzere, koskoca devletin temelleri; dünyayı tanımak ve onu gözünde fazla büyütmeden, gizemlerini, bilinmeyenlerini ve görünmeyenlerini fethetme idealleri ile atılmıştır.
Dünya hakimiyeti, Osmanlı için daima en büyük ideal olmuş ve bu ideali bütün padişahlar taşımıştır. Dünya hakimiyeti ideallerini de zaman zaman dile getirmişlerdir. Osman Gazi Bursa önlerine kadar gelerek, ölüm döşeğinde iken, oğlu Orhan Gazi’ye dönmüş ve uzaktan parıldayan bir manastırın kubbesini işaret ederek;
“-Beni şol gümüşlü kubbenin altına gömünüz.” demiştir. Böylece Osman Gazi ölüm döşeğinde iken bile, Bursa’nın fethedilmesi için hedef göstermiştir.
Hedef belirleme ve gösterilen hedefe ulaşmak, Osmanlı Hanedanı için en büyük ideal olduğu görülür. Orhan Gazi, oğlu Murad Bey’e yaptığı nasihatinde şu cümleler dikkat çekicidir;
“-Oğul! Rumeli Hıristiyanları rahat durmayacaktır! Sen o yöne doğru yürü! Kostantiniyye’yi ya fethet ya da fethe hazırla! Diğer Türk beyleri ile iyi geçinmeye çalış!.
Osmanlı’ya iki kıt’a üzerinde hükmetmek yetmez! Zira Allah’ın azmi iki kıtaya sığmayacak kadar büyük bir davadır!. Selçukluların vârisi biz olduğumuz gibi, Roma’nın da vârisi biziz!”
Murad Hüdavendigâr, Kosova Meydan Savaşı’nda, askerlerine karşı yaptığı konuşmanın şu cümleleri, bir başka hedef belirlemedir;
“-Yiğitlerim, bugün sizin sevginizle titreyen şu Kosova meydanı, Allah’ın izni ile muzaffer bir şekilde dalgalanacak olan şanlı sancağımızın Macaristan içlerine doğru gitmesini, bundan sonra hiçbir düşman hamlesi durduramayacaktır.”
Yıldırım Bâyezid Han’a, cülusu için tebrik etmeye gelen yabancı ülkelerin elçileri, Osmanlı’nın ilerlemesinin devam edip etmeyeceği sorulmuş ve Padişah elçilere şu cevabı vermiştir;
“-Roma’ya kadar ilerleyeceğim!”
Çelebi Mehmed, yaptırmış olduğu eserlerin kitabelerine “Şarkın ve garbın padişahı, Arap ve Acemini hakanı” diye yazdırmış ve hakimiyet alanının nereler olabileceğini belirlemiştir.
Sultan II. Murad Han, tahta çıktıktan sonra Yeniçeri kışlalarının merkez binasına gelmiş ve Yeniçeri Ağası, Padişah’a;
“-Asker kullarının siz Padişah Hazretleri’nden niyazı oldur ki, ilk seferiniz Batı Roma üzerine ola!” demiş ve Padişah da;
“-İnşââllâh!…” diye cevap vermiştir.
Hacı Bayram Veli, Sultan II. Murad Han’a;
“-Siz, büyük dedenizin buyurduğu “cihadı terk etmeyiniz!” düsturuna uyduğunuz takdirde, fetihleriniz genişleyecek, bir gün Roma toprağını da tamamen ele geçireceksiniz!”
Sultan II. Murat Han vefatı sırasında, oğlu II. Mehmet’e;
“-Oğlum, Kostantiniyye’yi fetheyleyesin!” diye vasiyet etmiştir. Ve bu vasiyet üzerine II. Mehmet Han, padişah olur olmaz; “- Ya Bizans bizi alır, ya da biz Bizans’ı alırız!.” diyerek Kostantiniyye’yi fethedip, İstanbul yapmış, Cihan Padişahı ve Fatih unvanlarını haklı olarak almış, gerçek cihan hakimiyetini kurmuştur.
Yavuz Sultan Selim Han Mısır’ın fethinden sonra, 10 Eylül 1517’de Kâhire’den İstanbul’a dönerken söylediği şu sözler, Osmanlı Türk hakimiyetinin ne denli geniş ufuklara yöneldiğini açıkça ortaya koyar.
” -Gönül ister ki, Afrika’nın kuzeyinden Endülüs’e çıkayım ve sonra Balkanlar üzerinden tekrar İstanbul’a döneyim!” Bu söz, Afrika’nın ve Avrupa’nın ve dolayısıyla tüm dünyanın hakimiyeti demektir.
Yine Yavuz Sultan Selim Han, bir gün sadrazamı Piri Mehmed Paşa’yı yanına çağırmış ve harita üzerinde, yüzyıllar sonra açılmış olan Suveyş kanalının olduğu yeri işaret ederek;
“-Şuradan Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlar ve deryâdan Hindistan’a giderim.” demiştir. Yavuz’un bu sözü, dünya hakimiyeti için gerçekten büyük bir hedef belirlemesidir.
Kânuni Sultan Süleyman Han, Fransuva’ya yazdığı cevabi mektubun giriş cümleleri, Merkezi Türk Hakimiyeti’nin tam olarak uygulandığının açık bir vesikasıdır.
“-Ben ki, Azerbaycan’ın, Anadolu’nun, Rumeli’nin, Balkanlar’ın, Karaman’ın, Irak’ın, Arabistan’ın, Mısır’ın, karaların ve denizlerin sultanı Yavuz Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han’ım.”
Osmanlı çöküş dönemlerinde bile büyük idealleri olan bir devlettir. Çöküş yıllarında, her bir yenilginin, devrin padişahını derinden üzdüğü ve çoğunun kederden öldüğü, tarihi bir gerçektir. Sultan Abdülaziz Han, İngiltere ve Fransa’ya yönelik yapmış olduğu diplomatik seyahat esnasında;
“-Atalarımız batıya at sırtında fethetmek için giderlerdi. Bizler ise, şimdi tren ve vapurla, ancak diplomatik seyahat için gidebiliyoruz.” diye serzenişte bulunmuş ve geçmişteki dünya hakimiyeti özlemini açığa vurmuştur.
Alman Birliği kurmuş olan Prens Bismark’ın; “Dünyada yüz gram akıl varsa, bunun doksan gramı Abdülhamit Han’da, beş gramı bende, kalan beş gramı da diğer dünya siyasilerindedir.” diye büyüklüğünü ve azametini ortaya koyduğu Osmanlı Devleti’nin Ulu Hakanı II. Abdülhamid Han, Merkezi Türk hakimiyetinin en iyi uygulayıcısıdır. 30 yıl süren saltanatı döneminde, devletin yıkılış yılları olmasına rağmen, Devletin sahip olduğu toprakları çok iyi bir şekilde korumayı başarmıştır. Sultan Abdülhamid Han, Osmanlı Devleti’nin bütün dış borçlarını ödeme karşılığında, Filistin’de toprak isteyen Teodor Hertzel’e;
“-Ben Filistin’den bir karış dahi toprak satmam! Zira bu vatan bana değil, milletime aiddir. Milletim ise, oraları kanlarını dökerek kazanmış ve mahsuldar kılmıştır. Şehid kanları ile alınan vatan parçası, para ile satılamaz! Biliniz ki, ben canlı bir beden üzerinde sizin yapmayı planladığınız hain ameliyata asla müsaade etmem!.” diye cevap vermiştir.
Osmanlı İnsanı; toprağı, bir ana, bir yar bilmiş ve ona kavuşmak için, kanını ve canını ortaya koymuştur. Kuruluş yıllarında, Güney Marmara bölgesini kapsayan topraklar, hızlı bir şekilde genişlemiştir. Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesinden sonra, gelişme Avrupa’ya doğru olmuş ve Fatih Sultan Mehmed Han ölümü sırasında, Anadolu’yu, Kırım’ı ve Balkanlar’ın büyük bir bölümünü devlet sınırları içine dahil etmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın padişah olduğu yıllarda ise, Cihan Devleti’nin sınırları, doğuda İran içlerine, güneyde Mısır ve Hicaz bölgesine kadar uzanmıştır.
Üç eski kıtanın birbirleriyle kaynaştığı, okyanusların farklı sularının üç dev çiçek gibi içinde açıldığı ve dünya coğrafyasının kalbinin attığı topraklar, öteden beri birbirinden büyük ve güçlü medeniyetlere beşiklik yapmıştır. Sözü edilen bu bölge; Avrupa’nın güneybatısını yani Balkanlar’ı, Afrika’nın kuzeyini yani Arap Afrikası’nı ve Asya’nın güneybatısını yani tüm Ortadoğu’yu içine almaktadır. Bölge üzerinde kurulan en son ve en uzun ömürlü medeniyet ise, Osmanlı Devleti’nin kurmuş olduğu medeniyettir. Bu medeniyetin topraklarının tümüne, Memalik-i Osmaniye, diğer adıyla Osmanlı ülkeleri denir.
1299 yılında, Bilecik’in Söğüt kasabası civarında, Anadolu Selçuklu beyliklerinden olan Kayı aşiretinin kurmuş olduğu beylik, kısa sürede gelişmiş ve çağının en önemli devleti olmuştur. Büyük medeniyetlerin kuruluşları, gelişmeleri, duraklamaları ve yıkılışları da büyük zaman dilimlerini kapsar. İşte Osmanlı Devleti’nin da hayat çizgisi 600 yıllık bir süreyi içine almaktadır. Öyle ki, Cihan Devleti unvanını alan bu devlet, en geniş sınırlarını 400 yıl elinde tuttuğu bilinmektedir. Gerileme dönemi dediğimiz son 200 yıl içinde bile fazla toprak kaybetmemiş, topraklarının büyük bölümünü, yıkılış dönemlerini oluşturan 20. yüzyılın başlarına kadar koruyabilmiştir. Bu özellikleri ile Osmanlı, dünya medeniyetleri arasında ilk sıralarda yerini almaktadır.
Memalik-i Osmaniye diye adlandırılan bu koskoca devletin üzerinde yer alan ülkelerin sayılarını bile tespit etmekte güçlük çektiğimizi söylersek, sanırız Osmanlı’nın büyüklüğünü ve ihtişamını kavramış oluruz. Tarih, daima bu koca Devletin şerefli sayfalarıyla ve zaferleriyle doludur. İşte bizler de, bu şanlı tarihimizle övünür dururuz. Övünürken, göğsümüzü göklere değdirmeye çalıştığımız bu koca devletin coğrafyasının nerelere kadar uzandığını, etkilediği alanları ve bu coğrafya üzerinde bugün neler olduğunu düşünmek zorundayız.
Evet, 21. Yüzyıla adım adım ilerlerken, Balkanlarda, Kuzey Afrika’da, Ortadoğu’da, Kafkasya’da ve tüm İslam dünyasında, kıpırdanmalar görülüyor. Kıpırdanmaların kökeninde, hep Osmanlı ruhu yatıyor. Düşman, hep Osmanlı torunu diye saldırıyor. Osmanlı coğrafyası 21.yüzyıla çok şeylere gebe olduğunu gösteriyor. Bakalım, olaylar nasıl sonuçlanacak. Ancak sonucunun iyi olması için, mutlaka Osmanlı coğrafyasını iyi tahlil etmek gerekiyor. Söz konusu bu koca devletin, yüzölçümünü, doğal şartlarını ve bu doğal şartlar üzerinde oynadığı rolü, insanlarını ve oldukça farklı insanların bir arada uzun yıllar birlik içinde yaşamalarının sırrını, yönetim şeklini, tarımını, sanayisini ve dünya ticaretindeki yerini, iyi bir şekilde araştırmak ve araştırmalardan gelecek için bazı sonuçlar çıkarmak lüzumu vardır. Bunun için de, tarih-coğrafya-gelecek üçlüsünü kaynaştırmak gerekmektedir.
Ertuğrul Gazi’nin beyliğini kurduğu yıllarda sahip olduğu topraklar 4800 km2 idi. Ertuğrul Gazi’nin ölümü sırasında (1299) beyliğin sahip olduğu topraklar 5.631 km2’ye ulaşmıştır. Osman Gazi, beyliğinin topraklarını yaklaşık üç katına çıkarmış ve ölümü sırasında (1326) Osmanlı Beyliği’nin toprakları 16.000 km2 olmuştur. Beyliğin topraklarındaki genişleme kuruluş yıllarında çok hızlı olmuş ve Orhan Gazi döneminde (1326) 95.000 km2’ye, Yıldırım Bayezid döneminde (1402) 430.407 km2’ye, Murad Hüdavendigâr döneminde (1389) 500.000 km2’ye varmıştır. II. Murat Han, Osmanlı Devleti’nin yüzölçümünü (1451), 880.000 km2’ye ulaştırmıştır.
Genişleme sürekli olarak devam etmiş ve Fatih Sultan Mehmed Han döneminde (1481) devletin yüzölçümü 2.214.000 km2’yi aşmıştır. II. Bayezid döneminde (1512) 2.375.000 km2’ye ulaşan devletin yüzölçümü, Yavuz Sultan Selim Han döneminde çok hızlı bir şekilde genişlemiştir. Yavuz Sultan Selim Han 8 yıl süren kısa saltanatı döneminde yüce devletin topraklarını tam üç kat genişletmiş ve devletin toplam yüzölçümü 6.557.000 km2’yi bulmuştur. Kanuni Sultan Süleyman Han 46 yıl süren saltanatı döneminde (1566) devletin yüzölçümünü 14.983.000 km2’ye çıkarmıştır. Genişleme çok hızlı olmasa da bundan sonra da devam etmiş ve II. Selim Han döneminde (1574) 15.162.000 III. Murat döneminde (1595) 19.902.000 km2’yi aşmıştır.
Osmanlı Devleti’nin en geniş sınırlarına ulaştığı 1699 yılında, Devletin yüzölçümü, etki alanları ile birlikte 24 milyon km2’yi buluyordu. Çünkü, İslam âleminin halifesi, Osmanlı padişahı olduğu için, devletin etki alanı, hemen hemen tüm İslam dünyasını kapsıyordu. Gerçekten o dönemlerde, Üç kıta topraklarında, Osmanlı padişahları adına hutbeler okunuyordu. Bu yönüyle düşünüldüğünde, Devletin etki altında kalan topraklar, Afrika kıtasının ortalarına, Asya kıtasının en doğu ucuna kadar uzanıyordu.
Osmanlı Devleti ilk olarak toprak kaybı, Sultan II. Mustafa döneminde, yapılan Avusturya seferinin yenilgisinin ardından imzalanan Karlofça Antlaşması’yla (26 Ocak 1699) olmuştur. Gerileme döneminin başlangıcı olan bu tarihten itibaren 200 yıl içinde, devletin yüzölçümü peyderpey küçülmüş, ancak bu küçülme; çok yavaş gerçekleşmiştir. 1913 yılına gelindiğinde, Osmanlı Devleti’nin yüzölçümü; 180.000 km2’si Avrupa-i Osmaniye’de, 1.800.000 km2’si Asya-i Osmaniye’de, 3.000.000 km2’si Afrika-i Osmaniye’de olmak üzere, toplam 4.980.000 km2’yi buluyordu. Görülüyor ki, 4 milyon km2’den fazla bir toprak, 1913 ile 1923 yılları arasını kapsayan sadece 10 yıl içinde kaybedilmiştir. Bu yönüyle, Cihan hakimiyetine sahip olan Osmanlı Devleti, azametini ve ihtişamını yıkıldığı yıllara kadar koruduğu görülür.
Osmanlı Devleti, hakkında istatistiki bilgiler oldukça çeşitlidir. Her şeyden evvel, yüce devlet kurmak, cihana hükmetmek, o kadar kolay değildir. Asırlar boyu süren savaşlar ezbere yapılmamıştır. Savaş hazırlıklarının başında, Devletin ne kadar askeri gücünün olduğunun tespit edilmesi gerekiyordu. Bu yönüyle, Osmanlı Devleti’nin nüfus sayımları, farklı boyutlarda yapılmıştır. Örneğin, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, hazırlanan Tapu Tahrir defterlerinde, çok ayrıntılı bilgilere yer verilmektedir. Ancak, Osmanlı Arşivleri’nin tümü henüz incelenmediği için, yıllara göre kesin bilgiler vermek güçtür. Buna rağmen, ilk dönemlerden bugüne kadar, gerçeğe yakın aydınlatıcı bilgiler vermek mümkündür. Örneğin, İstanbul şehrinin nüfusu, fethedilmeden önce, yaklaşık 40.000 kadardı. Ancak fetihten sonra, bu şehirin nüfusu; devletin başkenti olması hasebiyle devamlı bir şekilde artmıştır. 1477 Nüfus sayımında 100.000 insanı barındıran İstanbul’un nüfusu; 1530’lu yıllarda 400.000, 1680’li yıllarda ise 800.000’e ulaştığı bilinir.
Osmanlı Devleti’nin toplam nüfusu hakkında, 1800-1914 yıllarını kapsayan devrede, oldukça ayrıntılı bilgiler vardır. Ancak bu dönemde, Devletin sürekli toprak kaybedişi ve kaybedilen topraklardan Anadolu’ya olan göçler nedeniyle, toplam nüfuslarda, farklı artışlar kaydedilmiştir.
1800’lü yıllarda, Devletin toplam nüfusu 26 milyonu aşıyordu.
Osmanlı-Rus Savaşı’nın sona ermesinden sonra, 1831 yılında, Devlet genelinde çok ayrıntılı bir Genel Nüfus sayımı yapılmıştır. Söz konusu bu sayıma göre; 4.839.000’i Rumeli’de, 6.700.000’i Anadolu’da, 3.800.000’i Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da olmak üzere, toplam 15.339.000 nüfus tespit edilmiştir.
Osmanlı istatistiklerine göre, devletin toplam nüfusu; 1884’de 17.134.000, 1893’de 17.381.670, 1897’de 19.050.000, 1910’da 28.652.000, 1913’de ise 29.357.000’e ulaşmıştır. Ancak bu tarihten itibaren, önce Rumeli mıntıkasında kaybedilen topraklarla birlikte 5,5 milyon nüfus, sonra işgaller sonucu Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki kopmalar sonucunda 8,5 milyon nüfus, Osmanlı Devleti’nden ayrılmış ve geriye 757.340 km2 alanı içeren Anadolu toprakları üzerinde yaşayan 15.254.000 nüfus kalmıştır. Daha sonra Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, yeni devletin nüfusu 1927’de 13 milyon olduğu belirlenmiştir.
Osmanlı Devleti’nin nüfus sayımları, genelde hane sayımlarına dayanmaktadır. Devletin nüfusu ortaya konurken, hane sayıları esas alınarak hesaplamalar yapılır. Bugün yerli ve yabancı tarihçiler, bu hesaplamalarda, aile büyüklüğünü yani bir hanenin toplam nüfusunu 5 olarak kabul etmektedirler. Bu değer son derece hatalıdır. Çünkü, Osmanlı aile sistemi, ataerkil bir yapı göstermektedir. Bir hane içinde, büyükbaba, büyükanne, anne, baba, çocukları, hatta kardeş ve kardeş çocukları bulunmaktadır. Çok geniş ölçekli böyle bir aile, tek bir hane sayılmıştır. Hal böyle olunca, hane büyüklükleri, en az 10’un üzerindedir. O halde, yukarıda verdiğimiz, Osmanlı Devleti’nin toplam nüfus değerleri yanıltıcıdır. Gerçek nüfus, yukarıdaki değerlerin, en az 2 ile çarpımı sonuçlarıdır.
Osmanlı Devleti’nin yönetim sistemi ise, zaman zaman bazı tadilatlara uğramışsa da, genelde eyalet sistemine dayanıyordu. Eyaletler de kendi arasında, alt idari birimlere ayrılıyordu. Yönetimde görülen aksaklıklar, çıkarılan kanunnamelerle anında düzeltiliyordu. Toprak işleme sistemi, sanayi, ticaret gibi faaliyetlerin hepsi, devletin belirlediği bir düzen dahilinde yürütülmüştür. Örneğin, tarım sisteminde uygulanan Çift Bozan Vergisi sayesinde, tarım daima canlı tutulmuş ve kırsal kesimden şehirlere yönelik göçler asırlar boyu durdurulmuştur. Çünkü bu verginin esası, elinde bulundurduğu araziyi ekip biçmeyi bırakıp, başka bölgeye göçeden çiftçiden alınan külliyetli miktarda alınan vergidir. Bugün buna benzer bir kanun, ABD’ de uygulanmaktadır.
İşte bugün yüzölçümü veya nüfusu fazla olan ABD, İngiltere, Almanya gibi gelişmiş ülkelerin yönetim şekillerinin, Osmanlı yönetim sisteminin benzeri olması, Cihan Devleti Osmanlı’yı anlatmak için yeterlidir.
1901 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin devlet başkanı seçilen Theodore Roosevelt, başkanlık seçimi öncesinde şunları söyler; “Dünya’da herkesten önce ezmek istediğim iki güç; İspanya ve Osmanlı’dır.” Roosvelt bunları söylerken, gelecekte dünya hakimiyetinin şifresini açıklamıştır. Çünkü, ABD’nin süper güç olmasını engelleyen iki güç vardır. Bunlardan İspanya, ABD’nin Orta ve Güney Amerika’yı, yani Yeni Dünya Karaları hakimiyetini, Osmanlı ise, Eski Dünya Karaları (Asya, Afrika, Avrupa) hakimiyetini engellemektedir. Söz konusu bu engellerden Osmanlı, misyonerlik faaliyetleri ile çökertilmeye çalışılmış ve daha 1871’de bunun ilk adımları atılmıştır. Osmanlı ülkelerine gönderilen iki misyonere, 1 Aralık 1833’de verilen talimat aynen şöyledir; “Bir fetih savaşına girmiş askerler olduğunuzu unutmayın. Bu mukaddes ve vaad edilmiş topraklar silahsız bir haçlı seferiyle geri alınacaktır.” Ve sonuç, koskoca bir cihan devletinin haritadan silinişi.
Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden çekilişinden sonra, Osmanlı hakimiyeti altında kalan topraklarda, çok sayıda kanlı savaşlar olmuş ve bu savaşlar bugün de devam etmektedir. Öte yandan, Osmanlı toprakları üzerinde, ülke sayısı yıl geçtikçe sürekli olarak artmaktadır.
Bugün, Osmanlı Devleti’nin fiilen hükmettiği topraklar üzerinde, toplam 45 ayrı ülke vardır. Bu ülkelerden 27’si, Asya-i Osmaniye’de (Osmanlı Asyası), 13’ü Avrupa-i Osmaniye’de (Osmanlı Avrupası) ve 5’i Afrika-i Osmaniye’de (Osmanlı Afrikası) yer almaktadır. Bunların toplam yüzölçümleri 11.437.706 km2’yi bulmakta ve bu ülkelerin hepsinde bugün için toplam 373.957.000 kişi yaşamaktadır.
Gerek antlaşmalar ve gerekse çeşitli yollardan yardım gönderme gibi ilişkiler sonucunda, Osmanlı Devleti’nin etkisi altında kalan toprakların yüzölçümü 24 milyon km2’yi bulur. Bu toprakların tümü ele alındığında, bugün için bu topraklar üzerinde 60’ı aşkın bağımsız ülke bulunmaktadır. Tüm bu ülkelerin, gerek siyasi ve gerekse ekonomik potansiyelleri ele alındığında, geçmişti olduğu gibi, bugün için de dünya platformunda büyük bir öneme sahip olduğu açıkça görülmektedir.
Osmanlı Devleti’nin fiili olarak yönetimi altında olan topraklar üzerinde, bugün için bulunan ülkelerin toplam yüzölçümleri 11,4 milyonu km2’yi bulmakta ve bugün için bu ülkelerde 373 milyon insan yaşamaktadır. Bu da dünya geneline oranlanırsa, dünya ülkeleri toplam yüzölçümünün %8,5’ini, nüfusunun %6,5’ini teşkil etmektedir. Halifeliğin Yavuz Sultan Selim Han ile birlikte Osmanlı Devleti’ne geçmesi ile birlikte ve bazı ülkeler ile yapılan antlaşmalar sonucunda bu toprakların ve nüfusun miktarları hayli yükselir. Bir bakıma Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti altında kalan topraklarda bulunan bugünün ülkelerinin alanı dünya yüzölçümünün yaklaşık %38’ine, nüfusunun %40’ına tekabül etmektedir. Bu oranlara, Osmanlı Devleti’nin çeşitli tarihlerde yaptığı savaşlar sonucunda elde ettiği zaferler ve antlaşmalar yolu ile etkilediği; İtalya, İngiltere, Norveç, İzlanda, Lihteştayn, Fransa, Monako, Almanya, İrlanda, Cebelitarık, İspanya, Hollanda, Portekiz, İran, Danimarka gibi ülkelerin yüzölçümleri ve nüfusları da hesaba katılırsa, bugünkü dünya topraklarının ve nüfusunun yarısından fazlasına hükmettiği söylenebilir. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin hükmettiği asırlarda, Amerika ve Avustralya gibi yeni dünya kıtalarının henüz Avrupalılar tarafından bilinmemesi ve bu toprakların o dönemlerde çok az nüfus barındırması göz önünde tutulursa, Osmanlı Devleti, döneminin dünya nüfusunun %90’ına yakın hükmettiği anlaşılmaktadır. Bu değerlerden de anlaşılmaktadır ki, tarih boyunca en uzun ve en geniş topraklara ve insanlara hükmeden tek devlet; Osmanlı Devleti’dir. Osmanlı’dan önce olduğu gibi, bugünkü hakimiyetler de bile Osmanlı Türk hakimiyetinin zaman ve mekanına ulaşılamamıştır.
Dünya siyasi haritasına bakıldığında; Osmanlı haritası üzerinde, özellikle Balkanlar, Kafkaslar ve Arap yarımadasının petrol bölgelerinde, çok sayıda küçük yüzölçümlü devletlerin yer aldığı dikkati çeker. Osmanlı haritasının pay edilmesinde, bölgenin jeopolitik önemi ve ekonomik potansiyelleri büyük rol oynamış olduğu ve zamanın süper ezici güçlerin menfaatlerinin ön planda tutulduğu apaçık görülür. Ancak, hazırlanan bu harita üzerinde, son bir asırdır, menfaat çatışmaları yüzünden huzur ve barış sağlanamamış, her bir noktasında sıcak çatışmalar olagelmiştir. Balkanlar’ın tümü, Filistin, Basra Körfezi, Cezayir, Libya, Mısır, Kafkaslar, dünya üzerinde cereyan eden en şiddetli bölgesel savaş bölgelerini oluşturmaktadır. Bugün bu haliyle, tüm bu bölgeler, yeni bir kurtarıcı, yeni bir Osmanlı bekler durumdadır.
Merkezi Türk Hakimiyet Teorisi, gelecekte yeniden uygulamaya konabilir mi? Elbette konabilir. Çünkü coğrafya buna müsaittir. Sadece tarihin tekerrür etmesi gerekmektedir. Tarih tekerrür eder mi, etmez mi? Bilinmez amma şu bir gerçektir ki, “İnsan düştüğü yerden kalkar.” Dünya hakimiyeti de öyle.

OSMANLI DEVLETİNE KADAR TÜRKLER İKİİNCİ BÖLÜM


OSMANLI DEVLETİNE KADAR TÜRKLER İKİNCİ BÖLÜM

OSMANLI DEVLETİNE KADAR TÜRKLER BİRİNCİ BÖLÜM



OSMANLI DEVLETİNE KADAR TÜRKLER BİRİNCİ BÖLÜM

13. KABİLE ALEVİ KİMLİĞİ


13. KABİLE ALEVİ KİMLİĞİ
13. KABİLE ile ilgili görsel sonucu

MASON BEKTAŞİLER

MASON BEKTAŞİLER
İlgili resim

KERBELA FACİASI

KERBELA FACİASI
KERBELA FACİASI ile ilgili görsel sonucu

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...