ZEBUR
Allah tarafından Hz. Dâvud (a.s)'a gönderilen Mezmurlar ve Mezâmir adı ile de anılan mukaddes kitap. Lügatte Mezmur, "Kavalla söylenen ilâhî, Hz. Dâvud'a inen Zebur'un sûrelerinin her biri" anlamlarına gelir. Mezmur "yazılmış" manasına gelen kitap anlamındadır. Büyük bilgin Zeccac, Zebur'un "Hikmetli kitap" manasına geldiğini; Âlu İmran, 3/184 ayetindeki "Zebûr" kelimesinin "menetmek" manasına gelen "Zebr" kökünden olduğunu açıklamıştır. Kitap da halkın hilâfına olan hususlardan meneden şeyleri bildirdiği için Zebûr diye adlandırılmıştır (Fahreddin er-Râzi, Mefâtihu'l-Gayb, Ankara, 1990, VIII, 417).
İlâhî kitapların ikincisi olan Zebur, Kur'ân-ı Kerîm'in üç ayrı âyetinde en-Nisâ, 4/163; el-İsrâ,17/55; el-Enbiya, 21/105 geçmektedir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Nûh'a, O'ndan sonraki peygamberlere vahy ettiğimiz ve İbrahim'e, İsmail'e, İshâk'a, Yakub'a, İsa ya, Eyyub'a, Yunus'a, Hârun'a ve Süleyman'a vahy eylediğimiz ve Davüd'a Zebur verdiğimiz gibi (Habibim) şüphesiz sana da vahy ettik biz" (en-Nisâ, 4/163); "Rabbin göklerde ve yerde olanları en iyi bilendir. Andolsun ki, biz peygamberlerin kimini kiminden üstün kılmışızdır. Davûd'a da Zebur verdik" (el-İsra, 17/55); son olarak el-Enbiya, 21/105 âyetinde de Cenab-ı Hak: Ândolsun, Tevrat'tan sonra Zebur'da da yazmışızdır ki, arza ancak salih kullarım mirasçı olur" (el-Enbiya, 21/105) buyurmaktadır.
Bu âyet meâllerinden ilk ikisi, dört ilâhî kitaptan biri olan Zebur'un Hz. Dâvud (a.s)'a verildiğini açıklamakta, üçüncü âyet de Zebur'un Tevrat'tan sonra nâzil olduğunu, yeryüzüne ancak salih kişilerin mirasçı olacaklarını bildirmektedir. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s) de bir hadis-i şeriflerinde, ehl-i kitaptan bir fırkanın Zebur okuduklarını beyan buyurmuşlardır (Buharî, Teyemmüm, 6).
İmanın şartlarından olan "Allah'ın kitaplarına iman" ilkesi bir müslümanın, diğer ilâhî kitaplarla birlikte Zebur'a da inanmasını gerekli kılar. Ancak yine İslâm, bugün eldeki mevcut Zebur'un tahrife uğradığını da özellikle belirtir.
Hz. Peygamber (s.a.s)'in Hz. Ebû Bekir'e öğrettiği bir duâda Zebur, Allah'ım! Peygamberin Muhammed... hürmetine... Dâvud'a inen Zebur hürmetine..." şeklinde zikredilmektedir (el Gazalî, İhya, çev. A. Serdaroğlu, İstanbul, 1974, I, 913).
Kitab-ı Mukaddes külliyatında ve Ahd-i Atik bölümü içinde yer alan "Mezmurlar" diye zikredilen kitabın içinde 150 Mezmur vardır. İlk Mezmur "Ne mutludur o adama ki, kötülerin öğüdü ile yürümez ve günahkârların yolunda durmaz" cümleleriyle başlamakta, 150. Mezmur da, "Bütün nefes sahipleri Rabbe hamdetsin, Rabbe hamdedin" sözleriyle son bulmaktadır (Kitab-t Mukaddes, Eski ve Yeni Ahit, İstanbul, 1954)
Hz. Dâvud'a indirilmiş. olan Zebur'da genellikle, O'nun Allah'a yakarışları ve ilâhîleri yer almaktadır. Zebur'un İbranice asıl metni manzumdur. Allah'ın birliği (tevhid) temeline dayanan dinler döneminin ilk ilâhî kitaplarından olan Zebur, doğruluğu terkeden, ahlâkî kaideleri tanımayan, kötülük ve günah içinde yüzen Yahudi kavmine Allah yolunu göstermek için nâzil olmuştur. Bütün bunlardan ayrı olarak Yahudilerin, "Tevrat'tan sonra kitap gelmeyecektir" yolundaki iddiaları Zebur'un Hz. Davud'a verilmesiyle nakzedilmiş bulunmaktadır (Elmalılı, Hak Dini Kur'ân Dili, İstanbul 1938, IV, 3081).
Günümüzde Zebur hemen bütün dünya dillerine tercüme edilmiştir. Zebur'da geçen konular, daha sonraları Batılı ressam, şair ve heykeltıraşlara ilham kaynağı olmuş ve sanatkârların eserlerinde çeşitli şekillerde işlenmiştir.
Bilindiği üzere Zebur'la müstakil bir şeriat vazedilmemiş, Hz. Davud Hz. Musa'nın şeriatı ile amel etmiştir. Hz. Dâvud sesinin güzelliği ile de bilinmektedir. O, Mezmur denilen Zebur sûrelerini güzel sesi ile okurdu. Nitekim kalın, gür, pek hoş ve tesirli sesler için "Dâvûdî" tâbiri kullanılır (M. Âsım Köksal, Peygamberler Tarihi, Ankara 1990, II, 179 vd.). Kur'ân-ı Kerîm'in birçok âyetinde de (el-Bakara, 2/251; el-Mâide, 5/78; el-En'am, 6/84; el-Enbiya, 21/78, 79; en-Neml, 27/15, 16; es-Sebe, 34/10-13; es-Sa'd, 38/17) çeşitli vesilelerle Hz. Dâvud'un adı geçmektedir.
Zebur önceleri İbranca idi ve İbrânî-Ârâmî alfabesiyle yazılmıştı. Hristiyanlığın yayılmasından sonra da Lâtinceye çevrilmiştir. Ancak günümüzde orijinal bir Zebur nüshasının mevcut olduğunu söylemek mümkün değildir. Bugün yeryüzünde Zebur'a tâbi bir millet bulunmamakla beraber, gerek yahudiler, gerek hristiyanlar ibadet ve âyinlerinde dua niyetiyle Zebur'dan parçalar okumaktadırlar. Özellikle hristiyanların pazar âyinlerinde Mezmur'dan seçilmiş parçalar okumayı ihmal etmedikleri bilinen bir husustur.
Osman CİLACI