06 Mayıs 2018

Altın Oran Tarihi Altın Oran Örnekleri

Altın Oran Örnekleri

Altın Oran Örnekleri, Altın oran, doğada sayısız canlı veya cansız varlıkların şekillerinde veya yapısında bulunan özel bir değerdir. Doğada bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, yüzyıllarca sanat ve mimaride uygulanmış, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir oran bağıntısıdır. Doğada en belirgin örneklerine insan vücudunda, deniz kabuklarında ve ağaç dallarında rastlanır. Platon'a göre kozmik fiziğin anahtarı bu orandır.

Altın oranı bir dikdörtgenin boyunun enine olan "en estetik" oranı olarak tanımlayanlar da vardır. Eski Mısırlılar ve Yunanlılar tarafından keşfedilmiş, mimaride ve sanatta kullanılmıştır. Altın Oran, CB/AC= ab/CB=1.618; bu oranın değeri her ölçü için 1.618dir. Bir doğru parçanın (AB) Altın Oran'a uygun biçimde iki parçaya bölünmesi gerektiğinde, bu doğru öyle bir noktadan (C) bölünmelidir ki, küçük parçanın (AC) büyük parçaya (CB) oranı, büyük parçanın (CB) bütün doğruya (AB) oranına eşit olsun. Altın Oranın ifade edilmesi için kullanılan sembol, Fi 'dir. Altın Oran, pi(?) gibi iirasyonel bir sayıdır ondalık sistemde yazılışı, 1.61803398874984...'tür. (noktadan sonraki ilk 15 basamak) Altın oran için(fi) sembolü ilk kez 1909 yılında Amerikalı matematikçi Mark Barr tarafından, altın oranı kendi çalışmasında sürekli olarak kullanan Büyük Yunan heykeltıraşı Phidias'ın (M.Ö. 490?-420?) adındaki ilk Yunan harfi nedeniyle, kullanılmıştır. Bunlar dışında vücudumuzda yer alan diğer bazı altın oran örnekleri şöyledir,
İnsan bedeninde Altın Oran Örnekleri
  • Parmak ucu-dirsek arası / El bileği-dirsek arası,
  • Omuz hizasından baş ucuna olan mesafe / Omuz hizasından baş ucuna olan mesafe,
  • Göbek-baş ucu arası mesafe / Omuz hizasından baş ucuna olan mesafe,
  • Göbek-diz arası / Diz-ayak ucu arası.
    Altın Oran Örnekleri
İnsan Yüzünde Altın Oran Vardır, Ancak elinize hemen bir cetvel alıp insanların yüzünden ölçüler alınmaz. Çünkü bu oranlandırma, bilim adamları, ve sanatkarların beraberce kabul ettikleri "ideal bir insan yüzü" için geçerlidir. Her yüzün bu orana uyması beklenemez. Bu oran sadece ideale yüzlerde bulunabilir. Örneğin, üst çenedeki ön iki dişin enlerinin toplamının boylarına oranı altın oranı verir. İlk dişin genişliğinin merkezden ikinci dişe oranı da altın orana dayanır. Bunlar bir diş hekiminin estetik ve ideal bir gülüş yaratırken dikkate alabileceği oranlardır. Estetik diş hekimliği bu altın oranların hesaplanması ve uygulanması ile daha bilimsel farklı bir platforma yerleşir. Bunların dışında insan yüzünde yer alan diğer bazı altın oranlar ise şöyledir,
  • Yüzün boyu / Yüzün genişliği,
  • Dudak-kaşların birleşim yeri arası / Burun boyu,
  • Yüzün boyu / Çene ucu-kaşların birleşim yeri arası,
  • Ağız boyu / Burun genişliği,
  • Burun genişliği / Burun delikleri arası.
  • Göz bebekleri arası / Kaşlar arası.
Altın Oran'a uysa da uymasa da insanoğlu ve içinde yaşadığı doğa güzeldir. Yeter ki o güzellikleri görebilelim....

Altın Oran Tarihi

Altın Oran, matematikte ve fiziksel evrende ezelden beri var olmasına rağmen, insanlar tarafından ne zaman keşfedildiğine ve kullanılmaya başlandığına dair kesin bir bilgi mevcut değildir. Tarih boyunca birçok defa yeniden keşfedilmiş olma olasılığı kuvvetlidir.

Leonardo da Vinci'nin günlüklerinin birinde bulunan, insan ve doğayı birbiriyle ilgilendirme-bütünleştirme çalışması için bir dönüm noktası kabul edilen ve insan vücudundaki oranları gösteren Vitruvius Adamı çalışması (1492).

Euclid (M.Ö. 365 – M.Ö. 300), "Elementler" adlı tezinde, bir doğruyu 1.6180339... noktasından bölmekten bahsetmiş ve bunu, bir doğruyu ekstrem ve önemli oranda bölmek diye adlandırmıştır. Mısırlılar keops Piramidi'nin tasarımında hem pi hem de phi oranını kullanmışlardır. Yunanlılar, Parthenon'un tüm tasarımını Altın Oran'a dayandırmışlardır. Bu oran, ünlü Yunanlı heykeltraş Phidias tarafından da kullanılmıştır. Leonardo Fibonacci adındaki İtalyan matematikçi, adıyla anılan nümerik serinin olağanüstü özelliklerini keşfetmiştir fakat bunun Altın Oran ile ilişkisini kavrayıp kavramadığı bilinmemektedir.
Leonardo da Vinci, 1509'da Luca Pacioli'nin yayımladığı İlahi Oran adlı bir çalışmasına resimler vermiştir. Bu kitapta Leonardo Leonardo da Vinci tarafından yapılmış Five Platonic Solids (Beş Platonik Cisim) adlı resimler bulunmaktadır.
Altın Oran Tarihi

Bunlar, bir küp, bir Tetrahedron, bir Dodekahedron, bir Oktahedron ve bir Ikosahedronun resimleridir. Altın Oran'ın Latince karşılığını ilk kullanan muhtemelen Leonardo da Vinci 'dir. Rönesans sanatçıları Altın Oran'ı tablolarında ve heykellerinde denge ve güzelliği elde etmek amacıyla sıklıkla kullanmışlardır. Örneğin Leonardo da Vinci, Son Yemek adlı tablosunda, İsa'nın ve havarilerin oturduğu masanın boyutlarından, arkadaki duvar ve pencerelere kadar Altın Oran'ı uygulamıştır. Güneş etrafındaki gezegenlerin yörüngelerinin eliptik yapısını keşfeden Johannes Kepler (1571-1630), Altın Oran'ı şu şekilde belirtmiştir: "Geometrinin iki büyük hazinesi vardır; biri Pythagoras'ın teoremi, diğeri, bir doğrunun Altın Oran'a göre bölünmesidir." Bu oranı göstermek için, Parthenon'un mimarı ve bu oranı resmen kullandığı bilinen ilk kişi olan Phidias'a ithafen, 1900'lerde Yunan alfabesindeki Phi harfini Amerika'lı matematikçi Mark Barr kullanmıştır. Aynı zamanda Yunan alfabesindekine karşılık gelen F harfi de, Fibonacci'nin ilk harfidir.

Altın Oran, bir sayının insanlık, bilim ve sanat tarihinde oynadığı inanılmaz bir roldür. Phi, evren ve yaşamı anlama konusunda bizlere yeni kapılar açmaya devam etmektedir. 1970'lerde Roger Penrose, o güne kadar imkânsız olduğu düşünülen, "yüzeylerin beşli simetri ile katlanması"nı Altın Oran sayesinde bulmuştur.

Altın Oranını Kullanıldığı Yerler

1. Ayçiçeği: Ayçiçeğinin merkezinden dışarıya doğru sağdan sola ve soldan sağa doğru tane sayılarının bir birine oranı, altın oranı verir.
2. Papatya Çiçeği: Papatya Çiçeğinde de ayçiçeğinde olduğu gibi bir altın oran mevcuttur.
3. İnsan Kafası: Bildiğiniz gibi her insanın kafasında bir ya da birden fazla saçların çıktığı düğüm noktası denilen bir nokta vardır. Işte bu noktadan çıkan saçlar doğrusal yani dik değil, bir spiral, bir eğri yaparak çıkmaktadır. İşte bu spiralin ya da eğrinin tanjantı yani eğrilik açısı bize altın oranı verecektir.
4. İnsan Vücudu: İnsan Vücudunda Altın Oranın nerelerde görüldüğüne bakalım:
4.1. Kollar: İnsan vücudunun bir parçası olan kolları dirsek iki bölüme ayırır(Büyük(üst) bölüm ve küçük(alt) bölüm olarak). Kolumuzun üst bölümünün alt bölüme oranı altın oranı verceği gibi, kolumuzun tamamının üst bölüme oranı yine altın oranı verir.
4.2. Parmaklar: Ellerimizdeki parmaklarla altın oranın ne alakası var diyebilirsiniz. Işte size alaka... Parmaklarınızın üst boğumunun alt boğuma oranı altın oranı vereceği gibi, parmağınızın tamamının üst boğuma oranı yine altın oranı verir.
5. Tavşan: İnsan kafasında olduğu gibi tavşanda da aynı özellik vardır.
6. Mısır Piramitleri: Her bir piramitin tabanının yüksekliğine oranı yine altın oranı veriyor.
7. Leonardo da Vinci: Bilindiği gibi Leonardo da Vinci Rönesans devri ünlü ressamlarındandır. Şimdi bu ünlü ressamın çizmiş olduğu tabloları inceleyelim.
7.1. Mona Lisa: Bu tablonun boyunun enine oranı altın oranı verir.
Altın Oranını Kullanıldığı Yerler
7.2. Aziz Jerome: Yine tablonun boyunun enine oranı bize altın oranı verir.
8. Picasso: Picasso da Leonardo da Vinci gibi ünlü bir ressamdır. Ve resimlerinde bu oranı kullanmıştır.
9. Çam Kozalağı: Çam kozalağındaki taneler kozalağın altındaki sabit bir noktadan kozalağın tepesindeki başka bir sabit noktaya doğru spiraller (eğriler) oluşturarak çıkarlar. İşte bu eğrinin eğrilik açısı altın orandır.
10. Deniz Kabuğu: Denize çoğumuz gitmişizdir. Deniz kabuklarına dikkat edenimiz, belki de koleksiyon yapanımız vardır. İşte deniz kabuğunun yapısı incelendiğinde bir eğrilik tespit edilmiş ve bu eğriliğin tanjantının altın oran olduğu görülmüştür.
11. Tütün Bitkisi: Tütün Bitkisinin yapraklarının dizilişinde bir eğrilik söz konusudur. Bu eğriliğin tanjantı altın orandır.
12. Eğrelti Otu: Tütün Bitkisindeki aynı özellik Eğrelti Otunda da vardır.
13. Elektrik Devresi: Altın Oran sadece Matematik ve kainatta değil, 
Fizik te de kullanılıyor. Verilen ne tane dirençten maximum verim elde etmek için bir paralel bağlama yapılması gerekir. Bu durumda Eşdeğer Direnç, yani Reş= yani altın oran olur.
14. Salyangoz: Salyangozun Kabuğu bir düzleme aktarılırsa, bu düzlem bir dikdörtgen oluşturur (-ki biz bu dikdörtgene altın dikdörtgen diyoruz.-) İşte bu dikdörtgenin boyunun enine oranı yine altın oranı verir.
15. MİMAR SINAN: Mimar Sinanın da bir çok eserinde bu altın oran görülmektedir. Mesela Süleymaniye ve Selimiye Camilerinin minarelerinde bu oran görülmektedir.

İnsan Vücudunda Altın Oran

İnsan vücudunda altın oran, köklü bir geçmişe sahip, uzun yıllardır bilim adamlarından, tasarımcılara kadar birçok kişi tarafından farklı sektörlerde yararlanılan bir ölçü parametresidir. Kökleri 1170 ve 1240 yılları arasında yaşamış olan orta çağın en yetenekli matematikçisi olarak bilinen Fibonacci'e dayanır. Fibonacci'nin bulmuş olduğu, altın oran ya da Fibonacci dizini adıyla anılan bu ölçü sistemi temel olarak her sayının kendinden bir önceki ile toplanması nihayetinde oluşturulan bir dizindir. Örneğin; 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, ... gibi. Bu şekilde devam eden bir dizin bir süre sonra sürekli aynı farkı verir. Bu fark da 1,618'dir ve altın oran olarak bilinir. 
Altın oran daha sonraları başta Leonardo da Vinci olmak üzere bir çok sanatçı, tasarımcı ve bilim adamı tarafından farklı alanlarda farklı amaçlar için kullanılmıştır. Her alanda olduğu gibi insan vücudunda da altın orana rastlamak mümkündür. İnsan bedeni göz önünde bulundurulduğunda birçok altın oran belirtisi ortaya çıkar. Bunlardan bazıları; ayaktan dize kadar olan kısım bir birim olarak kabul edildiğinde ardı ardına toplamı insan vücudunda tam olarak göbeğe denk gelir. Bu bir altın orandır ve bize 1,618 sonucunu verir. Başın üst kısmından boyna kadar olan kısmın ardı ardına toplamı da göbeğe denk gelir ki yine bu da bir altın orandır
İnsan Vücudunda Altın Oran

Bunlar dışında da insan vücudunda farklı noktalarda altın oran bulunmaktadır. Elde, baş parmak hariç parmakların üç boğumdan oluşması ve bu boğumların ilk ikisinin toplamının üçüncü boğumun ölçüsünü vermesi gibi. Ayrıca insan yüzünde de bazı noktalarda altın oran mevcuttur. En kolay görülebilecek olanı tavşan dişlerinin boy ve eninin birbirine eşit olması gibi. Bu da doğru ve estetik bir görüntü yaratmak isteyen diş doktorlarının işini kolaylaştıran başka bir altın orandır. Dış görünüş harici bir de iç organlarda altın orana rastlamak mümkündür. Örneğin; akciğerlerde düzensiz olarak dizilmiş şekilde görünen her kısa bronşun toplamı uzun bronşun toplamına eşittir ve aradaki fark 1 ila 1,618 civarındadır. Aynı şekilde iç kulakta yer alan ses titreşimlerinin iletilmesini sağlayan ve  sarmal şeklindeki cochlea da bize altın oranı vermektedir. Tüm canlıların temel özelliklerinin depolanmasını ve aktarımını sağlayan DNA da altın orana sahiptir. 
İnsan vücudu dışında kar kristallerinden, hayvanlardaki boynuzlara ve dişlere, uzay boşluğundan, salyangozlara ve kabuklu deniz hayvanlarına, mikro organizmalara kadar evrendeki birçok canlıda ve noktada altın orana rastlamak olağandır. Öyle ki Kepler altın oranın önemini vurgulamak adına "hazine" ifadesini kullanmıştır. 

İnsan Yüzünde Altın Oran

İnsan yüzünde altın oran; İnsanların her biri kendisine güven duymak ve gözde olmak ister. Dış görünüşü ile fazlaca ilgilenen, mesleki anlamda ifadenin önemli olduğunu düşünen ve bu konuları araştıran herkes altın oran kelimesi ile karşılaşmıştır. İnsan yüzünde pek çok altın oran mevcuttur.  Yalnız alınan bir cetvel ile bunu sabitleyebilmek ve tam ölçüte ulaşabilmek mümkün değildir. Alınmış tüm değerler bilim adamlarınca sabitleşmiş ancak ideal olarak belirlenmiş ölçüleri içermektedir.
İnsan yüzünde altın oran hesaplaması yapabilmek için bir takım kuralları bilmek gerekir. Her ideal yüz tipi tam anlamı ile bu oranlamaya karşı gelmiyor olabilir. Yapılan araştırmalar ve alınan verilere göre bu değerler ancak tam ideal kişileri hedef gösterecek olup, tüm insanlığın bu ölçülere sahip olmasını beklemek yanlış olacaktır.
İnsan Yüzünde Altın Oran Kuralları Neleri İçerir?
Söz gelimi bir kişinin üst bölgede bulunan öndeki iki adet dişin, enlerinden elde edilecek toplam ile boylarına oranlanması altın oranı ifade etmektedir.
İnsan Yüzünde Altın Oran

  Görüldüğü gibi çokta kolay olmayan minimal hesapları işaret etmektedir. Diş doktorları için bu oranlama istenen en sağlıklı oranlamadır.
İnsan Yüzünde Altın Oran İçin Hangi Kriterler Dikkate Alınır?
  • Yüzün boyu ile yüzün genişliğinin oranlanması
  • Yüzün boyu ile çene ucunun oranı ile kaşların birleştiği bölümün arası orantısı
  • Göz bebeklerinin mevcut aralığı ile kaşların mevcut aralığının oranlanması
  • Burun genişliği ile burun deliklerinin aralık olarak oranlanması
  • Ağız boyu ile burun genişliğinin oranlanması
  • Burun boyu ile dudak, ayrıca kaşların birleşim noktası aralığının oranlanması
İnsan yüzünde altın oran eşleşmesi ile artık iri gözlere sahip olmak, inci gibi diş taşımak, hoş bir gülüşe sahip olmak yabana atılacak gibi görünmekte. Ancak bu oranlamayı metre ile yapabilmek mümkün olmayacağı için merakımız varsa işin uzmanları ile görüşüp fikir edinmemiz gerekebilir.

Altın Oran Nedir

Altın oran, doğada sayısız canlı ve cansız olan varlıkların yapısında ve şeklinde bulunan özel bir oran olarak tarif edilmektedir. Ayrıca başka bir tarifte, Mısırlılar ve Yunanlılar tarafından mimaride kullanmış olan bu oran, doğada bulunan bir bütünün parçaları arasında ki gözlemlenen asırlarca mimari ve sanat alanındaki eserlerde uygulanmış,  bunları uyum açısından en uygun boyutları verdiği varsayılan,  sayısal ve geometrik olarak hesaplanan bir oran bağlantısı olarak kabul edilir. Bu altın oranın, doğada en belirgin bir şekilde hadsiz benzerlerine rastladığımız ve birçok varlıkta görülmektedir. Bunların başında ilk olarak gördüğünüz insan vücudu, deniz kaplumbağaları, bitkiler ve ağaç yapraklarında bu orana rastlanmaktadır. Kozmik fiziğin anahtarı hükmünde olarak, bu oran Platon tarafından gösterilmiştir. Farklı bir açıdan da altın oranı, bir dikdörtgenin eninin boyuna olan oranını, en estetik ve güzel bir şekilde açıklayan tanımlarda bulunmaktadır.
Yukarıdaki tanımlardan anladığımız kadarıyla altın oranı, kendisini böldüğü kısmın eşdeğer olarak görülmektedir. Yani her şeyin bir çifti, artısı ve eksisi olduğu gibi bu özel oranda bu gibi şeylere işaret edilmektedir.
Bu altın oranı, ilk olarak eski mısırlılar ve yunanlılar tarafından keşfedilmiş ve bu oranı mükemmel bir şekilde kendi mimarilerinde ve sanat eserlerinde kullanmışlardır.
Altın oranı sayısal açıdan ifade etmek gerekirse AO; CB/AC:AB/CB: 1.618 olarak ifade edilmektedir. Bu şekilde formüle edilen altın oranın da ifade edilmek istenen mana, bu oranlar arasındaki değer her ölçü için altın oranı olan 1.6
Altın Oran Nedir

618 rakamını vermelidir.
Bu oran pi (π) sayısı gibi irrasyonel olan bir sayıdır. Ondalık olarak yazılan şekli ise: 1.6180339887498...dir. Böyle devam edilirse bu sayının 15’inci basamağından sonra bulunan ilk 15 basamak, altın oranın kısaca aynı gösterimi olacaktır.  Bilim dilinde altın oranın sembol olarak gösterimi ise PHI yani  Φ şeklinde gösterilmektedir.
Bu esrarengiz bir o kadar da ilginç olan bu oranı dünyanın, insanların,  bitkilerin, ağaçların,  kuşların ve daha birçok canlı ve cansız mahlukun üzerinde, Allah tarafından bu varlıkları yaratırken kullandığı orandır.
Ayrıca günümüzde insanlarda kullandıkları teknolojide ve yaşadığımız hayatta birçok yerde bu oran kullanmaktadır. Toplum bu oranı kısaca göz nizamının ve düzeninin oranı diye tarif edilmektedir. Göze görünen en güzel şekilde ayarlanmasıdır.
Altın oranın kullanıldığı ve görüldüğü yerler hakkında bir misal verelim.
Mesela ayçiçeğinin merkez dışarıya doğru tanelerinin sayılarını sağdan sola, soldan sağa doğru sayıldığı zaman bu arasındaki oran altın oranını vermektedir.
İnsan vücudunda ise bu oranın nasıl göründüğünü incelersek bu oranın mevcut olduğunu görürüz. Mesela kollar insan vücudunun bir parçası olarak dirsek kısmından iki bölüme ayrılmış durumdadır. Yani büyük üst kısmı ve küçük ise alt kısmı oluşturmaktadır. Kolumuzun alt bölümün üst bölüme oranı altın oranı vereceği gibi, ayrıca kolun tamamının üst kısmın oranı yine bu oranı verecektir.

Altın Oran

Altın oran, özellikle çeşitli bilim dallarında, mimari ve sanatsal alanlarda yararlanılan, belirli bir tutarlılık üzerine kurulu parçalar arasındaki uyumu yansıtan geometrik ve sayısal değerlere verilen isimdir. İlk kez Mısırlılar ve Yunanlar tarafından mimari yapılarda, heykellerde ve diğer sanatsal alanlarda kullanılmıştır. Temel olarak bölünen bir bütünün yan yana getirilen iki parçasının diğer büyük parçayı oluşturması prensibine dayanır ve altın oranın sayısal değeri 1,618'dir.

Doğada bir çok canlıda ve yapıda gözlemlenebilen altın oranın insanlar tarafından ne zaman ve nasıl bulunduğu tam olarak bilinmemekle birlikte bu konudaki en ünlü eser Leonardo da Vinci'nin 1492 yılında tamamladığı insan vücudundaki altın oranları gösteren Vitrivius Adamı isimli çalışmasıdır. Leonardo da Vinci'nin günlükleri arasında, aldığı notların yanında bulunan bu çizim iç içe geçmiş kolları ve bacakları açık ve kapalı olmak üzere çıplak bir adamı tasvir ediyordu. Çizimdeki vücut çeşitli sayısal değerlerle, geometrik şekillerle eşleştirildiğinden dolayı Leonardo da Vinci'nin "İnsanın Oranları" adını verdiği bu çizim insanı ve doğayı, aralarındaki uyumu keşfetmeye çalışan bir eser olarak tanımlanmaktadır. Altın oran ve ya ilahi oran adını kullanan ilk kişi de Leonardo da Vinci'dir. İtalyan matematikçi Fibonacci de altın orana uygun olarak dizilen sayılar topluluğunu keşfetmiştir ancak bunu altın oranın farkını bilerek yapıp, yapmadığı tam olarak bilinmemektedir. Fibonacci diziliminde arka arkaya gelen her sayının toplamı bir sonraki sayıya eşittir. Örneğin; ..., 3, 5, 8, 13. 21... gibi. 

Mısırlıların Piramitleri yaparken de altın oran benzeri bir sistemden yararlandıkları gözlemlenmektedir. Keops Piramidi'nin kare şeklindeki tabanının ölçüsü ile üçgen şeklindeki yüzeyine uygun bir yuvarlak çizildiğinde bu yuvarlığın büyüklüğü birbirleri ile eşit olmaktadır. Aynı şekilde Yunanlar da heykel yapımlarının çoğunda bu orandan yararlanmışlardır. Rönesans Döneminde ise bir çok sanatçı tablolarında altın oranı kullanmıştır. Bu şekilde özellikle insan heykel ve çizimlerinde gerçeğe çok daha yakın sonuçlar elde edilmiştir. 

İstiridye, salyangoz gibi canlıların kabuklarında, insan vücudundaki uzuvlar ve organlarda, DNA'da, uzayda ve daha bir çok farklı alanda altın orana rastlamak mümkündür.
Altın Oran

Örneğin; insan elindeki ilk 2 parmak boğumunun toplam uzunluğu 3. boğumun uzunluğuna eşittir ve ya iki ayağın toplam ölçüsü insanda yerden diz bölgesine kadar olan kısmın ölçüsüyle aynıdır. Başın üst kısmından boynun bitimine kadar olan ölçü iki kez alt alta dizildiğinde ortaya çıkan ölçü tam olarak kişinin vücudundaki merkez olan karın kısmına denk gelmektedir. Yüzde dudak bitimleri ile, göz bebekleri aynı çizgide olduğu takdirde altın oranı oluştururken bu çizginin tam ortası burnun ucuna denk gelmektedir.  Akciğerde ise asimetrik şekilde gelişen kısa bronşların toplamı uzun bronşa eşittir. Salyangoz kabuğundaki ve uzay boşluğundaki spiral şekli de içten dışa doğru olmak şartıyla bu oranın kıstaslarına uymaktadır. 

Bu oranın doğadaki canlılarda ve yapılarda var olduğu keşfedilmeden önce sırası ile ilk olarak Mısır'da özellikle Keops Piramidi'nin yapılışında kullanılmıştır. Daha sonrasında Antik Yunan Döneminde heykellerin gerçeğe daha uygun olması amacıyla bu orandan yararlanılmıştır. Rönesans döneminde de tablolarda tasvir edilen insanların ve diğer içeriklerin gerçekle örtüşmesi amacıyla altın orandan faydalanılmıştır. Ardından altın oranın geometride de var olduğu keşfedilmiştir. Başta beşgen, yıldız ve üçgen şekli olmak üzere bir çok şekilde bu oran mevcuttur hatta 1,618 ölçüsüne dayanan dikdörtgen ve üçgen şekilleri altın üçgen ve altın dikdörtgen olarak anılmaktadır. Altın üçgende tıpkı Fibonacci diziliminde olduğu gibi iki üçgenin toplam ölçüsünün bir sonraki üçgeni oluşturması şartı ile iç içe geçen üçgenlerin üst kısımlarından dışarıya doğru çizilen spiral şekli bize altın oranı vermektedir. Altın dikdörtgeni çizim şekli ise şu şekildedir: bir kare şekli çizilir, kenarlardan tekinin orta noktası karşıdaki köşelerden biriyle birleştirilir, meydana çıkan doğru yarıçap varsayılarak çizilecek çember ile dikdörtgenin yüksekliği oluşmuş olur. Diğer kenarlar da aynı şekilde tamamlandığı takdirde altın dikdörtgen elde edilmiş olur. Keops Piramidi ile benzerlikler gösteren Kepler Üçgeni ve Pentagram olarak bilinen çizgileri içten birleştirilmiş şekilde çizilen, güzelliği, estetiği ve şansı simgeleyen yıldız şekli de bir çok farklı alanda yararlanılan bir simgelerdir ve her iki şekil de altın oranla uyumlu geometrik şekillerdendir.

ALTIN ORAN NEDİR?


ALTIN ORAN NEDİR?
Altın Oran Mucizesi; İslam’ın Kesin Kanıtı (1.Mucize) Allah’u Teala’nın şahsıma lütfederek insanlıkla paylaşmama imkan verdiği ve binlerce kişinin imanına vesile olan muhteşem mucize Altın Oran ve İslam arasındaki harikulade ilişkiyi anlatmak istiyorum sizlere. 
Bu mucizeler; Hz İsa’nın ölüleri diriltmesinden, 

Hz Musa’nın denizi yarmasından daha büyüktür. Çünkü o mucizeler görenlerle sınırlı kalmış ve sonrakiler ancak görenlere inanmıştır. 

Ama bu mucizeler her an, dünyanın her yerinden, bakan ve inceleyen herkes tarafından sonsuza dek görülmeye devam edecektir. 

Bu Allah’ın bir lutfu olduğu gibi büyük bir sınavdır. 
İçinizde öne geçecek yada sona kalacak kimseler için. 
Sorunuz olursa sormaktan çekinmeyin ve videosunu izleyin


ALTIN ORAN NEDİR?
 Altın oran matematikte ki sabit bir sayıdır. 
 Phi olarak tanımlanan bu işaret ” Φ ” Altın Oranı ifade eder. 1,6180339… sayıları ile başlayarak sonsuza dek uzayan tümünü sayması imkansız bir sayı dizisi 1’den sonra gelmektedir. 
Bilim çevrelerinde kabaca 1,618 olarak ünlenmiştir. Grafik çizimlerinde kabaca 1,6 olarak, Mimari tasarımlarda 1,61 kullanımı yaygın görünür. Matematiğin ve Sayıların Temelinde, Geometrinin Merkezinde, Fizikte, Bitkilerin ve İnsanların tasarımında bu sayı başroldedir. 
 Dünyanın en ünlü bilimadamları ve dahileri bu sayıya tutu dolu bir hayranlık beslemektedirler. 
 Bu sayının binlerce yıllık geçmişe uzanan Mekke, Kabe ve Kuran ile iç içe olduğunu kim bilebilirdi? Mucizelerin ortaya çıktığı çağdayız! 

 ALTIN ORAN NASIL HESAPLANIR? 
Bu ünlü ve muhteşem sayı aslında bir oranı sembolize etmektedir. Bir nesneyi tanımlayan temel ölçülerden iki yada daha çok ölçünün birbirine oranı bu sayıyı veriyorsa o şekil altın orana uygun kabul edilmektedir. Örneğin, Google’ın ve binlerce dünya markasının yeni logolarında, kredi kartlarının en boy oranı yada göze daha hoş görünen 16:9 yeni tip tv lerin yaklaşık en boy oranı bu estetik ortak değerlerimizin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte insan yüzü ve bedeninin “ortalaması alınmış temel ölçülerinde 100’den fazla altın oran bağıntısı tespit edilmiştir.” 

 ALTIN ORAN SAYISINI KİM KEŞFETTİ? 
Tam olarak bilinmese de ilk örnekleri mısır piramitlerinin inşaa oranlarında görülüyor. Ancak mısırlılar koordinatlarını altın orana göre ayarlayamamışlar. 

ONUN HEM İNŞAASINI HEM DE DÜNYA ÜZERİNDE Kİ KONUMUNU ALTIN ORANA 
göre inşaa etmek; 
Hz Adem ve Hz İbrahim’e nasip olmuştur. Altın Oran’ın ilk bilimsel tanımlaması Arap Müslüman Bilimadamlarından eğitim alan ve Avrupa’ya modern sayıları öğreten Fibonacci tarafından ilk kez yapılmıştır. Diğer tarihi yapıların bilinçli şekilde değilde göz estetiğinin altın oranı vermesi nedeniyle yapıldığı düşüncesi daha hakimdir. Fibonacci Dizisi olarak tanımlanan bu basit ardışık sayılar dizisi, şaşırtıcı şekilde iki sayı toplandığında ortaya çıkan sonuç altın oran da sabitlenmektedir.

 1+1+2+3+5+8+13+21+34+55+89+….. (89’e dek Altın Oran sabitine yakınlaşan oranlar, 89’dan sonra sabite kitlenir) 
 Yine şaşırtıcı şekilde altın orana uyan iki ölçü olan a/b ‘nin birbirine bölümü 1,618 iken, b/a’nın birbirine bölümü 0,618 olmaktadır. 
Bu sayı ve oran yüzlerce sıradışı ve hayranlık uyandıran özellikler göstermektedir. 
 Daha sonra Altın Oran’ın hayran kitlesi arasına dünyanın en büyük bilimadamlarından Kepler ve DaVinci’de katıldı. 
 Kepler Altın Oran için “büyük bir hazine” ifadesini kullandı ve gezegenlerin eliptik yörüngesini Altın Oran sistemi ile tanımlayan bir açıklama getirdi. Günümüzde gezegenleirn dizilimini farklı yönleriyle altın oranla açıklayan daha pek çok şema çizilmiştir ve bilim çevrelerinde kabul görmüştür. 
 Da Vinci ise bu sayıya büyük bir tutku ile bağlanmıştı. 

Luca Paccoli ile İLAHİ ORAN adı verilen bir kitap yayınladılar. Akabinde pek çok çiziminde ve tablosunda bu orandan faydalandı. Onu dünyanın en ünlü bilimadamı ve sanatçısı yapan şey bu sayı olabilir mi? Anlaşılan o ki deha arttıkça Altın Oran’a karşı ilgi ve hayranlık o düzeyde artış gösteriyor.

Kur’an ve İnsanın Yaratılış Mucizesi




Kur’an ve İnsanın Yaratılış Mucizesi “…Allah’ın izni olmadan hiç bir dişi gebe kalamaz, hiç bir gebe doğuramaz.” — Fussilet, 47

“…Sizi de annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratışın ardından diğerine çevirerek yaratıyor. Rabbiniz olan Allah işte budur…” — Zümer, 6
Yaratılış öykümüz, bir yumurta hücresinin hazırlanışı ile başlar. 
Yumurtalıkta çok ince biyolojik sentezlerle hazırlanan yumurta hücresi, yumurtalıktan karın boşluğuna atılır. Ve sonra anne rahminin üst köşelerinden uzanan borular, (Fallop Boruları) bir çiçek gibi açık olan uçları ile karın boşluğunu tarar, yumurta hücresini yakalar ve içine alır. 
Yumurta hücresi borunun rahime en uzak ucunda döllenmek üzere bekler. 
Bu faaliyetin sebebi, yumurta hücresinin biyolojik açıdan fevkalade hassas yapısı dolayısıyla, diğer organ ve dokulardan korunmuş olmasıdır. 
Döllenme bölgesinin kanalın ucunda takdir edilmesiyle, akıl almaz biyolojik hadiselerin bir köşede meydana gelmesi sağlanmıştır.
Anne karnındaki fallop borusuna alınan yumurta hücresi, annedeki yapı özelliklerinin (istidat ve kabiliyetlerinin) yarısını taşımaktadır. 
İstidatlar, genetik şifreler halinde bir şeritte yazılıdır. 
Bu şeridin eni 3-5 boyu ise 25-150 angstrom arasındadır.
Bu genetik şifreler, kromozom dediğimiz vagonlara bindirilir adeta. 
İnsanda, 60.000 civarında temel istidat ve kabiliyet vardır. 
Ve bunlar sadece 46 kromozoma bindirilmiştir. 
Başlangıçta bu vagonlarda yani kromozomlarda, sabit özelliklerin taşındığı sanılmıştır. 
Erkekte mevcut olan özel bir Y kromozomu, cinsiyeti tayin eden bir vagondur. 
Bu vagonda bazı hastalıkların belirli olarak raydan raya geçmesi, kromozomların sabit özellikler taşıdığı düşüncesini uyandırmıştır. 
İnsandaki dağınık özelliklerin anneden ve babadan gelerek bu 46 vagonun sabit çizgilerine girmesi mümkün değildir. 
Mesela, kulak rayının geniş olan istidat vagonunda safra kesesi de tembel olur gibi bir hüküm çıkarmak mümkün değildir.
Genetik kartlarda yan yana olan bazı istidatlar, genellikle aynı kromozoma geçer. Ancak 60.000 istidat, bu vagonlara çok çeşitli biçimlerde dağılır. 
İşte yumurta hücresi, bu 60.000 istidattan 30.000 kadarını sadece 23 vagona bindirerek döllenmeye hazır vaziyette bu tünelde beklemektedir. 
Kendisinde 30.000 özellik eksiktir. Ve bu eksiklik, bir sıra takip etmez.
Yani numaralarla bir örnek vermek gerekirse 318 numarası vardır. 319 ve 320 yoktur. 57381 vardır. 57382 yoktur. 
Yumurta hücresi, bu eksik istidatları, kendisini döllemeye gelen Sperm hücrelerinden birinde bulacaktır. 
Fakat yumurta hücresine gelen sperm hücrelerinin sayısı akıl almaz derecede fazladır ve 250 milyon civarındadır bunlar. 
Ve bu hücrelerin sadece 23 vagonunda 30.000 istidat vardır. 
Üstelik onlar da gelişi güzel genetik kart numaralarını taşımaktadır.
Yumurta hücresinin ise, sperm hücrelerine telefon ederek, ‘Ben şu yapı özelliklerini taşıyorum, eksikleri sen getir’ diyecek hali de yoktur. 
Yumurta hücresinin etrafını saran 250 milyon sperm hücresinin sadece birinde, kendi eksik 30.000 şifresi vardır ve yumurta hücresi, 40 dakika içinde, sadece ve sadece bu süre içinde bu tamamlayıcı şifreyi bulmak zorundadır. 
Yani 250 milyon fincanla oynanan ve sadece bir tek fincanı bulmaya dayanan bir yüzük oyunu gibi…
Yumurta hücresinin emrine 1000 tane biyoloji uzmanı verseniz ve onların çalışması için mükemmel bir laboratuar açsanız bile, bu bilmeceyi çözemeyeceklerdir. 
Zira sperm hücrelerindeki genetik şifreler, 100 angstrom çapındaki sistromlarda, üç boyutlu sistemde açı farklarıyla dizili DNA molekülleri dizisindedir ki, sadece bir tanesindeki bir istidadı bile iki ayda zor teşhis edip tanıyabilirsiniz. 
O halde döllenme olayının sonsuz bir ilim sahibinin müdahalesi olmadan gerçekleşmesi mümkün değildir. 
Çünkü bu bilmece O’nsuz, O’nun bilgisi olmadan asla çözülemez.
Eğer yumurta hücresi, kendinde olan bir yapıyı taşıyan spermi seçecek olursa, üç kulaklı ya da iki başı hilkat garibelerinin çok acayip varlıkların ortaya çıkması kaçınılmazdır. 
Zaten hilkat garibeleri de bu ince sırrı bize açıklayan İlahi birer ders örnekleridir. Evet Kur’an da Allah bize, Fussilet suresinin 47. ayetinde ne buyuruyordu: “Benim ilmim ve iznim olmadan bir dişi gebe kalamaz.
” Evet, 250 milyon fincanla oynanan bir oyunda, dolu olan sadece tek bir fincanın her seferinde de bulunmasına benzeyen bu olayda, yumurta hücresine yol gösteren ve onu her defasında başarıya ulaştıran bu ilim ve bu kudret, 
Rabbimizden başka kime ait olabilir? 
Kur’an’ın bu büyük biyoloji mucizesine dudak bükenin ağzı yamulmaz mı?
Evet, bu döllenme, o ilahi ilim ile meydana gelir ve karanlık bir tünelde döllenmenin ilk mucizesi başlar. 
Bu akıl almaz olay, anneden ve babadan gelen özelliklerin birleştirilip, hücre merkezinde yerleştirilmesi hadisesidir ve taklit edilmesi imkansız bir olaydır. 
Her türlü hücre faaliyetinden uzak olan fallop kanallarının rol oynaması da, bu mucizenin sadece ilahi kudret tarafından meydana getirildiğinin bir başka ispatıdır.
İşte ayette bildirilen üç ayrı karanlık bölgeden ilki, bu karanlık tüneldir. 
Yaradılışın hücre fazı, bu karanlık bölgede gelişir. 
Bu sırada meydana gelen hücre faaliyetlerinde, genetik şifrelerde santimetrenin on milyonda biri kadar bir yerleşme hatasının meydana gelmesi, ileri bölünmelerde karaciğeri kafatasına sokacak yanlışlıklara sebep olur.
Dna İleride sevimli bir bebek olarak dünyaya gelecek olan canlı, genetik şifrelerin ilk karanlık bölgedeki dizilmeleri tamamlandıktan sonra anne rahminin iç yüzüne aktarılır. 
Rahmin iç yüzündeki hücreler, minik tüycüklerle bir orman zeminini andırır ve yeni canlıyı hazır vaziyette bekler. 
Minik canlı bu karanlık ormana gelip yerleşince, bu defa doku safhası başlar. 
İşte Kur’an’ın Zümer Surenin 6. Ayetinde bildirilen bu farklı ikinci karanlık bölgede, ikinin katları şeklinde bölünen hücreler, çeşitli organlara ait dokuların temel yapısını hazırlamaktadırlar. 
Kemik, sinir, kas, iç ve dış deri dokuları, bu safhada bölünen hücrelerde yerini alır.
Kur’an, ceninin üç ayrı ve farklı karanlık bölgede meydana geldiğini açıklarken, bir yandan henüz öğrendiğimiz bu farklı karanlık bölgeleri tarif etmekte, bir yandan da farklı üç yaradılış safhasını açık açık bildirmektedir. 
Kas, sinir ve deri dokularının, bölünen hücrelerde yerlerini alması sırasında, olağanüstü bir hadise ile karşılaşılır. 
Doku fazında A bölgesindeki hücrelerde kas hücreleri meydana gelirken, B bölgesinde sinir ve C bölgesinde, iç deri hücreleri ortaya çıkmakladır.
Bu duruma göre mesela mide, kendisini meydana getirecek olan hücreleri nasıl toplayacaktır? 
Vücutta sadece tek bir organ olsa, belki bir formül bulunacaktır. 
Fakat yüzlerce organın kendilerine ait hücreleri tek tek toplaması nasıl mümkün olacaktır?.. 
İşte burada akıl almaz bir geometrik dönüş olur. 
Bu dönüş, her noktasında ve her istikamette 360 derecelik bir mekan kavramında akıl almaz bir rotasyona geçer.
Adeta her bir noktasından ayrı hız ve açıda kıvrılır, ikinci safhanın sonu olan bu kıvrılmalar öyle muhteşem bir sanat içinde cereyan eder ki, sonunda her doku kendi hücreleriyle karşı karşıya gelir. 
Minik canlı, bu safhada henüz 1 cm. boyundadır. 
Bu sonsuz istikametlerde meydana gelen embriyo kıvrılışları, ilahi emrin raksı gibi büyük ve muhteşem bir dönüşümle tamamlanır. 
İşte bu raksın mükemmelliği sayesinde el, ayak, göz ve kulak gibi simetrik organlar, birbirinden en ufak bir farklılık dahi göstermeyecektir.
Peki, zerrelere hükmeden ve onlara yol gösteren ilahi kudretin bir salise dahi devreden çıkması halinde sonuç ne olacaktır? 
Cevap son derece kolaydır. Eğer doku fazında, mesela yan yana duran idrar salıcı hücrelerle, tükürük salan hücrelerin rotasyonu sırasında, bir angstromluk eksende sadece derecenin binde biri kadar bir hata olsaydı, O ilahi kudrete inanmayanların ağzından tükürük yerine idrar akardı. 
İşte İlahi hikmet Kur’an’da, “Allah’ın ilmi olmadan dişiler doğuramaz” buyurmakla, bu ince sırları bize ifade etmektedir. 
Zira bütün matematik, fizik ve biyolojik kanunlar bir araya gelse, bu san’at şaheserini meydana getiremeyecektir.
Organ safhası böylece başlarken, minik canlı etrafında bu kez bir kese ve sıvı meydana gelir. 
Yeni canlı, artık üçüncü karanlık bölgededir. 
Ve tıpkı bir denizin dibi gibi karanlık olan bu bölgede 40 hafta içinde tamamlanır. Gebelik süresi 9 ay on gün değil 40 haftadır. 40 hafta, yaklaşık 9 ay on gündür.
Bütün canlıların doğum müddeti, haftanın tam katlarıdır. 
Şimdi, başlangıçta belirttiğimiz ayetlerin azametine tekrar bakalım. 
“…Sizi de annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratışın ardından diğerine çevirerek yaratıyor. Rabbiniz olan Allah işte budur…” 
Zümer, 6
Birinci karanlık: Hücre fazı: Karanlık bir tünel olan fallopda.
İkinci karanlık: Doku fazı: Anne rahminin iç derisi içindeki karanlık bir ormanda.
Üçünçü karanlık: Organ fazı: Amnion suyu dediğimiz bir sıvı ile kaplı olan ve deniz dibini andıran bir bölgede.
Ve ayet ekliyor, “İşte ben Rabbiniz olan Allah’ım.” İkinci ayet ise: “Allah’ın izni olmadan hiçbir dişi, gebe kalamaz ve hiçbir gebe doğuramaz.” 
Yani: Yumurta hücresinin, 250 milyon sperm hücresi arasından sadece birinde yer alan eksik genetik bilgileri seçmesi ve sadece seçmekle de kalmayıp alması, kesinlikle mümkün değildir. 
Ancak bunu ilahi bir ilim ve bilgi sağlayabilir. 
Allah alimdir, tüm bilgilerin kaynağı, sahibi O’dur. 
İşte bu Kur’an mucizesi karşısında, bütün ilimler o güzel kelime-i şehadeti getirerek “Allah’ım senin ilmine ve yüceliğine şahitliğini her an görüyoruz” demekle mükelleftir.
Haluk Nurbaki / Zafer Dergisi
Kaynak : Risale Ajans

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...