İskilipli Atıf Hoca şapka takmadığı için asılmadı...
Atıf Hoca neden asıldı?
İskilipli Atıf Hoca şapka takmadığı için asılmadı.
Bunun sebebi...
İskilipli Atıf Hoca 1926 yılında İstiklal Mahkemeleri'nde
yargılanıp idam edildi. Cumhuriyet tarihinin en tartışmalı konularından
biri olan idamla ilgili Yaşar Nuri Öztürk, Yurt gazetesinde bir yazı
kaleme aldı. Öztürk, "İskilipli şapka takmadığı için değil vatana ihanet
ettiği için idam edildi" dedi.
İşte Yaşar Nuri'nin o yazısı..
HEDEF MUSTAFA KEMAL'İ LEKELEMEK
Cumhuriyet devri tarihimizin en büyük saptırma ve yalanlarına
âlet edilmiş isimlerinden biri de Âtıf Hoca diye bilinen İskilipli
Âtıf'tır. Bu zatın dirisinden İngilizlerle onlara destek veren Damat
Ferit ekipleri yararlanmıştı, şimdi de ölüsünden İngilizlerle Damat
Ferit yolundan giden başka bazı ekipler yararlanıyor. Hedef belli: Âtıf
Hoca'yı 'mazlum' göstererek onu asanları, özellikle Mustafa Kemal'i
lekelemek, itham etmek.
CUMHURİYET'E TOKAT ATILIYOR
Son günlerde, bu Damat Ferit damarı yeniden depreşmiş görünüyor.
Âtıf Hoca'nın itibarının (!) iadesinden söz ediliyor. Memleketi olan
Çorum'da adı parklara, hastanelere veriliyor. Cumhuriyet Parkı'nın adı
değiştirilip 'Âtıf Hoca Parkı' yapılıyor. (6 Mayıs 2012 tarihli
gazeteler) Yani, örtülü bir biçimde Cumhuriyet'e tokat atılıyor.
BU OYUN DEŞİFRE EDİLMELİ
Cehalet veya gaflet eseri oynanan bu oyunun deşifre edilmesi
gerekiyor. Biz bu oyunun veya cehaletin arka planını, baskı aşamasında
olan 'Kur'an Perspektifinden Kurtuluş Savaşı'na Bir Bakış' adlı
eserimizde, kaynakları ve belgeleriyle gösterdik. Bu sütunda, o eserdeki
açıklamaların kısa bir özetini vereceğiz.
Âtıf Hoca'nın idamına yol açtığı söylenen, gerçekte ise idama
mahkûmiyetle hiç alakası olmayan risalesi 'Frenk Mukallitliği ve Şapka',
dinî ve ilmî açıdan hatalarla dolu, İslam fıkıh ve tefsir kaynaklarının
temel kabullerine aykırılıklarla dikkat çeken, kişisel kin ve
saplantıların hükme esas alındığı, halkı sinsi ve maskeli bir biçimde
tahrik eden ve belli bir ekibi, cihat açılması gereken 'mürted-kâfirler'
olarak hedef gösteren bir kitapçık.
İSKİLİPLİ NEDEN NASILDI
Saltanat dincilerinin hemen hepsi bu soruyu "Şapka Risalesi'ni
yazdığı için" diye cevaplarlar. İşin aslının böyle olmadığını bildikleri
halde böyle söylerler; bir yalanı tekrar eder dururlar. Ve İskilipli'yi
'şehit' ilan ederler.
İskilipli 'şehit' ise Müdafaai Hukuk mücahitlerinin hiçbirisinin
şehit sayılmaması gerekir. Çünkü İskilipli, Müdafaai Hukuk mücadelesine
hainlik ettiği için asıldı. O halde, Müdafaai Hukuk mücahitleri şehit
ise İskilipli şehit olamaz.
DİYORLAR Kİ ŞAPKA KANUNU'NA MUHALEFETTEN ASILDI
İskilipli'nin anılan risalesi (Frenk Mukallitliği ve Şapka
Risalesi) şapka kanunundan bir buçuk yıl kadar önce yayınlanmıştı.
Siyaset dincilerinin açık iftiraları işte burada sergileniyor. Diyorlar
ki, "İskilipli Âtıf, ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı olarak Şapka
Kanunu'ndan bir buçuk yıl önce yazdığı bir risaleden ötürü suçlanıp
idam edildi."
Bu iddia, tarihî kayıtlara tamamen aykırı bir iftiradır.
İstiklal Mahkemesi zabıtları ortada. İskilipli'nin idam gerekçesi şapka
risalesi değildir, 'Türkiye Cumhuriyeti'nin Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nu
tamamen veya kısmen tağyir'dir.
RİSALEDEN DOLAYI İDAM EDİLDİ
Dinciler bunu zabıtlardan alarak kayda geçirirler, birkaç sayfa
sonra da fesat ağıtları yakmaya başlayarak meselenin esasını bilmeyen
halkı şöyle kandırırlar: "Âtıf Hoca, Şapka Kanunu'ndan iki yol önce
yazdığı bir risaleden dolayı idam edildi." Böylece İstiklal
Mahkeme-leri'ne ve tabiî ki Atatürk'e saldırmak isterler.
MİLLİ MÜCADELEYE KARŞI ÇIKMIŞ ZAT
Belgelere dayalı gerçek şudur: İsikilipli'nin Şapka
Risalesi'inden yargılandığı mahkeme Giresun İstiklal Mahkemesi'dir ve bu
yargılamanın tarihi 16-18 Aralık 1925'tir. İskilipli, bu yargılama
sonunda, Şapka Risalesi'nin, geçmiş bir tarihte yazıldığı ve binaenaleyh
buna dayanılarak yeni kanun muvacehesinde suçlama yapılamayacağı
gerekçesiyle beraat ettirilmiş ve mahkeme heyetiyle aynı gemide
İstanbul'a dönmüştür. Ne var ki, hayatı bir yığın kanunsuzluk içinde,
özellikle Millî Mücadele'ye karşı çıkışla geçmiş bu zât, başka suçları
tespit edildiğinden yeniden derdest edilip bu kez, Ankara İstiklal
Mahkemesi'ne sevk edilmiştir. Burada yargılanması 1926 yılı Ocak ayında
başlamış ve Şubat ayı başlarında suçu sabit görülerek Ceza Kanunu'nun
55. maddesine uygun şekilde mahkûm edilmiştir.
İdam hükmü, 'Türkiye Cumhuriyeti'nin Teşkilat-i Esasiye
Kanunu'nu tamamen veya kısmen tağyir gerekçesiyle verilmiştir.
İskilipli, aynı suçtan hüküm giyen Babaeski müftüsü Ali Rıza Efendi ile
birlikte 4 Şubat günü Ankara'da Meclis binası yakınlarındaki Karaoğlan
Çarşısı'nda asılmıştır.
BUNLAR HANGİ DİNİN ADAMLARI?
Aynı kararla aynı gün idam edilen Babaeski Müftüsü Ali Rıza ile
Âtıf Hoca'nın Millî Mücadele'de batı Anadolu'yu işgal etmiş olan Yunan
ordusuna direnilmemesi için faaliyet gösterdikleri mahkemece
belgelenmiştir. Müftü Ali Rıza'nın, Yunan işgaline karşı çıkanları
şikâyet ederek cezalandırdığı da belgelenmiştir. Bu müftü, Millî
Mücadele devam ederken vatana ihanet suçundan on yıl ceza yemiş, fakat
genel aftan yararlanarak kurtulmuştu. Hoca Âtıf ise başında bulunduğu
Teâlî-i İslam Cemiyeti'nin (ada bakın!) imkânlarını kullanarak İngiliz
ve Yunan işgallerine karşı çıkılmaması için çalışmış, bu yolda
hazırlattığı beyan-nameleri Türk köylerine dağıtmıştır. Mahkeme bunların
tümünü belgelemiş ve hükmünü buna göre vermiştir.
Adamın, 'Şapka Risalesi' dışında suçları varsa ve bunlardan mahkûm olmuşsa, mahkeme ne yapsın! Ve Şapka Risalesi ne yapsın...
Yaşar Nuri Öztürk