16 Mart 2012

SENDE GİT,SENDE UNUT KİMLER GİTMEDİ Kİ


Giden Sevgiliye Son Mektup
Seni ne çok sevdim ben. Ne çok gözyaşı döktüm senin için. Geceleri sen yatağında meleklerin kanatlarıyla uçarken ben penceremin önünde senin rüyana girmek için dua ederdim. Bir bakışına, bir dudak kıvrımında titreşen gülüşüne ulaşmak için dünyanın bütün çiçeklerini önüne sererdim.
Şiirler, şarkılar, sevgiler içimde tutuşan bir ateş, onun yangınında senin için kül kesildim. Ağır hastalar geceyi zor geçirir. Sabahı bekler kırgın yürekler, hasta umutlar, yalnız ruhlar. Yalnızdı gecelerim. Hastaydı gecelerim. Kan kaybından giden bir yaralı gibi umarsızdı gecelerim. Bir uçurumun kenarına beni taşıyan karabasandı gecelerim. Adına yalnızlık dedim. Sensizlik dedim.. Sen beni bilmedin, beni tanımadın, beni sevmedin.. Bu bir ölümdü, bu bir fermandı .. Bıçak kesmez artık beni, ip asmaz, çeküller yüreğimi taşımaz. Yaşamak mümkün değil, yalnızlık karanlık kapılarıyla üstüme kapandı. Amansız acılar içindeyim.
Ey Sevdiğim.. Ben seni ne çok sevdim. Dünya bildi, bir sen bilmedin. Yalnızlığın diğer adı aşka karşılık almamaktır. Kaçılamayacak kadar yakın, tutulamayacak kadar uzak bir yerdesin.. Benim aşkıma yalnızlık kucak açtı. Senin yokluğuna dokundum, içim yandı. Odamın çıldırtan sessizliğinde sana seslendim. Yankısı döndü dolaştı, senin kapıların bana kapalı. Kendi sesim yine bana ulaştı. Anladım ki beni hiç duymayacaksın.
Sana sitem edemem. Sana kırılamam. Bir tek dileğim var senden, son bir tek isteğim.

O da MUTLU OLMAN.
MUTLU OL SEVDİĞİM..
BİRİCİĞİM.. AŞKIM. NEREYE,
KİME GİDERSEN GİT YETER Kİ SEN MUTLU OL…

Sana hiçbir şey söylemek istemiyorum. Bütün sözcükler yetersiz.. Hiçbir şey yazmak istemiyorum. Engin denizlerde kulaç attığım, üstüme gökkuşağını kuşandığım bu aşk yalanmış. Şimdi karanlık sularda boğuluyorum. Gökyüzü kurşun gibi ağır. Ne yana dönsem yalan. Gülüşler yalan, vaatler yalan..İnsanlar yalan. Ben seni mi sevdim..Senin gözlerinle mi baktım dünyaya.. senin ellerinle mi çiçek derledim.. sevinçti, aşktı göğsüme bastım. Kocaman bir yalanı seninle mi yaşadım?
Gözlerine baktığım zaman cennet bahçesine geçerdim.. Bir aldatmacaymış, kötü bir rüya.. Kötülüğün bile bir yüzü vardır, bir görünüşü.. ama en beteri buymuş.. bu aldatmaca. Bir masal olsaydın razıydım, bir şiir olsaydın, alır saklardım.Güzel bir yüz kalırdı senden geriye, hoş bir anı.. kimsenin dokunamıyacağı bir tarih. Ama hiçbir şey kalmadı.. Bir yokluğu varsaymışım. Bir HİÇ’e sarılmışım. Çölde serap bile değilsin. Serabın gizli ışığı vardır. Sen ışığı yutan karanlık.. bir kör kuyu.. Ben kör kuyularda kaynak suyu aramışım.
Nasıl olsa biterdi bu aşk. Ama unutulmaz bir hatıra, gençliğin en güzel anısı olarak kalsaydı.. Sen hiçbir şeyin değerini bilmedin. Kökün çürük, yaprağın kül, meyvan zehirmiş. Ben seni aşkın yerine koymuş aldanmışım. Kabahat sende değil, ben insan tanımamışım.
Sana karşı öfke duymuyorum, kırgın değilim, kızgın değilim.. Çünkü sen zaten yokmuşsun. Asıl kızılacak kişi benim.. Küçücük bir toz tanesini bir mücevher sanmışım. Senin ihanetin bana koymadı..Beni kahreden, beni yokeden, beni bin pişman eden tek şey.. bir aşk yaratmış tek başına yaşamışım. Sen zaten yokmuşsun ki.. senin neyine yanayım?
Sevgilim
Sen gideli kaç saat oldu ? Kaç gün geçti, kaç hafta..? Saymadım.. Bana yüzyıllar geçmiş gibi geliyor. Son anda sen giderken gözlerinin buğusunu bıraktın.. Şimdi sis içinde bütün dünya. Çiçekler gözyaşlarımı içti, sen onları kırağı sanırsın, çiy sanırsın.. oysa hepsi benim gözyaşlarımla ıslak..
Sevgilim özlüyorum seni.. Bir balta indirildi, içimden bir ağaç köküyle devrildi. Gözlerimden akan yaştan belli değil mi, içim kanıyor. Özlem bir bulut gibi sarıyor beni, kuşatıyor . Seni sevmek bir sonsuzluk gibi büyüyor içimde. Haftanın her gününe, geçen her saate senin adını verdim. Senin adınla başlıyor mevsimler, yıllar sen varsan içinde, geçerli…
Özlem bir yağmur gibi yağıyor üstüme. Damlalar yüreğime vuruyor. Gecenin karanlığında bir başınayım.Uykularım bölük pörçük. Bütün rüyalarımda sen.. gözlerim kapanır kapanmaz gözlerin yaklaşıyor. Sonra bir rüzgar alıp seni, benden uzaklara götürüyor.
Geceler boyu sabahlayıp uğruna, boşluğa düştüğüm sevdiğim, bir tanem, gözbebeğim.. Yüreğimden mühürlendim sana.. Şiirler havalanıyor kuşlar gibi, şarkılar ağlıyor yokluğuna.. Sevgilim hayatı sende buldum ben, tükenirsem sen tüketirsin beni.
Yoksun, gittin, tek başına koydun… Bu nasıl bir özlemdir, kendi gövdem ateşten bir gömlek.. yanıyorum..Yetti artık, yetiş n’olur dayanamıyorum.
Sana baktığım zaman gözlerim kamaşıyor. İnce bir rüzgar esiyor saçlarının arasından, bütün denizler deviniyor .. binlerce güneş parlıyor gözbebeklerinde.. senin ışığın öyle parlak ki gökyüzündeki utancından eriyor
Sana dokunduğum zaman sudan geçer gibi ellerim, senin beyazlığınla arınıyor. Yüreğimin içinden ırmaklar akıyor. Sana dokunduğum zaman nefes alamıyorum, soluğum kesiliyor.Sana dokunduğum zaman boyut değiştiriyorum.. bütün renkler yenileniyor.
Bir masanın başında oturuyorsun, elinde çay bardağı… Diyelim ki çay içiyorsun. Senin oturduğun masa birden anlam kazanıyor. Çay daha lezzetli, masa daha sevimli, bulunduğun oda huzur veriyor.
Sen yürüdüğün zaman bastığın kuru toprakta çimen bitiyor, çevrende güller açıyor. Kuşlar havalanıyor sevinçle mavi gökyüzüne. Senin el sürdüğün yerden bereket fışkırıyor.
Ah sevgilim.. yüreğimin ateşi, başımın dumanlı yüce dağı, dinim kadar imanım kadar güvendiğim ey güzel insan.. seni kimse benim gözlerimle görmüyor. Sana sıradan biriymişsin gibi, yüzüne bile bakmadan bir söz söylüyor, cevabındaki gizemi fark etmiyor. Seninle kurulan cennet umurlarında değil.. Ama senin yüzüne bakıyorlar, onlara gülümsüyorsun, sana uzanıyorlar ses etmiyorsun. Verdiğin nimetin farkında değiller. Ben sana niçin onlarla berabersin diye hesap sormuyorum. Ama onlar senin değerini bilmiyorlar.
Bunun adı kıskançlıksa evet.. Seni kıskanıyorum.. Ama bu, sana layık olmayanların vurdumduymazlığından kaynaklanıyor. Kimse seni bulunduğun yerden bir santim aşağıda göremez, görmemeli.. İşte o zaman çıldırıyorum. Sana uzanan elleri kırmak, sana bakan gözlere mil çekmek istiyorum.
Sen burada, benim dünyamda, teksin, ulaşılmazsın. Sana ulaştığını sanan herkese lanet ediyorum. Çünkü onlar seni benim gözümle seni görmüyorlar.

NASIL OLDU DA BIRAKABİLDİN BU YÜREĞİMİ

 

Gitti

Nasıl oldu da bırakabildin bu yüreğimi
Benim ölüme kadar sana verdiğim sevgimi
Neden böyle oldu
Susturdun sana aşığım diyen bu sesi

Düşünerek çıkamıyorum işin içinden
Yüreğimde bir yara kanayıp duruyor inceden
Hiç unutamam herhalde
Kurtulamam rüyalarıma giren o kara geceden

Bir zamanlar beni sevdiğini söyleyen
Benimle ağlayıp benimle gülen
Artık yokum diyordu
Ben onun için yaşarken

Bir yürek vardı onun için çarpan
Bir bebek onun sayesinde gülücükler saçan
Ve bir insan vardı
Desteğiyle bu dünyaya karşı duran

Şimdi ne sevgi kaldı ne de sevgili
Yürek paramparça sevemez oldu kimseyi
Gülen yüzlü bebek de bir hayal oldu şimdi
Dünyayı karşısına alan o kişi yok
Sevgisiz, umutsuz, yarınsız ve mutsuz ölüp gitti

GERÇEK OLAN PAYLAŞMAKTIR

  • 4 mart - 16 mart tarihleri arasında

  •  insanokur.org 'da

  •  yayımlanan yazılar ve tanıtılan kitaplar

  • ÇİN DE BULUNAN PİRAMİTLERİNİN SIRRI....

    ÇİN PİRAMİTLERİNİN SIRRI....

    Çin'de, Tarihten saklanan
    "Uygur (Türk)"lar
    tarafından yapılan piramitler.

    Mısır piramitlerinden yüzyıllar önce yapılan
    ve Mısır piramitlerinden daha yüksek
    ve büyük olan piramitleri yapan..


    Çin'de tarihten saklanan Uygur (Türk) Piramitleri

    Uygur bölgsinde bulunan piramitler
    mısır piramitlerinden yüksek ve büyük.

    Çin hükümeti buraya girişi tamamı ile yasaklamıştır.
    Çünkü bu piramitlerin içinde
    Proto-Türk (ilk yazılar) mevcuttur.

      

    Arkeologların dahi girişine kati surette izin verilmiyor.
    Eğer  Arkeologlara izin verilmiş olsa.
    Dünya tarihinin tekrar baştan yazılması gerekebilir.

    Bugün çin sınırları içerisinde yer alan XİAN şehrine 100 km uzaklıkta
    "GİNG LİNG SHAN""dağlarında inşa edilmiş
    çevresi irili ufaklı 100 adet piramitla beraber
    300 metre yüksekliğinde bir PİRAMİT bulunmaktadır.

    Beyaz Piramit'in ikinci dünya savaşı sırasında
    çin'e yardım malzemesi götüren
    bir C-54 uçağından çekilen fotoğrafı
    1957 yılında ilk kez""LİFE"" dergisinde yayınlanmıştır.

    Bu Piramitleri araştırmak üzere
    1994 yılında ŞENSİ bölgesinde
    bir araştırma gezisi yapan
    Alman Bilim adamı
    Hartwig Hausdof
    kendi kolleksiyonundan
    birkaç resmin halka açılmasına izin vermiştir.


    Hausdorf'a göre Piramitlerin yapım tarihi
    en az...M.Ö.2500'ler civarındadır.
    Bölge ÇİN tarafından
    yasak bölge ilan edilmiş olduğundan dolayı.
    Piramitler içerisinde bulunan MUMYALAR
    Mısır medeniyetinden çok ileri bir teknikle
    Mumyalanmış olan cesetler
    ve Ön Türkçe yazıtlar üzerinde
    araştırma yapılamamaktadır.
    Piramitlerin ebat, Orijinal şekil ve büyüklükleri.
    Dikkat çekmemesi açısından
    ÇİN Hükümeti tarafından
    Maksatlı olarak Tesviye ve Kamufle edilmiştir.

      

    Piramitlerin üst tarafları kesilmiş
    ve üstleri toprakla doldurulup,
    Kamuflaj amacıyla ağaçlandırılmıştır.  
       

    Bu olağanüstü keşif batılı bilim adamları tarafından
    ısrarla görmezlikten gelinmekte
    ve insanlığın bilgisinden daha uzun süre saklanması
    mümkün olmayan bu piramitleri
    başka bir uygarlığa mal etmeyi amaçlayan
    maksatlı çalışmalar yapılmaktadır    

    Avrupa'da ve Dünyanın başka bölgelerinde yıllardır okunamayan
    yazılar okunuyor ve Türkçe oldukları anlaşılıyor....
    Bizlere de düşen çok şey var...
    Her şeyi yabancılardan beklememek....
    İmkan ölçüsünde kendi geçmişimizi araştırmak
    ve soyumuzun kime dayandığını elbette bilmemiz gerekir
    kültür açısından da önemlidir.......

    BİLİYORMUSUN BİR TANEM..?

    DERİN DERİN SOLUYORUM SENİ GECELERE


    DERİN DERİN SOLUYORUM SENİ GECELERE

    Bu akşam yine garip bir hüzün çöktü üstüme
    Hücrem soğuk bir tek sen varsın düşlerimde
    Demir kapı yine kapandı ağır ağır üzerime
    Kelepçeler yine vuruldu kilit kilit yüreğime
    Derin derin soluyorum seni gecelerce
    Duvarlara kazıdım ismini her köşeye
    Dudakların şeker gibiydi
    Baldan öte baldan ziyade
    Pembe pembe yanakların
    Gülden öte gülden ziyade
    Sabret gönül sabret
    Sakın isyan etme
    Bir gün elbet bitecek bu çile
    İsyan etme
    Dört kitaptan başlayalım istersen gel söze
    Orda öyle bir isim var ki
    Kuldan öte kuldan ziyade
    O'nu düşün o'na sığın
    O senden öte benden ziyade
    Bir sabah elbet güneş de doğacak penceremde
    Ama bil ki ateşin hala yanacak yüreğimde
    Gözyaşlarım akıp gidecek
    Selden öte selden ziyade
    Bir canım var vereceğim
    Baldan öte baldan ziyade
    Sabret gönül sabret
    Sakın isyan etme
    Bir gün elbet bitecek bu çile
    İsyan etme
    Dört kitaptan başlayalım istersen gel söze
    Orda öyle bir isim var ki
    Kuldan öte kuldan ziyade
    O'nu düşün o'na sığın
    O senden öte benden ziyade
    Bir ben var ki benim içimde
    Benden öte benden ziyade
    Bir sen var ki senin içinde
    Senden öte senden ziyade
    Bir ben var ki benim içimde
    Benden öte benden ziyade
    Bir sen var ki senin içinde
    Senden öte senden ziyade
    Barış Manço

    BÜYÜK SEVDALARA VURGUNUM


    Büyük Sevdalara Vurgunum

    Kalbimin bir yanı katran kara eskinin hükmünü giymiş,
     bir yanı geleceğe bakar tozpembe.
    Büyük sevdaların hayali tüccarıyım ben.
    Gitmediğim, gezmediğim ülke kalmadı düşlerimde.
    Her şehirde başka bir aşka vuruldum.
    Kim bilir kaç kere geldi bu gönlüm dünyaya,
    kim bilir kaç kere böyle büyük aşklarla örselendi.
    Düş bahçelerinin avare kızıydım belki,
    belki sadece vurgun yemiştim aşkın okyanusunda.
    Büyük, çok büyük sevdalara takılı benim gözüm.
    O yüzden küçük aşklarla zaman kaybedemem.
    Yüreksizlerle, ümitsizlerle, küskünlerle uğraşamam.
    Hedefim belli, yolum belli, sadece büyük aşklara pervaneyim.
    Büyük aşklara büyük yürekler gerekir.
    İçinde onur, cesaret ve erdem taşıyan gönüllerle yaşanır sevda dediğin.
    Üç paralık sevişmelerin ardında heba edilmez aşk dediğin;
    sarsılmış ve küçülmüş insan parçacıklarının oyuncağı olan, aşk değildir!
    Ben büyük sevdalara vurgunum.
    Büyük dalgalar gibi haşmetli ve sarmalayan,
    okyanus kadar hırçın ve tutkulu,
    güneş gibi kavurarak yakan,
    çikolata kadar lezzetli sevdaların peşindeyim.
    İşim olmaz kendini ahmakça ortaya salan yüreklerle.
    Olgunlaşmamış ruhların işidir aşk pazarlığı,
    kendini hırpalar onlar, bana ne!
    Ben lezzetli, büyük sevdaların izindeyim.
    O yüzden yalnızlığımla barışığım,
    o yüzden her elini uzatana gidemem.
    Derdim başka, aklım başka benim.
    Yüreğimden daha büyük bir kalbe çarpmak peşindeyim.
    Büyük sevdalara vurgunum ben.
    İçinde aşk kadar şiddetli acı olan;
    kendinden üstün, kendinden büyük yüreklerin yaşadığı sevdalara vurgunum.
    O yüzden şimdi biraz yalnız ve yorgunum
    ama asla umutsuz değil…

    AŞK TÜKENİRMİ HASRET OLDUKÇA


    Aşk tükenirmi hasret oldukça..

    Her acıya bir hasret kalır binlerce hasret bırakır yarınlar. Büyüdükçe yaşarsın büyüdükçe anlarsın diyerek geçip gider alnımızda bu sevdalar. Oysa her yaşın kendine ait bir aşkı vardır elbet. Her aşkın kendine göre bir sahibi..

    En güzel şiirlerde en güzel duygularda çoğalabilmek gibi hayattır aslında kendi içinde debelenen her yüreğin yürekten sevdiği sevdalarına. Aşk kimi zaman bir umut kimi zaman bir hüzündür paylaşılanlara. Yaşamak dediğin nedirki dostum. Yaşanılmadan terkedilen her mekana..

    Yazıldıkça anlam bulan ve anlamında aşk kurgulayan her gözyaşına içinden her türlü saldırıyı makbul görür davranışların. Baba sevgisi anne sevgisi dahası sevdalının sevgisi. Alıpta götürür seni çok uzaklara bir an unutursun sende senden çoğalan yanlarıyla bütün aşklarını. Bir bakarsın bağıra çağıra koşandır yüzündeki tebessümlerin. Özlemek dersin özledim dersin. Sen hayatta yaşanan hiçbir şeye yetemezsin. Yetmezsin..

    Sonra geceleri yazılan her şiir bir hayaldir yüreğine. Yüreğinde kanat çırpan o binlerce minik gözlü kuşlara kelebeklere. Görürmü dersin hayat seni. Hayat seni sende umut kalarak bir daha yaşayabilirmi dersin. Ve yazılır ve okunur şiirler öyle değilmi ve sevilir yürekler sevindirilir sevilmeye muhtaç nice yüzler..

    Ben yazarım şiiri şiir kendi dönencesinden tutsak kalır sevdalarıma. Geceler o herkesin kendi gecesinden firar düşüncesi taşıyan geceler nasılda yağmurlar getirir rüyalarıma. Rüyalarımda çekip gider suskun dudaklarına özlem eken aşklarım. Hayat bulur kendi kefeninde..

    Belki alışmak zordur belki yaşamak aşkları. Tarifsiz literatür sapkını bütün zamanlarda anlatabilmek zordur yaşanılmamış çaresiz aşıkları. Hayatta kalan en uzun sevdayı bulup getirmek belki zordur belki hiç olmamış tarafından aşk alabilmek yüreğine aşk satabilmek zordur. Ama yaşanmasada hayal ederek yaşatmak aşkı çok kolaydır..

    Bu ülkenin şiire önem vermeyen insanlarının inadına bu ülkenin yüreğindeki milyonlarca sevdalısının hatırına aşk şiiri yazıpta okuyan bir yüreğin nasıl yitip gittiği zamanlarına hasret bilenmek uğruna hasret tüketip hasret büyütmek uğruna seveceğim seni ey aşk. Ki sen içimde ölüme kadar sınırsız bir yolculuk ki sen yaşattıklarınla hayatıma bir umutsun. Öyle kal içimizde ardımızdan gelenler sende anlam bulsun. Anlamın olsun mevsimi kalmayan gecelerde..

    MEVLANA VE AŞK

    Mevlâna ve Aşk

    Kelime olarak sarmaşık demektir aşk.
     Bir sarmaşık nasıl ki her yeri sarar,
    Aşkta her iki sevgiliyi sarar
    Bu sarış aşığın maşukla yok olmasıyla nihayet bulacaktır.
    Kişiyi hakikate erdirecektir
    Ve sevmenin ne olduğunu ögreticektir.
     “Aşk deliliktir biz delinin delisiyiz.” der
    ETME ŞİİRİ

    Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
    Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme
    Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
    Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme
    Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
    Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme
    Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
    Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme
    Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
    Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme
    Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
    Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme

    Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
    Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme
    Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
    Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme
    Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
    Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme
    Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
    O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme…
    Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
    Huzurumu bozuyorsun sen mahvediyorsun etme
    Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
    Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme
    İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
    Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme!!
    MEVLANA

    AŞKIN HALLERİ

    Aşkın Halleri

    Aşk, belki de insanoğlunun en çok peşinde koştuğu duygu. Ama aşktan aşka da fark var; kimi kısa zamanda başlayıp saman alevi gibi yaşanıp bitiyor, kimi uzun yıllar sürüp gidiyor.


    Tarih boyunca romancılar, şairler, düşünürler, sanatçılar aşktan ilham aldı. Aşk hakkında sayısız eser yaratıldı, yaratılmaya devam ediliyor. Ama aşk yalnızca sanatçıların konusu değil. Bilim insanları da son 50 yıldır sistematik şekilde aşkı inceliyor. Psikologlar, âşık olmanın insan duygu, düşünce ve davranışındaki etkilerini daha iyi anlamak için modeller geliştirirken; nörologlar, aşkın psikobiyolojik kökenini keşfetmek adına önemli deneyler yapıyor. Bilim, insanlarla hayvanları kıyaslayarak,’hangi organik süreçler aşkın doğasını idare ediyor’ sorusuna yanıt vermeye çalışıyor.

    “Artık günümüzde aşk bilimi üzerine kitaplar yazıyor, sempozyumlar düzenliyor hale geldik” diyen Psikolog Orhan Öztürk, aşkın 7 tipi olduğunu söylüyor. Öztürk, “Aşkın 7 hali”nin yüzlerce aşk kuramından yalnızca biri olduğunu da belirtiyor ve aşkın türleri hakkında şunları söylüyor:

    “Platonik aşklar, patolojik (hastalıklı) aşklar, karasevda gibi durumlar haricinde aşk, iki kişi arasında yaşanan ortak bir süreç. Aynı âşıklar gibi aşklar da doğuyor, büyüyor, şekil değiştiriyor ve ölüyor. Bu aşklarda üç farklı özellik ve bu özelliklerin birbiriyle ilişkisi 7 aşk tipini ortaya çıkarıyor. Bu üç özellik şöyle sıralanıyor: Yakınlık, Tutku ve Bağlılık. 7 aşk tipini daha iyi anlayabilmek için bu üç temel özelliğin daha detaylı bilinmesi gerekiyor.

    Yakınlık: Taraflar arasında kurulan karşılıklı duygusal bağ olarak ifade ediliyor. Yakınlık özelliği sayesinde ilişkide sıcaklık, samimiyet, duygusal destek, iletişim, anlayış, huzur, beraber geçirilen zamandan keyif alma durumları gelişiyor.

    Tutku: Tutku aşkın psikofizyolojik boyutu olarak tarif ediliyor. Heyecanlanma, sevgilinin yanında olunca soluğun kesilmesi, kalp çarpıntısı, genel bir uyarılmışlık hali, enerji artışı, erotizm, fiziksel çekicilik, dikkatin sevgiliye odaklanması ve takıntılı şekilde sevgiliyi düşünme gibi özelliklerle kendini belli ediyor.

    Bağlılık: Çiftler arasındaki karşılıklı bağımlılık, her şeye rağmen birlikte olmayı isteme, ortak bir hayat hedefi oluşturma ve sürdürme özelliği olarak açıklanıyor.

    Psikolog Orhan Öztürk'e göre, işte bu üç temel özellikten her birinin tek başına veya diğer özelliklerle birlikte bulunması durumlarında 7 farklı aşk tipi oluşuyor. Öztürk, aşkın hallerinin özelliklerini ise şöyle özetliyor:

    SADECE “BAĞLILIK” (BOŞ AŞK)
    Tutku ve yakınlığın olmadığı, sadece hayat birlikteliğinin olduğu beraberliklerdir. Bu durum özellikle görücü usulü ile evlenme ve beşik kertmeliğin yaygın oluğu toplumlarda (ve tabii ki ülkemizde) sıklıkla görülüyor. Bu tip 'boş aşk'lar ilerleyen dönemlerde diğer özelliklerin etkilenmesiyle şekil değiştirebiliyor; aynı şekilde dolu aşklar da zamanla tutku ve yakınlık boyutunu yitirip ‘boş aşk’a dönüşebiliyor.

    SADECE “TUTKU” (DELİ DOLU AŞK)
    Genelde çoğu aşığın ilk planda ve en heyecanlı hissettiği, cicim aylarının deli dolu yaşandığı, desteğini erotizm ve cinsellikten alan aşk. Yakınlık özelliği de geliştiğinde bu deli dolu aşklar romantik aşklara evrimleşiyor; aksi taktirde yakınlığın ve bağlılığın olmadığı durumlarda genellikle kısa sürüyor. Bu kişiler birkaç gün veya hafta evli kalıp hemen boşanma davası açabiliyor ya da 40'lı yaşlarında beşinci eşinden de ayrılabiliyorlar.

    SADECE “YAKINLIK” (ARKADAŞÇA AŞK)
    Yakınlık ve hoşlanma dışında tutku içermeyen, uzun süreli olmayan aşklar. Bu tip aşkta taraflar genellikle partnerlerine ilişkin cinsel çekim hissetmezler. Arkadaşça aşklarda kısa süreli iyi anlaşma, “kardeş gibi sevme”, geçici heves, bittiğinde hemen unutma ama hatırlandığında saygı duyma gibi hallere sıklıkla rastlanıyor.

    “YAKINLIK” VE “TUTKU” (ROMANTİK AŞK)
    Hem fiziksel çekimin hem de ruhani çekimin yoğun hissedildiği aşklar. Romantik aşklarda duygu yoğunluğu ve sevilen kişinin arzulanması ilişkinin dolu dolu hissedilmesine sebep oluyor. Geçmişteki unutulmayan aşk deneyimleri genellikle bu tip aşklardan kaynaklanıyor. Ancak ne fiziksel çekicilik ne de yakınlık hissi, ilişkinin kalıcı olması açısından tek başına yeterli olmuyor.

    “YAKINLIK” VE “BAĞLILIK” (DOSTLUĞUN PAYLAŞILDIĞI AŞK)
    Çiftlerin birbirine yoğun yakınlık hissettiği, saygı ve sevgi çerçevesi içinde her türlü duygusal ve düşünsel paylaşımın engellenmeden yaşandığı, ancak fiziksel çekimin olmadığı aşklar. Uzun yıllar evli kalıp hiç münakaşa etmeyen, dışarıdan bakıldığında resmiyet görünümünün belirleyici olduğu, dengeli ve tutarlı birliktelikler sıklıkla bu tip birlikteliklerde görülüyor. Zamanla arzu ve fiziksel çekimin azaldığını hisseden çiftler de dostluğun paylaşıldığı aşk evrenine geçiş yapabiliyor. Bu tip durumlarda sadakatsizliklere de sıklıkla rastlanıyor. “Eşimi çok seviyorum ama artık bir şey hissetmiyorum” veya “30 sene beraberlikten sonra artık çekim hissedemiyorum” tarzı ifadelerin bulunduğu bu aşklar kimi zaman aşırı kıskançlıklara da gebedir.

    “BAĞLILIK” VE “TUTKU” (ARZU DOLU AŞK
    Beraberliği ve evliliği uzun süre devam ettirmenin altındaki temel dürtünün 'arzu' olduğu aşklar. Yakınlık faktörünün olmaması bu tip ilişkilerde ihtilafların ve tartışmaların belirgin olmasına yol açıyor, çünkü taraflar genellikle anlayışsız, bencil, yapıcı iletişim becerilerinden yoksun ve sabırsız oluyorlar.

    “TUTKU”, “YAKINLIK” VE “BAĞLILIK” (EKSİKSİZ AŞK)
    Her üç boyutun da tamam olduğu, ideal aşklar. “Mükemmel çift, ruh ikizi, hayatımın aşkı” ve benzeri tanımlamaların yapılabilmesi için tutku, yakınlık ve bağlılık boyutlarının eksiksiz şekilde beraber bulunması zorunlu sayılıyor. Eksiksiz aşk, âşıklara müthiş bir ilişki deneyimi sunuyor. Eksiksiz aşkı elde etmenin zor, ancak devam ettirmen daha da zor olduğu biliniyor. İlişkiyi canlı tutmak için çaba sarf etmek, özverili olmak, etkili ve empatik iletişim sağlamak, sürprizlere açık olmak, cinsel açıdan aktif olmak, saygı ve anlayışı her şeyden üstün tutmak gerekiyor.

    AŞKTAN CANI YANANLARA ÖNERİLER



    Aşktan canı yananlara öneriler

    Aşktan canınız yandıysa ve bu acının hiç geçmeyeceğine inanıyorsanız; unutmanıza yardımcı öneriler...

    SİZ ÖNEMLİSİNİZ

    Bu cümleyi kullanmak birçoğunuza 'bencillik' gibi gelebilir. Pek çoğunuzda "Önce sevdiklerim" diyerek buna karşı çıkabilirsiniz. Çünkü sevdiğiniz insanlara sahip çıkmadığınızda, onlar için fedakarlıkta bulunmadığınızda kötü bir insan olacağınızı düşünüyorsunuz. Çocuğunuz,aileniz veya arkadaşlarınıza elbette yardımcı olmalısınız. Ancak unutmayın ki önce siz mutlu olmazsanız; başkalarını da istediğiniz gibi mutlu edemezsiniz!
    KAÇANI KOVALAMAYIN

    Hepiniz hayatınız boyunca birçok fırsatla karşılaşıyorsunuz. Bunların bazılarını görüp değerlendirebilirken, bazılarını ise çeşitli nedenlerden dolayı kaçırıyorsunuz. Fayda sağlayacak olan fırsatlara üzülmemek mümkün değil. Ancak kimileriniz kaçırdıkları fırsatları yıllarca unutamıyor ve kendine kızmaya devam ediyor. Sürekli kapanmış olan kapılara odaklanmayın.
    DANS EDEREK RAHATLAYIN

    Dans etmek hem eğlenmenin, hem de form tutmanın en iyi yolu. Çünkü yağ yakımını hızlandırıyor, kas kitlenizi artırıyor, sizi tepeden tırnağa forma sokuyor. En önemlisi de tüm bunları yaparken sizi çok eğlendiriyor. Çünkü dans sırasında vücudumuz mutluluk hormonu endorfin salgılıyor. Afro, salsa, hip-hop veya göbek dansından biri tam sizin için olabilir...
    MANTIKLI DÜŞÜNÜN

    Araştırmalar beyninizin sağ tarafının duygusal fonksiyonları yerine getirdiğini, sol tarafının ise mantıksal ve doğrusal çalıştığını, dolayısıyla matematiksel işlemler, analiz, konuşma gibi konularda işlev gördüğünü ortaya koymuş. Bu yüzden kalbinizin kırık olduğu, kendinizi duygusal olarak zayıf hissettiğiniz durumlarda, bulmaca çözerek daha mantıklı düşünebilirsiniz.
    CİDDİYE ALMAYIN

    Evrende başka bir benzeriniz yok ama yine de siz kendinizi çok fazla ciddiye almayın. Çünkü siz de etten kemikten bir insansınız ve bazen hatalar yapabilirsiniz. Başkaları gibi siz de kendi hatalarınızla dalga geçin ve mizahı kullanmaktan çekinmeyin.
    MEDİTASYON YAPIN

    Uzmanlar, her an karşılaşabileceğiniz temel sorunlarla başa çıkabilecek en rahatlatıcı yöntemin meditasyon olduğunu söylüyor. Meditasyon, zihninizin ve ruhunuzun derinliklerine inerek duygusal farkındalık yaratır. Böylece duygularınızın sesini çok daha net duyabilir, neyi istediğinizi veya istemediğinizi daha iyi anlarsınız. Ayrıca bağışıklık sisteminizi de güçlendiriyor.
    İŞ YERİNDE NEFES EGZERSİZİ

    Ne kadar yoğun olursanız olun iş yerinde nefes egzersizi yapmaya zaman ayırın. Bunun için koltuğunuza oturun. Sol elinizi karnınızın, sağ elinizi de göğsünüzün üzerine koyun. Burnunuzdan derin nefes alarak, diyaframınızı da kullanarak karın bölgenizin hareket etmesini sağlayın. Eğer göğsünüzün üzerindeki eliniz hareket ediyorsa bir daha deneyin. Doğru nefes; burundan sessiz ve derin alınandır. İçinizden üçe kadar sayarak ardından aldığınız nefesi yavaşça ağzınızdan geri verin. Bunu günde üç kez yaparak bedensel gerginliğinizi azaltabilirsiniz.
    TEŞEKKÜR EDİN

    Sevgi ve mutluluk paylaştıkça artan duygulardan... Bu nedenle annenize, babanıza, eşinize, arkadaşlarınıza ya da çocuklarınıza sık sık onları ne kadar çok sevdiğinizi söylemekten çekinmeyin. Teşekkür etmek de birçoğunuza zor geliyor. Ancak unutmayın ki mutlu olmak için çevrenizdekilere daha sık teşekkür etmelisiniz. Çünkü onların mutlu olduklarını gördükçe hem kendinizi daha iyi hissedersiniz, hem de ilişkinizi daha da geliştirirsiniz.
    VALİZLERİ ATIN

    Her insanın geçmişinde mutlu hatıraları olduğu gibi canını sıkan, anımsamak istemediği anıları da oluyor. Maalesef bazılarınız hoşlarına gitmeyen ve hatırlamak istemedikleri olayları tıpkı eski valizler gibi hiç bırakmadan ömürleri boyunca taşıyor. Bunun sonucunda da mutsuzluk ve sıkıntılar peşinizi bırakmıyor. Oysa bu valizleri taşımanıza gerek yok! Yaşamınızı sorgulayın ve bazı valizlerinizi çöpe atın!

    GERÇEK OLAN GERÇEKLERİ PAYLAŞMAKTIR


    Aslolan paylaşmaktır!
    www.cafrande.org

    Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...