Haşhaşiler
8. yüzyılda İsmaililiğin Nizarî kolundan çıkan bu topluluğun 15. yüzyıla dek faaliyetlerini sürdürdükleri sanılmaktadır.Kapalı bir topluluk olan haşhaşiler (suikastçiler) radikal bir din akımının takipçileri olarak ortaya çıktılar. Suikasti, Eyyubilere,Selçuklulara, Abbâsîlere, Tapınak Şövalyelerine ve Haçlılara karşı siyasi yaptırım aracı olarak kullandılar. Ayrıca üçüncü haçlı seferi sırasında haçlılara ve tapınak şövalyelerine de suikast yapmışlardır. Avrupa dillerine Haçlı Frankları tarafından taşınan assassin sözcüğünün kökeni haşhaşindir.
Kendilerine ed-da’va-t-ul-cedide (yeni dava, yeni öğreti) ya da fedaayiin (Arapça fedailer –bir amaç uğruna kendini feda etmeye hazır olan) derlerdi.Haşhaşiler haşhaşın etkisi ile yapamayacakları şey yoktu.Onlar üzerinde en büyük tesiri olan kişi ise şüphesis Hasan Sabbahtır.
Ölüm korkusu olmadan, sadece ve sadece aldıkları görev doğrultusunda kolaylıkla ölümü kabul edebilirlerdi.Haşhaş tesiri olmadanda bu suikastçi yapı 1090-1200′lü yıllara kadar bir çok devletin korkusu olmuşlardır.Hatta 1100 yıllarında “haşhaşinler istediği kapıdan, istediği zaman girebilir.Sen ya farkedersin(durum bu olduğunda muhtemelen kurban hayatını kaybetmiş olur.) ya farketmezsin(bu durumdada haşhaşiler seni gözlemliyordur.Çünkü haşhaşinler kurbanlarını öldürmeden zaaflarını öğrenirler.Tabi bu madde kurban mevki sahibi birisi ise geçerlidir.)
Haşhaşinler görüldüğü üzere katı kurallara sahip değillerdir. Sadece amaçları doğrultusunda ölümüde normal karşılamaları tüğleri ürpertir.Eğitimleri okadar zorlu değildir.Çok güçlüde sayılmazlardı.Hançer kullanmayı iyi bildikleri için, zehir kullanmaktan çekinmiyorlardı.
Bazı haşhaşiler kurbanını bir kaç ay boyunca yavaş yavaş zehirliyerek öldürdüğüde görülmüştür.Hatta bazen durum öyle bir hal alırki süikast için, gerekli bilgiyi alabilmek adına bir haşhaşin’nin 1 yıl boyunca keşiş yaptığıda görülmüştür.
Haşhaşinlere kolay ölüm yoktur çünkü onları en korkutucu kılan özelliklerden biri ise öldürdüğü kişi bir ‘lord’ bile olsa Hasan Sabbah onlara beklemelerini söylemişti.
Bunu söylemesinin sebebi korkusuz bir süikastçi ekibi olan birine kimsenin saldırmaya cesaret edemeyecek olduğunu düşünmesiydi.
Peki Hasan Sabbah bu suikastçileri neden kullanıyordu? En merak edilen konuda budur.Bir okadarda ilginçtir. Alamut Kalesi Hasan Sabbahın elindeyken, bir çok kez kuşatılmıştır….
Haşhaşinleri kullanmasının sebebi kuyruk acısı diyebiliriz.Yani selçuklulardan intikam almaktı.Bu intikam Tuğrul ve Çağrı beyler dönemine kadar uzanmaktaydı.Sizi ansiklobdik tanımlar yapıp sıkmakta istemem ama konuyu en iyi şekilde anlamanız adına bu çok iyi olucaktır.
“Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, 1055′te Bağdat’a girerek Abbasi Halifeliği’nin koruyucusu olup, bölgedeki Şiî Fatımî Devleti’nin nüfuzunu sona erdirdi.
Fatımîler, ordularıyla baş edemedikleri Selçuklular’ın hakim oldukları topraklarda propagandayla taraftar toplayarak güçlenmeye çalıştılar. Tarihin en acımasız ve dehşet saçan terör örgütünü kuran Hasan Sabbah, Fatımî hükümdarı Mustansır Billah’ın Horasan’daki temsilcisiydi. Hasan Sabah, yoğun bir propaganda faaliyeti sonucunda geniş bir taraftar kitlesi toplamıştı. Ancak Mustansır Billah’ın ölümünden sonra tahta istediği kişi geçmediği için Fatımîler’den ayrıldı.
Hasan Sabbah, 1090′da Alamut Kalesi’ni ele geçirerek adı terörle bir tutulacak Haşhaşî (Haşişî) örgütünü kurdu. Haşişî kelimesinin manası esrarkeş, esrar içen demekti. Sabbah, terörle dehşet yaratarak bölgede hakim olma yolunu seçmişti. Propagandanın işe yaramadığı yerde terör devreye giriyor ve yaratılan dehşetle Haşhaşîler’in nüfuz sahası genişliyordu.”
Yani Hasan Sabbah intikam ateşi ile doluydu ama tuğrul ve çağrı bey döneminde gücü çok azdı.1090 yılında haşhaşileri tesirine almaktaydı.Yani tuğrul bey bu dönemde yoktu.Vefat etmişti, ama Hasan Sabbah’ında durmaya niyeti yoktu.Çevreye korku salmak onun için cihan fethi yapmak gibiydi.
Hasan Sabbah bu güce ulaştığında Baş vezir Nizamülmülk ve Melikşah Selçukluyu yönetmekteydi.Hasan Sabbahın amacıda bunları öldürmekti.Alamut kalesini almasıyla başlar haşhaşi serüveni.Kaleyi aldıktan sonra surları güçlendirir ve kendisine gençlik yıllarında verilen haşhaşın etkisini unutmayan Hasan Sabbah bununla insanları kullanabileceğini anlar ve alamut’a Hindistandan haşhaş meyvesi getirtir.
Çok geçmeden alamut yakınlarındaki küçük kalelerde ele geçirilir.
Haşhaşiler kısa sürede güçlenirken Melikşah Nizamülmülk’ü büyük vezirlikten almış, sıradan bir vezir yapmıştır.Melikşah varis kim olacağına karar verirken, tarih 1092 yılına gelmiştir. O zamana kadar eğitilen fedailerden birisi olan İbn-i(Ebu) Tahir, Nizamülmülk savaş hazırlığı yaparken çadırına öğrenci kılığında girip onu öldürmüştür. Haşhaşiler’e (suikastçiler’e) yapılacak büyük sefer böylece başlamadan bitmiş olacaktır. Çok geçmeden yine Haşhaşiler tarafından Melikşah da öldürülmüş,Selçuklular’ın çöküşü hızlanmıştır. Daha sonra Sultan Sencer, Haşhaşiler’e (suikastçiler’e) bir saldırı yapmayı planladıysa da uyandığında yastığına saplanmış hançeri ve mektubu görünce vazgeçmiştir. Mektupta “İster bizimle ilgili planlarını gerçekleştir, ister bizi rahat bırak, yatak odana kendi evimmiş gibi girebiliyorsam arkanı sağlam tut. İbn-i(Ebu) Tahir”.
Yani Haşhaşiler; dönemi etkisi altına alan süikast toplumudur.