19 Ağustos 2014

İTİKAF

 
 
 
 
İTİKAF
Hudaibia:
“Ramazan ayının son on günü gelince, Rasûlullah (s.a) geceyi ibadetle ihya eder, ailesini uyandırır ve kulluğa çalışıp paçaları sıvardı”(Buhârî, Leyletü’l-kadr 5; Müslim, İtikâf 7; Ebû Dâvûd, Ramazan 1; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 17; İbn Mâce, Sıyâm 57).

“Nebî (s.a), vefat edinceye kadar ramazanın son on gününde itikâfa girmiştir. Vefatından sonra eşleri itikâfa girmeye devam ettiler”(Buhârî, İtikâf 1; Müslim, İtikâf 5; Ebû Dâvûd, Savm 77).

“Rasûlullah (s.a), ramazanda diğer aylardan daha fazla ibadete gayret ederdi. Ramazanın son on gününde de ramazanın öteki günlerinden daha fazla ibadet ederdi”(Müslim, İtikâf 8; Tirmizî, Savm 72; İbn Mâce, Sıyâm 57).

Ebû Hüreyre (r.a) diyor ki: “Nebî (s.a) her ramazan on gün itikâfa girerdi. Vefat ettiği senenin ramazanında yirmi gün itikâfa girdi”(Buhârî, İtikâf 17; Ebû Dâvûd, Savm 78; İbn Mâce, Sıyâm 58).

HAZRETİ MUHAMMED S.A.V.EFENDİMİZİN ÇOK EVLENME SEBEBLER




HAZRETİ MUHAMMED S.A.V.EFENDİMİZİN ÇOK EVLENME SEBEBLER
Hudaibia:
(Ali Bozkurt'un makalesi)

"Bu konuyu doğru bir şekilde ve yeterli olarak izah edebilmek için, aşağıdaki beş soruya sırasıyla cevap vermek gerekir:

I-Hz. Muhammed (s.a.v.)’in çok evlenme sebepleri neler değildir?

II-Hz. Muhammed (s.a.v.), yirmi beş yaşından elli yaşına kadar niçin tek hanımla evli kalmıştır?

III-Hz. Muhammed (s.a.v.), ömrünün son on yılında niçin çok evlenmiştir?

IV-Hz. Muhammed (s.a.v.)’in evliliklerinden her birinin fayda ve hikmetleri nelerdir?

V-Hz. Muhammed (s.a.v.), ömrü boyunca sınırsız evlenme yetkisine sahip olmuş mudur?

Şimdi sırasıyla bu beş sorunun cevabını vermeye çalışalım.

I-Hz. Muhammed (s.a.v.)’in çok evlenme sebepleri neler değildir?

Hz. Muhammed (s.a.v.)’in çok evlenme sebebi, kesinlikle dünya zevki değildir; bunun kabul edilmesi için şu delillerin sıralanması yeterli olacaktır:

*Mekke’nin en asil, en yakışıklı ve en güvenilir gençlerinden olan Hz. Muhammed (s.a.v.), isteseydi ilk evliliğini kendinden genç ve çok güzel olan bir hanımla yapabilirdi. Hâlbuki o, ilk evliliğini kendinden on beş yaş büyük olan ve daha önce başından iki evlilik geçen Hz. Hatice ile yapmıştır.

*Gene Hz. Muhammed (s.a.v.), İsteseydi yirmi beş yıl boyunca sadece Hz Hatice ile evli kalmaz, başka evlilikler de yapabilirdi; ancak o, ilk eşi vefat edinceye kadar başka biriyle evlenmemiş, elli yaşına kadar sadece Hz. Hatice ile evli kalmıştır.

*Hz. Peygamber, ilk eşi Hz. Hatice vefat ettikten sonra da hemen evlenmemiş, birkaç yıl bekâr kalmıştır. Eğer evliliklerinde dünya zevki düşüncesi olsaydı, yeniden evlenmek için birkaç yıl beklememesi gerekirdi.

*Hz. Peygamber, Hz. Hatice’nin vefatından birkaç yıl sonra kendisinden üç yaş büyük olan Hz. Sevde ile evlendi. Eğer Resulullah’ın evliliklerinde dünya zevki düşüncesi olsaydı, en azından ikinci evliliğini genç ve güzel bir kadın ile yapar, elli beş yaşındaki Hz. Sevde ile evlenmezdi.

*Hz. Muhammed (s.a.v.)’in, Hz.Aişe dışında evlendiği bütün kadınlar dul idi. Eğer Resulullah’ın çok evlenme sebepleri arasında dünya zevki bulunsaydı, evlendiği kadınlardan çoğunun dul olmaması gerekirdi.

*Hz. Muhammed (s.a.v.), Hz. Hatice dışında evlendiği on kadınla ve Mukavkıs tarafından hediye olarak gönderilen cariye Maria ile ömrünün son on yılında evlenmiştir. Eğer Resulullah’ın evliliklerinde dünya zevki isteği bulunsaydı, ömrünün son on yılında değil gençliğinde çok evlenirdi.

Görüldüğü gibi, hangi yönden bakarsak bakalım, Hz. Muhammed (SAV)’in çok evlenmesini dünya zevki ile izah etmek asla mümkün değildir.

II-Hz. Muhammed (s.a.v.), yirmi beş yaşından elli yaşına kadar niçin tek hanımla evli kalmıştır?

*Hz. Muhammed (s.a.v.)’in gençliğinde ve ilk orta yaşlılık döneminde, kendisinden on beş yaş büyük olan Hz. Hatice ile evli kalarak başka bir hanımla evlenmemesi, onun ileriki yıllarda ilahi hikmetlere binaen çok evlenmesinde dünya zevki gibi art niyet arayacak olanlara peşinen verilmiş, reddi kabil olmayan tokat gibi bir cevaptır.

*Hz. Muhammed, peygamberliğinin en zor yıllarını Hz. Hatice ile evli olarak geçirmiştir. Güngörmüş, zengin ve olgun bir kadın olan Hz. Hatice, bu zor yıllarda Hz. Muhammed (s.a.v.)’e hem feraset ve olgunluğuyla, hem de mal varlığıyla yardımcı olmuştur. Hz. Muhammed (s.a.v.), İlk vahyin gelişinden sonra, endişe içinde, Hıra mağarasından evine döndüğünde, Hz. Hatice’nin sergilediği olgunluk, bu evliliğin hikmetini anlatmaya yeter. Eğer o sırada Hz. Hatice’nin yerinde yeterli olguluğa sahip olmayan genç bir kadın bulunsaydı, Resulullah’ı bırakıp annesinin evine gitmesi işten bile değildi.

III-Hz. Muhammed (s.a.v.), ömrünün son on yılında niçin çok evlenmiştir?

Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ömrünün son on yılında yaptığı her evliliğin ayrı ayrı hikmet ve faydaları vardır. İşin bu yönünü dördüncü sorunun cevabında anlatmaya çalışacağım.

Resulullah’ın çok evlenmiş olmasının fayda ve hikmetlerinden bir kısmını toplu halde şu şekilde saymak mümkündür:

*Aile hukuku ve kadınların değişik halleri ile ilgili bütün ayrıntıların ortaya çıkıp cevaplandırılması için, Resulullah’ın çok evlenmesi bir ihtiyaçtı. Müslüman kadınlar, bir erkeğe sormaktan çekinecekleri değişik halleri konusunda, Hz. Peygamber’in hanımlarına müracaat ederek bilgi sahibi olmuşlardır. Bu açıdan Resulullah’ın her hanımı, bir başöğretmen görevi ifa etmiştir.

*Hz. Peygamber’in eşleri, herkesin şahit olamayacakları ortamlarda öğrendikleri söz ve uygulamaları (hadis ve sünnetleri) naklederek ashabı ve tabiini bilgilendirmişler böylece akait, fıkıh ve tefsir bilimlerinin gelişimine büyük katkılarda bulunmuşlardır. Bilindiği gibi Hz. Aişe (r.a.), 2100’den fazla hadis rivayet etmiş ve en çok hadis rivayet eden sahabeler (el-Müksirûn) arasında yer almıştır.

*Hz. Muhammed (s.a.v.), yaptığı evlilikler ile akrabalık bağları oluşturmuş, bu sayede İslam destekçilerinin çoğalmasına vesile olmuştur.

*Hz. Peygamber’in evlendiği bazı kadınların kabileleri meydana gelen akrabalık nedeniyle Müslüman olmuşlar böylece İslamiyet’in yayılması hız kazanmıştır.

*Dini açıdan zor durumda kalan bir hanım ile evlenerek hem onu içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtarmış, hem de bu konuda arkadaşlarına örnek olmuştur.

*Bir cariyeyi satın alıp azad ederek, sonrada satın alma bedelini mehir sayıp kadının kendi isteği ve Müslüman olma şartına bağlı olarak kendisiyle evlenmiş ve bu konuda da arkadaşlarına örnek olmuştur.

*Bir evliliği ile İslamiyet’e göre evlatlığın boşanmış hanımının gerçek oğlunun hanımı gibi sayılamayacağı kuralını yerleştirmeye vesile olmuştur.

Bu bölümde isim verilmeden genel anlamda nakledilen bazı hikmetler, dördüncü sorunun cevaplandırılası ile birlikte ismen anlatılacaktır.

IV-Hz. Muhammed (s.a.v.)’in evliliklerinden her birinin fayda ve hikmetleri nelerdir?

Hz. Muhammed (s.a.v.)’in her evliliği, ilahi kader boyutuyla, çeşitli hikmetlere mebnidir. Resulullah’ın evlendiği mü’minlerin anneleri olan zevcât-ı tahirât (temiz eşler) ve bu evliliklerle ilgili hikmetler hakkında şu açıklamaları yapabiliriz:

1.Hz. Hatice: Kureyş kabilesinden olup babası Huveylid, annesi Fatma’dır. Hicretten 68 yıl önce doğmuştur. Hz. Muhammed (s.a..) ile evlendiğinde kendisi kırk, Hz. Muhammed 25 yaşındaydı. Hz. Hatice hem çok zengindi, hem de yüksek bir ahlaka sahipti; bu özellikleriyle, Hz. Muhammed peygamber olduktan sonra, ona çok yardımcı olmuştur. İkinci sorunun cevabında anlatıldığı gibi bu evlilik büyük hikmetlere mebnidir. Hz. Peygamber, bu evlilik sayesinde hem risalet görevinin zor yıllarında eşinden maddi manevi çok yardım gömüş, hem de sonraki evliliklerinin yanlış yorumlanmasının önü kesilmiştir.

2.Hz. Sevde: Hz. Sevde validemizin kocası, Habeşistan’a hicretten sonra vefat etmiş ve kendisi kimsesiz kalmıştır. Hz. Sevde, Resulullah’ın eşi olma şerefine kavuşma dışında hiçbir istek taşımadan peygamberimizle evlenmeye talip olmuş ve bu isteğinin kabul edilmesi üzerine, elli beş yaşında iken evlenme akdi yapılmıştır. Hz. Peygamber bu evlilikle hem Hz. Sevde’yi içinde bulunduğu zor durumdan kurtarmış, hem de ikinci evliliğini de gene kendinden daha yaşlı bir kadınla yaptığı için, evliliklerinin yanlış yorumlanmasının önü bir kere daha kesilmiştir.

3.Hz. Aişe: Hz. Ebubekir’in kızı olan Hz. Aişe validemiz, Resulullah’ın evlendiği tek dul olmayan kadındır. Önceleri Cübeyr ile nişanlanmış, Cübeyr’in İslamiyet’i kabul etmemesi üzerine bu nişan bozulmuştur. Bu nişanın bozulması Hz. Ebubekir’i üzmüş, Hz. Peygamberin onunla evlenmeyi kabul etmesi, yaşanan üzüntüyü ziyadesiyle mutluluğa çevirmiştir. Hz. Aişe’nin dokuz veya on bir yaşında evlendiğine dair rivayetler şöhret bulmakla birlikte, onun 17–18 yaşlarında evlendiğine dair kuvvetli deliller vardır. Hz. Aişe, ablası Esma’dan on yaş küçüktür. Esma ise hicretin yapıldığı yıl 27 yaşındadır. Önce nişanlı olup bu nişanın bozulması da, onun evlenme yaşının dokuz veya on bir olamayacağını göstermektedir. Küçük yaşta evlenmesiyle ilgili rivayetlerin, ilk nişanlandığı tarih ile karıştırılmış olma ihtimali de vardır. Hesaplamalara göre Hz. Aişe risaletten üç yıl önce doğmuş ve 18 yaşından yedi ay aldığı sırada evlenmiştir. Dokuz yıl evli kalan Hz. Aişe, Hz. Peygamberden sonra 48 yıl daha yaşamış ve 74 yaşında vefat etmiştir. Hz. Aişe validemiz 2100’den fazla hadis rivayet ederek, çok hadis rivayet eden sahabeler (el-Müksirûn) arasında yer almıştır. Bu kadar çok hadis rivayet etmesinde zeki ve bilgili olmasının yanı sıra Resulullah’tan sonra uzun süre yaşamasının payı da vardır. Resulullah’ın Hz. Aişe ile genç yaşında evlenmesi ve onun Hz. Peygamberden sonra uzun süre yaşamaya devam etmesi, böylece hadislerin günümüze kadar ulaşmasında ciddi anlamda katkı sahibi olması ilahi bir hikmet olarak düşünülmelidir.

4.Hz. Hafsa: Hz. Ömer’in kızı olan Hz. Hafsa validemiz, kocası Huneys’in Bedir savaşından dönerken hastalanıp Medine’de vefat etmesi üzerine dul kalmıştı. Hz. Ömer, kızının evlenmesini arzu ediyordu. O günün geleneklerine göre, bir baba kızını evlendirmek istediğinde sevdiği ve güvendiği birine teklifte bulunurdu. Hz. Ömer kızı ile evlenmesi için önce Hz. Osman’a, daha sonra Hz. Ebubekir’e teklifte bulundu; ancak ikisi de mazeret bildirip bu teklifi kabul etmedi. Bu gelişmeler üzerine Hz. Ömer’in çok üzüldüğünü gören Resulullah, dul ve hasta bir kadın olan Hz. Hafsa ile evlenmeyi kabul ederek arkadaşı ve İslam Kahramanı olan Hz. Ömer’in üzüntüsünü sevince gark etti.

5.Hz. Zeynep Binti Huzeyme bin Haris: Kocası Bedir savaşında şehit olan Huzeyme kızı Zeynep Validemiz, Resulullah ile evlendiği zaman 60 yaşındaydı; evlendikten iki ay sonra vefat etmiştir. Bu evliliğin, kocasının şehit olması üzerine yalnız kalan yaşlı bir kadını koruma altına alma niyeti taşıdığı meydandadır.

6.Hz. Ümmü Seleme: Kocası Uhud savaşında şehit düşen Ümmü Seleme validemiz, dört çocuğuyla birlikte yalnız kalınca, Hz. Peygamber, onun çocuklarının bakımını da üstlenerek kendisiyle evlenmiştir. Resulullah’ın, dört çocuğu bulunan 60 yaşındaki bakıma muhtaç bir kadınla evlenmesinin hikmeti, başka bir izaha gerek kalmayacak şekilde açıktır.

7.Hz. Zeynep Binti Cahş: Hz. Peygamber’in halası Ümeyye’nin kızı olan Hz. Zeynep validemiz, önce Resulullah’ın evlatlığı Hz. Zeyd ile evlenmiş ve aralarındaki uyumsuzluk nedeniyle boşanmıştır. Arap geleneklerine göre evlatlığın boşanmış eşi, gerçek oğlun boşanmış eşi gibi kabul ediliyordu. Oysa İslamiyet hem evlat edinmeye son vermiş, hem de evlatlığın boşanmış eşinin gerçek oğlu gibi sayılma geleneğini ortadan kaldırmıştı. Ancak Araplar bu yeni hükmü kabul etmekte zorlanıyorlardı. Cenab- Hak, Hz. Zeynep’in Resulullah ile evlenmesini murat etti: “…Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlatlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.” (33.Ahzâb–37) Ayetten de anlaşıldığı gibi Resulullah, bu evliliğe istekli olmadığı halde, Allah’ın muradı bu şekilde tecelli etmiş ve yanlış bir gelenek Hz. Peygamberin yaşantısı ile sona erdirilmiştir. Bu evlilikteki hikmetlerden biri de, evliliklerde denklik (küfüv) prensibine riayet edilmesi gereğidir.

8.Hz Cüveyriye: Müreysi gazvesinde Müstalikoğullarından esir alınan 700 kadar esir arasında bulunan Hz. Cüveyriye, Resulullah’a müracaat ederek mükâtebe yoluyla kölelikten azad edilmek için yardım istedi. Hz. Peygamber, parasını ödeyerek onu esirlikten kurtardıktan sonra kendisiyle evlendi. Bu evlilikten sonra Müslümanlar, ellerinde bulunan bütün esirleri serbest bıraktılar, onlarda toptan İslamiyet’i seçtiler. Bu evlilik neticesinde hem barış sağlandı hem de İslamiyet kuvvet kazanmış oldu.

9.Hz. Ümmü Habibe: Ebu Sufyan’ın kızı olan Ümmü Habibe, kocası Abdullah bin Cahş ile birlikte Müslüman olarak Habeşistan’a göç etmiş; ancak kocası Habeşistan’da Hıristiyan olunca zor durumda kalmıştır. Bunun üzerine Hz. Peygamber Necaşi’ye elçi göndererek Ümmü Habibe’yi kendisine eş olarak istedi. Necaşi, bu isteği kabul etti. Hicri yedinci yılda gerçekleşen bu evlilik ile hem samimi bir Müslüman olan elli yaşındaki Ümmü Habibe zor durumdan kurtarılmış, hem de babası Ebu Sufyan’ın İslamiyet’e karşı olan düşmanlığı yumuşama ve yok olma sürecine girmiştir.

10.Hz. Safiye: Nadir oğullarının reisi Huyey bin Ahtab’ın kızı olan Hz. Safiye, Harun bin İmran’ın soyundandır. Hz. Peygamber, onu cariye olarak satın alıp azad ettikten sonra şöyle buyurdu: “İstersen serbestsin, mallarını al ve git, istersen sana evlenme teklif ediyorum, Müslüman ol ve yanımda kal.” Hz. Safiye ikinci teklifi kabul etti. Resulullah, onu cariyelik bedelini mehir sayarak kendisiyle evlendi. Bunun üzerine ashap, Hz. Safiye’nin akrabalarını serbest bıraktı ve onlar da Müslüman oldular. Bu evlilik ile hem birçok kişinin Müslüman olması sağlanmış, hem de bir cariyeyi satın alarak cariyelikten kurtardıktan sonra ödenen bedeli mehir sayma konusunda ashabına örnek olmuştur. Ayrıca Hz. Safiye’nin Yahudi asıllı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Hz. Peygamber’in insanlar arasında ırklarına göre bir ayrım yapmadığı açıkça görülmektedir.

11.Hz. Meymune: Hz. Peygamber’in evlendiği son kadın olan Hz Meymune, Hz. Abbas’ın baldızıdır. Hz. Meymune, Hz. Abbas aracılığıyla Resulullah’a evlilik teklifinde bulunmuş ve bu teklif kabul edilmiştir. Resulullah’ın Hz Meymune ile evlenmesi, Mekkelileri sevindirmiş ve Hz. Muhammed ile dostluklarının devam edebileceği fikrini canlandırmıştır.

Hz Peygamber, bu on bir kadın dışında, Mısır Mukavkısı’nın kendisine cariye olarak gönderdiği Hz. Maria ile de evlenmiş ve bu evlilikten oğlu İbrahim doğmuştur. Böylece Hz. Maria çocuk annesi (ümmü’l-veled) olarak hür statüsüne kavuşmuştur.

Görüldüğü gibi, Hz Muhammed (s.a.v.)’in evlilikleri, ilahi takdirin bir tezahürü olarak, nübüvvet görevinin tam anlamıyla ifa edilebilmesi için, yapılan evlilikledir; bu evliliklerden hiçbirini şahsi istek ve dünya zevki ile yorumlamak mümkün değildir.

V-Hz. Muhammed (s.a.v.), ömrü boyunca sınırsız evlenme yetkisine sahip olmuş mudur?

Bu konuda şu bilgilere sahip olmak gerekir:

Ahzâb suresinin 28. ve 29. ayetleri ile Resulullah’ın hanımlarının isterlerse ondan ayrılmaları değilse onunla birlikte kalmaları izni verilmiş; validelerimiz, Resulullah’a eş olarak kalmayı tercih etmişlerdir. Bunun ardından Hz. peygamber, eşlerinden vefat etmeyen dokuz tanesi ile evli iken nazil olan şu ayet ile bundan sonra yeni bir evlilik yapması yasaklanmıştır:

“Bundan sonra sana kadınlar helal olmaz; mülkiyetin altında bulunanlar dışında kadınlarını, güzellikleri hoşuna gitse bile başka eşlerle değiştirmen de helâl olmaz. Allah, her şeyi görüp gözetmektedir.” (33.Ahzâb52)

Hz. Peygamber’in hanımları, mü’minlerin anneleri sayılmışlar ve Resulullah’ın vefatından sonra da onun eşi olma şerefi ile yaşayıp toplumu aydınlatmaya devam etmişlerdir.

Son söz olarak şöyle diyebiliriz:


Hz. Peygamber’in yaptığı evlilikler, şartları ve hikmetleriyle birlikte göz önünde bulundurulduğunda, hiçbir yanlış anlamaya yer olmadığı bilakis Resulullah’ın bu evlilikleri yaparak fedakârlıkta bulunduğu açıkça görülmektedir."

Peygameberimizin sünnetleri

 
 
 
 
 
 
Peygameberimizin sünnetleri
 
apfel_fe:
Bir kimse Hz. Muhammed (S.A.V.)’e uymak, söz ve fiil gibi sünnetlerini işlemek, onun dediklerini yapmak ve yasakladıklarından kaçmak ve her halinde Hz. Muhammed (S.A.V.) ne yapıyorsa o şekilde hareket ediyorsa işte bu kişi gerçekten Hz. Muhammed (S.A.V.)’i seviyordur. Hz. Muhammed (S.A.V.)’in sünnetlerine uymayan kişinin ben Hz. Muhammed (S.A.V.)’i seviyorum demesi hakiki manadaki sevgi değildir. Eğer gerçekten sevseydi üzerinde Hz. Muhammed (S.A.V.)’in sünnetinden alamet olurdu.
   Allah (C.C.) buyurdu: “Ey Muhammed! De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizleri sevsin ve günahlarınızı bağışlasın Allah bağışlıyandır, merhamet edendir.” Bu ayeti kerimeden anlaşıldığına göre Allah’ın bizi sevmesi için yine Hz. Muhammed (S.A.V.)’in sünnetlerine uymamız gerekmektedir. Hz. Muhammed (S.A.V.) şöyle buyurdu: “Bir kimse ümmetim bozulduğu zamanlarda sünnetime sarılırsa yüz şehit sevabı alır”.Allah hepimizi sünneti seniyeye sarılanlardan eylesin.
  Sünnetler

-Sağ yanı üzerine kıbleye karşı yatmak.
-Misafir geldiği zaman yemek yedirmekte acele etmek.
-Ölünün techizinde acele etmek.
-Baliğ olan kızın evlendirilmesinde acele etmek.
-Müddeti geldiği zaman borcun ödenmesinde acele etmek.
-Günahları için tevbe etmede acele etmek.
-Hastayı ziyaret etmek.
-Hediye vermek.
-Misafirliğe giderken tatlı götürmek.
-Sabahın sünnetinin birinci rekatında “Kafirun” ve ikinci rekatında “İhlas” surelerini okumak ve bu iki rekatı sabahın ilk vaktinde evde kılmak.
-Doğan çocuklar için akika kurbanı kesmek.
-Üç parmakla yemek yemek.
-Hediyeyi kabul etmek.
-Zemzem suyunu ayakta içmek.
-Abdest  aldıktan  sonra ibrikten geri kalan suyu ayakta içmek. 
-Yemekten sonra parmakları yalamak. Önce orta parmağı sonra şehadet parmağını sonra da baş parmağı yalamak.
-Sakalın uzunluğunun bir kabza miktarı olması.
-Yatarken abdest alıp abdestli yatmak.
-Yatarken ve uyanıldığı zaman misvak kullanmak.
-Çocuğun doğumunun yedinci günü saçlarının kesilmesi ve bu günde ona isim verilmesi ve kesilen saçların ağırlığınca altın ve gümüş sadaka vermek.
-Kapların üstünü örtmek.
-Burundaki pisliği atarken soldan başlamak.
-Yatarken kapıyı kilitlemek ve ışığı söndürmek.
-Sakalı taramak.
-Evdeki boş su kaplarını doldurmak.
-Başkasının Kur’an okumasını dinlemek.
-Borçluya alacağı için müsaade göstermek.
-Alışverişte pazarlık yapmak.
-Namazda safları düzgün ve sımsıkı yapmak. 
-İftarda acele etmek.
-Öğle uykusu uyumak, gülsuyu kullanmak, koku sürmek.
-Mezarları ziyaret etmek.
-Kişinin vasiyetini yazarak yanında bulundurması.
-Evlenirken dindar kadınları seçmek.
-Dua ederken elleri kaldırmak, dua bitince de avuçlarını yüze sürmek.
-Hastaya şifa bulması için dua etmek.
-Cemaatle namaz kılmak.
-Sahur yemeği yemek.
-Abdestten sonra havlu gibi şeylerle kurulanmak.
-Aksıranın aksırma sonunda “Elhamdülillah” demesi ve yanında işiteninde “Yerhamuke Allah” demesi.
-Çocukları sevmek ve şefkat göstererek omuzda taşımak.
-Şefkat ve merhamet duyguları ile çocukları yanaklarından ve sair yerlerinden öpmek.
-Rüzgar estiği zaman dua etmek.
-İstişare etmek (bir işi yapıp yapmamak hususunda güvenilir kimseye başvurup ona danışmak).
-Muhayyer kılındığı (serbest kaldığı) iki iş arasında günah olmadıkca, bu iki işten en kolay olanını seçmek.
-Allah rızasını gözeterek mümin kardeşini ziyaret etmek.
-Yemek yenilen evde teberrüken namaz kılmak ve namaz sonunda ev sahiblerine dua etmek.
-Ziyarete gidilen bir arkadaşın evinde yemek yemek.
-Cuma ve bayram günlerinde, özel ziyaretcilerini kabulleri sırasında en temiz ve en güzel elbiseleri giymek.
-Kur’an’ı Kerim’i bakarak okumak.
-Çocuğu kucaklamak.
-Çocuğun başını okşamak.
-Çocuklara güzel isim vermek.
-Çocuklarla latife etmek.
-Vadedilen şeyi yerine getirmek.
-Baygın olan hastaları, şuurlarını kaybetmiş oldukları halde ziyarete gitmek.
-Yolda yürürken konuşmamak.
-Banyo ve tuvalete tükürmemek.
-Misvak kullanmak.
-Tuvalete girerken ve çıkarken dua okumak.
-Ayakkabılarımızı giyerken ters çevirip giymek.
-Ölünün karnı üzerine bir şey koymak. (Şişmesin diye)
-Ölüm sekeratında olan kimseye su vermek.
-Ölüm sekeratında olan kimsenin yanında Yasin okumak.
-Cuma günü Kehf suresini okumak.
-Cuma günü çok salavat getirmek.
-Bayram gecelerini ibadetle geçirmek.
-Bayram günü iyali (ailesi) üzere rızk ve elbise vesaire ile genişletmek.
-Kefen rengi beyaz olmak.
-Kabrin üzerine küçük taşları dizmek, başucuna yüksek taş dikilmesi, ayak ucuna bir taş dikmek, kabri yerden bir karış kadar yüksek yapmak.
-Ölü ehline taziyede bulunmak. Definden önce veya sonra.
-Oruçlu bir kişinin başka bir oruçluyu kendi ile beraber iftar ettirmesi.
-Yemeğe başlarken besmeleyi yükses sesle söylemek.
-Yemek esnasında haram olmayan bir şeyi konuşmak.
-Elden yere düşen lokmayı (pis olmazsa) yemek.
-Arkadaşlarıyla yemek yerken yemeği uzatmak. (Onlar doyana kadar.)     
-Güzel lokmaları arkadaşlarına vermek.
-Yemek sahibine dua etmek.
-Meyvenin çekirdeğini sol elle çıkarmak.
-Mezar başlarını okumamak.
-İbadet esnasında en güzel ve temiz elbiseyi giymek.
-Ezan okunduktan sonra ezan duasını okumak.
-Hergün yüz defa estağfirullah demek.
-Orucu hurma veya su ile açmak.
-Konuşurken göz bebeğinin içine bakarak konuşmak.
-Yemek yerken başkalarının yediğine bakmamak.
-Cuma günü beyaz elbise giymek.
-Gusul abdestinden sonra iki rekat namaz kılmak.
-İlk verilen sözün tutulması.
-Bayram namazına gitmeyi uzun yoldan, dönüşü kısa yoldan yapmak.
-Kişinin yemeği önünden yemesi.
-Bir meclise girerken ve ayrılırken selam vermek.
-Bir yere girmek için izin isteyen kimseye “sen kimsin” denildiği zaman bilinen ismini söylemek.
-Ehli ve yakınlarına hastanın halinden sorulması.
-Cenaze geçerken iyi kimse için ona dua etmek ve onu hayırla anmak.
-Kur’an’ı can kulağıyla dinleyip ayetlerin anlamlarını düşünmek.
-Cemaatle namaz kılarken saflardaki boş yerleri doldurmak.
-Safların sağ tarafında durmak.
-Bir topluluğa katılacak kişilerin yıkanması, güzel elbiseler giymesi ve koku sürünmesi.
-Sahuru imsaka yakın vakte kadar tehir etmek.
-İftarda acele etmek.
-Akşam namazını kılmakta acele etmek.
-Kıbleye karşı oturmak.
-Su isteyen kişi sudan başkasına verecekse sağ tarafından başlaması.
-Ezan okunurken hiçbir şey yapmadan oturmak.
-Hasta ve yaşlıları ziyaret etmek.
-Toplum içinde yanımızdaki ile fısıldaşmamak.
-Selam vermek.
-Yemeği iki öğün yapmak.
-Yolculuk esnasında konaklanan yerde iki rekat namaz kılmak.
-Zeytinyağı yemek.
-Eti ağıza yaklaştırıp dişleriyle kopararak yemek.
-Seferde yolculuk yaptığı arkadaşlarına hizmet etmek.
-Başka birinde selam getiren kişiye “Aleyke ve aleyhisselam” demek.
-Bıyıkları kısaltmak.
-Başı tarayıp temizlemek.
-Tırnak kesmek.
-Koltuk altlarını yolmak.
-Kasıkları tıraş etmek.
-Sünnet olmak.
-Herşeye besmele ile başlamak.
-Her gece göze sürme çekmek.
-Yolda giderken ayağımıza takılabilecek veya ona benzer şeyleri kenara çekmek.
-Ramazanda fazla cömertlik göstermek.
-Ramazanda Kur’an’ı Kerim’i hatim yapmak.
-Yemeği birarada yemek.
-Cuma günü tırnak kesmek.
-Tane tane konuşmak. Anlaşılmadığı mı üç sefer tekrarlamak.
-Kötülük edene iyilik etmek.
-Kapıya gelen çocuğa bir şey vermek.
-Bir toplulukta su dağıtırken bardak sağ elde ve sağ taraftan dolaştırmak.
 -Bir sıkıntı ile karşılaşıldığı zaman: “La havle vela kuvvete illa billah” demek.
-Sirke yemek.
apfel_fe:
-Bir adam oturmak istediği zaman ayakkabılarını çıkarıp sol tarafına bırakmak.
-Verilen yastığı, güzel kokuyu ve sütü reddetmemek.
-Davete icabet etmek.
-Sabah namazını sünnetini kıldıktan sonra sağ tarafına yatmak.
-Her Cuma sadaka vermek.
-Sofraya oturmadan ve kalkınca ellerimizi yıkamak.
-Soframızda yeşillik ve sirke bulundurmak.
-Tabağımızı sıyırmak.
-Sofradaki kırıntıyı sağ elimizin işaret parmağı ile toplamak.
-Sofraya iyice acıkmadan oturup doymadan kalkmak.
-Yemekte mideyi üçe bölüp, bir kısmını yemek, bir kısmını su ve üçte birini de nefes alması için bırakmak.
-Yemeğe tuz ile başlayıp tuz ile bitirmek.
-Misafirlikte kalma süresini üç gün yapmak.
-Seferde üç kişi olduğu zaman birisini reis seçmek.
-Yatarken hiçbir müslüman hakkında kin gütmemek.
-Suyu üç yudumda içmek.
-Sofraya büyüklerden önce oturmamak, aç gözlülük yapmamak.
-Bir şey yerken üç parmakla yemek.
-Herşeyi giyerken sağdan çıkarırken soldan çıkarmak.
-Kırk gün her sabah aç karnına, gün atlamadan siyah kuru üzüm yemek.
-Tuvalete veya banyoya sol ayakla girip sağ ayakla çıkmak.
-Evlerimize, camilerimize sağ ayağımızla girip sol ayağımızla çıkmak.
-Yüzme öğrenmek.
-İnsanları yüzüne karşı övmemek.
-Yemekten sonra tatlı yemek.
-Misafirlere hoşaf suyu ikram etmek.
-Arabaya binildiğinde üç kere “Elhamdulillah”, üç kere “Allahu Ekber”, bir kere “La ilahe illalah demek.”
-Kurban bayramında kemikleri kırmadan suya veya toprağa gömmek.
-Bir iş yaparken Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vessellem)’in nasıl bir iş yaptığını düşünerek yapmak.
-Yemekten sonra kürdan kullanmak.
-Süt içtikten sonra ağzı çalkalamak.
-Yemekten sonra ellerin aralarını ve ağızı yıkamak.
-Misafire sofraya gelmesi için üç defaya kadar ısrar etmek.
-Yemek yedirmek.
-Düğünün ilk gününde yemek vermek.
-Misafiri kapıya kadar uğurlamak.
-Cenaze evine üç gün yemek götürmek.
-Evlenmek.
-Karısıyla cima etmeden önce oynaşmak, konuşup şakalaşmak, elleşmek.
-Misafirliğe gittiğinde kapıyı üç kez çalmak.
-Önüne bakarak yürümek.
-Bağdaş kurarak oturmak.
-Edep yerlerine su serpmek.
-Tırnak altı kirlerini temizlemek.
-Güzel koku sürünmek.
-Misvak kullanmak.
-Önüne konan yemeği bitirmek.
-Küçük su döktüğü zaman kamışı üç kere (sıkıp süzmek).
-Seferden dönerken çoluk çocuğa hediye getirmek.
-Fareyi öldürmek.
-Musahafa etmek (tokalaşmak).
-Baştaki saçı tamamen tıraş etmek.
-Bir şeye şaşıp hayret edildiği vakit “sübhanallah” demek.
-Vedduha suresinden sonra tekbir getirmek. Bu sureden sonra Kur’an’ın sonuna kadar tekbir getirilir.
-Hayızlı kadınla yatmak, beraber yemek ve içmek.
-İnsanın önce Allah’a itaat ve ibadette kendi nefsi ile mücahede etmesi.
-Silah kullanmayı öğrenmek.
-Büyük bela, musibet ve dertleri güzel sabırla karşılamak.
-Uzun zaman sıhhat ve afiyette olmaktan dolayı üzülmek.
-Hastalık halinde yapmış olduğu günahlarına tevbe etmesi.
-Bir şeyi uğursuz görmemek.
-Hasta yoklamakta sünnet olan gün aşırı veya iki günde bir gitmektir.
-Hastadan dua istemek.
-Feryad ve şikayet etmeden hastanın hafif hafif inlemesi.
-Ölümü çok hatırlamak.
-Ölmekte olana şehadet kelimesini telkin etmek.
-Din kardeşinin veya başkasının ölüm haberini işitince “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” demek.
-Mümine isabet eden her bela ve musibet için  “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” demek.
-Çocuğun sağ kulağına Ali İmran suresinin 36.cı ayetini okumak.
-Kapların üstünü örtmek.
-Şalvar giymek.
-Yamalı ve sert kalın elbiseler giymek.
-Yün ve kıldan yapılan elbiseleri giymek.
-Yeşil giymek.
-Elbiseyi kirlenince yıkamak.
-Müslüman kardeşine ayakkabı veya mest bağışlamak.
-Gümüş yüzük ve akik taşından yüzük takmak.
-Saçı taramak.
-Kadınların kına yakması.
-Aynaya veya saf suya üstünü başını, şeklini düzeltmek için bakmak.
-Seferden gelenin boynuna sarılmak.
-Kur’an’ı Kerim okurken kalbden başka düşünceleri atıp ayeti kerimeleri düşünmek, manalarına vakıf olmaya çalışmak.
-Kur’an’ı Kerim’i okurken yavaş yavaş, tane tane okumak.
-Kur’an’ı Kerim’i okurken her ayette durmak, rahmet ayetlerinde Allah’dan istemek, azab ayetlerinde Allah’a sığınmak, celali ve kibriyası büyüklüğü zikredildiğinde tesbih etmek.
-Müminin evinde Kur’an’ı Kerim’den mümkün olduğu kadar okuyarak evinin nasibini vermesi.
-Kullandıktan sonra misvağı yıkamak.
-Ezanı sesin daha uzaklara gitmesi için yüksek yerde okumak.
-İnsanlarla iyi geçinmek.
apfel_fe:
-Kurbanını kişinin kendisi kesmesi.
-Arpa ekmeği yemek.
-Yemeğe doğru biraz eğilmek.
-Herhangi bir şeyi sağ elle verip sağ elle almak.
-İnsanlara temiz ve güzel görünmek.
-Üzümü ekmek ile yemek.
-Salatalığı tuzla yemek.
-Cevizi hurma ile yemek.
-Hadisi şerif ve Kur’an’ı Kerim ve mubah olan diğer şeyleri dinlemede sünnet olan, kişi anlayışını, aklını, zihnini toplayıp konuşanı, okuyanı ve hadis bildireni dikkatle dinlemek ve susmaktır.
-Kur’an’ı Kerim dinlemenin sünnetlerinden biri de azalarının sükutu, gözlerini yummak ve Kur’an’ı Kerim’den dinlediğini yapmaya azm etmek ve yerine getirmek.
-Asa (baston) taşımak.
 -Konuşan sözünü bitirmeden, dinlediği üzerinde konuşmamak ve sormamak sünnettir.
-Yatsıdan sonra dünya işlerinden konuşmamak da sünnettir.
-Gördüğü iyi rüyaları, bir alime ve nasihat ediciye anlatmak.
-Yolculuğa çıkanı geçirmek.
-Sefere çıkarken din kardeşleri ile vedalaşmak.
-Her yüksek yerde çok tekbir okumak, yani “Allahu Ekber kebiren” demek yolculuğun sünnetlerindendir.
-Yolculuktan gelenin çoluk çocuğuna, akrabasına yiyecek ve benzeri bir şey hediye getirmek.
-İnsanlara nasihat ve şefkat ile davranmak.
-İnsanların elinde olandan ümidini kesmek.
-Dinine, emanetine güvendiği, salah ve takvasını bildiği kimseler hariç başkaları ile dostluk etmemesi.
-Ziyaretine gelene ikram etmek. Altına minder koymak, hizmetine kalkmak.
-Din kardeşleri ile görüşmek için hazırlanmak onlar için süslenmek, en temiz ve güzel elbisesini giymek.
-Yanında bulunmayan din kardeşine hayır ve selametle dua etmek, uzakta ise mektup yazıp, ayrıldıktan sonraki durumunu, çoluk çocuğunun halini sormak.
-Misafirin elinden tutup, güler yüzle yüzüne bakarak evine sokmak.
-Ev sahibi misafirle beraber sofraya oturmuş ise önce kendisinin elini uzatıp yemeğe başlaması ve sonunda da herkesten sonra yemekten el çekmesi.
-Yemek yedikten sonra misafirin evsahibine “evinizde oruçlular iftar etsin, yemeğinizi iyi insanlar yesin, melekler sizi rahmetle ziyaret etsin” diye dua etmek.
-Komşuya ikram etmek.
-Evlenmek istediği kadını, kızı nikahdan önce görmek.
-Evlendiklerini duyurmak.
-Evlenen kişi veya vekilinin Allah’a hamdü sena, Resulüne salatu selam etmesi, Kur’an’ı Kerim okuması sünnettir. Sonra mehiri belirtip nikah kıyılır.
-Bereket için gelinin başına şeker veya badem serpilmesi ve hazır olanların bunları toplayıp almaları.
-Damadın ayaklarını yıkayıp suyunu bereket için odanın köşelerine serpmesi.
-Emri maruf ve nehi münkerde (iyiliği emredip kötülükten men etmede) önce kendinden başlamak.
-Ruhunu teslim ettiği zaman hemen yüzünü örtmek, gözlerini kapamak ve çenesini bağlamak.
-Cenazeyi en yakınının yıkaması.
-Cenaze sahibinin “La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim”i çok söylemesi.
-Cenaze namazı kılmaya gitmek.
-Cenazenin arkasından gitmek.
-Cenazeye götürmede acele etmek.
-Mevta defin edilmeden önce dönmemek.
-Definden önce cenazenin kabir üzerine konulduğu zaman oturmak.
-Cenazeyi kıbleye karşı çevirmek ve kabre koyanın “Bismillahi ve ala milleti resulullahi” demesi.
-Cenaze sahibinin birinci gece geçmeden elinden geldiğince bir şey tasadduk etmesi.
-Ölen müslümanları hep iyilikle anmak.
-Yemeği yerde yemek.
-Emanet olarak alınan şeylerin kırıldıkları veya yitirildikleri takdirde bedellerinin ödenmesi.
-Ramazanın son on gününde itikaf etmek.
-Üzümü ikişer ikişer yemek.
-Yatağın yumuşak olmaması.
-Taze hurmayı kuru hurma ile yemek sünnettir.
-Kuru üzümü yaş üzüm ile, taze cevizi ve bademi kuruları ile yemek sünnettir.
-Acıkınca yemek yemek, diz üzerine veya sağ ayağı dikip sol ayak üzerine oturmak, lokmaları küçük yapmak, kimsenin lokmasına bakmamak, doymadan kalkmak, bitiminde Allah’a hamd etmek yemeğin sünnetlerindendir.
 -Alimlerin ve adil hükümdarların elini öpmek sünnettir.

apfel_fe:
-Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) kamis dedikleri gömleği severdi.
-Çok düşünürler ve her rast geldiğine evvela selam verirlerdi.
-Yüzükleri gümüşten idi.
-Cemaatle bir yere giderken daima kendileri geride kalırdı.
-Her vakit için abdest alırdı.
-Ramazanın sonraki günlerinde ibadet için çok gayret sarfederdi.
-Bir şeyi alıp verirken sağ elle yapardı.
-Yerin üzerine otururlardı.
-Taranacağı vakitte saçını, kaşını, sakalını evvela sağ taraftan başlar sonra sol taraftan tararlardı.
-Her işlerinde evvela sağı yaparlar sonra da sol tarafını yaparlardı.
-Hacamat olurlardı. (Kan aldırırlardı.) Ekseriyetle bu kan aldırması başlarından yaptırırlardı.
-Bayram namazlarına giderken yürüyerek giderler, dönerken de başka yoldan dönerlerdi.
-Elbisesindeki yırtıkları dikerlerdi.
-Ayakkabılarını tamir ederlerdi.
-Davete icabet ederdi.
-Sarığı başlarına sararlardı.
-Kurbanlık koyunları kendi elleriyle keserdi.
-Yemeği yere kor orada yerdi.(Altına kasnak gibi bir şey koymazdı.)
-Eşeğe binerdi.
-Çocuklara selam verir, onların başlarını okşardı.
-Perşembe günleri sefere çıkmayı severdi.
-Suyu üç nefeste içerler evvelinde “Bismillah” derler sonunda “Elhamdülillah” derdi.
-Ehli beytinden birisinin yalan söylediğine muttali olursa artık onun yüzüne bakmazdı ta ki o tevbekar olup da “bir daha yapmayacağım” deyinceye kadar.
-Sarıklarını mübarek başlarına kendileri dolarlar, uçlarını da arkalarına omuzlarının arasına sarkıtırdı.
-Gözlerine sürme çekerdi. Bu sürmeyi gece vakti yatarken çekerdi. Çektikleri vakit de üç defa çekerdi.
-Yemek yerken önüne isabet eden yerden yerlerdi.
-Namaz kıldıktan sonra üç kere istiğfar ederdi.
-Abdest aldıktan sonra bir avuç su alırlar o aldıkları suyu avret yerlerine, ön taraflarına serpiştirirdi.
-Abdest alırken yüzüğünü oynatırdı.
-Abdest aldıktan sonra iki rekat mutlaka namaz kılardı.
-Kendilerini üzen bir şey olduğu vakit, hemen kalkar namaza dururdu.
-Dua ederken elin içini yüzüne doğru çevirirdi.
-Dua bitince ellerini yüzüne sürerdi.
-Yatarken misvak yanı başında olurdu. Gece uyandığı zaman ağzını misvaklardı. -
-Gece namaz kılarken evvela iki rekat hafif namaz kılar diğer kıldıkları namazları (iki rekat hafif kıldıktan sonraki kıldıkları gece namazlarını) uzun tutardı.
-Toplantı meclisinden dağılırken yirmi kere istiğfar ederdi.
-Seferden döndükleri vakit mescide gider iki rekat namaz kılar sonra evine giderdi.
-Gece gündüz daima Kuran okurdu. “Elese zalike bi kadirin ala en yühyiyel mevta?” Sure-i Kıyametin sonundaki bu ayeti okurken “Allah Teala ölüleri diriltmeye kadir değil mi?” deyince o zaman kendisi ona “bela” diye cevap verirdi.
-Vettini suresinde “Eleysallahu biahkemil hakimin?” “Ahkemil hakimin değil mi Allah?” ayetini okuyunca “bela” derdi.
-Ashabından bir zat Resulu Ekrem’le karşılaştı, ayağa kalktı ise Resulu Ekrem de onunla beraber ayakta dururdu. O gelen ayrılmadıkca Resulu Ekrem ondan ayrılmazdı.
-Kim olursa olsun küçük, büyük onun elini bırakmaz ta ki o bırakıncaya kadar.
-Ashabından birisiyle karşılaştı mı elini tutar musahafa eder ve sonra da onun için dua ederdi.
-Adamın ismini unuttuğu zaman, o adama “Ey Allah’ın kulunun oğlu” diye hitab ederdi.
-Yürürken sağa sola bakmazdı.
-Cuma günleri muhakkak gusül abdesti alırdı.
-Susması çok gülmesi az idi.
-Gayet az mizah, latife yapardı.
-Üzerine giydiği gömlek ayak topuk kemiğinin üstünde idi.
-Tarağı, makası, aynası, iğnesi daima yanlarında gezerdi.
-Bir cam bardağı vardı suyu ondan içerdi.
-Söz getirenlerin sözünü katiyyen dinlemezlerdi.
-Birinin diğeri için söylediği sözlere de hiç dikkat verip kulak asmazdı.
-Dayanarak yemek yemezdi.
-Konuştukları vakit muhakkak tebessümle, güler yüzle konuşurdu.
-Yatarken, kalkarken misvak kullanırdı.
-Sure-i Secde ve Tabareke’yi okumadan uyumazdı.
-Bir yere gittikleri vakitte orada iki rekat namaz kılmadan (gittiği evde iki rekat namaz kılardı) ayrılmazdı.
-İnsanın bazan kızgın vakitleri olur, meşgul vakitleri olur. O zaman karşısındakinin yüzüne bakmazlarmış ki “benim yüzümden onun içine bir soğukluk gelir” diyerek, onun yüzüne bakmazlarmış.
-Müslümanların zaiflerine gider ziyaret ederdi.
-Yedi şeyin gömülmesini emretmiştir: Saç, tırnak, kan, kadınların hayız şeyleri, dişler, pıhtılaşmış kan, -lohusaların çocuk doğurdukları vakitte atılan zarlar, parçalar.
-Hurma ile iftar ederdi o yoksa su ile iftar ederdi.
-En çok yedikleri şey arpa ekmeği idi.
-İdrarını çömelerek yapardı.
-Ayda bir kere umumi temizleme yapardı.
-Koltuk altları, edep yerlerindeki tüylerin giderilmesini ayda bir kere yapardı.
-Pazartesi Perşembe günü oruç tutardı.
-Aşure günü oruç tutardı.
-Yalnız muharremin 10.ncu günü değil 9.cu günü de ilave etmek, yahut 10.ncu ile 11.nci günü beraber tutmayı efdal bulmuşlardı.
-Her ayda bazan ilk üçünü bazan son üçünü bazan 13,14,15.nci (kameri ayın) tutmak suretiyle her aydan üç gün oruç tutardı.
-Hac ayının önceki dokuz gününü de oruç tutarmış.
-İftarı hurma ile yaptıktan sonra yemeğin sonunda yine hurma yerlerdi.
-Elmaya bakmak hoşlarına giderdi.
-Yeşilliklere, ormanlara, ağaçlara, meyvalara, akarsulara bakmak hoşlarına giderdi.
-Dua ederken üç defa söylerdi.
-Mesela “Ya Rab beni af et, Ya Rab beni af et, Ya Rab beni affet”.
-Kollar ve kolların kürek denilen kısımları hoşlarına gider, et alındığı vakitte oralardan alıp yerdi.
-Soğuk tatlıları sever, şerbetlerin soğuğunu severdi.
-Güzel kokuyu sever ve kokulanırdı.
-Düşmanla ancak güneş öğleyi geçtikten sonra ikindiye doğru karşılaşmayı severdi.
-Kendileri evlerimizdeki kapların kapalı olmasını tavsiye ediyorlar.
-Yemek kaplarının kapanması hoşuna giderdi.
-Üzüm salkımlarının evlerinde bulunmalarından memnun olurdu.
-Bakır kaplardan, ibrik gibi şeylerden abdest almak hoşuna giderdi.
-Koyunları kendisi sağardı.
-Cuma günü, Ramazan bayramı günü, Kurban bayramından önceki arefe günü guslederdi.
-Taharetlenirken üç kere yıkamayı adet haline getirmişti.
-Çirkin isimleri değiştirirdi.
-Kendi işlerini kendi yapardı.
-Cuma günü Cuma namazına gelmezden evvel, tırnaklarını keser, bıyıklarını kısaltırdı.
-Zikrullahı çokca yapardı.
-İri iri bağıra bağıra söylenen sözleri sevmezdi.
-Sesi kısa kısa, kimseyi taciz etmemek suretiyle alçak sesle konuşulmasını severdi.
-Sıcak yemeği hoş görmez, soğutun bunu derdi.
-Daima cemaat önde yürür kendisi arkada, yahut sağda veya solda yürürdü.

apfel_fe:
-Bazı insanlar lüzumu olmayan sorular sorduğunda bunu sevmezdi.
-Mescidde bazı insanlar şiddetli aksırır ondan hoşlanmazdı.
-Ayakkabının ne büyük ne de küçük olmasını isterdi, ayakkabının ayağa göre olmasını isterdi.
-Hayvanda, koyunlarda öd, sidiklik, zeker, hayalar, bez, kanı, böbrekler gibi şeylerin yenilmesini hoş görmezdi.
-Başlarına giydikleri şey (takke) beyaz Şam’da yapılmış bir baş giyeceği idi.
-Doğan çocuğun kulağına ihlas suresini okurdu.
-Miski bedenine ve başına sürer onun güzel koku olduğunu buyururdu.
-Yatağı hafif ve ince idi.
-Kokulardan amber de sürmüştür.
-Namaz kıldıktan sonra üç kere istiğfar ederdi.
-Namaz sırasında giydiği elbisenin düğmesi çözüktü.
-Sabah namazından sonra güneş çıkıncaya kadar uyumayı yasaklamıştır.
-Bir hastayı ziyaret ettiği zaman başucunda otururdu.
-Kendi eşyalarını bizzat kendileri taşırlardı.
-Müezzin Hayyeale’ssalah dediği vakit “La havle vela kuvvete illa billah” derdi.
-Tufanda bir meyva getirildiği zaman “Allah’ım! Şu şehrimizede bize bereket ver. Ölçeğimizde ve ölçümüzde bereket üstüne bereket ver” der sonra o meyvayı yanında bulunan çocukların en küçüğüne verirdi.
-Daima en yumuşak ve tatlı yolla ikaz ederler ve irşadda bulunurdu.
-İnsanlara karşı olduğu gibi hayvanlara karşı da merhametliydi.
-Başının sağ kısmını göstererek berbere saçlarını kesmesini söylerdi.
-Dünya zevklerinden uzak olarak her şeyin azı ve basiti ile yetinirdi.
-Sabah namazını kılınca orada güneş iyice doğup, aydınlanıncaya kadar bağdaş kurup otururdu.
-Hapşırdığı zaman elini veya elbisesinin ucunu ağzına götürerek sesini kısar veyahut ağzını yumardı.
-Sefer esnasında gece konakladığı vakit sağ tarafına yaslanır.
-Eğer sabaha az bir zaman kala konaklarsa dirseğini dikip başı avucunda olduğu halde yaslanırdı.
-Geceleyin yataklarına girdikleri zaman sağ elini yanağının altına koyar sonra şöyle buyururdu: “Allah’ım! Mübarek ismin bereketiyle yaşarım ve yine ismin bereketiyle öleceğim.
-” Uykudan uyandıkları zaman da “Ölüme benzer uyku ile bizi öldürdükten sonra yine hayata kavuşturan Allah’a hamdü senalar olsun, haşir onadır.” derdi.
-Vitir namazının birinci rekatında “Sebbihisme Rabbikel ala”, ikinci rekatında Kafirun, üçüncü rekatında ihlas suresini okurdu.
-Yatmadan önce oturarak iki rekat namaz kılar ve sonra yatardı. Birinci rekatta “İza Zülzile” ikinci rekatta “Elhakümü” veya Kafirun suresini okurdu.
-Günde yetmiş kere Allah’a tevbe ve istiğfar ederdi.
-Bazan dizleri üzerine çökerek, bazan iki ayakları üzerine ve bazan da sağ ayağını bükerek (sağ ayağını diker) sol ayağı üzerine otururdu.
-Hiçbir yemeği beğenmezlik etmezdi.
-Ramazan bayramında bayram namazına gitmeden önce birkaç hurma yerdi. (Bu hurmaların sayısı tek olurdu.)
-Kurban bayramında namazdan dönünceye kadar bir şey yememiş ancak kestiği kurban etinden yemişti.
-Yemek yerken birşeye dayanarak yemek yemez ve sofradan doymadan kalkardı.
-En çok okuduğu dua: “Allahümme Rabbena atina fiddünya haseneten ve fil ahireti haseneten ve kına azabennar” idi. -Özür dileyenlerin mazeretini kabul ederdi.
-Kadınlarla et doğrardı.
-Şakalaşır fakat şakasında da doğruyu söylerdi.
-Kendisine müracaat eden herkesin işine koşardı.
-Bir vakit yatacağı yeri ayıplamamıştır.
-Sokaklarda fazla dolaşmazdı.
-Besmele ile oturur ve besmele ile kalkardı.
-Herkese ayrı ayrı hal ve hatırını sorardı.
-Fazla ve lüzumsuz konuşmazdı.
-Her gece yatağına girdiği vakit avuçlarını toplar onlara üfürür ve İhlas, Felak ile Nas’ı okur sonra elleri ile başından ve yüzünden başlayarak yetişebildiği aşağı kısmına doğru vücudunu meshederdi.
-Bunu üç defa yapardı.
-Süt içer ve ağzını çalkalardı.
-Hurmayı salatalıkla yerdi.
-Karpuzla birlikte hurma yerdi.
-Kavunu taze hurma ile yerdi.
-Hurma ile tereyağını severdi.
-Balı severdi.
-Abdest bozmak istediği zaman oturmadan önce elbisesini kaldırmazdı.
-Vitir namazını bitirip selam verdiği vakit üç defa ve üçüncüsünde sesini yükselterek “Sübhanel melikil kuddus” derdi. -Cuma günü sabah namazında Secde suresini okurdu.
-Kendisine sevinç verici bir haber veyahud bir müjde gelince Allah’a şükretmek üzere secdeye kapanırdı.
-Çarşıya, pazara çıkar çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını satın alırdı.
-Kendisine verilen hediyeyi orada bulunanlarla paylaşır ve “hediye müşterektir” buyururdu.
-Evine girdiği zaman işe dişini misvaklamakla başlardı.
-Vaaz ve nasihatten sahabelerine bıkkınlık gelmesin diye hallerine bakıp ona göre gün ve saati kollardı.
-Kur’an’ı Kerim’i hatim ederken Nas suresini okuyunca Fatiha’dan başlar ve Bakara suresinin başından “Ve ulaike hümülmüflihun” ayetine kadar okuduktan sonra hatim yapar kalkardı.
-Ekmeği sağ eline karpuzu da sol eline alır bir ekmekten bir karpuzdan yerdi.
-Başkalarıyla yemek yediği zaman sofradan en son kalkardı.
-Müminin artığını yemesini severdi.
-Kabak tatlısı ve mercimek çorbasını çok severdi.
-Eline biraz arpa ekmeği alıp üzerine hurma koyup ekmek ile beraber hurmayı yerdi.
-Tatlı ve güzel kokulu hediyeler geldiğinde geri çevirmezdi.
-Tatlının tadına bakar ve güzel kokulu çiçek veya gülü koklardı.
-Hurmanın çekirdeğini şehadet parmağı ile orta parmağı arasına alıp atardı.
-İçecekler içinde en çok sevdiği soğuk şerbet idi.
-Sol eline üzüm salkımını alır sağ eliyle üzümü yerdi.
-Patlıcan yer ve faydalarını anlatırdı.
-Turp yerken sünnet olan  kişinin ilk ısırmasında Resulullah (S.A.V.)’i hatırlamasıdır.
-Yumurta yerdi ve severdi.
-Soğuk ve tatlı suyu severdi.
-Mesti siyahdı.
-Saçlarını gün aşırı tarardı.
-Saçlarını taramak için açarken Elem neşrahleke suresini okurdu.
-Abdestsiz durmazdı.
-Helvayı severdi.
-Sebze yemeklerini severdi.
-Kabak yemeğini severdi.
-Hiç kimse ile çekişmezdi.
-Bakmak istediği zaman bakacağı tarafa tamamiyle dönerek bakardı.
-Meclisinde bulunanlar bir şeye gülerse o da onlara uyarak gülerdi.
-Hiç bağırıp çağırmaz, kötü söz söylemezdi.
-Hiç kimseyi ayıplamazdı.
-Etrafına gelişi güzel bakmazdı.
-Lüzumsuz yere konuşmazdı.
-Dünya için, dünya işleri için kızmazdı.
-Bir şeye işaret edeceği vakit parmağı ile değil bütün eli ile işaret ederdi.
-Ev süpürürdü.
-Salatalığı taze hurma ve tuz ile yerdi.
-Meyvelerden en çok sevdiği yaş hurma, üzüm, kavun ve karpuz idi.
-Eti ısırarak yerdi.
-Semizotu severdi.
-Parmaklarını temizlemeden elini mendil ile silmezdi.
-İçtiği kaba nefes vermez, bardağı ağzından uzaklaştırdıktan sonra nefesini alırdı.
-Cübbe giyerdi.
-Canı fazla sıkıldığı zaman sık sık sakalını avuçlardı.
-Hoşa gitmeyen bir şeyi yüze vurmazdı.
-Çok cömert idi. Hele Ramazan ayında esen rüzgar gibi eline geçen her şeyi dağıtırdı.
-Kabile ve akrabasına çok ikramda bulunurdu.
-Kendisinden istenilen herşeyi verirdi.
-Cenazelere katılırdı.
-Elbisesini yamardı.
-Kim olursa olsun kendisini çağırana “buyurun” diye cevap verirdi.
-Adımlarını ağır ve çekinerek atar, yürürken sallanmaz ve adımlarını fazla açmazdı.
-Açlık ve susuzlukla nefisle mücadele edilmesini söylerdi.
-Tok karnına uyunmamasını ve faydasız işleri terketmemizi söylerdi.
-Sol eliyle sümkürürlerdi.
-Toprağın üstüne oturur altına kilim gibi şeyler sermezdi.
-İnekten olan yağı severdi.
-Post üzerinde namaz kılmayı severdi.
-En çok sevdiği renk yeşil idi.
-En çok nefret ettiği huy yalandı.
-En çok lezzet aldığı et koyunun ön kolları idi.
-İçecekler arasında en çok sevdiği şey: süt, bal şerbeti idi.
-Yattığı vakit Kafirun suresini okurdu.
Yeni elbise diktirdiği zaman onu Cuma günü giyerdi.
-Oturacağı zaman elleri ile elbisesini toplardı.
-Helaya gireceği zaman pabuçlarını giyer, başını örterdi.
-Duada (bir şeyi) istediği zaman, avuçlarınının içini kendine doğru çevirirdi; bir şeyden sığındığı vakitte avuç dışlarını kendine doğru çevirirdi.
-Bir yudum su ile dahi olsa iftar etmeden akşam namazını kılmazdı.
-Yürürken ardına bakmazdı.
-Kendisinden kötü söz duyacağı kimseye yaklaşmazdı.
-İnsana ait olan kan, diş, saç, tırnak gömülmesini emrederdi.
-Ani ölümden (Allah’a) sığınırdı, ölmeden önce hastalanmasını isterdi.
-Balı severdi.
-Yeşilliğe ve akan suya bakmaktan hoşlanırdı.
-Tesbihi parmaklarını sayarak yapardı.
-Kına kokusunu sevmezdi.
-Yemeğin buharı gitmeden yenmesini hoş karşılamazdı.
-Müezzin ezan okuduğunu duydumu müezzin sustuğu vakit onun söylediğini söylerdi.
-Aynayı, sürmeyi, tarağı, misvakı, gülyağı şişesini bıraktığı olmazdı, yanında taşırdı.
-Buyurdu ki: Vermürselati suresini okuyan “Fe bieyyi hadisin badehü yü’minun”a gelip erişince “Amenna billahi=Biz Allah’a iman ettik” deyin.
       

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...