17 Ekim 2014

YUNUS EMRE’NİN DÜNYASINDA İNSAN-ALLAH İLİŞKİSİ PDF E-KİTAP





YUNUS EMRE’NİN DÜNYASINDA 
İNSAN-ALLAH İLİŞKİSİ PDF E-KİTAP

İLMİHAL BİRİNCİ CİLT ---İLMİHAL İKİNCİ CİLT







İLMİHAL BİRİNCİ CİLT --İLMİHAL İKİNCİ CİLT

MAKALAT HACI BEKTAŞ VELİ MAKALAT PDF E-KİTAP 1





MAKALAT HACI BEKTAŞ VELİ MAKALAT PDF E-KİTAP 2







KİTAB VE SÜNNET'TEN İSLAMİ AKİDE






KİTAB VE SÜNNET'TEN İSLAMİ AKİDE
 

TEVHİD VE HALİS SELEFİ AKİDENİN BEYANI ŞEYH ABDULLAH BİN MUHAMMED BİN HUMEYD






TEVHİD VE HALİS SELEFİ AKİDENİN BEYANI 
ŞEYH ABDULLAH BİN MUHAMMED BİN HUMEYD 

SELEF VE EHLİ SÜNNET'TE İMAN SÖZ VE AMELDİR ARTAR VE EKSİLİR





SELEF VE EHLİ SÜNNET'TE İMAN
SÖZ VE AMELDİR ARTAR VE EKSİLİR
 

CEHENNEME GÖTÜREN AMELLER GÖRSEL VE SESLİ VİDEO





CEHENNEME GÖTÜREN AMELLER GÖRSEL VE SESLİ VİDEO

FEDEKARLIK




FEDEKARLIK
Fedakarlik Neden Önemlidir? 
 Fedakarlık iyiliğin temelini oluşturan güzel ahlak özelliklerindendir. İnsanın sahip olduğu, sevdiği, değer verdiği konularda hiç düşünmeden ve seve seve feragat edebilmesidir. İnandığı değerler ya da sevdiği insanlar uğruna gerektiğinde her türlü zorluk ve sıkıntıyı göze alabilmesi, bu konuda elinden gelenin en fazlasını yapabilecek şevk, azim ve iradeyi kendisinde bulabilmesidir. Kendi menfaatleriyle, inandığı değerler ya da sevdiği insanların menfaatleri arasında seçim yapması gerektiğinde kendi çıkarlarından vazgeçebilmesi, bu uğurda maddi-manevi her türlü özveride bulunabilmesidir. 

Böyle bir ahlakı herkes gösterse muhtaç durumda kimse kalmayacağı gibi birçok toplumsal sorun da temelden hallolacaktır. www.cozumturkislambirligi.com İman edenler hayatları boyunca karşılaştıkları tüm zorluk ve sıkıntılarda Allah’ın rızasını kazanmayı nefislerinin menfaatlerine tercih ederlerken, bir kısım insanlar bu ahlakı yaşamaktan şiddetle kaçınırlar. Kuran ahlakını bilen, başkalarına da bu ahlakı öğütleyip Müslümanlara destek olmanın önemini anlatan, hatta hayatta bundan başka amaçları olmadığını sık sık dile getiren bu insanlar zorluk anında bu sözlerini bir anda unutabilmektedirler. Hatta kimi zaman zorluklarla karşılaşmadan, sıkıntıya girme ihtimali oluştuğu anda dahi geri çekilebilmektedirler. 

 Kuşkusuz bunun en önemli sebeplerinden biri, dünya hayatına dair işlerin ve kişisel sorunların bu kimseleri oyalamasıdır. Bu kişiler tüm bunları Allah’ın rızasını kazanıp ahiret hayatlarını kurtarmaktan daha önemli görürler. İyi bir meslek edinmek, bir aile kurmak, geleceğe yönelik maddi ve manevi yatırımlarda bulunmak bu kimselerin asıl dikkatlerini verdikleri konular haline gelir ve onları Allah’ın rızasına göre yaşamaktan alıkoyar. Oysa Allah, dünya hayatı ile oyalananlardan olmamaları için bu insanları 

Kuran ayetleriyle şöyle uyarmıştır: 
 Ey iman edenler, ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi Allah’ı zikretmekten ‘tutkuya kaptırarak-alıkoymasın’; kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir. (Münafikun Suresi, 9) (Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah’ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten ‘tutkuya kaptırıp alıkoymaz’; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar. (Nur Suresi, 37) Ayetlerde bildirilen mallar ve çocuklar, Allah’ın insanlar için yaratmış olduğu nimetlerdir. Elbette insan iyi bir meslek edinmek, bir aile kurmak ya da ticaret gibi kazanç getirecek bir iş sahibi olabilmek için çaba harcayabilir. Ancak bunların hiçbiri, hiçbir zaman kişinin asıl yaşama amacı haline gelmemeli, ona Allah’ın zikrini, ahiret için çaba harcamayı, Allah’ın rızasını aramayı unutturmamalıdır. Aksine her biri Kuran ahlakını daha iyi yaşamasına, Allah’ın rızasını kazanabileceği daha çok imkan bulabilmesine vesile olmalıdır. 

 İnsan Nefsi Bencillik, Egoistlik Gibi Kötü Ahlak Özelliklerine Yatkındır Ama İman ile Hepsi Yok Olur İnsan nefsinde birçok kötülük vardır, bu kötülükler eğitilmediği sürece, bencilce duygular tüm ahlaka hakim olabilir. Böyle bir kişi ise genellikle herkesten çok, yalnızca kendisini düşünür. Kendisi için daima herşeyin en iyisini, en güzelini, en mükemmelini ister. Ona karşı herkesin olabildiğince anlayışlı ve özverili bir yaklaşım içerisinde olmasını bekler. Herhangi bir zorlukla karşılaştığında, çevresindeki insanların kendisi için her türlü risk ve sıkıntıyı göze almalarını; kendi menfaatlerinden ödün verme pahasına da olsa, ona destek olmalarını bekler. İçten içe hep isteklerinin olmasını, kendi rahatını ve konforunu sağlamak ister. 

Aksi bir durumda ise, -çıkarlarını korumak ve kendisine bir zarar gelmesini engellemek adına- değer verdiği pek çok şeyi gözden çıkarabilecek bir tavır gösterebilir. Allah Kuran’da insanın nefsinde var olan, tutku derecesindeki bencillik duygusunu şöyle bildirmiştir: Gerçekten, insan, ‘bencil ve haris’ olarak yaratıldı. Kendisine bir şer (kötülük) dokunduğu zaman feryadı basar. Ona bir hayır dokunduğunda engelleyici olur (veya cimrilik eder). (Mearic Suresi, 19-21) Nefsin bu zayıflığından kurtulmak, imanı kavramak ve Kuran ahlakını yaşamakla mümkün olur. Kuran’da bildirilen gerçekleri ve Allah’ın emrettiği ahlak anlayışını kavrayan bir kimse, hayatının her anında fedakarlık gösterebilecek bir ahlaka ulaşabilir. 

Çünkü Allah, “... Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.” (Teğabün Suresi, 16) ayetiyle dünyada ve ahirette insanları kurtuluşa yöneltecek olan tavrın, nefislerinin bu kötü özelliğinden sakınmak olduğunu bildirmiştir. www.hayirlardayarismak.imanisiteler.com Bencillik Dünyanın Çeşitli Yerlerinde Süregelen Çatışmaların Asıl Nedenidir Günümüzde yaşanan katliamlar vicdan sahibi her insanı harekete geçirecek boyutlardadır. Ancak buna rağmen kimi insanlar, böyle bir durum karşısında dahi duyarsız kalabilmekte, yaşananların kendilerini birinci dereceden ilgilendirmediğini düşünerek umursuz davranabilmektedirler. Bunun nedeni bu kimselerin Allah’ın rızasını gereği gibi gözetmemeleri, yine nefislerini memnun etme peşinde olmalarıdır. 

Bu düşünceyle hareket eden bir kişi yalnızca kendine yönelik olaylarla ilgilenir. Eğer yaşananlar, bu kişinin yakınında gerçekleşse belki daha duyarlı bir tavır gösterecektir. Ama yine de tüm kaygısı kendi menfaatleri çerçevesinde sınırlı kalacaktır. Örneğin ticaret yaptığı ülkede iç savaş çıktığını öğrendiğinde asıl kaygısı oradan kazanacağı paranın akıbetinin ne olacağıdır. O ülkede katledilen insanları, zulme uğrayarak öldürülen çocukları, insanların yaşadıkları korku ve sıkıntıları ise gereği gibi düşünmeyecektir. Din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’’ sözüyle ifade edilen çarpık ahlak anlayışı, bencil kimselerin tavırlarını yönlendiren ana mantıktır. 

Oysa böyle bir durumda, vicdanı duyarsızlaşan bu kişinin, yalnızca birkaç dakika için bile olsa kendisini bu insanların yerine koyması vicdanını açması için yeterlidir. Suçsuz insanların acımasızca katledildikleri, açlıktan ve dayanılmaz bir yoksulluktan dolayı zavallı insanların zorlukla ayakta durabildikleri bir ortamda kendisi de yaşam mücadelesi veriyor olsa, aynı umursuzluğu ve bencilliği gösteremeyeceği açıktır. 

 Oysa, dünyanın dört bir yanında yaşanan bu sorunların asıl nedeninin insanların Kuran ahlakına uygun bir yaşam sürmemelerinden kaynaklandığını bilen bir mümin, bu ahlakın insanlara tebliğ edilmesini kendi vicdani sorumluluğu olarak algılamalıdır. Ağırdan alarak, üşengeç davranarak, gereken çabayı göstermeyerek geçirdiği her vaktin, bu insanların yaşadığı acı ve sıkıntıların devam etmesine neden olacağını bilerek hareket etmelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in haber verdiği olayların yoğun şekilde yaşandığı bu dönemde, müminin üzerine düşen sorumluluk çok büyüktür. 

Anarşinin, kargaşanın ve zulmün sona erdirilmesi için insanları teşvik etmek, onlara doğru yolu göstermek, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, açlık ve sefalet içerisindeki muhtaç insanlara, kimsesiz çocuklara, yaşlılara yardım etmek müminlerin sorumluluğudur. Allah’ın rızasını kazanmayı hedefleyen bir kimse, sadece kendi ahlakını güzelleştirmekle ya da kendi sıkıntılarına çözüm bulmakla yetinmemeli, aynı zamanda çevresinde bulunan ihtiyaç içerisindeki kimselerin sorunlarının çözümünü de üstlenmelidir. 

Elbette ki bu durum, insanların sevdikleri şeylerden feragat etmelerini, kendi imkanlarından, rahatlarından fedakarlıkta bulunmalarını gerektirebilir. Ama Allah’ın rızasını kazanacağını ummak, samimi bir müminin tüm bu sorumlulukları en iyi şekilde üstlenmesi ve fedakarlığa talip olması için yeterli olmalıdır. Rabbimiz, “Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla” diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına mücadele etmiyorsunuz?” (Nisa Suresi, 75) ayetiyle müminleri ihtiyaç içindeki insanlara destek olmakla yükümlü kılmıştır. 

Elbette ki dünyanın çeşitli yerlerinde, insanların yaşadıkları bu sorunları çözüme kavuşturmak için çeşitli kurumlar çalışmaktadır. Ancak bu kuruluşlar ne kadar olumlu çalışmalarda bulunsalar da, sorunlara gerçek anlamda çözüm getirememekte, yüzeysel çözümlerle sınırlı kalmaktadırlar. Tüm insanlığı ilgilendiren günümüz olaylarında günlük, haftalık ya da aylık çözümler değil, kati ve kalıcı çözümlere ihtiyaç vardır. En kesin çözüm ise, tüm insanlar arasında güzel ahlakın hakim olmasıdır. Kuran ahlakı insanlara vicdanlı davranmayı, hoşgörülü ve barışçı olmayı, uzlaşmayı emreder. İnsanlar arasında adaletle hükmetmeyi, doğrudan yana olmayı, insanların haklarına el uzatmamayı gerektirir. 

Masum insanların, yaşlıların, kadınların, çocukların, yolda kalmışların, ihtiyaç içinde olanların haklarını korumayı emreder. Dolayısıyla Kuran ahlakı dünyadaki tüm adaletsizliklerin, terörün, kargaşanın, katliamların, yaşanan acı ve sefaletin kesin çözümüdür. Allah, “Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.” (Nahl Suresi, 97) ayetiyle bizlere bu sırrı haber vermiştir. Güzel bir hayat, gerçek huzur, güvenlik ve barış ancak İslam ahlakının tam anlamıyla yaşanmasıyla mümkün olabilir. 

Dolayısıyla insanların büyük çoğunluğunun bu gerçekleri kavradığı bir dünyada yeryüzündeki acılar, sıkıntılar, katliamlar, belalar, adaletsizlikler, yoksulluklar yok olacak, bunların yerine barış, huzur, zenginlik, ferahlık, bolluk ve bereket yerleşik kılınacaktır. Güzel ahlakın hakim olmasıyla birlikte, insanlar arasında adalet, hoşgörü, fedakarlık, şefkat, merhamet gibi özellikler yaygınlaşacak; kimse kimsenin hakkını yemeyecek, kendisi ihtiyaç içinde bile olsa yiyeceğini yoksula yedirecek, yardıma muhtaç insanların sorunlarını kendi sorunuymuş gibi sahiplenecek ve elinden gelen tüm imkanları başkalarının rahatı için seferber edecektir. 

Vicdanlı insanların sayısı arttıkça Allah’ın izniyle barış ve huzur dolu bir dünyaya bir adım daha yaklaşılmış olacaktır. Fedakarlık müminin hayatının tümüne hakim olan ve inancının gücünden kaynaklanan bir hayat şeklidir. Bu fedakarlık ruhu, kişinin çevresindeki her konuya karşı vicdani bir duyarlılık içerisinde olmasını gerektirir. Fedakarlık, insanın karşılaştığı toplumsal sorunlardan, dünyanın dört bir yanında zulüm ve eziyet gören, açlık çeken, ihtiyaç içerisindeki insanlara kadar olabilecek her konuda kendisini sorumlu hissetmesi ve tüm bunlara çözüm getirmeyi hedeflemesidir. www.Allahateslimolmak.imanisiteler.com

ENANİYET BÜYÜKLENMEK KİBİRLENMEK




 ENANİYET BÜYÜKLENMEK KİBİRLENMEK

Enaniyet; Kişinin kendisine müstakil bir benlik vermesi, hem kendi varlığını hem de etrafındakilerin varlığını Allah'tan bağımsız görmesi, davranışlarını, bakış açısını bu zihniyete göre düzenlemesi anlamına gelirenaniyet Bencillik anlamına gelen enaniyet kelimesi Arapça "ben" anlamına gelen ene kelimesinden yapılmış bir masdar isimdir. Enaniyet insanlarda farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Örneğin kibir bunlardan biridir. Bir insan kendisini dünyanın merkezi olarak görmeye başladığında, kısa sürede Allah'ın kendisine verdiği imkanlar ve özellikler doğrultusunda bir büyüklenme psikolojisi içine girer. Kur'an'da ve hadislerde enaniyyet kelimesi geçmez. Ancak günümüzde bir ahlak ve psikoloji terimi olarak kullanılan "insanın yalnız kendisiyle ilgilenmesi, herkesi ve her şeyi kendi çıkarı için kullanma isteği (egoizm)" ve "kendini üstün görme, kendini her şeyin amacı olarak kabul etme eğilimi (egosantrizm)" anlamındaki enaniyeti yeren pek çok ifade Kur'an'da ve hadislerde yer almaktadır. Enaniyetin, yani kendini üstün görmenin bir başka türü de gizli enaniyettir. Gizli enaniyete sahip kişiler, tavır olarak klasik enaniyetlilerden farklıdırlar. Aralarındaki en büyük fark, enaniyetli kişinin dışarıdan çok rahat fark edilebiliyor olması, fakat gizli enaniyete sahip olanların zaman zaman dışarıdan anlaşılmasının mümkün olmamasıdır.

Allah Enaniyet Yapan İnsanın Aklını Ve Güzelliğini Alır 
 Enaniyet niçin insanın aklını örter? 
 Aklı örtülen bir insanın ruh hali nasıldır? 
 Enaniyet fiziksel görünümde nasıl bir tahribat meydana getirir?

İnsan biraz düşünse, bu dünyaya kendi iradesiyle gelmediğini, ne kadar kalacağını bilmediğini, sahip olduğu fiziksel özelliklerin kendi seçimiyle kendisine verilmediğini rahatlıkla görür. Kendi bedeni de dahil olmak üzere sahip olduğu herşeyin geçici olduğunu ve sonunda yok olacağını anlar. Bütün bunlar bu kişinin tümüyle aciz olduğunun, hiçbir şeyin, hatta en çok sahiplendiği şeylerin bile gerçekte kendisine ait ve kendi kontrolü dahilinde olmadığının en açık delillerindendir. Biraz daha derin düşününce bu deliller çoğaltılıp çeşitlendirilebilir. 

Bu gerçekler karşısında insanın enaniyet yapmasının ne kadar küçük düşürücü, akıl dışı ve mantıksız bir tavır olacağı ortadadır. Fakat insanların çoğu bu kadar basit gerçekleri bile düşünemeyecek ya da unutacak bir bilinçsizlik içinde yaşamaktadırlar. İşte bu sebeptendir ki, günümüzde az veya çok, enaniyet yapmayan bir kimseye rastlamak oldukça zordur. Halbuki Allah’ın büyüklüğünü, herşeyi yoktan var ettiğini, insanlara sahip oldukları bütün imkan ve özellikleri verenin O olduğunu, dilediği anda hepsini geri alabileceğini, tüm canlıların ölümlü olduğunu, tek baki kalanın (varlığının sonu olmayan) da Allah olduğunu bilen ve sürekli bunun şuurunda olan bir insanın, kibirli ve azgın bir tavır içinde olması mümkün değildir. 

Ancak bunları kavrayamayan, eksikliklerini, acizliklerini ve ölümlü olduğunu unutan bir insan böyle bir şeye cüret edebilir. İşte bu mantık içinde olan kişinin aklı zamanla örtülür. 
 www.seytaninsistemi.imanisiteler.com
 Enaniyetli kişide konuşma bozukluğu dikkati çeker. Rahat, akıcı ve samimi konuşamaz. Bu tür insanlar akıllarını beğendikleri için, mantık örgüleri çok bozuk olur. Samimi ya da hikmetli konuşmak yerine, kusurlarını örtecek şekilde süslü ve güzel konuşma yapma, hatalarının ortaya çıkmasını engelleme ya da insanların hoşnutluğunu kazanma amacıyla konuşurlar. Bu yüzden de kurdukları her cümle hem akılsızca olur, hem de dürüst olmadıkları rahatça anlaşılır. Özellikle de nefisleri köşeye sıkıştığı zaman, yani hataları ortaya çıktığında veya hoşlanmadıkları bir hatırlatma yapıldığında bu sayılan özellikler çok daha yoğun olarak kendini gösterir. Hasta ve Bozuk Bir Ruh Haline Sahiptirler Normal bir insanın açık, dışa dönük, samimi ve ferah bir hali varken, bu kişilerde karanlık ve bozuk bir ruh hali vardır. 

Bir gurur ve aldanma içinde olan bu kişilerin iç dünyası, stresli, korkularla kaplı, ince hesapların yapıldığı, kafanın küçük küçük içten pazarlıklarla dolu olduğu, zifiri karanlık bir dünyadır. Böyle bir hal kişiyi yıpratır ve yaşlandırır; ruh sağlığını da fazlasıyla bozar. Ruhi açıdan diğer insanlardan zayıf olan bu kişiler, soğuk olurlar. Onlardan güzel bir mimik, sevgi alameti, takdir görmek veya teşvik edici bir söz duymak neredeyse mümkün değildir. Bulundukları ortamda gülmek, eğlenmek çok zordur. Özellikle erkeklerde ani saldırganlıklar, parlamalar çok yaygındır. Kadınlarda ise enaniyet, huzursuz ve gergin bir yapı ile kendini gösterir. Bundan dolayı bulundukları ortamda hava sürekli gergindir, en ufak bir konuyu bahane ederek problem çıkartabilirler. 

 www.yapilanlarinkarsiligi.imanisiteler.com 
 En Büyük Korkuları Hata Yapmaktır Büyüklük gururu içinde olan kişilerin bütün hareketleri ve düşünceleri, insanların gözünde değer kazanıp üstün olmaya göre ayarlıdır. Bu yüzden de hata yapmaktan çok korkarlar. Zira hata yapınca küçük düşeceklerini, insanların gözünde değer kaybedeceklerini düşünürler. Kendilerinden garip bir şekilde emindirler ama eminliklerinin yanında sürekli olarak hatalı bir tavırda bulunma ihtimalinin endişesini yaşarlar. Kendilerini her türlü hatadan soyutlamaya çalışırlar; hiçbir hatayı kendilerine yakıştırmaz ve kabul etmezler. Asla hata yapmayacaklarını düşünürler. Sürekli olarak her konuda kendilerini temize çıkarmaya çalışırlar. 

Bir ayette bu tür kimseler hakkında şöyle bildirilir: Kendilerini (övgüyle) temize çıkaranları görmedin mi? Hayır; Allah, dilediğini temizleyip yüceltir. Onlar, ‘bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar’ bile haksızlığa uğratılmazlar. (Nisa Suresi, 49) Öte yandan bu kişilerle aynı ortamı paylaşan diğer insanlar da, onların yanında hata yapmaktan çekinirler. Çünkü başkalarının hatalarını çok büyütür ve sık sık dile getirirler. Hata yapan kişilere karşı acımasız, alaycı ve küçümseyen bir tavır gösterirler. Çünkü diğer insanların hataları dışa vurulup, gündeme geldikçe kendi hatasızlıkları ortaya çıkacaktır. Bu tutumlarından dolayı da, kimse yanlarında rahat edemez; herkes onlarla beraber olmaktan huzursuzluk duyar. 

Bu tip kişiler etraflarında sürekli negatif bir hava oluştururlar. Enaniyetli insanlar bahsedilen nedenlerden ötürü hiçbir zaman samimiyeti tadamazlar. İnsanlara karşı hep uzak ve içten pazarlıklı davrandıkları için böyle bir zevkten mahrum kalırlar. Dolayısıyla hem kendileri kimseye samimiyet gösteremezler, hem de başkaları onlara samimi davranamaz. Çünkü her an samimi hareketleriyle, hatalarıyla, doğal eksiklikleriyle veya zevk ve eğlenceleri ile alay konusu olmaktan korkarlar. İşte bu kötü ahlakları, ellerindeki gücü veya serveti kaybettikleri anda yalnız kalmalarına sebep olur. Ancak unutmamak gerekir ki, kendilerini en kudretli zannettikleri zamanlarda bile, Kuran ahlakından uzak karakterleri sebebiyle manevi yönden yalnızdırlar. Kibirli bir kişi ile Allah’a teslimiyetli bir mümin kıyaslandığında, aralarında fiziksel ve ruhsal bir farklılık olduğu hemen göze çarpar. 

Özellikle yaş ilerledikçe söz konusu fark inkar edilemez hale gelir. Enaniyetli insan bu şekilde en büyük zararı kendine vermiş olur. Oysa müminler Allah’a teslim olmanın ve kadere inanmanın getirdiği ruh hali ile son derece neşeli, rahat ve huzurlu bir hayat sürerler. Doğal yaşlanma belirtileri elbette onlarda da görülür. Ama bu belirtiler enaniyetin getirdiği stresin ve karanlık ruh halinin etkisiyle meydana gelen çöküntüden çok farklıdır. Böylece müminler hem dünyada rahat ve kazanç içinde olurlar, hem de ahirette güzel bir hayat yaşarlar. Eleştiriye Tahammül Edemezler Eleştirilmek, kibirli ve gururlu insanların hiç hoşlanmadıkları bir durumdur. Kendilerine eleştiri yapıldığında ya da hataları söylendiğinde el ve yüz kaslarının gerildiği, mimiklerinin donuklaştığı görülür. 

Prestijlerini kaybetme endişesiyle sanki “dünya başlarına yıkılmış” gibi olurlar. Kendileri başkalarının hatalarını alaycı ve kibirli bir gözle değerlendirdiklerinden, başkalarının da kendilerine alaycı bakacağını, küçümseyeceğini düşünürler. Bir konuda eleştiri yapıldığında veya öğüt verildiğinde herkesin önünde küçük düştüklerine inanırlar. Böyle bir ruh hali yalnız manevi olarak değil, fiziksel olarak da etkilenmelerine sebep olur. Mimiklerinin doğallığı bozulur, ses tonlarında ani iniş çıkışlara rastlanır, doğal hallerinde bulunmayan “tikler” ortaya çıkar. Böylelikle maddi ve manevi yönden şiddetli bir sıkıntı ve kasılma hali yaşarlar. Bu hal içerisinde rahatlığı, huzuru bir türlü yakalayamazlar. 

 Herşeyden önce “en güzel”, “en akıllı”, “en kaliteli” olma gibi bir iddia ile yola çıkmışlardır. Bu da onları sürekli olarak sıkan, baskı altına alan bir konudur. Kendilerini bu derece üstün ve kusursuz gördükleri (daha doğrusu göstermeye çalıştıkları) için doğal olarak en ufak bir hatırlatma onları öfkeye kaptırabilir. Ancak, bu insanların unuttukları önemli bir nokta vardır: Kendilerini insanlara karşı hatasız, mükemmel göstermeye çalışabilirler. Bunda kimi zaman başarılı da olabilirler; etraflarındaki pek çok kişi onların gerçek manada kusursuz insanlar olduklarını düşünebilir. Ama ahiret günü yaptıkları tüm hatalar (ayırt edilmeksizin) tek tek karşılarına çıkacaktır. Çünkü “... onlar, Allah’ın gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı?” (Bakara Suresi, 77) ayetinde ifade edildiği gibi, nefislerine ilişkin her detayı üstün kudret sahibi Allah bilmektedir. Onlar ise, insanları aldatmaya çalışırlarken son derece akılsız duruma düşmüş, Rabbimiz’i ve hesap gününü unutarak yalnız kendilerini aldatmışlardır. 

www.munafikkarakteri.imanisiteler.com 
 Enaniyet, Kişinin Bedeninde Müthiş Bir Tahribat Oluşturur Enaniyet, bir kişinin sürekli olarak dış dünyaya karşı temkinli davranmasına sebep olduğundan insanda bir müddet sonra yoğun bir stres meydana getirir. Hata yapma, eleştiri alma, küçük düşme, prestij kaybetme, ön plana çıkma, üstün olma, enaniyetini yaptığı şeyleri kaybetme gibi kaygılar kişiyi çok yorar, sürekli dikkatli olmasını gerektirir. Bu da stresin meydana gelmesi için ideal bir ortam oluşturur. Dolayısıyla enaniyetli bir insanın yüz ifadesi ve hali, tevazulu, tevekküllü bir insanınkinden çok farklıdır. Stres içinde geçirdikleri hayatlarıyla enaniyetli kişiler, çevreye verdikleri zarardan çok daha fazlasını kendi bedenlerine verirler. Ama çoğunlukla bu durumun farkına varamazlar. Dışarıya karşı hep en iyi ve en üstün görünmek istedikleri için, kafalarında büyük bir baskı vardır. Bunun belirtilerini tüm vücutlarında görmek mümkün olur. Ruhlarındaki huzursuzluk, bedenlerinde çeşitli etkilerle ortaya çıkar. Örneğin saçları zor uzar, mat ve cansız olur. 

Ciltleri parlaklığını yitirmiştir, kuru ve yaşlanmaya müsaittir. Yaşlılık etkileri çok fazla görülür. Ani kırışmalar olabilir. Ağızda kuruluk olur. Fiziki anlamda gösterişli bir insan bile olsalar, dikkatli bakıldığında bedenlerinde bir iticilik göze çarpar. Gözlerinin canlılığı gitmiştir, bakışları donuk olur. Yüz kaslarının kasıldığı, doğal olmadığı çok rahat anlaşılır. Enaniyetin etkisiyle kadınların ciltlerinde anlaşılmayan bir şekilde erkeksileşme görülür; ciltleri kalınlaşır, tüylenir, damarları çıkar, ellerindeki kemikler belirginleşir. Yine ciltlerinde genel bir sararma hakim olur. Enaniyetli insan fiziki anlamda güzel ve gösterişli olsa bile, kibirden ve akıl eksikliğinden kaynaklanan bedeni bir “kavrukluk” hemen göze çarpar. 

Ancak bunun yanında samimi ve tevazulu bir mümin, orta bir güzellikte bile olsa imanın etkisiyle göze çok hoş ve heybetli gelir. Enaniyetin kişinin fizik görünümüne yaptığı bu etkiler, iç organlarında da hasara yol açar. Kibirden kaynaklanan yoğun stres, tıpkı içki, sigara gibi etkisini yavaş yavaş gösterir ve sonunda önemli problemlere yol açar. Stresin birçok hastalığa sebep olduğu, uzmanlar tarafından da hemfikir olunan bir gerçektir. En çok görülen sonucu, mide ve baş ağrıları şeklindedir. Diğer iç organlarda da bu ve benzeri birçok hasar meydana gelir. Elbette tüm bunlar bu kişilere dünya hayatında verilen belalardır. Bu kişilerin kendilerini düzeltmedikleri takdirde ahirette görecekleri karşılık ise çok daha büyük olacaktır.

YÜCE RABB'İM ADALETİ EMREDER GERÇEK ADALET ALLAH'IMIN ADALETİDİR


YÜCE RABB'İM ADALETİ EMREDER
GERÇEK ADALET ALLAH'IMIN ADALETİDİR

Gerçek adaleti Allah Kuran'da, “insanlar arasında hiçbir ayrım yapmadan adaletle hükmetmek, insanların hakkını korumak, zulme asla rıza göstermemek, zalime karşı mazlumdan yana tavır almak, ihtiyaç içinde olanlara yardım eli uzatmak” olarak emretmektedir. 

Bu adalet, bir karar vermek gerektiğinde her iki tarafın da hakkını korumayı, olayları çok yönlü değerlendirmeyi, ön yargısız düşünmeyi, tarafsızlığı, hakkaniyeti, dürüstlüğü, hoşgörüyü, merhameti ve şefkati gerektirir. Bunlardan birinin eksikliğinde, ya da birinin ağır basmasında gerçek adaleti uygulamak zorlaşır. Örneğin olayları itidalli değerlendiremeyen, heyecanına ve hislerine kapılan bir insan sağlıklı karar veremeyecek, bu duygularının etkisinde kalacaktır. 

 Oysa adaletle hükmeden bir kişi tüm kişisel duygu ve düşüncelerini bir tarafa bırakmayı, kendisinden yardım talep eden taraflara aynı şekilde hakkaniyetli davranmayı, her şart ve durumda doğrulardan yana olmayı, dürüstlükten ve doğruluktan asla taviz vermemeyi Kuran ahlakı ölçüsünde kendine yol edinmelidir. Kişi, öyle bir ahlaka sahip olmalıdır ki, kendi çıkarlarından önce karşı tarafı düşünmeli, kendisine bir zarar gelecek olsa dahi, hak karşı taraftan yanaysa, adil olabilmelidir. 

"Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır." (Maide Suresi, 8) ayetinde de bildirildiği gibi, Allah insanın tüm yaptıklarını bilmektedir. Allah'tan korkup sakınan ve ahiret gününde hesaba çekileceğini bilen kişi Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için adaletle hükmeder. 

Bilir ki, Allah tüm yapıp ettikleriyle, söylediği her sözle ve aklından geçen her düşünceyle onu ahiret gününde sorguya çekecek ve bunlarla eksiksiz şekilde karşılık görecektir. İşte bu nedenle de, insanın Allah'ın rızasını kazanması, cehennem azabından kurtulması ve Allah'ın sonsuz nimetlerine kavuşabilmesi için yapması gereken şey, Kuran ahlakını eksiksiz bir şekilde yaşamaktır. Bunun için her insanın, bu ahlaka ulaşmak için bireysel olarak çaba sarf etmesi, tüm bencil isteklerini ve kişisel menfaatlerini bir yana bırakıp, adaleti, merhameti, hoşgörüyü, şefkati ve barışı kendine yol edinmesi gerekir. 

Allah Kuran'da gerçek adaleti ayrıntılı olarak tarif etmekte, her türlü anlaşmazlığın adaleti ayakta tutmakla çözüleceğini bildirmektedir. Adil yöneticilerden ve adil insanlardan oluşan bir toplumda her türlü anlaşmazlığın kolaylıkla çözüleceği açıktır. Kuran'da adaletin eksiksiz olarak tarifi yapılmış, iman edenlere olaylar karşısındaki tutumları ve adaletin nasıl uygulanacağı bildirilmiştir. Bu, iman edenler için çok büyük bir kolaylık ve Allah'tan bir rahmettir. Bu nedenle de iman edenler hem Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak, hem de huzurlu, güvenli ve barış içinde bir hayat yaşayabilmek için insanlar arasında eksiksiz bir şekilde adaleti uygulamakla sorumludurlar.
www.Kurandaadalet.imanisiteler.com

İLLUMİNATİ ŞEYTANIN YÜZÜ VİDEOLARI Illuminati - Şeytan - Mason





İLLUMİNATİ ŞEYTANIN YÜZÜ VİDEOLARI
Illuminati - Şeytan - Mason

Individual Files

Movie FilesFlash Videoh.264Ogg Video
Şeytanın 2012 Planı 0144.2 MB  70.7 MB  52.4 MB  
şeytanın 2012 planı 0249.6 MB  72.6 MB  54.1 MB  
şeytanın 2012 planı 0358.4 MB  84.2 MB  62.7 MB  
şeytanın 2012 planı 0433.7 MB  46.5 MB  34.8 MB  
şeytanın 2012 planı 0534.6 MB  50.0 MB  37.7 MB  
şeytanın 2012 planı 0640.3 MB  60.1 MB  44.9 MB  
şeytanın 2012 planı 0741.9 MB  60.3 MB  45.0 MB  
şeytanın 2012 planı 0841.4 MB  59.9 MB  44.3 MB  
şeytanın 2012 planı 0941.8 MB  58.8 MB  43.5 MB  
şeytanın 2012 planı 1042.7 MB  56.3 MB  42.4 MB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 0124.0 MB  46.2 MB  34.4 MB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 0221.2 MB  40.8 MB  30.2 MB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 0327.6 MB  53.5 MB  39.4 MB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 0431.7 MB  61.4 MB  45.3 MB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 0530.1 MB  58.3 MB  42.8 MB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 0631.9 MB  61.5 MB  45.3 MB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 0731.8 MB  60.2 MB  44.4 MB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 0832.4 MB  61.3 MB  45.1 MB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 0929.8 MB  57.4 MB  42.3 MB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 1033.6 MB  62.6 MB  46.1 MB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 1129.9 MB  56.4 MB  41.2 MB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 1230.0 MB  57.5 MB  42.8 MB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 1337.6 MB  54.9 MB  40.7 MB  
Image FilesAnimated GIFThumbnail
Şeytanın 2012 Planı 01321.5 KB  5.3 KB  
şeytanın 2012 planı 02335.9 KB  5.6 KB  
şeytanın 2012 planı 03381.5 KB  5.1 KB  
şeytanın 2012 planı 04213.1 KB  5.6 KB  
şeytanın 2012 planı 05205.1 KB  4.9 KB  
şeytanın 2012 planı 06248.5 KB  5.1 KB  
şeytanın 2012 planı 07246.4 KB  5.2 KB  
şeytanın 2012 planı 08259.5 KB  5.0 KB  
şeytanın 2012 planı 09265.7 KB  5.1 KB  
şeytanın 2012 planı 10254.4 KB  4.5 KB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 01203.0 KB  5.2 KB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 02181.2 KB  5.0 KB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 03236.0 KB  4.8 KB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 04272.3 KB  5.1 KB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 05259.5 KB  4.9 KB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 06270.5 KB  5.1 KB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 07257.4 KB  4.9 KB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 08280.4 KB  4.6 KB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 09234.9 KB  4.3 KB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 10285.8 KB  4.9 KB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 11250.7 KB  5.6 KB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 12252.8 KB  4.2 KB  
Illuminati Masonluğun Şeytani Yüzü 13251.8 KB  5.2 KB  
InformationFormatSize
Illuminati-Seytan-Mason_files.xmlMetadata[file] 
Illuminati-Seytan-Mason_meta.xmlMetadata885.0 B 


Other FilesText PDFImage Container PDFArchive BitTorrent
ATEiST SiYONiZM FELSEFESi5.2 MB  
Deccalin Sistemi Domokrasi17.4 MB  
Gizli Dünya Devleti110.1 MB  
Gizli Dünya Devleti2210.5 KB  
Gizli Dunya Devleti ve Siyonizm255.3 KB  
Illuminati-Seytan-Mason_archive.torrent60.2 KB  
IsrailinDunyaEgemenligi.pdf8.7 MB  
Israilin_Kurt_Karti.pdf3.2 MB  
KARA KLAN11.1 MB  
TAPINAK SOVALYELERI7.7 MB  
Yeni_Masonik_duzen.pdf5.2 MB  
deccalin_ayini_teror.pdf2.9 MB  
kotulugu_orgutleyip_duzenleyenler_tapinakcilar_ve_masonlar.pdf8.1 MB  

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...