16 Ekim 2017

Ayat-i hırz nedir?


Ayat-i hırz nedir?

Ayat-i hırz, şu sure ve ayetlerdir:
Fatiha, Bekara 1,2,3,4,5 ve 163,164 ve 255, 256,257 ve 285,286, Al-i İmran 18,19. ayetten sadece: “İnneddine indellah-il-islâm” kısmı, Al-i İmran 26,27, Al-i İmran 154, Enam 17, Araf 54, 55,56, Tevbe 51, Tevbe 128,129, Yunüs 107, Hud 56, İbrahim 12, İsra 43 ve 110,111, Müminun 116,117,118, Ankebut 60, Rum 17,18, Fatır 2, Yasin 83, Saffat 1,2,3,4, 5,6,7,8,9,10,11, Saffat 180,181,182, Feth 27, 28,29, Rahman 33,34,35,36, Hadid 1,2,3,4,5, Haşr 21,22,23,24, Cin 1,2,3,4,5,6, Buruc 20, 


Ruhu sıkıntılar için ayrıca fenni tedavi için doktora da gitmek gerekir. Organik bir rahatsızlık da olabilir. Peygamber efendimizin üç türlü ilaç kullandığı bildirilmiştir. Kur'an-ı kerim veya duâ okurdu. Fen ile bulunan ilaçları kullanırdı. Her ikisini karışık da kullanırdı.
Sual: Cinlerin sebep olduğu hastalıklardan ve yapılan büyüden kurtulmak için, hangi duaları okumak gerekir?
CEVAP
Âyat-ı hırz denilen duayı okumalı. Arkasından da aşağıda tercümesi yazılan dua okunursa, biiznillah bir şey kalmaz. Ayat-ı hırz ve alttaki duanın Arapçası aşağıdadır.

Bu konudaki bir mektup
Muhammed Masumi Serhendi hazretlerinin üçüncü oğlu Muhammed Ubeydullah Serhendi’nin Hazinet-ül-me’arif isimli kitabındaki 148. mektup, Teshil-ül-menafi’ kitabına da eklenmiştir. Bu mektup şöyledir:

[Bu mektup, vilâyet penah pîrzâde-i irfan-ı destgah Hâce Muhammed Parisa’nın oğluna yazılmıştır. Mektup, tecrübe edilmiş bazı faydalı bilgileri açıklamaktadır.]

Mektubuma besmele ile başlıyorum. Allahü tealaya hamd eder, Resulüne salât ve selam ederiz. İmam-ı Serahsi şöyle buyurdu: 

Ahmed bin Salih anlatır: 
Hizmetçime cinler musallat olmuştu. Başka bir hizmetçi aldım. Ona da musallat oldular. Bir gün namaz kıldım, otururken birisi selam verdi, ben de selamını aldım. Kim olduğunu sordum. (Ben Cinlerden Zekeriya... Sana bir dua öğretmek için geldim. Senin cariyene olduğu gibi, bir kimsenin başına bir hal gelir de, bu duayı okursa, biiznillah o kimse sağlığına kavuşur) dedi. Bu duayı yazmak için kalem aradım; fakat bulamadım. Divanın altında olduğunu söyledi. Sonra bana şu duayı yazdırdı:

“Allahü tealaya hamd olsun ki, göğü yüksek, yeri alçak ve dağları dik yarattı. Rüzgârlar gönderdi. Geceyi karanlık ve gündüzü aydınlık yaptı. Görülen ve görülmeyen varlıkları yarattı. Bunları, yarattıklarından hiçbirinin yardımına muhtaç olmadan yaptı. 

Ya Rabbi! Seni tesbih ederim (noksan sıfatlardan tenzih ederim). Kudretini düşünen için, senin şanın ne yücedir. Sen kendine mahsus yücelikle yücesin, kendine mahsus yakınlıkla yakınsın. Sen yarattıklarına kudretinle galipsin. Sana isyan eden, Cehennemde, sana itaat eden ise, Cennettedir. 

Ya Rabbi! Dua etmeyi emrettin ve edilen duaları kabul edeceğini bildirdin. Yaptığımız dualar senin kazanı geri çevirdi. Dualarımızı kabul eyle! Sen, güç ve kuvvet sahibisin. Senden daha güçlü ve kudretli kimse yoktur. Sen, Rahimsin. Senden daha merhametlisi yoktur. Sen, Yakub aleyhisselama merhamet edip tekrar görmesini sağladın. Yusuf aleyhisselama da merhamet edip, onu kuyudan kurtardın. Eyyüb aleyhisselama da acıyıp bela ve musibetlerni kaldırdın. 

Ya Rabbi, ben de senden istiyorum, sana yalvarıyorum. Çünkü kendisinden bir şey istenilenlerin en hayırlısı sensin. Ey zorbaları kahreden, kıyamet günü amellerin karşılığını veren, çürümüş kemikleri dirilten Rabbim, sen yarattıklarının geçmesi için, Cehennem üzerine kıldan ince ve kılıçtan keskin köprü kurdun! Sen, [filan oğlu filanı veya filan hanımın kızı filanı], bu acılara, şu sıkıntılara, bu hastalıklara müptela kıldın. Sen onları gidermeye kadirsin, Ya Erhamerrahimin (Ey merhametlilerin en merhametlisi)!”

(O inkârcıların durumu, tıpkı bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyenlere [işittiği sesin manasını anlamayan hayvanlara] haykıran çobanın durumuna benzer. O inkârcılar sağır, dilsiz ve kördürler. Çünkü onlar düşünmezler.) [Bekara171]

Ahmed bin Salih hazretleri buyurdu ki:
Bu dua suya okunup, hasta ondan içer ve onunla abdest alırsa biiznillah iyileşir. Bu dua vasıtasıyla iki cariyeyi tedavi ettim. Bir hafta geçmeden, ikisi de sıhhatlerine kavuştu. Her hastaya bu duayı okuyorum, Allahü tealanın izniyle iyileşiyorlar. Elhamdülillahi Rabbil âlemin.




















DUALAR VE TILSIMLAR


DUALAR VE TILSIMLAR

Alemlerin Sırrı İmam-ı GAZALİ



Son dakika... Barzani Kerkük'te dağıldı! Havalimanı da geri alındı, fotoğraflar peş peşe geliyor

Son dakika...

Barzani Kerkük'te dağıldı! 

Havalimanı da geri alındı, 

fotoğraflar peş peşe geliyor

Son dakika... TSK'da alarm! 700 asker belirlendi, şema ortaya çıktı!

Son dakika... Barzani Kerkük'te dağıldı! Havalimanı da geri alındı, fotoğraflar peş peşe geliyor

Kerkük'ü referandumla topraklarına katmaya çalışan Barzani, Irak ordusu karşısında direnemedi. Arka arkaya gelen son dakika haberlerine göre, Kerkük'teki havaalanı da el değiştirdi. Ordu birlikleri büyük petrol sahaları, petrol ve gaz şirketleri, kentin sanayi bölgesi, K1 ve Keyvan askeri üslerini geri aldı. Kerkük'ün güneyindeki mevzilerde yer alan peşmerge güçleri cepheden çekildi. Erbil-Kerkük ve Süleymaniye-Kerkük yolları askerlerin kontrolüne geçmek üzere. 

Reuters haber ajansı, ABD tarafından eğitilen elit Irak askerlerinin de operasyonda yer aldığını aktarıyor. Yerel kaynaklar, ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon güçleri ve Peşmerge komutanları arasında toplantı yapılacağını bildiriyor.

Terör örgütü PKK, Kerkük'te devreye giriyor. Kanlı örgüt, savunma hattı oluşturmaya başladığını açıkladı. Teröristler peşmerge ile birlikte cephede yer alıyor.

Son dakika... Barzani Kerkük'te dağıldı! Havalimanı da geri alındı, fotoğraflar peş peşe geliyor
Irak'ta Türkmenler, Araplar ve Kürtlerin birlikte yaşadığı Kerkük kentinin tartışmalı referanduma dahil edilmesi, savaş çıkardı. Bağdat yönetimi, IrakKürt Bölgesel Yönetimi'ne (IKBY) verdiği sürenin dolmasıyla peşmerge güçlerine doğru saldırıya geçti. Gece saatlerinde başlayan çatışmalar Türkmen ilçeleri Tazehurmatu ve Tuzhurmatu çevresinde yoğunlaşıyor. Cephenin bir tarafında Irak Ordusu ve Şii milis güçler Haşdi Şabi yer alıyor. Diğer tarafta ise peşmergeyle birlikte PKK'lı teröristler bulunuyor. ABD, yaptığı ilk açıklamada çok kaygılı olduğunu belirtti.
12.00 : Irak ordu birlikleri, Kerkük'teki havalimanını Barzani'ye bağlı peşmergelerden geri aldı. Bağdat yönetimi, dün peşmergeye havalimanını gece yarısına kadar boşaltması için süre vermişti.
11.55 : Barzani'nin yayın organı Rudaw, Irak ordusu ve milislerin hedefinin Erbil-Kerkük ve Süleymaniye-Kerkük karayolunu geri alarak bağlantıyı koparmaya çalıştığını bildiriyor. haberde dikkat çeken cümle, bazı Kürtlerin de bu operasyona destek verdiğinin belirtilmesi.
11.50 : Anadolu Ajansı, Kerkük girişinde boş peşmerge kontrol noktalarının fotoğraflarını servis ediyor. Sıcak karelerde ayrıca kente giriş yapan Irak askerlerini coşkuyla karşılayan Kerküklüler yer alıyor.
11.40 : Peşmerge güçleri birbirine düştü. Kerkük çevresinden çekilen peşmergeler, Irak  ordusuna denk bir güçleri olmadığı için bölgeden ayrılmak zorunda kaldıklarını söylüyor. Talabani'nin Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) partisine bağlı peşmergelerin sorumlusu Vesta Resul "Dün geceden bu yana karşımıza hiç direnemeyeceğimiz düzeyde askeri sevkiyatlar yapıldı. 350 tank ve ağır silahla dört birliğimize saldırıldı" dedi.

Barzani'nin yayın organları ise, KYB'yi suçlayan yayınlar yapıyor. Rudaw'a göre, peşmerge güçleri KYB yetkilileri Pavel Talabani ve Lahur Şeyh Cengi'nin talimatıyla çekildi. Rudaw'a konuşan bir peşmerge komutanı, "Savaştığımız mevzilerden neden geri çekildiğimizi anlamıyorum. Halkın, bu emri veren komutandan bunu sorması gerekiyor" dedi.  
11.05 : Irak askerleri, Kerkük'ün kuzeybatısında yer alan Kuzey Petrol Şirketi ve Kuzey Gaz Şirketi'ne ait tüm tesisleri geri aldı.

10.45 : Anadolu Ajansı'na konuşan Irak Türkmen Cephesi Salahaddin İl Başkanı Heytem Muhtaroğlu, Tuzhurmatu'da gece başlayan çatışmanın şiddetli  bir şekilde devam ettiğini söyledi. Halkın dün akşamdan bu yana evlerine kapandığını ve can güvenliklerinin tehlikede olduğunu belirterek ''Kentte tedirginlik ve korku  hakim. Hiç kimse dışarı çıkmıyor"' diye konuştu. Muhtaroğlu'nun verdiği bilgiye göre, ilçeye giren Haşdi Şabi milisleri yüksek binalara konuşlanan keskin nişancı peşmergeleri hedef alıyor.
ABD devreye giriyor

10.30 : Yerel kaynaklar, ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon güçleri ve Peşmerge komutanları arasında toplantı yapılacağını bildiriyor.
10.20 : Irak askerleri, Kerkük'teki Keyvan Askeri Üssü'nde kontrol sağladı. Kontrol sağlanan diğer yerler Halid Köprüsü Kapısı,  Riyad-Halid Mektep yolu, Meryem Beg sınır kapısı ve Reşad-Meryem Beg yolu, Kerkük Elektrik Dairesi.
10.00 : Kerkük'ün güneyindeki peşmerge güçlerinin cepheden çekildiği bildiriliyor. Haberi, Barzani'nin yayın organı Rudaw televizyonu verdi.
09.40 : Rudaw, Şii milisler Haşdi Şabi güçlerinin Tuzhurmatu'daki bazı Kürt mahallelerine girdiğini aktarıyor. İlçedeki bazı peşmerge birlikleri saldırılara karşı koyamadığı için çekildi. Türkmen ilçesi olarak bilinen Tuzhurmatu'ya çok sayıda peşmerge gönderiliyor.
09.25 : Irak ordusu, Kerkük'teki sanayi bölgesi ve petrol rafinerisini kontrol altına aldığını açıkladı. El değiştiren yerler arasında Kerkük'ün güneyindeki Kuzey Doğalgaz Şirketi de yer alıyor.

PKK sahnede!
09.10 : Terör örgütü PKK, Kerkük'te devreye giriyor. Kanlı örgüt, savunma hattı oluşturmaya başladığını açıkladı. Teröristler peşmerge ile birlikte cephede yer alıyor. Bağdat yönetimi, dün yaptığı açıklamada Kerkük'te PKK varlığının savaş ilanı olacağını duyurmuştu.
08.30 : Kerkük'ün güneyindeki Tazehurmatu kasabası yakınlarında Irak ordusu ve peşmerge çarpışıyor. Ordu birliklerine Şii milisler Haşdi Şabi de destek veriyor. Mesut Barzani'nin yayın organı Rudaw, bölgede Irak ordusuna ait dört ABD yapımı Hummer'ın yakıldığını savunuyor.
08.25 : Reuters haber ajansı, ABD tarafından eğitilen elit birliklerin de Kerkük'e ilerlediğini bildiriyor. Yerel kaynaklar ise, ordu birliklerinin tanklar ve ağır silahlarla Taze ilçesine girmeye hazırlandıklarını aktarıyor.

08.20 : Cephedeki çatışmaları canlı veren devlet televizyonu, kentin batısındaki petrol sahalarını kapsayan büyük bir alanının peşmergeden geri alındığını duyurdu. Televizyonun sağ köşesinde 'Hedefimiz Kerkük halkının selameti' yazısı bulunuyor.
08.15 : Tartışmalı referandum öncesi Bağdat yönetimi tarafından görevden alınan ancak koltuğunu bırakmayan Kerkük Valisi Necmeddin Kerim, kentte yaşayan herkesin silahlanmasını istedi. Kerim, "Silahı olan herkes dışarı çıkıp savunmaya geçsin" diye konuştu.

08.10 : ABD'den Kerkük'teki savaş üzerine ilk açıklamalar geldi. Çatışan taraflardan tansiyonu düşürmelerini isteyen Dışişleri Bakanlığı "Kerkük'teki durumu yakından ve büyük bir kaygıyla takip ediyoruz" açıklamasını yaptı.
Savunma Bakanlığı Pentagon Orta Doğu masası sözcüsü Binbaşı Adrian Rankine Galloway ise, "Tüm taraflara gerginliği artıran adımlardan uzak durması çağrısında bulunuyoruz. Hangi taraf olursa olsun şiddet kullanımına  karşıyız. Terör örgütü IŞİD ile mücadeleden alıkoyacak ve Irak’ın istikrarının altını oyacak istikrar bozucu adımlara karşı uyarıyoruz" dedi.

08.05 : Anadolu Ajansı'na konuşan Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşet Salihi, Kerkük'teki Türkmenlere seslenerek kendilerini korumalarını istedi. Salihi, "Birbirinizden haberdar olun. Kimsenin hedefi olmayın ve imkanlarınız dahilinde silahlarınızı elinize alıp kapıda ve caddelerde durun, korkmayın" ifadesini kullandı.
08.00 : Kerkük'te başlayan savaşı gün boyu canlı blogla aktaracağız.

TERZİ BABA

terzi baba şiirleri ile ilgili görsel sonucu
TERZİ BABA
Erzincan’da yetişen, bir büyük evliyâdır,

Ledünnî ilimlerde, o, geniş bir deryâdır.

Anne ve babasının, isteği üzerine,

Küçükten başlamıştı, terzilik mesleğine.

Dünyâya zerre kadar, hiç etmezdi muhabbet,

Âhiret ahvâline, ediyordu hep rağbet.

Her iğne batırışta, zikrederdi Rabbini,

Zîrâ Allah sevgisi, doldurmuştu kalbini.

İğneyi çekerken de, Allah derdi o yine,

Zîrâ O’ndan gayrisi, hiç gelmezdi kalbine.

Halîm ve selîm olup, mütevâzi idi pek,

Hâlini, insanlardan, gizler idi Mübârek.

Fakîrleri çok sever, bunu belli ederdi,

Onlar ile oturmak, çok hoşuna giderdi.

Bir fakîr seyyah geldi, Erzincan’a bir zaman,

Üstündeki paltosu, görünmezdi yamadan.

Kirli ve yırtık idi, sökülmüştü her yeri,

Onu diktirmek için, gezdi hep terzileri.

Ve lâkin hiç birisi, dikmedi paltosunu,

Hattâ eline bile, almadı kimse onu.

O zavallı fakîre, hiç kıymet vermiyerek,

Savdılar başlarından, istihzâ eyleyerek.

Dediler ki: “Şurada, git bul Terzi Baba’yı,

O diker üstündeki, bu pejmürde abayı,

Böyle âdi işleri, vaktimiz yok yapmaya,

Götür bunu, o yapsın, gelme artık buraya.”

Zavallı fakîr yolcu, buldu Terzi Baba’yı,

Dedi: “Diker misiniz, üstümdeki abayı?”

Buyurdu ki: “Tabiî, bırak onu sen bana,

İnşallah hemen başlar, bitiririm yarına.”

Aldı onu, yıkadı, temizledi ilk önce,

Söküklerini dikip, tâmir etti güzelce.

Ertesi gün o fakîr, geldiğinde dükkâna,

“Paltonuz hazır” deyip, kalktı ve verdi ona.

Lâkin öyle bir hâle, getirmişti ki onu,

Fakîr tanıyamadı, kendinin paltosunu.

Zîrâ baktı, yıkanmış, temizlenmiş, dikilmiş,

Yepyeni gördü onu, sanki hiç giyilmemiş.

Çok sevinip şükretti, Allahü teâlâya,

“Borcum ne kadar?” diye, sordu Terzi Baba’ya.

Buyurdu ki: “Borcun yok, âfiyetle giy onu,

Zîrâ ben, Allah için, diktim senin paltonu.”

Fakîr açtı elini, dedi ki: “Yâ İlâhî!

Evliyâ kullarından, eyle sen, bunu dahî.”

O günlerde Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî de,

Talebesinden olan, Abdullah-ı Mekkî’ye,

Bir icâzet vererek, demişti ki kendine:

“Sen de bu emâneti, verirsin bir ehline.”

Gönderdi sonra onu, hemen Anadolu’ya,

Ki aldığı feyzleri, saçıversin oraya.

Buyurdu: “Oralarda, bulunca bir ehlini,

O nasipli kimseye, ver bu emânetini.”

“Peki efendim!” deyip, bir grup insanlarla

Anadolu’ya doğru, Bağdat’tan çıktı yola.

Mesâfeler katedip, Erzurum’a geldiler,

Oradan da Erzincan, şehrine yöneldiler.

Erzincan sınırına, yaklaşınca mübârek,

Bir an yoldaşlarına, yüzünü döndürerek,

Dedi ki: “Hocamızdan, aldığım emâneti,

Vereceğim o şahsın, yakındır vilâyeti.

Zîrâ bana bir koku, geliyor ki bu yerde,

O zât, bu yakınlarda, bir yerdedir belki de.”

Erzincan sınırına, doğru ilerledikçe,

O kokunun şiddeti, artıyordu gittikçe.

Ne zaman ki az sonra, Erzincan’a geldiler,

Gökyüzünden o yere, nûr yağıyor gördüler.

Hem Abdullah-ı Mekki, hem dahî diğerleri,

Gördüler gökten inen, o nûr-u illâhîyi.

“Aradığım şehir, burasıdır” diyerek,

Kenar bir mahâllede, ikâmet eylediler.

Onlar teşrîf edince, bu beldeye nihâyet,

İnsanlar akın akın, eylediler ziyâret.

Her gelen hayran kaldı, onun sohbetlerine,

Ziyâretçi sayısı, çoğaldı günden güne.

Lâkin o, gelenlere, tek tek dikkat ederek,

Birini arıyordu, emâneti verecek.

Nihâyet Terzi Baba, teşrîf etti oraya.

O içeri girince, hemen kalktı ayağa.

Çağırıp, tam yanında, oturttu kendisini.

Şaşırttı bu iltifat, cemâatin hepsini.

Ona olan ilgiden, hayrete düştüler hep,

Dediler: “Bir terziye, bu iltifat ne acep?”

Lâkin o, görüyordu, onun temiz kalbini,

Zîrâ erbâbı anlar, mücevherin kadrini.

Sonra Terzi Baba’ya, buyurdu ki: “Kardeşim!

Bende bir emânet var, hocamdan almış idim.

Seni lâyık görürüm, emâneti vermeye,

Sen buna müstehaksın, vermem onu gayriye,

Bu, sana çok menfaat, çok nîmet sağlayacak,

İnsanlar akın akın, sana doğru koşacak.

Bunun için sâdece, sen Allah diyeceksin,

Onun karşılığında, çok şeye ereceksin.”

Dedi ki: “Ey efendim, nedir aslı bu işin?

Ben aslâ Allah demem, dünyalık bir şey için.”

Buyurdu ki: “Kardeşim, bu sözün ne güzeldir,

Benim dahî murâdım, bunu temin etmektir.

Benim bu teklîfime, evet dersen sen hemen,

Dünyâ muhabbetinden, kurtulursun tamâmen.

Bu, öyle bir nîmet ki, benzeri yoktur daha,

Dünyâdan uzaklaşıp, yaklaşırsın Allah’a.

Sen bu güzel sözünle, isbat ettin kendini.

Mübârek olsun sana, uzat şimdi elini.”

Sonra bir himmet ile, baktı Terzi Baba’ya,

Yükseltti tasavvufta, çok yüksek bir noktaya.

Değişti, olgunlaştı, o anda birden bire,

Kavuştu çok kıymetli, mânevî nîmetlere.

Abdullah-ı Mekkî’nin, bir himmetli nazarı,

Bir anda yükseklere, çekti o bahtiyârı.

Birkaç gün daha kalıp, yanında, en nihâyet,

Verdi Terzi Baba’ya, o gün mutlak icâzet.

O günden îtibâren, girdi başka bir hâle,

Zîrâ o, tasavvufta, ermişti tam kemâle.

Mânevî ilimlerin, deryâsına dalmıştı,

Artık o, büyük âlim, yüksek velî olmuştu.

Her konuştuğu hikmet, ibretti her bakışı,

Değişmişti bir anda, onun hayat akışı.

İnsanlar da bu hâli, başladı fark etmeye,

Gelmeye başladılar, ondan istifadeye.

Sohbetini dinleyen, kendinden geçiyordu,

Bu dünyâdan soğuyup, Hakk’a yaklaşıyordu.

Gelen hayran olurdu, onun yüksek hâline,

Zîrâ nûr saçıyordu, o herkesin kalbine.

Ziyâretçi sayısı, gün be gün artıyordu,

Bâzıları bu işe, mânâ veremiyordu,

Hakkında dedi-kodu, başladı en nihâyet,

Zîrâ kötü insanlar, eksik değildi elbet.

Derlerdi: “Bildiğimiz, şu câhil Terzi Baba,

Halk niçin akın akın, ona gider acabâ?”

Önce, yalnız câhiller, söylerdi böyle, ancak,

Sonra okumuşlar da, etti buna iştirak.

Bâzı ilim ehli de, katılınca onlara,

Erzincan’ın müftisi, şöyle dedi o ara:

“İmtihana çekelim, çağırarak kendini,

Cevap veremeyince, o da bilsin haddini.

Deriz ki: “Terzi Baba, habersizdir ilimden,

Gitmesin kimse ona, bu günden îtibâren”

Dâvetiye gönderdi, sonra Terzi Baba’ya;

“Filan gün, filan sâat, lütfen gelin buraya!”

O imtihan günü de, gelmiş idi nihâyet,

Terzi Baba dâvete, etti o gün icâbet.

Gördü ki Erzincan’da, ne kadar hoca, hâfız,

Kim varsa din adamı, müezzin, imâm, vâiz.

Toplanmışlar bir yere, bu zevâtın cümlesi,

Teşekkül ettirmişler, bir imtihan meclisi.

İçeri girer girmez, sual etti müftîye:

“Beni, ne maksat ile, dâvet ettiniz?” diye.

Dedi: “Seni buraya, çağırdık imtihana,

Bâzı dînî suâller, soracağız biz sana.”

Sordu Terzi Baba’ya, fıkıhtan birkaç suâl,

Lâkin o, doyurucu, cevaplar verdi derhâl.

Gâyeleri zor sorup, susturmaktı kendini.

O ise cevap verip, mahcup etti hepsini.

Son olarak sordu ki: “Peki ey Terzi Baba!

Sıfât-ı sübûtiyye, kaç tanedir acaba?”

Buyurdu ki: “Sekizdir, sıfât-ı sübûtiyye,

Ve lâkin size göre, sanki inmiş yediye.

Hayat, ilim, irâdet, kelâm, tekvîn, sem’, basar

Sıfat-ı sübûtiyye, size göre bu kadar.”

Şaşırdı müfti birden, dedi: “Ey Terzi Baba!

Ne demek istiyorsun, bu sözünle acaba?”

Buyurdu ki: “Ey müftî, sözüm açıktır gâyet,

Sıfât-ı sübûtiyye, sekizdir hepsi elbet,

Lâkin bu, Erzincan’da, sanki inmiş yediye

Yok mudur size göre, kudret-i ilâhiyye?

Mâlesef Erzincan’da, yaşayan bu ahâli,

İnkâr mı ederler ki, kudret-i ilâhîyi.

Allah’ın kudretine, inansalardı eğer,

Bu dedi-kodulara, vermezlerdi bir değer.

Derlerdi ki, “Bu terzi, ümmîdir gerçi, fakat,

Onu âlim yapmaya, kâdirdir cenâb-ı Hak.

Zîrâ her an, her şeye, kâdirdir Hak teâlâ,

Bir ümmîyi, bir anda, yapabilir evliyâ.”

Böyle bilseler idi, Allahü teâlâyı,

İmtihan etmezlerdi, şimdi Terzi Baba’yı.”

Mahcup oldu bu sefer, müftî ile o hey’et,

Dediler ki: “Siz büyük, bir velîsiniz elbet.”

Ellerine kapanıp, özürler dilediler,

“Bilmeden sizi üzdük, bizi affet” dediler.

O, Erzincan halkını, yıllarca etti tenvîr,

Kararmış gönüllere, verdi çok feyiz ve nûr

Bin sekiz yüz kırk yedi, yılında bu velî zât,

Yine bu memlekette, eyledi Hakk’a vuslat.

Hayattayken feyz ve nûr, saçıyorken kalbinden,

Şimdi aynı feyzleri, saçmaktadır kabrinden.

Erzincan halkı onun, kıymetini bilirler,

Onu her vesîleyle, ziyârete giderler.

Zîrâ o, o beldenin, feyz ve bereketidir,

Onun vesîlesiyle, çok murâda erilir.

Erzincan, onun ile, olmaktadır Erzincan,

Zîrâ onunla gelir, bu beldeye rûh ve can.

Yâ Rab, Terzi Baba’nın, hatır ve hürmetine,

Rahmet eyle bizlere ve hemşehrilerine.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...