İNSANLIĞIN SOYAĞACI
Allah’tan başka ilah olmadığına, onun tekliğine ve namazı ikame edip zekat vermeye
çağırmak üzere görevlendirilen ve yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen
peygamberlerin sayısı 25′tir. Bunların bir kısmı, sorumlu oldukları kavim ya da topluluklara
tebliğ edilmek üzere kendilerine kitap ve şeriat verilen râsuller iken, diğerleri Allah’ın
gönderdiği haberi (nebe) ve çirkin amellerle bütünleşen kavmlere Allah’ın hudut ile
yasaklarını bildirmek üzere gönderilen nebilerdir.
Aşağıdaki şecerede görüldüğü Kur’an’da zikredilenler arasında Hz. ibrahim’den önce
yaşayan peygamberler; Hz. Adem, Hz. idris, Hz. Nuh, Hz. Hud ve Hz. Salih’tir. Hz. Lut’un
Hz. ibrahim’le aynı zaman diliminde yaşadığı ve gönderildiği hatırlanırsa, Hz. ibrahim’in
soyundan olmaları münasebetiyle peygamberlerin çoğu M.Ö 2000′li yıllardan sonra
gönderilmiştir. Bir baĢka deyiĢle, Hz. ismail’in soyundan olan Peygamberimiz Muhammed
(a.s) hariç Hz. ibrahim’den sonraki peygamberlerin tamamı Ġshak (a.s) oğlu Hz. Yakub’un
soyundan gelmiĢlerdir. Medyen ve Eyke kavmine gönderilen Hz. ġuayb’ın dıĢındaki bu
peygamberlerin de tamamı Ġsrailoğulları’na gönderilmiĢ ya da onların içinden çıkmıĢtır.
Kur’an’da zikredilmeyip nakledilen hadislerde peygamber olduğu belirtilen salih kullardan
soy ağacında yeralan peygamberler ise Hz. Adem’in oğlu Hz. ġit, Hz.Musa’nın yardımcısı
YuĢa b.Nun, Hz. Süleyman’ın torunlarından olan Hz. Danyal ve Hz. Harun’un torunu Hz.
Ermiya’dır. Bunun yanında Kur’an’da zikredilip Ġslam alimlerinin peygamber olup olmadığı
hususunda ihtilaf ettiği Hz. Zülkifl ve Hz. Uzeyr de Ģecerede yeralmıĢtır. Yahudilerin bir
kısmının hâĢâ Allah’ın oğlu olarak itham ettiği – ve (yahudiler) dediler ki Uzeyr Allah’ın
oğludur- Hz. Uzeyr’in peygamberliğinin tartıĢmalı olması anlaĢılır olsa da Zülkifl (a.s)
hakkındaki ihtilaf ilginçtir. Çünkü Hz. Zülkifl’in Kur’an’da Enbiya ve Sâd surelerinde büyük
peygamberlerle birlikte anılması onun nübüvvetine dair güçlü bir delil olsa gerek. Ġbn-i
Kesir’e göre onun Kur’ân-ı Kerîm’de büyük peygamberlerle birlikte anılması, Zülkifl’in de
peygamber olduğuna delâlet etmektedir. ġecerede yeralan peygamberleri, ataları,
gönderildikleri topluluklar, yaĢadıkları bölge ve dönemlerini aŞağıdaki gibi tablo halinde
göstermek mümkündür:
Peygamberler İlk Ata Topluluk Bölge Dönem
Peygamberler İlk Ata Topluluk Bölge Dönem
Hz.Adem آدم = İlk Ata Yok
Hz.İdris إدزيس = İlk Ata şit.as
Hz.Nuh ىحً = İlk Ata İdris (a.s) =Nuh Kavmi
Hz.Hud هىد = İlk Ata Nuh (a.s)=(BİRİNCİ) ÂD=Ahkaf (Yemen,Umman)=M.Ö 3000
Hz.Salih صالح = İlk Ata Nuh (a.s)=SEMÛD = Hicr (Taif,Ula,Arabistan,Ürdün)=M.Ö 2500
Hz.İbrahim إتساهين = İlk Ata Nuh(a.s) = İbrahim Kavmi = Babil,Irak,Filistin = M.Ö 2000
Hz.Lut لىط = İlk Ata Nuh (a.s)=Lut(Gomore) = Kavmi Sodom (Ürdün)= M.Ö 2000
Hz.İsmail إسواعيل = İlk Ata İbrahim (a.s) = Cürhüm Kabilesi = Mekke = M.Ö 1900
Hz.İshak إسحاق = İlk Ata İbrahim (a.s)= İshakoğulları=El-Halil(Filistin) = M.Ö 1890
Hz.Şuayb شعية = İlk Ata İshak (a.s)= MEDYEN ve EYKE=Akabe Körfezi,Yemen,S.A = M.Ö 1850
Hz.Yakub يعقىب= İlk Ata İshak (a.s) = İsrailoğulları= Nablus(Filistin)= M.Ö 1830
Hz.Yusuf يىسف = İlk Ata Yakub (a.s) = İsrailoğulları = Mısır,Filistin = M.Ö 1750
Hz.Eyyub أيىب =İlk Ata İshak (a.s) = Eyyub Kavmi = Ürdün-Suriye Sınırı = M.Ö 1770
Hz.Musa هىسى = İlk Ata Yakub (a.s) = İsrailoğulları = Mısır, Filistin = M.Ö 1550
Hz.Harun هازوى =İlk Ata Yakub (a.s) = İsrailoğulları = Mısır, Tih Çölü = M.Ö 1550
Hz.Davud داود = İlk Ata Yakub (a.s) = İsrailoğulları = Kudüs, Filistin, Ürdün=M.Ö 1000
Hz.Süleyman سليواى=İlk Ata Davud (a.s)=İsrailoğulları,=Sebe Kudüs,Filistin,Yemen=M.Ö 900
Hz.İlyas إلياس = İlk Ata Harun (a.s)=İlyas Kavmi Baalbek,= Şam = M.Ö 900
Hz.Elyesa اليسع = İlk Ata Yusuf (a.s) = İsrailoğulları = Şam,Kudüs,Filist = M.Ö 850
Hz.Yunus سًيى = İlk Ata Yakub (a.s) = Yunus Kavmi = Ninova,Musul,Irak M.Ö 800
Hz.Zülkifl الكفل ذو = İlk Ata Eyyub (a.s)=İsrailoğulları = Şam,Necef = M.Ö 550
Hz.Zekeriyya شكسيا = İlk Ata Süleyman (a.s) = İsrailoğulları = Kudüs M.Ö 50
Hz.Yahya يحيى = İlk Ata Zekeriyya (a.s = İsrailoğulları=Kudüs = M.S 20
Hz.İsa عيسى =Yok = İsrailoğulları= Kudüs,Filistin = M.S 20
Hz.Muhammed = İlk Ata İsmail (a.s)= Kureyş,İnsanlık = Mekke,Hicaz M.S 610
Bu tabloda yer alan peygamberler ile gönderildikleri topluluklar konusunda herhangi bir
ihtilaf yoktur. TartıĢma, bölge ve yaĢadıkları dönemler üzerine olsa da Hz. Ġbrahim’den sonra
gönderilen peygamberlerin soyu ve toplulukları hakkında da ihtilaf yoktur. Yine Hz. Ġbrahim
ve Hz.Lut’un M.Ö 2000′li yıllarda yaĢadıklarına artık neredeyse kesin gözüyle bakılmaktadır.
Buna göre Nuh Kavmi, Birinci Âd (Âd-ı Ule) (2) ve Semûd kavimlerinin dönemi Ġbrahim
(a.s)’ın yaĢadığı çağdan öncedir. Hud (a.s) ve Sâlih (a.s), Hz. Nuh’tan sonra ve Hz.
Ġbrahim’den önce yaĢadıklarına göre gönderildikleri kavimlerin de yükseliĢi, Hz. Nuh’tan
sonra M.Ö 3000 ile M.Ö 2000 yılları arasına denk gelir.
Kavimler ve Topluluklar
Materyalist ve evrimci tarih anlayıĢlarının dıĢındaki hemen hemen tüm din ve inanç
sistemlerine en baĢta Ġslam’a göre insanlık, Hz. Adem’den türemiĢtir. Rivayete göre Allah,
Habil’in öldürülmesinden sonra Adem ile Havva’ya ismi ―Allah’ın bağıĢı‖ manasına gelen
Hz. ġit’i vermiĢtir(1). ġit (a.s), Adem (a.s)’den sonra ikinci, dünyada doğan ilk peygamberdir.
Ġslam, Hristiyan ve Yahudi inancına göre Hz. Adem’in üçüncü oğludur. Hâbil’in öldürülmesi
ve Kâbil’in Allah’ın gazabına uğramasıyla Hz. Adem’in soyu -baĢka çocukları olsa da- Hz.
ġit üzerinden devam etmiĢtir. Hz. ġit’ten sonra Hz. Ġdris ve onun soyundan da Hz. Nuh
gelmiĢtir. Buhari’den rivayet edilen hadise dayanarak Ġbn-i Kesir, Hz. Adem’in bin yıl
yaĢadığına, onunla Hz. Nuh arasında da yaklaĢık 950 yıl olduğunu söyler. Kendi ailesi
dıĢındaki bir topluluğa gönderilen ilk peygamber Hz. Nuh’tur ki Kur’an’da bu kavmin ismi
Nuh Kavmi olarak geçmektedir.
1-) Hz. Nuh ve Nuh Kavmi: İnsanlık tarihinde putlara tapınmanın yani şirkin ilk ortaya
çıkışı Hz. Nuh’un kavminde görülür. Kur’an’a göre bu dönemde insanlar Vedd,
Süva,Yeğus, Yeûk ve Nesr putlarına tapıyorlardı(3). Çok ilginçtir ki bu putlar daha sonra
Arapların da taptıkları putlar olmuĢtur. Bu putların en büyüğü olan Vedd’in Hz. ġit’in diğer
ismi olduğu söylenir(4). Hz. Nuh, kavmini 950 yıl boyunca Allah’ın birliğine yani tevhide
çağırmıĢ fakat onlar bu çağrıyı reddetmiĢlerdi. Bunun üzerine Allah onların üzerine gazabını
indirmiĢ ve yeryüzünde Hz. Nuh’la birlikte gemiye binenlerin dıĢında kalan tüm insanları (5)
tufanda boğmuĢtur. Bu tufanda gemiye binmeyen insanların tamamının yokolduğu Nuh
(a.s)’ın kendi adıyla anılan surenin 26-27. ayetlerdeki Ģu duasıyla sabittir: ―Nûh dedi ki:
Rabbım; kâfirlerden yeryüzünde yurd tutan hiç bir kimse bırakma. Çünkü sen onları
bırakırsan; kullarını saptırırlar. Kötüden ve öz kâfirden başka da evlâd doğurmazlar.―
Bu duaya ve Allah’ın gemiye binenlerin dışında kalan insanların tamamını yokettiğine
göre, Nuh kavmi insanlık tarihinde ilk kavim olup yeryüzünde ondan başka kavim
yoktu. Kendisiyle birlikte gemiye binmiĢ olanların soyu tufandan sonra devam etmemiĢ,
sadece Nuh (a.s.)’un nesli devam etmiĢti: ―Onun soyunu sürekli kıldık‖ (Sâffât, 77.) Bu
doğrultuda Hz. Nuh, insanlığın ikinci atası olarak bilinir. Rivayete göre Hz. Nuh’un beĢ oğlu
vardı: Hâm, Sâm, Âbir, Yafes ve Yam (Kenan). Âbir tufandan önce, Yâm ise tufan esnasında
dağa çıkıp boğularak ölmüĢtür, gemiye binen ve hayatta kalan diğer çocukları Ham, Sâm ve
Yafes’tir. Tüm İslam alimleri ile Hristiyan ve Yahudi din bilginlerinin ekseriyeti, Hz.
Nuh’tan sonra günümüze kadar gelen insan topluluklarının Nuh’un (a.s) oğulları olan
Sâm, Yâfes ve Ham’dan türediği üzerine ittifak etmişlerdir. Günümüzde varolan ve Hz.
Nuh’tan sonra geçmiĢ çağlarda yok olan tüm dil ve ırkların ataları Sâm, Ham ve Yâfes’tir.
Buna göre;
a-) Sâmiler yani Araplar, Aramiler, Ġbraniler, Keldaniler ve Fenikeliler Sâm’dan
b-) Hâmiler yani Arîler ya da Hintliler, Berberiler, Kıptiler, Farslılar, Kürtler ve Avrupalılar
yani Almanlar, Ġngiliz ve Fransızlar Hâm’dan
c-) Yâfesiler yani Moğollar ya da Turanlılar, Türkler (Orta Asyalılar dahil), Çinliler, Japonlar
ve Moğollar Yâfes’ten türemiĢlerdir.
Hem Ġslam hem batı tarihçilerine göre Âd, Semud, Cürhüm, Lahmid, Tasm ve Cedisler
Samilerin ilk halkası olup Arabistan’ın en eski kavimleridir. Bu dönemde en büyük ve en
güçlü kavim olan Âdlar, tüm Arabistan’a (Hicaz, Yemen, Umman) hükmediyorlardı.
Arabistan dışındaki Araplar (Birinci Âdlar) ise Babil, Mısır, Filistin, İran,Kartaca ve
Fenike bölgesine dağılmışlardı. Bu Âdlar, Yahudi ve Batı tarihinde Âmâlikalılar olarak da
bilinir (6). Eski Ahitte Amâlek olarak geçen Âmâlikalar’ın, Ġsrailoğulları’nın Babilden arz-ı
Mukaddese gelmeden önce Filistin’de yaĢadığı söylenir. Ġslam tarihçilerine göre ise Amâlika,
Arabü’l-aribede’den olup Hz. Musa döneminde ġam topraklarında (Suriye, Ürdün, Filistin,
Lübnan) yaĢamıĢlardır. Tevrat’a göre en parlak çağlarını M.Ö 2000′li yıllardadır. Bazı
Müfessirlere göre, Ġsrailoğulları’nın Filistin’in korkularından girmedikleri ve Kur’an’da onları
―cebbâr ‖ yani ―zorba ve güçlü‖ kavim Ģeklinde niteledikleri kavim Âmâlikalılar’dır
2-) Hz. Hud ve Âd Kavmi: ―DüĢününki o sizi, Nuh Kavminden sonra onun yerine getirdi ve
yaradılıĢta sizi onlardan üstün kıldı‖. Kur’an’da kendilerinden bu Ģekilde sözedilen ve
Sâmilerin ilk halkasından olan Âd Kavmi, Ümem-i Baide ya da Arab-ı Bâide grubunda
yeralıp Nuh Kavminden hemen sonra gelir. Bu kavim, Hz.Nuh’un oğlu Sâm oğlu
ErfahĢed’ten türemiĢtir. Buna Birinci Âd ya da Âd’ı Âram (Ġrem) da denilir. Âd kavminin
ortaya çıkıĢı M. Ö 3000′li yıllardan öncedir. Hz. Hud’un onlara gönderilişi ise, Âd’ın
yükseliş dönemi olan M.Ö 3000′li yıllara rastlar. Yemen ve Hadramut sınırları arasında
bulunan Aden, Âd kavminin merkezidir. Eski devirlerde Sâmiler, Ģehirlere onu imar eden
kiĢinin adını vermekteydiler. Bu yüzden Aden, ―Âdîn‖in (Âdlılar ya da Âdoğulları)
kısaltılmıĢı olarak kabul edilir. Hicri 18. yılda Yemen’de keĢfedilen bir kitabede Ģu sözler yer
almaktaydı: ―Kötülükle acımasızca savaĢan hükümdarlar, bize Hud’un dini üzerine
hükmetmektedirler‖(7). 1834′de Aden yakınlarında bulunan ve ilk arapça kitabe olma
özelliğini taĢıyan bir yazıtta ise Ģu sözler dikkat çekicidir : “Hükümdarlarımız, Hûd’un
dininden doğru kanunu bize tatbik ettiler ve biz inandık doğru mucizelere, ölümden
sonra dirilişe―(8). Bunun dıĢında Hz. Hud’un bölgesi olan Ahkaf (Yemen, Hadramut,
Umman)’ta buna benzer bir çok kitabenin bulunduğu rivayet edilir.
Kur’an, devamında Âd kavminden Ģöyle sözeder: ―Görmedin mi, Rabbin ne yaptı Âd
kavmine, direkleri (yüksek binaları) olan, ülkeler arasında benzeri yaratılmamıĢ Ġrem
Ģehrine‖. ―Düşününki o sizi, Nuh Kavminden sonra onun yerine getirdi ve yaradılışta sizi
onlardan üstün kıldı‖ (9). Bu ayetlerden Âd kavminin, Nuh kavminden hemen sonra geldiği
ve fiziki olarak onlardan daha güçlü bir kavim olduğu anlaşılmaktadır. Ki bu güçten dolayıdır
ki onlar yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamışlar ve ―kuvvetçe bizden daha büyük
kimmiş‖ demiĢlerdi (10). Allah, bu kibirlerine şöyle cevap vermiştir: ―Onları yaratan Allah’ın
kendilerinden daha güçlü olduğunu görmediler mi‖(11). Bu ayetlerden anlaĢılıyor ki onlar,
Allah’ın kendilerine nimet olarak verdiği gücü batıl yolda kullanıp onunla kibirlenmiĢ, küfre
ve zulme sapıp yoldan çıkmıĢ ve Hz. Hud’un uyarılarını (kibirlerinden dolayı) dikkate
almamıĢlardı. Bunun üzerine Allah, onları hem dünyada ve hem ahirette aĢağılanmanın
azabını tattırarak yedi gün sekiz gece süren kasırga ile yok etti (12). Böylelikle Allah, Birinci
Âd (Âd-ı Ule) kavmini ortadan kaldırdı ve Hud’la birlikte beraberindeki mü’minleri bu ağır
azaptan kurtardı (13).
Yukardaki ayetlerden anlaĢıldığına göre, yok edilen Âd, ―Birinci Âd‖ kavmidir. Hz. Hud’la
birlikte kurtulanlara ise ―Ġkinci Âd‖ ismi verilmiĢtir. Âd kavminden sonra, Ġkinci Âd’dan olan
Semud kavminin yükseliĢi baĢlamıĢtır.
3-) Hz. Salih ve Semud Kavmi: Kur’an’a göre Semud kavmi Âd’dan sonra gelmiĢtir :
―DüĢünün ki sizi Âd’dan sonra hükümdarla yaptı‖(14). Semud kavminin baĢlangıç ve
yükseliĢi M.Ö 2500′lü yıllara rastlar. Semud kavminin merkezi günümüzde Ula, Taif civarı ya
da Medayin-i Sâlih (Salih Ģehri)’i ve Ürdün’ü de (Petra dahil) kapsayan Hicr bölgesiydi.
Bunlar, kendilerine Semud denen meĢhur bir kabileydi. Dedeleri Semud’un adını almıĢlardı.
Semud, Cedis’in kardeĢidir. Bu ikisi de Ġrem oğlu Asir’in oğullarıdırlar. Ġrem ise, Nuh
peygamberin oğlu Sâm’ın oğludur. Semud da Âd gibi, Arab-ı Aribe’dendir. Ġkinci Âd olarak
da adlandırılmaktadır. (15)
Semud, Vadi’ul Kura olarak bilinen kuzey batı Arabistan’a hakim olmuĢtu. Bu kavmin
merkezi olan Hicr ise, Hicaz ile Suriye arasındaki eski yol üzerindeydi(16). Semud’un
günümüze kadar ulaĢmıĢ ev ve sarayları, dağlar ve büyük kayalar oyularak yapılmıĢtır. Bunlar
da kibirlendikçe kibirlendiler ve taĢınlık yaptılar. Salih (a.s) onları Ģöyle uyarmıĢtı : ―(Ey
kavmim), düĢünün ki O sizi Âd’dan sonra hükümdarlar yaptı, yeryüzünde sizi yerleĢtirdi.
Ovalarından köşkler yapıyor, dağlarından evler yontuyorsunuz. Artık Allah’ın lütuflarını
anın, yeryüzünde fesatçılar olup taĢkınlık yapmayın‖ (17). Semud bu nasihatlerden yüz
çevirmiĢ, Salih (a.s)’i yalanlamıĢ ve Allah’a iman etmeyi reddetmiĢtir. Allah, imtihan etmek
için onlara kayanın içinden çıkan bir deve gönderir. Devenin su içme sırasına riayet etmeleri
için, Semud uyarılır. Bir müddet sonra, etraındakilerinde desteğiyle en azılıları ileri atılıp
deveyi boğazlar ve böylece azab üzerlerine hak olunur. Allah, Hz. Salih’i ve onunla beraber
olan mü’minleri azaptan ve o günün zilletinden kurtararak, Semud’u yok etmiĢtir: “Hakikat
şu ki ilk Âd’ı O yoketti, Semûd’u da. Öyle ki geriye hiçbir şey bırakmadı‖ (18). Geriye
kalmayan Ģey, Semud’un yoldan çıkan topluluğudur ama Semud’un dağları oyarak yaptığı
evler, günümüzde de ayaktadır.
Semûd kavminin yaĢadığı bölge ile ilgili Ģu notu düĢmek gerekmektedir; Dağ ve büyük
kayaların oyularak türlü ev, saray ve mabedin yapıldığı, bu yapıların günümüze kadar ulaĢtığı
ve geçmiĢi milattan önceye uzanan dünya üzerinde iki yer vardır: Bunların birincisi Suudi
Arabistan’da Taif’e bağlı Ula bölgesinde yeralan ve adına Medaini Salih denilen tarihi
mekandır, ikincisi ise Ürdün’ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasında kalan Petra antik
kentidir. Kur’an, bir ayette Semud kavminden Ashab-ı Hicr olarak sözeder : ―Andolsun,
Hicr halkı da gönderilen(elçi)leri yalanlamıĢlardı… dağlardan güvenli evler yontuyorlardı‖
(Hicr, 80-82). Hicr’in tanımına bakılacak olursa bu tanıma Petra kentinin yapıları, Medaini
Salih’teki yapılardan daha çok uymaktadır fakat Batılı tarihçiler ve Yahudiler, Petra’nın çok
eski bir kent olmadığını M.O 50′li yıllarda bölgeye hakim olan ve bir sami halkı olan
Nebatiler tarafından kurulduğunu iddia ederler. Bu iddiada o kadar heyecanlıdırlar ki birileri
çıkıp ―Semud’un bölgesi Petra’yı da kapsamaktadır‖ dediğinde korkak bir eda ile ―aman öyle
demeyin‖ dercesine ―Medaini Salih ile Petra’yı birbirine karıĢtırmayın, Petra’nın kuruluĢ
Semud’dan çok sonradır‖ derler. Evet; Nabatiler, hem Arabistan’daki Hicr bölgesine Hem
Ürdün’deki Petra antik kentine sözkonusu zamanda hakim olmuĢtur fakat Petra’nın bu halk
tarafından inĢa edildiğine dair somut bir bilgi olmadığı gibi Petra kenti Milattan çok daha
önce inĢa edilmiĢtir.
Bizce batılı ve yahudi tarihçilerin, Medaini Salih karşısında susup Petra’yı Semud
kavminin yaşadığı bölge olarak kabul etmemelerinin nedeni şudur; Salih (a.s)’ın ismi
Tevrat’ta geçmediği için Semud kavminden de sözedilmez. Yahudiler ve dolaylı olarak
batılılar, Hz. Salih’i peygamber olarak tanımadığı için haliyle onun kavminin tarihteki
izlerini de reddederler. Buna karşın Tevrat’ta verilen bilgiler doğrultusunda sözkonusu
bölgede Edomlular’ın yaşadığına inanırlar. Edomlular’ın yaşadığı dönem ile Semud
kavminin dönemine bakılırsa, iki dönemin de aynı zaman dilimine denk geldiği
görülecektir. Bunun yanında Edomlular da Semud kavmi gibi Sami ırkından olan bir
halktır. Aşağıdaki haritadan da anlaşılacağı gibi Kur’an’da zikredilen Hicr (Bölgesi),
hem Medaini Salih’i hem de Petra antik kentini kapsamaktadır. Ki iki bölge de aynı
geçiş yolu ve güzergahı üzerindedir. Tüm bu bilgiler ışığında batılı ve yahudi
tarihçilerin aksine, Petra’nın da Medaini Salih gibi, bir zamanlar Semud Kavmi’nin
yaşadığı kentlerden olduğunu söyleyebiliriz. Burada bir not daha düşmek gerekir ki
günümüzde bu bölgeye güle-oynaya akın eden turistlere benzememek için, zamanında Taif’e
gitmek için Hicr bölgesinden geçen Rasulullah’ın (a.s) ashabına ve mü’minlere yaptığı Ģu
uyarı akılda tutulmalıdır:
ىْا أتاثاا ُكىا اخ ْشياةاْن تاْث ُكىا فاِإ َّى لاْى تا ُكىًُىا تااِكي اي، فااََّل أِي اي إ
ىْا أتاثاا ُكىا اخ ْشياةاْن تاْث ُكىا فاِإ َّى لاْى تا ُكىًُىا تااِكي اي، فااََّل أِي اي إ
تُوعارَّْىِم الْاَل تا ْد ُخلُىا تُيُى ات الْقااصاتا ُهن اأ اها نْكُ صيثاِ ُي
“Azaba uğramış bu kavmin evlerine girmeyin, taki ağlayıncaya dek.
Eğer ağlamıyorsanız, onlara isabet edenin aynısının size isabet etme korkusundan
ağlayın”
4-) Hz. İbrahim ve Kavmi: Hz. Ġbrahim’in doğumu ve peygamberlikle görevlendirilmesi,
M.Ö 2000′li yıllardadır. Ġslam tarihçilerine ve Tevrat’a göre Hz. Ġbrahim, Nahor’un oğlu
Tareh’in oğludur. Nahor, Rağooğlu Saroğ’un oğludur. Rağo, Abir oğlu Faliğ’in oğludur. Abir,
ErfahĢed oğlu Saleh’in oğludur. ErfahĢed ise, Nuh oğlu Sâm’ın oğludur. Bu Ģecere, Ehl-i
Kitabın kitabında yer alan bir ifadedir. Rivayete göre Tareh yetmiĢbeĢ yaĢına vardığında
oğulları Ġbrahim, Nahor ve Haran doğdular. Haran’ın da Lut adlı oğlu doğdu. Bu rivayetin
sahiplerine göre Hz. Ġbrahim, babasının ortanca oğludur.(19) Ġbrahim (a.s.), ġam ovasındaki
Berze köyünde (Bu köy, ġam’ı çevreleyen Kasyon dağı yanındadır.) doğmuĢtur. Ġbn Asakir’e
göre Ġbrahim (a.s.), Babil’de doğmuĢtur. Berzeli olduğu da söylenmiĢtir. Çünkü Lut (a.s.)’a
yardıma geldiğinde orada namaz kılmıĢtır. Tareh, oğlu Ġbrahim, Ġbrahim’in zevcesi Sare ve
Ġbrahim’in kardeĢi Haran oğlu Lut’u yanına alarak Keldanî toprağından çıkıp Kenanî
toprağına gittiler. Harran’a yerleĢti ve 250 yaĢına varıncaya kadar orada yaĢadı. Doğum yeri
Keldanî ülkesi, Babil’e bağlı olan bir yerdir (20). Kur’an’da Ġbrahim (a.s)’ın hayatı,
mücadelesi ve Nemrutla olan münakaĢası detaylı bir Ģekilde anlatılmıĢtır.
5-) Hz.Lut ve Kavmi ya da Sodom ile Gomore halkı: Ġslam tarihçilerine ve (büyük bir
kısmı tahrif edilmiĢ) Tevrat’a göre Lut (a.s), Ġbrahim (a.s)’ın kardeĢinin oğludur. Lut (a.s.),
Haranın oğludur. Haran ise, diğer adı Azer olan Tareh’in oğludur. Bu anlamda Hz. Ġbrahim,
Hz. Lut’un amcasıdır. Ġki peygamberin aynı dönemde yaĢadıkları Kur’an ile sabittir. Buna
göre Hz. Lut ve kavmi M.Ö 2000 ile 1900 yılları arasında varolmuĢlardır. Lut (a.s.),
kendisinin emir ve izni üzerine amcası Ġbrahim Halil (a.s.)’in mahallesinden çıkıp Ğur-ı
Zağr’e bağlı Sedom Ģehrine yerleĢti. Gur, o dönemde Sodom’un baĢkentiydi (21). Sodom ve
Gomore, günümüzde Ürdün olarak bilinen ülkede bulunan Lut Gölü’nün (Ölü Deniz) güney
doğusunda yeralır. Bu bölgenin lanetli kavmi, yeryüzünde daha önce hiç kimsenin
meyletmediği bir çirkinliği topluca icra etmekteydiler. Doğru yoldan o kadar sapmıĢlardı ki,
Hz. Lut’a azab haberini bildirmek üzere Allah’ın görevlendirdiği elçilere bile meyletmiĢ ve
Hz.Lut’a misafir olan insan kılığındaki bu melekleri ısrarla çirkin amelleri için istemiĢ ve
taleplerini yerine getirmeyen Hz. Lut’u tehdit etmiĢlerdi.
Kur’an bu kavim hakkında Ģöyle buyurur: ―Dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı
bir hayasızlığı mı yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp erkeklere Ģehvetle yaklaĢıyorsunuz.
Doğrusu, çok aĢırı giden bir milletsiniz.‖ dedi. Milletinin cevabı sadece, ―Onları kasabanızdan
çıkarın, güya onlar temiz kalmaya uğraĢan insanlarmıĢ.‖ demek oldu. Bunun üzerine Lut’u ve
taraftarlarını kurtardık. Yalnız karısı, geride kalıp helake uğrayanlardan oldu. Geriye
kalanların üzerine öyle bir (taĢ) yağmuru yağdırdık ki, suçluların sonunun nasıl olduğuna bir
bak! ―(22).
6-) Hz. Şuayb ile Medyen ve Eyke Halkı: Ġslam alimleri Hz. ġuayb’ın yaĢadığı dönem
konusunda ihtilaf etmiĢlerdir. Ağır basan görüĢe göre Sodomlular ile Medyen ve Eyke halkı
arasında uzun bir zaman geçmemiĢtir. Hz. ġuayb’ın soyu ve Hz. Ġbrahim ile Hz. Lut’la olan
yakın akrabalığı, yaĢadığı zamanın M.Ö 1850′li yıllar olduğu ihtimalini güçlendirmektedir.
Rivayete göre ġuayb’ın babasının adı YeĢhar’dır. YeĢhar da Ġshak oğlu Yakub oğlu Lavi’nin
oğludur. Kimine göre ġuayb’ın babası Nüveyb’dir. Nüveyb de, Ayfa bin Medyen
b.Ġbrahim’in oğludur. Diğer bazıları da ġuayb’ın babasının Sayfur olduğunu söylemiĢlerdir.
Sayfur’un babası da Ayfa b.Sabit b.Medyen b.îbrahim’dir. Ġbn Asakir’in dediğine göre anası
veya anneannesi Lut’un kızıdır. Medyenliler, Arap (arab-ı müsta’rebe) bir millet olup
beldeleri olan Medyen’de yaĢarlardı. Medyen, ġam tarafında olup Maan topraklarına yakındı.
Lut Gölün(Ölüdeniz)’e yakın olup Hicaz sınırındaydı. Medyen kabilesi bilinen meĢhur bir
kabile olup Ġbrahim Halilullah (a.s.)’ın oğlu Medyen’in evlatlarıdır (23).
―Ey milletim! Bana karĢı gelmeniz Nuh milletine veya Hud milletine ya da Salih milletine
gelen felaketin bir benzerini sakın baĢınıza getirmesin. (Ayrıca) Lut milleti de sizden uzak
değildir.‖(24). Müfessirler, bu ayetteki son cümleyi Ģöyle tefsir ederler; Ayet, ―Lut kavmi,
mahal ve mekan bakımından sizden uzakta değildir.‖ anlamındadır. Sözkonusu ayetin Ģu
anlama geldiğini söyleyenler de olmuĢtur: Lut kavmi, çeĢitli hile ve Ģüphelerle insanların
mallarını gizli-açık zorla almak, yol kesmek gibi çirkin fiil ve nitelikler bakımından sizden
uzakta değildir. Çünkü Lut kavmi, ġuayb kavminden zaman, mekan ve nitelik bakımından
uzakta değildi.‖(25). Bu yoruma göre, Musa (a.s), Mısır’da bir kıptiyi öldürdükten sonra
Medyen tarafına gittiğinde -kendisinden ―yüce bir Ģeyh‖ olarak Kur’an’da zikredilen-
karĢılaĢtığı kiĢi Medyenliler’e peygamber olarak gönderilen ġuayb (a.s) değil, onun mirasını
devralan torunlarındandır.
Ki bu yüce insanın kızlarına zorluk çıkaran çobanların manzarası,
Kur’an’da kaba olarak nitelendirilse de onlardan azgın ya da yoldan çıkmıĢ yani azabı
hakeden kiĢiler olarak sözedilmemektedir. Öte yandan Taberi ve ibn-i Kesir’in nakillerine
göre Hz. ġuayb, Hz. Lut’un kızı ya da torunu ile evliyse onun 1500′lü yıllarda yaĢayan Hz.
Musa ile karĢılaĢması mümkün gözükmemektedir, çünkü aralarında yaklaĢık 400 yıl vardır.
Burada ise Ģöyle bir problem ortaya çıkmaktadır; Hz. ġuayb, 1850′li yıllarda yaĢamıĢsa,
Medyen ve Eykeliler’in Ġsrailoğulları’na mensup olmaları fiziki ve matematiksel açıdan
mümkün gözükmemektedir. Oysa Kur’an Hz. ġuayb’dan ―Medyenliler’in kardeĢleri‖ olarak
sözeder. Bu durumda da Hz. ġuayb’ın Ġsrailoğulları’ndan olması mümkün gözükmemektedir.
En doğrusunu Allah bilir.
Kur’an, Medyen halkından Hz. ġuayb’ın nasihati üzerinden Ģöyle sözeder : ―Medyen halkına
da kardeĢleri ġuayb’ı gönderdik. Onlara Ģöyle dedi: ―Ey Milletim! Allah’a kulluk edin.
O’ndan baĢka tanrınız yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi. Ölçü ve tartıyı tam yapın.
İnsanların eşyasını eksik vermeyin. Düzelttikten sonra yeryüzünde bozgunculuk
etmeyin. Ġnanıyorsanız bilin ki, bunlar sizin için hayırlıdır. Allah’a inananları yolundan
alıkoyup ve o yolun eğriliğini dileyerek tehdid edip her yolda pusu kurup oturmayın. Azken,
Allah’ın sizi çoğalttığını hatırlayın. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bakın. Eğer
içinizden bir grup benimle gönderilene inanır, bir grup da inanmazsa, O halde Allah’ın
aramızda hükmünü bildirmesine kadar sabredin. Allah hükmedenlerin en iyisidir.‖ (26).
ġuayb’ın (a.s) uyarısına aldırıĢ etmeyen ve bu uyarıları üzerine onu tehdit eden Medyenliler
üzerine Allah’ın azabı hak olmuĢtu : ―Derken o Ģiddetli deprem onları yakalayıverdi de
yurtlarında diz üstü donakaldılar. ġuayb’ı yalanlayanlar, sanki yurtlarında hiç oturmamıĢ
gibiydiler.‖ (27)
(Ormanlık yerde oturan) Eykeliler(28) de peygamberlerini yalanladı. ġuayb onlara:
―Allah’a
karĢı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben, size gönderilmiĢ güvenilir bir elçiyim.Artık
Allah’tan sakının ve bana itaat edin. Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum.benim ecrim ancak
alemlerin Rabbine aittir
Ölçüyü tam yapın. Eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi
ile tartın. Ġnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karıĢıklık
çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun.‖ dedi. ―Sen büyülenmiĢsin.
Bizim gibi bir insandan baĢka birĢey değilsin. Doğrusu, seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer
doğru sözlü isen, göğün bir parçasını üstümüze düĢür.‖ dediler. ġuayb: ―Rabbim,
yaptıklarınızı çok iyi bilir.‖ dedi. Ama onu yalanladılar. Bunun üzerine onları bulutlu bir
günün azabı yakaladı. Gerçekten ogün büyük bir günün azabı idi. Doğrusu, bunda bir ders
vardır. Fakat çoğu inanmamıĢtır. Rabbin Ģüphesiz güçlüdür, merhametlidir.‖(29)
Bu ayetlere baktığımızda, Kur’an’ın Hz. ġuayb’tan Medyen için ―kardeĢleri‖ ifadesi ile söz
ederken Eykeliler için bu ifadeyi kullanmamıĢtır. Medyen ve Eykeliler’e indirilen azapların
da farklı olduğu hatırlanırsa Eykeliler’in, Medyenliler’den farklı bir halk olup ikisine de Hz.
ġuayb’ın gönderildiği sonucu çıkarılabilir.
Yukardaki kavimler dıĢında Kur’an; İlyas kavmi, Yunus Kavmi, Yasin (suresi) Kavmi,
Ashab-ı Ress, Tubba Kavmi, Ashab-ı Rakîm, Ashab-ı Uhdud gibi topluluklardan sözeder.
Ġlk üç kavim dıĢında, diğer kavimlere -eğer varsa- gönderilen peygamberlerden
sözetmemiĢtir. Alimler, Ġlyas (a.s) ve Yunus (a.s)’un kavimlerinin Ġsrailoğulları’na mensup
olduğunu zikrederler ki bu peygamberlerin bağlı olduğu soy da bunu güçlendirmektedir.
Ashab-ı Ress ise, Kur’an’da Ģöyle geçer :‖Ad, Semud milletleri ile Resslileri ve bunların
arasında birçok nesilleri de yerle bir ettik. Her birine misaller vermiĢtik. Ama dinlemedikleri
için hepsini kırdık, geçirdik‖ (30) ―Onlardan önce Nuh milleti, Ashab-ı Ress, Semud, Ad,
Firavun milletleri, Lut’un kardeĢleri, Eykeliler, Tübba’ milleti de yalanlamıĢlardı. Evet;
bunların hepsi peygamberleri yalanlamıĢlardı da verdiğim söz, aleyhlerinde
gerçekleĢmiĢti.‖(31) Ġbn-i Kesir’e göre bu ve bundan önceki ayet, anılan milletlerin kırılıp
yerle bir edildiklerini kesin bir ifadeyle anlatmaktadır ki o da, onların helak edilmiĢ
olmalarıdır. Bu Kuranî ifadeler, Resslilerin Burûc sûresinde anlatılan hendek sahipleri olduğu
görüĢünü tercih eden Taberî’nin seçiminin doğru olmadığını göstermektedirler.(32) Ġbn Ġshak
ve bazı tarihçilere göre Buruc suresinde kendisinden sözedilen Ashab-ı Uhdud (hendek
sahipleri), Hz. Ġsa’dan sonra yaĢamıĢ bir kavimdir. Ashab-ı Rakim ise mağara arkadaĢları olan
Ashab-ı Kehf ile birlikte anılır. Kur’an Kehf ashabından detaylı bir Ģekilde sözederken,
Rakim ashabının sadece adını zikreder. Rasulullah Muhammed (a.s)’a nisbet edilen
rivayetlere göre ashab-ı Rakim, fırtınalı bir günde mağaraya sığınan ve bu günün azabından
kurtulmak için Allah’a geçmiĢte iĢledikleri salih amelleri vesile kılan üç gencin hikayesidir.
Buna göre Ashab-ı Kehf ile birlikte anılan Rakîm ehli, diğer kavimlerden farklı olarak
(g)azaba uğrayan değil felaha eren bir topluluktur.
Buraya kadar sözü edilen kavimlerle onlara gönderilen peygamberlerin Ģecereleri ve
yaĢadıkları bölgelerin haritaları aĢağıdaki gibidir.
―Peygamber de, îmân edenler de O’na indirilene inandı. Hepsi de Allah’a, meleklerine,
kitâblarına, peygamberlerine imân etti. O’nun peygamberlerinden hiçbirinin arasını
tefrik etmeyiz(ayırmayız). ĠĢittik ve itaat ettik. Affını dileriz, ey Rabbımız. DönüĢ Sana’dır.‖
Yararlanılan kaynaklar:
1-) Kur'an'ı Kerim
2-) Ġbn-i Kesir, Tefsir'ul Kur'an'il Azim
3-) Ġbn-i Kesir, el-Bidaye ve ve'n Nihaye
4-) Seyyid Süleyman Nedvi, A geophraphical History of the Quran, Ad, Semud, Medyen
5-) Taberi, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi