29 Mart 2014

İNSANLIĞIN SOYAĞACI



İNSANLIĞIN SOYAĞACI

 Allah’tan başka ilah olmadığına, onun tekliğine ve namazı ikame edip zekat vermeye 
çağırmak üzere görevlendirilen ve yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen 
peygamberlerin sayısı 25′tir. Bunların bir kısmı, sorumlu oldukları kavim ya da topluluklara 
tebliğ edilmek üzere kendilerine kitap ve şeriat verilen râsuller iken, diğerleri Allah’ın 
gönderdiği haberi (nebe) ve çirkin amellerle bütünleşen kavmlere Allah’ın hudut ile 
yasaklarını bildirmek üzere gönderilen nebilerdir. 
Aşağıdaki şecerede görüldüğü Kur’an’da zikredilenler arasında Hz. ibrahim’den önce 
yaşayan peygamberler; Hz. Adem, Hz. idris, Hz. Nuh, Hz. Hud ve Hz. Salih’tir. Hz. Lut’un 
Hz. ibrahim’le aynı zaman diliminde yaşadığı ve gönderildiği hatırlanırsa, Hz. ibrahim’in 
soyundan olmaları münasebetiyle peygamberlerin çoğu M.Ö 2000′li yıllardan sonra 
gönderilmiştir. Bir baĢka deyiĢle, Hz. ismail’in soyundan olan Peygamberimiz Muhammed 
(a.s) hariç Hz. ibrahim’den sonraki peygamberlerin tamamı Ġshak (a.s) oğlu Hz. Yakub’un 
soyundan gelmiĢlerdir. Medyen ve Eyke kavmine gönderilen Hz. ġuayb’ın dıĢındaki bu 
peygamberlerin de tamamı Ġsrailoğulları’na gönderilmiĢ ya da onların içinden çıkmıĢtır. 
Kur’an’da zikredilmeyip nakledilen hadislerde peygamber olduğu belirtilen salih kullardan 
soy ağacında yeralan peygamberler ise Hz. Adem’in oğlu Hz. ġit, Hz.Musa’nın yardımcısı 
YuĢa b.Nun, Hz. Süleyman’ın torunlarından olan Hz. Danyal ve Hz. Harun’un torunu Hz. 
Ermiya’dır. Bunun yanında Kur’an’da zikredilip Ġslam alimlerinin peygamber olup olmadığı 
hususunda ihtilaf ettiği Hz. Zülkifl ve Hz. Uzeyr de Ģecerede yeralmıĢtır. Yahudilerin bir 
kısmının hâĢâ Allah’ın oğlu olarak itham ettiği – ve (yahudiler) dediler ki Uzeyr Allah’ın 
oğludur- Hz. Uzeyr’in peygamberliğinin tartıĢmalı olması anlaĢılır olsa da Zülkifl (a.s) 
hakkındaki ihtilaf ilginçtir. Çünkü Hz. Zülkifl’in Kur’an’da Enbiya ve Sâd surelerinde büyük 
peygamberlerle birlikte anılması onun nübüvvetine dair güçlü bir delil olsa gerek. Ġbn-i 
Kesir’e göre onun Kur’ân-ı Kerîm’de büyük peygamberlerle birlikte anılması, Zülkifl’in de 
peygamber olduğuna delâlet etmektedir. ġecerede yeralan peygamberleri, ataları, 
gönderildikleri topluluklar, yaĢadıkları bölge ve dönemlerini aŞağıdaki gibi tablo halinde 

göstermek mümkündür: 
Peygamberler         İlk Ata               Topluluk                 Bölge                Dönem

Hz.Adem آدم  = İlk Ata Yok                                                                   

Hz.İdris إدزيس  = İlk Ata şit.as                                                               

Hz.Nuh ىحً = İlk Ata İdris (a.s) =Nuh Kavmi                                                     

 Hz.Hud هىد = İlk Ata Nuh (a.s)=(BİRİNCİ) ÂD=Ahkaf (Yemen,Umman)=M.Ö 3000

Hz.Salih صالح = İlk Ata Nuh (a.s)=SEMÛD = Hicr (Taif,Ula,Arabistan,Ürdün)=M.Ö 2500

Hz.İbrahim إتساهين = İlk Ata Nuh(a.s) = İbrahim Kavmi = Babil,Irak,Filistin M.Ö 2000

Hz.Lut لىط = İlk Ata Nuh (a.s)=Lut(Gomore) = Kavmi Sodom (Ürdün)M.Ö 2000

Hz.İsmail إسواعيل İlk Ata İbrahim (a.s) Cürhüm Kabilesi = Mekke M.Ö 1900

 Hz.İshak إسحاق = İlk Ata İbrahim (a.s)= İshakoğulları=El-Halil(Filistin) = M.Ö 1890

Hz.Şuayb شعية İlk Ata İshak (a.s)MEDYEN ve EYKE=Akabe Körfezi,Yemen,S.A M.Ö 1850

Hz.Yakub يعقىب=  İlk Ata  İshak (a.s) İsrailoğullarıNablus(Filistin)= M.Ö 1830 

Hz.Yusuf يىسف = İlk Ata Yakub (a.s) = İsrailoğulları  =  Mısır,Filistin = M.Ö 1750

Hz.Eyyub أيىب  =İlk Ata İshak (a.s) = Eyyub Kavmi = Ürdün-Suriye Sınırı = M.Ö 1770

Hz.Musa هىسى = İlk Ata Yakub (a.s) = İsrailoğulları = Mısır, Filistin  = M.Ö 1550

Hz.Harun هازوى  =İlk Ata Yakub (a.s) = İsrailoğulları  = Mısır, Tih Çölü = M.Ö 1550

Hz.Davud داود = İlk Ata Yakub (a.s) İsrailoğulları = Kudüs, Filistin, Ürdün=M.Ö 1000

Hz.Süleyman سليواى=İlk Ata Davud (a.s)=İsrailoğulları,=Sebe Kudüs,Filistin,Yemen=M.Ö 900 

Hz.İlyas إلياس İlk Ata Harun (a.s)=İlyas Kavmi Baalbek,Şam = M.Ö 900

Hz.Elyesa اليسع = İlk Ata Yusuf (a.s) = İsrailoğulları = Şam,Kudüs,Filist = M.Ö 850

Hz.Yunus سًيى İlk Ata Yakub (a.s) Yunus Kavmi Ninova,Musul,Irak M.Ö 800

Hz.Zülkifl الكفل ذو = İlk Ata Eyyub (a.s)=İsrailoğulları Şam,Necef = M.Ö 550

Hz.Zekeriyya شكسيا İlk Ata Süleyman (a.s) İsrailoğulları Kudüs M.Ö 50

Hz.Yahya يحيى İlk Ata Zekeriyya (a.s = İsrailoğulları=Kudüs = M.S 20

Hz.İsa عيسى =Yok = İsrailoğulları= Kudüs,Filistin = M.S 20 

Hz.Muhammed İlk Ata İsmail (a.s)Kureyş,İnsanlık = Mekke,Hicaz M.S 610 

 Bu tabloda yer alan peygamberler ile gönderildikleri topluluklar konusunda herhangi bir
ihtilaf yoktur. TartıĢma, bölge ve yaĢadıkları dönemler üzerine olsa da Hz. Ġbrahim’den sonra 
gönderilen peygamberlerin soyu ve toplulukları hakkında da ihtilaf yoktur. Yine Hz. Ġbrahim 
ve Hz.Lut’un M.Ö 2000′li yıllarda yaĢadıklarına artık neredeyse kesin gözüyle bakılmaktadır. 
Buna göre Nuh Kavmi, Birinci Âd (Âd-ı Ule) (2) ve Semûd kavimlerinin dönemi Ġbrahim 
(a.s)’ın yaĢadığı çağdan öncedir. Hud (a.s) ve Sâlih (a.s), Hz. Nuh’tan sonra ve Hz. 
Ġbrahim’den önce yaĢadıklarına göre gönderildikleri kavimlerin de yükseliĢi, Hz. Nuh’tan 
sonra M.Ö 3000 ile M.Ö 2000 yılları arasına denk gelir.
Kavimler ve Topluluklar 
 Materyalist ve evrimci tarih anlayıĢlarının dıĢındaki hemen hemen tüm din ve inanç 
sistemlerine en baĢta Ġslam’a göre insanlık, Hz. Adem’den türemiĢtir. Rivayete göre Allah, 
Habil’in öldürülmesinden sonra Adem ile Havva’ya ismi ―Allah’ın bağıĢı‖ manasına gelen 
Hz. ġit’i vermiĢtir(1). ġit (a.s), Adem (a.s)’den sonra ikinci, dünyada doğan ilk peygamberdir. 
Ġslam, Hristiyan ve Yahudi inancına göre Hz. Adem’in üçüncü oğludur. Hâbil’in öldürülmesi 
ve Kâbil’in Allah’ın gazabına uğramasıyla Hz. Adem’in soyu -baĢka çocukları olsa da- Hz. 
ġit üzerinden devam etmiĢtir. Hz. ġit’ten sonra Hz. Ġdris ve onun soyundan da Hz. Nuh 
gelmiĢtir. Buhari’den rivayet edilen hadise dayanarak Ġbn-i Kesir, Hz. Adem’in bin yıl 
yaĢadığına, onunla Hz. Nuh arasında da yaklaĢık 950 yıl olduğunu söyler. Kendi ailesi 
dıĢındaki bir topluluğa gönderilen ilk peygamber Hz. Nuh’tur ki Kur’an’da bu kavmin ismi 
Nuh Kavmi olarak geçmektedir. 
1-) Hz. Nuh ve Nuh Kavmi: İnsanlık tarihinde putlara tapınmanın yani şirkin ilk ortaya 
çıkışı Hz. Nuh’un kavminde görülür. Kur’an’a göre bu dönemde insanlar Vedd, 
Süva,Yeğus, Yeûk ve Nesr putlarına tapıyorlardı(3). Çok ilginçtir ki bu putlar daha sonra 
Arapların da taptıkları putlar olmuĢtur. Bu putların en büyüğü olan Vedd’in Hz. ġit’in diğer 
ismi olduğu söylenir(4). Hz. Nuh, kavmini 950 yıl boyunca Allah’ın birliğine yani tevhide 
çağırmıĢ fakat onlar bu çağrıyı reddetmiĢlerdi. Bunun üzerine Allah onların üzerine gazabını 
indirmiĢ ve yeryüzünde Hz. Nuh’la birlikte gemiye binenlerin dıĢında kalan tüm insanları (5) 
tufanda boğmuĢtur. Bu tufanda gemiye binmeyen insanların tamamının yokolduğu Nuh 
(a.s)’ın kendi adıyla anılan surenin 26-27. ayetlerdeki Ģu duasıyla sabittir: ―Nûh dedi ki: 
Rabbım; kâfirlerden yeryüzünde yurd tutan hiç bir kimse bırakma. Çünkü sen onları 
bırakırsan; kullarını saptırırlar. Kötüden ve öz kâfirden başka da evlâd doğurmazlar.― 
Bu duaya ve Allah’ın gemiye binenlerin dışında kalan insanların tamamını yokettiğine 
göre, Nuh kavmi insanlık tarihinde ilk kavim olup yeryüzünde ondan başka kavim 
yoktu. Kendisiyle birlikte gemiye binmiĢ olanların soyu tufandan sonra devam etmemiĢ, 
sadece Nuh (a.s.)’un nesli devam etmiĢti: ―Onun soyunu sürekli kıldık‖ (Sâffât, 77.) Bu 
doğrultuda Hz. Nuh, insanlığın ikinci atası olarak bilinir. Rivayete göre Hz. Nuh’un beĢ oğlu 
vardı: Hâm, Sâm, Âbir, Yafes ve Yam (Kenan). Âbir tufandan önce, Yâm ise tufan esnasında 
dağa çıkıp boğularak ölmüĢtür, gemiye binen ve hayatta kalan diğer çocukları Ham, Sâm ve 
Yafes’tir. Tüm İslam alimleri ile Hristiyan ve Yahudi din bilginlerinin ekseriyeti, Hz. 
Nuh’tan sonra günümüze kadar gelen insan topluluklarının Nuh’un (a.s) oğulları olan 
Sâm, Yâfes ve Ham’dan türediği üzerine ittifak etmişlerdir. Günümüzde varolan ve Hz. 
Nuh’tan sonra geçmiĢ çağlarda yok olan tüm dil ve ırkların ataları Sâm, Ham ve Yâfes’tir. 
Buna göre; 
a-) Sâmiler yani Araplar, Aramiler, Ġbraniler, Keldaniler ve Fenikeliler Sâm’dan 
b-) Hâmiler yani Arîler ya da Hintliler, Berberiler, Kıptiler, Farslılar, Kürtler ve Avrupalılar 
yani Almanlar, Ġngiliz ve Fransızlar Hâm’dan 
c-) Yâfesiler yani Moğollar ya da Turanlılar, Türkler (Orta Asyalılar dahil), Çinliler, Japonlar 
ve Moğollar Yâfes’ten türemiĢlerdir. 
Hem Ġslam hem batı tarihçilerine göre Âd, Semud, Cürhüm, Lahmid, Tasm ve Cedisler 
Samilerin ilk halkası olup Arabistan’ın en eski kavimleridir. Bu dönemde en büyük ve en 
güçlü kavim olan Âdlar, tüm Arabistan’a (Hicaz, Yemen, Umman) hükmediyorlardı. 
Arabistan dışındaki Araplar (Birinci Âdlar) ise Babil, Mısır, Filistin, İran,Kartaca ve 
Fenike bölgesine dağılmışlardı. Bu Âdlar, Yahudi ve Batı tarihinde Âmâlikalılar olarak da 
bilinir (6). Eski Ahitte Amâlek olarak geçen Âmâlikalar’ın, Ġsrailoğulları’nın Babilden arz-ı 
Mukaddese gelmeden önce Filistin’de yaĢadığı söylenir. Ġslam tarihçilerine göre ise Amâlika, 
Arabü’l-aribede’den olup Hz. Musa döneminde ġam topraklarında (Suriye, Ürdün, Filistin, 
Lübnan) yaĢamıĢlardır. Tevrat’a göre en parlak çağlarını M.Ö 2000′li yıllardadır. Bazı 
Müfessirlere göre, Ġsrailoğulları’nın Filistin’in korkularından girmedikleri ve Kur’an’da onları 
―cebbâr ‖ yani ―zorba ve güçlü‖ kavim Ģeklinde niteledikleri kavim Âmâlikalılar’dır 
2-) Hz. Hud ve Âd Kavmi: ―DüĢününki o sizi, Nuh Kavminden sonra onun yerine getirdi ve 
yaradılıĢta sizi onlardan üstün kıldı‖. Kur’an’da kendilerinden bu Ģekilde sözedilen ve 
Sâmilerin ilk halkasından olan Âd Kavmi, Ümem-i Baide ya da Arab-ı Bâide grubunda 
yeralıp Nuh Kavminden hemen sonra gelir. Bu kavim, Hz.Nuh’un oğlu Sâm oğlu 
ErfahĢed’ten türemiĢtir. Buna Birinci Âd ya da Âd’ı Âram (Ġrem) da denilir. Âd kavminin 
ortaya çıkıĢı M. Ö 3000′li yıllardan öncedir. Hz. Hud’un onlara gönderilişi ise, Âd’ın 
yükseliş dönemi olan M.Ö 3000′li yıllara rastlar. Yemen ve Hadramut sınırları arasında 
bulunan Aden, Âd kavminin merkezidir. Eski devirlerde Sâmiler, Ģehirlere onu imar eden 
kiĢinin adını vermekteydiler. Bu yüzden Aden, ―Âdîn‖in (Âdlılar ya da Âdoğulları) 
kısaltılmıĢı olarak kabul edilir. Hicri 18. yılda Yemen’de keĢfedilen bir kitabede Ģu sözler yer 
almaktaydı: ―Kötülükle acımasızca savaĢan hükümdarlar, bize Hud’un dini üzerine 
hükmetmektedirler‖(7). 1834′de Aden yakınlarında bulunan ve ilk arapça kitabe olma 
özelliğini taĢıyan bir yazıtta ise Ģu sözler dikkat çekicidir : “Hükümdarlarımız, Hûd’un 
dininden doğru kanunu bize tatbik ettiler ve biz inandık doğru mucizelere, ölümden 
sonra dirilişe―(8). Bunun dıĢında Hz. Hud’un bölgesi olan Ahkaf (Yemen, Hadramut, 
Umman)’ta buna benzer bir çok kitabenin bulunduğu rivayet edilir. 
Kur’an, devamında Âd kavminden Ģöyle sözeder: ―Görmedin mi, Rabbin ne yaptı Âd 
kavmine, direkleri (yüksek binaları) olan, ülkeler arasında benzeri yaratılmamıĢ Ġrem 
Ģehrine‖. ―Düşününki o sizi, Nuh Kavminden sonra onun yerine getirdi ve yaradılışta sizi 
onlardan üstün kıldı‖ (9). Bu ayetlerden Âd kavminin, Nuh kavminden hemen sonra geldiği 
ve fiziki olarak onlardan daha güçlü bir kavim olduğu anlaşılmaktadır. Ki bu güçten dolayıdır 
ki onlar yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamışlar ve ―kuvvetçe bizden daha büyük 
kimmiş‖ demiĢlerdi (10). Allah, bu kibirlerine şöyle cevap vermiştir: ―Onları yaratan Allah’ın 
kendilerinden daha güçlü olduğunu görmediler mi‖(11). Bu ayetlerden anlaĢılıyor ki onlar, 
Allah’ın kendilerine nimet olarak verdiği gücü batıl yolda kullanıp onunla kibirlenmiĢ, küfre 
ve zulme sapıp yoldan çıkmıĢ ve Hz. Hud’un uyarılarını (kibirlerinden dolayı) dikkate 
almamıĢlardı. Bunun üzerine Allah, onları hem dünyada ve hem ahirette aĢağılanmanın 
azabını tattırarak yedi gün sekiz gece süren kasırga ile yok etti (12). Böylelikle Allah, Birinci 
Âd (Âd-ı Ule) kavmini ortadan kaldırdı ve Hud’la birlikte beraberindeki mü’minleri bu ağır 
azaptan kurtardı (13). 
Yukardaki ayetlerden anlaĢıldığına göre, yok edilen Âd, ―Birinci Âd‖ kavmidir. Hz. Hud’la 
birlikte kurtulanlara ise ―Ġkinci Âd‖ ismi verilmiĢtir. Âd kavminden sonra, Ġkinci Âd’dan olan 
Semud kavminin yükseliĢi baĢlamıĢtır. 
3-) Hz. Salih ve Semud Kavmi: Kur’an’a göre Semud kavmi Âd’dan sonra gelmiĢtir : 
―DüĢünün ki sizi Âd’dan sonra hükümdarla yaptı‖(14). Semud kavminin baĢlangıç ve 
yükseliĢi M.Ö 2500′lü yıllara rastlar. Semud kavminin merkezi günümüzde Ula, Taif civarı ya 
da Medayin-i Sâlih (Salih Ģehri)’i ve Ürdün’ü de (Petra dahil) kapsayan Hicr bölgesiydi. 
Bunlar, kendilerine Semud denen meĢhur bir kabileydi. Dedeleri Semud’un adını almıĢlardı. 
Semud, Cedis’in kardeĢidir. Bu ikisi de Ġrem oğlu Asir’in oğullarıdırlar. Ġrem ise, Nuh
peygamberin oğlu Sâm’ın oğludur. Semud da Âd gibi, Arab-ı Aribe’dendir. Ġkinci Âd olarak 
da adlandırılmaktadır. (15) 
Semud, Vadi’ul Kura olarak bilinen kuzey batı Arabistan’a hakim olmuĢtu. Bu kavmin 
merkezi olan Hicr ise, Hicaz ile Suriye arasındaki eski yol üzerindeydi(16). Semud’un 
günümüze kadar ulaĢmıĢ ev ve sarayları, dağlar ve büyük kayalar oyularak yapılmıĢtır. Bunlar 
da kibirlendikçe kibirlendiler ve taĢınlık yaptılar. Salih (a.s) onları Ģöyle uyarmıĢtı : ―(Ey 
kavmim), düĢünün ki O sizi Âd’dan sonra hükümdarlar yaptı, yeryüzünde sizi yerleĢtirdi. 
Ovalarından köşkler yapıyor, dağlarından evler yontuyorsunuz. Artık Allah’ın lütuflarını 
anın, yeryüzünde fesatçılar olup taĢkınlık yapmayın‖ (17). Semud bu nasihatlerden yüz 
çevirmiĢ, Salih (a.s)’i yalanlamıĢ ve Allah’a iman etmeyi reddetmiĢtir. Allah, imtihan etmek 
için onlara kayanın içinden çıkan bir deve gönderir. Devenin su içme sırasına riayet etmeleri 
için, Semud uyarılır. Bir müddet sonra, etraındakilerinde desteğiyle en azılıları ileri atılıp 
deveyi boğazlar ve böylece azab üzerlerine hak olunur. Allah, Hz. Salih’i ve onunla beraber 
olan mü’minleri azaptan ve o günün zilletinden kurtararak, Semud’u yok etmiĢtir: “Hakikat 
şu ki ilk Âd’ı O yoketti, Semûd’u da. Öyle ki geriye hiçbir şey bırakmadı‖ (18). Geriye 
kalmayan Ģey, Semud’un yoldan çıkan topluluğudur ama Semud’un dağları oyarak yaptığı 
evler, günümüzde de ayaktadır. 
Semûd kavminin yaĢadığı bölge ile ilgili Ģu notu düĢmek gerekmektedir; Dağ ve büyük 
kayaların oyularak türlü ev, saray ve mabedin yapıldığı, bu yapıların günümüze kadar ulaĢtığı 
ve geçmiĢi milattan önceye uzanan dünya üzerinde iki yer vardır: Bunların birincisi Suudi 
Arabistan’da Taif’e bağlı Ula bölgesinde yeralan ve adına Medaini Salih denilen tarihi 
mekandır, ikincisi ise Ürdün’ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasında kalan Petra antik 
kentidir. Kur’an, bir ayette Semud kavminden Ashab-ı Hicr olarak sözeder : ―Andolsun, 
Hicr halkı da gönderilen(elçi)leri yalanlamıĢlardı… dağlardan güvenli evler yontuyorlardı‖ 
(Hicr, 80-82). Hicr’in tanımına bakılacak olursa bu tanıma Petra kentinin yapıları, Medaini 
Salih’teki yapılardan daha çok uymaktadır fakat Batılı tarihçiler ve Yahudiler, Petra’nın çok 
eski bir kent olmadığını M.O 50′li yıllarda bölgeye hakim olan ve bir sami halkı olan 
Nebatiler tarafından kurulduğunu iddia ederler. Bu iddiada o kadar heyecanlıdırlar ki birileri 
çıkıp ―Semud’un bölgesi Petra’yı da kapsamaktadır‖ dediğinde korkak bir eda ile ―aman öyle 
demeyin‖ dercesine ―Medaini Salih ile Petra’yı birbirine karıĢtırmayın, Petra’nın kuruluĢ 
Semud’dan çok sonradır‖ derler. Evet; Nabatiler, hem Arabistan’daki Hicr bölgesine Hem 
Ürdün’deki Petra antik kentine sözkonusu zamanda hakim olmuĢtur fakat Petra’nın bu halk 
tarafından inĢa edildiğine dair somut bir bilgi olmadığı gibi Petra kenti Milattan çok daha 
önce inĢa edilmiĢtir. 
Bizce batılı ve yahudi tarihçilerin, Medaini Salih karşısında susup Petra’yı Semud 
kavminin yaşadığı bölge olarak kabul etmemelerinin nedeni şudur; Salih (a.s)’ın ismi 
Tevrat’ta geçmediği için Semud kavminden de sözedilmez. Yahudiler ve dolaylı olarak 
batılılar, Hz. Salih’i peygamber olarak tanımadığı için haliyle onun kavminin tarihteki 
izlerini de reddederler. Buna karşın Tevrat’ta verilen bilgiler doğrultusunda sözkonusu 
bölgede Edomlular’ın yaşadığına inanırlar. Edomlular’ın yaşadığı dönem ile Semud 
kavminin dönemine bakılırsa, iki dönemin de aynı zaman dilimine denk geldiği 
görülecektir. Bunun yanında Edomlular da Semud kavmi gibi Sami ırkından olan bir 
halktır. Aşağıdaki haritadan da anlaşılacağı gibi Kur’an’da zikredilen Hicr (Bölgesi), 
hem Medaini Salih’i hem de Petra antik kentini kapsamaktadır. Ki iki bölge de aynı 
geçiş yolu ve güzergahı üzerindedir. Tüm bu bilgiler ışığında batılı ve yahudi 
tarihçilerin aksine, Petra’nın da Medaini Salih gibi, bir zamanlar Semud Kavmi’nin 
yaşadığı kentlerden olduğunu söyleyebiliriz. Burada bir not daha düşmek gerekir ki
günümüzde bu bölgeye güle-oynaya akın eden turistlere benzememek için, zamanında Taif’e 
gitmek için Hicr bölgesinden geçen Rasulullah’ın (a.s) ashabına ve mü’minlere yaptığı Ģu 
uyarı akılda tutulmalıdır: 
ىْا أتاثاا ُكىا اخ ْشياةاْن تاْث ُكىا فاِإ َّى لاْى تا ُكىًُىا تااِكي اي، فااََّل أِي اي إ
تُوعارَّْىِم الْاَل تا ْد ُخلُىا تُيُى ات الْقااصاتا ُهن اأ اها نْكُ صيثاِ ُي 
“Azaba uğramış bu kavmin evlerine girmeyin, taki ağlayıncaya dek. 
Eğer ağlamıyorsanız, onlara isabet edenin aynısının size isabet etme korkusundan 
ağlayın” 
4-) Hz. İbrahim ve Kavmi: Hz. Ġbrahim’in doğumu ve peygamberlikle görevlendirilmesi, 
M.Ö 2000′li yıllardadır. Ġslam tarihçilerine ve Tevrat’a göre Hz. Ġbrahim, Nahor’un oğlu 
Tareh’in oğludur. Nahor, Rağooğlu Saroğ’un oğludur. Rağo, Abir oğlu Faliğ’in oğludur. Abir, 
ErfahĢed oğlu Saleh’in oğludur. ErfahĢed ise, Nuh oğlu Sâm’ın oğludur. Bu Ģecere, Ehl-i 
Kitabın kitabında yer alan bir ifadedir. Rivayete göre Tareh yetmiĢbeĢ yaĢına vardığında 
oğulları Ġbrahim, Nahor ve Haran doğdular. Haran’ın da Lut adlı oğlu doğdu. Bu rivayetin 
sahiplerine göre Hz. Ġbrahim, babasının ortanca oğludur.(19) Ġbrahim (a.s.), ġam ovasındaki 
Berze köyünde (Bu köy, ġam’ı çevreleyen Kasyon dağı yanındadır.) doğmuĢtur. Ġbn Asakir’e 
göre Ġbrahim (a.s.), Babil’de doğmuĢtur. Berzeli olduğu da söylenmiĢtir. Çünkü Lut (a.s.)’a 
yardıma geldiğinde orada namaz kılmıĢtır. Tareh, oğlu Ġbrahim, Ġbrahim’in zevcesi Sare ve 
Ġbrahim’in kardeĢi Haran oğlu Lut’u yanına alarak Keldanî toprağından çıkıp Kenanî 
toprağına gittiler. Harran’a yerleĢti ve 250 yaĢına varıncaya kadar orada yaĢadı. Doğum yeri 
Keldanî ülkesi, Babil’e bağlı olan bir yerdir (20). Kur’an’da Ġbrahim (a.s)’ın hayatı, 
mücadelesi ve Nemrutla olan münakaĢası detaylı bir Ģekilde anlatılmıĢtır. 
5-) Hz.Lut ve Kavmi ya da Sodom ile Gomore halkı: Ġslam tarihçilerine ve (büyük bir 
kısmı tahrif edilmiĢ) Tevrat’a göre Lut (a.s), Ġbrahim (a.s)’ın kardeĢinin oğludur. Lut (a.s.), 
Haranın oğludur. Haran ise, diğer adı Azer olan Tareh’in oğludur. Bu anlamda Hz. Ġbrahim, 
Hz. Lut’un amcasıdır. Ġki peygamberin aynı dönemde yaĢadıkları Kur’an ile sabittir. Buna 
göre Hz. Lut ve kavmi M.Ö 2000 ile 1900 yılları arasında varolmuĢlardır. Lut (a.s.), 
kendisinin emir ve izni üzerine amcası Ġbrahim Halil (a.s.)’in mahallesinden çıkıp Ğur-ı 
Zağr’e bağlı Sedom Ģehrine yerleĢti. Gur, o dönemde Sodom’un baĢkentiydi (21). Sodom ve 
Gomore, günümüzde Ürdün olarak bilinen ülkede bulunan Lut Gölü’nün (Ölü Deniz) güney 
doğusunda yeralır. Bu bölgenin lanetli kavmi, yeryüzünde daha önce hiç kimsenin 
meyletmediği bir çirkinliği topluca icra etmekteydiler. Doğru yoldan o kadar sapmıĢlardı ki, 
Hz. Lut’a azab haberini bildirmek üzere Allah’ın görevlendirdiği elçilere bile meyletmiĢ ve 
Hz.Lut’a misafir olan insan kılığındaki bu melekleri ısrarla çirkin amelleri için istemiĢ ve 
taleplerini yerine getirmeyen Hz. Lut’u tehdit etmiĢlerdi. 
Kur’an bu kavim hakkında Ģöyle buyurur: ―Dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı 
bir hayasızlığı mı yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp erkeklere Ģehvetle yaklaĢıyorsunuz. 
Doğrusu, çok aĢırı giden bir milletsiniz.‖ dedi. Milletinin cevabı sadece, ―Onları kasabanızdan 
çıkarın, güya onlar temiz kalmaya uğraĢan insanlarmıĢ.‖ demek oldu. Bunun üzerine Lut’u ve 
taraftarlarını kurtardık. Yalnız karısı, geride kalıp helake uğrayanlardan oldu. Geriye 
kalanların üzerine öyle bir (taĢ) yağmuru yağdırdık ki, suçluların sonunun nasıl olduğuna bir 
bak! ―(22). 
6-) Hz. Şuayb ile Medyen ve Eyke Halkı: Ġslam alimleri Hz. ġuayb’ın yaĢadığı dönem 
konusunda ihtilaf etmiĢlerdir. Ağır basan görüĢe göre Sodomlular ile Medyen ve Eyke halkı 
arasında uzun bir zaman geçmemiĢtir. Hz. ġuayb’ın soyu ve Hz. Ġbrahim ile Hz. Lut’la olan 
yakın akrabalığı, yaĢadığı zamanın M.Ö 1850′li yıllar olduğu ihtimalini güçlendirmektedir. 
Rivayete göre ġuayb’ın babasının adı YeĢhar’dır. YeĢhar da Ġshak oğlu Yakub oğlu Lavi’nin 
oğludur. Kimine göre ġuayb’ın babası Nüveyb’dir. Nüveyb de, Ayfa bin Medyen 
b.Ġbrahim’in oğludur. Diğer bazıları da ġuayb’ın babasının Sayfur olduğunu söylemiĢlerdir. 
Sayfur’un babası da Ayfa b.Sabit b.Medyen b.îbrahim’dir. Ġbn Asakir’in dediğine göre anası 
veya anneannesi Lut’un kızıdır. Medyenliler, Arap (arab-ı müsta’rebe) bir millet olup 
beldeleri olan Medyen’de yaĢarlardı. Medyen, ġam tarafında olup Maan topraklarına yakındı. 
Lut Gölün(Ölüdeniz)’e yakın olup Hicaz sınırındaydı. Medyen kabilesi bilinen meĢhur bir 
kabile olup Ġbrahim Halilullah (a.s.)’ın oğlu Medyen’in evlatlarıdır (23). 
―Ey milletim! Bana karĢı gelmeniz Nuh milletine veya Hud milletine ya da Salih milletine 
gelen felaketin bir benzerini sakın baĢınıza getirmesin. (Ayrıca) Lut milleti de sizden uzak 
değildir.‖(24). Müfessirler, bu ayetteki son cümleyi Ģöyle tefsir ederler; Ayet, ―Lut kavmi, 
mahal ve mekan bakımından sizden uzakta değildir.‖ anlamındadır. Sözkonusu ayetin Ģu 
anlama geldiğini söyleyenler de olmuĢtur: Lut kavmi, çeĢitli hile ve Ģüphelerle insanların 
mallarını gizli-açık zorla almak, yol kesmek gibi çirkin fiil ve nitelikler bakımından sizden 
uzakta değildir. Çünkü Lut kavmi, ġuayb kavminden zaman, mekan ve nitelik bakımından 
uzakta değildi.‖(25). Bu yoruma göre, Musa (a.s), Mısır’da bir kıptiyi öldürdükten sonra 
Medyen tarafına gittiğinde -kendisinden ―yüce bir Ģeyh‖ olarak Kur’an’da zikredilen- 
karĢılaĢtığı kiĢi Medyenliler’e peygamber olarak gönderilen ġuayb (a.s) değil, onun mirasını 
devralan torunlarındandır.
Ki bu yüce insanın kızlarına zorluk çıkaran çobanların manzarası, 
Kur’an’da kaba olarak nitelendirilse de onlardan azgın ya da yoldan çıkmıĢ yani azabı 
hakeden kiĢiler olarak sözedilmemektedir. Öte yandan Taberi ve ibn-i Kesir’in nakillerine 
göre Hz. ġuayb, Hz. Lut’un kızı ya da torunu ile evliyse onun 1500′lü yıllarda yaĢayan Hz. 
Musa ile karĢılaĢması mümkün gözükmemektedir, çünkü aralarında yaklaĢık 400 yıl vardır. 
Burada ise Ģöyle bir problem ortaya çıkmaktadır; Hz. ġuayb, 1850′li yıllarda yaĢamıĢsa, 
Medyen ve Eykeliler’in Ġsrailoğulları’na mensup olmaları fiziki ve matematiksel açıdan 
mümkün gözükmemektedir. Oysa Kur’an Hz. ġuayb’dan ―Medyenliler’in kardeĢleri‖ olarak 
sözeder. Bu durumda da Hz. ġuayb’ın Ġsrailoğulları’ndan olması mümkün gözükmemektedir. 
En doğrusunu Allah bilir. 
Kur’an, Medyen halkından Hz. ġuayb’ın nasihati üzerinden Ģöyle sözeder : ―Medyen halkına 
da kardeĢleri ġuayb’ı gönderdik. Onlara Ģöyle dedi: ―Ey Milletim! Allah’a kulluk edin. 
O’ndan baĢka tanrınız yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi. Ölçü ve tartıyı tam yapın. 
İnsanların eşyasını eksik vermeyin. Düzelttikten sonra yeryüzünde bozgunculuk 
etmeyin. Ġnanıyorsanız bilin ki, bunlar sizin için hayırlıdır. Allah’a inananları yolundan 
alıkoyup ve o yolun eğriliğini dileyerek tehdid edip her yolda pusu kurup oturmayın. Azken, 
Allah’ın sizi çoğalttığını hatırlayın. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bakın. Eğer 
içinizden bir grup benimle gönderilene inanır, bir grup da inanmazsa, O halde Allah’ın 
aramızda hükmünü bildirmesine kadar sabredin. Allah hükmedenlerin en iyisidir.‖ (26). 
ġuayb’ın (a.s) uyarısına aldırıĢ etmeyen ve bu uyarıları üzerine onu tehdit eden Medyenliler 
üzerine Allah’ın azabı hak olmuĢtu : ―Derken o Ģiddetli deprem onları yakalayıverdi de 
yurtlarında diz üstü donakaldılar. ġuayb’ı yalanlayanlar, sanki yurtlarında hiç oturmamıĢ 
gibiydiler.‖ (27) 
(Ormanlık yerde oturan) Eykeliler(28) de peygamberlerini yalanladı. ġuayb onlara:
―Allah’a 
karĢı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben, size gönderilmiĢ güvenilir bir elçiyim.Artık 
Allah’tan sakının ve bana itaat edin. Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum.benim ecrim ancak
alemlerin Rabbine aittir
Ölçüyü tam yapın. Eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi 
ile tartın. Ġnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karıĢıklık 
çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun.‖ dedi. ―Sen büyülenmiĢsin. 
Bizim gibi bir insandan baĢka birĢey değilsin. Doğrusu, seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer 
doğru sözlü isen, göğün bir parçasını üstümüze düĢür.‖ dediler. ġuayb: ―Rabbim,
yaptıklarınızı çok iyi bilir.‖ dedi. Ama onu yalanladılar. Bunun üzerine onları bulutlu bir 
günün azabı yakaladı. Gerçekten ogün büyük bir günün azabı idi. Doğrusu, bunda bir ders 
vardır. Fakat çoğu inanmamıĢtır. Rabbin Ģüphesiz güçlüdür, merhametlidir.‖(29) 
Bu ayetlere baktığımızda, Kur’an’ın Hz. ġuayb’tan Medyen için ―kardeĢleri‖ ifadesi ile söz 
ederken Eykeliler için bu ifadeyi kullanmamıĢtır. Medyen ve Eykeliler’e indirilen azapların 
da farklı olduğu hatırlanırsa Eykeliler’in, Medyenliler’den farklı bir halk olup ikisine de Hz. 
ġuayb’ın gönderildiği sonucu çıkarılabilir. 
Yukardaki kavimler dıĢında Kur’an; İlyas kavmi, Yunus Kavmi, Yasin (suresi) Kavmi, 
Ashab-ı Ress, Tubba Kavmi, Ashab-ı Rakîm, Ashab-ı Uhdud gibi topluluklardan sözeder. 
Ġlk üç kavim dıĢında, diğer kavimlere -eğer varsa- gönderilen peygamberlerden 
sözetmemiĢtir. Alimler, Ġlyas (a.s) ve Yunus (a.s)’un kavimlerinin Ġsrailoğulları’na mensup 
olduğunu zikrederler ki bu peygamberlerin bağlı olduğu soy da bunu güçlendirmektedir. 
Ashab-ı Ress ise, Kur’an’da Ģöyle geçer :‖Ad, Semud milletleri ile Resslileri ve bunların 
arasında birçok nesilleri de yerle bir ettik. Her birine misaller vermiĢtik. Ama dinlemedikleri 
için hepsini kırdık, geçirdik‖ (30) ―Onlardan önce Nuh milleti, Ashab-ı Ress, Semud, Ad, 
Firavun milletleri, Lut’un kardeĢleri, Eykeliler, Tübba’ milleti de yalanlamıĢlardı. Evet; 
bunların hepsi peygamberleri yalanlamıĢlardı da verdiğim söz, aleyhlerinde 
gerçekleĢmiĢti.‖(31) Ġbn-i Kesir’e göre bu ve bundan önceki ayet, anılan milletlerin kırılıp 
yerle bir edildiklerini kesin bir ifadeyle anlatmaktadır ki o da, onların helak edilmiĢ 
olmalarıdır. Bu Kuranî ifadeler, Resslilerin Burûc sûresinde anlatılan hendek sahipleri olduğu 
görüĢünü tercih eden Taberî’nin seçiminin doğru olmadığını göstermektedirler.(32) Ġbn Ġshak 
ve bazı tarihçilere göre Buruc suresinde kendisinden sözedilen Ashab-ı Uhdud (hendek 
sahipleri), Hz. Ġsa’dan sonra yaĢamıĢ bir kavimdir. Ashab-ı Rakim ise mağara arkadaĢları olan 
Ashab-ı Kehf ile birlikte anılır. Kur’an Kehf ashabından detaylı bir Ģekilde sözederken, 
Rakim ashabının sadece adını zikreder. Rasulullah Muhammed (a.s)’a nisbet edilen 
rivayetlere göre ashab-ı Rakim, fırtınalı bir günde mağaraya sığınan ve bu günün azabından 
kurtulmak için Allah’a geçmiĢte iĢledikleri salih amelleri vesile kılan üç gencin hikayesidir. 
Buna göre Ashab-ı Kehf ile birlikte anılan Rakîm ehli, diğer kavimlerden farklı olarak 
(g)azaba uğrayan değil felaha eren bir topluluktur. 
Buraya kadar sözü edilen kavimlerle onlara gönderilen peygamberlerin Ģecereleri ve 
yaĢadıkları bölgelerin haritaları aĢağıdaki gibidir. 
―Peygamber de, îmân edenler de O’na indirilene inandı. Hepsi de Allah’a, meleklerine, 
kitâblarına, peygamberlerine imân etti. O’nun peygamberlerinden hiçbirinin arasını 
tefrik etmeyiz(ayırmayız). ĠĢittik ve itaat ettik. Affını dileriz, ey Rabbımız. DönüĢ Sana’dır.‖ 
Yararlanılan kaynaklar: 
1-) Kur'an'ı Kerim 
2-) Ġbn-i Kesir, Tefsir'ul Kur'an'il Azim 
3-) Ġbn-i Kesir, el-Bidaye ve ve'n Nihaye 
4-) Seyyid Süleyman Nedvi, A geophraphical History of the Quran, Ad, Semud, Medyen 
5-) Taberi, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...