24 Nisan 2014

OSMANLI ÖRGÜT-İNANÇ-DAVRANIŞ’TAN HUKUK VE İDEOLOJİ’YE





OSMANLI 
ÖRGÜT-İNANÇ-DAVRANIŞ’TAN HUKUK VE İDEOLOJİ’YE
ÜMİT HASSAN


ERMENİ MESELESİNİN SİYASİ TARİHÇESİ (1877-1914) Münir Süreyya Bey






ERMENİ MESELESİNİN SİYASİ TARİHÇESİ
(1877-1914) 
Münir Süreyya Bey 

BÜYÜK FELAKET 1915 Katliamı ve Ermeni Sorunu





BÜYÜK FELAKET
1915 Katliamı ve Ermeni Sorunu
(Belgeler, Tanıklar ve Halil Berktay,Taner Akçam,
Stefanos Yerasimos'un Yorumlarıyla)

ERMENİ SORUNU EL KİTABI






ERMENİ SORUNU EL KİTABI  
Şenol KANTARCI, Kamer KASIM, 
İbrahim KAYA ve Sedat LAÇİNER 


ATATÜRK'TEN ERMENİ SORUNU



Atatürk’ten ermeni Sorunu – Kısa Kısa


Rum, Ermeni gibi unsurlardan ayrı ayrı oluşan bir takım çeteler, adi hırsızlıkla, ara sıra da öldürmelerle meşgul olmuşlar, Rum ve Ermeni sürgünü esnasında bu unsurlardan ortaya çıkan bazı çeteler ise siyasi bir hüviyet kazanmıştır. Rusların istilası başlayınca, memleket içinde karışıklık meydana getirmek için bunlar, Ruslar tarafından da teşvik ve denizden de desteklenmişlerdir.(22 Mayıs 1919)
Ermenilerin siyasi emellerini fiilen elde etmek ve asayişi bozuk göstermek maksadıyla Doğu vilayetleri içine çeteler geçireceklerini pek muhtemel görüyorum.(24 Mayıs 1919)
Ermenilere vilayetlerimizi peşkeş çekmeleri de (…) ihtimal bulunuyor. Böyle bir vaziyette İngiliz birliklerinin Ermenilere öncülük edeceği çok muhtemeldir.
böyle bir hali biz düşmanlık olarak görmeye ve saymaya, meşru topraklarımızı ve milli bağımsızlığımızı kurtarmak için mecburuz….(30 Mayıs 1919)

Rum ve Ermeni komitacılarıyla, bunların ileri gelenleri, devamlı şekilde temasta bulundukları İngiliz subayları ile bazı Amerikan memurlarından çok yüz buluyorlar.(5 Haziran 1919)
….
tehcir sırasında Merzifon’da esasen çokça kalan Ermenilerin bu kez başka yerlerden de gelenler ve göçten dönenler yüzünden miktarlarının daima artmakta olduğu Merzifon Amerikan Mektebi’ne getirilen eşya sandıklarının üzerinde Otoman Amerikan markaları görüldüğünden bunların herhalde silah olduğunda şüphe bırakmıştır.(6 Haziran 1919)

İngiliz subayları tarafından sevk ve idare edilen altı bin kişi oldukları tahmin edilen Ermeni kuvvetinin Nahcivan ve havalisini işgal ettikleri …(11 Haziran 1919)

bir İngiliz subayı Iğdır’dan Bayezit’e gelerek, Mutassarıf’a: İngiltere himayesinde teşekkül eden Ermenistan’a Bayezit havalisinin de bırakıldığını bir aya kadar on beş bin Ermeni muhacirinin Ermeni düzenli birlikleri himayesiyle eski yurtları olan Bayezit sancağına sevk edileceğini bildirmiştir.

Doğu vilayetlerinden bir karış toprağın bile Ermenistan’a bırakılmasının mümkün olmayacağı, bir tek Ermeni askerinin sınırımızın bu tarafına geçmesinin ateşle karşılık göreceği(12 Haziran 1919)
Doğu vilayetleri halkının, Ermeni çetelerinin acımasızlığına ve taarruzlarına hedef olmuş, en büyük felaketi görmüş bir unsur olmak sıfatıyla, birlik ve fedakarlık lüzumunu en önce takdir ettikleri iftiharla görülmektedir.(16 Haziran 1919)

Devlet ve milletimizin parçalanması ve Ermeni ve Yunan esaretine düşülmesi söz konusudur. Altı yüz elli sene efendilik eden bir milletin köle mevkiine düşmesi kolay bir hadise değildir.(6 Temmuz 1919)

Mübarek vatan ve milleti parçalanmak tehlikesinden kurtarmak ve Yunan ve Ermeni emellerine kurban etmemek için açılan milli mücahede uğrunda milletle beraber serbest surette çalışmaya resmi ve askeri sıfatım artık mani olmaya başladı. Bu mukaddes gaye için milletle beraber nihayete kadar çalışmaya mukaddesatım adına söz vermiş olduğum için pek aşığı bulunduğum yüce askerlik mesleğine bugün veda ve istifa ettim.(8 Temmuz 1919)

Osmanlı tebaasından olan Ermeni unsurları, gördükleri teşvik ve yardımın neticesiyle de, milli namusumuzu yaralayacak taşkınlıklardan başlıyarak, nihayet hazin ve kanlı safhalara girinceye kadar küstahane tecavüzlere koyuldular.
Vatanın parçalanması söz konusu ve karar olarak, Doğu Vilayetleri’mizde “Ermenistan”, Adana ve Kozan havalisinde “Kilikya” adı ile yine Ermenistan; bu milletin, esarete, kölelik payesine indirilmesi ve nihayet bu devletin tarih sayfasını kapatarak ebediyet mezarına defnetmek gibi, insaniyet ve medeniyetle ve hele milliyet esaslarıyla bağdaşmayan emeller kabul ve onay yeri bulmuş ve görülüyor ki, tatbikat devresi de başlamıştır.
Bir istila fikri besleyen Ermeniler, Nahcivan’dan Oltu’ya kadar bütün İslam ahaliye baskı ve bazı mahallerde katliam ve yağma yapıyorlar. Sınırlarımıza kadar İslamları mahva mahkum ve göçe mecbur ederek Doğu Vilayetleri’miz hakkındaki emellerine doğru emniyetle yaklaşmak ve bir taraftan da 400 bin olduğunu iddia ettikleri Osmanlı Ermenisini bir dayanak olmak üzere memleketimize sürmek istiyorlar.
memleketimizde külliyetli yabancı parası ve birçok propagandalar cereyan ediyor. Bundaki gaye, pek aşikardır ki, milli hareketi neticesiz bırakmak, Yunan, Ermeni emellerini ve vatanın bazı mühim kısımlarını işgal gayelerini kolaylaştırmaktır.(23 Temmuz 1919)
Doğuda Ermeniler Kızılarmağa kadar genişleme hazırlıklarına ve şimdiden sınırlarımıza kadar dayanan katliam siyasetine başladı.(4 Eylül 1919)

vatanımız içinde bağımsız Ermenilik teşkili gayesine yönelik harekata karşı birlikte müdafaa ve mukavemet meşru esası kabul edilmiştir.(11 Eylül 1919)

Mütareke gününden beri Rum ve Ermenilerin, İtilaf Devletleri teşvik ve himayesi altında nasıl milli izzeti nefsimizi yaraladıklarını, ne suretle saltanat ve hükümet hakkını ayaklar altına aldıklarını …(17 Eylül 1919)

Ermenilere hiçbir kötü kastımız yoktur. Bilakis onların her türlü tabiiyet haklarına tamamen riayetkarız. Bunun aksi olarak yayınlar, düzmeceden ve İngilizlerin aldatmacasından ibarettir.
Ermeni facialarının hala mevcut eserlerinin gösterilmesi uygun olur.(21 Eylül 1919)

Ateşkes sonrasında hükümetimizin Adana ili ile Antep, Maraş, Urfa sancaklarını bırakma güçsüzlüğünde bulunması, bu yörede Fransız ve İngiliz koruyuculuğu altında Ermeni işgalini ve örgütlenmesini kesinleştirmiş ve bunlar, o il ve sancakları Ermenileştirmek amacı ile bir yıla yakın bir süre çalışma göstermiş
1. Şimdiye dek yapılan saldırıların türü aşağıda özetlenir:
A. Fransız ve İngiliz görevlileri ile Ermeni komitelerinin ve oralarda bulunan Ermeni topluluğunun açıktan açığa Müslümanların haklarına saldırmaları.
B. Osmanlı topraklarının değişik yerlerinde oturan Ermenilerin buralara göçlerinin kolaylaştırılması ve burada sayılarının artırılması.
C. Yabancı üniforması ile Ermeni birliklerinin buralara gönderilmesi ve buradakilerle birleştirilmesi.
D. İslam halkın az zamanda ekonomik ve başka baskılarla yok edilmesi ve öldürülmesi ve göçe zorlanması.
E. Aralarına aşamalı olarak sokulan bölücülükle İslam halkının yabancı koruyuculuğunu istemek zorunda bırakılması.
(22 Eylül 1919)

Merkezi Erivan olan Ermeni Cumhuriyeti’ne karşı dostça olmayan hiçbir niyetimiz yoktur…. Bu yeni devletteki Ermeniler, Ermeni müfreze kumandanının emirleriyle, Müslüman unsuru imha etmek üzere faaliyette bulunuyorlar. Bu emirlerin suretlerini gözlerimizle gördük. Erivan’daki Ermenilerin, Müslümanların imha siyaseti güttükleri ve bu kanlı vahşet dalgasının sınırlarımıza kadar genişlediği, sınırlarımızın, öbür taraftan, ölümden kaçan sayısız Müslümanla dolu olmasıyla da teyit edilmiş oluyor.
İngilizler, bu hareketlerin cereyanı esnasında, bir yandan Ermenilerin Müslümanlara karşı tutumlarını teşvik ettiler, hatta onları bu konuda kışkırttılar, diğer taraftan Ermenilerin tecavüzlerini bize sayıp döktüler ve bunları tahammül edilemez hareketler olarak nitelediler ve bu komşu devlete saldırarak misillemede bulunmaya bizi zorladılar. Fakat biz hakikatin kendini göstereceğinden emin olarak Ermeni tahriklerine tahammül ettik ve İngilizlerin öfkelerini fark etmemiş göründük. Hakikaten, bizi Ermenilere saldırmaya teşvik eden ve bu şekilde kendi bölüklerini o topraklara gönderebilmelerini sağlayacak bir ortam yaratmayı planlayan İngilizlerin tutumlarını meydana çıkarabileceğimizi düşündük. İngilizlerin bütün bu manevraları, Kafkasya’yı boşaltmaları mecburiyetini hissettikten sonra, onların subay ve temsilcileri tarafından başlatıldı.
Erzurum ve Van’daki Müslümanların ve bilhassa sınır bölgelerinde yaşayanların; Ermenistan’da cereyan eden katliama dair her gün aldıkları haberler ve ölümden kaçan ve ağlanacak vaziyette olan mültecilerin manzarası karşısında, büyük heyecana kapılmaları çok normaldir.(24 Eylül 1919)
Adana dahilinde, Ermenilerin Fransızlar tarafından silahlandırıldığı ve İslamlarla boğazlaşmaya sevk edildikleri.(23 Ekim 1919)
Maraş’a Fransız kuvvetleri girmekte ve oradaki Ermeniler vasıtasıyla Müslüman kardeşlerimize karşı bir katliam icra etmekte oldukları haber alındı.(1/2 Kasım 1919)
Maraş’tan alınan sağlam malumatta, Maraş’ı işgal eden Fransız kıtalarının yüzde yirmisi Fransız Cezayirli olup, geri kalanı Osmanlı Ermenilerinden meydana gelen fedailerdir. Bunlar şehirde namuslu İslam kadınlarına taarruz etmekte ve Müslüman ahaliye zulüm ve işkence yapmaktadır. Dükkanlar bütünüyle kapalı, ahali heyecandadır.(7 Kasım 1919)
Küçük – Ermenistan teşkiline ve Kilikya’nın Fransızlar tarafından tamamen işgaline mani olmak için, mülkiye memurlarının ve askeriyenin el ele vererek Adana vilayetinde ve bağımsız sancaklarda karşı koyma vasıtalarını hazırlamaları ve hazır bulundurmaları bütün alakadarlara yazıldı.(10 Kasım 1919)
Adana’da Fransızlar ve Ermeniler tarafından yapılan zulümlerin ve tecavüzlerin artmasından dolayı Ermeni zulümlerini görmek üzere milletlerarası bir heyetin Adana’ya yollanması(16 Kasım 1919)
Ermenileri geri çekerek, İslamlar aleyhindeki zulme nihayet vereceklerini söyleyen Fransızların bu defa birlikte İslam halkı katliam eyledikleri son derece dikkate değerdir.(11 Ocak 1920)
Adana’da 1170, Toprakkale-Islahiye şimendifer hattı üzerinde 270, Osmaniye-Adana üzerinde 200, Katma’da 300, Kilis’te 600, Antep’te 1200, Maraş’ta 1200 kadar Fransız sömürge ve Ermeni askeri olmak üzere işgal kuvvetleri bulunduğu anlaşılmıştır.(24 Ocak 1920)
Maraş’ta, Fransızlar, Ermeniler, Müslümanları katliam etmektedirler. insanlık aleminden bu katliama nihayet verilmesini.(25 Ocak 1920)
Maraş’ta, Fransız ve Ermeniler tarafından Müslümanların katliamı, insanlığı dehşete düşürecek şekilde devam ediyor.(29 Ocak 1920)
On yedi günden beri Maraş’ta cereyan eden feci ve kanlı vakalara nihayet verilmesi hakkında, medeniyet ve insanlık aleminin duyup öğrenmesi için yükseltilen feryat ve acının yankılanacak bir yer bulmadığı, hala bu vahşetin devamıyla sabit oluyor.(8 Şubat 1920)
Adana’da heyecan ve asabiyet ziyadeleşmiştir. Ermeniler, kilise ve mekteplerde sık sık toplanmaktadırlar. İnekler ve Bahçe Ermenileri, Güller ve Zencirli İslam köylerini yağmalamış ve ahalisini pek vahşiyane katliam etmişlerdir.(10/11 Şubat 1920)
Medeniyet maskesine gizlenen Fransızlar ve onların öncüsü olan Ermeniler, Urfa ve havalisinde İslam ahali hakkında zalimane katliamlara başlamışlardır.(14 Şubat 1920)
Tarihte emsali görülmemiş olan bu vahşetin faili Ermeniler olup, Müslümanlar ancak namus ve hayatlarını muhafaza kaydıyla mukavemet ve müdafaada bulunmuşlardır. Yirmi gün devam eden Maraş katliamında Müslümanlarla birlikte şehirde kalan Amerikalıların bu hadise hakkında Amiral Bristol’a çektikleri telgraf, facia sebeplerini, tekzip edilemez bir şekilde tayin etmektedir. General Keret’in geri çekilmesiyle neticelenen bu muharebelerden sonra Kuvayi Milliye’ye teslimiyet arz eden muharip Ermeni kuvvetlerine karşı hiçbir ceza tatbik etmeyip bilakis onları şefkatli sinesine ve himayesine alan milletimizin alineceplığını Maraş Ermenileri de minnet ve şükran ile teyit etmektedirler. Şu halde Ermenilerin intikam fikri ve tecavüzleri neticesi meydana gelmiş bazı vakalar var ise, bunların mesuliyeti milletimize değil bizzat Ermeni milletine ve onun tahrikçilerine ait olmak lazım gelir.(20 Şubat 1920)
Hiçbir yerde Ermeni kıtali (kırımı) yapılmakta değildir. Maraş hadisesinden bahsedilmek murat ediliyorsa, orada Fransız askerleriyle beraber milletimize taarruz eden Ermeniler katledilmiş olmayıp, bilakis Fransız askeri kendilerini terk edip çekildikten sonra İslamlar tarafından himaye ve şefkate mazhar olmuşlardır. milletimiz sebepsiz hiçbir yerde hiçbir yabancı unsura mütecaviz değildir.(22 Şubat 1920)
Kozan’da birçok Türklerin kiliseye doldurulduğunun tesbit edildiği, Feke ilçesinin 80 Ermeni tarafından sarıldığı bildiriliyor, ayrıca Saimbeyli’ye az zamanda takviye yetiştirilmediği takdirde Türklerin sonunun fena olacağı, silahlı olmayan Ermenilere hiçbir sebeple taarruz edilmemesi….(2 Mart 1920)
Bir uydurma Ermeni kırımı meselesi ve tüm dünyayı aldatmak için yaratılan bu kin ve hırs ürünü propagandaların niteliği hakkında uygarlık ve insanlık dünyasının bir kere daha aydınlatılması ve bu suretle haksızlığa uğramış Türk ulusunun iğrenç ve alçakça bir suçlamadan arındırılması.(7 Mart 1920)
Bugün Kozan, Haçin (Saimbeyli), Feke gibi bölgelerde fiilen kendisini göstermiş olan Ermeni mezaliminin bir an önce söndürülmesi gereklidir. Yalnız şu aralık her türlü islam hareketlerini Ermeni kırımı biçiminde göstermek istenildiği anlaşıldığından harekatın her halde bu gibi yanlış söylentilere ve suçlamalara yer bırakmayacak şekilde idaresi.(9 Mart 1920)
13 Mart tarihli Temsp gazetesinde Lord Curzon Avam Kamarasında irad ettiği nutukta Ermenilere dair demiştir ki: Bana öyle geliyor ki siz Ermenileri sekiz yaşında pek temiz ve masum bir kız gibi zannediyorsunuz. Bunda pek yanılıyorsunuz. Zira Ermeniler bilhassa son harekatı vahşiyaneleri ile ne derecelere kadar hunhar bir millet olduklarını bizzat kendileri ispat eylemişlerdir.(27 Mart 1920)
Fransızlar Maraş ve Urfa’da yaptıklarını Adana’da da yaparak Ermenileri silahlandırıyorlar. Bunlar İslam halkına saldırıyor. Kozan çevresinde İslam halkından toplanan silahlar ve hayvanlar saldırgan Ermenilere veriliyor. Kozan çevresindeki Hamam, Kurtoğlu Çiftliği, Çolak Hasan, Yassıçalı, Mehmet Ağa ve Kabasakal köyleri Ermeni jandarma ve gönüllülerince bütün olarak yakılmıştır. Buçak yakınlarında birkaç köyün daha yakıldığı da haber alınmıştır.
Kilikya’da ve çevresindeki işgal bölgelerinde Fransızların yarattığı durum, Türkler ve Ermeniler arasında karşılıklı olarak bir öç alma duygusunu beslemek ve bunun sonucunda da, işgalin kaldırılması ile birlikte yerli halkın birbirlerini boğazlayacaklarını dünyaya yayarak amaçlarına varmaktır.(31 Mart 1920)
Esirlerin hastalık sebebiyle bile olsun elimizde ölmeleri dini ve milli ahlakımıza uygun düşmedikten başka vatani çıkarlarımızı da gerçek biçimde yaralar.(13 Nisan 1920)
Düşmanların bütün çalışması, barış esaslarının kararlaştırılacağı şu sıralarda memleketimizi dışarıda ve içeride güçsüz bir durumda bırakarak istedikleri her şeyi kabul ettirmeyi amaçlıyordu.
Geleceğe yönelik çıkarlarını, çeşitli baskılarla bütün dış ülkeleri aleyhimize çevirmekte gören bazı kuruluş ve unsurlar ise, tarafımıza yöneltilen bu akımı temelinden yıkmak ve bütün dış ülkelerin milletimiz lehine, düşüncelerinde değişiklikler olmasına fırsat vermemek için, tümüyle yalan olan en son Ermeni soykırımı uydurmasını düzenlediler ve açıkladılar.
İngilizler, bir yandan dış durumumuzu yeni toplu öldürme iftiraları ile sarsarak tasarladıkları İstanbul işgalini kolaylıkla uygulayabilecek bir ortam hazırlıyorlardı

Anadolu’da yerleşmiş Ermenilerin ve Rumların hükümet emirlerine ve milli amaçlara karşı gelmedikçe her türlü saldırıdan korunmaları ve tam anlamı ile mutlu ve rahat bir hayat yaşamaları öteden beri kabul edilmiş bir ana konu idi. Kilikya ve dolaylarında ve doğu hududumuz dışındaki resmi ve resmi olmayan Ermeni kuvvetlerinin dindaş ve ırkdaşlarımıza karşı yapılan cinayete varan saldırıları karşısında bile, ülkemizde yaşayan Ermenilerin her türlü taarruzdan korunmasını sağlamayı pek önemli bir medeni görev kabul ettik ve Anadolu’nun dış dünya ile ilişkisinin kesik olduğu bu günlerde yüce vatan çıkarlarını amaçlayan önlemler içinde Ermeni halkının esenliğinin korunması gerekliliğini bütün makamlara bildirdik.
İşte, İstanbul’un yabancı kuvvetlerce işgalinden bu güne kadar geçen acı günlerinde hiçbir dış ülkenin fiili korumasına erişemeyen Anadolu Ermenilerinden hiçbir kişinin, en küçük bir anlamda bile, saldırıya uğramamış olması, bize her nedenle cinayet yükleyen ve medeni duyarlılığı kendi tekelinde sanan entrikacı Avrupalıların yüzlerini kızartacak ve milletimizin yaradılışından sahibi bulunduğu insanlık törelerinin yücelik derecesini ispat edecek çok önemli bir konudur.(24 Nisan 1920)
Adana, Maraş, Ayıntap ve Urfa gibi en eski İslam memleketleri Fransız zabitlerinin idaresinde Ermeni kin ve öfkesine, Ermeni ruhunun yırtıcı kabalık ve düşmanlığına yenecek, parçalanacak bir av gibi terkedildi.(09 Mayıs 1920)
Üç Sancak’taki Türk halkı Ermeniler tarafından devamlı olarak katliam edilmektedir. Ermenilerin böyle hareket ettiklerini Avrupalılar da kabul etmektedirler.(13/14 Haziran 1920)
11 Haziran öğleden sonra saat üçte bu zavallı halk, Kahyaoğlu Çiftliği’ne vardığında silahlı otuz Ermeni’den kurulu bir çetenin saldırısına uğrayarak erkekler bir eve, çocuklarla kadınlar bir başka eve doldurulmuş, kırk üç erkek, yirmi bir kadın ve sayısı saptanamayan çocuklar kamadan geçirilmişlerdir. Ayrıca, dördü erkek ve on sekizi kadın olmak üzere yirmi iki yaralı vardır. Kadınların kollarını keserek bileziklerini ve küpelerini almışlardır.
Adana’nın 10 km doğusundaki İncirli köyünde 9 Haziran 1920 günü Ermeni çeteleri bütün köy halkını bir yere doldurup bomba ile havaya uçurmuşlardır.(13 Haziran 1920)

Bolşeviklere Azerbaycan’da muhalifler vardı. Onlar bir karşıt hareket yaptılar. Azerbaycan’da bizim kendi arkadaşlarımız vardı. O arkadaşlarımıza İngilizler dediler ki:
“Bolşeviklerle muharebe ediniz. Türkiye bizimle anlaştı.”
Orada bulunan arkadaşlarımız da ellerindeki kuvveti çarptırdılar ve tabii mağlup oldular. Mağlup olduktan sonra biz de işittik. Haber gönderdik, filan ettik.

Halbuki Bolşeviklerle bu muharebe başlayınca ahali-i İslamiyenin katline başlanıldı. Ermeniler bundan istifade etti ve hudutlarda bulunan ahali-i İslamiye de bundan istifade etti.(3 Temmuz 1920)
Gümrü’de başlayan barış görüşmelerinin iki ulus için karşılıklı güvenlik ilkesine dayalı bir barış ve bolluk dönemi getirecek bir sonuca ulaşması bizce de pek uygun ve gerekli olduğuna kuşku duyulmayacağı umudu ile Ermenistan’ı artık zararlı dış etkilerden korumaya yönelik yurtseverce çalışmalarınızda kesin başarılar dilerim.(29 Kasım 1920)
Ermeniler Van ve Bitlis’i ele geçirince, Irak’taki İngilizlerle birleşeceklerinden dolayı bütün Yakındoğu’da İngilizlerin yeri çok sağlamlık kazanacaktır.
Rum, Ermeni gibi Batı emperyalistlerinin hizmetçisi olan uluslarla, bu çabalarında direndikleri sürece anlaşma olanağımız yoktur.
Yunanistan ancak Türk çoğunluğunun yerleşik bulunduğu İzmir ve Trakya’dan ve İngiliz köleliğinden vazgeçtiği zaman bizimle dost olabilir.(1 Aralık 1920)
Ve gerek Rus gerek Garb istatistikleri bu hususda kanıt olarak yeterlidir. Birkaç asırdan beri Şark Vilayetlerimizin hiçbir kısmında hiçbir vakit bir Ermeni çoğunluğu olmamıştır. Ve Çarlık idaresi veya Garb emperyalistleri tarafından teşvik edilen Türk ve Ermeni halklarının girişmiş oldukları kanlı mücadeleler bir tarafa olduğu kadar, öteki tarafa da can kaybına malolmuştur. 1917′de Rusların çekilmesinden sonra Ermeni çetelerinin Şark vilayetlerimizi ne halde bıraktıkları bunun kafi derecede bir ispatıdır.
Ermenistan’ı Mezopotamya’da yerleşmiş İngilizlere yaklaştıracak surette uzatmak, Moskova ve Ankara hükümetlerine pek çok nahoş sürprizler yaratmak demek olur.(27 Aralık 1920)
S – Yakın zamanda Türklerin Ermenilerle katliam yaptıkları hakkında neşredilen haberler doğru mudur?
C – Türkler tarafından Ermeniler aleyhinde katliam, uydurulmuş rivayetler ve daha önce yayılmış bir takım yalan ve iftiralardan ibarettir. Bunların kat’iyyen doğru olmadığına emniyet edebilirsiniz. Bu hakikatın belgelendirilmesi için tarafsız heyetlerin memleketimizde kemal-i serbesti ile icra-yı tahkikat eylemelerini memnuniyetle kabul ederiz. Bu meseleye dair Ermenistan’daki Yakın Doğu Amerika yardım heyetleri tarafından verilen en son raporların okunmasını tavsiye eyleriz.

S – Türklere Ermeniler tarafından katliam yapılmış mıdır?
C – Türk ahali hakkında Ermeniler tarafından yapılan mezalim ve katliam ki Ermenistan üzerine ordularımız tarafından ihtiyar edilen harekatı zaruri kılmıştır. Gayet geniş mikyasta vaki’dir. Buna dair vesaik-i kat’iyeye malikiz; bu vesaik suretlerini size ayrıca verdireceğim.(17 Ocak 1921)

7. Düşmanca ithamda bulunanların sürdürdükleri büyük mübalağalar dışında Ermenilerin tehciri meselesi aslında şuna inhisar etmektedir:
Rus ordusu 1915′de bize karşı büyük taarruzunu başlattığı bir sırada o zaman Çarlığın hizmetinde bulunan Taşnak Ermeni komitesi, askeri birliklerimizin gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmişti. Düşmanın sayı ve malzeme üstünlüğü karşısında çekilmeye mecbur kaldığımız için kendimizi daima iki ateş arasında kalmış gibi görüyorduk. İkmal ve yaralı konvoylarımız acımasız şekilde katlediliyor, gerimizdeki köprüler ve yollar tahrip ediliyor ve Türk köylerinde terör hüküm sürdürülüyordu.

Bu cinayetleri işleyen ve saflarına eli silah tutabilen bütün Ermenileri katan çeteler, silah cephane ve iaşe ikmallerini, bazı büyük devletlerin daha sulh zamanından beri kendilerine kapitülasyonların bahşettiği dokunulmazlıklardan bilistifade ve bu maksada matuf olarak büyük stoklar husule getirmeye muvaffak oldukları Ermeni köylerinden yapıyorlardı.
İngiltere’nin sulh zamanında ve harp sahasından uzak olarak İrlanda’ya reva gördüğü muameleye hemen hemen kayıtsız bir şekilde bakan dünya efkarı, Ermeni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz.
Bize karşı yapılmış olan iftiraların aksine, tehcir edilmiş olanlar hayattadır ve bunlardan ekserisi şayet İtilaf Devletleri bizi tekrar harb etmeye zorlamasa idi evlerine dönmüş olurlardı.

Brest-Littowsk Muahedesinin akdini müteakip Rusların Şark vilayetlerimizi tahliyeye başladıkları sırada Ermeni çetelerinin yapmış oldukları katliam ve tahribat kafi derecede herkesin malumudur.
Sivas’ta benle görüşmüş olan, bilahare bu bölgeleri ziyaret eden ve buralarda Ermeni çetelerinin davranışları hususunda mufassal müşahadelerde bulunarak daha sonra kendisine bu konuda anlatmış olduğum şeylerin doğru olduğunu bana yazmış bulunan Amerikan Generali Harbord Amerikan Umumi ekfarının kendisinden faydalı bilgi temin edebileceği bir şahidimizdir. Taşnaklar daha sonra da Kars ve Olti bölgelerinde Alexandropol (Gümrü) Antlaşmasının akdine kadar cinayetlerine devam etmişlerdir.

Milyonlarca Türk’ü binlerce Ermeni’nin hakimiyetine terketmeye kalkışan Wilson projesi sadece gülünçtür.(26 Şubat 1921)
Güneyde Fransızlarla onların silahlandırdığı ve bize karşı kışkırttığı Ermeniler ve doğuda Ermenistan Ermenileri memleketimizin ele geçirdikleri yörelerinde ve işgal edilen sınır ve cepheler çevresinde Müslüman halka çeşitli zulümler uyguluyor ve katliam yapıyorlardı.(1 Mart 1921)
Ermeni sorunu denilen ve Ermeni milletinin gerçek olmayan isteklerinden çok, dünya kapitalistlerinin ekonomik yararlarına göre çözülmek istenilen sorun, Kars antlaşması ile, en doğru şekilde çözüme ulaştırılmış oldu. (Alkışlar) Yüzyıllardan beri dostluk içinde yaşayan iki çalışkan halkın iyi ilişkileri memnuniyetle yeniden kuruldu.(1 Mart 1922)
Doğuda Trabzon’u, güneyde Adana’yı içine alacak büyük Ermenistan’dan eser kalmamıştır. Ermeniler, gerçek sınırları içinde bırakılmıştır.(13 Ağustos 1924)

ERMENİ TERÖRİZMİNİN AZERBAYCAN YENİ DÖNEM KRONOLOJİSİ




ERMENİ TERÖRİZMİNİN AZERBAYCAN YENİ DÖNEM KRONOLOJİSİ
 Muhammet KEMALOĞLU
Ermeni terörizmi,1980 yılından bu yana  ermeni devleti ve ermeni kamuoyu, sayesinde varlığını sürdürmüş ve de dünyanın bir çok noktasında eylemlerde bulunmuştur.
Devlet desteğinide arkasına alan ermeniler,Dağlık Karabağda 6, bununla beraber de 7 ili işgal ederek Azerbaycan topraklarının % 20 sini ele geçirmiş ve bunu yaparkende günahsız binlerce insanı öldürmüştür. Bu terör eylemlerden bir kısmını da şöyle sıralayabiliri:

-    16 Eylül 1989’da ‘Bakü-Tiflis’  yolcu otobüsü patlatılmış, 5 kişi ölmüş, 25 kişi yaralanmıştır.
-    18 Şubat 1990’da ‘Yevlak-Laçın’ yolunun 105. kilometresinde  ‘Şuşa-Bakü’  patlatılmış ve birçok insan yaralanmıştır.
-    11 Temmuz 1990’da ‘Terter-Kelbecer’ yolcu otobüsü patlatılmış,sivil vatandaşların oluşturduğu araba  zincirine yapılan terör eylemiyle 14 insan ölmüş,35 kişi ise yaralanmıştır.
-    10 Ağustos 1990’da ‘Tiflis-Ağdam’ yolcu otobüsü patlatılmış,20 kişi ölmüş, 30 kişi yaralanmıştır. Patlamayı  yapan A.Avenesyan ve M.Tatevosyan yakalanmıştır.Aynı gün ‘Şemkir-Gence’ otoyolunda Hanlar şehri yakınlarında ‘LAZ’ markalı 43-80 AKF Devlet otobüsü patlatılmış ve 17 kişi ölmüş,26 kişi yaralanmıştır.
-    30 Kasım 1990’da Hankendi hava alanı yakınında, yolcu otobüsü patlatılmış, 2 kişi ölmüş, 11 kişide yaralanmıştır.
-   9 Ocak 1991’de ‘Molodyoj Azerbaycan’ Gazetesinin habercisi Salatın Eskerov ve  3 askeri korumasının olduğu otomobile terör saldırısında bulunulmuş ve 4 kişinin ölümüne sebep olunmuştur. Eylemi yapan, A.Mkrtçyan, K.Petrosyan, A.Mangasaryan ve K.Arustamyan adlı teröristlerde yakalanmıştır.
-   30 Mayıs 1991’de Rusya Federasyonuna bağlı Dağıstan Cumhuriyeti, Hasavyurd istasyonu yakınlarında ‘Moskova-Bakü’ yolcu treni patlatılmış, 11 kişi ölmüş, 22 kişide yaralanmıştır.
-   19 Haziran 1991’de ‘Yavlak-Laçın’ otomobil yolunun 106 kilometresinde 5459 sayılı askeriyeye ait  ‘UAZ-469’ markalı otomobil patlatılmış,3 kişi ölmüş,3 kişide ağır yaralanmıştır.
-   31 Temmuz 1991’de Dağıstan Cumhuriyeti,Temirtau istasyonu yakınlarında ‘Moskova-Bakü’ yolcu treni patlatılmış,sonucunda 16 kişi ölmüş,20 kişi yaralanmıştır.
-    2 Ağustos 1991’de Hadrut şehri Dolanlar köyünde ‘KAZ-53’ otomobil patlatılmış,4 kişi ölmüş,8 kişi yaralanmıştır.
-   21 Ağustos 1991’de Hadrut şehri Şadaht köyü yakınlarında ‘KAVZ’ markalı 70-30 AKD  resmi otomobil patlatılmış, 2 kişi ölmüş, 10 kişi yaralanmıştır.
-   8 Eylül 1991’de  ‘Ağdam-Hocavend’ yolcu otobüsü ateie verilmiş,5 kişi öldürülmüştür. 34 kişi de muhtelif derecelerde yaralanmıştır. Bu terör eylemini, Haçaturyan Volodi, Yeremyan Saro, Çalyan Saşa, Arustamyan Armo yapmıştır.Aynı gün ‘Ağdam-Karadağlı’ hattındaki otobüs ermeni teröristlerce ateşe verilmiş, 8 kişi ölmüş,42 kişide muhtelif derecelerde yaralanmıştır.
-    26 Eylül 1991’de ‘Yevlak-Laçın’ yolunda ‘VAZ-2106’ markalı D 72-07 AK numaralı otomobil patlatılmış,2 kişi ölmüşi14 kişi yaralanmıştır.
-   19 Ekim 1991’de Ağdere şehrinin,Sırhavend köyü yakınlarında ‘UAZ-469’markalı otomobil patlatılmış, sonuçta, 3 kişi ölmüş, 2 kişi yaralanmıştır.
-   20 Kasım 1991’de Hocavend şehri,Garakend köyü yakınlarında ‘Mi-8’ Helikopterinin ateşe verilmesi neticesinde,Azerbaycan,Rusya ve Kazakistanın gözlemcilerinden 19 kişi öldü.
-   26 Aralık 1991’de ‘Şuşa-Laçin’ yolunun 4ç kilometresind ‘Zil-130’ ve Moskoviç’ arabaları patlatılmış, 5 kişi ölmüş, 4 kişi yaralanmıştır.
-   8 Ocak 1992’de Türkmenistandan ‘Krasnovodsk-Bakü’ hattındaki vapurda yapılan terör eyleminde, 25 kişi ölmüş,88 kişi yaralanmıştır.
-   28 Ocak 1992’de ‘Ağdam-Şuşa’ hattında uçan Mi-8 idari helikopteri Şuşa yakınlarında teröristlerce vurulmuş, çoğu kadın ve çocuk 44 kişi  ölmüşdür.
1992 Ocak ayında ermeni terör gurupları Kerkicehan kasabasında 80 kişi,1992 Şsubat ayında Hocavend şehrinin Karadağlı köyünde 77 kişi ve 26 Şubat 1992’de Hocalı’da 613 vatandaş katledilmiş,650 kişide yaralanmışdır.
-   22 Mart 1992’de “UAZ 469″ markalı 60-25 AZU resmi devlet otomobili Kazak şehrinde  patlatılmış, neticede 3 kişi ölmüş, 2 kişi yaralanmışdtır.
-   28 Mart 1992’de “KamAZ-5410″ markalı 40-53 AKŞ resmi devlet otomobili Kazak şehrinde  patlatılmış, 3 kişi ölmüş, 2 kişide yaralanmıştır.
-   18 Nisan 1992’de  “Kazak-Ceferli” yolunun 10. kilometresinde “VAZ” markalı araba silahlı baskına maruz kalmış, neticede 2 kişi ölümcül yaralanmışdır.
-   20 Mayıs 1992’de Zengilan şehrinin Kazançı kendi yakınlarında “UAZ-469″ markalı 80-33 AKD dövlet nömre nişanlı avtoma-şın silahlı basKına maruz kalmış, neticede 2 kişi ölmüş, 2 kişi yaralanmışdır.
-   28 Şubat 1993’de Rusyanın Kuzey Kafkas arazisindeki Kudermes istasyonu yakınlarında “Kislovodsk-Bakü” yolcu treni patlatılmış, 11 kişi ölmüş, 18 kişi yaralanmıştır.
-   2 Haziran1993’de Bakü demiryolu istasyonunun patlatılması neticesinde devlet yüklü miktarda zarara ğratılmıştır. Eylemci, Rusya vatandaşı İgor Hatkovski, ermenistan Cumhuriyeti Milli İstihbarat Teşkilatı,İstihbarat Şefliği Şube Başkanı, Yüzbaşı Caan Ohanesyan tarafından yönlendirilerek, casusluk ve teröristlik maksadıyla Azerbaycana gönderildiğini, büyük insan katlamı ile neticelenecek patlamalar yapmak için emir aldığını itiraf etmiştir. Mahkeme araştırması  zamanı görülmüştürki aynı grup, 1992-1994’de Rusya’dan Baküye gelen yolcu treninde ard arda eylemler yapmışlardır.
-   22 Temmuz 1993’te Terter şehrinde yapılan patlamalar neticesinde 5 kişi ölmüş, 18 kişi yaralanmıştır.
Aynı gün Kazak şehrinin merkezinde yapılmış patlama neticesinde 6 kişi ölmüş, 10 kişi yaralanmışdır.
-   30 avqust 1993’de Hadrut şehrinde “ZiL” markalı araba patlatılmış, neticede 2 kişi ölmüşdür. Aynı hadiseden bir kaç gün sonra içerisinde 12 kişi vatandaş “QAZ-66″ markalı yolcu otobüsü şehirden çıkarken patlatılmış, neticede 4 kişi ölmüş, 8 kişi ağır derecede yaralanmıştır.
-   1Şubat 1994’de Bakü demiryolu istasyonunda “Kisiovodsk-Bakü” yolcu treni terör eylemi yapılmış, 3 kişi ölmüş, 20 kişi yaralanmıştır.
-   18 Mart 1994’de Hankendi şehri yakınlarında İran Hava Kuvvetlerine ait “Herkules” tipli uçak vurulmuş, 34 diplomat ve onların aile üyeleri ölmüşler.
-   19  Mart 1994’deBakü metropoliteninin “20 Ocak” istasyonunda yapılmış patlamalama neticesinde 14 kişi ölmüş, 49 kişi yaralanmıştır. Mahkeme göstermiştir ki, terör eylemleri ermenistan Özel İdare Orqanları tarafından hazırlanmış, istihparatçı “Sadval” lezgi teşkilatının üyeleri tarafından hayata geçirilmiştir.
Belli olmuşdurki “Sadval” istihparatçı teşkilatının aynı faalleri1992 yılından itibaren defalarca Ermenistanda olmuş, bu ülkenin Milli İstihbarat Teşkilatının yapılandırılmasında, maliyeleşmesinde ve silahlanmasında yakından iştirak etmiştir. 1992 yılının Nisan-Mayıs aylarında lezgi asıllı olan 30 kişi, Azerbaycan vatandaşı Ermenistanın Nairi şehrinin Lusakert kasabasanda yerleşen talim sahasında husisi terör-tahribat hazırlığı görmüşdür. Mahkeme zamanı belli olmuşdur ki, tahribatçılar talimata uygun olarak, “20 Ocak” istasyonu ile yanyana olan Bakünün “Nizami” sinama salonunda, Cumhurbaşkanlığı Sarayında ve Bakü Elektrik istasyonunda patlamalar yapmayı planlaştırmışlar.
“20 Ocak” metro istasyonunda patlamalar yapılması ile itham olunan  ve ermenistanda özel terörist eğitimi alan 30 sadvalçı cinayetlerler alakalı olarak tutuklanmıştır.
-   13 Nisan 1994’de Dağıstan Cumhuryetinin “Daqestanskiye Oqni” istasyonu yakınlarında “Moskova-Bakü” yolcu treni patlatılmış, 6 kişi ölmüş, 3 kişi yaralanmıştır.
-   3 Haziran 1994’de Bakü metropoliteninin “28 May” ve “Gençlik” istasyonları arasında elektrik trenindeki patlama neticesinde 13 kişi ölmüş, 42 kişi mühtelif dereceli beden yarası almıştır.
Terör eylemi Azerbaycan Cumhuriyetinin vatandaşı, Dağlıq Karabağ uğrunda yapılan savaşlar zamanı – 13 Ocak1994’de esir düşmüş ve Ermenistan özel hizmet organları tarafından işbirliğine yöneltilmiş Azer Aslanov Salmanoğlu tarafından yapılmışdır.
Mahkeme araştırmaları zamanı belli olmuştur ki, 14 Ocak 1994’de ermeni istihparatçılarının ideoloqlarından biri, yazar Zori Balayan savaş esiri, lezgi asıllı  Aslanovla görüşmüş, Azerbaycanlılara karşı mücadelede bütün azınlık halkların birlikte faaliyet göstermelerinin gerekliliğini bildirmiştir. 9-Temmuz 1994’de ermenistan özel hizmet orqanlarının Artur adlı çalışanı, A.Aslanovun Baküdeki yerine telefon açarak onun sağ olduğunu bildirmiş ve özgür bırakılması için yakın akrabalarından birinin Yerevan şehrine gelmesinin kaydetmiştir. 16 Temmuz 1994’te A.Aslanovun anası Tacibat Aslanova, Yerevana gelmiştir. Azer Aslanova anasının hayatının tehlike altında olduğu bildirilmiş, bu tehtitler altında o, Ermenistan özel hizmet orqanları ile “Ömer-75″ kod ismi ile daimi işçiliğe alınmıştır. Azerbaycana sorunsuz gelmesi için, Azer Aslanov adına sahte belgeler hazırlanmış, patlayıcı madde ise aynı şekilde, tatlı, çikolata ve parfüm kutularına gizlenmiştir.
A.Aslanov “Yerevan-Mineralmye Vodı-Bakü” hattı ile Azerbaycana gelerek, 3 Temmuz 1994’de Bakü metrosunun “28 May” ve “Gençlik” istasyonu arasında tren terör eyleminiyapmış ve yeniden Ermenistana geri dönmüştür. Bu müddet zarfında Yerevanda esir tutulan  anası bundan sonra özgür bırakılmıştır.
Mahkeme araştırmaları zamanı belli olmuştur ki, terörstleri yetiştiren, ermenistan özel hizmet organlarının yüzbaşısı Karen Baqdasaryan ve komutan Seyran Sarkisyan olmuşlardır. Azerbaycan Cumhuriyetinin Yüksek Mahkemeleri tarafından yapılmış araştırmalar sayesinde görülmüştür ki, eylemlerin arkasında,Dağlık Karabağın kanun dışı rejiminin yöneticileri-stratesistleri ve ermenistan Cumhuriyetinin özel hizmet ve diğer devlet organlarının teşkilatçılığı, maliye ve tekniki desteği ile yapılmıştır.

KAFKASYA ÜZERİNE İNCE BİR DEĞERLENDİRME





KAFKASYA ÜZERİNE İNCE BİR DEĞERLENDİRME
Muhammet KEMALOĞLU
XIX.yüzyıla kadar Osmanlı Devleti ile Ermeniler arasında herhangi bir ciddi problem yoktu.Ermeniler,millet sisteminin bahsettiği muhtariyet çerçevesinde,kendi vagonlarında hayatlarını rahat bir şekilde sürdürüyorlardı.Yalnız bu vagonu,diğer kavimlerin vagonlarıyla birlikte,Osmanlı lokomotifi (Türkler) çekiyordu.Baş makinist (padişah),Osmanlı lokomotifine taktiği değişik kavimlere ait vagonları,belli bir hızla belli bir istikamete götürürken hiç mesele çıkmamıştı.XIX.yüzyıla gelindiğinde makinist ihtiyarladı,lokomotif eskidi,yakacak kömür-odun azaldı,yeterli su bulunmaz oldu.Trenin hızı azaldı.Vagonlardaki yolcular huzursuz olmaya,makinistten-lokomotiften şikayete başladılar.İlk önce Rumlar,Osmanlı katarlarından 1821′de ayrılarak Milli Yunan lokomotifine takılmış ve farklı bir istikamette yol almaya başlamıştı.Hıristiyan Avrupa’nın,Yunanistan Devleti’nin kurulmasına yardim ettiği bilinen bir husustur.
Tarihsel-toplumsal ve politik olguların nasıl ele alınacakları beşeri bilimlerde bitmek tükenmek bilmeyen tartışmalara rağmen hala sorunludur.”Politik psikoloji”,”halklar psikolojisi”,”uluslar arası ilişkiler psikolojisi” gibi isimler altında incelenen ve bizim bu yazıyı yazma sırasında içinde olduğumuz alan ise tamamen karışıktır ve henüz akademik konumlanışı konusunda bile bir anlaşma sağlanabilmiş değildir. Akademideki genel eğilim,sorunu sosyal psikolojinin içinde ele almaktadır ve sosyal psikolojide grup-içi ve gruplar arası ilişkiler konusunda üretilmiş oldukça değerli teorik ve ampirik bilgi birikimi vardır.Ancak tarihsel-toplumsal ve politik olgular,politikayla,diplomasiyle ve daha da önemlisi gerek grup davranışındaki gerek liderlik tarzındaki psikopatolojiyle çok yakından ilgilidir ve bu yüzden politika ve diplomasi konusunda bilgili ve deneyimli kimi psikanalistler de bu konularda fikirler öne sürmektedirler. Son zamanlarda grup psikoterapisizden ve “küçük grup” incelemelerinden elde edilen bilgilerle “büyük grup” davranışına ve gruplar arası ilişkilere yönelik bir bakış açısı oluşturma çabaları görülmektedir
Türkiye,Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan boğazları,Ortaasya,Kafkasya ve Ortadoğu’daki doğal enerji kaynaklarının kesiştiği noktadaki jeopolitik konumuyla bütün dünyanın dikkatini çekmektedir. Geçmişte Osmanlı devleti,bugün de Türkiye,bu jeopolitik ve jeostratejik konumundan dolayı çeşitli entrikaların çevrildiği bir alan olmuşturTarih boyunca Romalılar,Persler ve Bizanslılar tarafından Anadolu’nun bir yerinden diğerine sürülen,savaşlara itilen ve çoğu kez üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gören Ermeniler,Türklerin Anadolu’ya girişlerinden sonra Türklüğün adil,insani,hoşgörülü,birleştirici anlayış ve inancından yararlanmışlardır.Bu ilişkilerin gelişme ve doruğa ulaşma çağı olan 19.yüzyıl sonlarına kadar süren devir,“Ermenilerin altın çağı” olmuştur.Osmanlı devletinin çalışan,liyakatli,dürüst ve becerili her vatandaşına sağladığı imkanlardan gayr-i Müslimler içinde en çok faydalananlar Ermeniler olmuştur.Askerlikten,kısmen de vergiden muaf tutulurken,ticarette,zanaatta,çiftçilikte ve idari işlerde yükselme fırsatını elde etmişler ve devlete bağlı,milletle kaynaşmış ve anlaşmış olduklarından dolayı “millet-i sadaka” olarak kabul edilmişlerdir.Bu çerçevede Türkçe konuşan,ayinlerini bile Türkçe yapan bu topluluktan devlet kademelerinde önemli görevlere yükselenler,hatta Bayındırlık,Bahriye, Hariciye,Maliye,Hazine,Posta-Telgraf,Darphane Bakan-lıkları,Müsteşarlıkları yapanlar olmuştur.Hatta Osmanlı devletinin meseleleri üzerinde Türkçe ve yabancı dillerde eserler de yazmışlardır.
Ancak Osmanlı devletinin zayıflamaya başladığı dönemlerde,hemen her konuda Avrupa’nın müdahalesi bas gösterince,Türk-Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma başlamıştır.Batılıların özellikle misyoner din adamı kisvesinde,Osmanlı devleti içine soktuğu provokatörlerin faaliyetleriyle Ermeniler; dini,kültürel,ticari,sosyal ve siyasi açılardan Türk toplumundan uzaklaştırılmaya çalışılmıştır.Böylece, çoğu defa Türklerin zararlı çıktığı trajik olaylar başlamış,Doğu Anadolu’da başlatılan ve İstanbul’a kadar yayılan isyan hareketlerinde binlerce Türk ve Ermeni hayatlarını kaybetmiştirOsmanlı devleti zayıflamaya başlayıp,misyoner okulları kurulup,hemen her konuda Avrupa’nın müdahalesine maruz kalınca,Türk-Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma devri başlamıştır.Bazı devletler,Osmanlı devletini bölerek bölgesel çıkarlarına ulaşabilmek için,Ermenileri Türk toplumundan koparmayı hedeflemişlerdir.
Özellikle Avrupa’nın Bazı büyük devletleri “ıslahat” adi altında bir yandan Osmanlı devletinin iç islerine karışırken,bir yandan da Ermenileri Osmanlı yönetimine karsı teşkilatlandırmışlardır.Böylece ülke içinde ve dışında teşkilatlanan ve silahlanan Ermeni komiteleri ile Ermeni kiliselerinin kışkırtıcı faaliyetleri sonucunda,Ermeni toplumu yavaş yavaş Türklerden uzaklaşmaya başlamıştır.
Türklerin iyi tutumuna karsın,yabancı devletlerle işbirliğine girmek suretiyle Türklerle mücadeleye başlayan Ermeniler,Batinin desteğini alabilmek için kendilerini “ezilen bir toplum” olarak göstermeye ve “Anadolu üzerindeki egemenlik haklarını Türklerin gasp ettiği” iddiasını dile getirmeye başlamışlardır.I slahat Fermanı ile Müslümanlar ve gayr-i Müslimler hukuk önünde eşit statüye getirilince ayrıcalıklarını kaybeden Ermeniler,1877-1878 Osmanlı-Rus Savası sonunda Rusya’dan,”işgal ettiği Doğu Anadolu topraklarından çekilmemesini,bölgeye özerklik verilmesini veya Ermeniler lehine ıslahat yapılmasını” istemişlerdir.Ermenilerin bu talebi,Rusya tarafından kısmen kabullenilmiş,Osmanlı-Rus Savası’nın ardından imzalanan Yeşilköy,eski adıyla Ayastefanos Anlaşması ve daha sonraki Berlin Anlaşması’yla Ermeni sorunu uluslar arası bir boyuta taşınmıştır.Böylece,Türkiye’yi bölmek isteyen yabancı güçler, Türk-Ermeni ilişkilerine müdahale etmeye başlamışlardır.
İngiltere ve Rusya tarafından tarih sahnesine sunulan Ermeni Sorunu,aslında emperyalizmin Osmanlı devletini yıkma ve paylaşma politikasının bir uzantısıdır.Sözde Ermeni soykırımı iddiaları ve yalanları da iste bu politikanın propaganda ürünüdür!..
Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde,çeşitli soy,dil ve dine mensup kavimler,İslâmiyet’in gerektirdiği hoşgörülü idare sayesinde asırlarca huzur içinde yasamışlardır.Ancak Fransız İhtilâli’nin 18.asır sonunda milliyetçilik akimini dünyaya yaymasıyla bu akimin tesirleri Osmanlı İmparatorluğu’nda da hissedilmeye başlamıştır.Nitekim,Balkanlar’daki Hıristiyan topluluklardan Sırplar,Yunanlılar,Rumenler ve Bulgarlar yabancı devletlerin de kışkırtmaları neticesinde meşru hükümdara karsı ayaklanmış, Yunanlıların 1830′da ayrı bir devlet kurmaları,Sırplar,Rumenler ve Bulgarların özerklik yolunda ilerlemeleri Ermeniler için de özendirici olmuştur.Ancak Ermeniler,Balkan kavimlerinin aksine, imparator-luğun her tarafına dağılmış bulunuyorlardı.Yoğun olarak yasadıkları Doğu Anadolu’da bile Müslümanlarca nispetle azınlıkta bulunuyorlardı.Türkler ve Ermeniler arasındaki anlaşmazlık uzun bir süre içerisinde gelişmiştir.Ermeni-Müslüman anlaşmazlığının ortaya çıkmasında ilk suçlanması gereken Rusların emperyalist yayılmasıdır.Korkunç İvan zamanında,16.yüzyılda Ruslar fethettikleri topraklardan Müslümanları sürme politikası izliyorlardı.Sonraki üç yüz yıl boyunca,Müslümanlar,çoğu Türk olmak üzere,bugün Ukrayna,Kirim ve Kafkasya olarak bilinen yerlerde ya öldürüldüler ya da buralardan sürüldüler.1770’lerden 1850’lere kadar Rus saldırıları ve Rus kanunları 400,000’den fazla Kirim Tatar’ını topraklarını terk etmeye zorladılar.
1790’larda Kafkasya bölgesindeki Ermeni azınlığın üyeleri Müslüman yönetime karsı isyana başladı ve Rus istilacılarla ittifak kurdular.Silahlı Ermeni birlikleri Ruslara katıldılar.Ermeni casuslar Ruslar için istihbarat çalışmalarda bulundular.Bu savaşlarda Müslümanlar katledildi ve sürüldüler. Ermeniler buna karşılık daha önce,Karabağ gibi,Türklerin yasadıkları yerlere göç etmeye başladılar.Bu Güney Kafkasya ve sonra Doğu Anadolu’da yasayan insanların,iki farklı kampa bölünmelerine yol açacak olayların başlangıcıdır-bir tarafta Rus İmparatorluğu ve Ermeniler,Diğer tarafta Türkler…
1827-1829 Ruslar ve İranlılar ile Ruslar ve Osmanlılar arasındaki savaşlar doğuda 1920’lere kadar sürecek olan nüfus değişimlerine neden oldu.Ermenilerdin Osmanlı Devleti’nden ayrılma istek-lerinin ilk açık belirtileri 1877-78 Osmanlı-Rus harbinin sonunda ortaya çıkmaya başlamıştır.19.yüzyılın baslarından itibaren imparatorluk sınırları dâhilinde yasayan Katoliklerdin genellikle Fransız,İtalya ve Avusturya;Protestanlardın İngiltere,Almanya ve ABD ve Ortodoks’ların da Rusya tarafından himaye edildikleri ve söz konusu devletlerin bu unsurları amaçları doğrultusunda kullandıkları 1877-78 savasının Osmanlı aleyhine sonuçlanmasıyla artık iyice su yüzüne çıkmış ve bu unsurlar resmen milletlerarası hukukun bir parçası haline getirilmiştir.Böylece devlet gerek Ayestefonos ve gerekse Berlin Antlas-masi’nda6 bu hususun siyasî bir müdahale argümanı olarak yer almasına ve devletlerin hukuken ve fiilen bu meseleye sahip çıkmalarına engel olmamıştı.artık bundan sonra ”Anadolu Islahatı” ve onun altında yatan ”Ermeni meselesi” devletin kendi hükümranlık hakları çerçevesinde tanzim ve tatbik edebileceği bir iç sorun olmaktan çıkmıştı.Meselenin bundan sonraki gelişmesi,konuyu kendi ahenk ve toplum düzeni içinde ve hükümranlık otoritesi altında halletmeye çalışan Osmanlı Devleti ile imparator-luğun Anadolu topraklarını kendi menfaatleri doğrultusunda parçalamak isteyen İngiltere,Rusya ve Fransa gibi büyük devletlerin aralarındaki siyasî mücadelenin gösterdiği tarihî inkişafa bağlı olarak I.Dünya Savası’na kadar devam etmiştir.
Ancak,Osmanlı Devleti’nin zayıflamaya başladığı dönemde,hemen her konuda Avrupa’nın müdahalesi bas gösterince Türk-Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma,kötüleşme devri başlamıştır.Batılı-ların,özellikle misyoner din adamı kisvesinde Osmanlı içine kadar soktuğu provokatör ve ajitörlerin faaliyetleri ile,Ermenileri dini,kültürel,ticari,sosyal ve siyasi açılardan Türk toplumundan uzaklaştırma çabaları,diğer taraftan da ülke içinde ve dışında kurulan,teşkilatlanan,teçhizatlaşan ve silahlanan Ermeni komitecilerin ve Patrikhane ile kiliselerin menfi uğraşları sonucunda,Ermeni cemaati yavaş yavaş Türk toplumundan koparılmaya çalışılmıştır.Böylece çoğu defa Türklerin zararlı çıktığı kanlı olaylar başla-mıştır.Doğu Anadolu da başlatılan ve İstanbul’a kadar yayılan isyan hareketlerinde binlerce Türk ve Ermeni hayatlarını kaybetmiştir.Osmanlı Devleti zayıflamaya başlayıp,hemen her konuda Avrupa’nın müdahalesine maruz kalınca,Türk – Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma devri başlamıştır.Batili ülkeler Osmanlı Devleti’ni bölerek bölgesel çıkarlarına ulaşabilmek için Ermenileri Türk toplumundan koparmayı hedeflemişlerdir.Özellikle Avrupa’nın Bazı büyük devletleri “ıslahat” adi altında bir yandan Osmanlı Devleti’nin iç islerine karışırken,bir yandan da Ermenileri,Osmanlı yönetimine karsı teşkilatlandırmış-lardır.Böylece ülke içinde ve dışında teşkilatlanan ve silahlanan Ermeni komiteleri ile Ermeni Kiliseleri’nin kışkırtıcı faaliyetleri sonucunda,Ermeni toplumu yavaş yavaş Türklerden uzaklaşmaya başlamıştır.
Türklerin iyi tutumuna karsın,yabancı devletlerle ittifak etmek suretiyle Türklerle mücadeleye başlayan Ermeniler,Batinin desteğini alabilmek için kendilerini “ezilen bir toplum” olarak göstermeye ve “Anadolu üzerindeki egemenlik haklarını Türklerin gasp ettiği” iddiasını dile getirmeye başlamışlardır. Islahat Fermanı ile Müslümanlar ve Gayr-i Müslimler eşit statüye getirilince ayrıcalıklarını kaybeden Ermeniler,1877-1878 Osmanlı-Rus Savası sonunda,Rusya’dan “işgal ettiği Doğu Anadolu topraklarından çekilmemesini,bölgeye özerklik verilmesini veya Ermeniler lehine ıslahat yapılmasını” talep etmişlerdir.Bu isteklerle birlikte Ermeni sorunu ilk kez ortaya çıkmaya ve uluslararası bir sekil almaya başlamıştır.1877-78 Osmanlı-Rus Savası’nın ardından imzalanan Ayastefanos Anlaşması’nın Osmanlı Devleti’nce kabullenilmek zorunda kalınan 16.maddesi şöyledir: “Ermenistan’dan Rusya askerinin istilası altında bulunup Osmanlı Devleti’ne verilmesi gereken yerlerin boşaltılması oralarda iki devletin dostane ilişkilerinde zararlı karışıklıklara yol açabileceğinden,Osmanlı Devleti Ermenilerin barındığı eyaletlerde mahalli menfaatlerin gerektirdiği ıslahat ve düzenlemeyi vakit kaybetmeksizin yapmayı ve Ermenilerin Kürtlere ve Çerkezlere karsı güvenliklerini sağlamayı garanti eder”.Anlaşmanın bu hükmü,esas itibariyle bağımsızlık kazanmak isteyen Ermenileri tam anlamıyla tatmin etmemiş olsa dahi “Ermeni Sorunu”nün tarihte ilk kez bir uluslararası belgeye yansıması ve “Ermenistan” diye bir bölgenin varlığından söz edilmesi yönünden büyük önem taşımaktadır.
1878 yılında toplanan Berlin Kongresi sonucunda imzalanan Berlin Antlaşması’nın 61.maddesi de Ayastefanos Anlaşması’nın 16.maddesi yerine su hükmü getirmiştir:”Osmanlı Hükümeti,halkı Ermeni olan eyaletlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı yapmayı ve Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karsı huzur ve güvenliklerini garanti etmeyi taahhüt eder ve bu konuda alınacak tedbirleri devletlere bildireceğinden,bu devletler söz konusu tedbirlerin uygulanmasını gözeteceklerdir”.Berlin Antlaşması’nın bu hükmü ile Türk-Ermeni ilişkilerine yabancı güçlerin müdahale edebilmesi hakki tanınmış olmaktadır. Böylece Ermeniler,Ruslar ve İngilizler tarafından kullanılmaya başlanmış ve İngiltere’nin elinde Rus yayılmacılığına karsı bir ileri karakol vazifesi görmüşlerdir.İngiltere ve Rusya tarafından tarih sahnesine sunulan Ermeni Sorunu,aslında emperyalizmin Osmanlı Devleti’ni yıkma ve paylaşma politikasının bir uzantısıdır.Sözde Ermeni soykırımı iddiaları ve yalanları da iste bu politikanın propaganda ürünüdür!
Özellikle Avrupa’nın Bazı büyük devletleri “ıslahat” adi altında bir yandan Osmanlı Devleti’nin iç islerine karışırken,bir yandan da Ermenilerdi,Osmanlı Yönetimi’ne karsı teşkilatlandırmışlardır.Böylece ülke içinde ve dışında teşkilatlanan ve silahlanan Ermeni komiteleri ile Ermeni Kiliseleri’nin kışkırtıcı faaliyetleri sonucunda,Ermeni toplumu yavaş yavaş Türklerden uzaklaşmaya başlamıştır.Türklerdin iyi tutumuna karsın,yabancı devletlerle ittifak etmek suretiyle Türklerle mücadeleye başlayan Ermeniler,Bari’nin desteğini alabilmek için kendilerini “ezilen bir toplum” olarak göstermeye ve “Anadolu üzerindeki egemenlik haklarını Türklerdin gasp ettiği”ni dile getirmeye başlamışlardır.Islahat Fermanı ile Müslümanlar ve gayri Müslimler eşit statüye getirilince ayrıcalıklarını kaybeden Ermeniler,1877 – 1878 Osmanlı-Rus Savası sonunda,Rusya’dan “işgal ettiği Doğu Anadolu topraklarından çekilmemesini, bölgeye özerklik verilmesini veya Ermeniler lehine ıslahat yapılmasını” talep etmişlerdir.Bu isteklerle birlikte Ermeni sorunu ilk kez ortaya çıkmaya ve uluslar arası bir sekil almaya başlamıştır.Ermeniler,bu kez Ruslar ve İngilizler tarafından kullanılmaya başlanmış ve İngiltere’nin elinde,Rus yayılmacılığına karsı bir ileri karakol vazifesi görmüşlerdir.İngiltere ve Rusya tarafından tarih sahnesine sunulan Ermeni sorunu,aslında emperyalizmin Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkma ve paylaşma politikasının bir uzantısıdır.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...