17 Nisan 2015

“YURTTA SULH-CİHANDA SULH'' ATATÜRK'ÜN TEMEL İLKESİ PDF E-KİTAP





“YURTTA SULH-CİHANDA SULH''
ATATÜRK'ÜN TEMEL İLKESİ
PDF E-KİTAP

ERMENİLERİN TÜRK SOYUNA YAPTIĞI KATLİAMLAR





ERMENİLERİN TÜRK SOYUNA YAPTIĞI KATLİAMLAR
1918-1920 Yılları Soykırımı 
Osmanlı Devleti 29 Ekim 1914 tarihinde Birinci Dünya Savaşı’na girerek çeşitli cephelerde İtilaf devletlerine karşı savaşmaya başladı. Enver Paşa komutasındaki Türk ordusu Ruslara karşı Kafkasya cephesinde ilerleyince Ermeniler Rus Ordusunun yanında savaşa katıldı. Ermenilerin ileri gelenleri kapı kapı dolaşarak bütün Ermenileri silahlanmaya çağırdı Türkler aleyhine harekete geçen Ermenilerin masraflarını İngilizler karşıladı. Ruslar ve İngilizler tarafından desteklenen Ermeniler, Kafkas ordusunun ilerleyişini engellemeye ve yıpratmaya çalıştılar[12]. Ruslar her zaman olduğu gibi kendi amaçlarına ulaşmak için Ermenilerden yararlanmak istemişler, fakat onlar için her hangi bir riske girmemişlerdir. Bu defa da aynı şekilde Ermenilere desteğini kaldırarak Rus ordusu Kafkas cephesinden çekildi. Silahlanan Ermeniler Türk ordusundan kaçarak Erivan Bölgesine yerleşmeye başladılar. Osmanlı Devleti’nde Türklere karşı yaptıkları katliam ve soykırımı[13] Erivan Bölgesi’nde tekrarladılar. 
1918 yılında Kafkas’larda üç bağımsız devlet kuruldu. Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan. Taşnakların iktidarda olduğu Ermenistan Devleti asırlarca Türk toprağı olan Erivan Bölgesini bir taraftan Türklerden temizleme, diğer taraftan Ermenileştirme politikasını yürütmeye başladı. Erivan Bölgesini Türklerden temizleme politikası soykırım yapılarak gerçekleştirilmekteydi. Azeri Türklerine karşı yapılan soykırımla ilgili bilgiler birçok Azeri kaynaklarında mevcuttur. Ancak, önemli olan soykırımın Ermeni kaynaklarında itiraf edilmesidir. Ermeni ve Rus kaynaklarına göre 1918-1920 yılları arasında Taşnakların iktidarda olduğu Ermenistan’da 500 bin Azeri Türkü soykırıma uğramıştır. Gerçekte ise bu rakam bir milyondur. 1926 yılında yayınlanan Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nde Ermenistan nüfusunun 1918 yılında 1.510.000 kişi olduğu ve bu nüfus içerisinde Ermenilerin 795 bin, Azeri Türklerinin 575 bin ve diğer milletlerin de 140 bin kişi olduğu belirtilmektedir[14]. Bir Ermeni olan Korkodyan’ın “Ermenistan’ın nüfusu 1831-1931” eserinde ise şu ifadeler yer almaktadır[15]: 
“1920 yılında Sovyet Ermenistan’ı Devletinde Taşnakların soykırımından dolayı ancak 10.000 kişi civarında Türk nüfus kalmıştır. Soykırımdan kurtulmak için kaçan Türklerden hayatta kalan 60.000 kişinin 1922 yılında geri dönmesinden sonra buradaki Türk nüfusu 72.596 kişi olmuştur.” 
Görüldüğü gibi birisi Ermeni, diğeri Rus kaynaklarından alınmış bu rakamlarda 500 bin Türk insanının yok olduğu, dolayısıyla öldürüldüğü ispatlanmaktadır. (gerçek rakam ise 1 milyon kişidir) Yine, Türklere karşı yapılan soykırımı bir Ermeni olan A. A. Lalayan “İstoriçeskie Zapiski” eserinde şöyle itiraf etmektedir[16]: 
“Ermeniler tarafından Azerbaycanlıların katledilmesi önceden planlanmış, devlet politikasıydı ve sadece Azerbaycan’ın hudutları ile sınırlı kalmamıştır. O zaman hiç şaşmamalı ki, Ermenistan’da Taşnak hükümeti 30 aylık iktidarı döneminde(Mayıs 1918-Kasım1920) Azerbaycanlı nüfusun % 60’ı öldürülmüştür.” 
Yine bir Ermeni olan A.Palayan 1936 yılında yayınlanan “Revolyutsyonnıy Vostok” Dergisi’nde (No: 2-3) bir Ermeni katilin itiraflarını şu şekilde yazmaktadır[17]: 
“Ben Basargeçer’de (Ermenistan’ın bir bölgesidir) hiç umursamadan Tatarları (Türkleri) öldürdüm. Bazen insan bunları kurşunla öldürmek istemiyor. Bu köpeklere karşı en etkili yöntem savaştan sonra kurtulanları toplayıp kuyuya doldurmak ve üzerlerine ağır taşlar dökmektir ki, onlardan hiç kimse kurtulmasın. Ben de aynen böyle yaptım: bütün erkekleri, kadınları ve çocukları toplayıp kuyuya doldururdum, üzerilerine de ağır taşlar döktürdüm.” 
1918-1920 yıllarında Ermenistan’da Azeri Türklerine yapılan soykırım dönemin Tiflis, Bakü ve Erivan gazetelerinde de geniş yankı bulmuştur. Örneğin, Tiflis’te yayınlanan “Gruziya” Gazetesi, Zengezur Kazası reisi’nin 30 Ekim 1918 tarihli bildirisinde Ermeniler tarafından Aralık 1917-Ağustos 1918 tarihleri arasında baskına uğrayan birkaç Azeri köyünün ve katledilen insanların sayısını şöyle vermektedir.[18] 
1. Behreli köyü, Aralık 1917; katledilen 9 kişi, maddi zarar 100 bin Manat 
2. Karakilise köyü, Ocak 1918; katledilen 165 kişi, maddi zarar 90 bin Manat 
3. Şıklar köyü, Haziran 1918; katledilen 95 kişi, maddi zarar 500 bin Manat 
4. Şeki köyü, Ağustos 1918; katledilen 95 kişi, maddi zarar 19 milyon Manat 
5. Vağurdu köyü, Ağustos 1918; katledilen 96 kişi, maddi zarar 13 milyon Manat 
6. Sisiyan köyü, Eylül 1918; katledilen 60 kişi, maddi zarar 800 bin Manat 
Azerbaycan’da neşredilen “Azerbaycan” Gazetesi şöyle yazmaktaydı:[19] 
“Ermeniler, Zengezur Kazası’ndaki Çamurlu köyündeki 4 erkeği ve 6 kadını vahşicesine katlettiler. Erkeklerin başını, kadınların ise göğüslerini kestiler” 
Erivan’da yayınlanan “Joğovurd” Gazetesi’nde Muradyan isimli bir Ermeni Azeri Türklerine karşı yapılan soykırımı şu şekilde anlatmaktadır:[20] 
“Bizim hükumetin tedbirleri sonucu Azerilerin yaşadığı Tokluca, Akbulak, Ardanış (Göyçe Kazası) köylerinin nüfusu Ermenistan sınırlarını terkettiler. Ben sahipsiz kalan köyleri gördüm. Orada birkaç kedi gördüm ve şaşırtıcı sükunetin etkisiyle havlayan köpeklerin sesini işittim” 
5. Sovyet Dönemindeki Tehcir 
Sovyetler döneminde Ermeni taşnakları şekil değiştirerek bolşevik oldular. Ermeniler bolşevik adı altında Sovyetler Döneminde Azeri Türklerine karşı soykırımı devem ettirdiler. Bu soykırım gizli şekilde yapılmakta ve Ermenistan’ın Türklerden tamamen temizlenmesi amaçlanmaktaydı. Sovyetlerin ilk yıllarında devlet karşıtı suçlamasıyla birçok Azeri Türkü ölüme mahkum edildi veya en azından Sibirya’ya sürgün edildi. Ermenistan’ın Ermenileştirilmesi politikası İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da devam ettirilmiştir. 1943 yılında Tahran Konferansında Sovyet-İran ilişkileri müzakere edilirken savaşta zararlı taraf gibi İran’a yardım amacı ile burada yaşayan Ermenilerin Sovyetlere göçü kararlaştırılmıştır. Ermenilerin Ermenistan’da yerleştirmesi istenmekteydi. Bunun için ise Ermenistan’dan Azeri Türklerinin tehciri gerekirdi. SSCB Bakanlar Kurulunun 29 Aralık 1947 tarihli kararı ile Ermenistan’da yaşayan Azeri Türklerinin Azerbaycan’a tehciri yasallaştırıldı. Karara göre Ermenistan’da yaşayan Azerilerin güya pamuk yetiştirilmesinin geliştirilmesi amacıyla Azerbaycan’ın Kür ve Aras Nehirleri arasındaki sıcak iklimin hüküm sürdüğü bölgeye yerleştirilmesi gerekiyordu ve bu insanların evlerine dışardan gelen Ermenilerin yerleştirilmesi isteniyordu. Ermenilerin itiraf ettiği gibi dışardan gelen Ermeniler genellikle kırsal kesimde yaşayan Azerilerin evlerinde yaşamak istemediler. Bu Ermeniler şehirlerde yaşamayı tercih ettiler. Bu dönemde Ermenistan’da 476 köy harabeye çevrilmiştir.[21] 1948-1952 yılları arasında Ermenistan’dan Azerbaycan’a 150 bin Azeri Türkü sürüldü. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra açlıkla mücadele eden insanlar bir de tehcir edildiler. Tehcir edilen 150 bin Azeri Türkü Azerbaycan’ın sıcak bölgelerine yerleştirildi. Bu insanların yarısı açlıktan ve iklim değişikliğinden hayatını kaybetti[22]. 
1948-1952 yılları arasında yapılan tehcirden sonra Sovyetlerde 1959 yılında yapılan nüfus sayımına göre Ermenistan’da nüfusun milli terkibi aşağıdaki gibi olmuştur[23]: 
Milliyetler 
Nüfus Sayısı 
Ermeniler 
1.361.800 
Azeriler 
107.700 
Ruslar 
56.500 
Kürtler 
25.600 
Toplam 
1.551.600 
Görüldüğü gibi Ermenistan’ı Azeri Türklerinden temizleme politikası başarılı bir şekilde uygulanmıştır. Parsamyan’ın vermiş olduğu rakamlarla bu rakamları karşılaştırıldığında 130 yıl içerisinde Erivan bölgesinin nüfusunda aşağıdaki değişiklikler olmuştur: 
-Ermeniler 57.305 kişiden 1.361.800 kişiye yükselmişti 
-Azeriler 84.089 kişiden ancak 107.700 kişiye ulaşabilmişti 
-Kürtler 26.911 kişiden 25.600 kişiye gerilemişti. 
Doğum oranının çok yüksek olduğu Kürt nüfusun hiç artmadığı hatta gerilediği, dolayısıyla Azeri Türkleri gibi müslüman Kürtlerin de acımasızca soykırıma uğradığı açıkça görülmektedir. Görüldüğü üzereErmenistan’ın Azeri Türklerinden temizleme politikası bu yıllarda da devam ettirilmiştir. Fakat Ermeniler bu yıllarda da tamamen amaçlarına ulaşamamışlardı. Çünkü Türk nüfusu Ermenistan’dan tam anlamıyla bertaraf edilememişti. 
1960’lı yılarda Ermenistan’ın Azeri Türklerinden temizleme politikasının yeni merhalesi başladı. Bu aşamanın özellikleri şunlardır: 
1. Azeri aydınlarına karşı yapılan baskılar. Bu döneme kadar var olan, Azeri Türkçe’sinde eğitim yapan okullar kapatıldı. Örneğin, 1930 yılında kurulmuş Azeri Türkçe’sinde eğitim yapan Erivan Pedagoji Enstitüsünün dört bölümü (Azerbaycan Dili, Tarih, Coğrafya, Fizik ve Matematik) kapatıldı. Yine, öğretmen kadrolarının yetiştirilmesinde önemli olan 1925 yılında kurulmuş Erivan Azerbaycanlı Pedagoji Meslek Okulu kapatıldı. Netice itibariyle Ermenistan’da Azeri okullarından mezun olan ortalama 5000 öğrenci mezun olduktan sonra öğrenimini devam ettirmek için Ermenistan’dan gitmek zorundaydı. Ayrıca Ermenistan dışında yüksek öğrenim görmüş insanlar Azeri oldukları için işle temin edilmemekteydi. Çalışma imkanı bulamayan bu insanlar yine Ermenistan’ı terk etmek zorundaydılar ve genellikle eğitim gördükleri Azerbaycan’a geri dönmek mecburiyetinde kalmaktaydılar. Bu şekilde Ermenistan’ın herhangi bir köyünde yaşayan aile sayısı kadar Azerbaycan’da aile yaşamaktaydı. Örneğin, benim doğduğum Ermenistan’ın Vedi ilinin Halisa köyünde 550 hane Azeri ailesi yaşamaktayken, Azerbaycan’a dönmek zorunda bırakılan aile sayısı da 500 aile civarındaydı. 
2. Devletin yönetim kademelerinde olan Azeri Türkleri işten çıkarılarak Ermenilerin işe alınması. Bu dönemde Ermenistan’ın Basageçer, Krasnoselo, Karabağlar, Zengibasar, Yedi illerinde (Bu illerin nüfusunun % 75-90’ı Azeri Türkleriydi Komünist Partisi İl başkanları (Sovyet Döneminde Komünist Partisi İl başkanları aynı zamanda devletin yerel yönetimlerini temsil etmekteydiler) görevlerinden atıldılar. Ermenilerle Azerilerin karışık yaşadıkları 10 fide ise başkan yardımcıları Azeri türkü olduğu için işten çıkarıldılar. Sadece nüfusunun % 80’i Azeri Türkü olan Amasya ili istisnaydı. Ayrıca, Azeri Türkçe’siyle yayınlanan bütün basın organları kapatıldı. 
3. 1965 yılında sözde “Ermeni Soykırımı“nın 50. yıldönümü Ermenistan’‘da anılması. 1960’lı yıllarda Ermenistan’ın basın ve yayın organlarında Türkler aleyhine geniş propaganda başlatıldı. Uzun yıllar gizli faaliyette bulunan “Taşnak” partisi bu yıllarda açık bir şekilde faaliyetini devam ettirdi. 23 Nisan 1965 tarihinde sözde “Ermeni Soykırımı”ının 50 yılı anıldı ve Erivan şehrinde 400 bin kişilik miting yapıldı. Bu mitingde Ermenilerin sloganları şunlar olmuştu; “Batı Ermenistan (Anadolu) Ermenistan’ın Olmalıdır”, “Karabağ Bizimdir”, “Nahçıvan Ermenistan Toprağıdır”, “Ermeniler, 1915 Yılının İntikamını Alma Zamanıdır, Birleşin” vb. Milletlerin kardeş olduğu propagandası yapılan Sovyetler gibi sıkı yönetimi olan bir ülkede Ermenilerin 400 bin kişilik miting yapması ve açık bir şekilde Türkler aleyhinde bulunmaları onu göstermektedir ki, Ermeniler hiçbir zaman Türklere ve bütün Türk Dünyasına karşı olan düşmanlıklarını ve hayal ettikleri “Büyük Ermenistan” devletini kurmak amaçlarını unutmamışlar. Hangi milletin egemenliğinde ve yönetiminde yaşasalar da devamlı bu fikirle yaşamış, çocuklarını da bu düşünce ile yetiştirmişlerdir. 
Sovyet Döneminde Ermenistan’da yapılan nüfus sayımlarında devamlı Azeri Türklerinin sayısı ile ilgili bilgilerde saptırmalar yapılmıştır. Sovyetlerde nüfus sayısını arttırmak amacıyla çocuk sayısı eşten fazla olan annelere “Kahraman Ana” ünvanı verilmekteydi. Ermenistan’da “Kahraman Ana” ünvanı verilen her 10 kişiden 7-8’i Azeri Türküydü. Buna rağmen nüfus sayımında Azeriler az gösteriliyordu, Azerilerle Ermenilerin karışık yaşadıkları köylerde ve hayvancılıkla uğraşan birçok Azeri genellikle nüfus sayımına alınmıyordu. 
6. 1988-1989 Soykırımı ve Tehciri 
170 yıl boyunca devam eden Ermenistan’ı Azeri Türklerinden temizleme politikası 1988-1989 yıllarında sonuçlandı ve nihayet 8 Ağustos 1991 tarihinde Ermenistan’da Azeri Türklerinin yaşadığı son köy olan Nüvedi köyünden de Azerilerin kovulmasıyla Ermenistan % 100 Ermenilerin yaşadığı bir ülke oldu. Son olarak 230 bin[24] Azeri Türkü öldürülerek, dövülerek ve her türlü işgenceye maruz kalarak Ermenistan’dan çıkarıldı.Bu yıllarda 214[25] Azeri Türkü zalimane bir şekilde katledilmiştir. Örneğin 50’si ölünceğe kadar dövülmüş, 35’i (7 çocuk ve 10 yaşlı) işgence sonucu hayatını kaybetmiş, 15’i (9 yaşında çocuk ve 78 yaşında yaşlı kadın) yakılmış, yine diğer 15’i (2 çocuk 6 yaşlı) kurşuna dizilmiş, 7’si araba ile üzerinden geçilerek katledilmiş, 3’ü suda boğulmuş, birisi ise elektirik verilerek öldürülmüştür. Amasya ilinden olan 19 yaşındaki Hakverdiyev B. İ ise asılarak öldürülmüştür.[26] 230 bin Azeri Türkünün yaşadığı zulmü bu soykırımın canlı şahidi olarak doğduğum köy olan Ermenistan’ın Vedi ilinin Halisa köyünde yaşadıklarımı yazmakla yetinmek istiyorum. Çünkü, bu makalenin yazarının yaşadıklarını ve gördüklerini asgari olarak her bir Azeri Türkü yaşamış ve görmüştür. 
“Halisa köyü Erivan şehrinden 45 km uzaklıkta Iğdır’ın Aralık ilçesinin karşısında Aras Nehrinin kıyısında konuşlanmıştır. 30 Kasım 1988 tarihinde Erivan’dan ve komşu köylerden gelen Ermeniler köyümüzü bastılar. Ermeniler gruplar halinde “Türklere ölüm”diye bağırarak ve köyün her yerine yayılarak çocuk, kadın, yaşlı ayrımı yapmadan herkesi acımasız bir şekilde dövmeye, para ve altınları insanların elinden almaya başladılar. Baskın sırasında ben anneannemin yaşadığı sokaktaydım ve 6-7 Ermeninin 65 yaşındaki anneannemi dövdüğünü gördüm. Kendimi onun üzerine atarak korumaya çalıştım. Bunun üzerine Ermeniler anneannemin yerine bana vurmaya başladılar. Kısa bir sürede saldırgan Ermenilerin sayısı 20’yi geçti ve beni tekme tokat yere yatırarak üzerime çullandılar. Yediğim darbelerin etkisiyle bayıldığımı ve bir gün sonra Nahçıvanın Sederek köyünün hastanesinde ayıldığımı öğrendim. Sonradan bir yıl içerisinde çeşitli hastanelerde tedavi gördüm. Ailece evimizi terk etmek zorunda kaldık ve ayrılırken de hiçbir malımızı götüremedik.. Evden ayrılma sırasında sadece babam ailemize ait olan Kuranı götürebilmişti ki, onu da Ermeniler babamın elinden alarak yaktılar. Halisa köyünde İsmayılova Gülgez ismindeki ihtiyar nine 20 Ermeni tarafından tekmelenerek gözümüzün önünde öldürüldü. Bu işgenceler sonucunda Azerbaycan’a geldikten sonra bir çok insan kısa bir sürede hayatını kaybetti” 
7. Kültür Soykırımı 
19. ve 20.yüzyıllar arasında Ermenistan’daki Azeri Türkleri sadece can kaybına uğramamışlar, aynı zamanda cebri kültür kaybına da maruz kalmışlardır. Ermenilerin hayali olan “Büyük Ermenistan” sınırları içerisinde yer alan Van Gölünün adı asırlarca aynı kalmış ve hiç değişmemiştir. Oysa 170 yıl içerisinde, Rusların Erivan Bölgesini işgal etmelerinden sonra Ermeniler bu toprakları Türklerden temizlemekle yetinmemişler, Türkçe ifade edilen vilayet, dağ, nehir, göl, köy vb. isimlerini değiştirerek Ermeni kimliği vermişlerdir. Asırlarca Azeri Türklerinin yaşadıkları yerlerin isimlerinin değiştirilmesi 1935 yılından başlayarak 1978 yılına kadar devam ederek 465 köyün ismi değiştirilmiştir. En son Ermenistan Devlet Başkanı Levon Ter Petrosyan’ın 9 Nisan 1991 tarihili kararı ile 97 köyün adına Ermeni kimliği verilmiştir.[27] Adları değiştirilen yerlerin bazıları şunlardır: 
Ağbaş-Abovyan, Eskipara-Voskepar, Hamamlı-Spitak, Göyçe Gölü-Sevan, Basargeçer-Vardanis,Vedi-Ararat, Zengibasar-Masis vb 
8. Sonuç 
Bugün dünyada Ermenilerin kendilerine soykırım yapıldığı iddiasıyla Azerbaycan ve Türkiye’ye yapmaya çalıştığı baskılar aslında Ermenilerin yaklaşık 170 yıldır Anadolu ve Azeri Türklerine yaptıkları soykırım ve tehcir gerçekliğini gizlemeye yöneliktir. Ermenilerin biz Türklere (Anadolu ve Azeri Türkleri) yapmış oldukları soykırım ve tehcirin hem Türkiye’de ve hem de Azerbaycan’da inkaredilemez kanıtları bulunmaktadır. “Ermeni sorunu” diye gündeme getirilen sorun aslında Emenilerin kendileri için büyük sorunlar teşkil edebilecek niteliktedir. Yapılacak şey bir an önce bütün dünyaya Ermenilerin yaptıklarını kanıtları ile sunmaktan ibarettir. Bu kanıtlar ise biz Türklerde yeterince mevcuttur. 
-------------------------------------------------------------------------------- 
[1] Evliya Çelebi’nin “Seyehatname” isimli eserine göre 1407-1408 yıllarında Timur’un askerlerinden biri olan Hocacccan Lahicani bu topraklara yerleşmiştir. Daha sonra akrabalarını da buraya getirerek pirinç yetiştirmişlerdi. 1509-1510 yıllarında ise Şah İsmayil, Veziri Revangulu Hana bu topraklarda kale inşaa etmeyi emretmiştir. 7 yıl içerisinde Zengi Nehrinin kıyısında inşaa edilen kale Revan olarak adlandırılmıştır. Azeri Türkçesinde halk dilinde “R” harfi ile başlayan adların önünde “i” harfi kullanıldığı için Revan kalesinin ismi de sonralar İrevan olmuştur. 
[2] Bu anlaşmaya göre Azerbaycan iki kısma bölünmüş oldu. Kuzey Azerbaycan Rusya tarafından, Güney Azerbaycan ise İran tarafından işgal edilmiş oldu. Ermeniler Kuzey Azerbaycan’da ve Erivan bölgesinde katliam ve mezalimleri Güney Azerbaycan’da da tekrarlamışlardır. Birinci Dünya Savaşı yıllarında İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, Rusya) Türklere karşı kullanılmak üzere 90 bin kişilik Ermeni Ordusu kurma girişimlerinde bulundurlar. Ermeni ordusu Urumiye civarında kuruldukça Salmas-Urmu ve Hoy’da köylere baskınlar düzenleyerek Türkleri katletmeye başladılar. Ancak bu dönemde Rusya’da bolşevik ihtilalinin olması ve Rus Ordusu’nun dağılması Ermeni Ordusu’nun kuruluşunun tamamlanmasını durdurdu. Bu dönemde 8.000 kişilik Ermeni çetesi Hoy şehrine baskın düzenledi. Osmanlı Ordusu’nun yaklaştığı haberini duyan Ermeniler 17 Mart 1918 tarihinde Urumiye şehrinde soykırım başlattılar ve 10 bin Türkü katlettiler. (Büyük Resuloğlu, “Soykırım” Edebiyat Gazetesi, 6 Nisan 2001, Bakü) 
[3] BÜNYADOV Ziya, Azerbaycan Tarihi, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, CİLT I, Bakı, 1994, ss. 455-457 
[4] PARSAMYAN V.A., İstoriya Armyanskogo Naroda 1801-1900, Kniga Pervaya, İzdatelstvo “Ayastan”, Erivan, 1977, ss. 75-88 
[5] KORKODYAN Z., Xophrtayin Hayastani Bnagçutyunı (1831-1931), Hpataopagutyun Melkonyan Fondi, Erivan, 1932, s. 94 
[6] İOANİSYAN A.İ., 18.Yüzyılda Ermeni-Rus Münasebetleri, CİLT II, Erivan, 1964, s. 23 
[7] BUDAGOV Budag ve Diğerleri, Ermenistan Azerbaycanlıların Tarihi Coğrafiyası, Gençlik Yayınları, Bakı, 1995, s. 8 
[8] GRİBOYEDOV A.S., Soçineniya v Dvux Tomax, CİLT II, Moskova, 1971, s. 340 
*Desyatin-Bir hektarın onda biridir. 
[9] VELİÇKO, V. L., Kafkas, Russkoe Delo i Mejduplemennie Vaprosı, Elm Yay., Bakı, 1990, s. 99 
[10] Azerbaycan Sovyet Ansiklopedisi, Baş Redaksiya Yayınları, CİLT IV, Bakı, 1980, s. 79 
[11] ORDUBADİ, Memed Seid, Kanlı Yıllar, 3 No’lu Matbaa Yay., Bakı 1971, Kanlı Yıllar kitabı 1905-1907 yılları arasında Bakı, Tiflis, Erivanşehirlerinde ve genellikle bütün Kafkas’larda Azeri Türklerine yapılan soykırımı anlatmaktadır. Bu dönemde Erivan Bölgesi’nde Azeri Türklerine yapılan soykırımın boyutlarını anlayabilmek için “Kanlı Yıllar” eserinden birkaç hadisenin verilmesi yeterli olacaktır: 
“9 Haziran 1905 tarihinde Ermeniler Azerilerin yaşadığı Tekye (Eçmiadzin Kazası) köyüne baskın düzenlediler. Müslümanlar tamamiyle silahsızdılar, Ermenilerin ise her türlü silahı vardı.Bundan dolayı Ermenilerin şerrinden canlarını kurtarmak için insanlar köyü terk ederek dağlara kaçtılar. Köyü harabeye çeviren Ermeniler 200 cilt kuran ve mukaddes kitapları yaktılar. Azerilerin mescidde saklandıklarını zanneden Ermeniler mescidi kurşunladılar. 
29 temmuz 1906 tarihinde Kafan kazasının Meden-bazarını dağıttıktan sonra Ermeniler Karahana köyüne baskın düzenlediler. Ermeniler kaçarak canlarını kurtarmak isteyen insanları yakalayarak katlediyorlardı. Kana susamış Ermeniler köyü dağıtmakla yetinmeyerek kaçarak saklanan 30 kadını yakalayıp her türlü mezalimi yaparak katlettiler. Aynı gün Ermeniler Azerilerin yaşadığı Halaç, Sadaşlı, İcevar, Daşnov köylerini dağıtarak insanları vahşice katlettiler. 
[12] EYİCİL Ahmet, “Zeytun Ermenilerinin Tehciri ve Fındıcak İsyanı”, Tarih Dergisi, TDAV Yay., İstanbul, Şubat 2001, s.14 
[13] Bu katliam ve mezalimlerin gün ışığına çıkması için SERDAR Törehan’ın “Batı’nın Ermeni Politikası” makalesinde (Tarih Dergisi, TDAV Yay., Kasım 200, İstanbul, ss. 47-48) Muş ahalisinden Mehmet Resul’ün yeminli ifadesini buraya almak istiyorum: 
“Ben asker olarak harpte bulunuyordum. Aldığım yaralar yüzünden Bitlis tarafına doğru çekilen müfrezeyi takip edemeyerek; benim gibi yaralı ve kötü durumda olan 3 askerle birlikte geri kaldık Bir müddet sonra Rus askerlerinin rehber/eri olan Ermeni çeteleri yanımıza geldiler. Arkadaşlarımızdan Harputlu Hüseyin ismindeki askerin gözlerini çıkararak; “Kalk bak. Osmanlı askeri geliyor mu?” dediler. Sonra zavallıyı şehit ettiler. Diğer askerin de sağ tarafının derisinin bir kısmını yüzerek çanta şekline getirdiler. Bu biçareye de; “Elini sok. Bu çanta da padişahınızın parası var mı?” diyerek bir takım işgenceler yaparak şehit ettiler. Üçüncü arkadaşımızı yere yatırıp tenasül aletini keserek ağzına soktular. “Bu boruyu çal. Size Osmanlı askerlerinden imdat gelsin” diyerek onu da şehit ettiler. Sıra bana gelmişti. Bu Ermeniler beni alarak bir dere içine götürdüler. Yaktıkları ateşte tüfeklerinin şişlerini iyice kızdırdıktan sonra 24 yerimden dağladılar. Feryat ve yalvarmalarıma katiyen önem vermiyor/ardı. O sırada birkaç Rus askeri yetişti. Bunlardan birisi beni Ermenilerin elinden alarak Rus Müslümanlarından olduğunu bildirdi. Daha sonra Rus-Kazak-Ermeni çetesiyle birlikte Bitlis’e doğru yola çıktık. Yolculuk esnasında göç eden kafilelere rastlıyorduk Ermeniler bu kadın ve çocuklara, zavallı ihtiyarlara şiddetle saldırıyor, yürekleri parçalayacak bir vahşetle onları şehit ediyorlardı. 6-7 tane Ermeni,, 6 Müslüman kızını getirerek rükuya varacak şekilde çıplak bir şekilde durdurarak fiili şen-i işlerine başladılar. 
[14] BUXARİN İ.İ., Bolshaya Sovetskaya Ensiklopediya, İzdatelstvo Sovetskaya Ensiklopediye, CİLT 3, Noskova, 1926, s.437 
[15] KORKODYAN Z., A.g.e., s.184 
[16] BUDAGOV Budag ve Diğerleri, A.g.e., s.10 
[17] HİDAYET, Diderginler, Genclik Yayınları, Bakü, 1990, s.156 
[18] HİDAYET, Diderginler, Gençlik Yayınevi, Bakü 1990, s. 156 
[19] Azerbaycan Gazetesi, Bakü 9 Ocak 1919 
[20] Joğovurd Gazetesi, Erivan, No: 5, Yıl 1920 
[21] Komünist Gazetesi (Erivan), 20 Ocak 1975 
[22] PAŞAYEV Atahan, Respublika Gazetesi, Bakü, 1990, No=14,15 
[23] PROXOROV A.M., Bolshaya Sovetskaya Ensiklopediya, İzdatelstvo Sovetskaya Ensiklopediye, CİLT 2, Noskova, 1970, s.210 
[24] United Nations Development Programme, The Report on the Status of Women of Azerbaijan Republic, p. 51 
[25] Ermenistan’da öldürülen 214 kişinin listesi “Ülfet” Gazetesi’nin 22 ubat 1992 tarihli sayısında verilmiştir. Bu bilgiler eski SSCB Baş Savcılığı’na ve Azerbaycan İçişleri Bakanlığı’na yapılan şikayetlere göre hazırlanmıştır. 
[26] YUNUSOV, Arif “1988-1989 İllerinde Ermenistan’daki Gırğınlar” Ekspres-Xronika Gazetesi, No: 9, Bakü 1991 
[27] Budagov, Budag v.d., age, s. 7 

1 FOTOĞRAF 1000 KELİMEYE BEDEL





1 FOTOĞRAF 1000 KELİMEYE BEDEL
1 fotoğraf 1000 kelimeye bedeldir derler, ama bu fotoğraflar DÜNYA' ya bedel. Ağlamamak elde değil, onların arasında kimimizin akrabaları var, kimimizin dostları. Onlar da bu vatanın evlatlarıydılar. 

 
 
Erzincan'da ermeniler tarafından ırzına geçilerek öldürülen Pakize adlı bir Türk kadını. 
Kaynak: Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures. 
 
Balta ile Katliam: İzmit'in Kollar köyünden ermeniler tarafından balta ile katledilen Müslümanlardan bir kısmının olaydan sonra çekilen fotoğrafı; 1- Boşnak Malik 2- Abdulmecid oğlu Ali 3- Ali oğlu Seyid (14 yaşında) 4- Ömer oğlu Abdulgani 5- Abdulgani oğlu Mecid 6- Abdullah oğlu Hüseyin 7- Bekir oğlu Yusuf 8- Osman oğlu İsmail 
Kaynak: Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri. 
 
Ordudan hava değişikliği için terhis edilen ve 23 Temmuz 1915 de Diyarbakır'ın Lice kazasına bağlı Kum ve Çom köyleri civarında elleri ayakları bağlanarak ermeni komitecileri tarafından şehit edilen askerler. 
Kaynak: Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri. 
 

Erzincan Odabaşı bölgesinde, birbirlerine bağlanmış halde öldürülmüş kadın ve çocukların cansız bedenleri. 
Kaynak: Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures. 
 
Sivas'ta ermeni çeteleri tarafından yapılan katliamda boğazı kesilerek öldürülen jandarma Mustafa. 
Kaynak: Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri. 
 

16 Şubat 1918'de, Erzincan'ın Vagarir köyünde, ermeniler tarafından şehit edilen ve bir evin arkasında bulunan şehit edilmiş Türkler. 
Kaynak: Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures. 

 
Erzincan'ın Odabaşı bölgesinde, ermeniler tarafından oyularak katledilen bir Türk. 
Kaynak: Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures. 
 
25 Nisan 1918'de, Subatan'da ermeniler tarafından öldürülen Türk çocuklar, kadınlar ve karınları deşilerek bebekleri çıkarılan anneler. 
Kaynak: Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures. 
 
Silvan civarında, Beşnik ermeni köyüne Van ve Tolorya'dan gelip, Doryan Dano ve kardeşlerinin başında bulunduğu ermeni çeteleri tarafından 11 Haziran 1915 tarihinde Şeytankaya mevkiinde şehit edilen milis subayı Hamid Efendi komutasında bulunan erzak kafilesi, jandarması ve subayları. 
Kaynak: Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri. 
 
Hasankale'de, ermeniler tarafından şehit edilen kadın ve çocuklar. 
Kaynak: Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures. 
 
Diyarbakır'ın Şark nahiyesine bağlı Hızır İlyas köyü Mersani deresi (23 Temmuz 1915). Hono ismindeki ermeninin başında bulunduğu çete tarafından hançer ve kurşunla şehit edilen erkek, kadın ve çocuklar. 
Kaynak: Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri. 
 

29 Ağustos 1914 tarihinde ermeni çeteleri tarafından Siverek-Urfa Yüksekyol ve Karacadağ civarında türbe ziyareti sırasında esir edilip canlı hedef yapılarak şehit edilen Müslüman Türkler. 
Kaynak: Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri. 
1. Dünya Savaşında Erzurum, istilacı Çarlık Rus Ordusunun ilk hedefi üzerindeydi. Osmanlı Ordularının hezimeti üzerine, önlerinde ciddi bir engel görmeyen Rus Ordusu, General Yudeniç' in komutasında Erzurum' a doğru ilerledi. 
Erzurum 16 Şubat 1916 da Ruslar tarafından işgal edildi. 1917 yılında Rusya' da Çarlık rejimi yıkılmış, Bolşevikler ülkede duruma el koymuşlardır. Rusya' da bu yönetim değişikliği üzerine Ruslar, işgal ettikleri Doğu Anadolu Bölgesini boşaltarak ülkelerine dönmeye başlamışlardır. Ancak Doğu Anadolu' da Ermenistan hayaliyle yaşayan Ermeniler süratle silahlanarak, Erzurum ve çevresinde soykırıma giriştiler. Erzurum Rus II. Topçu Kale Komutanı olan Twerdo Khlebov, Ermenilerin bu kanlı hareketlerine sadece seyirci kaldı. 
Erzurum ve çevresinde Türklere uygulanan soykırımı Taşnak Generali Antranik yönetmiştir. 2 Mart 1918 tarihinde Erzurum Merkez Kumandanlığına tayin olunan General Antranik Alaca, Tepeköy. Ilıca, Yeşil yayla katliamlarında aktif rol oynamış, binlerce insanın hayatına acımasızca son verdirmiştir. Ayrıca Erzurum ve çevresindeki Türk soykırımında Fransız asıllı Ermeni Albayı Morel, Divan-ı Harp üyesi Sohumyan, Muratyan, Dr. Azeryef ve Dr. Karakin Pastırmacıyan görev almışlardı. 
1918 yılının Şubat ve Mart aylarında bu tarihi şehir insanıyla, medeniyetiyle, kültür varlıklarıyla ortadan kaldırılmaya çalışılıyordu. Şehrin her mahalle ve şose yollarında, çarşılarda Ermeni çete noktaları kurulmuştu. Yol yaptırmak bahanesiyle toplu halde götürülen insanlar Kars kapı ve Yanık dere bölgelerinde, senelerce ekmeğini bölüştüğü Ermeni canileri tarafından şehit edilmişlerdir. 
Sonra Erzurum Garnizonlarında bulunan Ermeni askerleri evlere saldırarak yağma, öldürme, ırza geçme gibi muameleleri yapmaya başlamışlardır. Erzurum'a giren Türk birlikleri şehir içinde 2127 şehit defnetmişler, ayrıca Kars kapıda da 250 ceset bulmuşlardır. Türk-Ermeni ilişkilerini tarihi perspektif içerisinde incelediğimizde, bölgede Türk insanıyla birlikte yaşamış, kapı komşusu olmuş Ermeni'nin ihaneti açıkça ortadadır. Milleti Sadıka diye adlandırılan Ermenilerin Aşkale, Tazegül, Cinis, Alaca, Ilıca, Tepeköy, Erzurum-Merkezde; Yanık dere, Kars kapı, Ezirmikli Osman Ağa ve Mürsel Paşa konakları, Yakutiye Kışla hamamı, Yeşil yayla, Hasankale-Tımar, Köprüköy, Horasan da yaptıkları insanlık dışı katliamlar sonunda Türk Milleti'nin hafızasında "Yerli Gavur" olarak unutulmayacak bir iz bırakmıştır. 
Kazım Karabekir Paşa, 12 Mart sabahını şöyle dile getiriyordu: "Erzurum'da halk göz yaşları içinde kimi babasını, kimi karışım yakılmış yada süngülenmiş buluyor, saçlarım yoluyordu, sokaklarda canlılıktan bir iz bile kalmamıştı. Yerlerde çocuk, kadın ve yaşlılar kanlar içinde yatıyordu." Ermenilerin yalnız son gece (11-12 Mart 1918) 3000 Müslüman Türk'ü öldürdüklerini, Erzurum'daki Rus Yarbayı Twerdo- Khelebof anılarında ifade etmiştir. "Demiryolu istasyonun da sanki bir mezarlık ölülerini dışarıya çıkarmıştı. Cenazeler arasından geçerek feci duruma gözlerimizle şahit olduk. Bilhassa Tahtacılar semtinde karşılıklı yer alan Osman Ağa ve Mürsel Paşa konaklarına doldurulup yakılan ve katledilen Erzurumlular insanı titrediyordu." 
Erzurum'da resmi belgelere göre 9563 yerli Türk ahali Taşnak Ermeni çeteleri tarafından şehit edilmiştir.12 Mart 1918 günü Türkün kalbi olan Erzurum'un esaretten hürriyete, ölümden hayata kavuştuğu bir gündür. 12 Mart 1918 de Türk Hükümeti, Doğuda ki güzel toprakları, yüksek dağları mert kanıyla sulayarak, düşmana göğüs geren Erzurum'u karanlık bir günden kurtardığının yıl dönümüdür. 
12 Mart 1918 tarihi Erzurum kalesinin beklediği kutsal sabahtır. 84 yıl önce bir 12 Martta zamanın saygısı altında kalan, hatırladıkça kanayan bir yara içimizi sızlatır, sevincimizi göz yaşlarımızın ıslaklığı, mutluluğu kederimizin hüznü, Hürriyetimizde kanımızın pahası, yaşamımızda Türk olmanın gururu, bayrağımızda varlığımızın manası vardır ve saklıdır, işte 12 Mart kutlu günümüzün bizlere hatırlattıkları bu duygu ve fikirlerdir. 
Kaynak: Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri. 

ENVER PAŞA‟NIN YURT DIŞINA ÇIKMASI VE FAALİYETLERİ PDF E-KİTAP






ENVER PAŞA‟NIN YURT DIŞINA ÇIKMASI VE FAALİYETLERİ
PDF E-KİTAP

DEVLET ARŞİVLERİNDE ERMENİLERİN TÜRKLERE YAPTIĞI KATLİAM



DEVLET ARŞİVLERİNDE

ERMENİLERİN TÜRKLERE

YAPTIĞI KATLİAM
Devlet arşivlerindeki Ermeni sorunu
Ermenilerin Türklere yaptığı katliamlar maalesef yeterince anlatılamıyor.
Bir üstadımdan Devlet Arşivleri ile ilgili bir ileti aldım. Sitede "güzel tasnif edilmiş, muazzam bir tarih hazinesi olduğu"ndan söz ediliyordu. Ayrıca Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğündeki Ermenilerle ilgili bağlantıyı içeride ve dışarıda Türk veya Türkçe bilen ne kadar yabancı varsa göndermemizi öneriyordu. 

Devlet arşivlerine şöyle bir göz attım, tarihçiler için çok güzel bir çalışma yapıldığını gördüm ama oradaki metinler maalesef Osmanlıca idi.. Yani bizim bile eski dili anlamamız çok zorken Türkçe bilen yabancıların anlaması imkansızdır. Bunların acilen Türkçeye ve yabancı dil olarak en azından İngilizceye çevrilmesi şarttır. Devlet için böyle bir çalışmanın fazla zaman almayacaktır, alsa bile en kısa sürede başlanıp bitirilmesi gerekmektedir. Birkaç tercüman ile Osmanlıca'dan Türkçe'ye ve Türkçe'den İngilizceye bu iş kısa sürede çözülebilir. Tüm çeviriler bitmeden, çözüldüğü kadarıyla site güncellenebilir. Hatta Ermeni sorununu "soykırım(!)" olarak kabul eden tüm ülkelerin dillerine çevirilmesi gerekir. Aksi taktirde böylesi güzel çalışmanın bu şekilde fazla bir işe yaramayacağını söylemek gerekiyor.

Bu çalışmalara ek olarak, Ermenilerin iddialarında kullandıkları belgelerin çevirileri ve buna karşılık olan belgeler yan yana konulmalıdır. Bildiğiniz gibi artık herkes internette her şeye ulaşıyor ve okuduğu ilk bilgiye inanıyor. İnternette çok büyük bir bilgi kirliliği söz konusu... Gerçek bilgiye ulaşmak isteyen çok az insan var. Bu nedenle Devlet Arşivleri sitesine ulaşan kişiler çok basit ve net bir şekilde belgelere baktığında bu haksızlığı görebilmelidir.

Açıkçası tercümeler yapılsa ve siteye eklense bile bu sitenin işlevini görmesi çok uzun bir zaman alacaktır. ABD de 42 eyalet zaten Ermeni sorununu "Soykırım(!)" olarak tanımış durumda. 1967'den beri Venezüella başta olmak üzere Almanya, Belçika, Fransa, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Hollanda, İsveç, İsviçre, İtalya, Litvanya, Polonya, Slovakya, Vatikan, Yunanistan gibi birçok ülke Ermeni Ölümlerini "Soykırım(!)" olarak tanımlamışlardır.

Hızlı bir şekilde bu konuda yapılan çabaların arttırılması gerekmektedir. Aslında çok geç bile kalınmıştır. Tarihçilerin 1915 yıllarındaki Ermeni ölümlerini araştırması çok zaman alacaktır. Üstelik yukarıdaki resimdeki gibi birçok belgeye gözlerini yumarak, Ermenilerin Türklere uyguladığı soykırımı ağızlarına bile almamaktadırlar.

İletide belirtildiği gibi, Türkçe okumak ve anlamak çok zor olmaktadır, insanlara Osmanlıca - Türkçe öğretmek yerine T.C. devletinin bunların tüm dillere çevirmesi, bunun için ciddi çalışma ve bütçe ayırması gerekmektedir. Şimdiye kadar yapılan çalışmaların yetersiz kalması ise tüm hükümetlerin ortak ayıbıdır.

Bunca patırtıya karşılık Hüseyin Obama'nın Türkiye'den yana olduğunu söylemek mümkün değil, Ermeni konusunda bizleri hayli zorlayacak gibi görünmektedir. Obama'nın Türkiye ziyaretinde söyledikleri Ermenilere ve Ermeni sorununa verdiği önemi ve desteği göstermektedir.

Ermeni Sorunu uzun yıllar devam edecek ve bize faturası çok ağır olabilecektir. Bu durum 1967'den beri devlet tarafından yapılanların yetersiz olduğunu, Ermenilerin istediklerini almaya çok yaklaştığını göstermektedir. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nün yapacağı çalışmalar, tarafsız olan dünya insanlarını kendi saflarına çekebilmeleriyle bizler adına bir mesafe aldırtabilecektir. Gelinen bu noktada dünya kamuoyunu yanımıza çekebilmek çok zor görünse de denenmesi gereken tek yol gibi görünmektedir.

BİTLİS ERMENİLER TARAFINDAN YAPILAN KATLİAM BELGELERİ



ERMENİLER TARAFINDAN YAPILAN
KATLİAM BELGELERİ
(1914-1921)
Bitlis Vilâyeti'nden alınan 11 Mayıs sene [1]332 târîhli
telgrafnâmenin sûretidir.
C. [cevab] 9 Mayıs sene [1]331
1- Hudûd köylerinde ta‘arruz-ı nâgehânî ile bidâyet-i harbde kalan kırk bini mütecâviz ahâlî-i İslâmiyye cins ve sinn tefrîk edilmeyerek nâmûslarına ta‘arruz ile imhâ edildikleri, kaçabilen pek az efrâdın ifâdeleriyle sâbitdir.
2- Narman hudûdunda Rusya'nın Hot karyesi ahâlîsini mitralyözlerle kâmilen imhâ edip bazı hânelerden tek tük kadın ve erkek olarak kurtulanlar Erzincan'ın Mitini karyesinde iskân edilmişler. Hot'a civâr köylerin de aynı ta‘arruza hedef olduklarını ifâde ediyorlar. Ruslar İslâm tebe‘alarına ta‘arruzla harbe başlıyorlar.
3- Üç yüz otuz bir Şubatı'nın üçünde Bitlis'e mülhak Çukur nâhiyesinin Morh-i Süflâ muhâcirîni Bitlis'e gelirken Kazak askeri tarafından muhâsara ile oraya civâr mahalde bulunan askerlerimizin muvâcehesinde kılınçdan geçirilmişlerdir ki, ancak üç yüz kadın kurtulabilmişlerdir.
[4]- Van'ın Şatak köylerinde kalan İslâm ahâlînin bu son günlerde katli‘âm edildiği haber alınarak Ergani, Cinis karyelerinin nüfûslarıyla birlikde Ermeni ve Ruslar tarafından ihrâk edildiği Mekteb Müdîri Mutîullah Bey'in tahkîkâtıyla sâbit olmuşdur. Hoşablı Bahri Bey nezdine o havâlî muhâcirîninden gönderilen câsûslar da bu katli‘âmı te’yîd etmişlerdir. Arâzînin hâlî kalmasından ve erzâksızlıkdan müte’essir olan Rus kumandanı, Van'da on iki Ermeniyi i‘dâm ve iştirâk eden Rus efrâdını tecziye ile Hoşâb'da kalan Kürdleri teskîne tevessül etmişlerdir.
5- Bitlis'de Kürdleri Ruslara ısındırmak denâ’etinde kullanılan Bedirhânî Kâmil'in Çukur'da, Gölbaşı, Ağaçur Kotni, Pan [Pav], Çapkis, Meşkan, Kakito, Müştak, Siz, Zurnaçur [Zirnaçur], Kisham, Morh-i Ulyâ, Müsürüp [Müsürü], Bizatum [Bizatun], Tahtalı-yı Boy[r]an, Muş'un Martektuk [Mongok] ve civâr köylerinin ihrâk ve ahâlîsinin Ermenilerle birlikde Ruslar tarafından imhâsını te’sîr-i nüfûzuna ve teşebbüsüne mâni‘ olduğu şarla[ta]nlığıyla Prens Şahofski ile Rus kumandanına bildirmesi üzerine ele geçen efrâdı Bitlis'e karîb bir köyde ikâmet etdirmişler ise de açlıkdan kısm-ı küllîsi telef olup bir kaçı Mutiki [Mutki]'ye firârla ahvâli söylemişlerdir.
6- Van'da pederi Yüzbaşı Selim Efendi ile vâlide ve akrabâlarına vukû‘ bulan ta‘arruz-ı şenî‘i, muhâcirîn arasında aylarla [aylarca] dolaşmış, nihâyet Şırnak dağlarında yalnız gezmekde iken getirilen jandarma kumandanının beslediği sekiz yaşındaki Mehmed, vekâyî‘-i fecî‘anın şâhid-i ma‘sûmudur.
7- Uzak yakın hiç bir akâribi olmadığından dolayı Bitlis Dârü'l-eytâmı'na toplatılan beş yüze karîb etfâlin biraz müdrik olanları ne kadar vekâyi‘in şâhididir. Bunların yetmişi Diyârbekir Dârü'l-eytâmı'na gönderilmişdi. Ağır hasta olan ma‘sûmların Bitlis Hastahânesi'nde vahşiyâne itlâf edildiği mervîdir.
[8]- Muhâcirînin istîlâ edilen mahaller nüfûsunun üçde biri râddesinde[n] az olması, târîhinde bir misli daha görülmemiş katli‘âma ma‘rûz olmalarındandır ki, arâzî-i müstevliyenin ._ atılacak derecede hâlî bulunmasıyla müsbitdir. Şimdilik esîrlerin iştirâklerini ketm ile Ermenilerin cins ve sinn tefrîk etmeyerek Kürdleri imhâ etdikleri Siird'de ifâde olunmuşdur. Bu bâbda kumandanlık nezdinde ifâdât-ı mazbûtaları olacakdır.
[9]- Kosor(?)'un Pezentan karyesi bir ferd kurtulmamak üzere şenâ‘atden sonra ihrâk edilmişlerdir. Bulanık'ın Semerşeyh karyesi ahâlîsi şenî‘ ef‘âlden sonra katli‘âm olunmuşlardır. Çukur'un Müsürü karyesi ahâlîsinden on beş nefer kesildikden sonra, parça parça olunmuşlardır. Baltan [Balekan] karyeli iki kişinin, Meşkan karyesi önünde şehîd edilerek na‘şları kelblere yedirilmişdir. Çukur'da esîr edilip sevkedilen yüz sekiz kişiden on üçü Bulanık yolu üzerinde itlâf edilirken, diğerleri muhâfızlara ta‘arruzla firâr etmişlerse de Bitlis'de ve Surih karyesinde genç kadın ve kızlara şenâ‘at icrâsıyla dâhile sevk, ihtiyarlar ihrâk, sıbyân süngü ile itlâf olunmuşlardır.
10- Van polis müdîr vekîli olup, Bitlis Serkomiseri Vefik Efendi'nin sûret-i şehâdetini, Komiser Mehmed Efendi'nin mecrûhiyetini, ma‘sûmînin katlini Bitlis'den firârında Deliktaş'daki ilticâgâhından gördüğünü yazan Siird Jandarma Tabur Kumandanı Muvaffak Beyin hâtırât-ı mufassalası pek fecî‘ vekâyî‘i hâkîdir ki, posta ile gönderilecekdir.
11- Diyarbekir'deki Bitlis komiser ve polislerinin o sırada çıkan ahâlîyi bildiklerinden fecâ‘ate dâ’ir meşhûdât-ı vâkı‘alarının tanzîm etdirilmesi menût-ı re’y-i sâmîleridir.
Dâhiliye Nezâreti
Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyeti

Ermeni katiller Kars'ta, Erzurum'da, Van'da, Diyarbakır’da, Sivas'ta, Adana'da yani yurdumuzun çeşitli yerlerinde savunmasız insanları canice katletmişlerdir.




ERMENİ KATİLLER

Kars'ta, Erzurum'da, Van'da, Diyarbakır’da, 
Sivas'ta, Adana'da 
yani yurdumuzun çeşitli yerlerinde savunmasız insanları canice katletmişlerdir. 
Soykırımcı Müttefikler Fransız ve Ermeni İşbirliği İle
“Türk Tarihine İftira Yasası”
“Soykırımcı” Fransızlar, “Soykırımcı” Ermenilerle masa başında kirli ve kanlı tarihlerini aklamak için işbirliği yaptılar. Soykırım müttefikleri; “Türk Tarihine İftira Yasası’nı onayladılar. 

Fransa Senatosu genel kurulu, 1915’te Ermenilerin Türklere yaptığı soykırım ve katliamları çarpıtarak tarihi masa başında değiştirebileceğini sanıyor. 
Kendi yaptıkları soykırım ve katliamları “Türkler yaptı” diyerek, iftira atan Ermenilerle işbirliği yapan “Soykırımcı” Fransızlar; “Soykırımcı” Ermenilerin yalan ve iftira dolu iddialarının reddedilmesinin suç sayılmasını öngören yasa teklifini kabul etti.
FRANSA'NIN CEZAYİR SOYKIRIMI, YIL 1945
Fransa'da "Ermeni soykırımı uluslararası bir yalandır", "Ermeni Soykırımı emperyalist bir yalandır", "Soykırım yapmadık vatan savunduk" demek artık suç. 
Senato'da kabul edilen yasayı Sarkozy’de onaylayınca Fransa'da "soykırım yalandır" diyenlere "1 yıl hapis ve 45 bin avro para cezası" verilecek. 
86'ya karşı 127 oyla kabul edilen yasa teklifinde, "Kanunlar tarafından tanınan soykırımların inkârı yasaklanır" ifadesi yer alıyor.
Ermeni soykırımını suç sayan yasa geçer geçmez, Sarkozy yasayı imzalayacağını duyurdu.
Yan taraftaki fotoğraf Fransaya ithaftır:
FRANSA'NIN CEZAYİR SOYKIRIMI, YIL 1945

İşin gerçeği “Uyuyan Türkiye” tablosundan ibaret!
Zaten Soykırımcı Ermeniler 1915’te Türk kadın, çocuk ve yaşlılarına karşı yaptıkları soykırımı,  26 Şubat 1992’de Hocalıda yaptıkları soykırımı inkâr ediyor!
Ve bizler uyuyor tepkimizi vermiyoruz! …

Zaten Soykırımcı Fransızlar Cezayir'de 1,5 milyon insanı katletmişti. 
Ruanda'da 90'lı yıllarda Hutu ve Tutsi kabilelerinin birbirlerini katletmelerine yardımcı olmuştu. 
Soykırımlarını inkâr dahi edemeyen Fransa Parlamentosu, 2001 yılında soykırım iftirasını yasayla tanımıştı!
Daha önce de Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde, "sözde soykırımı kabul etmesi ve sınır kapılarını açması gerektiği" AB'ye üyelik için önkoşul olarak Türkiye'nin karşısına konmuştu.
Amerika'nın başlattığı bir kampanyayla da 20'ye yakın ülke sözde Ermeni soykırımını tanımıştı. 
İsviçre Parlamentosu da, "soykırım yoktur" diyenlere de ceza öngören yasa tasarısını kabul etmişti. 
İşçi Partisi Genel başkanı Doğu Perinçek, dönemin Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu İsviçre'de soykırım yalandır dedikleri için yargılanmış ve mahkûm edilmişti…

Peki, Türkiye ne yaptı, ne yapıyor? 
1915’ten bu yana sessiz kaldı! ... 
2001 den beri de susuyor, uyuyor!
Soykırımcılar meydanı boş bulmuş iftira atarak Türk Milletini sindirmeye çalışıyor!...
Ermeni katliamı tarihe kanlı sayfalarla yazılmalıdır.. 
1915 olayları Türklere yapılmış bir katliamdır ve tarihe kara leke olarak geçmelidir.. 
Günümüzde Ermeni soykırımı olarak tüm dünyayı arkasına çekmek isteyenler önce bunun hesabını vermelilerdir. 

1915 -1918 Anadolu Soykırımları!
Yukarıda fotoğraf 16.06.2010 da çekildi. 
Erzurum'a 8 kilometre uzaktaki Tepeköy'de, Ermeni çeteler tarafından katledilen köylülerin toplu mezarı, 92 yıl sonra açıldı. 
Birbirlerine sarılmış haldeki kurbanların, diri diri yakıldığı sanılıyor.

Ermeniler 1915'te Türk askerinin ve gençlerinin cephede olması nedeniyle Anadoluda katliamlara soyunmuştu. 
Anadolu'da kadınlar, çocuklar ve yaşlılar katledildi dehşet verici olaylar yaşandı. 
Hamile kadınların karnını parçalayıp çocuklarını çıkardılar ve kafalarını keserek top yaptı oynadılar. 
Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, işkence ve insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. 
Hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. 
Genç kızların önce saçlarını, sonra da kafa derilerini yüzdüler. 
Annenin gözü önünde evladını, evladın gözü önünde annelerini kurşunlara dizdiler.  

İnsanları camilere doldurup canlı canlı yaktılar... 
Yaşlı, kadın ve çocukları katledip toplu mezarlara doldurdular...
Ermeni caniler içlerindeki kini kusmuş çoluk çocuk, yaşlı, kadın demeden Türk Milletini canice katletmişlerdir…

Ermeni katiller Kars'ta, Erzurum'da, Van'da, Diyarbakır’da, Sivas'ta, Adana'da yani yurdumuzun çeşitli yerlerinde savunmasız insanları canice katletmişlerdir. 
1992 Hocalı Soykırımı!
26 Şubat 1992 tarihinde Ermeni katillerin Hocalı'da yaptığı katliamın kanı kurumadı daha!
Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. 
Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars'ta, Ağrı'da, Van'da, Erzurum'da da ataları oynamıştı. 
Onlardan duymuşlardı.
Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu.
Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı. Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı:

-Akcik, manc?.. (Kız mı, oğlan mı?)
-Akcik (Kız) 

Bu cevap üzerine oğlan diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. 
Kan bürülü gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi. 

-Tun shahetsar, inger (Sen kazandın, yoldaş)
-Yes shahetsapayts ays bubrikii inc bes bidigisdana...
(Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?) 

-Mayrigi bedge gisdatsine. (Annesi besleyecek elbette) 
Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:

-Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuğa meme ver)
Aynı dakikalarda Hocalı'nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı.

İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi. 
Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:

-Asixn ma/, cimi yev bizdige, aveg gindirnadabidi. Gidiresek...
 (Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...)

Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere düşmüştü. 
Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.
Bu iki olay Hocalı'da bundan çok değil yalnızca 15 yıl önce yaşandı. 
Her iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır. 

Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri Türkü çeşitli yöntemlerle vahşice katledilmiştir.
613 Azerbaycan Türkü'nün hayatını kaybettiği resmi olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir. 56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur.
Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır. 

Dünyada büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu. Bütün olanları batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi. 

Ve Hocalı Katliamı başsorumlusu olan azılı terörist Robert Koçaryan ve Serj Sarkisyan Ermenistan Devlet Başkanlığı koltuğuyla ödüllenmiştir... 
1915 Anadolu ve 1992 Hocalı soykırımların belgesi herkese açık durumdadır!...
 Soykırımcı Fransa'nın Kanlı Tarihi      
Fransızlar geçmişte sömürgelerinde yaptıkları katliamları ile bilinirler.
Cezayir’de 1.5 milyon insanı katlettiler. Ruanda’da 90'lı yıllarda Hutu ve Tutsi kabilelerinin birbirlerini katletmelerine yardımcı oldular. 

Fransa’nın tarihi soykırım ve katliamlarla dolu. 
1830' da sömürge olarak işgal ettikleri Cezayir’ de her türlü insanlık suçunu çekinmeden işleyen Fransızlar, 1962'de bağımsızlığını kazanana kadar ülkede çeşitli soykırımlar ve katliamlar gerçekleştirdi.
Bağımsızlık savaşı veren yüzbinlerce Cezayirliyi katleden Fransızların 2.5 milyon Cezayirliyi tehcire tabi tuttular. 
Cezayir’ de 100 yılı aşkın süre her türlü insanlık suçunu işleyen Fransızların bağımsızlık savaşında 8 bin köyü yok ettiği de çeşitli kaynaklarda yer alıyor.

Fransız katliamları sadece Cezayir ile sınır değil, Ruanda’da 1994 yılında yaşanan soykırımda yüzbinlerce Tutsinin Hutular tarafından öldürülmesinin insanlık tarihinin en korkunç olaylarından birisi olarak belleklerde yer alıyor.
Yakın tarihin en korkunç insanlık suçunda Fransızların parmağı dünya kamuoyu tarafından biliniyor. 
Ruanda’ da görev yapmış emekli Fransız subayı, Fransa askerlerinin, 1994' te Ruanda’ da soykırım yapmakla suçlanan Hutu milislerine silah eğitimi verdiğini itiraf etmesi tarihi birçok kanlı olayla dolu Fransızlar tarihinin en büyük lekelerinden biri olacak nitelikte.

Fransız tarihinin utanç sayfalarından birine ait bu fotoğraf... 
Yer Cezayir... 
Ve bir genç kız. Daha çocuk yaşta.
Hayatının en korkunç günü.Irzına geçen askerlerin arasında ve çıplak. 
Askerler, soykırım gününün anısına, ırzlarına geçtikleri çocuk yaştaki müslüman kızla hatıra fotoğrafı çektiriyor.

Ruanda Araştırma Komisyonu, hazırladığı 500 sayfalık raporunda, “AB Dönem Başkanı” Fransa’nın bu ülkede, 1994'te yapılan soykırıma faal olarak katıldığına yönelik ithamlarına ilk defa resmiyet kazandırdı.
BM verilerine göre 1994 yılının haziran-ağustos döneminde Ruanda’da 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu’nun ölümüyle sonuçlanan soykırım hakkında bir araştırma komisyonu oluşturulmuştu.
Ve ne yazık ki; Fransız parlamentosuna taşınan soykırım iftirasının mimarı Marsilya milletvekili Valeria Boyer aslen Cezayirli.
Ahmet KAPLAN

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...