12 Ekim 2017

HUZUR DUASI (SEKİNE DUASI)

HUZUR DUASI (SEKİNE DUASI)

Huzur duası, insanların sıkıntılı günlerinde rahatlamaları, huzuru bulmaları amacıyla okuyacakları duadır. 
Bunu sağlamak için alimler tarafından önerilmiş pek çok dua vardır. 

Hepsi birbirinden değeli olan bu dualar, okuyana rahatlık ve huzuru sunmaktadır. Bunlar;arasında yer alan, Kuran'da geçen Allah'ın isimlerini taşıyan ve 19 kez okunması gereken Sekine duası oldukça önemlidir. 
Sekine kelime anlamı ile, ağırbaşlılık, kalp huzuru, güven, sükûnet, dinginlik anlamları da taşımaktadır. 

 Hz. Ali'ye tebliği edilmiş olan bu duada Allah'ın altı isminin yer aldığını, esrarlı, feyizli ve kuvvetli bir dua olduğunu belirtelim. Hz. Ali bu olayı '' Ben Cebrail'i gökkuşağı gibi semayı kuşatmış olarak gördüm, sesini duydum. Sayfayı aldım. Sayfada

Allah'ın Hayy, Ferd, Kayyum, Hakem, Adl ve Kuddus 
isimlerini buldum.''  şeklinde anlatmıştır. 
Bu isimler İsmi Azam olarak kabul edilir. "
Huzur duası olan Sekine'de yer alan Allah'ın isimlerinin anlamları nelerdir? 
Allah birdir, yeganedir, tekdir, istiklal ve infirat sahibi olandır. 
 Allah sonsuz, ezeli, ölümsüz olandır. 
 Kayyum: Allah daima olandır, her şeye hakim ve ayaktadır. 
Her şey onunla birlikte vardır. Allah hüküm sahibi olandır. 
 Yarattıklarında bir hikmet ve fayda gözetmesi, Onun yüksek adaletini gösterir. 
Fayda sağlamayan hiç bir şeyi yaratmaz. Kullarını ayırmadan gözeterek, denetler. 
 Allah adalet sahibi olarak, herkese hakkı olanı verir. Kimseye haksızlık yapmaz. 
Kendi adaletli olduğu için, kullarına da adaletli olmayı emreder. 
 Kuddus: Allah temiz ve pak olandır. Her türlü eksik sıfattan münezzehtir. 
 Allah'ın isimleri zikredildikten sonra, 19 harf içeren 19 ayetle Allah'a istimdat edilerek, Ona sığınılır ve yardım istenir. 
 Huzur duası olan Sekine duasının sırları nelerdir? Bu dua 19 sistemine dayanan bir ism-i azam duası olarak kabul edilir. Besmelenin 19 harfine uygun, 19 harfli Allah'ın isimlerinin yer aldığı bu dua büyük berekete sahiptir. 
Bu duanın doğrudan Kuran'dan  alındığını gösteren işaretler vardır. 
Kuran'da Sekine ismi altı kez geçmektedir. 
Bu isimler 19 harfine işaret etmektedir. 
Sekine olarak adlandırılan altı isim 19 harften oluşmaktadır. 
19 sayılı besmeleye dayana dua ile 19 sayısından bahseden ayetin numarası 19 ile çarpıldığında, Sekine duasının ebced değeri olan 570 sayısı bulunur. 
Bu dua besmele ile başlanarak okunmalıdır. 
İnsanlara huzuru sunacak olan Sekine duası 19 kez, hiç terk etmeden okunmalıdır.

Sekine duasının sırları
Sekine ondokuz sistemine dayalı olarak ortaya konulan bir ism-i azam duasıdır. Besmelenin ondokuz harfine uygun olarak, ondokuz harfli olan Allah'ın ismi şeriflerinin yer aldığı bu duanın büyük bereketinin olduğunu söyleyen İmam-ı Ali (ra), hem Celcelutiye, hem Ercuzesinde bu isimlerin üzerinde özellikle durmaktadır.
İmam-ı Ali'nin, ondokuz sistemine dayalı bu sekine'yi doğrudan Kur'an'dan aldığını gösteren birkaç noktaya işaret etmekte fayda vardır.

1. Sekine altı isimden ( Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs) meydana gelmektedir. Kur'an'da “sekine” kelimesi de altı defa ( Bakara 2/248, Tevbe 9/26, 40; Fetih 48/4,18,26) geçmektedir.
2. Kur'anda geçen sekine kelimesi birçok yönden ondokuz sayısını göstermektedir.
a) Bakara suresinde geçen sekine kelimesi, Talutun hükümdarlığının bir alameti olarak söz konusu edilmiş ve Tabut denilen bir sandığın içinde ilahi yardımın bir simgesi olup, Allah tarafından inananlar için büyük bir moral olup, sükunet, güven ve huzur anlamında kullanılmıştır. 
Bu ayetten önce surede 247 (13x19) ayet geçmiştir.
b) Sekine kelimesinin diğer tekrarları, Hz. Peygamber (sas) ve müslümanlar için söz konusudur. Bu beş tekrardan ilk üçü Fetih Suresinde söz konusudur. Son ikisi ise Tevbe Suresinde geçmektedir. Bu iki surenin tertip numaralarının (9+48) toplamı : 57 (3x19)'dir. Bu iki sure arasına tam 38 (2x19) sure yerleştirilmiştir.
c) Söz konusu beş ayet numarasının ( Tevbe 9/26, 40; Fetih 48/4,18,26) toplamı : 114'tür. Bu sayı, Kur'an'ın 114 sure sayısına uygun olup ondokuzun altı katıdır.
d) Nüzul sırası itibariyle “sekine” kelimesi ilk defa Fetih Suresinde inmiştir. Bu sure, bi'setin ondokuzuncu yılında (Hudeybiye seferi dönüşünde) inmiştir. İçinde yer aldığı şifresiz (Başında kesik harfler bulunmayan) sureler sistemine göre, ilk ayeti, 102x19(=17x114) katı bir sıradadır.
e) Sekinenin ilk defa indiği (Fetih 48/4,18) ayetlerdeki şekli olan “el- sekinet”in ebced değeri 571'dir. Bu tevafuk, Efendimizin (asm) dünyaya teşrifleri insanlık için bir huzur ve güven kaynağı olduğuna işaret sayılmalıdır.Okunmayan vasıl elifi hariç tutulursa, ebced değeri 570(30x19)dir.
3. Sekine olarak isimlendirilen altı ismin harf sayısı da ondokuzdur.
4. Sekinenin temel unsurlarından biri de besmeledir.Besmelenin harf sayısı da ondokuzdur.
5. Ondokuz harfli besmelenin geçtiği ayet numarası (Neml 27/30) ile ondokuz cehennem zebanilerini sayısı için söz konusu edilen ayet numarası (Müddesir 74/30) aynıdır. 
Bu tevafuk besmele ile zebaniler arasında bir ilişkinin varlığını göstermekte ve büyük sahabi Abdullah b. Mes'udun “besmelenin harfleri cehennem zebanilerinin sayısı kadar olup ondokuzdur. O halde, ondokuz zebaniden kurtulmak isteyen, ondokuz harfli besmeleyi okusun. Bunu okuyan kimse için Allah, bu harflerden her birisini bir zebaniye karşı bir zırh yapar. Cehennem melekleri olan zebanilerde bütün işlerini besmele çekerek yapar ve bütün güçlerini besmeleden alırlar.” (Kurtubi I/12; Beki Niyazi, Namazın Sayısal Mucizesi, s.15) şeklindeki görüşlerinin doğruluğunu teyit etmektedir. İlginçtir ondokuz harfli besmele ile ondokuzdan söz eden ayetin numarası olan 30 sayısı 19 sayısı ile çarpıldığı zaman, yukarıda geçtiği üzere, “el-sekinet” in ebced değeri olan 570 rakamını buluruz.
6. ”Sekinet” kelimesini tehecci usulü ebced değeri : (sin=120, kaf=101, ya= 12, nun=106, ta=402) 741(39x19)'dir. Yine ilginçtir, ondokuzdan bahseden Müddessir Suresinin ilk ayeti, sondan itibaren Kur'an'ın 741. ayetidir.
7. Sekine farklı maksatlar için, altı ism-i azama farklı ayetler eklenerek okunur. Ancak bu ayetlerin ondokuz sayısına uygun olması gerekmektedir. Nitekim, Bediüzzaman Said Nursi, bir zamanlar bu altı isme 171 (9x19) ayet ilave ederek okuduğunu ilave etmektedir.
8. Bediüzzaman tarafından düzenlenen elimizdeki şekliyle “sekine“ duası değişik yönlerden ondokuz sayısını göstermektedir:
a) On defa Allahu Ekber (Allah en büyüktür) diye tekbir getirildikten sonra ondokuz harfli besmele ile Allah'ın ondokuz harfli altı ismine yer verilmektedir.
b) Söz konusu ondokuz ayetin her birinin harfleri de ondokuzdur. -Yalnız yirminci surede geçen ikinci ayet yirmi adet harften oluşmaktadır.- (“ve anetil vucuhü lil hayyil kayyum “ yirmi adet harften oluşmaktadır. Ancak bu ayetin başındaki “vav” atıf vavıdır. Yani bir önceki ayetle bu ayeti bağlayan bir bağlaçtır. Türkçedeki “ve” ile aynı işlevi görmektedir. Bağlacı saymadığımızda ayetin ifadesi olan “anetil vucuhü lil hayyil kayyum” kalır ki bu da ondokuz harftir.)
c) ”Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.” mealindeki ayet ondokuzuncu sırada yer almıştır. Bu ayet, bu şekliyle (vav'lı olarak “velhamdülillahi Rabbilalemin şeklinde) Saffat Suresinin 182. ayeti olarak geçmektedir.
- Bu ayetin harf sayısı ondokuzdur.
- Bu ayet kendi sisteminde (başında şifreli harf bulunmayan sureler sistemine göre) Kur'an'ın 1824. (96x19=5x19x19+19) ayetidir.
- Bu ayet, Kur'an'daki “elhamdülillah” cümlesinin ondokuzuncu tekrarıdır.
- Bu ayetin ebced değeri : 589 (31x19)'dur.
Sekine Duasının Okunuş Şekli :
Bildiğimiz kadarıyla sekine duasının iki farklı okunuş şekli vardır.
Birincisi: Bildiğimiz üzere besmele ile ondokuz defa okunmasıdır.
İkincisi ise bazı ağabeylerden duyduğumuza göre Hulusi Ağabey şu şekilde de okunabileceğini söylemiştir:

1. Niyet (ne için ve ne maksatla okunduğuna niyet etmek) 
2. İstiğfar (7 defa) 
3. Salavat-ı Şerife ( 7 defa) 
4. Allah-u Ekber (10 defa) 
5. Altı Esma her ayetle beraber okunacak. (19 defa) 
- Besmeleden sonra altı esma (Ferdun, hayyun, Kayyumun, Hakemun,Adlun,Kuddusun) sonra birinci ayet ondokuz defa okunacak. Arkasından tekrar besmele altı isim sonra ikinci ayet ondokuz defa okunacak. 

Örnek: 
Bismillahirrahmanirrahim, 
Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddusun- “Seyec ‘alullahu ba’de ‘usru-y yusra” ondokuz defa okunur. Sonra tekrar besmele ve ikinci ayet okunur böylelikle bütün ayetler okunur. Bu okuma şeklinin şöyle olduğu da söylenmektedir: Şayet sekine okuyan kişi belli bir amaca göre okuyacaksa, Besmele ve altı isimden sonra amacına uygun olan ayeti 19 defa okumalıdır.

Okuma şeklindeki ondokuz sayısı hakkında şunları da göz önünde tutmakta fayda vardır : 19x19=361 eder.361 çemberin açısıdır. Ancak matematikçiler hesaplarda kolaylık olması için bunu 360 olarak kabul etmişlerdir. Sekinede her ayet 19 harftir ve 19 defa okunur. 

Kanaatimizce, 19x19 olarak okunan sekine ile okuyanın çevresinden nurdan bir kalkan oluşmaktadır.
Yapılan Bir Tenkite Cevap : Onsekizinci Lem'a da geçen aşağıdaki metin bazıları tarafından tenkit edilmektedir.
“Sonra Hazret-i Cebrail'in, Âlâ Nebiyyina (a.s.m.) huzur-u Nebevide getirip Hz. Ali'ye Sekine namıyla bir sayfada yazılı İsm-i Âzam, Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş. 
Hz. Ali diyor: "Ben Cebrail'in şahsını yalnız alâimü's-sema suretinde gördüm. Sesini işittim, sayfayı aldım, bu isimleri içinde buldum."
Görüldüğü üzere, Hz. Ali’ye (k.v.) inen bir Sekine’den bahis vardır, yoksa –haşa- Peygamberane bir vahiyden değil ! Bahse konu Sekine, Allah’ın altı İsm-i Azamı olan “Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs” isimleri ile bir dua-yı münacattır. Bediüzzaman Hazretleri bu Lema’nın önsözünde : Gizli kalmış gaybî mühim bir Mucize-i Ahmediyeyi (a.s.m.) beyan eder” diyerek konunun öncelikle Efendimiz (sav) ‘min bir mucizesi ve “Ben ilmin şehriyim. Ali ise, onun kapısıdır." işaretine mazhar Hz. Ali (k.v.)’nin bir kerameti olarak takdim etmektedir.
İtiraz edilen husus; ifadede geçen “ Sekine namıyla bir sayfa” ise , sayfa’dan murat ilahi bir ilhamvari mesajdır, yoksa Efendimize (sav) inen “vahiy” ile karıştırılmamalıdır. Şayet itiraz Cebrail aleyhisselamı görmüş olma Keyfiyeti ise, başta Hz. Aişe, Hazret-i Ömer, İbni Abbas, Üsame bin Zeyd, Ümmü Seleme, Sa’d ibni Ebî Vakkas gibi pek çok Sahabe Cebrail aleyhisselamı Dıhye veya bir süvari veya başka keyfiyette gördüklerini ilan etmektedirler. (Buhârî, Fedâilü’l-Eshâb: 30; Mağâzî: 18, Libas: 24, İmân: 37; Müslim, Fedâil: 46, 47, İmân: 1-7; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1/361)
Şayet itiraz sayfanın kucağına düşme keyfiyeti ise, İmamı Gazali bu hususu veciz bir şekilde açıklamıştır: "Onlar vahiyle Peygambere (a.s.m.) nazil olduğu vakit, İmam-ı Ali’ye (r.a.) emretti, ’Yaz’; o da yazdı, sonra nazmetti." (Şualar, s. 635)
Konuyu özetlemek gerekirse ; 
Cebrail (as) Peygamberimizin (sav) huzuruna geldiği vakit altı İsm-i Azam’lı münacat duasını, murad-ı ilahi gereği, “İlim Şehrinin Anahtarı Hz.Ali’ye (k.v.)” nazmetmesi için getirmiş, Efendimiz’de (sav) Hz. Ali’ye (ra) Sekineyi bir kaside şeklinde düzenlemesi için bildirmiştir. Murad-ı İlahi , nazmetme işlevini Hz .Ali’nin (ra) yapması istediğinden, Bediüzzaman Hazretleri “Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş” şeklinde belirtmektedir. (bk. Cevşenü'l Kebir ve Meali İcmali, Tercüme Yrd. Doç. Dr. Niyazi Beki, Tenvir Neşriyat; Tenkite verilen cevap için Dr. Emin Şimşek Bey'in yazısından faydalanılmıştır)
Sekine Geçen Ayetlerin Mealleri :
1- Allah her sıkıntıdan sonra kolaylık lütfedecektir. (Talak-7)
2- Bütün yüzler gerçek hayat sahibi, her şeyi ayakta tutan Allah'a baş eğmiştir. (Taha-111)
3- Şüphesiz, Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. (Hadid-9)
4- Şüphesiz, Allah tövbeleri çok kabul edici ve kullarına çok merhamet edicidir. (Nisa-16)
5- Muhakkak ki, Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. (Nisa-23-106)
6- Muhakkak ki, Allah her şeye gücü yettiği halde çok bağışlayıcıdır. (Nisa-149)
7- Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla işitir ve her şeyi hakkıyla görür. (Nisa-58)
8- Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilir ve her işi hikmetle yerine getirir. (Nisa-11)
9- Muhakkak ki, Allah sizin üzerinizde gözeticidir ve her halinizi görür. (Nisa-1)
10-Biz sana apaçık bir fetih yolu açtık. (Fetih-1)
11- Ve Allah sana pek şerefli bir zaferle yardım etsin. (Fetih-3)
12-Şüphesiz Allah’a tâbi olan topluluk gerçek gâliplerin tâ kendisidir. (Maide-56)
13-Muhakkak ki Allah, azabında pek kuvvetlidir ve kudreti her şeye galip olandır. (Hud-66)
14- Muhakkak ki hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve her türlü övgüye lâyık olan ancak Allah’tır. (Lokman-26)
15-Allah bana yeter. O’ndan başka ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur. (Tevbe-129)
16-Allah bize yeter. O ne güzel vekildir. (Al-i İmran-173)
17- En büyük korku olan kıyâmetin dehşeti onlara üzüntü vermez. (Enbiya-103)
18-Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım isteriz. (Fatiha-5)
19-Ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. (Fatiha-2- Enam-45)
Sonuç :
Manevi hayatın merkezi olan kalp dünyamızı canlı ve aksiyoner tutmada evradda devamlılık ve disiplin şarttır. Evrâd u ezkârı terk etmek iç dünyamızdaki bozulmanın alâmetidir. 
Bunu Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade eder : “...günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler (neûzü billah) mahall-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârane uzaklaştırarak susturuyorlar. 
Evet günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor.” (Lemalar s. 9)
Bir asra yaklaşan hayatı boyunca karşılaştığı dehşetli fitnelerden hârika bir sûrette korunmuş olan Bediüzzaman Hazretlerinin, Hazret-i Ali’den (ra) ders aldığı Sekîne gibi yüksek bir evradı kendisine dâimî bir vird edinmesi ve terk etmemesi sekinenin sıkıntı ve gaflet anlarında bize bir kalkan ve nur olacağı kanaatindeyiz.

Sekine Duası:
sekine-duasi.jpg

Sorularla İslamiyet 

ŞİFA DUASI

Şifa Duası
ŞİFA DUASI

Dünyadaki bütün hastalıklar için şifa duasını okuyabilirsiniz. Hastalıklar için edeceğimiz dua ayrıdır. Adı şifa duasıdır. Hasta olanın başında okuyabileceğimiz dualardan bazıları:

Birinci dua:
 ”Bismillahi yübrike min külli yesfike ve min şerri hasidin, ve min şerri külli zi ayn.”

Duanın anlamı: 
Allah’ın adıyla. Allah sana bütün hastalıklardan şifa versin. Hasettiği zaman hasetçilerin ve bütün nazarı değen kimselerin şerrinden korusun.”

İkinci dua: 
”Bismillah,erkike min külli şey’in yü’zike,ve min şerri külli nefsin ev aynin hasidin,Allahu yeşfike, Bismillahi erkike".

Duanın anlamı: 
“Allah’ın adıyla seni rahatsız eden herşeydeniher türlü kötü nefisten ve kem gözden, sana koruma diliyorum. Allah sana şifa versin. 
Sana Allah adıyla koruma diliyorum.
Şifa Duası
Bu duaların yanında birde peygamber efendimizin duası vardır.

Dua: Aişe (r.a.)”den rivayete göre Rasûllah (s.a.v.) kendilerine bir hasta getirildiğin de söyle duâ ederlerdi;

“Ezhib”l be”se Rabbin”nasi esfi ve entes”safi la sifae illa sifauke , sifaen la yügadiru sekama”

(Bu hastalığı gider ey insanların Rabbi! şifa ver, 
çünkü şifa verici sensin. Senin vereceğin şifâdan başka şifa yoktur. 
Öyle şifa ver ki hiç bir hastalık bırakmasın.)
Allah’ım bana vermiş olduğun bu hastalık sana şükür vesilemdir.
Hiçbir kuluna dayanamayacağı yükü yüklemezsin, Bana ve Ummeti Muhamme’de de şifalar nasip eyle yarabbim Amin

Nazar Duası Oku

Nazar Duası Oku

Nazar Duası Oku

Bismillahi,erkigyke,vallahü yeşfiyke,min külli dain ye tiyke,min şerrin-neffasati fil ukadi,ve min şerri hasidin iza hasade.]


MANASI-- Allahü Taala,sana gelen [arız olan] her türlü hastalıktan,düyümlere üfleyenlerin [büyücülerin]
şerrinden ve hased eden [kıskançlık eden]kimsenin kıskançlık ettiği zaman ki şerrinden seni korusun,sana şifalar versin.]
SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ [SA.V.]
bu dua hakkında HZ.Ebu Hümeyreye [R.A.] hitaben.....

YA EBA HÜMEYRE> CEBRAİL-İN OKUYUPDA BENİ KORUDUĞU BİR DUAYI SANA ÖĞRETEYİMMİ >BUYUTMUŞTUR. VE YUKARIDAKİ DUAYI ÖĞRETMİŞTİR. 
VE BU DUAYI OKURKEN ÜÇ DEFA OKU >

BUYURMUŞTUR. MÜMİN KARDEŞLERİM BİZDE BU DUAYI OKUYALIM VE BÜTÜN KÖTÜLÜKLERDEN KORUNALIM. 
ALLAHA EMANET OLUN. DUA İLE.
1-Resûl-i Ekrem Efendimiz, torunları Hasan ve Hüseyin (r.a.)'e, nazar değmesin diye duâ okurlarmış. Bu duâ:
"Euzu bi kelimâtillâhi't-tâmmeti min kulli şeytanin ve hammetin ve min külli aynin lammeh."
"Her türlü şeytandan, zararlı şeylerden ve kem gözlerden bütün kelimeleri yüzü hürmetine Allah'a sığınırım."
2-Peygamber efendimiz nazar için ( Allahümme barik fihi ve la tedarruhü ) okurdu. (İbni Sünni)
"Allâh'im, bunu mübârek eyle. Ona zarar dokunmasina izin verme."
3- Büyük velîlerden Hasan Basrî Hazretleri göz değmesine karşı (Kalem Sûresinin 51-52. ayetleri olan) şu âyetleri okurdu:
"Ve in yekadullezîne keferû leyuzlikûneke biebsarihim lemmâ semiu'z-zikre ve yekulûne innehu le mecnûnun ve ma huve illâ zikrun lil âlemîn."
"Gerçekten o küfredenler Kur'an-ı işittikleri zaman az kaldı seni gözleriyle yıkacaklardı. "O, mutlaka bir mecnundur" diyorlar. Oysa Kur'an bütün alemler için büyük bir uyarıcıdır.." (Kalem Sûresi, 51-52)
Nazar değen kimse şifa için:
Fatiha Suresi,
Ayetü'l-Kürsî,
Felâk Suresi,
Nâs Suresi, okumalıdır.
5-Bismillâhirrahmânirrahîm bismillâhi azîm-iş- şâni şedîd-il birri mâ şâallahü kâne habese hâbisün min hacerin yâbisin ve şihâbin kâbisin.
Nazar Duası


Allahümme innî radedtü ayn-el âini aleyhi ve alâ men ehabb-en-nâsi ileyhi ve fî keyedihî ve kilyetihî lahmün rakîkun ve azmün dakîkun fîmâ lehû yelîku ferci-il basara hel terâ min fütûrin sümmerci-il basara kerrateyni yenkalib ileyk-el basaru hâsian ve hüve hasîr ve in yekâdüllezîne keferû leyüzlikûneke biebsârihim lemmâ semi-uz- zikra ve yekûlûne innehû lemecnûnün ve mâ hüve illâ zikrun lilâlemîne lâ havle velâ kuvvete illâ billâh-il aliyy-il azîmi Lâ ilâhe illallâhü hısnî, men kâle-hâ dehale hısnî, ve men dehale hısnî emine min azâbî. Sadaka rasûlullahi sallallahü teâlâ aleyhi ve selleme.

6-Sabah-akşam, Besmele ile 3 defa "Bismillahillezi la yedurru maasmihi şeyün fil erdi vela fissemai ve hüvessemiulalim" okuyan, büyü, nazar ve zulümden korunur."
7-Fatiha, Âyet-el kürsi ve ( Kâfirun, İhlas, Felak, Nas sureleri ) 7şer defa okunup üflenirse, büyü, nazar ve her dert için iyi gelir. Tuza okunup, suda eritilerek içmek de olur. Bir hadisi şerifte de, (Fatiha ile Âyet-el kürsiyi okuyana, o gün nazar değmez) buyuruldu.

Kur'an-ı Kerim'de Hz. Yusuf Aleyhisselâm'ın kıssası anlatılırken Hz. Yakup Aleyhisselâm'ın oğullarını Mısır'a gönderdiği vakit onların şehre girmeleri hakkında onlara şöyle tavsiyede bulunduğu zikredilmektedir:
"(Yakup) dedi: Oğullarım! (Şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin.
Ayrı ayrı kapılardan girin (ki size nazar değmesin.) Yine de Allah'ın takdir ettiği bir şeyi ben sizden gideremem.
Hüküm ancak Allah'ındır.
Ben ona güvenip dayandım.
Tevekkül edenler de yalnız ona güvenip dayanmalıdırlar. (Yusuf, 12/67)

Hafız İbn-i Kesir, bu ayeti tefsir ederken Selef imamlarından naklettiğine göre, Hz. Yakup Aleyhisselâm, küçük oğlu Bünyamin'i hazırlayıp ağabeyleri ile beraber Mısır'a göndereceği zaman Mısır'da şehre girerken hepsinin bir tek kapıdan değil, muhtelif kapılardan şehre girmelerini onlara emretmişti. Hz. Yakup Aleyhisselâm'ın böyle davranmasının sebebi şu idi: Çünkü Hz. Yakup Aleyhisselâm, insanların, çocuklarına "nazar" etmelerinden korkuyordu. Zira onlar, çok güzel fizikî yapıya sahip idiler.
Yüce Allah (c.c.) kulu ve Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize hitaben şöyle buyurmaktadır:
"Doğrusu inkâr edenler, Kur'an'ı duydukları vakit (sana olan düşmanlıklarından dolayı) neredeyse gözleri ile seni yere sereceklerdi! Hâlâ da (senin için): Mutlaka o, delidir! Diyorlar.
Halbuki Kur'an, bütün âlemler için bir öğütten başka bir şey değildir." (Kalem, 68/51-52)
Bir kısım müfessirlerin beyanına göre, müşrikler, peygamberimiz tiz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize olan kin ve hasedlerinden dolayı onu gözleri ile öldürmek istiyorlardı. Yani, gözleri ile ona nazar ediyorlar ve onu kıskanıyorlardı.
Eğer Allah (c.c.)'ın koruması olmasaydı, ona fenalık yapacaklardı.
Yüce Allah (c. c.) hasedcinin şerrinden kendisine sığınmamızı emretmektedir:
"De ki: (Karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran) sabahın Rabbine sığınırım.
Yarattığı şeylerin şerrinden,
(Karanlık çöktüğü zaman) bastıran gecenin şerrinden,
Sihir yapmak için düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden,
Ve kıskandığı zaman kıskanç kişinin hasedinden (Allah'a sığınırım.)" (Felâk Suresi, 113/1-5)
Bu surenin son ayetinde, hased eden kimsenin hasedinden Allah (c.c.)'a sığınılması açık bir şekilde emrolunmaktadır,
Hasedci, Cenab-ı Hakk'ın, kuluna verdiği nimeti çekemez ve o nimetin yok olmasını ister.
Bu, genel bir tutumdur.
Hasedcinin nazar etmesini ve daha başka musibetleri içine alır.
Yukarıda zikrolunan ayetler, gözdeğmesinin hak ve gerçek olduğuna bir delildir.
Eğer gözdeğmesi (nazar) diye bir olay olmasaydı, onun şerrinden Cenab-ı Hakk'a sığınmaya da gerek olmazdı.
Yine onun hak ve gerçek olduğuna dair sünnetten de deliller vardır.
İnsanlardan pekçoğu gözdeğmesi ile ilgili olaylara daima şahit olmuşlardır ve şahit olmaya devam etmektedirler.
Bazan bu gözdeğmesinin farkına varırlar ve onu bilirler.
Bazan da onu bilip anlayamazlar.
İnsanların başlarına gelen tecrübeler, zikredilenlerden çok daha fazladır.
Nice ölen kimseler vardır ki, onların ölüm sebepleri bilinmez.
Nice sağlam, kişiler de vardır ki, hasta olup yatağa düşerler fakat hastalıklarının gerçek sebebini bilmezler.
Nazar (gözdeğmesi) toplumda vâki olan bir hususdur.
Bazı kimselerin gözlerinde bir hâl vardır ki, konsantre olarak baktığı kişiye çeşitli zararlar verir.
Bir kısım âlimlere göre, insanların gözbebeklerinden ve parmak uçlarından görünmeyen ışınlar saçılmaktadır.
Gözdeğmesi gerçek olmakla beraber asıl sebebin ne olduğu bilinmemektedir.
Onu ancak Yüce Allah (c.c.) bilir.
Nasıl ki; mıknatıs, demiri kendine çeker. Fakat asıl çekme sebebini, onu yaratan Rabbimiz bilir. Nazar da öyledir.
İmam Kastalanî diyor ki: "Bir çanak içinde süt olsa ve hayız gören bir kadın, elini o sütün içine soksa, o süt özelliğini kaybeder ve bozulur.
Eğer temiz bir kadın, elini o sütün içine soksa, süte bir şey olmaz."
Sebebini bilmediğimiz diğer şeyler de buna kıyas olunmalıdır.
Gözü değen bazı kimselerin anlattıklarına göre, bir şeye gıpta ile bakıp imrendikleri zaman onların gözlerinden bir hararet çıkmaktadır.
Gözdeğmesi ile ilgili olarak pekçok hadis-i şerifler de vardır.
Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz nazar olayının, yaşanan bir gerçek olduğunu dile getirmiş ve şöyle buyurmuştur:
"Gözdeğmesi hak ve gerçektir." 
(Müslim. Abdullah b. Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)

Hafız İbn-i Hacer diyor ki: "Yani, kem göz ile nazar edip gözdeğdirmek, toplumda var ve sabit olan bir şeydir."
İmam el-Kurtubî de gözdeğmesinin sabit olduğunu zikrederek şöyle demiştir: "Bu durum, ulemanın ittifak ettiği bir hususdur. Ancak bid'at ehli olan bir taife bunu inkâr etmişlerdir.
Onların görüşlerine karşı hadis-i şeriflerden pekçok deliller vardır.
Yine bu olayları müşahede eden pekçok kimseler mevcuttur.
Nice yiğitler vardır ki, gözdeğmesi, onları mezara koymuştur.
Nice güçlü develer vardır ki, nazar, onları da tencereye koymuştur.
Bütün bunların hepsi Cenab-ı Hakk'ın dilemesi ile olmaktadır."
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
"Onlar ise, Allah'ın izni olmaksızın kimseye bir zarar veremezler." (Bkz. Bakara. 2/102.)
Aslı olmayan ve mesnedsiz bir şekilde inkâr yolunu seçerek şeriata ve akla muarız (karşı) olan kimseye iltifat olunmaz.
Allâme İbn-i Kayyım diyor ki: "Vahiyden (dinden) ve akıldan nasibi olmayan bir taife, gözdeğmesi işini geçersiz saymışlardır.
Onlara göre, bu nazar değme işi ancak bir evhamdan ibarettir. Onun aslı yoktur!
Bunlar akıl ve nakil bakımından insanların en cahilidirler.
Hicap (utanma) bakımından da insanların en kabasıdırlar.
Sıfatlarıyla,
Fiilleriyle ve tesirleriyle onlar, ruh ve nefisleri bilmekten uzaktırlar.
Akıllı olan kimseler, her ne kadar göz-değmesinin sebebi ve tesiri hakkında ihtilâf etseler de nazar meselesini inkâr etmezler."
Hafız el-Hattâbî de gözdeğmesi gerçeğine değinmiş ve şöyle demiştir: "Kem gözle nazar eden kimsenin hain bakışı, karşısındaki şahsa zarar verir."

GÖZ DEĞMESİNİN SEBEPLERİ
Bilmiş ol ki;
Gözdeğmesi (nazar) iki sebepten dolayı olur:
Biri, şiddetli düşmanlıktır. Diğeri de, bir şeyi beğenip onu güzel bulmasıdır.
Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
"Gözdeğmesi hak ve gerçektir. Eğer kaderin önüne geçen bir şey olsaydı, nazar, onun önüne geçerdi." (Müslim, Abdullah b. Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
Bu hadis-i şerifte gözdeğmesinin tesirine ve isabet etmesinin sür'atine işaret ve te'kid vardır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yine şöyle buyurmuştur:
"Allah (c.c.)'ın kaza ve kaderinden sonra benim ümmetimden ölenlerin çoğu gözdeğmesindendir." (El-Bezzâr. Câbir b. Abdullah (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
El-Elbânî bu hadis-i şerif için "Sahih" demiştir.
Hafız İbn-i Hacer de "Hasen" demiştir.
Bazı insanlar bu nazar olayını garip bulurlar.
Bazıları da dehşete kapılırlar. Bununla beraber olaylar onun varlığını tasdik etmektedir.
Nice kimse vardır ki, Allah (c.c.) ona bolca mal ve nimet vermiştir de bir hasedcinin nefsi o nimetlere takılmıştır. Böylece o adamın malı bir felâkete ve zarara uğramıştır. Yahut bütün malı ve mülkü yokolup gitmiştir.
Yine nice insanlar ve özellikle de bazı kadınlar vardır ki, Allah (c.c.) onlara son derece fizikî güzellik vermiştir de bir hasedcinin nefsi o güzelliklere takılmıştır.
Böylece o güzele bir felâket.
Yahut bir hastalık,
Ya da benzeri bir musibet gelmiştir de uzman doktorlar onun tedavisinden âciz kalmışlardır.

NAZARDAN KORUNMA TEDBİRLERİ
Gözdeğmesi (nazar) illetine yakalanmadan önce korunmak için şu tedbirler alınmalıdır:
1) BİRİNCİ TEDBİR: Sabah ve akşam koruyucu dua, evrad ve zikirlere devam edilmelidir.
Onları okuyan kimseyi Allah (c.c.) nazardan muhafaza buyurur.
Okunacak sure ve dualar çoktur.
Bazıları şunlardır:
Fatiha Suresi,
Ayetü'l-Kürsî,
Felâk Suresi,
Nâs Suresi,
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in okuduğu muhtelif dualar.
Şimdi bunları açıklayalım:
a) Fatiha Suresi:
"Hamd, û‚lemlerin Rabbi (olan) Allah'a mahsusdur.
O, Rahman ve Rahîm'dir.
Din gününün sahibidir.
Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
Bizi doğru yola hidayet et.
Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna (ilet). Gazaba uğrayanların ve sapmışların yoluna değil." (Fatiha, 1/1-7)
b) Ayetü'l-Kürsî:
"Allah, kendinden başka hiçbir ilâh bulunmayan (Allah)'dır.
O, Hayy ve Kayyû»m'dur.
Onu ne bir uyku yakalar, ne de bir uyuklama.
Göklerde ve yerde bulunanların hepsi onundur.
Onun izni olmadan katında hiç kimse şefaat edemez.
O, (kullarının) yapmakta oldukları şeyleri ve önceden yaptıklarını bilir.
Onun dilemesi hariç, insanlar onun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler.
Onun kürsüsü, gökleri ve yeri içine alır.
Onları koruyup gözetmek, kendisine ağır gelmez.
O yücedir, büyüktür." (Bakara, 2/255)
c) Felâk Suresi:
"De ki: (Karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran) sabahın Rabbine sığınırım.
Yarattığı şeylerin şerrinden,
(Karanlık çöktüğü zaman) bastıran gecenin şerrinden,
Sihir yapmak için düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden,
Ve kıskandığı zaman kıskanç kişinin hasedinden (Allah'a sığınırım.)" (Felâk, 113/1-5)
d) Nâs suresi:
"De ki: İnsanlann Rabbine sığınırım. 
İnsanların melikine (mutlak sahibine).
İnsanlann ilâhına (sığınırım.)
Sinsi vesvesecinin şerrinden.
İnsanlann kalplerine şüphe ve tereddüt sokan. 
Gerek cinlerden, gerek insanlardan." (Nâs, 114/1-6) 
e) Peygamberimizin okuduğu muhtelif Dualar: 
Nazara karşı şu duayı okumalıdır:
"Yarattığı şeylerin şerrinden Allah (c. c.)' in tam olan kelimelerine sığınırım." (Ebu Davû»d, Tıp, 19; Dârimî, İsti'zan, 48; Muvatta, İsti'zan, 34; Ahmed b. Hanbel, 4/430)
Yine şu duayı okumalıdır:
"Bütün şeytanlardan, zararlı hayvanlardan,
Kem gözlerden Allah (c.c.)'ın tam olan kelimelerine sığınırım.
Hiçbir iyinin ve kötünün yapamadığı ve Allah (c. c.) 'in yaratıp vücuda getirdiği bütün şerlerin şerrinden,
Gökten inenlerin ve göğe çıkanların şerrinden,
Yerde bitenlerin ve yerden çıkanların şerrinden,
Gecenin ve gündüzün fitnelerinin şerrinden,
İyilik için kapı çalan hariç, gece ve gündüz her kapı çalanın şerrinden Allah (c. c.) 'ın tam olan kelimelerine sığınırım.

Ey Rahman (olan Allah'ım)" (Buharî, Kitabü'l-Enbiya, 10; Müslim, Kitabu'z-Zikr, 54, 55; Ebu Davud, Kitabu't-Tıb, 19; Kitabu'l-Edeb, 98; Tirmizî, Kitabu't-Tıb' 18; Kitabu'd-Deavât, 40; Ahmed b. Hahbel, 2/181, 290, 375, 448, 4/57.)


Yine şu ayeti okumalıdır: 
"Doğrusu inkâr edenler, Kur'an'ı duydukları vakit (sana olan düşmanlıklarından dolayı) neredeyse gözleri ile seni yere sereceklerdi! Hâlâ da (senin için) mutlaka o, delidir! Diyorlar.
Halbuki Kur'an, bütün âlemler için bir öğütten başka bir şey değildir." (Kalem, 68/51,52.)
İnsanların ahvâline bakan kimse, nazar konusunda onlarda bir umursamazlık olduğunu görür. Oysa ki, bilhassa bebeklerin ve küçük çocukların şeriata uygun dualarla nazardan korunmaları gerekir.
Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz, Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.)'ı şu dua ile koruyordu:
"Sizi, bütün şeytanlardan, Zararlı hayvanlardan, Kem gözlerden, Allah (c.c.)'ın tam olan kelimelerine sığındırırım." (Buharî, Abdullah b. Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz, torunları olan Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.)'a hitaben yine şöyle derdi: "Şüphesiz ki, sizin atanız (İbrahim Aleyhisselâm) İsmail'i ve İshak'ı onlarla koruyordu." (Buharî, İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)

2) İKİNCİ TEDBİR: Nazar değmesinden korunma yollarından biri de, korktuğu ve şüphelendiği kişilerin yanında güzelliklerini teşhir etmemelidir. Hafız el-Bağavî "Şerhü's-Sünne" eserinde anlattığına göre, Hz. Osman b. Affan (r.a.) çok güzel bir çocuk görmüştü. Bunun üzerine, onu nazardan korumak için çocuğun velisine şöyle dedi: "Bu çocuğun çenesine siyah boya sürerek onun güzelliğini kamufle ediniz.
Nazar

3) ÜÇÜNCÜ TEDBİR: 
Gözdeğmesinden korunma yollarından biri de, görüp beğendiği bir şey hakkında, gören kişinin bereketle dua etmesidir. Bir kimse, kendi gözünün başkasına zarar vermesinden korkarsa, ona baktığı zaman şöyle demelidir: "Allah (c.c.) onu sana mübarek etsin." (Benzer ifade ile Bkz. Ebu Davud. Nikâh, 36; Tirmizî, Nikâh, 7; İbn-i Mâce, Ezan, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/281.) Veya şöyle demelidir: "Ya Rabbi! Ona mübarek eyle." (Benzer ifade ile Bkz. Müslim, Zühd, 74; Ebu Davud, Vitir, 31; Nesaî, Zekât, 12; İbn-i Mâce, Zühd, 8; Ahmed b. Hanbel, müsned, 3/108, 188, 5/77.)
Yahut şöyle demelidir:

"MâşâAllah (Allah ne güzel yapmış) Allah'tan başka kuvvet (sahibi) yoktur." (Ebu Davud, Edeb, 101.)
Ya da buna benzer dualar etmelidir. O zaman Allah (c.c.)'ın izni ile zarar defolur gider.
Ebu Ümâme (r.a.)'dan rivayete göre, û‚mir b. Rebîa, Sehl b. Huneyf e uğramıştı.
O sırada Sehl b. Huneyf banyo yapıyordu.
û‚mir b. Rebîa dedi ki: "Bugünkü gibi parlak bir cild görmedim."
Bunun üzerine Sehl b. Huneyf in durumu değişti.
Çok geçmeden sar'a nöbetine tutuldu. Bayılıp yere düştü.
Gelip Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e haber verdiler.
Ona şöyle dediler: "Yâ Resû»lallâh! Sehl' in imdadına yetiş. Onu sar'a iletti tuttu ve yere düştü."
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Kimin nazar etmesinden şüphe ediyorsunuz?" Diye sordu.
Dediler ki: "û‚mir b. Rebîa'dan şüphe ediyoruz."
Bunun üzerine Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:
"Sizden biriniz kardeşinden hoşuna giden bir şey gördüğü zaman onun mübarek olması için dua etsin." (Ebu Ümâme rivayet etmiştir.)
Daha sonra bir kap suya okudu ve û‚mir'in o su ile abdest almasını emretti.
û‚mir de o su ile abdest aldı.
Ayrıca yüzünü yıkamasını, Kollarını dirseklere kadar yıkamasını, Dizlerini yıkamasını, Eteğinin iç kısmını yıkamasını,
Ve yine üzerine su dökmesini emretti.
Zührî diyor ki: "Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz ayrıca ona, kabı ters çevirmesini emretti."
Hadis-i şerifte gözdeğmesinin ilacı beyan olunmuştur. Buna göre, nazar eden kimsenin abdest azalarını yıkadığı ve bilhassa cildine temas eden iç çamaşırlarını yıkadığı su alınır ve nazar olunan kimsenin arkasından dökülür.
Bir hadis-i şerifte Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Sizden yıkamanız istenirse, yıkayınız." (Müslim rivayet etmiştir.)
Yani, bir şahıs gelip de sizden birinizin abdest ve gusül suyundan elbisenin bir kısmına sürmek isterse, bunu yapsın. Bundan dolayı ona kızmasın, demektir.
Kendi nefsinden, başkasına nazar değmiş olmasından şüphelenen ve endişe duyan kimsenin yapması gereken şey, Allah (c.c.)'dan korkması ve gözdeğmesine sebep olabilecek şeylerden sakınmasıdır.
Bunun için Allah (c.c.)'ı çokça zikretmeye devam etmelidir.
İnsanlardan hoşa giden bir şey gördüğü zaman Allah (c.c.)'dan, onu mübarek kılmasını dilemelidir.
Yüce Allah (c.c.)'ın, insanlara vermiş olduğu nimetlere kesin olarak hased etmemelidir. Çünkü, eğer onlara hased ederse, sanki Rabbine karşı itirazda bulunmuş gibi olur.
İşte bu da apaçık bir hüsrandır.
NAZAR DEĞMESİNDEN SONRA
Yukarıda, nazar değmemesi için alınacak tedbirler ve korunma çareleri açıklanmıştı.
Nazar değdikten sonra da şeriata uygun çareler vardır.
Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde bu hususa işaret eden deliller bulunmaktadır.
Yine şu sure ve ayetler dua maksadıyla okunmalıdır.
a) Fatiha Suresi,
b) Ayetü'l-Kürsî,
c) Felâk Suresi,
d) Nâs Suresi,
e) Ayrıca Cebrail Aleyhisselâm'ın, Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz'e okuduğu ve öğrettiği şu dua okunmalıdır:
"Allah (c. c.) 'in ismi ile sana rukye ederim (okuyup üflerim).
Sana eziyet veren her şeyin şerrinden,
Her nefsin yahut hased edenin kem gözünün şerrinden Allah (c.c.) sana şifa versin.
Allah (c.c.)'in ismi ile sana rukye ederim" (Buharî, Kitabu't-Tıb, 38; Müslim, Kitabu's-Selam, 40; Ebu Davud, Kitabu't-Tıb. 19; Tirmizî, Kitabu'l-Cenâiz, 4; İbn-i Mâce. Kitabu't-Tıb, 36. 37; Ahmed b. Hanbel, Müsned. 6/332.)
Yine Resû»lüllah (s. a.v.) Efendimiz' in bir hastalığı olduğu zaman Cebrail Aleyhisselâm gelir ve şu duayı okurdu:
"Allah (c.c.) 'in ismi ile sana rukye ederim (okuyup üflerim). Allah (c.c.) bütün hastalıklardan sana şifa versin.
Hased ettiği zaman hased edenin şerrinden ve bütün kem gözlülerin şerrinden (seni korusun.)" (Müslim, Hz. û‚işe (r.a.)'dan rivayet .etmiştir.)
Bazı İslâm büyüklerinden nakledilmiştir ki; gözden sakınmanın şartı, iyilikleri, güzellikleri, zînetleri gizlemektir. Bir kimsenin kendisini, ailesini veya çocuğunu süsleyip el âleme teşhir etmesi uygun değildir.
Allâme İbnu'l-Kayyım diyor ki: "Kim bu duaları okuyup tecrübe ederse, faydasının derecesini ve ona ne kadar çok ihtiyaç bulunduğunu anlar. Bu dualar, nazar edenin tesirine mâni olur. Onu okuyan kimsenin imanının kuvvet derecesine göre nazarın etkisini giderir. Çünkü bu dualar silahdır. Silah ise, kullanana göre etkili olur."
Kimi, tam merkezden vurur. Kimi de, ıskalar!
Abdullah es-Sâcî (r.a.)'ın anlattığına göre, kendisinin çok güzel bir devesi vardı.
Birgün devesine binerek yol arkadaşları ile beraber sefere çıktı. Yolculardan biri vardı ki, gözü değerdi. Bu durumu bilenler Abdullah'ı uyardılar. Devesini o adamın gözünden sakınmasını söylediler. Abdullah o adamın, devesine bir zarar veremeyeceğini söyleyip pek aldırmadı. Abdullah'ın sözlerini ve davranışını da o adama anlattılar. Adam, kendisini ispat etmek için Abdullah'ı kollamaya başladı. Bir mola sırasında Abdullah oradan ayrılınca, adam hemen gelerek deveye nazar etti. Biraz sonra deve hastalanıp yere düştü. O sırada Abdullah da çıkageldi. Deveyi o vaziyette görünce neler olduğunu sordu. Dediler ki: "Sen gidince hemen o adam gelip deveye nazar etti.
Hayvana bakınca o da bu hâle geldi."
Bunun üzerine Abdullah: "O adamı bana gösterin" dedi.
Onlar da gösterdiler. Abdullah, adamın yanına varıp karşısında durdu.
Sonra şu duayı okudu:
"Allah (c.c.)'ın ismiyle hapsedenin hapsinden, Kuru taşın (şerrinden) Yakıcı kıvılcımın (şerrinden Allah 'c.c.)'a sığınırım).
Nazar edenin gözdeğmesi, kendi aleyhine dönsün ve en sevdiği kişinin üzerine dönsün.
Gözünü çevirip de (sema' ya) bak! Bir bozukluk görüyor musun? Sonra gözünü iki kez çevir de yine bak. Göz hor, Hakir, Bitkin ve ümidini kesmiş olarak tekrar sana döner." (Bu duanın son kısmı, Mülk Suresi'nin 3. ce 4. ayetleridir. Bkz. Mülk, 67/3-4..)v Abdullah es-Sâcî bu duayı okuyunca gözdeğmesi kalktı.
Allah (c.c.)'ın izni ile devesi iyileşti.

PEYGAMBERİMİZİN (s.a.v.) RUKYELERİ
Buharî'nin rivayetine göre, birgün Abdülaziz (r.a.) Hz. Sabit (r.a.) ile beraber Enes b. Mâlik (r.a.)'ın ziyaretine gitmişlerdi.
Hz. Sabit (r.a.): "Ya Ebâ Hamza! Biraz rahatsızım" dedi.
Hz. Enes b. Mâlik (r.a.): "Senin üzerine Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz'in rukyesini okuyayım mı?" diye sordu.
Hz. Sabit (r;a.): "Oku" dedi.
Hz. Enes b. Mâlik şu rukyeyi okudu:
"Ey insanların Rabbi! Zarar ve fitneyi gider. Şifa ihsan et. Şifa verici sensin. Senden başka şifa verecek olan hiçbir kimse yoktur. Öyle bir şifa ver ki, hastalıktan eser kalmasın." (Buharî, Abdülaziz (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
Yine Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz hasta olan bazı ashabını eliyle sığayıp şöyle dua yapardı:
"Allah'ım! Ey insanların Rabbi! Zarar ve fitneyi gider. Ona şifa ver. Şifa verici sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki, hastalıktan eser kalmasın." (Buharî. Hz. û‚işe (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz yine şöyle buyurmuştur:
"Ey insanların Rabbi! Zarar ve fitneyi silip gider. Şifa, senin (kudret) elindedir. Senden başka ona (yol) açıcı yoktur." (Buharî, Hz. û‚işe (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
UYARILAR
1) BİRİNCİ UYARI: Gözdeğmesi (nazar) bazan insanlardan olur. Bazan da cinlerden olur.
Mü'minlerin annesi Ümmü Seleme (r.a.)' dan rivayete göre, Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz, evinde bir kız görmüştü.
Kızın yüzünde bir değişme farketti ve şöyle buyurdu:
"Ona rukye yapınız (okuyup üfleyiniz). Çünkü onda gözdeğmesi (nazar) vardır." (Buharî ve Müslim, Ümmü Seleme (r.a.)'dan rivayet etmişlerdir.)
Hafız el-Bağavî diyor ki: "Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz nazar değmesine işaret ederken cinlerden nazar değmiş olacağını kasdetmiştir."
Deniliyor ki: "Cinlerin nazar etmesi, mızrak ucundan daha tesirlidir."
Şüphe yok ki, insan kirli elbiselerini değişmek için çıkardığı vakit, Yahut tuvalet ihtiyacını gidermek için, Ya da bir başka sebeple avret yerini açtığı vakit cinlerin nazarından korunmak için dua etmelidir.
Bu da Cenab-ı Hakk'ın ismini zikretmekle olur.
Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Onlardan (insanlardan) biri helaya girdiği zaman, başka bir rivayette, elbisesini çıkarıp bir yere koyduğu zaman bismillah demesi, cinlerin gözleri ile Ademoğlunun avret mahallinin arasında bir perdedir." (Tirmizî. Sünen'inde ve Ahmed b. Hanbel de Müsned'inde rivayet etmişlerdir.)
2) İKİNCİ UYARI: Cenab-ı Hakk'ın ihsan ettiği sağlığı, Güzelliği, Nâli olduğu nimetler ve sair sebeplerle gözdeğmesine hazır olan kimse, daima tedbirli olmalı ve kendisini teşhir etmemelidir.
Özellikle kadınlar kendi güzelliklerini ve bilhassa kız çocuklarının güzelliklerini aşırı derecede teşhir etmemelidirler. Çünkü bunun sonucunda birçok üzücü olaylara şahit olunmaktadır.
Bu konuda şâir diyor ki:
Kemâl sahibi sevilir,
Olgunluk başta bir taçdır.
Fakat yeri gelince onu
Nazardan koruyan ayba muhtaçtır.
Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz Esma binti Umeys (r.a.)'a hitaben şöyle buyurmuştur:
"Bana ne oluyor ki, kardeşoğullarının cisimlerini zayıf görüyorum! Yardıma muhtaç duruma gelmişler." (Müslim, Câbir b. Abdullah (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
Bunlar Hz. Cafer b. Ebu Tâlib'in çocukları idiler.
Esma dedi ki: "Onların bir hastalıkları yok. Fakat onlara nazar değdi."
Bunun üzerine Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:
"(O halde) sen onlara rukye yap. (okuyup üfle.)" (Ahmed b. Hanbel. Müsned, 3/333.)
3) ÜÇÜNCÜ UYARI: İnsanlardan bazıları rukye tedavisi (okuyup üfleme) talep ettikleri zaman okuyan kişinin inancının sağlam olup olmadığını, Maksadını, İlmini araştırmıyorlar.
Bu sebeple de sahtekârlara, Büyücülere ve kötü maksadlı olanlara yöneliyorlar.
O bozguncular, yapıcı olmaktan çok yıkıcıdırlar.
Hatta onların içinde niceleri vardır ki, haram olan şeyleri, Yahut bid'atları, Ya da şirk olan şeyleri insanlara emrederler. Böyle kimselerin şerlerinden muhafaza etmesini Yüce Allah (c.c.)'dan dileriz.
Rukye (okuyup üfleme) talep eden kimseye gereken şey, dikkatli olması ve işini sağlam yapmasıdır. Yani, ya kendisi okumalı, Yahut da buna ehil olan imanlı ve ihlâslı kimseleri bulmalıdırlar.
Şunu da iyi bilmelidir ki; Eğer şeriatın uygun gördüğü şartlar uygun olmazsa, rukye yapmak caiz olmaz.
İslâm şeriatına uygun olan şartlar şunlardır:
a) Okunan şeyler, Kur'an-ı Kerim ayetleri ya da Resû»lüllah (s.a.v.) Efendimiz'in okuyup tavsiye buyurduğu dualar olmalıdır.
b) Ayet ve hadisler orijinal metni ile ve mânâsı bilinerek okunmalıdır.
c) Okuyanın şunu da çok iyi bilmesi gerekir ki, rukye'nin kendisi hiçbir tesir icra etmez.
Her şey Allah (c.c.)'ın takdiri ile olur.
Şifayı verecek olan da bizzat Allah (c.c.)'ın kendisidir. O, bir şeyi sebep kılmıştır.
d) Aslı esası olmayan vehimlerden ve vesveselerden kaçınarak,
Vesile olacak fiili işleyerek sonucu Allah (c.c.)'a bırakmalı ve samimiyetle Cenab-ı Hakk'a tevekkül etmelidir. Hz. Yusuf Aleyhisselâm'ın kıssasını anlatan şu ayetin mânâsını derin derin düşünmeliyiz:
"Ayrı ayrı kapılardan (şehre) girin (ki size nazar değmesin.) Yine de Allah'ın takdir ettiği bir şeyi ben sizden gideremem. Hüküm ancak Allah'ındır. Ben ona güvenip dayandım. Tevekkül edenler de yalnız ona güvenip dayanmalıdırlar." (Bkz. Yusuf, 12/67.)
e) Bilmelidir ki, gözdeğmesinden (nazardan) korunmak ve onu tedavi etmek, ancak Allah (c.c.)'dan ve onun Resû»lü'nden gelen şeylerin doğruluğuna inanmakla mümkün olur.
Eğer bu konuda şüphe ve tereddütleri olursa, ilacın tesiri de azalır.

Nazar haktır. İnsana, hayvana ve hatta cansıza da nazar değer. Nazar hastalık yapar, hatta öldürür. Kadınlara ve çocuklara daha çok tesir eder.
Peygamberimiz, nazar ile ilgil olarak,”Nazar insanı mezara, deveyi kazana sokar” “Hoşa giden bir şeyi görünce, "Maşaallah la kuvvete illa billah" denirse o şeye nazar değemez.” buyurdu.
Sabah-akşam, 3 defa “Bismillahillezi la yedurru maasmihi şeyün fil erdi vela fissemai ve hüvessemiulalim” (16) okuyan, büyü, nazar ve zulümmden korunur.”
Göz değene, Peygamber efendimizin bildirdiği şu tavizi okumalıdır:
“Euzü bi-kelimatillahittammati min şerri külli şeytanın ve hammatin ve min şerri külli aynin lammetin.” (25)
Nazar değen kimseye şifa için Ayet-el-kürsi, Fatiha, Muavvizeteyn (Felak ve nas) (57) ve Kalem suresinin son iki ayetini (ve in yekâdüllezîne keferû leyüzlikûneke biebsârihim lemmâ semi-uz- zikra ve yekûlûne innehû lemecnûnün ve mâ hüve illâ zikrun lilâlemîne) (62) okumanın muhakkak iyi geldiği bildirimiştir. Ayat-ı hırzı (76)okumak ve üzerinde taşımak da çok faidelidir.
Nazar Duası Meali


Herkes, bilhassa nazarı değen kimse, beğendiği birşeyi görünce “Maşaallah” demeli, ondan sonra, ne söyliyecekse, o şeyi söylemelidir. Önce Maşaallah deyince, nazar değmez.
Büyüklerimizin bildirdiği Nazar Duâsı şöyle:
Bismillâhirrahmânirrahîm bismillâhi azîm-iş- şâni şedîd-il birri mâ şâallahü kâne habese hâbisün min hacerin yâbisin ve şihâbin kâbisin. Allahümme innî radedtü ayn-el âini aleyhi ve alâ men ehabb-en-nâsi ileyhi ve fî keyedihî ve kilyetihî lahmün rakîkun ve azmün dakîkun fîmâ lehû yelîku ferci-il basara hel terâ min fütûrin sümmerci-il basara kerrateyni yenkalib ileyk-el basaru hâsian ve hüve hasîr ve in yekâdüllezîne keferû leyüzlikûneke biebsârihim lemmâ semi-uz- zikra ve yekûlûne innehû lemecnûnün ve mâ hüve illâ zikrun lilâlemîne lâ havle velâ kuvvete illâ billâh-il aliyy-il azîmi Lâ ilâhe illallâhü hısnî, men kâle-hâ dehale hısnî, ve men dehale hısnî emine min azâbî. Sadaka rasûlullahi sallallahü teâlâ aleyhi ve selleme

Nazar haktır. İnsana, hayvana ve hatta cansıza da nazar değer. Nazar hastalık yapar, hatta öldürür. Kadınlara ve çocuklara daha çok tesir eder.
Peygamberimiz, nazar ile ilgil olarak,”Nazar insanı mezara, deveyi kazana sokar” “Hoşa giden bir şeyi görünce, "Maşaallah la kuvvete illa billah" denirse o şeye nazar değemez.” buyurdu.
Sabah-akşam, 3 defa “Bismillahillezi la yedurru maasmihi şeyün fil erdi vela fissemai ve hüvessemiulalim” (16) okuyan, büyü, nazar ve zulümmden korunur.”
Göz değene, Peygamber efendimizin bildirdiği şu tavizi okumalıdır:
“Euzü bi-kelimatillahittammati min şerri külli şeytanın ve hammatin ve min şerri külli aynin lammetin.” (25)
Nazar değen kimseye şifa için Ayet-el-kürsi, Fatiha, Muavvizeteyn (Felak ve nas) (57) ve Kalem suresinin son iki ayetini (ve in yekâdüllezîne keferû leyüzlikûneke biebsârihim lemmâ semi-uz- zikra ve yekûlûne innehû lemecnûnün ve mâ hüve illâ zikrun lilâlemîne) (62) okumanın muhakkak iyi geldiği bildirimiştir. Ayat-ı hırzı (76)okumak ve üzerinde taşımak da çok faidelidir.
Nazar Duası Fazileti


Herkes, bilhassa nazarı değen kimse, beğendiği birşeyi görünce “Maşaallah” demeli, ondan sonra, ne söyliyecekse, o şeyi söylemelidir. Önce Maşaallah deyince, nazar değmez.

Büyüklerimizin bildirdiği Nazar Duâsı şöyle:


Bismillâhirrahmânirrahîm bismillâhi azîm-iş- şâni şedîd-il birri mâ şâallahü kâne habese hâbisün min hacerin yâbisin ve şihâbin kâbisin. Allahümme innî radedtü ayn-el âini aleyhi ve alâ men ehabb-en-nâsi ileyhi ve fî keyedihî ve kilyetihî lahmün rakîkun ve azmün dakîkun fîmâ lehû yelîku ferci-il basara hel terâ min fütûrin sümmerci-il basara kerrateyni yenkalib ileyk-el basaru hâsian ve hüve hasîr ve in yekâdüllezîne keferû leyüzlikûneke biebsârihim lemmâ semi-uz- zikra ve yekûlûne innehû lemecnûnün ve mâ hüve illâ zikrun lilâlemîne lâ havle velâ kuvvete illâ billâh-il aliyy-il azîmi Lâ ilâhe illallâhü hısnî, men kâle-hâ dehale hısnî, ve men dehale hısnî emine min azâbî. Sadaka rasûlullahi sallallahü teâlâ aleyhi ve selleme

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...