08 Haziran 2016

KUTSAL SAYILAR



KUTSAL SAYILAR
Kutsal_Sayilar
Annemarie Schimmel’in “Tanrı’nın Yeryüzündeki İşaretleri” adlı kitabından “Kutsal Sayılar” bölümü.
Keyifli Okumalar.
Zaman ve mekan sayılarla ölçülür; İslam da bütün dinler gibi belli sayıların önemi üzerinde durmuştur ve pek çok durumda Pisagorcu düşünceleri izleyerek vurgu özellikle tek sayılara yapılmıştır. Tek sayılara (bunlar eril kabul edilmişlerdir, buna karşın çift sayılar dişildir ve olumsuz çağrışımlarla doludur) ilişkin Pisagorcu tercih, İnnellahe vitrun, yuhibbu’l-vitre, “Allah tektir, teki sever” deyişiyle yansıtılmıştır. Bu nedenle pek çok davranış, üç veya yedi gibi tek sayılarla ifa edilir.
Rivayete göre Peygamber orucunu tek rakamlı günlerde açardı; Snouck Hurgronje, Arabistan’da bulunduğu zamanlarda, ziyaretçilere bir bardak çayın ardından başka bir bardak ikram edildiğini, ancak ziyaretçi dört bardak çay içmiş ise sayının çift olmaması için beşinci çayı mutlaka içmek zorunda olduğunu anlatır. Tek sayılar, yukarıda anlatılan olaylardan açıkça görüleceği gibi, Allah’ın birliği (gerçi Bir sayısı, deyim yerindeyse, gerçek bir rakam değildir) olarak ifade edilen İslamın temel doğmasına kolaylıkla bağlanabilir. Bununla birlikte Tanrı’nın mutlak birliği ve Tekliğine içten bir biçimde şahadet edilmesi sorunu, süfi düşünürleri ciddi sorunlarla karşı karşıya getirmiştir; çünkü yalnızca Tanrı’nın Birliğini telaffuz etmek bile konuşan bir öznenin varlığını peşinen kabul etmeyi gerektirir. Bu bakımdan tasavvufi düşünceye göre yalnızca Tanrı Kendi Birliğine şahadet edebilir; yalnızca O, Harraz’ın (ölm. 896 civarı) ifade ettiği gibi, ” ‘Ben’ deme hakkına sahiptir.”
Fakat yaradılış, Yaradan ve yaratılan ikiliğini gerektirmektedir; ayrıca mekan ve dizisel zamanın ancak yaratma eylemiyle varlık alanına gelmesi gibi, Tanrı da, kendisini gece ve gündüzün değişmelerinde, nefes alıp vermelerde, kap atışlarında, elektrik akımını meydana getiren pozitif ve negatif kutuplarda celal ve cemal sıfatlarının ardından gösterir. İlahi yaradılış sözcüğü olan kün (ol) (Arapçada kn), Mevlana’nın da sorduğu gibi ilahi Birliği gizleyen iki renkli elbise değil midir?
Kuran’ın (tıpkı Tevrat gibi) b harfiyle, yani Bismillahir… sözüyle başlaması ayetleri anlayanlara açıklayıcı görünmüştür. B harfinin sayısal değeri olan 2, yaratılmış her şeye içkin ikiliğe işaret eder, buna karşın alfabenin ilk harfi elif’in sayısal değeri olan 1 , Bir’in ve Tek Tanrı’nın şifresidir.
Bir
İslam, Hıristiyanlıktaki “üçlü-tanrıcılık” gibi, tanrı kavramının teslisçi biçimiyle amansız bir şekilde mücadele etmiştir. Bununla birlikte üç boyutlu bir dünyada yaşamamız nedeniyle Teslis düşüncesi, insanda köklü bir biçimde yerleşmiştir. Dolayısıyla kapıyı çalarken veya belli soruları veya nezaket sözlerini tekrarlarken olduğu gibi üç kez yinelenmesi gereken pek çok adet ve gelenek bir tarafa, kayda değer miktarda üçlüler halinde gruplandırılmış kavramlarla karşılaşılması şaşırtıcı değildir; Peygamber de sözlerini üç kez tekrarlardı.
Bir hadise göre dindar insanın hayatı üç aşamaya bölünmüştür: zahiri, şer’i ve ameli islam; inancın içselleştirilmesi olan iman; “iyi şeyleri yapmak” olan ihsan. İhsan, Tanrı’nın her an gördüğünü bilerek her davranışı ve ameli mümkün olduğu kadar iyi ve güzel yapmaktır. Kuran, Müslümana nefs’in üç aşamasından söz eder: ilk olarak nefs-i emmare bi’s-su, “kötülüğe teşvik eden nefs” (Yusuf Suresi: 53) ardından daha üst derecede bulunan ve bazen bilincimize bazen de bilinçsizlik halimize karşılık gelen nefs-i levvilme, ” (kendini) kınayan nefs” (Kıyamet Suresi: 2); son olarak da kendisi Rabbinden razı, Rabbi de ondan razı olmuş bir biçimde Rabbine dönen nefs-i mutmainne, “huzur bulmuş nefs” aşaması gelir (Fecr Suresi: 27, 28).
Tanrı’ya giden yol, fıkhın ana caddesini oluşturan şeriat, süfinin dar yolunu oluşturan ve sonuçta hakikat’e, yani ‘ilahi Gerçek’e veya sezgisel bilgi anlamındaki marifet’e ulaştıran tarikat olarak bilinir. Yoldaki her aşama tekrar üç dereceye bölünebilir: sıradan müminin [avam] uyacağı kurallar, seçkinlerin [havass] uyacağı kurallar ve seçkinlerin seçkinlerine yönelik [havassu’l-havas] kurallar.
Geometrik bir şekil, yani bir üçgen oluşturulabilecek ilk sayı olan üç, kuşatıcı ilke olduğu için çelişkiler ve gerilimler üçüncü bir öğenin devreye girmesiyle çözülür; seven (aşık) ve sevilen (maşuk) Sevgide (Aşk) birleşmişlerdir; zikr’in son aşamasında zakir, zikir’de zikredilen şeyle (mezkur) birleşir.
Ayrıca Sünnilik hariç teolojik üçlemeler de görülür: Şii İslamda Allah, Muhammed ve Ali birlikte adlandırılır; üç parçalı Şia ezanında, resmi metinlere dayanmasa bile, kelime-i şahadet’in genel biçiminin ardından Ali veliyullah, “Ali Allah’ın velisidir” cümlesi de eklenir. İsmaililer Muhammed, Ali ve imam üçlüsünü kabul ederler; üçün benzer düzenlenişleri başka Şii mezheplerinde de (bazen şaşırtıcı biçimde!) görülebilir, buna örnek olarak Muhammed ve Ali isimlerine Selman-ı Farisi isminin eklenmesini verebiliriz.
Eski zamanlardan beri, kaosa somut bir şeyde biçim kazandıran rakam Dört, karenin, düzenli evrenin sayısıydı: dört yön ve dört öğe, Dört sayısının bu düzene koyucu gücüyle ilgili bilinen en iyi örneklerdir. Manevi alanda dört başmelek bulunması gibi, veliler hiyerarşisinde dört evtad, “sütun” bulunmaktadır. Kisai bile bilgin cinlerin dört sınıfından söz eder. Dört kitap Tevrat, Zebur, İncil ve Kuran, cenaze törenlerinde en az dört kez Allahü ekber denilmesinden ibaret olan “dört tekbir” kadar bilinen bir şeydir. “Dört Raşit (doğru yolda gideni halife) Hulefa-i Raşidin vardır; gerçi Peygamber’in ilk halifeleri olan bu insanların sayısı tesadüfi sayılabilir, fakat erken dönemlerden itibaren ortaya çıkan çok sayıda okulun billurlaşmış halinin yalnızca dört fıkıh okulu, yani mezheple sınırlı kalmasının tesadüfi olup olmadığı insanın zihnini kurcalar. İslam hukukunda erkeklerin en çok dört eş almasına izin verilmiş ve zina suçunun saptanması için dört şahit şart koşulmuştur.
Şehir ve binaların kare ya da haç biçimindeki kozmolojik modele göre inşa edilmesi İslamda da bulunabilir: Haydarabad – Dekken şehri, merkezini oluşturan dört şerefeli minare Çar Minar, bu düzenleyici ilkenin en güzel örneklerinden birisidir.
Char_Minar
Char Minar
Dört sayısının düzenleyici gücü, Ali’ye atfedilen Nehcü’l-Belaga’daki birtakım ifadelerden açıkça anlaşılır:
İman, dört temel üzerinde durur: sabır, kesinlik {yakin] , adalet, gayret; sabrın dört temel direği vardır: şevk, şefkat, züht ve uyanıklık … (ve saire)
Aynı yapı, küfrü tasvir ederken veya şu gibi ifadelerde de tekrarlanmıştır:
Akıldan başka zenginlik yoktur; cehaletten başka fakirlik yoktur; iyi davranıştan başka miras yoktur; iyi nasihatten başka yardımcı yoktur.
İslamda özel konumu olan bir sayı, çok eski zamanlardan beri tanrıça İştar veya sonraki biçimi Venüs’le ilgili olan ve Maniheist kozmolojide merkezi yeri bulunan Beş sayısıdır. Beşli yapılar yalnızca kristal formlarında değil, bitkisel formlarda da bulunur; ve ayrıca Beş, beş duyuyla bağlantılıdır.
İslamda beş, Allah sözcüğünün beşinci ve temel harfi h’nin sayısal değeridir, fakat beş daha çok iman ve amel alanında ortaya çıkar: günde beş vakit namaz olduğu gibi, İslamın temel direkler [rükn] denilen beş şartı vardır (kelime-i şahadet, namaz, oruç, hac ve zekat). Nehcü’l-Belaga teşkilatlarındaki şedd kuşanma töreninde talibe, beş şartı hatırlatmak için şedd beş kat sarılır: günlük namaz; ehl-i aba, yani genellikle penç-ten, ‘beş kişi’ diye isimlendirilen ve Muhammed’in abası atındaki beş aile bireyi, yani Muhammed, Fatma, Ali, Hasan, Hüseyin); beş ulu’l-azm, şeriat getiren beş peygamber, Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed; imanın beş şartı: “Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine, öldükten sonra dirilişe ve Allah’ın kaza ve kaderine iman”; ayrıca İbnü’l-Arabi’nin teozofisinde İlahi huzur, hazret’i de unutmamak gerekir.
Bir Haksari dervişinin sülükunda, adayın beş gusul’ü (tüm bedeni yıkamak) yerine getirmesi gerekir; tarikata yeni katılan salik beş hediye getirmek zorundadır ve kendisine beş aşamalı görevi hatırlatılır.
Beşli gruplandırmalar günlük hayatta ve inanç hayatında egemendir, ayrıca İsmaililer kadar ilk dönem Müslüman filozoflar tarafından da geliştirilen çeşitli felsefi sistemlerde de bununla karşılaşmak mümkündür.
Tanrı alemi altı günde yaratmıştır (Furkan Suresi:59) ve bu dünya mecazi dilde genellikle bir küp olarak tasvir edilir, bu küpün altı yüzünün merkezinde zayıf insan, dört öğe ve beş duyuyla prangaya vurulmuştur. Kuran’daki “Allah balarılarına vahyetmiştir” (Nahl Suresi:68) şeklindeki ifade belki de yaratılmış dünyanın uygun bir simgesi olan arı kovanının altıgen yapısına işaret ediyor olabilir. Eski bir büyü işareti olan “altıgen,” makrokozmik ve mikrokozmik üçgeni birleştiren altı köşeli yıldız gibi, İslam büyü külliyatında önemli bir rol oynar.
Pek çok dinsel gelenekte Yedi çok önemli bir sayıdır. Kabe’nin etrafında yedi kez tavaf etmek ve Mina yakınında yedi taş kullanarak Şeytan taşlamak (üç kez tekrarlanır) İslamdaki temel uygulamalardandır. Yedi, hem Samilerde (bu kutsallık, yedi felek kavramını kendilerine borçlu olduğumuz Babillilerin astronomiyle ilgili hesaplamalarından kalmadır) hem de İranlılara göre kutsaldır; İslam folklor ve psikolojisi, her iki kaynaktan da pek çok düşünceyi almış ve bu fikirlere eklemeler yapmıştır.
Tavaf
Tasavvuf yolundaki yedi makam veya yedi vadi, dünyanın pek çok yerindeki mistik geleneklerde yaygındır, fakat Nevrüz sofrasında heft sin [yedi s] olması tipik bir İran adetidir; bunlar isimleri s harfiyle başlayan yedi nesnedir (yiyecek, çiçek vb). Fakat bu adet İran bölgeleriyle sınırlıyken, kutsal yedi rakamının çeşitli veçheleri yaygın olarak kabul edilmiştir; Kuran’ın yedi katmanlı anlamı vardır, yedi kıraata göre okunur, ayrıca namazdaki bir rekat’ın yedi bölümden oluştuğunu da unutmamak gerekir. İslamın batıni yorumlarında, İlahi İsimlerin taayyünlerinin suretleri olarak açıklanan, aşkla kendilerinden geçmiş yedi melek ve ayrıca yedi büyük peygamber vardır. Peygamberler ve natık’lar, “konuşanlar” yedili devirlerine ilişkin oldukça karmaşık spekülasyonlar, İsmaili Şii İslamında yedinci imamın rolü ve bunun felsefi anıştırmaları Henry Corbin tarafından defalarca ele alınmıştır. İsmaililerin yediye yaptıkları vurgu, Londra’daki merkezlerinde bulunan yedigen çeşmeyle çok güzel bir biçimde simgeleştirilmiştir. Çünkü Yedi, sayısal tevilde manevi Üç ve maddi Dört sayılarının ideal bir bileşimidir ve böylece en mükemmel hayat yoluna işaret eder.
Fakat saliki nihai amacına ulaştırmak için gereken yedi aşama ve Cehennemin yedi kapısı varken (Hicr Suresi:44), buna karşın Sekiz, dinler tarihinde, ebedi mutluluğun, kemal ve sonsuzluğun sayısı olagelmiştir. Allah’ın Arş’ı, sekiz melek tarafından kaldırılmaz mı (Hakka Suresi:17)? Camilerin avlularında bulunan sekizgen çeşmeleri, semavi Arş’ın hatırlatıcısı olarak açıklama çabaları vardır. Cennetin, Cehennemden bir tane fazla olmak üzere sekiz kapısı vardır; bunun nedeni Allah’ın merhametinin azabından fazla olmasıdır. Sekiz katlı yol (Dağdaki Vaazda yer alan sekiz inayetle veya Budha’nın sekiz öğretisiyle karşılaştırılabilir), Cüneyd’in yolundaki sekiz tavsiyeye, Nakşibendi süfilerinin sekiz kuralına ve Haksari müritlerin sülükta öğrendiği sekiz hikmetli söze karşılık gelir.
Heşt Bihişt, “Sekiz Cennet,” Nizami’nin Heft Peyker, “Yedi Güzel” isimli eserine öykünen Emir Hüsrev’in Farsça yazdığı bir destandır; bahçeler, özellikle de bir türbenin etrafındakiler, Cenneti hatırlatması için sekizgen biçimde düzenlenir; buna karşın Gülistan (Gül Bahçesi) veya Baharistan (Bahar Bahçesi) adlı kitapların her birisi ideal bahçe biçimini hatırlatan sekizer bölümden oluşur.
Dokuz, yani büyütülmüş kutsal Üç, Türkler ve etkileri altındaki halklar arasında yaygındır; İslam astronomisinde dokuz felek kavramı görülür, Fars edebiyatında Nüh Sipihr, “Dokuz Felek” adlı eserlerin kaynağı budur. Dokuz, Türk hanedanlarında görgü kuralları ve resmi hayatta önem taşımıştır; öyle ki Moğol Hindistanında yüksek mevki sahibi bir insana dokuzun katları sayısınca hediye getirme adeti tokuz, “dokuz” sözcüğünü “hediye, ikram” terimine dönüştürmüştür.
On, Pisagorcuların zamanından beri mükemmellik ve tamlığın sayısı olagelmiştir ve Araplar ve Müslümanlar, onlu sistemi kullanmışlardır. Mükemmelliğe aşere-i mübeşşire, Peygamber’in Cennet müjdelenen on sahabesiyle ulaşılmıştır; menkıbelerin belirttiğine göre ünlü mürşitlerin etraflarında on gözde mürit bulunurdu. Osmanlıların onuncu padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman’ın, hicri onuncu yüzyılın başında doğması ve on oğlunun bulunması, Türk tarihçilerin ona çeşitli onlu olaylar atfetmelerine neden olmuştur; buna örnek olarak on ülke fethetmiş olması verilebilir.
Askeri birlikler (eski Roma’da olduğu gibi) tesadüfen on ve katlarına göre düzenlenmiştir. Öte yandan on sayısı, Şia’ya, genellikle Hüseyin’in şehit edildiği Muharremin 10. Gününü anımsatır ve Muharrem ayının ilk on günü boyunca okunmak üzere Dehname’ler, “On Kitap” yazılmıştır.
Burçların sayısı oniki, en çok kendileriyle oniki burç arasında gizemli bağlantıların kurulduğu Şia’nın Oniki imamında ortaya çıkar. İbnü’l-Arabi de, Kuran’da bahsedilen oniki melek kategorisinden söz eder.
Ondört rakamının önemi kameri bir sayı olmasından anlaşılabilir; ondört yaşındaki güzel bir oğlan genellikle parlayan güzelliği içinde bir dolunaya benzetilir. Bunun yanı sıra Şii İslamdaki Ondört Masum, kadim ondört koruyucu ruh, melekler ya da velilerle bağlantılıdır belki de. Ondört, dolunayın sayısı olduğu gibi, başka birtakım özelliklere daha sahiptir: Ayın menzillerinin yirmisekiz tane olması gibi Arap alfabesinde de yirmisekiz harf bulunur; batınilikte mülk, yani yaratılmış alemlerle ilgili görülen ondört tanesinin fonetik işareti vardır; diğer ondört harf ise basit harflerdir ve bunlar da meleklerin ve kuvvetlerin dünyası olan melekut’la bağlantılıdır; ayrıca ondört harfe şemsi harfler [güneş harfleri] (bu harfler, Arapçadaki el harf-i tarifinin l’siyle birleşirler), diğer ondört harfe ise kameri harfler, “ay harfleri” denilir. Ayın yirmisekiz menzili ile yirmisekiz harf arasındaki tekabüliyet, ortaçağın büyük tarihçi ve astronomu el-Birüni’nin, “Tanrı’nın kelamı” ile (harflerle vahy edilmiş şekliyle) “Tanrı’nın fiili”nin ay menzillerinde görüldüğü gibi yaradılışları gereği iç içe geçtiğini iddia etmesine neden olmuştur.
Başka yerlerde oldukça önemsiz olan onyedi islamda belirgin bir rol oynar: bir gün boyunca namazlarda kılınan rekat’ların sayısı onyedidir ve dokuzuncu yüzyılda Cabir ibn Hayyan onyediye dayanan oldukça ilginç bir sistem geliştirmiştir.” Türk-Müslüman geleneğinde onyedi sayısı kahramanlar ve savaşlarla bağlantılıdır; fakat zanaatkar loncalarının pirlerinin sayısı da onyedidir. Buna karşın onsekiz, Mevlana’nın Mesnevi’sinin giriş bölümündeki beyitlerin onsekiz tane olmasından dolayı Mevleviler tarafından sevilir. 18.000 alem, hayli erken dönemlerden beri bilinen bir kavramdır.
Ondokuz, vahid, “bir” sözcüğünün sayısal değeridir; bu nedenle de son derece takdir edilir; Bahailerin kutsal sayısıdır. Fakat genel olarak İslamda da önemli bir rol oynar; bu yalnızca Cehennemin ondokuz sadık destekçisi olmasıyla değil, Besmele’de ondokuz harf olmasıyla da ilgilidir (bununla birlikte bazıları Besmele’de yalnızca onsekiz harf olduğunu ileri sürmüşlerdir). Yedi peygambere ve Oniki İmama karşılık gelen yedi gezegen ve oniki burcun toplamı olması nedeniyle ondokuz sayısı Şii düşüncede önemli bir yer tutar. Fakat birkaç yıl önce bir Müslüman, Kuran’ın bütün yapısının ondokuza dayandığını bilgisayar yardımıyla kanıtlamaya giriştiğinde, kitabı büyük bir kuşkuyla, hatta nefretle karşılanmıştır.
Büyük rakamlar arasında Kırk sayısının müstesna bir önemi vardır. M harfinin sayısal değeri kırk değil midir? Bu harf özellikle Muhammed ismiyle, daha dar anlamda ise onun “semavi ismi” Ahmed’le bağlantılıdır: Ahmed ismi Ahad’dan, “Bir” – den yalnızca m harfiyle ayrıldığına göre insanoğlu kırk makam aracılığıyla Tanrı’ya ulaşmak zorundadır.
Kırk sayısının Ortadoğu geleneklerindeki yaygın anlamı hazırlanma ve arınma, yani sülük için genellikle sıkıntılı bir hazırlıktır: İsrailoğullarının çölde dolanıp durdukları kırk yıl, insanoğlunun çekmek zorunda olduğu başka birtakım çileleri simgelemektedir; Musa’nın kırk günlük orucu (A’raf Suresi:142), süfinin kamil maneviyatı elde edebilmek için yerine getirmek zorunda olduğu kırk günlük inzivanın (erbain, çile) örneğini oluşturur.
Günlük hayatta doğum yaptıktan veya ölümden sonra arınma için, kırk gün geçmesi gerekir; çünkü bu durumlarla ilgili tabulardan ancak bu süre içinde kurtulmak mümkündür. Pek çok önemli olay kırkla ölçülmüştür: tufan kırk gün sürmüştür; İdris, Hud ve Salih’e kırk yaşında peygamberlik çağrısı gelmiştir; aynı şey Muhammed için de geçerlidir; çünkü kırk tam olgunluk yaşıdır, bu durum yalnızca efsane ve özdeyişlerle değil, tarihsel olaylarla da doğrulanmıştır. Müslümanların inanışına göre ahir zamanda, kırk halifenin hükümranlığının ardından Mehdi zuhur edecek ve kırk yıl hüküm sürecektir.
Kırk veli -Türk dinsel kültüründe Kırklar- tasavvuf hiyerarşisinde önemli bir gruptur ve ehl-i suffe, yani Peygamber’in Medine’ deki evinin sundurmasında ikamet eden ve sonraki süfilerin ilkörnekleri olan fakir-dindar topluluğunun kırk kişiden oluştuğu iddia edilmiştir; onların anısına Haksari dervişlerin külahlarının etrafındaki bağ, birlikte bükülmüş kırk iplikten oluşur.
Kırk yuvarlak bir rakam olarak da kullanılabilir; Ali Baba’nın kırk haramiyle uğraşmak zorunda kalışının veya sivrisineğin Nemrut’un beynine girip kırk günde ölümüne yol açmasının nedeni budur. Peri masalları kırklarla doludur: bir batında kırk kız doğuran vardır; düğünler daima kırk gün kırk gece sürer; kahraman kırk savaşta muzaffer olur. Yasin Suresini kırk defa okuyan öğrenci sınavında başarılı olabilir. Kırk sayısının İran, Arap ve özellikle de Türk folklor ve edebiyatındaki bu kısmen hoş, kısmen de şaşırtıcı kullanımlarının sonu yoktur. Bütün bunların ötesinde birisiyle bir fincan kahve içmek, Türk töresine göre kırk yıl sürecek bir dostluk başlatır.
Büyük rakamlar arasında yetmişiki ve yetmişüç özellikle anılmaya değer; yetmişiki çeşitlenmiş çokluğun sayısıdır (tıpkı İsa’nın veya Kungfutse’nin [Konfüçyüs] yetmişiki müridi gibi), İslamda ise yetmişiki, yalnızca bir tanesinin kurtuluşa ereceği Müslüman fırkalarının sayısı olarak ortaya çıkar.
Doksandokuz ilahi isim vardır. Bunlara paralel olarak Peygamber için de doksandokuz “esma-yi şerife” belirlenmiştir; otuzüçlük veya doksandokuzluk namaz tespihleri bu İlahi İsimlere işaret eder veya dindar kişiye, tesbihat ve arzuhallerin doksandokuz veya katları kadar tekrarlanması gerektiğini hatırlatır. Ayrıca herkes “1001 Gece” Masallarının “sonsuz” sayısı 1001’in rolünün farkındadır.
Başka kültürlerde de olduğu gibi, Müslüman yazarlar da eserlerini anlamlı bölüm ve mısra sayılarına göre düzenlemekten hoşlanmışlardır: Cennet ya da dünyadaki kopyası bahçeyle ilgili kitapların genellikle sekiz bölüme ayrılması gibi, Gazali’nin İhya-u ulumi’d-din, “Din Bilimlerinin -daha doğrusu Kelamın- Canlandırılması” isimli eseri de dört bölüm ve kırk kısma bölünmüştür. Böylece kitap, okuyucuyu aşama aşama Tanrı’nın rızasına uygun bir yaşam için gerekli olan basit öğretilerden, aşk, şevk ve tevekkül gibi hayatın derin tasavvufi yönlerine taşır. Eserin ana bölümü Muhammed’e ayrılmıştır, son bölüm ise ruhun Tanrı’yla karşılaşacağı ölüme ayrılmıştır. İşte bu, insan ömrü boyunca süren kırk aşamalı yolun nihayetidir.
Ayrıca Attar’ın Musibetname isimli eseri, sonunda nefsin ruh deryasında fani olduğu çile’nin kırk gününü şiirsel olarak tasvir etmektedir. Hintli Müslüman şair Galib (ölüm. 1869), Peygamber için 101 dizelik bir na’t, Peygambere övgü yazdığında, asıl niyetinin 100.000 dize yazmak olduğunu dile getirmiştir: O halde 101, en azından bu amaca giden bir adımdır; çünkü her uyak binlerce kez tekrarlanacaktır. . .
Kaynak: Tanrı’nın Yeryüzündeki İşaretleri – Annemarie Schimmel (S.112-122)
Yazar Hakkında;
İslam tarihi ve kültürüyle henüz onbeş yaşındayken tanışan Annemarie Schimmel (1922 Erfurt-2003 Bonn) 1941 Kasımında ilk doktorasını, 1945’te Memluk tarihi üzerine hazırladığı teziyle ikinci doktorasını aldı. Aynı yıl Marburg Üniversitesi’nde ünlü dinler tarihi profesörü Friedrich Heiler ile çalışmaya başladı. 1954’te Ankara Üniversitesi’nde Türkçe olarak dinler tarihi dersi okuttu. Beş yıl sonra Almanya’ya geri döndü. 1969’dan emekliliğine kadarki yirmibeş yıl boyunca Harvard Üniversitesi’nde Hint Müslüman kültürü konulu dersler verdi. Daha sonra Bonn’a geri döndü ve Almanya’da Sanskritçe alanında ilk kürsünün açıldığı Bonn Üniversitesi’nde kendisine fahri profesör unvanı verildi. 1997’de aynı üniversitede, Hint Müslüman kültürü konusunda Annemarie Schimmel Kürsüsü kuruldu. Schimmel’in asıl uzmanlık alanı İslam edebiyatı ve tasavvuftur. Schimmel’in seksenden fazla kitabı yayımlanmıştır. Deneme ve konferanslarının, bilimsel topluluklara yaptığı başkanlıkların, üniversitelerden aldığı fahri doktorlukların, ödül ve madalyalarının listesini yapmak neredeyse olanaksızdır.

Eski Dünya’nın Efendileri


Eski Dünya’nın Efendileri

resting_giant_by_merl1ncz-d424veo
Devleri Kim Bilmez, kim tanımaz! Kocaman boyları, korkunç güçleri, çoğunlukla kötü huyları, serüvenleriyle dünya mitolojisini, masal dünyasını, eski destanları doldurmuşlardır. Devleri bilmeyen, tanımayan, anlatmayan ırk yoktur denebilir; devlerden yararlanmayan, onları çarpıcı, korkutucu bir unsur olarak kullanmayan masal, efsane, mitos olmadığı gibi.
Acaba devler neden böylesine yaygın bir unsur olup bütün sınırları aşmış, ilkel toplulukları, eski toplumları, büyük uygarlıkları etkilemişlerdir? Acaba çok eski, adeta unutulan çağlarda devler var mıydı? Acaba mitosların arkasında artık insanoğlunun belleğinden silinip yalnız efsanelere, masallara sığınan bir gerçek mi yatıyor? Ya da, Jung’un tanımlamasıyla, devler düşlerimize giren atalardan kalma hatıralar, ilk örnekler, büyük görüntüler midir?

Devlerin varlığını destekleyen görüşlere geçmeden, devlerin izlerinden, fosillerden hatta son yıllarda görülen devlerden söz açmadan, masalları, efsaneleri, mitosları karıştırarak bu yaratıkları tanımaya çalışalım.
Türk mitolojisiyle ilgili bir kitapta şu bilgileri buluyoruz:
”Türk mitolojisinde olduğu gibi, hemen bütün ulusların mitolojilerinde görülen devler, görünüş bakımından çok defa insan uzuvlarından alınarak büyütülmüş, biçimlendirilmiş korkunç yaratıklardır.
Gövdeleri çok büyüktür. Olağanüstü güçlüdürler. Tanrılarla savaşır, kahramanlarla uğraşır, ama sonunda öldürülürler.
Bunlar bir dağı yerinden kaldırıp öbür dağın üstüne koyar, tanrılarla savaşmak üzere göklere doğru tırmanırlar.
Devlerin birden yüze kadar gözleri, ikiden çok elleri, ayakları, başları vardır. Devler en çok doğuda Hint mitolojisinde, Batıda Kuzey Avrupa mitolojisinde görülür. Bunların yanı sıra başka uluslarda, hatta perilerle, aşk hikayeleriyle süslü Yunan mitolojisinde de epeyce yer alırlar. ·

Türklerde dev olaylarının en bilinenlerinden biri Sümer Mitolojisinde görülür:
Sümerler’in Asakhu, Enmeşarru ve Zu adında üç büyük devi vardır. Bunlardan Asakhu hastalıkları verir, karanlıkları temsil eder, bir tanrı ayarındadır. Enmeşarru ise bir dev ve ölüm tanrısıdır. Bu devler ünlü tanrı Enlil’i öldürmüşler ama, sonradan bu tanrı canlanmıştır. “Enuma Eliş” destanında bu üç devin adı vardır.

Kainatın yaratılışı sırasında “Kingo” adında korkunç ve kudretli bir dev türemiştir. Kumarbi efsanesinde geçen “Uuelluri” adındaki dev ise gökle yeri sırtında tutardı. Bu dev, Kumarbi’nin Diyorit taşından yapılmış oğlunu sağ omzu üzerinde büyüttü, az zamanda suların içinde uzanarak boyu göklere kadar ulaştı.
“Alatkak” adındaki dev de Kırgız efsanelerinde yer almaktadır. İran efsanelerinde Hükümdar ve kahramanlarla savaşan korkunç devlerin maceraları, yakındoğu Türkleri arasında da yayılmıştır.

“Div-i Sefit” yani “Ak Dev” ile “Erjenk” bunların ön planda gelenleridir. Ak Dev’in bulunduğu yerde büyü ve sihir yapmakta çok usta devler vardır. Bu dev İran kahramanı Rüstem ile savaşmış sonunda öldürülmüştür. Ak Dev boncuk gözlü, arslan tüylüdür. Eni ve boyu yeryüzünü kaplayacak kadar büyüktür.
Erjenk ise devlerin kumandanıdır. Rüstem bununla da savaşmış sonra öldürülmüştür.

Rustem2
Bir İran minyatüründe Rüstem’in Ak Dev’le mücadelesi
Rustem1
Bir İran minyatüründe Rüstem’in Erjenk’le mücadelesi
Rustem
Diğer bir İran minyatüründe Rüstem Erjenk’i öldürüyor
Halk ağzında bir de “Dev Anası” dolaşır: Bunun iki uzun, büyük memesi vardır. Biri sağ omuzunda, öbürü de sol omuzunun üzerinde asılıdır. Eğer yolda bir kimse rastlarsa da ona iltifat etmez, memelerini emmezse dev anası onu yok eder. iltifat ederse, onu alır, iyi davranır, korur.
Bir korkunç dev daha vardır ki ona da “Rüzgar Devi” denir. Bu dev gözlere pek görünmez, görünse de ona silah işlemez, rüzgardan daha çabuk havalara uçar. Cadılarla Ejderhalar nasıl tılsımları bozulunca ölürlerse, devler de tılsımları bozulursa ölürler. Rüzgar devi denilen bu devi öldürebilmek için, tılsımını bozmak gerekir. Bunun tılsımı da çok uzaklarda bulunan bir adadır. Bu adayı bulmak çok güçtür. Orada bir öküzün yanında içinde üç güvercin bulunan bir kafes vardır. Önce ada, sonra öküz ve kafes bulunur da içindeki üç güvercin öldürülebilirse, tılsım bozulduğu için, Rüzgar Devi de ölür.”
Mitoslarda yücelen, gerçekten olağanüstü bir tanrı ya da yarı-tanrı özellikleri olan, kahramanlarla savaşan, evrenle ilgili işlere karışan devler halk masallarına girince yüceliklerini kaybederler. Masaldaki dev büyücü sınıfına girer, tılsımlara bağlı kalır. Başka bir deyimle masaldaki dev devliğini kaybeder. Dolayısıyla devlerin altın çağını, tanrılarla, insanlarla epik kavgalarını mitoslarda aramak gerekir. Yunan mitolojisinde·tanrılaşmış devleri sonradan masallara karışan devlerden ayırmak biraz güçtür. Buradaki devler, tanrılar arasındaki ilişkilerin ürünüdür; yine de tanrı derecesine pek ulaşamazlar.
Devler sürekli o­larak tanrılara, tanrıların getirmiş olduğu düzene karşı çıkan, ilkel gücü belirleyen yaratıklardır. Toprak Ana Gea’nın oğulları olan, Uranus’un parçalanmış vücudundan doğan devler (Titanlar, Briareus ve kardeşleri, Kikloplar v.b.) Olimpos dağını bile yağma etmeye kalkarlar ve Zeus’un şimşekleriyle bozguna uğratılırlar. Bir ara Zeus Herkül’ü yardıma çağırır, Yalnız başına bu görevi başaramayan Herkül, devlerin dikkatini dağıtmak için, Afrodit’le Hera’nın güzelliklerini kullanmak zorunda kalır.
Aslında Yunan mitolojisinde devler konusunda zıtlıklar vardır. Devler bazen tanrılara karşı çıkar. onları tehdit eder, ölümsüzlüklerinden yararlanmaya kalkarlar. Bazen, Atlas ya da çocuklarını yiyen Satürn gibi tanrılaşırlar.

Odysseus by Jacob Jordaens
Jacob Jordaens’in bu eserinde Odysseus ile dev Polyphemos resmedilmiş
odysseus-polyphemos
Odysseus ile dev Polyphemos
Odysseus blinding sleeping Polyphemus
Louvre Müzesi’nde (Fransa) bulunan bu Antik Yunan vazosunda Odysseus ile dev Polyphemos görülüyor
Nicolas Poussin (1658) blind orion
Güneşi arayan Kör Orion (Nicolas Paussin – 1658)
İskandinav ülkelerinde devler, tanrılarla savaşırlar ama, kimi denizde, kimi dağlarda, kimi rüzgarın içinde yaşarlar. Dünyanın ortasında yükselen Yggdrasil ağacının üç kökünden biri Dondurulmuş Devlerin ülkesinden geçer. Evren’in başlangıç noktası da bir devdir: Ymir. Bu dev ilk erkeği ve kadını yarattığı gibi dondurulmuş devleri de yaratmıştır. Ymir’in yaratıkları olan insanlarla devIerin dünyalarını Midgard duvarı ayırır.
ymir
Ymir’in resmedildiği bir tasvir
İskandinav mitolojisinde de tanrılaşan devler olur. Genel bir kural olsa gerek, çünkü burada da devlerle tanrılar karışır, kaynaşır ve devlerle insanlar düşman olurlar. Cenneti dondurulmuş devlerden koruyan, dokuz bakirenin oğlu Beyaz dev Heimdall ya da dev oğlu kötü Loki bu çeşit tanrılaşmış devlerdir. Bütün bu aile bağlarına rağmen bazen tanrılar devlerle çarpışmak zorunda kalırlar; o zaman Yüce Tanrı Thor bütün ağırlığını ortaya koyarak işe karışır ve devleri bozguna uğratır.
thor and the giants
Thor’un Devlerle savaşı
thor and giants_james taylor gray
James Taylor Gray’in eserinde Thor’un Devlerle savaşı
Eski Yunanlılar, İskandinavlar gibi Mayalar ve İnkalar da devlere, tayfundan önce yaratılan ilk ırkın devler ırkı olduğuna inanırlardı. Meksika Toltekleri’nin kozmogonik inançlarında bir deprem dizisinden sonra yeryüzünden silinen Kinametzin devlerinden söz edilir. İkinci dönemde yer alan bu olaydan sonra insanlar dünyaya egemen olur, kalan devleri yok ederler.Yeni Gine yerlilerinin bir mitosunda iyi kalpli ve Tagaro ile kötü ruhlu dev Suke’nin kavgası anlatılır. Devlerin yaşadığı çağda geçen bu olayda Tagaro, Suke’yi bir uçuruma atıp dünyayı son kötü devden kurtarır.
vatican codex page giant
Vatikan Kodeksi’nde yer alan bu tasvirde Meksika’nın dağlık bölgelerinde bir grup yerlinin bir devi yakalayışı ve öldürüşü resmedilmiş
Hitit mitologyasında Tanrılara yardım etmek için devlerle savaşan ve onları bozguna uğratan bir kahramanın hikayesine rastlanır. Yunan tarihçisi Herodotos’a göre eski Mısırlılar’ın ilk kralı dev Herkül olmuştur. Bu dev Kral Yunanlıların Herkül’ünden ayn bir tanrı sayılır.
26470872tg2
Bu Eski Mısır duvar çiziminde insanlar tarafından ele geçirilen devler tasvir edilmiş
giants2
Bu Eski Mısır duvar çiziminde ise bir firavun dev olarak tasvir edilmiş
geantsumer543px
Sümerler’den kalma bir çizimde resmedilen devler
Devlere geniş yer veren, hatta onlardan gerçek yaratıklar gibi söz eden ilginç bir kaynak Tevrat’tır
”Ve çaşıtlamış oldukları memleket hakkında İsrael oğullarına fena haber getirip dediler: Çaşıtlamak için içinden memleket, ahalisini yiyen bir memlekettir; ve içinde gördüğümüz bütün halk uzun boylu adamlardır. Ve orada Nefilimden (iri adamlar) olan Anak oğullarını, Nefilimi gördük; ve kendi gözümüzde biz çekirgeler gibi idik ve onların gözünde de öyle idik.” (Sayılar, Bap 13, 32-33). “Çünkü Fefalardan artakalan ancak Başan kralı Og vardır; işte onun yatağı demir yataktı; o Ammon oğullarının Rabba şehrinde değil midir? İnsan arşınına göre uzunluğu dokuz arşın ve eni dört arşın idi.” (Tesniye Bap, 3, 1 1).
Dev Golyad’ı öldüren genç Davut’un hikayesi Toltekler’in efsanesine benzer biçimde, insanoğlunun son devi nasıl ortadan kaldırdığını anlatır.
“Ve bundan sonra vaki oldu ki, Gezerde Filistinlilerle cenk çıktı; o zaman Huşalı Dev Sibbekay Rafa oğullarından Sippayı vurdu ve onlar baş eğdiler. Ve yine Filistinlilerle cenk oldu; ve Yairin oğlu Elhanan Gatlı Golyat’ın kardeşi Lahmiyi vurdu, onun mızrağının sapı çulha sapı gibi idi.” (1. Tarihler, Bap 20, 4-5).

David hoists the severed head of Goliath as illustrated by Gustave Doré (1866).
Bir Gustave Dore eserinde (1866) Davud’un Golyat’ı öldürüşü
Koca yataklarda yatan, insanlar tarafından savaşlarda yokedilen bu yamyam devlerin kimin tarafından yaratıldığını Tevrat şöyle açıklar:
Tanrı oğulları insan kızlarına vardıkları ve bu kızlar onlara çocuk doğurdukları zaman, o günlerde, hem de ondan sonra, yeryüzünde Nefilim vardı; bunlar eski zamanda zorbalar, şöhretli adamlardı.” (Tekvin, Bap 6,4).
Başka bir deyişle, devler, Tanrıların ve insan kızlarının oğulları, eski, unutulan çağların dehşet saçan kahramanlarıdır.
Bütün bu mitoslar, efsaneler, dini inançlar sınır tanımayan bir zamanı canlandırıyor. Çok eski çağlarda tanrısal bir ırktan kalma (Tevrat’taki “Tanrının oğullan”) ya da tanrısal ırkla insan oğullarının karışımından doğan devler yeryüzünde yaşıyordu. Bir süre sonra Kral ve Tanrı durumuna gelen bu devler ilkin Tanrılarla mücadele ettiler, sonra birbirlerine saldırdılar, sonunda insanların başına bela kesildiler. insanlarla devlerin karşı karşıya gelmesi devlerin son çağına rastlar. Devler artık, belki Tanrılar tarafından red edildikleri için, ünlerini kaybetmişlerdir ve insanoğlu bu son perişan devlerin hakkından gelir.
Devlerin düşüşü mitoslardan, efsanelerden çok daha açık bir şekilde masallarda anlatılıyor. Bir derginin özel sayısında şöyle yazar:
“Dev, Türk masallarının önemli kahramanlarından biridir. Bazı yerde hem biçim, hem ruh yapısıyle insana benzer, Çokluk çok büyük gövdelidir. Tozu dumana katarak yıldırım hızıyla gider. Bir aylık yolu bir saniyede aşmak onun için işten bile değildir. İnsan eti yemesini sevdiği için, bir yerde insan bulunup bulunmadığını kokusundan anlar. Çoğu zaman, çevresi yüksek ve kalın duvarlarla, dikenli bahçelerle çevrili büyük köşklerde, kendine özgü saraylarda yaşar. En değerli eşyalar,
hiç kimsenin. ele geçiremeyeceği, ama herkesin, hatta padişahların bile özledikleri dünya güzelleri, hiçbir yerde bulunmayan meyve bahçeleri, sihirli güvencinler, her telinden binbir ses çıkan çalgılar, sihirli kılıçlar, başınıza geçirdiğiniz zaman sizi hiç kimseye göstermeyen külahlar, sihirli sarayların kapılarını açan anahtarlar bu devlerin buyruğu altında, onların köşklerinde, saraylarındadır.

Bunların bir memeleri arkalarında, öteki memeleri önlerindedir. Yanlarında size bir dervişin öğrettiği usulle ve iyi sözlerle yaklaşır, arkalarındaki memelerini (anacığım) diyerek emerseniz size bir evlat gibi davranırlar, bir yerinize dokunmazlar. İstediğiniz şeyi verirler. Ne güçlüğünüz varsa giderirler. Devler kendilerine kötülük yapmak isteyenleri ele geçirirlerse, kızartarak yerler. Fakat en sonunda, her zaman, insanoğlu tarafından, bazen de bir rastlantıyla çeşitli yollar ve kurnazlıklarla canları cehenneme gönderilir. DevIerin her zaman yardımcıları vardır. Arap Bacılar, çokluk insan ruhunda ve karakterinde görünen dev oğlanlar ya da kızlar, bu yardımcıların arasındadır.”
Türk masallarında olsun batı ya da doğu masallarında olsun, dev eski kişiliğinden, yüceliğinden çok şeyler kaybetmiştir. Korkunç olmasına korkunçtur, olağanüstü bir yaratıktır ama çokluk gülünçtür. Eski mitoslara renk katan devlerin bir çeşit karikatürüdür. Hem insanlardan ayn yaşar, onlara düşman olur, hem de onlara özenir. İnsanın güçlükle erişebileceği yerlerde oturur ya da gizlenir; yardımcılar kullanır, büyü ile uğraşır; artık gücüne güvenmediği için lüks içinde boğulur. Masallar daha önce çizdiğimiz zamanın son dönemini anlatıyor. Devler çöküyor ve sonunda insan tarafından öldürülüyor. Masallardaki devler artık yalnız çocukları korkutabilir ve birçok masallarda, çocuk hikayelerinde çoklukla küçük çocuklarla uğraşırlar.
Kutsal kitaplardaki devler; çeşitli mitoslarda yer alan devler; Homeros’un tek gözlü Kiklopları; gemici Sinbad’ın arkadaşlarını çiğ çiğ yiyen dev ve bunlara benzer yüzlerce örnek nereye varır, bütün bunların çıkış noktası nedir? Yoksa bütün bunlar, sürekli olarak öne sürülen çok eski zamanlarda dev bir ırkın, garip bir değişiminin varlığını mı açıklıyor?
Devlerin varlığını destekleyen, klasik bilimin kabul etmediği, Nazilerin çok tuttuğu bir kuram vardır: Hanns Horbiger’in Welteilehre’si (Ebedi Buz Doktrini). Kopernik’e meydan okurcasına bütün bilimsel kurallara karşı çıkıp yeni devrimci bir kavramı öne süren Horbiger’in adı, 1925’te yaptığı açıklamayla, dünyanın, ö­zellikle Almanya ve Avusturya’nın dikkatini çekti. Yeni bir siyaset anlayışı kurmakta olan Hitler gibi Horbiger de, altmışbeş yaşına bastıktan sonra, Alman halkını kurtaracak, yükseltecek yeni bir bilimsel anlayışı savunuyordu. Bu savunma ilk başta Nazilerin yöntemlerine uygun biçimde geniş bir örgütle, büyük imkanlarla, binlerce taraftar ve özellikle genç Naziler arasından seçilmiş zorbalarla yapılıyordu. Doktrini açıklayan kitaplar, dergiler, broşürler yayınlamaktan başka Horbiger, halkı galeyana getirebilecek, ulusal ve ırki coşkulan kamçılayabilecek sloganlar da yaratıyordu:
“Kuzeyli atalarımız karların ve buzların arasında yaşadıkları için güçlüdürler… Ebedi Buz Doktrini Yahudi politikacıları kovdu; İkinci bir Avusturyalı, Horbiger, Yahudi bilim adamllarını kovacaktır.”
Hanns_Hörbiger
Horbiger
Horbiger’e başından beri inanan, destekleyen Hitler, yepyeni bilimsel doktrinin havasına kapılarak buna benzer konuşmalar yapıyordu: ”Yahudi ve liberal bilime karşı çıkan kuzeyli ve ulusal-sosyalist bir bilim var!” Aslında Horbiger, Hitler’in klasik anlamda bir politikacı olmadığı gibi klasik anlamda bir bilim adamı da değildi. Viyana Teknoloji Okulunda öğrenimini tamamlamış sonradan kompresör uzmanlığı yapmış ve 1894’te icat ettiği yeni bir musluk sistemiyle servete kavuşmuş amatör bir astronom ve astrofizikçiydi. Tanrı tarafından kutsanan deha mucit Horbiger’in başlıca tutkusu suyun çeşitli durumlarıydı; doktrinini de buz konusunda çalışmalarını yürütürken kurmuştu.
Horbiger’in Ebedi Buz Doktrini, tarihten antropolojiye, astronomiden jeolojiye kadar bütün bilim kavramlarını yok edip, yeni, orijinal, çarpıcı bir görüş getirmek amacındaydı. Bu görüş şöyle özetlenebilir: Horbiger’in kozmogoni kuramına göre Ay dünyamızın ilk uydusu değildir; birçok Ay’lar olmuştur ve her jeolojik çağda değişik bir uydu dünyamızın çevresinde dönmüş, her çağ bu Ay’ın dünyaya düşmesiyle kapanmıştır. Ay dünyamızın çevresinde kapalı bir elips çizerek dönmüyor, tersine dünyaya yaklaşan bir spiral yaratıyor ve bu spiral daralınca Ay dünyanın üzerine düşüyor.
sglacialbild62
Her çağda, yüzbinlerce yıl boyunca, Ay dünyanın çevresinde dönmüş, yaklaşmış yaklaşmasıyla yerçekimi kurallarını bozup ayçekimi olayına neden olmuştur. Bu dönemlerde, organizmalar olağanüstü büyümüştür. Birinci Zamanın sonundaki dev bitkileri, İkinci Zamanın so­ nundaki dev yaratıkları bu irileşmeye örnek verebiliriz. Üçüncü Zamanda, Ay’ın uzaklarda olduğu bir dönemde, insanlar türüyor ve bu ilk insanlar, İkinci Zamandan kalma devlerin yönetimi altında, uygarlıklar kuruyor. Üçüncü Zamanın sonunda Ay düşünce devlerin çağı da sona e­riyor, arta kalan, bozulan, yamyamlaşan devler insanlar tarafından öldürülüyor. Horbiger’in Efsanevi Tarihi ırkçı kuramdan başka bir şey değilse de dünya mitologyasına bütünüyle bağlı bir sisteme dayanıyor. Horbiger’in doktrini, bunu hala sürdürenler karanlık kalmış birçok tarihi esrarları bu kuramlara dayanarak açıklıyorlar.
Bizim amacımız Horbiger’in görüşünü savunmak değil, oldukça karmaşık bir şekilde ortaya attığı kuramla eski mitos, gelenek ve inançlar arasında görülen bağlantıyı belirtmektir. Daha önce de sözünü ettiğimiz Toltek kozmogonisi dünya tarihini dört ayrı çağa ayırıyor:

– Birinci çağ ve dünyanın yaradılışı. Bu çağ büyük bir tayfunla sona eriyor;
– İkinci çağ ve devler. bu çağ düyayı kasıp kavuran yer sarsıntılarıyla bitiyor;
– Üçüncü çağ ve devleri öldüren insanlar.
– Çağımız olan ve genel bir patlama ile bitecek olan Dördüncü çağ.

Yeni Gine yerlilerinde de benzer motiflere rastlanılmaktadır:
Çok eski zamanlarda insanlara yardım eden devler vardı. Sonradan bu devlerin huyu değişti; insanlar kötüleşen bu devlere kurban kesmek zorunda kaldılar.  Ardından da bu baskıya dayanamayarak isyan edip devleri öldürdüler.
Bu örneği daha önce sıralamış olduğumuz çeşitli mitolojik olaylara ve inançlara eklersek Horbiger doktrininin genel bir çizgiden yararlanmış olduğunu görürüz. Şu var ki Horbiger’in kuramı bilimle sürekli çatışmaktadır;
Alman kompresör uzmanına göre çok eskiden uzayda, güneşten milyonlarca defa büyük bir nes­ne vardı. Bu nesne, kozmik buzlardan bileşik dev bir gezegenle çarpıştı, dev gezegen olağanüstü büyüklükteki güneşin içine saplandı. Aradan yüzbinlerce yıl geçti, dev güneş içinde meydana gelen buharın baskısı altında patladı ve uzayı dolduran yıldızları, gezegenleri yarattı.
Çağdaş bilim evrenin bir patlamanın sonucunda yaratıldığını kabul eder.Bir yoruma göre evrenin bütünü patlayan bir atomun içindeydi, gezegenler ise güneşin kısmi bir patlamasından ortaya çıkmışlardır.
Horbiger 1930’larda öldü, ama yakl􀂀aşık olarak bir milyon kişi hala doktrini izlemekte. Kimi, İngiliz Beliamy gibi, yeni bir antropoloji kurmaya çalışıyor, kimi, Fransız Denis Seurat gibi, devlerin uygarlığını araştırıyor, kimi de, Alman yazarı Elmar Brugg gibi, Horbiger’i kabul etmeyen geleneksel bilime karşı savaşını sürdürüyor.

Ebedi buz Doktrininin yaratacısını bir bilim adamı kabul etmek imkansızdır; Hitler’in ulusal-sosyalizmini ve Nazi örgütünü besleyen kuruluşları etkileyen Horbiger’in kuramı bir çeşit gizemciliği aşamamıştır. Ancak çok sonradan Horbiger’in doktrini gereğiyle araştırıldı, derinleştirildi; devlerin, kayıp ülkelerin esrarengiz uygarlıkların sırrını açıklayabilecek nitelikte bir anahtar olarak kullanıldı.
Devlerden söz eden mitoslardan, efsanelerden, masallardan birkaç örnek verdik, devlerin varlığını bilimsel biçimde açıklamaya yeltenen bir kuramın başlıca noktalarını özetledik; yine de sorun bir açıklığa kavuşamamıştır. Ayrıca da çok önemli bir soru ortaya çıkar: Devlerin gerçek izleri bulunmuş mudur, dünyanın herhangi bir yerinde dev bir insan ırkına rastlanılmış mıdır?

Gustave Dore Titans
Gustave Dore’un bu eserinde Titanlar resmedilmiş
Dev bir yaratıkla ilgil ilk keşiflerinden biri, 14. yüzyılın ortalarında Dekameron’un ünlü yazarı Boccacio tarafından açıklanıyor. Boccacio, “Geneologia Deorum” (Tanrıların Şeceresi) adlı eserinde, Sicilyada Trapani şehrinin dolaylarındaki bir mağarada keşfolunan tek gözlü dev Polifemo’nun iskeletinden söz ediyor. Kemiklerin, en azından 9-10 metre boyundaki bir dev’e ait olduğunu belirten Boccacio, böylece Agrirento’lu Empedokles’in savını destekliyordu. Agrirenyto’lu Empedokles, M.Ö. 440 yılında, Homeros’a dayanarak çok eski zamanlarda Sicilya’da devlerin yaşadığını öne sürmüştü. Boccacio’dan üçyüz yıl sonra Cizvit bilim adamı Athanasius Kircher de bu kemiklere değiniyor. Aradan yıllar geçince, ünlü kemikler kayboluyor, çağdaş bilim bunlara fil kemikleri etiketini koyup olayı kapatıyor.
Benzer bir olay 1577’de İsviçre’de Willisau’da görülüyor: Bir kazı sırasında kocaman bir iskelet bulunuyor. Zamanın ünlü anatomi uzmanı Doktor Felix Platter uzun incelemelerden sonra kemiklerin 5.80 m boyunda tarihöncesi bir􀀙 adama ait olduklarını açıklıyor. Olayı duyan Göttngen Üniversitesi anatomi profesörü J.F Blumenbach, kemikleri inceledikten sonra bunların aslında tarihöncesi bir file ait olduğunu kesinlikle açıklıyor.
Aynı dönemde benzer iskeletler, kemikler İngiltere’de Gloucester’de ve özellikle Güney Amerika’da keşfediliyor. Güney ve Orta Amerika’da meydana gelen olaylar oldukça ilginçtir; Guatemala’da yaşayan Kişe yerlilerinin kutsal kitabı sayılan Popol Vuh’un aktardığı olayların yanı sıra Meksika fatihi (1519-1522) İspanyol Hernan Cortes’e yerliler tarafından gösterilen, bazıları Cortes tarafından İspanya Kralına gönderilen dev insan kemikleri bu örneklerdendir.
Yazar Bernal Diaz del Castillo’ya göre:
“Eskiden bu topraklarda gayet uzun boylu erkekler ve kadınlar yaşardı; kötü ruhlu olduklarından büyük çoğunluğu yerliler tarafından öldürüldü.”
Amerika devleriyle karşılaşanlardan biri de ünlü Portekiz gemicisi Macellan’dır. Macellan’ı izleyen Antonia Pigafetta’nın yazdıklarına göre 1520 yılının Haziran ayında San Julian’da gemiciler bir devle karşı karşıya gelmişlerdi:
“Öylesine uzun boyluydu ki başımız beline kadar varamıyordu; sesi de bir boğanınkine benziyordu.”
Macellan bu dev yaratıkların ikisini ele geçirip gemisine aldı; Avrupa’ya götürecekti. Ancak gemi Ekvator’a varmadan ikisi de öldüler.

Devlerle karşılaşan yalnız Macellan değildir. Sir Francis Drake, 1578’de San Julian’da ikibuçuk metre boyunda yerliler gördüğünü hatıralarında belirtmişti. Drake’ten sonra Pedro Sarmiento, Tome Hernandez, Anthony Knyvet ve Sebald de Weer gibi gemiciler Büyük Okyanus kıyılarında kimi 3 kimi 3,60 boyunda yaratıklarla karşı karşıya gelmişlerdi. Bu arada özellikle Patagonya’da sık sık devierin izlerine rastlanılıyor. 1712’de Şili’de Valdivia bölgesini yöneten İspanyol hükümeti Patagonya’nın içlerinde üç metre boyunda bir yerli kabilesinin yaşamakta olduğunu resmen açıklamıştı. 1764 yılında Cabo Virgines’ın yakınlarında bu dev yerlilerle karşılaşan, ünlü İngiliz ozanı Byron’un dedesi Commore Byron izlenimlerini şöyle anlatıyordu:
“Biri bana doğru geldi. Kocaman bir şeydi; masallarda sözü geçen insan yüzlü canavarlara tıpatıp uyuyordu. Ölçüsünü alma imkanını bulamadım. Ama en azından 2.10 metre boyundaydı … ” ·
patagonian_giants
Patagonya Devleri
Java Adası’nda, Güney Çin’de, Transvaal’da ve Doğu Cezayir’de ele geçen dev taş baltalar, kesinlikle saptanamayan tarihöncesi bir çağda, yaklaşık olarak 4 metre boyunda yaratıkların yaşadığını açıklamışlardır. Filipinler’de, Gargayan’da, dişleri 7,5 cm. uzunluğunda ve 5 cm. genişliğinde olan 5,18 m. boyunda bir dev yaratığın iskeleti bulundu; Çin’deki kazılarda elde edilen ve 3 m. boyundaki ilkel insanlara ait olduğu sanılan kemiklerin yaşını, dünyaca tanınmış antropoloji uzmanı . Doktor Pei Wen Chung 300.000 yıl olarak hesapladı; Agadir’de keşfedilen ve en azından 3000 yıl öncesine ait olduğu hesaplanan taş baltaların ağırlığı 8 kiloyu aşıyordu.
Near Gargayan giant
Gargayan’da (Filipinler) bulunan iskelete ait bir kemik
1800’ler de ABD’nin Ohio eyaletinde bulunmuş bir iskelet
Yukarıda sözü geçen baltalara benzer aletler, çeşitli tarihlerde, İskoçya’da, ABD’de (Ohio ve Wisconsin) ele geçirildi; kimi 50-70 cm. boyunda, kimi de 30-40 cm. genişliğindeydi. Yine ABD.’de Nevada’da 50-60 cm. boyunda ayak izleri, Tunus’ta, Cheninin’in güneyinde, altı metrelik mezar ortaya çıkarıldı. 1833’te Kaliforniya’da bir dehliz açan bazı askerler 3,65 boyunda bir iskeletle karşılaştılar. 1887 yılında Nevada’da 99 cm lik bir bacak iskeleti, 1891 yılında Arizona’da 3 m. boyunda bir insan mezarı bulundu.
trace-des-geants-ainDara-Syrie-543po
Bu taşlaşmış dev ayak izleri Suriye’de bulundu
empreinte-geant-inde-688po
Bu taşlaşmış dev ayak izi de Hindistan’da
Şimdi yaşayan ve hareket eden dev yaratıklarla ilgili örnekler görelim:
23 Temmuz 1963 günü Oregon’da Satus Phass ile Toppenish arasındaki ana yolda arabayla giden üç kişi 4 metre boyunda bir yaratığın ilerki yoldan geçtiğini gördüler. Yine Oregon’da Lewis nehrinde balık avlayan iki kişi kocaman bir devle karşılaştılar. Aynı yıl, “Oregon Jo­urnal” gazetesi için röportaj yapan bir gazeteci 40 cm. uzunluğundaki ve 15 cm. genişliğindeki ayak izlerinin resmini çekip yayınladı.
Mitoslardaki, efsanelerdeki, masallardaki devlere karşılık Horbiger’in varsayımı ve Meksika, Patagonya, Amerika devleri ve bütün bunlara ek olarak dünyamızın çeşitli köşelerinde rastlanılan dev izler, devlere uygun aletler ele geçmiştir.

dr robert schoch south africa
Dr. Robert Schoch Güney Afrika’da keşfettiği dev ayak iziyle görülüyor
Devler gerçekten yaşadı mı? Yoksa yeryüzünün bazı uzak bölgelerindeki çok eski çağların bir kalıntısı olan ayrı bir ırk, bir çeşit değişime uğrayarak hala yaşıyor mu? Yirmi yıl önce Beyrut Müzesi Dergisi’nde yayınladığı bir araştırma yazısında, Doktor Louis Burkhalter şu sonuca varıyordu.
“350.000 yıl önce dev bir insan ırkının yaşadığını ve bunun şimdiden bilimsel açıdan ispat edildiğini kesinlikle göstereceğiz.”

Mu dininin dört temel kavramı vardır:


Mu dininin dört temel kavramı vardır:
 
1-Tanrı tektir. Herşey ondan varolmuştur ve ona dönecektir.
 2-Ruh ile beden birbirinden ayrıdır. Beden ölür ve ayrışırken ruh ölmez.
 3- Ruh, mükemmeliğe ulaşmak için değişik bedenlerde yeniden doğar.
 4- Mükemmeliğe ulaşan ruh Tanrıya döner ve onunla birleşir.
 
Naacal öğretisine göre, Tanrı, sevginin ta kendisidir ve tüm evreni de sevgi üzerine kurrrıuştur. Ancak bu evrensel sevgiyi kavrayabilecek vasıfta olan ruhlar ona geri dönebilecek yeterliliktedir. Bu vasıflara sahip bir insan olabilmek ancak Naacal kardeşi olmakla ve kardeşlerin de öğretiyi derece derece sindirmeleri ile mümkündür. Naacaller, yalnızca üstad rahiplerin bu aţamaya ulaţabileceklerini kabul ederler.
 
Naacal öğretisinin bir diğer temel dayanağı, Tanrısal Nurdan çıkmış olan dört temel gücün kainatı kaosdan düzene geçirmiş oldukları teorisidir. Tanrının kendi asli nitelikleri olarak kabul edilen bu dört temel güç, "dört büyük inşaatçı", "dört büyük mimar", "dört büyük geometri üstadı" olarak adlandırılır. 
Bu dört temel eleman, ateş, yel, su ve toprak-dır .
 
Semavi dinlerin doğuşu ile bu dört temel eleman, "dört baş melek" olarak adlandırılmışlardır. Naacaller bu dört temel gücü gamalı haç ile sembolize etmişlerdir. Jeolog Niven-in bulduğu tabletler üzerinde rastlanan bu haçlardan, kollanının dördü de aynı uzunlukta olanının dört gücün eşitliğini, uçları kıvrık gamalı haçlardan ağızlarr sola dönük olanların iyiliği, sağa dönüklerin ise kötülüğü simbelediklerini görüyoruz. Bu konular üzerinde derin araştırmalar yapmış olan Hitler-in, imparatorluğuna sembol olarak ucu sağa dönük gamalı haçı seçmiş olması bir tesadüf değildir. İsa-nın da öğretisinde kullandığı haç sembolü aynı kaynaktan, Mu-dan gelmektedir. 

Atlantis, Mu ve Maya . kaybetti medeniyetlere Mesoamerican medeniyet atfederek Erken teorileri kültürel mirası bugün Yerli Amerikalılar mahrum etmeye devam Jason Colavito tarafından > benim ÜCRETSİZ Devamını oku genişletilmiş kitap BURAYA Antik Amerika Gizemler Mesoamerican çalışmaların erken tarihi Mesoamerican uygarlığın kökeni üzerinde bir mezar anlaşmazlık ile karakterizedir.Birçok yönden, bu anlaşmazlık iki kayıp kıtalar, Atlantis ve Mu üzerinde bir argümandır ve onların hayatta kalan yerlerde yerleşmiş olabilir. Atlantis hipotezini savunanlar Mu takipçileri kaybetti Pasifik kıtadan mülteciler Çin'e cesaret olduğunu iddia ederken bu kurtulanlar, 
Mısır ve Maya (2001 Orser) gibi gelişmiş uygarlıklar sebebiyet veren, Afrika'ya ve Orta Amerika kıta yayılmasını kaybetti savundu ve Orta Amerika, gelişmiş uygarlıklardan (1976 Tompkins) sebebiyet veren. Mesoamerican medeniyet düşünülen asla yerinde başladı. Kendi teorilerinin önde gelen iki savunucuları Ignatius Donnelly ve Albay James 

Churchward idi. Prof. Charles Orser (2001) Donnelly, eski başkan yardımcısı adayı göre, Atlantis efsanesinin üzerine inşa Platon tarafından ortaya konan ve kitabında, Atlantis sonra bir yüzyıl boyunca sürecek ada kıtanın bir vizyon yarattı: antediluvian Dünya hatırlanacak olmaktan: "Bu, oldukça basit, en önemli sözde arkeoloji kitabı şimdiye kadar yazılmış olup, bunun [2001 Orser] sonra geldi sözde arkeoloji sel için bir yol haritası sağladı." On yelpazenin diğer ucunda, Albay Churchward'ın olan kalır inandığı hala Polinezya adaları, Paskalya Adası en önemlisi heykellerin kiklopik kalıntıları görülebilir Pasifik Okyanusu'nda yer alan bir ada medeniyet, inanıyordu. 

Alternatif tarihçi Peter Tompkins (1976: 364) Churchward'ın en Mu ile medeniyet kökeni olduğunu söylüyor "Mu Orta Amerika, Atlantis oradan koştu [] kolonizasyon bir dalı." Bu şemada, medeniyet, bir Pasifik yoldan eski Mesoamerica geldi ve Atlantis büyük Mu. Bir koloniye döndürüldüğünü olduğu için, çok Mesoamerican medeniyet için dış kökenli iddia diffusionists nesiller yol açacak bu modern öncesi yayılmacı teorileri arasında çatışma yerli kültürlerin soygun durdurmaya çalıştı arkeologların dehşet. (Haslip-Viera ve ark., 1997)

 ATLANTIC GEÇİŞİ HİPOTEZİ Donnelly onun soyundan cahil kültürünü getiren Atlantik jant doldurmak Atlantik Okyanusu Atlantis yerleştirilir ve vardı Büyük adanın yıkılmasından sonra yerlileri. Anlatıyor, "Meksika ve Mısır piramitleri, hiyeroglif ve takvimler arasındaki benzerlik bir müdahale kıtanın Atlantik varlığının çok güçlü bir göstergesidir oldu: Tompkins (36 1976) olarak, çünkü bu teori hevesle on dokuzuncu yüzyılın diffusionists arasında kabul edildi ya da adalar grubu, hangi Atlantis Platon'un hesap tasarıyı uygun. " Tabii ki, Avrupalıların bu ile eşit yerli halkların kültürünü inkar yan etkiye sahip. Difüzyonizm yayılmasını geciktirmek için hiçbir şey yapmadı Atlantis hipotezinin yirminci yüzyıl reddi sonra spekülasyon okyanus ötesi temas Atlantis hipotezini dönüştürdü. 

Ancak, bu bile senaryo altında, bağlantı en iyi belirsizdir. Mısır ve Mesoamerican piramitleri form veya fonksiyon ya birbirlerine hiçbir ilişkisi ayı. Haslip-Viera, Montellano ve Barbour (1997: 427) olarak işaret, Meksika piramitleri geniş, erişilebilir merdiven adım piramitleri vardı Mısırlı hiçbir erişim veya tapınak-üst düzenli piramitler iken tapınaklar ile tepesinde. Mısırlılar Yeni Dünya geldin Ayrıca, eğer, neden 1500 Olmec M.Ö. kendilerinin yıllar önce yüzlerce kullanarak durmuştu piramit yapı teknikleri öğretmiş olmalıydı? Tompkins Meksika piramit soruşturma yaptığı alternatif tarih yazdı Aynı yıl başka bir araştırmacı eski Meksika uygarlığın kökeni farklı bir görünüm formüle eski ondokuzuncu yüzyıl teorileri kullanılarak oldu. 

Gabriel Haslip-Viera, Bernard Ortiz de Montellano ve Warren Barbour (1997) görüşmek üzere, Ivan van Sertima eski Mesoamerica Afrikalılar tarafından transatlantik sefer onun medeniyetini türetilmiş önerdi. Van Sertima Afrocentric hareketin ön planda olduğu ve sıkıca Afrika (siyah) insanlar yeryüzünün antik uygarlıkların hepsi sorumlu olduğuna inanıyordu: "Amerika söz konusu olduğunda, daha karmaşık bir senaryo için gelişmiş gerekiyordu Atlantik ve Pasifik tarafından yöneltilen bu kıtada ve coğrafi engellerin göreli izolasyonu için hesap [Haslip-Viera ve ark 1997:. 420]. " Van Sertima kanıt iki temel parçaları güvenerek transatlantik sefer karmaşık bir senaryo ortaya koydu: Yeni Dünya Afrika bitkiler ve antik Olmec taş oyma Afrika yüzler. Botanik kanıtlar birkaç cümle ile bertaraf edilebilir, ancak taş kafaları anlamak için daha uzun, daha dolambaçlı bir yol alacaktır. 

Okyanusötesi temas için botanik kanıt temelde Afrika şişe kabak, aşağı kaynar, hangi Michael Coe (2001b: 34) işaret, 6500 M.Ö. ekili Mesoamerican halkların ilk evcilleştirmek oldu. Van Sertima Afrika yolcuların Yeni Dünya'ya bitki getirdiği öne sürmüştü, sadece 3000 M.Ö. Eski Dünya tarihi ekili en eski Afrika şişe su kabakları: "Böylece bitkiler ilk çok daha önce Mısır [Haslip-Viera daha Yeni Dünya ekilmiştir ve diğerleri, 1997. 429]. " Kabak ekimi bilgisi Meksika Afrika'dan seyahat için Afrikalılar Meksikalılar önce kabak büyüyen olduğu için, onlar sözde verdi kime, gerekli olacaktır. 

Kabak sağ salim okyanus ötesindeki katedebilirler olduğundan Dahası, Haslip-Viera, Montellano ve Barbour (1997: 429) tanıttı başka hiçbir kanıt yoktur, çünkü "Yeni Dünya insan taşıma varsaymak için gerek yoktur" iddia . Afrikalı türler Kolomb öncesi . Öte yandan, eski Meksika taş ölümsüzleştirdi Afrikalılar için kanıt daha derin ve daha karmaşık tedavi gerektiren Olmek kültürü ilk keşfi ile 1862 yılında tanındı bildiriyor: Jacques Soustelle (10, 14 1985) ilk devasa taş kafa, ancak kültür 1926 Böylece kadar Maya dışında bir şey olarak tanımlanan değildi, bir Olmek başının ilk rapor gününde ırksal tutumları ile değil, aynı zamanda arkeolojik anlayış tam bir boşluk ile sadece tinged oldu bölgenin. on dokuzuncu yüzyıl gezgin José María Melgar y Serrano yemyeşil ormanları arasında gizli devasa taş heykel söylentileri araştırmak için Meksikalı ormanın derinliklerine cesaret edildiğinde, o daha bir yüzyıldan daha yola olacağını bilmenin hiçbir yolu yoktu Mesoamerican medeniyet kıtalararası kökeni spekülasyon. 

Melgar için y Serrano Amerika, Olmek en eski yüksek medeniyet ilk belirtileri bulduklarını ve o Afrikalı halklar esrarengiz bir benzerlik ona gibiydi onların devasa taş kafaları biri tarafından şok oldu: "eseri gibi sanat, bu abartı, muhteşem bir heykel olmadan ... ama ne en beni temsil ettiği tipi Etiyopya olmasıydı hayret. Bu bölgede şüphesiz olmuştur siyahlar var olduğu sonucuna vardı ve dünyanın oluşumunun çok erken evrelerinde [dan Soustelle 1985:. 9] " bir sonraki yüz kırk yıl boyunca, yazarların puanları Olmek Afrika görünüşü hakkında yazmak istiyorum ve Afrika'dan yolcuların Olmec bir nimet vermişti kanıtı olarak bu devasa taş kafaları kadar tutun medeniyet. 1995 yılında, alternatif tarihçi Graham Hancock o Olmek kökeni eski yayılmacı teorileri genişletilmiş olan onun büyük tome, Tanrıların parmak izleri, yayınladı. , 

Olmec kafalar Afrika kökenli olduğu (1995: 131) Hancock iddia ederken Muhtemelen imkansız olurdu "savundu otantik bir ırk türü farklı kombine özelliklerini icat bir heykeltıraş için otantik bir kombinasyonu canlandırdığı.... ırksal özellikler dolayısıyla insan modeli kullanılmış olduğunu kuvvetle ima etti. " Anılan bu özellikleri görünüşte geniş burun ve van Sertima, Hancock ve diğerleri Afrikalılar için bağlantı Olmec başkanları, kalın dudakları vardı. Ancak, herhangi bir biyolojik antropolog göstermek olabilir gibi, fenotipleri ırk ile ilgisi hemen hemen hiçbir şey yok. Jurmain, Nelson, Kilgore ve Trevathan (1998: 108) olarak not, ırk biyolojik bir kavram değildir: "genetik varyasyonun miktarı grupları arasındaki farklılıklar oluşturuyor ölçüde gruplar içinde var varyasyonu ile aşıldı." Sonuç olarak, "ırk anlamsız bir kavramdır [Jurmain ve ark 1998:. 108]." Yani böylece kafaları sözde modelleri ile aynı özellikleri paylaşan olmadığı gösterilmesi gerekmektedir sonraki Olmec başlarına tasvir edilecek hiçbir ırklar, olmadığını kurulmuş olan. 

Haslip-Viera, Montellano ve Barbour (1997: 423) bir harcama Meksika tropikal iklime uyarlamalar gibi düz burunları ve geniş dudakların evrimsel tarihini tartışırken alan önemli miktarda. "Nubians ve Mısırlılar uzun, ince burun bir çölde yaşamış çünkü (Haslip-Viera ve ark 1997.: 423)." Çünkü Mısırlılar Olmek medeniyet verdi eski argümanı bu başkanlarının savunulamaz Kafaları Batı Afrika olduğunu (basmakalıp siyah) kökeni de Olmec kafaları belirgin olmadığı halde Batı Afrikalılar, (çeneli çıkık) İskeletsel sınıf III maloklüzyona olduğunu belirterek çürütülmüştür. Afrikalı popülasyonlar yok ederken, aynı zamanda, Olmec başkanları, Asyalılar gibi epicanthic göz kıvrımlar vardır. Diğer bir deyişle, Olmec başları Meksika insanlara göstermek: "Onlar hala [ark 1997 Haslip-Viera.: 423] Meksika'nın tropik ovalarda yaşayan insanların benziyordu." Afro-kökeni hipotezi hyperdiffusionist iyi uyum başlangıçta gibiydi On dokuzuncu yüzyılın sonlarına hareketi. 

Bu medeniyet Amerika halkları nedeniyle biyolojik aşağılık (Haslip-Viera ve ark dışındaki kaynaklardan kendi medeniyet almış olduğu Mısır'da başlayan ve dünyanın her köşesine oradan yayılmış ve farz daha sonra 1997.: 420). olan medeniyet tüm öncülü olan Mısırlılar, Kafkas insanlar için o inanılan beri Tabii ki, on dokuzuncu yüzyılın düşünürleri, Olmec heykeller görünüşte Afrika özellikleriyle tarafından rahatsız. Sözde zenci tip biyolojik aşağı, hem de düşünüldü. Van Sertima en hipotezin dahi o Afrikalı fenotip biyolojik üstün bir yapılan ve bu nedenle eski görünümleri ancak yanlış renk, doğru olduğunu "kurulmuş" oldu: "Bu hipotezi 20. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı ki meraklı . biyolojik üstün insanlar artık siyahların [. Haslip-Viera ve ark 1997: 420] olarak tanımlanmasına ile revize şeklinde " Afrika kökenli hipotez tamamen bilimsel gerekçelerle başarıyla çürütülmüştür. Bununla birlikte, Jacques Sostelle sözleriyle Afrika kökenli manifoldu teorileri, [1985: 10], "başarısız hayaletler exorcised gibi Meksikalı arkeolojisini uğrak devam ediyor." PASİFİK GEÇİŞİ HİPOTEZLERİMİZ Afrika-kökenleri düşünürler kendi teorisinin başlangıcı takip ederse Atlantis ateşli ölümü, bu yüzden Asya-kökeni spekülatörler kendi kayıp kıta Mesoamerican medeniyet yükselişi şekillenmesinde bir el vardı bulurum. Donnelly'nin Atlantis teorileri ölümünden sonra yazma, Albay James Churchward Mu muhteşem arazi Atlantis daha Pasifik kıta fazlaydı 1930 yılında ilan etti ve Orta Amerika olduğunu ama bu büyük arazi koloni. Tompkins (1976: 372) iken Mu efsanesi Mesoamerican medeniyetinin temellerini açıklayabilir inanıyor, Churward en "sözcüğü sadece ona inanmak isteyenler tarafından alınabilir." Trans-Pasifik sefer fikir değil gerçi iddialarını yedeklemek için kanıt olmadan, kayıp kıta Churchward'ın teorisi, tarihin çöplüğüne düştü. Michael Coe (2001a: 57) söz "bazı trans-Pasifik etkisi olasılığı Mesoamerican kültürleri, ancak, bu kadar kolay göz ardı edilemez. " Asya-etkisi hipotezi gitmek için değerli az hala olsa, onun Afrikalı rakibi daha aslında daha güçlü bir temeli vardır. Trans-Pasifik temas kanıt güçlü ve gerçekten sadece sert parçası için özel bir tekniğin kullanımı Çin, Güneydoğu Asya, Endonezya ve Mesoamerica ortak kabuğu kağıt, üretimi. Coe (2001a: 58) Bu kağıt yapım yönteminin bilgi "Çok erken bir tarihte doğu Endonezya Mesoamerica için dağıtıldığı" diyor. O ayrıca kabuğu kağıt kitap yapmak için kullanılan bu yana, bilgi Pasifik ve Mesoamerican halklar arasında değiş tokuş olabileceğini savunuyor. Olmek medeniyet beri, o bile doğruysa, bu Asya etkisi için hiçbir kanıt sağlayacak Ancak belgeyi beşinci yüzyılda Çin ve Orta Amerika'ya arasında okyanus ötesi yolculuk iddia Antik Çin kayıtların sürümü: Bu Tompkin en (353 1976) ile uyum gibi görünüyor (Soustelle 1985: 31) 1500 M.Ö. ortaya fırladı ve Maya uygarlığı sözde yolculuk öncesi Klasik Dönem büyüklüğü yüzyıllar içine de oldu (Coe 2001b: 82). Ancak, Tompkins (1976: 353) O, "Bu tür erken dönemler için bilinen hiçbir tarihsel kayıtlar vardır çünkü ... bu hikayeler float ki, kabullenmek zorunda kaldı yirmi üçüncü yüzyıl M.Ö. Çin ve Orta Amerika'ya arasında önceki bağlantıyı iddia Gerçek ve kurgu [Tompkins 1976: 354] arasında bir belirsizlik. " Çince Mesoamerican kozmoloji ilişkilendirmek için başka bir girişim takvim sistemini içeriyordu. 260 gün Mesoamerican takvim döngüsü, onun hayvan sembolizmi ile Güneydoğu Asya ay takvimine mükemmele yakın bir analog olduğunu: Coe devletler (57 2001a): dört bir dörtlü evreni vurgulamak "Ayrıca, Asya ve Mezoamerikan kozmolojik sistemleri, belirli renkler, bitkiler, hayvanlar, ve hatta tanrılarla ilişkili kardinal noktaları, inanılmaz benzer [Coe 2001a: 57] vardır. "Balaji Mundkur (1978: 541) karşılaştırma hatalı olduğunu savunarak, yıllar önce bu fikri meydan: "Bu karşılaştırmalar zayıf görünmüyor sadece yüzeysel ve kendinden çelişkili değil, aynı zamanda, çünkü onlar [Asya] dini geniş bir organ tarafından karşıyız çünkü sembolizm. Dahası, tarihsel olayların kronolojik uyumsuzdur. " Mundkur (1978: 542) için, Asya ve Mesoamerican sanatı arasındaki farklar çok yüzeysel benzerlikleri ağır basar ve sanat analizi sadece sözde aslında Mesoamericans tarafından ödünç Asya kültürünün özellikle çok Eski ve Yeni Dünyalar arasında öznel bir bağlantı sağlayabilir Maya ve Meksika medeniyetlerin yükselişi sonra yüzlerce yıl ortaya çıktı. Ama sanatsal stilleri yüzeysel benzerlik argüman başka bir satıra doğurmuştur. Mesoamerica ile trans-Pasifik temas için en yaygın argümanlardan biri Çin, Hindu ve Maya tasvirleri ve varsay benzerliğine dayalı yılan paylaşılan kült vardır. Asya ve Mesoamerica Hem yılanların için türbelerin adanmış ve yılan kült Olmec Chalcatzingo işgali (Coe 2001b: 77) de dahil olmak üzere, Orta Amerika en eski medeni sitelerde görülür ve La Venta (Hancock 1995: 131f) yanı sıra antik Çin ve Hindistan (: 429 Mundkur 1976). Ancak, benzerlikler var durdurmak için görünür. Mundkur (1976: 429) o notları zaman başarılı yayılmacı iddiaları hakkında şüphelidir "Kolomb öncesi uygar Mesoamerica yılan kültünün özellikleri ... Hindistan ve Güneydoğu Asya yılan irfan temelde farklıdır." Dahası, o yılan ibadet (: 429 Mundkur 1976) sadece Asya ve Amerika'ya ama neredeyse her bilinen antik kültürü yaygındır ve Avustralya'ya Kuzey Amerika'dan avcı-toplayıcılar, hayatta belirtmektedir. Böylece evrensel bir şey olsa makul daha geriye Victor Mansfield (1981) çevreler gagaladı. Mesoamerican tespit Jungian arketiplere hala işaret olabilir, tarihsel zamanlarda ortak bir kökeni göstermek için alınamaz Asya ve Amerika Hem mandalalar yapmak için bir tutku paylaşmak gibiydi Hindular ve Budistler tarafından tercih ilahi meditasyon çizilmiş veya oyma çevreler.Victor Mansfield (1981: 274) Mesoamerican mandalalar Teotihuacan kökenli idi ve onların Asya muadillerine tapınaklarda benzer bir şekil ve yerleştirme paylaştı söylüyor. O Asyalı mandalaları için "öpüp çevreler" Mesoamerican yüzeysel benzerlik için bir açıklama sunuyor: "öpüp çevreler takvimler [1981: 274] olarak hizmet edebilir" Onlar silah solstices yönüne işaret etmek eğilimindedir daire içinde bir haç var çünkü ve ekinoks. Mansfield (1981: 274-275) iken bir evrensel psişik güçler mandala etkilemiş şekilde Jungian yorumunu (ve Hıristiyan labirenti) tasarımlar, takvim gösterimi büyük olasılıkla, bir Mesoamericans evreni hayal ettiği hatırlar özellikle sundukları devam ediyor dört parça, böylece çapraz dört bölüme gagaladı daireyi böler. Tabii ki, Asya kökenli hipotez kredi için, Asya (özellikle Çin) kozmoloji bir dörtlü evren vurguladı. Orta Amerika'da Asya etkisini çevreleyen hikayeleri ve söylentiler rağmen, kabuk kağıt üretimi tekniği dışında çok az sert kanıt yoktur, Ancak. Coe (2001a: 57) daha özlü nokta yapar: "t kategorik olmak Eski Dünya üretilen herhangi bir nesnenin herhangi bir Maya sitesinde tespit edilmiştir vurguladı olmalıdır." Ancak, Coe (2001a: 58) hiçbir anlamda onlar ". Eski Dünya prototiplerinin türev" olsa ", onların erken tarihinin birkaç kez" Maya Asya fikirler almış olabileceğini kabul etmedi ÖTESİNDE HYPERDIFFUSIONISM Şimdiye kadar incelediğimiz kayıp kıtaların eski fikirleri yönlendirilir iken, hipotezler, Yeni Dünya uygarlık için bir eski Dünya kökenini kanıtlamak için bir girişim Mesoamerican medeniyet için trans-okyanus kökenli özellikle ilgilenmiştir. Yayılmacı düşünce bu hattın mantıksal uzantısı insan uygarlığının için kayıp vatan on dokuzuncu yüzyıl vizyonuna dönüş, bir uzay çağı twist ile bu sefer oldu. İsviçreli yazar Erich von Däniken (1969: viii) sansasyon yarattı zaman o "atalarımızın uzak geçmişte evrenin ziyaret aldığını." iddiasında Bölüm şaşırtmaca ve parça vahşi spekülasyon, Däniken (1969: 104) Onun dünyasında, uzay uzaylılar roket gemilerde gökyüzünde uçtu çünkü Mesoamerican Tüylü Yılan tanrı uzay uzaylı olduğunu iddia ve bu roketler antik Maya yılanlar gibi görünüyordu , çok şey anlamak için muhtemelen çok aptal kim: "Nasıl herkes bir tanrı olarak bu itici yaratık ibadet olabilir, ve neden de uçabileceğini Maya elinden [von Däniken 1969: 104] arasında?". Bu nedenle, Tüylü Yılan bir roket gemisi olmalı. Von Däniken, Palenque Lord Pacal ünlü lahit kapağı için gösterir değil "devasa etsiz çeneler ... Dünya Ağacı [ve] kuş canavar Wuqub 'Kaqix [Coe : 2001a: 137] "ama makineleri:" bugün herhangi bir çocuk bir roket olarak onun araç tespit ediyorum [von Däniken 1969:. 100] " Neredeyse otuz yıl sonra, Hancock (1995: 151) Pacal mezarı "çok daha güçlü yaptım daha teknolojik cihaz andıran bu akıl yürütme satırdan sonra savundu ... kral toprak canavar etsiz çeneleri geri düşüyor. " Sadece Hancock, bu teknoloji için sorumlu ajan uzaylılar, ama değildi "eski ve daha yüksek bir medeniyet [Hancock 1995: 155]" değil efsanevi Atlantis ya da Mu, uzun zaman önce imkansız olarak görevden ve kanıtlarla desteklenmeyen aksine. Böylece Donnelly ile bir asır önce başlayan ve daha sonra Churchward'ın aynı fazlası ile kapatan daire. Ünlü bilim adamı Carl Sagan, eski astronot ve kayıp medeniyet hipotezi de dahil olmak üzere, bilimsel kuruluşundan gelen eleştirilere rağmen, popüler olmaya devam etmektedir. Omni (1994: 77) göre "Sagan orijinal itirazlardan biri atalarımızın geçmişteki anıtsal mimari oluşturmak için görünüşte çok aptal altta yatan varsayım oldu." Ve gerçekten de, bu Mesoamerican uygarlığın kökeni hakkında tüm yayılmacı fikirlere arasında keser tema. Bu yazarların her biri Mesoamericans kendi başlarına bir, benzersiz hayati ve heyecan verici bir medeniyet yaratma aciz olduğunu savunuyor ve onlar onların zihinsel engelleri aşabilmesi için dış ajanlar gerekli. Bu görüş sadece yanlış değil, aynı zamanda ırkçı. Bu bir kayıp kıta Kafkas mültecilerin destekçileri gelip gelmediğini ırkçı (Hancock 1995 bkz: 102-104) ya da üstün ırk olarak Afrikalılar bkz Afrocentrists (: 420. Haslip-Viera ve ark 1997). Ne bu inanç sistemleri anlamak için başarısız insanlık ırklarına ait özellikleri olmayan hiçbir biyolojik determinizmi, bu istihbarat ve oluşturmak ve anlama yeteneğine sahiptir, ama bireyler bu (.: 109 Jurmain ark 1998). Mesoamericans İspanyol fethinden önce medeniyet ve kültür uzun bir geleneği ve Meksika eski halkların kendi kültürel miraslarını inkar edemez tarihi yeniden yazmaya hiçbir girişimde vardı. Referanslar Coe, MD 2001 Maya. Sixth Edition. Yayımlanmaktadır. Thames & Hudson, Singapur. Başlangıçta 1994 yayınlandı Aztekler Olmek Gönderen: Coe, MD 2001 Meksika. Dördüncü baskı. Yayımlanmaktadır. Thames & Hudson, Singapur. Başlangıçta 1994 yayınlandı Däniken, E. von. Tanrıların 1969 Chariots? Bantam, New York. Hancock, Tanrıların G. 1995 Parmak. Taç, New York. Haslip-Viera, G., B. Ortiz de Montellano ve W. Barbour. 1997 Kamu Antropoloji CA Forum: soyabilir Native American Cultures: Van Sertimas Afrocentricity ve Olmec. Güncel Antropoloji. 38:. 419-441 Huyghe, S. 1994 UFO Güncelleme: Rise, Güz ve Dünyadışı Tanrıların Afterlife Erich von Daniken Kuramı. Omni. Mayıs: 77. Jurmain, R. H. Nelson L. Kilgore, W. Trevathan. Fiziksel Antropoloji 1998 Essentials. Üçüncü baskı. Batı / Wadsworth, Belmont California. Mansfield, V. 1981 Mandalas ve Mesoamerican pecked Çemberleri. Güncel Antropoloji. 22:. 269-284Mundkur, B. 1976 Mesoamerica içinde Yılan Kültü: Its Asya Arkaplan. Güncel Antropoloji. 17: 429-455. --------. 1978 öncesi Kolomb Mesoamerica içine Hindu İlahi Sembollerin İddiası Difüzyon: Bir Eleştirisi. Güncel Antropoloji. 19:. 541-583 Orser, C. 2001 Modern Mit ve Kalıp Sahte Arkeoloji düzenlendi Atlantis Baba, Ignatius Donnelly,. Arkeoloji Bugün. n.paghttp://www.archaeologytoday.net/1100toc/011701-atlantis.shtml Soustelle, J. 1985. Olmecs: Meksika'da Eski Uygarlık. İK Lane tarafından çevrilmiştir. Oklahoma Press, Norman, Oklahoma. ÜniversiteTompkins, Meksika Piramitler P. 1976 Mysteries. Harper & Row, New York. Sevgiler ... saygılar ... On dokuzuncu yüzyıl gezgin José María Melgar y Serrano yemyeşil ormanları arasında gizli devasa taş heykel söylentileri araştırmak için Meksikalı ormanın derinliklerine cesaret edildiğinde, o daha transcontinental içine spekülasyon bir yüzyıldan daha yola olacağını bilmenin hiçbir yolu yoktu Mesoamerican medeniyet kökenleri. Melgar için y Serrano Amerika, Olmek en eski yüksek medeniyet ilk belirtileri bulduklarını ve o Afrikalı halklar esrarengiz bir benzerlik ona gibiydi onların devasa taş kafaları biri tarafından şok oldu: "eseri gibi sanat, bu abartı, muhteşem bir heykel olmadan ... ama ne en beni temsil ettiği tipi Etiyopya olmasıydı hayret. Bu bölgede şüphesiz olmuştur siyahlar var olduğu sonucuna vardı ve dünyanın oluşumunun çok erken evrelerinde [dan Soustelle 1985:. 9] " bir sonraki yüz kırk yıl boyunca, yazarların puanları Olmek Afrika görünüşü hakkında yazmak istiyorum ve Afrika'dan yolcuların Olmec bir nimet vermişti kanıtı olarak bu devasa taş kafaları kadar tutun medeniyet. 1995 yılında, alternatif tarihçi Graham Hancock o Olmek kökeni eski yayılmacı teorileri genişletilmiş olan onun büyük tome, Tanrıların parmak izleri, yayınladı. , Olmec kafalar Afrika kökenli olduğu (1995: 131) Hancock iddia ederken Muhtemelen imkansız olurdu "savundu otantik bir ırk türü farklı kombine özelliklerini icat bir heykeltıraş için otantik bir kombinasyonu canlandırdığı.... ırksal özellikler dolayısıyla insan modeli kullanılmış olduğunu kuvvetle ima etti. " Anılan bu özellikleri görünüşte geniş burun ve van Sertima, Hancock ve diğerleri Afrikalılar için bağlantı Olmec başkanları, kalın dudakları vardı. Ancak, herhangi bir biyolojik antropolog göstermek olabilir gibi, fenotipleri ırk ile ilgisi hemen hemen hiçbir şey yok.Jurmain, Nelson, Kilgore ve Trevathan (1998: 108) olarak not, ırk biyolojik bir kavram değildir: "genetik varyasyonun miktarı grupları arasındaki farklılıklar oluşturuyor ölçüde gruplar içinde var varyasyonu ile aşıldı." Sonuç olarak, "ırk anlamsız bir kavramdır [Jurmain ve ark 1998:. 108]." Yani böylece kafaları sözde modelleri ile aynı özellikleri paylaşan olmadığı gösterilmesi gerekmektedir sonraki Olmec başlarına tasvir edilecek hiçbir ırklar, olmadığını kurulmuş olan. Haslip-Viera, Montellano ve Barbour (1997: 423) bir harcama Meksika tropikal iklime uyarlamalar gibi düz burunları ve geniş dudakların evrimsel tarihini tartışırken alan önemli miktarda. "Nubians ve Mısırlılar uzun, ince burun bir çölde yaşamış çünkü (Haslip-Viera ve ark 1997.: 423)." Çünkü Mısırlılar Olmek medeniyet verdi eski argümanı bu başkanlarının savunulamaz Kafaları Batı Afrika olduğunu (basmakalıp siyah) kökeni de Olmec kafaları belirgin olmadığı halde Batı Afrikalılar, (çeneli çıkık) İskeletsel sınıf III maloklüzyona olduğunu belirterek çürütülmüştür. Afrikalı popülasyonlar yok ederken, aynı zamanda, Olmec başkanları, Asyalılar gibi epicanthic göz kıvrımlar vardır. Diğer bir deyişle, Olmec başları Meksika insanlara göstermek: "Onlar hala [ark 1997 Haslip-Viera.: 423] Meksika'nın tropik ovalarda yaşayan insanların benziyordu." Afro-kökeni hipotezi hyperdiffusionist iyi uyum başlangıçta gibiydi On dokuzuncu yüzyılın sonlarına hareketi. Bu medeniyet Amerika halkları nedeniyle biyolojik aşağılık (Haslip-Viera ve ark dışındaki kaynaklardan kendi medeniyet almış olduğu Mısır'da başlayan ve dünyanın her köşesine oradan yayılmış ve farz daha sonra 1997.: 420). olan medeniyet tüm öncülü olan Mısırlılar, Kafkas insanlar için o inanılan beri Tabii ki, on dokuzuncu yüzyılın düşünürleri, Olmec heykeller görünüşte Afrika özellikleriyle tarafından rahatsız. Sözde zenci tip biyolojik aşağı, hem de düşünüldü. Van Sertima en hipotezin dahi o Afrikalı fenotip biyolojik üstün bir yapılan ve bu nedenle eski görünümleri ancak yanlış renk, doğru olduğunu "kurulmuş" oldu: "Bu hipotezi 20. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı ki meraklı . biyolojik üstün insanlar artık siyahların [. Haslip-Viera ve ark 1997: 420] olarak tanımlanmasına ile revize şeklinde "Afrika kökenli hipotez tamamen bilimsel gerekçelerle başarıyla çürütülmüştür. Bununla birlikte, Jacques Sostelle sözleriyle Afrika kökenli manifoldu teorileri, [1985: 10], "başarısız hayaletler exorcised gibi Meksikalı arkeolojisini uğrak devam ediyor." PASİFİK GEÇİŞİ HİPOTEZLERİMİZ Afrika-kökenleri düşünürler kendi teorisinin başlangıcı takip ederse Atlantis ateşli ölümü, bu yüzden Asya-kökeni spekülatörler kendi kayıp kıta Mesoamerican medeniyet yükselişi şekillenmesinde bir el vardı bulurum. Donnelly'nin Atlantis teorileri ölümünden sonra yazma, Albay James Churchward Mu muhteşem arazi Atlantis daha Pasifik kıta fazlaydı 1930 yılında ilan etti ve Orta Amerika olduğunu ama bu büyük arazi koloni. Tompkins (1976: 372) iken Mu efsanesi Mesoamerican medeniyetinin temellerini açıklayabilir inanıyor, Churward en "sözcüğü sadece ona inanmak isteyenler tarafından alınabilir." Trans-Pasifik sefer fikir değil gerçi iddialarını yedeklemek için kanıt olmadan, kayıp kıta Churchward'ın teorisi, tarihin çöplüğüne düştü. Michael Coe (2001a: 57) söz "bazı trans-Pasifik etkisi olasılığı Mesoamerican kültürleri, ancak, bu kadar kolay göz ardı edilemez. " Asya-etkisi hipotezi gitmek için değerli az hala olsa, onun Afrikalı rakibi daha aslında daha güçlü bir temeli vardır. Trans-Pasifik temas kanıt güçlü ve gerçekten sadece sert parçası için özel bir tekniğin kullanımı Çin, Güneydoğu Asya, Endonezya ve Mesoamerica ortak kabuğu kağıt, üretimi. Coe (2001a: 58) Bu kağıt yapım yönteminin bilgi "Çok erken bir tarihte doğu Endonezya Mesoamerica için dağıtıldığı" diyor. O ayrıca kabuğu kağıt kitap yapmak için kullanılan bu yana, bilgi Pasifik ve Mesoamerican halklar arasında değiş tokuş olabileceğini savunuyor. Olmek medeniyet beri, o bile doğruysa, bu Asya etkisi için hiçbir kanıt sağlayacak Ancak belgeyi beşinci yüzyılda Çin ve Orta Amerika'ya arasında okyanus ötesi yolculuk iddia Antik Çin kayıtların sürümü: Bu Tompkin en (353 1976) ile uyum gibi görünüyor (Soustelle 1985: 31) 1500 M.Ö. ortaya fırladı ve Maya uygarlığı sözde yolculuk öncesi Klasik Dönem büyüklüğü yüzyıllar içine de oldu (Coe 2001b: 82). Ancak, Tompkins (1976: 353) O, "Bu tür erken dönemler için bilinen hiçbir tarihsel kayıtlar vardır çünkü ... bu hikayeler float ki, kabullenmek zorunda kaldı yirmi üçüncü yüzyıl M.Ö. Çin ve Orta Amerika'ya arasında önceki bağlantıyı iddia Gerçek ve kurgu [Tompkins 1976: 354] arasında bir belirsizlik. "Çince Mesoamerican kozmoloji ilişkilendirmek için başka bir girişim takvim sistemini içeriyordu. 260 gün Mesoamerican takvim döngüsü, onun hayvan sembolizmi ile Güneydoğu Asya ay takvimine mükemmele yakın bir analog olduğunu: Coe devletler (57 2001a): dört bir dörtlü evreni vurgulamak "Ayrıca, Asya ve Mezoamerikan kozmolojik sistemleri, belirli renkler, bitkiler, hayvanlar, ve hatta tanrılarla ilişkili kardinal noktaları, inanılmaz benzer [Coe 2001a: 57] vardır. " Balaji Mundkur (1978: 541) karşılaştırma hatalı olduğunu savunarak, yıllar önce bu fikri meydan: "Bu karşılaştırmalar zayıf görünmüyor sadece yüzeysel ve kendinden çelişkili değil, aynı zamanda, çünkü onlar [Asya] dini geniş bir organ tarafından karşıyız çünkü sembolizm. Dahası, tarihsel olayların kronolojik uyumsuzdur. "Mundkur (1978: 542) için, Asya ve Mesoamerican sanatı arasındaki farklar çok yüzeysel benzerlikleri ağır basar ve sanat analizi sadece sözde aslında Mesoamericans tarafından ödünç Asya kültürünün özellikle çok Eski ve Yeni Dünyalar arasında öznel bir bağlantı sağlayabilir Maya ve Meksika medeniyetlerin yükselişi sonra yüzlerce yıl ortaya çıktı. Ama sanatsal stilleri yüzeysel benzerlik argüman başka bir satıra doğurmuştur. Mesoamerica ile trans-Pasifik temas için en yaygın argümanlardan biri Çin, Hindu ve Maya tasvirleri ve varsay benzerliğine dayalı yılan paylaşılan kült vardır. Asya ve Mesoamerica Hem yılanların için türbelerin adanmış ve yılan kült Olmec Chalcatzingo işgali (Coe 2001b: 77) de dahil olmak üzere, Orta Amerika en eski medeni sitelerde görülür ve La Venta (Hancock 1995: 131f) yanı sıra antik Çin ve Hindistan (: 429 Mundkur 1976). Ancak, benzerlikler var durdurmak için görünür. Mundkur (1976: 429) o notları zaman başarılı yayılmacı iddiaları hakkında şüphelidir "Kolomb öncesi uygar Mesoamerica yılan kültünün özellikleri ... Hindistan ve Güneydoğu Asya yılan irfan temelde farklıdır." Dahası, o yılan ibadet (: 429 Mundkur 1976) sadece Asya ve Amerika'ya ama neredeyse her bilinen antik kültürü yaygındır ve Avustralya'ya Kuzey Amerika'dan avcı-toplayıcılar, hayatta belirtmektedir. Böylece evrensel bir şey olsa makul daha geriye Victor Mansfield (1981) çevreler gagaladı. Mesoamerican tespit Jungian arketiplere hala işaret olabilir, tarihsel zamanlarda ortak bir kökeni göstermek için alınamaz Asya ve Amerika Hem mandalalar yapmak için bir tutku paylaşmak gibiydi Hindular ve Budistler tarafından tercih ilahi meditasyon çizilmiş veya oyma çevreler. Victor Mansfield (1981: 274) Mesoamerican mandalalar Teotihuacan kökenli idi ve onların Asya muadillerine tapınaklarda benzer bir şekil ve yerleştirme paylaştı söylüyor. O Asyalı mandalaları için "öpüp çevreler" Mesoamerican yüzeysel benzerlik için bir açıklama sunuyor: "öpüp çevreler takvimler [1981: 274] olarak hizmet edebilir" Onlar silah solstices yönüne işaret etmek eğilimindedir daire içinde bir haç var çünkü ve ekinoks. Mansfield (1981: 274-275) iken bir evrensel psişik güçler mandala etkilemiş şekilde Jungian yorumunu (ve Hıristiyan labirenti) tasarımlar, takvim gösterimi büyük olasılıkla, bir Mesoamericans evreni hayal ettiği hatırlar özellikle sundukları devam ediyor dört parça, böylece çapraz dört bölüme gagaladı daireyi böler. Tabii ki, Asya kökenli hipotez kredi için, Asya (özellikle Çin) kozmoloji bir dörtlü evren vurguladı. Orta Amerika'da Asya etkisini çevreleyen hikayeleri ve söylentiler rağmen, kabuk kağıt üretimi tekniği dışında çok az sert kanıt yoktur, Ancak. Coe (2001a: 57) daha özlü nokta yapar: "t kategorik olmak Eski Dünya üretilen herhangi bir nesnenin herhangi bir Maya sitesinde tespit edilmiştir vurguladı olmalıdır." Ancak, Coe (2001a: 58) hiçbir anlamda onlar ". Eski Dünya prototiplerinin türev" olsa ", onların erken tarihinin birkaç kez" Maya Asya fikirler almış olabileceğini kabul etmedi ÖTESİNDE HYPERDIFFUSIONISM Şimdiye kadar incelediğimiz kayıp kıtaların eski fikirleri yönlendirilir iken, hipotezler, Yeni Dünya uygarlık için bir eski Dünya kökenini kanıtlamak için bir girişim Mesoamerican medeniyet için trans-okyanus kökenli özellikle ilgilenmiştir. Yayılmacı düşünce bu hattın mantıksal uzantısı insan uygarlığının için kayıp vatan on dokuzuncu yüzyıl vizyonuna dönüş, bir uzay çağı twist ile bu sefer oldu. İsviçreli yazar Erich von Däniken (1969: viii) sansasyon yarattı zaman o "atalarımızın uzak geçmişte evrenin ziyaret aldığını." iddiasında Bölüm şaşırtmaca ve parça vahşi spekülasyon, Däniken (1969: 104) Onun dünyasında, uzay uzaylılar roket gemilerde gökyüzünde uçtu çünkü Mesoamerican Tüylü Yılan tanrı uzay uzaylı olduğunu iddia ve bu roketler antik Maya yılanlar gibi görünüyordu , çok şey anlamak için muhtemelen çok aptal kim: "Nasıl herkes bir tanrı olarak bu itici yaratık ibadet olabilir, ve neden de uçabileceğini Maya elinden [von Däniken 1969: 104] arasında?". Bu nedenle, Tüylü Yılan bir roket gemisi olmalı. Von Däniken, Palenque Lord Pacal ünlü lahit kapağı için gösterir değil "devasa etsiz çeneler ... Dünya Ağacı [ve] kuş canavar Wuqub 'Kaqix [Coe : 2001a: 137] "ama makineleri:" bugün herhangi bir çocuk bir roket olarak onun araç tespit ediyorum [von Däniken 1969:. 100] " Neredeyse otuz yıl sonra, Hancock (1995: 151) Pacal mezarı "çok daha güçlü yaptım daha teknolojik cihaz andıran bu akıl yürütme satırdan sonra savundu ... kral toprak canavar etsiz çeneleri geri düşüyor. " Sadece Hancock, bu teknoloji için sorumlu ajan uzaylılar, ama değildi "eski ve daha yüksek bir medeniyet [Hancock 1995: 155]" değil efsanevi Atlantis ya da Mu, uzun zaman önce imkansız olarak görevden ve kanıtlarla desteklenmeyen aksine. Böylece Donnelly ile bir asır önce başlayan ve daha sonra Churchward'ın aynı fazlası ile kapatan daire. Ünlü bilim adamı Carl Sagan, eski astronot ve kayıp medeniyet hipotezi de dahil olmak üzere, bilimsel kuruluşundan gelen eleştirilere rağmen, popüler olmaya devam etmektedir. Omni (1994: 77) göre "Sagan orijinal itirazlardan biri atalarımızın geçmişteki anıtsal mimari oluşturmak için görünüşte çok aptal altta yatan varsayım oldu." Ve gerçekten de, bu Mesoamerican uygarlığın kökeni hakkında tüm yayılmacı fikirlere arasında keser tema. Bu yazarların her biri Mesoamericans kendi başlarına bir, benzersiz hayati ve heyecan verici bir medeniyet yaratma aciz olduğunu savunuyor ve onlar onların zihinsel engelleri aşabilmesi için dış ajanlar gerekli. Bu görüş sadece yanlış değil, aynı zamanda ırkçı. Bu bir kayıp kıta Kafkas mültecilerin destekçileri gelip gelmediğini ırkçı (Hancock 1995 bkz: 102-104) ya da üstün ırk olarak Afrikalılar bkz Afrocentrists (: 420. Haslip-Viera ve ark 1997). Ne bu inanç sistemleri anlamak için başarısız insanlık ırklarına ait özellikleri olmayan hiçbir biyolojik determinizmi, bu istihbarat ve oluşturmak ve anlama yeteneğine sahiptir, ama bireyler bu (.: 109 Jurmain ark 1998). Mesoamericans İspanyol fethinden önce medeniyet ve kültür uzun bir geleneği ve Meksika eski halkların kendi kültürel miraslarını inkar edemez tarihi yeniden yazmaya hiçbir girişimde vardı. Referanslar Coe, MD 2001 Maya. Sixth Edition. Yayımlanmaktadır.Thames & Hudson, Singapur. Başlangıçta 1994 yayınlandı Aztekler Olmek Gönderen: Coe, MD 2001 Meksika. Dördüncü baskı. Yayımlanmaktadır. Thames & Hudson, Singapur. Başlangıçta 1994 yayınlandıDäniken, E. von. Tanrıların 1969 Chariots? Bantam, New York. Hancock, Tanrıların G. 1995 Parmak. Taç, New York. Haslip-Viera, G., B. Ortiz de Montellano ve W. Barbour. 1997 Kamu Antropoloji CA Forum: soyabilir Native American Cultures: Van Sertimas Afrocentricity ve Olmec. Güncel Antropoloji. 38:. 419-441 Huyghe, S. 1994 UFO Güncelleme: Rise, Güz ve Dünyadışı Tanrıların Afterlife Erich von Daniken Kuramı. Omni. Mayıs: 77. Jurmain, R. H. Nelson L. Kilgore, W. Trevathan. Fiziksel Antropoloji 1998 Essentials. Üçüncü baskı. Batı / Wadsworth, Belmont California. Mansfield, V. 1981 Mandalas ve Mesoamerican pecked Çemberleri. Güncel Antropoloji. 22:. 269-284 Mundkur, B. 1976 Mesoamerica içinde Yılan Kültü: Its Asya Arkaplan. Güncel Antropoloji. 17: 429-455. --------. 1978 öncesi Kolomb Mesoamerica içine Hindu İlahi Sembollerin İddiası Difüzyon: Bir Eleştirisi. Güncel Antropoloji. 19:. 541-583 Orser, C. 2001 Modern Mit ve Kalıp Sahte Arkeoloji düzenlendi Atlantis Baba, Ignatius Donnelly,. Arkeoloji Bugün. n.pag http://www.archaeologytoday.net/1100toc/011701-atlantis.shtml Soustelle, J. 1985. Olmecs: Meksika'da Eski Uygarlık. İK Lane tarafından çevrilmiştir. Oklahoma Press, Norman, Oklahoma. Üniversite Tompkins, Meksika Piramitler P. 1976 Mysteries. Harper & Row, New York. Sevgiler ... saygılar ... On dokuzuncu yüzyıl gezgin José María Melgar y Serrano yemyeşil ormanları arasında gizli devasa taş heykel söylentileri araştırmak için Meksikalı ormanın derinliklerine cesaret edildiğinde, o daha transcontinental içine spekülasyon bir yüzyıldan daha yola olacağını bilmenin hiçbir yolu yoktu Mesoamerican medeniyet kökenleri. Melgar için y Serrano Amerika, Olmek en eski yüksek medeniyet ilk belirtileri bulduklarını ve o Afrikalı halklar esrarengiz bir benzerlik ona gibiydi onların devasa taş kafaları biri tarafından şok oldu: "eseri gibi sanat, bu abartı, muhteşem bir heykel olmadan ... ama ne en beni temsil ettiği tipi Etiyopya olmasıydı hayret. Bu bölgede şüphesiz olmuştur siyahlar var olduğu sonucuna vardı ve dünyanın oluşumunun çok erken evrelerinde [dan Soustelle 1985:. 9] " bir sonraki yüz kırk yıl boyunca, yazarların puanları Olmek Afrika görünüşü hakkında yazmak istiyorum ve Afrika'dan yolcuların Olmec bir nimet vermişti kanıtı olarak bu devasa taş kafaları kadar tutun medeniyet. 1995 yılında, alternatif tarihçi Graham Hancock o Olmek kökeni eski yayılmacı teorileri genişletilmiş olan onun büyük tome, Tanrıların parmak izleri, yayınladı. , Olmec kafalar Afrika kökenli olduğu (1995: 131) Hancock iddia ederken Muhtemelen imkansız olurdu "savundu otantik bir ırk türü farklı kombine özelliklerini icat bir heykeltıraş için otantik bir kombinasyonu canlandırdığı.... ırksal özellikler dolayısıyla insan modeli kullanılmış olduğunu kuvvetle ima etti. " Anılan bu özellikleri görünüşte geniş burun ve van Sertima, Hancock ve diğerleri Afrikalılar için bağlantı Olmec başkanları, kalın dudakları vardı. Ancak, herhangi bir biyolojik antropolog göstermek olabilir gibi, fenotipleri ırk ile ilgisi hemen hemen hiçbir şey yok. Jurmain, Nelson, Kilgore ve Trevathan (1998: 108) olarak not, ırk biyolojik bir kavram değildir: "genetik varyasyonun miktarı grupları arasındaki farklılıklar oluşturuyor ölçüde gruplar içinde var varyasyonu ile aşıldı." Sonuç olarak, "ırk anlamsız bir kavramdır [Jurmain ve ark 1998:. 108]." Yani böylece kafaları sözde modelleri ile aynı özellikleri paylaşan olmadığı gösterilmesi gerekmektedir sonraki Olmec başlarına tasvir edilecek hiçbir ırklar, olmadığını kurulmuş olan. Haslip-Viera, Montellano ve Barbour (1997: 423) bir harcama Meksika tropikal iklime uyarlamalar gibi düz burunları ve geniş dudakların evrimsel tarihini tartışırken alan önemli miktarda. "Nubians ve Mısırlılar uzun, ince burun bir çölde yaşamış çünkü (Haslip-Viera ve ark 1997.: 423)." Çünkü Mısırlılar Olmek medeniyet verdi eski argümanı bu başkanlarının savunulamaz Kafaları Batı Afrika olduğunu (basmakalıp siyah) kökeni de Olmec kafaları belirgin olmadığı halde Batı Afrikalılar, (çeneli çıkık) İskeletsel sınıf III maloklüzyona olduğunu belirterek çürütülmüştür. Afrikalı popülasyonlar yok ederken, aynı zamanda, Olmec başkanları, Asyalılar gibi epicanthic göz kıvrımlar vardır. Diğer bir deyişle, Olmec başları Meksika insanlara göstermek: "Onlar hala [ark 1997 Haslip-Viera.: 423] Meksika'nın tropik ovalarda yaşayan insanların benziyordu." Afro-kökeni hipotezi hyperdiffusionist iyi uyum başlangıçta gibiydi On dokuzuncu yüzyılın sonlarına hareketi. Bu medeniyet Amerika halkları nedeniyle biyolojik aşağılık (Haslip-Viera ve ark dışındaki kaynaklardan kendi medeniyet almış olduğu Mısır'da başlayan ve dünyanın her köşesine oradan yayılmış ve farz daha sonra 1997.: 420). olan medeniyet tüm öncülü olan Mısırlılar, Kafkas insanlar için o inanılan beri Tabii ki, on dokuzuncu yüzyılın düşünürleri, Olmec heykeller görünüşte Afrika özellikleriyle tarafından rahatsız. Sözde zenci tip biyolojik aşağı, hem de düşünüldü. Van Sertima en hipotezin dahi o Afrikalı fenotip biyolojik üstün bir yapılan ve bu nedenle eski görünümleri ancak yanlış renk, doğru olduğunu "kurulmuş" oldu: "Bu hipotezi 20. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı ki meraklı . biyolojik üstün insanlar artık siyahların [. Haslip-Viera ve ark 1997: 420] olarak tanımlanmasına ile revize şeklinde " Afrika kökenli hipotez tamamen bilimsel gerekçelerle başarıyla çürütülmüştür. Bununla birlikte, Jacques Sostelle sözleriyle Afrika kökenli manifoldu teorileri, [1985: 10], "başarısız hayaletler exorcised gibi Meksikalı arkeolojisini uğrak devam ediyor." PASİFİK GEÇİŞİ HİPOTEZLERİMİZ Afrika-kökenleri düşünürler kendi teorisinin başlangıcı takip ederse Atlantis ateşli ölümü, bu yüzden Asya-kökeni spekülatörler kendi kayıp kıta Mesoamerican medeniyet yükselişi şekillenmesinde bir el vardı bulurum. Donnelly'nin Atlantis teorileri ölümünden sonra yazma, Albay James Churchward Mu muhteşem arazi Atlantis daha Pasifik kıta fazlaydı 1930 yılında ilan etti ve Orta Amerika olduğunu ama bu büyük arazi koloni. Tompkins (1976: 372) iken Mu efsanesi Mesoamerican medeniyetinin temellerini açıklayabilir inanıyor, Churward en "sözcüğü sadece ona inanmak isteyenler tarafından alınabilir." Trans-Pasifik sefer fikir değil gerçi iddialarını yedeklemek için kanıt olmadan, kayıp kıta Churchward'ın teorisi, tarihin çöplüğüne düştü. Michael Coe (2001a: 57) söz "bazı trans-Pasifik etkisi olasılığı Mesoamerican kültürleri, ancak, bu kadar kolay göz ardı edilemez. "Asya-etkisi hipotezi gitmek için değerli az hala olsa, onun Afrikalı rakibi daha aslında daha güçlü bir temeli vardır. Trans-Pasifik temas kanıt güçlü ve gerçekten sadece sert parçası için özel bir tekniğin kullanımı Çin, Güneydoğu Asya, Endonezya ve Mesoamerica ortak kabuğu kağıt, üretimi. Coe (2001a: 58) Bu kağıt yapım yönteminin bilgi "Çok erken bir tarihte doğu Endonezya Mesoamerica için dağıtıldığı" diyor. O ayrıca kabuğu kağıt kitap yapmak için kullanılan bu yana, bilgi Pasifik ve Mesoamerican halklar arasında değiş tokuş olabileceğini savunuyor. Olmek medeniyet beri, o bile doğruysa, bu Asya etkisi için hiçbir kanıt sağlayacak Ancak belgeyi beşinci yüzyılda Çin ve Orta Amerika'ya arasında okyanus ötesi yolculuk iddia Antik Çin kayıtların sürümü: Bu Tompkin en (353 1976) ile uyum gibi görünüyor (Soustelle 1985: 31) 1500 M.Ö. ortaya fırladı ve Maya uygarlığı sözde yolculuk öncesi Klasik Dönem büyüklüğü yüzyıllar içine de oldu (Coe 2001b: 82). Ancak, Tompkins (1976: 353) O, "Bu tür erken dönemler için bilinen hiçbir tarihsel kayıtlar vardır çünkü ... bu hikayeler float ki, kabullenmek zorunda kaldı yirmi üçüncü yüzyıl M.Ö. Çin ve Orta Amerika'ya arasında önceki bağlantıyı iddia Gerçek ve kurgu [Tompkins 1976: 354] arasında bir belirsizlik. " Çince Mesoamerican kozmoloji ilişkilendirmek için başka bir girişim takvim sistemini içeriyordu. 260 gün Mesoamerican takvim döngüsü, onun hayvan sembolizmi ile Güneydoğu Asya ay takvimine mükemmele yakın bir analog olduğunu: Coe devletler (57 2001a): dört bir dörtlü evreni vurgulamak "Ayrıca, Asya ve Mezoamerikan kozmolojik sistemleri, belirli renkler, bitkiler, hayvanlar, ve hatta tanrılarla ilişkili kardinal noktaları, inanılmaz benzer [Coe 2001a: 57] vardır. " Balaji Mundkur (1978: 541) karşılaştırma hatalı olduğunu savunarak, yıllar önce bu fikri meydan: "Bu karşılaştırmalar zayıf görünmüyor sadece yüzeysel ve kendinden çelişkili değil, aynı zamanda, çünkü onlar [Asya] dini geniş bir organ tarafından karşıyız çünkü sembolizm. Dahası, tarihsel olayların kronolojik uyumsuzdur. " Mundkur (1978: 542) için, Asya ve Mesoamerican sanatı arasındaki farklar çok yüzeysel benzerlikleri ağır basar ve sanat analizi sadece sözde aslında Mesoamericans tarafından ödünç Asya kültürünün özellikle çok Eski ve Yeni Dünyalar arasında öznel bir bağlantı sağlayabilir Maya ve Meksika medeniyetlerin yükselişi sonra yüzlerce yıl ortaya çıktı. Ama sanatsal stilleri yüzeysel benzerlik argüman başka bir satıra doğurmuştur. Mesoamerica ile trans-Pasifik temas için en yaygın argümanlardan biri Çin, Hindu ve Maya tasvirleri ve varsay benzerliğine dayalı yılan paylaşılan kült vardır. Asya ve Mesoamerica Hem yılanların için türbelerin adanmış ve yılan kült Olmec Chalcatzingo işgali (Coe 2001b: 77) de dahil olmak üzere, Orta Amerika en eski medeni sitelerde görülür ve La Venta (Hancock 1995: 131f) yanı sıra antik Çin ve Hindistan (: 429 Mundkur 1976). Ancak, benzerlikler var durdurmak için görünür. Mundkur (1976: 429) o notları zaman başarılı yayılmacı iddiaları hakkında şüphelidir "Kolomb öncesi uygar Mesoamerica yılan kültünün özellikleri ... Hindistan ve Güneydoğu Asya yılan irfan temelde farklıdır." Dahası, o yılan ibadet (: 429 Mundkur 1976) sadece Asya ve Amerika'ya ama neredeyse her bilinen antik kültürü yaygındır ve Avustralya'ya Kuzey Amerika'dan avcı-toplayıcılar, hayatta belirtmektedir. Böylece evrensel bir şey olsa makul daha geriye Victor Mansfield (1981) çevreler gagaladı. Mesoamerican tespit Jungian arketiplere hala işaret olabilir, tarihsel zamanlarda ortak bir kökeni göstermek için alınamaz Asya ve Amerika Hem mandalalar yapmak için bir tutku paylaşmak gibiydi Hindular ve Budistler tarafından tercih ilahi meditasyon çizilmiş veya oyma çevreler. Victor Mansfield (1981: 274) Mesoamerican mandalalar Teotihuacan kökenli idi ve onların Asya muadillerine tapınaklarda benzer bir şekil ve yerleştirme paylaştı söylüyor. O Asyalı mandalaları için "öpüp çevreler" Mesoamerican yüzeysel benzerlik için bir açıklama sunuyor: "öpüp çevreler takvimler [1981: 274] olarak hizmet edebilir" Onlar silah solstices yönüne işaret etmek eğilimindedir daire içinde bir haç var çünkü ve ekinoks. Mansfield (1981: 274-275) iken bir evrensel psişik güçler mandala etkilemiş şekilde Jungian yorumunu (ve Hıristiyan labirenti) tasarımlar, takvim gösterimi büyük olasılıkla, bir Mesoamericans evreni hayal ettiği hatırlar özellikle sundukları devam ediyor dört parça, böylece çapraz dört bölüme gagaladı daireyi böler. Tabii ki, Asya kökenli hipotez kredi için, Asya (özellikle Çin) kozmoloji bir dörtlü evren vurguladı. Orta Amerika'da Asya etkisini çevreleyen hikayeleri ve söylentiler rağmen, kabuk kağıt üretimi tekniği dışında çok az sert kanıt yoktur, Ancak. Coe (2001a: 57) daha özlü nokta yapar: "t kategorik olmak Eski Dünya üretilen herhangi bir nesnenin herhangi bir Maya sitesinde tespit edilmiştir vurguladı olmalıdır." Ancak, Coe (2001a: 58) hiçbir anlamda onlar ". Eski Dünya prototiplerinin türev" olsa ", onların erken tarihinin birkaç kez" Maya Asya fikirler almış olabileceğini kabul etmedi ÖTESİNDE HYPERDIFFUSIONISM Şimdiye kadar incelediğimiz kayıp kıtaların eski fikirleri yönlendirilir iken, hipotezler, Yeni Dünya uygarlık için bir eski Dünya kökenini kanıtlamak için bir girişim Mesoamerican medeniyet için trans-okyanus kökenli özellikle ilgilenmiştir. Yayılmacı düşünce bu hattın mantıksal uzantısı insan uygarlığının için kayıp vatan on dokuzuncu yüzyıl vizyonuna dönüş, bir uzay çağı twist ile bu sefer oldu. İsviçreli yazar Erich von Däniken (1969: viii) sansasyon yarattı zaman o "atalarımızın uzak geçmişte evrenin ziyaret aldığını." iddiasında Bölüm şaşırtmaca ve parça vahşi spekülasyon, Däniken (1969: 104) Onun dünyasında, uzay uzaylılar roket gemilerde gökyüzünde uçtu çünkü Mesoamerican Tüylü Yılan tanrı uzay uzaylı olduğunu iddia ve bu roketler antik Maya yılanlar gibi görünüyordu , çok şey anlamak için muhtemelen çok aptal kim: "Nasıl herkes bir tanrı olarak bu itici yaratık ibadet olabilir, ve neden de uçabileceğini Maya elinden [von Däniken 1969: 104] arasında?". Bu nedenle, Tüylü Yılan bir roket gemisi olmalı. Von Däniken, Palenque Lord Pacal ünlü lahit kapağı için gösterir değil "devasa etsiz çeneler ... Dünya Ağacı [ve] kuş canavar Wuqub 'Kaqix [Coe : 2001a: 137] "ama makineleri:" bugün herhangi bir çocuk bir roket olarak onun araç tespit ediyorum [von Däniken 1969:. 100] " Neredeyse otuz yıl sonra, Hancock (1995: 151) Pacal mezarı "çok daha güçlü yaptım daha teknolojik cihaz andıran bu akıl yürütme satırdan sonra savundu ... kral toprak canavar etsiz çeneleri geri düşüyor. " Sadece Hancock, bu teknoloji için sorumlu ajan uzaylılar, ama değildi "eski ve daha yüksek bir medeniyet [Hancock 1995: 155]" değil efsanevi Atlantis ya da Mu, uzun zaman önce imkansız olarak görevden ve kanıtlarla desteklenmeyen aksine. Böylece Donnelly ile bir asır önce başlayan ve daha sonra Churchward'ın aynı fazlası ile kapatan daire. Ünlü bilim adamı Carl Sagan, eski astronot ve kayıp medeniyet hipotezi de dahil olmak üzere, bilimsel kuruluşundan gelen eleştirilere rağmen, popüler olmaya devam etmektedir. Omni (1994: 77) göre "Sagan orijinal itirazlardan biri atalarımızın geçmişteki anıtsal mimari oluşturmak için görünüşte çok aptal altta yatan varsayım oldu." Ve gerçekten de, bu Mesoamerican uygarlığın kökeni hakkında tüm yayılmacı fikirlere arasında keser tema. Bu yazarların her biri Mesoamericans kendi başlarına bir, benzersiz hayati ve heyecan verici bir medeniyet yaratma aciz olduğunu savunuyor ve onlar onların zihinsel engelleri aşabilmesi için dış ajanlar gerekli. Bu görüş sadece yanlış değil, aynı zamanda ırkçı. Bu bir kayıp kıta Kafkas mültecilerin destekçileri gelip gelmediğini ırkçı (Hancock 1995 bkz: 102-104) ya da üstün ırk olarak Afrikalılar bkz Afrocentrists (: 420. Haslip-Viera ve ark 1997). Ne bu inanç sistemleri anlamak için başarısız insanlık ırklarına ait özellikleri olmayan hiçbir biyolojik determinizmi, bu istihbarat ve oluşturmak ve anlama yeteneğine sahiptir, ama bireyler bu (.: 109 Jurmain ark 1998).Mesoamericans İspanyol fethinden önce medeniyet ve kültür uzun bir geleneği ve Meksika eski halkların kendi kültürel miraslarını inkar edemez tarihi yeniden yazmaya hiçbir girişimde vardı. ReferanslarCoe, MD 2001 Maya. Sixth Edition. Yayımlanmaktadır. Thames & Hudson, Singapur. Başlangıçta 1994 yayınlandı Aztekler Olmek Gönderen: Coe, MD 2001 Meksika. Dördüncü baskı. Yayımlanmaktadır.Thames & Hudson, Singapur. Başlangıçta 1994 yayınlandı Däniken, E. von. Tanrıların 1969 Chariots? Bantam, New York. Hancock, Tanrıların G. 1995 Parmak. Taç, New York. Haslip-Viera, G., B. Ortiz de Montellano ve W. Barbour. 1997 Kamu Antropoloji CA Forum: soyabilir Native American Cultures: Van Sertimas Afrocentricity ve Olmec. Güncel Antropoloji. 38:. 419-441 Huyghe, S. 1994 UFO Güncelleme: Rise, Güz ve Dünyadışı Tanrıların Afterlife Erich von Daniken Kuramı. Omni. Mayıs: 77. Jurmain, R. H. Nelson L. Kilgore, W. Trevathan. Fiziksel Antropoloji 1998 Essentials. Üçüncü baskı.Batı / Wadsworth, Belmont California. Mansfield, V. 1981 Mandalas ve Mesoamerican pecked Çemberleri. Güncel Antropoloji. 22:. 269-284 Mundkur, B. 1976 Mesoamerica içinde Yılan Kültü: Its Asya Arkaplan. Güncel Antropoloji. 17: 429-455. --------. 1978 öncesi Kolomb Mesoamerica içine Hindu İlahi Sembollerin İddiası Difüzyon: Bir Eleştirisi. Güncel Antropoloji. 19:. 541-583 Orser, C. 2001 Modern Mit ve Kalıp Sahte Arkeoloji düzenlendi Atlantis Baba, Ignatius Donnelly,. Arkeoloji Bugün. n.pag http://www.archaeologytoday.net/1100toc/011701-atlantis.shtml Soustelle, J. 1985. Olmecs: Meksika'da Eski Uygarlık. İK Lane tarafından çevrilmiştir. Oklahoma Press, Norman, Oklahoma. Üniversite Tompkins, Meksika Piramitler P. 1976 Mysteries. Harper & Row, New York. Sevgiler ... saygılar ... Omni (1994: 77) göre "Sagan orijinal itirazlardan biri atalarımızın geçmişteki anıtsal mimari oluşturmak için görünüşte çok aptal altta yatan varsayım oldu." Ve gerçekten de, bu Mesoamerican uygarlığın kökeni hakkında tüm yayılmacı fikirlere arasında keser tema. Bu yazarların her biri Mesoamericans kendi başlarına bir, benzersiz hayati ve heyecan verici bir medeniyet yaratma aciz olduğunu savunuyor ve onlar onların zihinsel engelleri aşabilmesi için dış ajanlar gerekli. Bu görüş sadece yanlış değil, aynı zamanda ırkçı. Bu bir kayıp kıta Kafkas mültecilerin destekçileri gelip gelmediğini ırkçı (Hancock 1995 bkz: 102-104) ya da üstün ırk olarak Afrikalılar bkz Afrocentrists (: 420. Haslip-Viera ve ark 1997). Ne bu inanç sistemleri anlamak için başarısız insanlık ırklarına ait özellikleri olmayan hiçbir biyolojik determinizmi, bu istihbarat ve oluşturmak ve anlama yeteneğine sahiptir, ama bireyler bu (.: 109 Jurmain ark 1998). Mesoamericans İspanyol fethinden önce medeniyet ve kültür uzun bir geleneği ve Meksika eski halkların kendi kültürel miraslarını inkar edemez tarihi yeniden yazmaya hiçbir girişimde vardı. Referanslar Coe, MD 2001 Maya. Sixth Edition. Yayımlanmaktadır. Thames & Hudson, Singapur. Başlangıçta 1994 yayınlandı Aztekler Olmek Gönderen: Coe, MD 2001 Meksika. Dördüncü baskı. Yayımlanmaktadır. Thames & Hudson, Singapur. Başlangıçta 1994 yayınlandı Däniken, E. von. Tanrıların 1969 Chariots? Bantam, New York. Hancock, Tanrıların G. 1995 Parmak. Taç, New York. Haslip-Viera, G., B. Ortiz de Montellano ve W. Barbour. 1997 Kamu Antropoloji CA Forum: soyabilir Native American Cultures: Van Sertimas Afrocentricity ve Olmec. Güncel Antropoloji. 38:. 419-441 Huyghe, S. 1994 UFO Güncelleme: Rise, Güz ve Dünyadışı Tanrıların Afterlife Erich von Daniken Kuramı. Omni. Mayıs: 77. Jurmain, R. H. Nelson L. Kilgore, W. Trevathan. Fiziksel Antropoloji 1998 Essentials. Üçüncü baskı. Batı / Wadsworth, Belmont California. Mansfield, V. 1981 Mandalas ve Mesoamerican pecked Çemberleri. Güncel Antropoloji. 22:. 269-284 Mundkur, B. 1976 Mesoamerica içinde Yılan Kültü: Its Asya Arkaplan. Güncel Antropoloji. 17: 429-455. --------. 1978 öncesi Kolomb Mesoamerica içine Hindu İlahi Sembollerin İddiası Difüzyon: Bir Eleştirisi. Güncel Antropoloji. 19:. 541-583 Orser, C. 2001 Modern Mit ve Kalıp Sahte Arkeoloji düzenlendi Atlantis Baba, Ignatius Donnelly,. Arkeoloji Bugün. n.pag http://www.archaeologytoday.net/1100toc/011701-atlantis.shtml Soustelle, J. 1985. Olmecs: Meksika'da Eski Uygarlık. İK Lane tarafından çevrilmiştir. Oklahoma Press, Norman, Oklahoma. Üniversite Tompkins, Meksika Piramitler P. 1976 Mysteries. Harper & Row, New York. Sevgiler ... saygılar ... Omni (1994: 77) göre "Sagan orijinal itirazlardan biri atalarımızın geçmişteki anıtsal mimari oluşturmak için görünüşte çok aptal altta yatan varsayım oldu." Ve gerçekten de, bu Mesoamerican uygarlığın kökeni hakkında tüm yayılmacı fikirlere arasında keser tema. Bu yazarların her biri Mesoamericans kendi başlarına bir, benzersiz hayati ve heyecan verici bir medeniyet yaratma aciz olduğunu savunuyor ve onlar onların zihinsel engelleri aşabilmesi için dış ajanlar gerekli. Bu görüş sadece yanlış değil, aynı zamanda ırkçı. Bu bir kayıp kıta Kafkas mültecilerin destekçileri gelip gelmediğini ırkçı (Hancock 1995 bkz: 102-104) ya da üstün ırk olarak Afrikalılar bkz Afrocentrists (: 420. Haslip-Viera ve ark 1997). Ne bu inanç sistemleri anlamak için başarısız insanlık ırklarına ait özellikleri olmayan hiçbir biyolojik determinizmi, bu istihbarat ve oluşturmak ve anlama yeteneğine sahiptir, ama bireyler bu (.: 109 Jurmain ark 1998). Mesoamericans İspanyol fethinden önce medeniyet ve kültür uzun bir geleneği ve Meksika eski halkların kendi kültürel miraslarını inkar edemez tarihi yeniden yazmaya hiçbir girişimde vardı. Referanslar Coe, MD 2001 Maya. Sixth Edition. Yayımlanmaktadır. Thames & Hudson, Singapur. Başlangıçta 1994 yayınlandı Aztekler Olmek Gönderen: Coe, MD 2001 Meksika. Dördüncü baskı. Yayımlanmaktadır. Thames & Hudson, Singapur. Başlangıçta 1994 yayınlandı Däniken, E. von. Tanrıların 1969 Chariots? Bantam, New York. Hancock, Tanrıların G. 1995 Parmak. Taç, New York. Haslip-Viera, G., B. Ortiz de Montellano ve W. Barbour. 1997 Kamu Antropoloji CA Forum: soyabilir Native American Cultures: Van Sertimas Afrocentricity ve Olmec. Güncel Antropoloji. 38:. 419-441 Huyghe, S. 1994 UFO Güncelleme: Rise, Güz ve Dünyadışı Tanrıların Afterlife Erich von Daniken Kuramı. Omni. Mayıs: 77. Jurmain, R. H. Nelson L. Kilgore, W. Trevathan. Fiziksel Antropoloji 1998 Essentials. Üçüncü baskı. Batı / Wadsworth, Belmont California. Mansfield, V. 1981 Mandalas ve Mesoamerican pecked Çemberleri. Güncel Antropoloji. 22:. 269-284Mundkur, B. 1976 Mesoamerica içinde Yılan Kültü: Its Asya Arkaplan. Güncel Antropoloji. 17: 429-455. --------. 1978 öncesi Kolomb Mesoamerica içine Hindu İlahi Sembollerin İddiası Difüzyon: Bir Eleştirisi. Güncel Antropoloji. 19:. 541-583 Orser, C. 2001 Modern Mit ve Kalıp Sahte Arkeoloji düzenlendi Atlantis Baba, Ignatius Donnelly,. Arkeoloji Bugün. n.paghttp://www.archaeologytoday.net/1100toc/011701-atlantis.shtml Soustelle, J. 1985. Olmecs: Meksika'da Eski Uygarlık. İK Lane tarafından çevrilmiştir. Oklahoma Press, Norman, Oklahoma. ÜniversiteTompkins, Meksika Piramitler P. 1976 Mysteries. Harper & Row, New York. Sevgiler ... saygılar ... 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...