Salman-ı Pir-i Pak kimdir.?
Bir diğer adı da Salman-ı Farisi olan bu yüce şahsiyet biz Aleviler için önemli bir önderdir. Hz. Muhammed'in “Salman Ehlibeyttendir” sözü Salman-ı Pak'ın önemini yeterince açık şekilde ortaya koyuyor. Ehlibeyt biz Aleviler için Nuh'un gemisi gibidir. O gemiye binen kurtuluşa erer. “Salman Ehlibeyttendir” hadisi onun önemini ortaya koymak içindir. Yoksa Ehlibeytin somut olarak Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Fatma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin olduğu cümle aleme aşikardır.
İnancımızda bu denli önemli bir yer kaplayan bu yüce şahsiyet hakkında Alevi sözlü edebiyatında çok bilgiler olmakla beraber, yazılı kaynaklardaki bilgiler ne yazık ki sınırlıdır.
Salman-ı Pak hakkında genel bilgileri şöyle özetleyebiliriz.
Salman-ı Pak'ın doğum tarihi bilinmiyor. Doğum yeri İran'ın Isfahan kentidir. 656 yılında Hakka yürümüştür.
Doğup büyüdüğü ortam Zerdüşt inancının hakim olduğu bir ortamdı. Salman-ı Pak'ın babası Zerdüştlüğe bağlı bir insan olduğundan bu din ile ilgili eğitimi babasından almıştır. Belli bir yaşa geldiğinde Zerdüştlük dini Salman-ı Pak'a yetmemiştir. Bunun sonucunda arayışa giren Salman-ı Pak Hristiyanlık dinine yönelir. O dönemler Hristiyanlık dini için önemli bir merkez olan Şam şehrinde bir süre kalır ve bu din hakkındaki eğitimine devam eder. Ancak bir noktadan sonra Hristiyanlık inancıda ona yetmemeye başlar. Yeni arayışlara giren Salman-ı Pak, Arabistanda yeni bir peygamberin ortaya çıktığını öğrenince yönünü o tarafa çevirir. Bu yeni peygamberi görmek maksadıyla yaptığı yolculukta haydutlarca yakalanıp köle olarak Medine de satılır. Bu sıralarda Hz. Muhammed'in hicreti gerçekleşir. Hz. Muhammed'in çabalarıyla Salman'ın köleliği sona erer. Hz. Muhammed'in gerçek bir peygamber olduğuna inandıktan sonra Müslümanlığı seçer Salman-ı Pak
Müslüman olan ilk Arap olmayan kişidir.
Müslüman olduktan sonra Hz. Muhammed'e en yakın kişilerden biri olur. Hz. Muhammed'in söylediği “Salman Ehlibeytimdedir” sözü bu yakınlığın derecisini daha rahat anlatıyor.
Müslüman olduktan sonra bilgisi ve görgüsüyle Müslümanlara çok yararları olmuştur. Bunun en somut örneği Hendek savaşında ortaya çıktı. Bu savaşta hendek kazılması fikrini vererek savaşın kazanılmasında önemli rol oynadı.
Yukarıdaki açıklamalar Salman-ı Pak hakkında genel bilgilerin özetiydi. Bu genel bilgilere biz Alevilere özel bazı bilgileri de eklememiz, Salman-ı Pak gibi bir şahsiyeti daha iyi tanımamıza ışık tutacaktır.
Cemlerimizin kaynağı Kırklar Cemidir. Salman-ı Pak, Kırklar meclisinde/ceminde olan Kırklardan biridir.
Salman-i Pak, adından da anlaşılacağı üzere temizliğin sembolüdür.
Salman-i Pak, Onyedi Kemerbestten biridir. Onyedi Kemerbest; Hz. Muhammed’e, Hz. Ali’ye, Ehlibeyt’e bağlı Kırklar Meclisinin üyeleri arasında bulunan, Hz. Ali tarafından kemerleri bağlanmış olan yüce şahsiyetlerdir.
Bunların dışında Salman-ı Pak, bütün ömrünü Ehlibeyt yolunda, Hz. Ali'ye bağlılıkla geçirmiş bir kişidir. Hz. Ali ve Salman-ı Pak arasında gecen hikaye, menkıbeler Alevi sözlü geleneğinde hala mevcudiyetini koruyor.
Bütün bu genel ve biz Alevilere özgü özel bilgilerden de anlaşıldığı gibi Salman-ı Pak, -hangi açıdan ele alırsak alalım, ister zahiri ister batıni olsun- önemli bir şahsiyettir. Biz Aleviler için önemi ortadadır. Zahiri anlamdaki varlığı ile de olsa Sünniler içinde önemli bir şahsiyet olması gerekiyor. Hendek savaşındaki rolü bile onun önemli tarihsel bir figür olduğunu ortaya koyuyor.
Sonuç olarak; Salman-ı Pak, üzerinde önemle durulması gereken bir şahsiyettir. Sözel geleneğimizdeki bilgilerle başka dillerde hakkında yapılan çalışmaları birleştirip daha somut ve anlaşılır olarak cümle insanlığa bu önemli kişiliği tanıtmamız gerekiyor. Burada dile getirdiklerimizde bu meyanda atılan ilk adım olarak anlaşılmalı. Çünkü bu önemli şahsiyeti anlamak ve anlatmak için daha çok çaba sahibi olmamız gerektiği apaçık ortadadır.
Alevi cemlerindeki süpürgeci duasi’indan bir alıntı ;
Biz üç bacıydık güruhu neciydik
kırklar meydanında süpürgeciydik
Süpürgeci Selman kör olsun Mervan
Zuhur ede mehdi sahibi zaman
Muhammed’i candan sev ki,
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Her gördüğün Hızır bil ki
Bir gerçekten etek tut ki
Zeynel Bakır, Cafer, Kâzım
Alevilerin amaçı Selman olmaktır. Alevilikte Selman'ın Hikayesi Farklıdır. Selman'da türlü sırlar gizlidir. Alevilerin Selman'a neden önem verdiğini öğrenmek için aşağıdaki yazıyı okuyabilirsiniz. Alevi Mitolojisinde Selman'ın yeri.
Selman Su ihtiyacını gidermek için arayıp da bulduğu suyun önünde duraklar ve elini yüzünü yıkarken ansızın bir Aslan çıkar karşısına. Aslandan kurtulmanın yolunu ararken ya Ali imdadıma yetiş beni bu Aslandan kurtar der. O anda bir atlı çıkıveriyor kılıcını Aslanın ağzına dayıyor ve Aslanı ikiye ayırıyor.
Selman-ı Farisi, darda imdadına yetişen kurtarıcı atlıya yerden bir demet nergis toplayıp verir. Ve kurtarıcı atlı gözden kaybolup gider. Ve Selman-ı Farisi yoluna rahat bir şekilde devam ediyor.
Bu olaylar olup biterken daha Muhammed ve Ali dünyaya gelmemişler.
Daha sonra Muhammed ve Ali dünyaya gelir. Selman müslüman olur. Ali küçüktür. Selman ve Ali arasında şöyle bir olay yaşanır.
Yine ayni rivayete göre, Hz. Ali yedi yaşında bir çocukken bak Selman-ı Farisi'dir. İkiyüz yaşında olan Selman-ı Farisi hurma ağacının gölgesinde oturuyor. Yedi yaşındaki Hz. Ali hurma ağacına çıkıyor. Hurma ağacında hurma koparıp yerken çekirdeğini Selman-ı Farisi’nin başına atıyor. Selman-ı Farisi, ya Ali sen utanmıyormusun hurmayı yiyip çekirdeğini bu piri faninin başına atıyorsun der.
Hz. Ali, senmi büyüksün yoksa benmi der.
Selman-ı Farisi, ya Ali sen yedi yaşında bir çocuksun, ben ise piri fani biriyim.
Hz. Ali, o zaman gidip Hz. Muhammed'e soralım der ve Hz. Muhammed'in huzuruna çıkarlar.
Selman-ı Farisi, ya Muhammed Hz. Ali hurma ağacında hurma yiyip çekirdeğini bana atıyor ve benden büyük olduğunu söylüyor. Ne dersiniz.
Hz. Ali, Hz. Muhammed’e fırsat vermeden, ya Selman sen diyarı Rum’a gitmiştin, giderken Harranda nelerle karşılaştın bize anlat bakalım der.
Selman-ı Farisi, Harranda önüme bir Aslan çıktı.
Hz. Ali, sen ne yaptın der.
Selman-ı Farisi, Ya Ali imdadıma yetiş dedim, o anda çok heybetli bir atlı çıka geldi kılıcını uzattı aslanın ağzından ikiye böldü.
Hz. Ali, Selman-ı Farisi'ye, seni kurtarana nasıl bir karşılık verdin der.
Selman-ı Farisi, ben de bir demet nergis toplayıp kendisine verdim ve atlı gözden kayboldu der.
Ve o anda Hz. Ali cebinde nergisleri çıkarıyor, al verdiğin nergisleri deyip, Selman-ı Farisi’ye uzatıyor.
Ve Selman-ı Farisi, çağırdığı Ali'nin yanında çocuk olan Ali olduğunu anlar. Ali senin sırrına aklımız ermez der. Ve kusur işlediğinden dolayı, Hz. Ali den bağışlanmasını diler.
Gerek diğer ozanlarda gerekse üç ozanımızda bu olaya sık rastlanır.
Selman’a erişti Erzen dağında
Allah medet ya Muhammed ya Ali
Selman seni gördü buldu ışığı
Arslandan kurtardın sen o aşığı
Öldürdün ejderi söktün beşiği
Allah medet ya Muhammed ya Ali
Onda Selman niyaz sundu nergizi
Kıblem sensin diye bağladı özü
Dünü günü sona eyler niyazı
Allah medet ya Muhammed ya Ali
Hz. Ali’nin aslanı öldürmesi ve Selman’ın nergis sunuşu anlatılıyor. Allah ,Muhammed , Ali üçü Ali olarak tek bir kişi gibi algılanıyor.
Hatayi, bu olayı bir destan olarak yazmıştır:
Erzene gölünde Selman’a erdi
Selman bir top nergis hediye verdi
Selman hurma yemez o hurma yerdi
Çiğidi Selman’a verendi Ali
Üç yüz yıldan sonra nişan bildiren
Selman’a nişanı sunandan medet
Selman’ın şeklinde bir oğlan girdi
Ne güzel izzetle sala getirdi
Aslan olup yol üstüne oturan
Selman’a destinde nergis getiren
Ali’yi seyrettim mahbup çağında
Erenler solunda Selman sağında
Selman’ın çiğninde bir oğlan geldi
Desturu Şah deyip elini aldı
Selman’ınçiğninde çocuk yaşında
O’ dur ela gözlü sultanım benim
Yukarda hikâyesini incelediğimiz ve bu konudaki örneklerini gördüğümüz olayda adı geçen Selman, ilk Müslümanlardan, fars asıllı bir sahabedir. İslam dinini çeşitli yararlılık gösteren bir kişidir.
Alevi-Bektaşîler’de Selman, Hz. Ali’nin kemer-best kuşattığı on yedi adamından biridir ve Selman’ı Park’ı temsil eder. Selman, Kırklar ceminde de yerini alır.