04 Aralık 2018

GİZLİ SIRLAR ÖĞRETİSİ

Mustafa Kemal Atatürk’ün Soy Ağacı


ScreenHunter_2
ScreenHunter_3
1007827_9897640d8a1d3d634aca968cd9419221

ATATÜRK HAKKINDA HERŞEY ......YEDİ



ATATÜRK HAKKINDA HERŞEY ......YEDİ
atatürk projeleri ile ilgili görsel sonucu
Atatürk'ün okul hayatı ve okul yılları içerisinde gösterdiği azim ve istikrar takdire layıktır.
Ulu önderimiz İlkokul eğitimi için, Selanik'teki Şemsi Efendi okuluna gitmiş, ancak babasını çok küçük yaşlarda kaybedince okuldan ayrılmak zorunda kalmıştır. Mustafa Kemal, kız kardeşi Makbule ve annesi ile birlikte dayısının Selanik yakınlarındaki çiftlik evine yerleşmişlerdir; yaşamları bu şekilde bir süre devam etmiştir.Atatürk çiftlikte çalışırken, annesi okula gitmemesinden endişe duymaya başlamıştır. Sonra, annesinin Selanik'te bulunan kız kardeşinin yanına giderek Askeri Rüştiyeye kaydını yaptırmıştır. Rüştiye'yi 1895 yılında bitiren Mustafa Kemal Manastır'daki Askeri İdadi'ye girmiş ve başarılı bir şekilde bitirmiştir. Mustafa Kemal daha sonra İstanbul'a gitmiş, 13 Mart 1899 yılında başladığı Harbiye'yi bitirdikten sonra,1902 yılında Harp Akademisine başlamış ve 11 Ocak 1905 yılında kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuştur.

Atatürk'ün Öğrenim Hayatı ve Gençliği


Küçük Mustafa, Haziran 1887'de başladığı ilk öğrenimine bir süre annesinin arzusuna uyarak Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde devam etti; fakat çok geçmeden babasının isteği ile Selanik'te çağdaş eğitim yapan Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti ve ilkokulu burada bitirdi. Şemsi Efendi, yeni öğrencisinin yeteneklerini ve zekâsını takdir ettiğinden, küçük Mustafa'nın kendi okulunda bulunmasından son derece memnundu.
Küçük Mustafa, bu okulda okurken babası öldü. Ali Rıza Efendi'nin ölümü üzerine, Zübeyde Hanım üç çocuğu ile bir süre Selânik yakınlarındaki Lankaza'da bulunan Rapla çiftliğinde subaşılık yapan kardeşi Hüseyin Efendi'nin yanına yerleşti. Çiftlik hayatı nedeniyle küçük Mustafa'nın öğrenimi ister istemez bir süre aksamıştı. Fakat, çok geçmeden Selanik'e dönerek halasının yanında, bıraktığı yerden öğrenimine devam etti.



İlk öğretmeni Şemsi Efendi
Küçük Mustafa, Şemsi Efendi İlkokulundan sonra bir süre Selanik Mülkiye Rüştiyesi'ne devam etti ise de Kaymak Hafız adlı Arapça 
öğretmeninin kendisine haksız yere sopa ile vurması üzerine bu okuldan ayrıldı ve 1894 yılının Temmuz-Ağustos aylarında kendi kararı ile Askerî Rüştiye'ye müracaat ederek öğrenimine burada devam etti. Yazları, dayısı Hüseyin Efendi'nin yanına gider, okul zamanına kadar çiftlikte kalırdı. Mustafa, bu 
okulu gerçekten sevmişti. Arkadaşları arasında zekâsı ve üstün yetenekleri ile kısa zamanda kendisini gösterdi ve öğretmenlerinin sevgisini kazandı; öğretmenleri neredeyse kendisine bir arkadaş muamelesi yapma gereğini hissetmişlerdi.Bu okulda matematik öğretmenliği yapan Yüzbaşı Mustafa Efendi, genç öğrencisinin yetenekleri ve zekâsı karşısında sınıftaki diğer Mustafa'larla aralarındaki farkı belirtmek üzere öğrencisinin adının sonuna "Kemal" ismini ilâve etti. Artık genç öğrenci Mustafa Kemal olmuştu.


Manastır İdadisi 
Genç Mustafa Kemal, Manastır Askerî İdadisini de başarı ile bitirerek 13 Mart 1899 tarihinde İstanbul'da Harp Okulu'na girdi. 3 senelik başarılı bir Harbiye öğreniminden sonra 10 Şubat 1902'de bu okulu Teğmen rütbesiyle bitirdi ve öğrenimine Harp Akademisinde devam etti.1903 yılında Üsteğmen olmuştu.11 Ocak 1905 tarihinde de Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle Harp Akademisinden mezun oldu.


Harbiye Mektebi / Pangaltı -ISTANBUL
Harp Okulunda ve Harp Akademisinde de zekâsı, yetenekleri ve üstün kişiliği ile kendisini arkadaşlarına ve hocalarına tanıtmış, onların içten sevgi ve saygısını kazanmıştı. 




Askerlik derslerine büyük ilgisi yanında matematiğe, edebiyata ve güzel söz söylemeye karşı da merakı ve eğilimi vardı.Harbiye'de ve Harp Akademisi'nde, memleket ve millet davaları ile ilgilenmesi, düşüncelerini cesaretle ifadeden çekinmemesi sebebiyle aydın ve inkılâpçı bir subay olarak tanınmıştı. 
Devir istibdat idaresi idi ve bu davranışları aleyhine olabilirdi; ancak çevresince gerçekten çok sevilişi, düşüncelerinde samimî oluşu, onun herhangi bir tertibe kurban gitmesini önlemişti. Bununla beraber Harp Akademisi'nden mezuniyetini izleyen günlerde istibdat ve padişahlık rejimi aleyhindeki düşünceleri ve durumu, şüphe çekerek birkaç ay İstanbul'da tutuklu kaldı; sonra bir nevi sürgün olarak vazife ile 5 Şubat 1905 tarihinde Suriye bölgesine, Şam'a atandı.


1."ATA" LAFINI SEVMEZDİ 

"Atatürk" hitabını ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştı.Kendisine Ata" diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdi. 

2.EN SEVDİĞİ YEMEK 

Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi ama canı istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi. 

3.EN BÜYÜK HAYALİ DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI 

Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi. 

4.BAŞUCU KİTABI "ÇALIKUŞU" 

Binlerce kitabı vardı.Ama bunların arasında bir tanesini hayatı boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin'in ünlü Çalikuşu" romanını hep yanında taşır her gün rastgele bir yerinden açar birkaç sayfa okurdu. 

5.KABUL SALONUNDAKİ AT YAVRUSU 

Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. "Fox" adını verdiği köpeği Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Çankaya Köşkü kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti. 

6.TAM BİR SALON ADAMI 

En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu.Klasik Batı müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi. 

7.GÖMLEKLERİNİN TÜMÜ BEYAZDI 

Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel olarak dikilirken sonra yerli malı kullanma kampanyasına öncülük edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı. 

8.DOLABINDA LACİVERTE YER YOKTU 

Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi.Lacivert takım giymeyi sevmezdi. 

9.ÖLÇÜLERİ 

Boyu 1.74 idi.Hayatının son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi. 

10.RUMELİ ŞİVESİ 

Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazi kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi. 

11.HAZİN BİR HİKAYE 

Hayatında bir dönem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanım`ın mezarının nerede olduğu bilinmiyor. 

12.CUMHURBASKANLIĞINDAN SIKILIYORDU. 

Hayatının çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor,çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu. 

13.PAPA`NIN TEMSİLCİSİNE ELBİSE 

Kıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle sokağa çıkmaları yasaklanınca* Monsenyor Roncalli`ye kendi terzisi Kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı. 

14.KENDİSİ TRAŞ OLMAZDI. 

Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanın üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi.Bir özelliği de kendi kendine traş olmamasıydı. 

15.DÜZEN TAKINTISI VARDI 

Evinde,çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi. 

16.HOŞGÖRÜLÜ LİDER 

Köylunün birinin gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış*"Alın bunu kendi içsin" diyerek Atatürk`e küfretmişti.Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra "Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi. 

17.SİGARA PAZARLIĞI 

Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde kaç paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk "sekiz" demişti. Doktor bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti:"Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım". 

18."BU NASIL HALKÇILIK?" 

Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti.Kondüktörün milletvekillerinden bilet parası almamasına şaşırmış nedenini sormuştu.Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey sinirlenmiş"Ne de güzel halkçılık ama" demişti. 

19."LAİKLİK ADAM OLMAKTIR!" 

İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya geldiğini anlamadiğini söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti: "Adam olmak demektir hocam,adam olmak!" 

20.KURBANLARI BAĞIŞLARDI 

Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi. 

21.YABANCI DİLE MERAKI 

Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca'yı sonraki yıllarda geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardi. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi. 

22.FASULYESİNE POKER 

Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardi.Oyun sonunda kazandıklarını iade ederdi. 

23.KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI 

Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı. 

24.KULAKLARI DUYAN TEK KİŞİ. 

Fransız tarihcisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının duyuyor olmasına şaşırmış anılarında bunu espirili bir dille anlatmişti: "T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar". 

25.BİR RİCASI BAŞ AÇTIRDI 

Bir gün halk arasında dolaşırken çarşaflı bir kadına rastlamış* "Hafiz Hanım benim hatırım için başındaki örtüyü açar mısın?" diye sormuştu. Kadın baş örtüsünü açarak Atatürk`ün önünde eğildi ve ellerini öptü. 

26.BİLARDO VE YÜZME 

Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner,yüzmeye gider ve bilardo oynardı. 

27.EN BAŞARILI DERS. 

Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif bilimlere ilgisi hayatı boyunca sürdü. 

28.YAĞCILARA GEÇİT YOK 

Yağcılara çok kızardı. Bir akşam sofrasında kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti. 

29.SON YILBAŞI GECESİ 

1937yi 1938`e bağlayan son yılbaşi gecesini Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile baş başa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana hediye etmişti. 

30.KÖŞKTEKİ GÜVERCİNLİK 

Kuşları çok severdi.Çankaya Köşkü`nde özel bir bakıcının ilgilendiği güvercinliği vardı.


ATATÜRK HAKKINDA HERŞEY ......ALTI

ATATÜRK HAKKINDA HERŞEY ......ALTI

atatürk projeleri ile ilgili görsel sonucu
TEKLİF EDİLEN PROJELER

ANITKABİR'İN ÖZELLİKLERİ
Anıtkabir'in Rasattepe'de yapılmasına karar verildikten sonra Başbakanlıkça kurulan Anıtkabir komisyonu tarafından, Anıtkabir'de bulunması gereken genel nitelikler hakkında bir bildiri yayınlandı. Bildiri şöyle özetlenebilir:

1. Anıtkabir bir ziyaretgah olacaktır. Ziyaretgahın giriş bölümü, binlerce insanın Türk Ulusu'nun ATA'sı önünde eğilerek saygılarını sunmasına elverişli olacaktır.

2. Bu anıt Büyük ATA'nın; asker, devlet adamı, büyük politika ve bilim adamı, büyük düşünür ve nihayet yaratıcı büyük dehanın vasıflarının güç ve yeteneklerinin bir sembolü olacaktır. O'nun kişiliği ile oranlı bulunacaktır.

3. Türk Ulusu ve ATA'sına saygılarını göstermek isteyenler, ATA'nın katafalkı önünde eğilerek bunu gerçekleştireceklerdir.

4. Anıtkabir'in bir şeref holü bulunacaktır. Atatürk'ün lahdi buraya konulacağı için, bu anıtın ruhu ve en önemli bölümü şeref holü olacaktır. Şeref Holü, başta Türk Ulusu olduğu halde, ulusumuza saygılarını sunacak yabancı devlet temsilcilerinin ATA'nın lahdine yönelebilecekleri büyük bir salon olacaktır. Bu holde sağlanacak ululuk ve güçlülük tesirleri, yarışmacılara bırakılmıştır.

5. Anıtkabir'de bir Atatürk Müzesi olacaktır.

6. Anıtkabir'i ziyaret edecek büyüklerimizin ve yabancı devlet temsilcilerinin duygu ve düşüncelerini yazacakları bir özel defter bulunacaktır.

PROJE YARIŞMASI

Anıtkabir Komisyonunun belirlediği ilkeler, Anıtkabir proje yarışması şartnamesinin temeli oldu. Böylece Anıtkabir Serbest Proje Yarışması şartnamesi uluslar arası mimarlar tüzüğüne uygun olarak Türkçe ve Fransızca dillerinde hazırlandı ve hükümet tarafından 1 Mart 1941 tarihinde yarışma açıldı.

Yarışmanın açıldığı yıl, İkinci Dünya Savaşı'nın en kanlı, en çetin zamanıydı. Avrupa'nın, Asya'nın ve Afrika'nın bir kısmı savaşın içindeydi. Yarışma süresi 8 aydı. Bu kısa sürede Anıtkabir projesinin yetiştirilemeyeceği anlaşıldığından Bakanlar Kurulu tarafından süre 4 ay daha uzatıldı.

Yarışma için hükümetçe, uluslararası tanınmış yerli ve yabancı sanatçılar ve Bayındırlık Bakanlığınca belirlenen yüksek mimarlardan oluşan tarafsız bir jüri oluşturuldu.

Yarışma umulandan daha fazla ilgi uyandırdı. Yarışmaya Türkiye, Almanya, İtalya, Avusturya, İsveç, Fransa ve Çekoslovakya'dan toplam 47 proje katıldı. Bu projelerden 3 tanesi ödüle, 5 tanesi takdire değer görülmüştür.

ÖDÜLE LAYIK GÖRÜLEN PROJELER

1- Prof. Johannes Kruger (Almanya)



2- Prof. Emin Onat - Doç. Orhan Arda (Türkiye)



3- Prof. Arnaldo Foschini (İtalya)



TAKDİRE LAYIK GÖRÜLEN PROJELER

1- Mimar Ronald Rohn (İsviçre)

2- Mimar Giovanni Muzio (İtalya)

3- Mimar Giuseppe Vaccaro - Mimar Gino Franzi (İtalya)

4- Mimar Hamit Kemali Söylemezoğlu - Mimar Kemal Ahmet Aru - Mimar Recai Akçay (Türkiye)

5- Mimar Ferudun Akozan - Mimar M. Ali Handan (Türkiye)

Jüri, "Ödül verilmeye değer" bulduğu üç eserden hiçbirini ötekine üstün görmemişti. Bu üç eserden birini seçme yetkisi "Anıtkabir" Proje Yarışması Şartları" gereğince hükümete verilmişti. Hükümet bu konuda yetkili birçok kişinin de düşüncelerini dikkate alarak 7 Mayıs 1942 tarihinde Türk mimarlarının eserlerinin uygulanmasına karar verildi. Bu karar şu düşüncelere dayanıyordu:

1- Yarışmayı kazanan üç proje birçok yönden aynı değerdedir.

2- Fakat bu projelerden Türk mimarlarının yaptığı eser, anıta esas teşkil eden "Milli Konu"yu daha başarılı ifade etmiştir.

3- Jüri raporunda belirttiği gibi, bu projenin araziye uygunluğu diğerlerinden daha üstündür.

Bu karardan sonra jüri raporunda öngörülen değişikliklerin yapılması için yeni bir komisyon kuruldu. Projede yapılacak değişiklikler Prof. Emin Onat ve Doç. Orhan Arda ile görüşülerek kararlaştırıldı. Projede, kale ekseni ve şeref holünün etrafındaki bölümler binanın anıtsal niteliğini kaybettirdiğinden eleştiriliyordu.

Prof. Emin Onat ve Doç. Orhan Arda çalışmalarını 7 Ekim 1943'te tamamlayarak komisyona teslim ettiler. Komisyonun hazırladığı rapor, proje ve maketler Bakanlar Kurulunda incelenerek, projenin uygulanmasına 18 Kasım 1943 tarihinde karar verildi.

ANITKABİR'İN YAPIMI



Atatürk gömüleceği yer konusunda bir vasiyette bulunmamıştı. Ancak Atatürk 1923 yılında sohbet sırasında, "Elbet bir gün öleceğim, beni Çankaya'ya gömer, hatıramı yaşatırsınız" demiş ve ardından ısrarlı olmadığını belirtmek için de "Beni milletim nereye isterse oraya gömsün. Fakat benim hatıralarımın yaşayacağı yer Çankaya olacaktır" şeklinde eklemiştir.
Bu yüzden Atatürk'e, yüce kişiliğine uygun bir anıt mezar yaptırılması düşüncesi ile hükümet tarafından Anıtkabir inşaatının yapılacağı yerin tespiti için özel bir komisyon kurulmuştur. Komisyonun 6 Aralık 1938'de yaptığı ilk toplantıda; Anıtkabir konusunda yerli ve yabancı bilim adamlarının düşüncelerinden faydalanılması, Türkiye'de çalışmalarını sürdüren ve Ankara İmar Planını hazırlamış olan şehircilik uzmanı Prof. Jahsen'in, T.B.M.M. binası mimarı Prof. Holzmeister'in ve Dil Tarih Coğrafya Fakültesi binası mimarı Prof. Taut'un görüşlerinin de alınması kararlaştırılmıştır.

Bu bilim adamlarının katılımıyla komisyon ikinci toplantısını 16 Aralık 1938'de yapmıştır. Önerilen yerler şunlar olmuştur.

Çankaya
Etnografya Müzesi
TBMM'nin arkasındaki tepe (Kabatepe)
Ankara Kalesi
Bakanlıklar (Milli Eğitim Bakanlığı için ayrılan arsa)
Eski Ziraat Mektebi
Gençlik Parkı
Altındağ (Hıdırlık Tepe)
Gazi Orman Çiftliği
Önerilen yerler; tarihi mekanlar veya eğlence yerleri olması, şehrin merkezinde ve merkeze çok uzak olması gibi nedenlerle uygun bulunmadı.

17 Ocak 1939 tarihli son komisyon toplantısında, Trabzon Milletvekili Mithat Aydın Anıtkabir'e yakışır yer olarak gördüğü Rasattepe'nin, özelliklerini anlattı. Tepe şehrin ortasında ve buraya yapılacak Anıtkabir'in uzaklardan görünmesini sağlayacak kadar yüksekti.

Komisyon üyelerinden Kütahya Milletvekili Süreyya Özgeevren ise Rasattepe'nin Anıtkabir için çok elverişli özelliklerini anlatarak sözlerini şöyle bağladı : 
"Rasattepe bugünkü ve yarınki Ankara'nın genel görünüşüne göre, bir ucu Dikmen'de, öteki ucu Etlik'de olan bir hilalin tam ortasında, bir yıldız gibidir. Anıtkabir'in burada yapılması kabul edilirse, Türkiye'nin başkenti olan Ankara şehri, kollarını açmış Atatürk'ü kucaklamış olacaktır. Atatürk'ü böylece bayrağımızdaki yarım ayın yıldızının ortasına yatırmış olacağız."
Komisyonda söz alan İçel Milletvekili Emin İnankur'da; Atatürk'le yaptıkları bir şehir gezisinde Rasattepe'ye gittiklerini, Atatürk'ün buradan şehri seyredip "Bu tepe ne güzel bir anıt yeri" dediğini anlattı.
Bu açıklamalardan sonra Anıtkabir'in Rasattepe'ye yapılması oylamaya sunuldu ve Anıtkabir'in Rasattepe'ye yapılması büyük çoğunlukla kabul edildi.

RASATTEPE (ANITTEPE)

Anıtkabir yapılmadan önce rasat istasyonu bulunması dolayısıyla Anıttepe'nin adı Rasattepe idi.

Bu tepede, M.Ö. 12. yüzyılda Anadolu'da devlet kuran Frig uygarlığına ait tümülüsler (mezar yapıları) bulunmaktaydı. Anıtkabir'in Rasattepe'de yapılmasına karar verildikten sonra bu tümülüslerin kaldırılması için arkeolojik kazılar yapıldı. Bu tümülüslerden çıkan eserler, bugün Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir.

Anıtkabir Projesinin belirlenmesinden sonra, inşaatın başlayabilmesi için ilk aşamada kamulaştırma çalışmalarına başlandı. Anıtkabir inşaatı ise 9 Ekim 1944 tarihinde görkemli bir temel atma töreni ile başladı.

Anıtkabir'in inşaası 9 yıllık bir süre içinde 4 aşamalı olarak yapılmıştır.

Birinci Kısım İnşaat : 1944 - 1945
Toprak seviyesi ve Aslanlı yolun istinat duvarının yapılmasını kapsayan birinci kısım inşaata 9 EKİM 1944'te başlanmış ve EKİM 1945'te tamamlanmıştır.

İkinci Kısım İnşaat : 1945 - 1950
Mozole ve tören meydanını çevreleyen yardımcı binaların yapılmasını kapsayan ikinci kısım inşaat 29 EYLÜL 1945'te başlamış, 8 Ağustos 1950'de tamamlanmıştır. Bu inşaat aşamasında, inşaatın kagir ve betonarme yapı sistemine göre, temel basıncının azaltılması gözönünde tutularak, anıt kütlesinin "temel projesinin" hazırlanması kararlaştırıldı. 1947 yılı sonuna kadar mozolenin temel kazısı ve izolasyonu tamamlandı ve her türlü çöküntüleri engelleyecek olan 11 metre yüksekliğindeki betonarme temel sisteminin demir montajı bitirilme aşamasına geldi.

Giriş kuleleri ile yolların toprak düzenlemesinin önemli bir kısmı, fidanlık tesisi, ağaçlandırma çalışmaları ve arazinin sulama sisteminin büyük bir bölümü tamamlandı.

Üçüncü Kısım : 1950
Anıtkabir üçüncü kısım inşaatı, anıta çıkan yollar, Aslanlı yol, Tören Meydanı ve mozole üst döşemesinin taş kaplaması, merdiven basamaklarının yapılması lahit taşının yerine konması ve tesisat işlerinin yapılmasını kapsıyordu.

Dördüncü Kısım : 1950 - 1953
Anıtkabir'in 4. kısım inşaatı ise Şeref Holü'nün döşemesi, tonozlar alt döşemeleri ve Şeref Holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemelerinin yapılmasını kapsıyordu. Dördüncü kısım inşaata 20 Kasım 1950'de başlandı, 1 Eylül 1953'de

BÖLÜMLERİ



İSTİKLAL KULESİ

Aslanlı Yolun başlangıcında girişte sağda bulunan kulenin içinde Anıtkabir'in maketi ve Anıtkabir'i tanıtıcı ışıklı panolar bulunmaktadır.

HÜRRİYET KULESİ

Aslanlı Yolun başlangıcında girişte solda bulunan kulenin içinde anıtkabir inşaatında kullanılan taş örnekleri sergilenmektedir. Ayrıcı bu kulede, Atatürk'ün ebediyete intikalinden sonra ortaya çıkan ona yaraşır bir anıt mezar yapılması düşüncesinden başlayarak Anıtkabire nakledilmesine kadar geçen süreyi kronolojik olarak anlatan, fotoğraf ve belgelerden oluşan bir sergi bulunmaktadır.

MÜDAFAA-İ HUKUK KULESİ

Bu kule 3 ağustos 1982 yılından itibaren sergi salonu olarak tanzim edilmiştir. Yıl içinde Atatürk ve Milli Mücadele konulu peryodik sergiler düzenlenmektedir.

CUMHURİYET KULESİ

Sanat Galerisinin girişi olan bu kulenin ortasında Atatürk'ün ilkeleri ve bu konudaki özlü sözlerini ihtiva eden ışıklı pano bulunmaktadır. Ayrıca, Anıtkabir'deki kabartmaların bir bölümünün tanıtıldığı ışıklı tanıtım panosu da bu bölümle yer almaktadır.

İNKILAP KULESİ

Bu kule, başlangıç da Atatürk'ün özel kitaplığının sergilendiği bölüm olarak düzenlenmişti 1983 yılında Kitaplık sanat galerisine taşınmış olup, Bu kule Atatürk'ün giysilerinin sergilendiği bölüm haline getirilmiştir. Bu kulede aynı zamanda Prof. Dr. YILMAZ BÜYÜKERŞEN tarafından yapılarak29 Ekim 1993'te Anıtkabire hediye edilen Atatürk'ün gerçek boyutlarındaki bal mumundan heykeli de bulunmaktadır.

MİSAK-I MİLLİ KULESİ

Kulenin ortasında Anıtkabir'de icra edilen törenlere katılan heyetlerin özel defteri imzalamaları için imza kürsüsü yer almaktadır. Ayrıca, Müzenin girişi olan bu kuledeki aktüalite panoları da, Anıtkabir'de yapılan törenlere ait fotoğraflar sergilenmektedir.

23 NİSAN KULESİ

Kulede, Türkiye İş Bankası'nın Atatürk'e armağan edilen"Cadillac" marka özel otomobil sergilenmektedir. Atatürk bu otomobili 1936-1938 yılları arasında kullanmıştır.

BARIŞ KULESİ

Kulede, Atatürk'ün "Lincoln" marka makam ve tören otomobilleri sergilenmektedir. Atatürk bu otomobilleri 1935-1938 yılları arasında kullanmıştır.

ZAFER KULESİ

Kulede, Atatürk'ün naaşını 19 Kasım 1938 de Dolmabahçe Sarayı'ndan Sarayburnu'na taşıyan, üzerinde bayrağa sarılı orijinal tabutun bulunduğu top arabası sergilenmektedir.

MEHMETÇİK KULESİ

Kulede, yerli ve yabancı ziyaretçilere danışma hizmeti verilmekte olup, ayrıca Anıtkabir ve milli Mücadele konulu kitaplar ile hatıra eşyalar satılmaktadır.

ASLANLI YOL

Anıtkabir'e giriş yerinden başlayarak, ortadaki Tören Meydanı'na kadar uzanan yol "Aslanlı yol" olarak adlandırılır. Bu yol, ziyaretçileri Atatürk'ün yüce huzuruna hazırlamak için yapılmıştır.

Yola 26 basamaklı merdiven ile çıkılır. Yolun uzunluğu 262.20 m., genişliği 12.80 metredir. Yolun iki yanı güller ve ardıçlarla süslüdür. Yol, traverten ile döşelidir. Yolun iki yanında ikişerli gruplar halinde 12'si sağ yandan 12'si sol yandan olmak üzere 24 Aslan heykeli vardır. Bu heykeller, Anadolu'da büyük devlet kurmuş olan Hititlerin sanat tarzında yapılmıştır.

TÖREN MEYDANI

Aslanlı Yol'un sonunda, Anıtkabir yan binalarının ve kolonların çevrelediği bir alana çıkılır. 129X84.25 m. boyutlarında olan, dört tarafından üçer basamak merdivenle inilen 15.000 kişi kapasiteli bu alan " Tören meydanı" olarak adlandırılır. Bu alanın zemini küp şekilde siyah,kırmızı, sarı ve beyaz renkte traverten taşlarla döşenerek 373 adet halı kompozisyonu oluşturulmuştur. Tören Meydanına, bayrak direği bulunduğu kısımdan da merdivenle çıkılabilir.

BAYRAK DİREĞİ

Anıtkabir'in Çankaya yönündeki merdivenlerinin ortasında, tek parçala yüksek bir direk üzerinde Türk Bayrağı dalgalanır. Bu bayrak direğini, Amerika'da yerleşmiş iolan Nazmi Cemal adında bir Türk vatandaşı göndermiştir. Bayrak Direği çelikten tek parça olarak imal edilmiştir. 4938 kilogram ağırlığında ve 33.528metredir. 4 metresi kaidenin altında olup, görünen kısmı 29.528 metredir.

MOZOLE

Anıtkabir'in en önemli bölümü Mozale'dir Tören Meydanı'ndan 42 basamaklı merdivenle çıkılan Mozole, iki katlı ve döktörtgen planı bir yapıdır. Bu bölüm anıtın yapılışında ağırlık merkezi olmuştur. Çünkü Atatürk'ün kabri ve sembolik lahit bu bölümde bulunmaktadır. Bu nedenle, Anıtkabir'i meydana getiren mimarlar, yardımcı binalar dizisi içinde Mozole'nin diğer kısımlardan çok daha görkemli olmasına büyük önem vermişlerdir.

Zemin katın dış duvarları kesik piramit biçiminde, masif bir kitle halindedir. Bundan ötürü yapının alt kesiminin genel görünüşü bir kale bedeni gibidir. üzerinde de küçük pencereler bulunan dış duvarlar betondur. Duvarların dış yüzleri travertten ile kaplanmıştır. Atatürk'ün aziz naaşı, bu katta doğrudan doğruya toprağa kazılmış bir mezarda bulunmaktadır. Mozole'nin birinci katı olan Şeref ve Holü'ndeki sembolik lahit taşının tam altında bulunan mezar odası; Selçuklu ve Osmanlı motifli mozaiklerle süslenmiştir. Zemin ve duvarlar, siyah, beyaz, kırmızı mermerlerle kaplanmıştır. Mezar odasının da kıble yönünde kırmızı mermer sanduka yer almaktadır. Mermer sandukanın çevresine, bütün illerden ve Kıbrıs'tan gönderilen toprakların konulduğu pirinç vazolar bulunmaktadır.

MEZAR ODASI

Atatürk'ün naaşının toprağa verildiği mezar odası.

ANITKABİR ATATÜRK MÜZESİ

Anıtkabir proje yarışması şartlarından birisi de, projelerde uygun bir yerin "Atatürk Müzesi" olarak belirtilmiş olması idi. Halen müze olarak kullanılan yer, bu şarta uygun olarak proje mimarları tarafından belirlenmiştir.

Anıtkabir'in yapımının tamamlanmasını takiben Atatürk Müzesi'nin doluşturulması çalışmalarına başlanmıştır. Atatürk'e ait eşyalarla, kendisine hediye edilmiş eşyalar, müzenin açılış tarihine kadar bunları muhafaza eden; Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Ziraat Bankası Merkez Müdürlüğü; Ankara Milli Emlak Müdürlüğü ile Atatürk'ün manevi kızları Profesör A.Afetinan, Sabiha Gökçen ve Rukiye Erkin'den devralınmıştır. Anıtkabir Atatürk Müzesi 21 Haziran 1960 tarihinde de ziyarete açılmıştır.

Anıtkabir'in Misak-ı Milli ve İnkılap Kuleleri arasında kalan, dikdörtgen plana sahip Müze 3 ana bölümden oluşmaktadır.

Giriş bölümü olan Misak-ı milli Kuleleri arasında kalen, dikdörtgen plana sahip Müze 3 ana bölümden oluşmaktadır.

Misak-ı Milli kulesinin iç kapısından girilen Müze bölümünde, Atatürk'ün bizzat kullandığı eşyalar ile kendisine armağan edilen eşyalar teşhir edilmektedir. Müzeden girilen İnkılap kulesindeki giysi bölümünde Atatürk'ün kullandığı giysiler teşhir edilmektedir. Bu bölümde ayrıca, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. YILMAZ BÜYÜKERŞEN'in yaptığı Atatürk'ün gerçek boyutlarında balmumundan heykeli bulunmaktadır.

SANAT GALERİSİ

Müdafaa-i Hukuk ve Cumhuriyet Kuleleri arasında yer alan bu bölüm, başlangıçta Anıtkabir'i ziyarete gelen yerli ve yabancı devlet büyüklerinin dinlenmesi amacı ile "Kabul Salonu" olarak düşünülmüş ve kullanılmıştır. 1977 yılında, çeşitli dallardaki sanatçıların Atatürk ve Milli Mücadele konusundaki eserlerini sergilemelerine imkan sağlamak maksadı ile bu bölüm Sanat Galerisi olarak yeniden düzenlenmiştir. Sanat Galerisi duvarlarında, Ressam Rahmi Rehlivanlı tarafından yapılan Atatürk ve O'nu ziyaret etmiş olan yabancı devlet adamlarını birlikte gösteren bağlı boya tablolar bulunmaktadır.

Müze bölümünde sergilenen Atatürk'ün Özel Kitaplığı 1983 yılında Sanat Galerisine nakledilmiştir. Atatürk'ün özel Kitaplığında;Türk ve İslam tarihi dil, edebiyat,sosyal bilinler, bilim ve teknik konularında, Türkçe, Osmanlıca, Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça, Arapça, Farsça, Slavca dillerinden toplan 3144 adet eser bulunmaktadır. Atatürk kitaplarda önemli gördüğü kısımları kendine özgü işaretler kullanarak, renkli kalemlerle çizilmiş ve sayfa kenarlarına notlar almıştır. Sanat Galerisi'nde Atatürk ve Milli Mücadele konulu belgesel filmler Sinevizyon vasıtası ile gün boyunca ziyaretçilere gösterilmektedir.

ANITKABİR KOMUTANLIK KARARGAHI

23 Nisan ve Barış kuleleri arasında kalan bölüm anıtkabir Komutanlığı Karargahına tahsis edilmiştir. Anıtkabir hizmetleri , 15 Eylül 1981 tarihli 2524 Sayılı Kanuna göre Genelkurmay Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. ; Anıtkabir Komutanlığı 750.000 m2 lik arazisi ile birlikte Anıt blokunun bakımı, korunması, emniyeti, törenlerin icrası ve idari işlerin yürütülmesi ile görevlidir. Anıtkabir Komutanlığına bağlı olarak; Hizmet Kıta Komutanlığı ve Muhafız Bölük Komutanlığı ile Müze, Kitaplık ve Kültürel Faaliyetler müdürlüğü bulunmaktadır.

MÜZE KİTAPLIK VE KÜLTÜREL FALİYETLER MÜDÜRLÜĞÜ

Mehmetçik ve Zafer Kuleleri arasında yer alan bölüm önceleri Muhafız Bölüğü binası olarak kullanılmıştır. Anıtkabir Komutanlığının teşkilinden sonra inşa edilen yeni bölük binasının 13 Eylül 1984'te tamamlanmasından sonra boşaltılmış ve 25 Nisan 1985'te Müze, Kitaplık ve Kültürel Faaliyetler, Müdürlüğü idari kısmı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Atatürk ve Türk Devrimi kütüphanesi de bu bölümde bulunmaktadır. Kütüphanede, Atatürk ve milli Mücadele, konusunda çalışma yapacak araştırmacılara hizmet verilmektedir. Ayrıca kütüphanede fotokopi cihazı ile araştırmacılara yardımcı olunmaktadır. Kütüphane bilgileri bütünüyle bilgisayara kayıtlıdır.

BARIŞ PARKI

Anıtkabir inşaatı devam ederken, toprak kaymasına önlemek ve çevresinde yeşil bir kuşak oluşturmak amacıyla ağaçlandırma çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar sırasında Anıtkabir'i çevreleyen alanda, Atatürk'ün Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" özdeyişinden ilham alınarak, çeşitli yabancı ülkelerden ve Türkiye'nin bazı bölgelerinden getirilen fidanlarla "Uluslararası Barış Parkı" oluşturulması düşünülmüştür. Böylece Ulu önder Atatürk'ün ebedi istirahatgahı yaşamı boyunca dünyada ve yurtta sağlamak için büyük mücadeleler verdiği barışı temsil eden bir park ile çevrelenmiş olacaktı.

Yaklaşık 750.000 m2 lik bir yerleşme alanına sahip Anıtkabir'in çevresine ilişkin peyzaj planlamasına 1946 yılında başlanmıştır. Prof. Paul Bonatz'ın önderliğinde Prof. Emin onat ve Prof Sadri Aran'ın görüşleri ve fikir alışverisi sonunda sanat ve bilim açısından etüd ve analizlere dayalı olarak çevre düzenlemesine ilişkin uygulama projeleri Prof. Sadri Aran tarafından hazırlanmıştır.

İSMET İNÖNÜ'NÜN KABRİ

Kurtuluş Savaşı'nın Batı cephesi komutanı, Atatürk'ün en yakın silah arkadaşı İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 25 Aralık 1973 günü vefat etmiştir.

Hükümet 26 Aralık 1973'de Anıtkabir'de yaptığı inceleme sonucunda İsmet İnönü'nün burada defnedilmesini kararlaştırmıştır. Bu konuda, Bakanlar Kurulu 27 Aralık 1973 gün ve 7/7669 sayılı bir kararname çıkarmıştır. (Belge:69) Kararname ile, zafer ve Barış Kuleleri arasında 25 açıklıklı kolanatın orta boşluğu 13 ve 14 üncü kolonlar arası defnedilecek yer olarak belirlenmiştir.

İsmet İnönü'nün naaşı, 28 Aralık 1973'te Anıtkabir'e devlet töreni ile defnedilmiştir. Anıtkabir batı revakının 13 ve 14 üncü kolonlar arasında bulunan sembolik lahitin altındaki bölümde bir mezar odası hazırlanarak naaş burada toprağa verilmiştir.

Tören Meydanı katında batı revakında bulunan sembolik lahit, demir komiyer, çerçeve üzerine mermer plakalar vidalanmak suretiyle çok kısa sürede imal edilmiştir. Ekim 1981 de Bayındırlık Bakanlığınca lahidin mermer kaplaması yeşil Bilecik mermeri ile değiştirilerek yenilenmiştir.

6 Kasım 1981 gün ve 2549 sayılı Devlet Mezarlığı hakkındaki kanunda Türk Milletinin bir armağanı olarak yalnız büyük kurtarıcısı için tesis edilen Anıtkabir'de Atatürk'ün en yakın silah ve çalışma arkadaşı İsmet İnönü'nün kabrinin muhafaza edileceği, Anıtkabir alanı içine başka hiçbir kimsenin defnedilemeyeceği belirtilmiştir. ( Belge: 70)

ATATÜRK VE TÜRK DEVRİMİ KÜTÜPHANESİ

Anıtkabir'de Atatürk ve milli Mücadele konusunda araştırma yapacak olanlara yardımcı olmak amacı ile 22 Ocak 1991 tarihinde Atatürk ve Türk Devrim Kütüphanesi adı altında ihtisas kütüphanesi hizmete açılmıştır. Kütüphanede Atatürk ve milli Mücadele konusunda Türkçe yabancı dilde yazılmış çeşitli eserler bulunmaktadır. Kütüphaneden, yukarıda belirtilen konularda araştırma yapmak isteyen herkes istifade edebilmektedir. Araştırmacıların, daha bilinçli araştırma yapabilmelerine imkan sağlamak için " Kütüphane Kataloğu" hazırlanarak 1993 yılı içinde ilgili kurum ve kuruluşlara dağıtımı yapılmıştır.

1993 yılı sonu itibariyle kütüphanede 4875 Adet Türkçe, 475 Adet yabancı dilde olmak üzere toplam 5350 adet kitap bulunmaktadır. Atatürk ve milli Mücadele konularında yayınlanan eserler sürekli takip edilerek kütüphaneye kazandırılmaktadır.

ATATÜRK BELGELİĞİ

Atatürk'ün yaşamını hatırasını ve dünya görüşünü canlı tutmak, Atatürk ve Milli Mücadele konusunda araştırma yapanlara yardımcı olmak maksadı ile Atatürk ve Türk Devrimi Kütüphanesi'ne bağlı bir ünite olarak Atatürk Belgeliği oluşturmuş ve araştırmacıların hizmetine açılmıştır. Belgelik; Fotoğraflar, gazete kupürleri ve belgeler olmak üzere üç ana bölümden oluşmuştur.

KONFERANS SALONU

Atatürk'ün yaşamını ve dünya görüşünü anlatmak, tanıtmak, sevdirmek ve benimsetmek amacı ile planlanmış seminer ve konferanslar düzenlenmektedir. Seminer ve konferansın tarihi, konu ve konuşmacıları ilgili kuruluşlarca kamuoyuna duyurmaktadır.

Konferans Salonu, 19 Mayıs 1993'de Emekli Tümgeneral Turhan Olcaytu'nun "Atatürkçülük" konulu konferansı ile açılarak hizmete girmiştir.

ŞEREF HOLÜ

Mozele'nin birinci katı olan Şeref Holü'nün dört yanı köşeli sütunlarla çevrelenmiştir. Yapının önünde ve arkasında 14.40 m yüksekliğinde, köşe sütunları hariç 8'er sütun vardır. Yanlarda ise14'er sütun yer almaktadır. Kare biçimindeki sütunların gövdeleri beton olup, yüzeyleri traverten kaplıdır. Şeref Holü'ne bronz kapılardan girilir. Girişin tam karşısında büyük pencerenin yer aldığı nişin içinde lahit taşının yer aldığı bölüm ise beyaz Afyon mermeri ile kaplıdır. Şeref Holü'nün zemini Adana ve Hatay'dan duvarları ise Afyon ve Bilecik'ten getirilen kırmızı, siyah, yeşil ve kaplan postu mermerlerle kaplanmıştır.

Şeref Holü'nün iki yan bölümünde dikdörtgen planı galeriler yer almaktadır. Bunların çatıları içten 9'ar adet çapraz tonozla örtülüdür. Şeref Holü'nün 27 kirişten oluşan tavanı ile galeri tavanları mozaik ile süslenmiştir. Şeref Holu'ün yüksekliği 17 Metre olup, yan duvarlarında altışardan 12 Adet bronz meşale bulunmaktadır. Mozele yapısının üstü düz kurşun çatı ile örtülüdür.

BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI KONULU KABARTMA

Kabartma kompozisyonunun başlangıcında en solda bir köylü kadın, bir erkek çocuk ve bir attan oluşan grup vardır. Kabartmanın bu ilk grubu milletçe savaşa hazırlık dönemini temsil etmektedir. Bu üçlü gruptan sonraki bölümde Atatürk bir elini uzatmış "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri"diyerek ordularımıza hedefi göstermektedir. Öndeki melek Atanın emrini borusu ile uzak ufuklara iletmektedir. Kabartmanın bundan sonraki bölümünde, Atatürk'ün emrini yerine getiren Türk ordusunun fedakarlıklarını ve kahramanlıklarını temsil eden kişiler yer almaktadır. Kabartmada, vurulup düşen bir erin elindeki bayrağı kavrayan bir yiğit ile siperde birde kalkan diğer elinde yalın kılıç tutun bir asker Türk Ordusunun taarruzunu sembolize etmektedir. Daha önde ise elinde Türk Bayrağı ile Türk Ordusunu çağıran Zafer meleği bulunmaktadır.

SAKARYA MEYDAN SAVAŞI KONULU KABARTMA

Kabartma kompozisyonunun sağında bir genç, iki at, bir kadın ve bir erkek görülmektedir. Bunlar, Sakarya Savaşının ilk dönemini ifade etmektedir. Düşman saldırıları karşısında evlerini, yurtlarını bırakan bu insanlar yurt savunması için yollara düşmüştür. Sağdaki delikanlı arkaya geldiği yöne dönmüş, sol elini yukarıya kaldırmış ve yumruğunu sıkarak, düşmanlara; "Bir gün döneceğiz ve sizden öcümüzü alacağız" demektedir.

Bu üçlü grubun önünde çamura batmış bir araba, çabalayan atlar, tekerleği döndürmeye çalışan bir erkek ve iki kadın görülür. Bunların yanında ortada ayakta duran bir yiğit ve bu yiğide kınından sıyrılmış bir kılıç sunan diz çökmüş bir kadın vardır. Bu grup figürler, Sakarya Savaşı'na başlamadan önceki dönemi temsil etmektedir. Hemen bu grubun solunda, yere oturmuş iki kadın ve bir çocuk görülmektedir. Bunlar, düşman istilası altında kalmış olan Türk Ordusunu bekleyen yaşlı halkımızı temsil etmektedir. Üst tarafta, bu halkın üzerinden uçarak geçen ve Başkomutan Mustafa Kemal'e çelenk sunan bir zafer meleği vardır.

Kabartma kompozisyonun sonunda yere oturmuş bir kadın, onun önünde diz çökmüş bir genç ve solda bir meşe ağacı görülmektedir. Oturan kadın vatan anayı, diz çöken Sakarya Savaşı'nı kazanan Türk Ordusunu, meşe ağacı ise zaferi simgelemektedir. Vatan ana, Türk Ordusuna Zaferin sembolü olan meşe ağacını göstermektedir.

ERKEK HEYKEL GRUBU

Aslanlı yol girişinde solda, iç erkekten meydana gelen heykel grubu vardır. Yüksekçe bir kaide üzerinde ayakta duran heykeller den sağdaki rütbesiz asker, başında miğferi, sırtında kalın kaputu ile dimdik durmaktadır. Askerin sağında, ortada biraz geride Türk köylüsünü temsil eden bir erkek heykeli vardır. Köylünün başında çok eskiden atalarımızın giydikleri bir yün başlık, omzunda bir keçe yamçı, sol elinde uzun bir sopa görülmektedir. Köylünün sağındaki heykel Türk aydınlarını temsil etmektedir. Genç, sol elinde bir kitap tutarak sağ ayağını biraz ileriye atmıştır. Her üç heykelin yüzlerinde derin acı ile birlikte, Türk Milletinin kendisine özgü ağır başlılığı ve yüksek irade gücü çok etkili olarak, dile getirilmiştir.

KADIN GRUPLARI

Aslanlı Yolun girişinde sağda, üç kadından meydana gelen heykel grubu vardır. Heykeller, yüksekçe bir kaide üzerinde ayakta durmaktadırlar. Ulusal giysiler içindeki Türk kadınlarından ikisi yere kadar uzanan kalın bir çelenk tutmaktadır. Başak demetlerinden oluşan çelenk Atatürk'ün kurtardığı bereketli yurdumuzu temsil etmektedir. Ortadaki kadın ağlamakta ve yüzünü eli ile kapamaktadır. Sağdaki kadının elinde Tanrının rahmetinin toplandığı bir kap vardır. Türk Kadınının derin acısı içinde bile gururlu, ağır başlı ve azimli oluşu dile getirilmiştir.

ASLAN HEYKEL GRUPLARI

Aslanlı yolun başlangıcından, ortadaki Tören meydanına kadar uzanan yolun her iki tarafına ikişerli gruplar halinde 24 adet aslan heykeli konulmuştur. Bu heykeller Anadolu'da büyük bir devlet kurmuş Hititlerin üslubunda yapılmıştır. Atatürk'ün Türk ve Anadolu tarihinin araştırılmasına verdiği önemden dolayı Hititlerin üslubu tercih edilmiştir. 40 cm. yükseklikteki kaide üzerinde oturmuş durumda olan aslanlar, Kuvveti ve sükuneti simgelemektedir.

ATA'NIN ANITKABİR'E NAKLİ



Ulu Önder'in 15 yıl süre ile kaldığı Etnoğrafya Müzesindeki geçici kabri 4 Kasım 1953'de açıldı.
Geçici kabrin açılmasında; Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut, Eski Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Cumhurbaşkanlığı Genel Katibi Nurullah Tolon, Eski Genel Katip Kemal Gedeleç, Ankara Valisi Kemal Aygün ve Belediye Başkanı Atıf Benderlioğlu hazır bulundular. Kabrin açılmasında, Erkek Teknik Sanat Okulu ve Yapı Enstitüsü öğretmen ve öğrencileri de görev aldı.

Kabrin açılmasına saat 09.05'de başlandı. Mezarı üstten ve yandan çevreleyen mermer levhalar birer birer çıkarıldı, kabrin üzerideki 80 cm. kalınlığında olan toprak tabaka alınarak, kağıt torbalarda toplandı. Daha sonra bu topraklar Anıtkabir'e getirilerek ebedi istiratgahına kondu. Toprağın altındaki döşeme de kaldırılarak geçici kabri boydan boya kaplayan çelik kapaklar dışarı çıkarıldı. Bu kapaklar kaldırıldığında, Atatürk'ün Türk Bayrağına sarılmış tabutu ile karşılaşıldı. 500 kg. ağırlığındaki tabut; sal tertibatı yapılmış olan vinçle yukarı çekilerek, Etnografya müzesindeki katafalka konuldu. Tabut katafalka konduktan sonra, kabrin açılmasında hazır bulunan resmi heyet tarafından bir protokol hazırlanarak imzalandı. Daha sonra Kız Teknik Öğretmen Okulu öğrencilerinin hazırladığı Türk Bayrağı, katafalkın üzerine serildi.

Ulu Önder Atatürk'ün aziz naşının önünde, 4 Kasım'dan 9 Kasım'a kadar yüksek öğretim öğrencileri, subaylar, sivil erkan ve generaller saygı nöbeti tuttular.

Törene katılacak olan resmi zevat, 10 Kasım 1953 günü saat 09.00'da, Etnografya Müzesi önüne geldi. Saat 09.05'de müzenin önündeki boru ile "Ti" işareti verildi. Bu işaretle birlikte Ankara tepelerinde top atışı başladı ve bu anda tüm törene katılanlar saygı duruşunda bulundu. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndan 12 er, Büyük Atatürk'ün Türk Bayrağına sarılı tabutunu omuzlar üzerine kaldırdılar ve Etnografya Müzesi önünde bekleyen top arabasına yerleştirdiler. 136 genç asteğmenin çektiği top arabası saat 09.20'de müze önünden hareket etti.

Töreni icra için oluşturulan birlik; tören komutanı, karargahı Kara Harp Okulu Bandosu ve sancağı, Harp Okulu Alayı Flamaları, Hava Harp Okulu'ndan bir bölük, toplu halde bayrakları taşıyan gençler ile bir izci alayından oluşmuştu. 12 general top arabasının iki tarafını çevreliyordu. Atatürk'ün İstiklal Madalyası, siyah kadife bir yastık üzerinde bir amiral tarafından taşınıyordu. Bunun arkasından da protokole dahil zevat geliyordu. Bu arda Hava Kuvvetlerine bağlı uçaklar da havadan korteje katılıyordu.

Kortej opera binası önünden Bankalar Caddesi yolu ile Ulus Meydanına doğru ilerledi. Büyük Millet Meclisi önünden geçerek istasyon önüne geldi. Buradan Ulaştırma Bakanlığı-Demiryolu köprüsünü takiben saat 11.15'de, Tandoğan Meydanına ulaşıldı. Kortej yol boyunca ilerlerken, Türk Hava Kurumunun uçakları Atatürk'ün bir portresini Ankara semalarında dalgalandırıyordu. Uçaklardan naaşın üzerine ufak paraşütlere bağlı çiçek demetleri atıldı.

Kortej 12.15'de Anıtkabir'e ulaştı. Aslanlı Yol'un başlangıcındaki alanda top arabasının yanaşacağı ve tabutun indirileceği merdivenler hazırlanmıştı. 12 er Ata'nın naaşını omuzlarına alarak Aslanlı Yol'da ilerlemeye başladılar. Yine Tabutun sağ ve solunda 12 general yürüyordu. Yolun iki tarafına yerleştirilmiş kız ve erkek izciler ellerindeki çiçekleri tabutun geçeceği yola serpiyorlardı.

Ata'nın naaşı Şeref Holü'ne çıkan merdivenlerin başına geldiğinde, merdivenlerin iki yanında üçer sıra nöbet tutan izciler O'nu selamladılar. Tabut 12.50'de Şeref Holüne çıkan merdivenlerin ortasındaki Hitabet Kürsüsünün arkasında hazırlanmış olan koyu vişne rengi katafalk üzerine kondu.

Saat 12.55'de Cumhurbaşkanı Celal Bayar, katafalkın arkasından Türk Milletine hitaben bir konuşma yaparak; "Atatürk, şimdi seni kurtardığın vatanın her köşesinden gelen topraklarla gömüyoruz. Fakat hakiki yerin Türk Milleti'nin minnet dolu sinesidir. Nur içince yat" sözleri ile tamamladı.

Tabut, O'nun her zaman itimadına mazhar olmuş Mehmetçiğin omuzlarında lahitin tam altında bulunan defin mahalline getirildi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve diğer zevat mezarın etrafında yer almışlardı. Sanduka açılarak tam saat 13.30'da aziz naaş, Mehmetçiklerin elleriyle ebedi istiratgahına indirildi. Mezarın etrafında Ankara Toprağı ve yurdun dört bir köşesinden getirilmiş olan topraklar bulunuyordu. Mezara ilk toprağı Cumhurbaşkanı attı, diğer zevat da onu izledi. Defin işlemi tamamlandıktan sonra, Şeref Holü'nde lahitin önünde saygı duruşunda bulunuldu. Bu arada, Etnografya Müzesi'nde geçici kabrin açılışında hazır bulunan heyet tarafından defin tutanağı hazırlanarak imzalandı.

Resmi törenin sona ermesini müteakip, Anıtkabir halkın ziyaretine açıldı, anıt gece projektörlerle aydınlatıldı. 19 Kasım 1953 günü Ulu Önder'i tam 70.000 kişi ziyaret etti.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...