14 Ocak 2020
SON HAREKAT KOD ADI:
YAHUDA
ERDAL SARIZEYBEK
POZİTİF YAYINLARI
Erdal Sarızeybek
1956 yılında Kırşehirin Kaman ilçesinde
doğdu, ilk ve orta öğrenimini, Adana'da tamamladı.
Kuleli Askeri Lisesi'ndeki öğrenimini
müteakip 1976 yılında Kara Harp Okulundan
Jandarma Teğmen olarak mezun oldu.
1992 yılına kadar Jandarma Genel Komutanlığı'nın
çeşitli birliklerinde bölük komutanı
olarak görev yaptı. Şemdinli Jandarma Hudut
Tabur Komut3nı olarak görevli iken, PKKlı teröristlerle üç büyük
çatışma yaşadı. Halkın desteği ve Mehmetçiğin kahramanlığı sayesinde
terör örgütüne dönemin en büyük darbesi vuruldu. Bu başarıdan
dolayı Türk Silahlı Kuvvetleri Liyakat Madalyası ile taltif edildi.
Fransız Yüksek Seviyeli Jandarma Subay Okulunda öğrenim yapan
Sanzeybek, 1996-98 yıllarında Paris Yardımcı Askeri Ataşesi
olarak ülkemizi yurt dışında temsil etti. 1999- 2005 yılları arasında
sırasıyla Van. Manisa. Şanlıurfa İl ve Hudut Jandarma Komutanlığı
görevlerinde bulundu. 2005 yılında atandığı Ankara Uzman Jandarma
Alay Komutanlığı görevinde iken, albay rütbesinde kendi isteğiyle
emekliye ayrıldı.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu hudutlarında on yıl görev yapan Sanzeybek,
zorlu geçen yılların anılarını üc kitapta dile getirdi. Şemdinli'de
Sınırı Aşmak. Hesaplaşma. Ya Gazi Paşa Duyarsa ve ihaneti
Gördüm isimli kitapları yazdı.
Kan Uykusu televizyon belgeselinde terörle mücadele yıllarını
dinlediğimiz Erdal Sanzeybek, evli, iki çocuk babası olup Fransızca
bilmektedir.
Bu kitap;
Türk tarihinin tüm sayfalarını kanlarıyla yazmış
bize bu vatanı emanet etmek için can almış ve can vermiş
vatan evlatlarına ithaf edilmiştir.
AZİZ ŞEHİTLERİMİZ RUHLARINIZ ŞAD OLSUN!
SİZLERİ UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ...
Son harekât için bir adım ileri...
GİRİŞ
- Komutanım yardım et!
Gün doğumuyla başlayan çatışma beş saattir sürüyordu,
aralıksız. Irak'tan gelen teröristler Meşelik, Leylek Dağı,
Dereyanı ve Konur istikametinde dört koldan Aktütün'e saldırıyordu.
Şehitlerimiz vardı. Meşelik bölgesinde ise, bir asker
sürekli çağrı yapıyordu, komutanım yardım et, diyerek.
Gidemiyorduk yanına. Teröristler karşısında tek başına kalmıştı,
yanındaki iki asker şehit ve kendi yalnız.
- Komutanım yardım et!
En yakın mevzi yaklaşık beş yüz metre uzaktaki Bayrak Tepe
idi, sarp ve dik bir kayalığın üzerinde kurulu. Bu mevzi yerini
terk edip askerin yardımına gitse teröristler hemen orayı
alacak, bir daha o istikamette ilerleme şansımız olmayacak,
dolayısıyla çevredeki askerlerin de yaşama şansı kalmayacaktı.
Bir gurup terörist aynı istikamette çermbere alınmış,
çatışma sürüyordu. Çevresindeki olan bitenden habersiz olan
Mehmetçik son bir umutla sesleniyordu bize. Dayanmak zordu
bu çağrılara.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
- Komutanım yardım et!
Bayrak Tepe en uçtaki son mevzi idi. Yardım isteyen ise,
ondan da ilerlideki son asker. Makineli tüfek nişanasıydı.
Irak'tan Leylek Dağına doğru gelen teröristlerin yaklaşma
istikametini tek başına kapatıyordu. Yan mevzideki tim komutanı
Asteğmen Ejder Polat hain kurşunla şehit olmuştu.
Bayrak Tepe ile asıl kuvvetlerin bulunduğu Aktütün karakolu
arasında ise yaklaşık on beş terörist çembere alınmtş, kaçamtyordu.
Kaçamıyorlar ama takviye birliklerinin de yolunu
kapatıyorlardı, geçemiyorduk. Bayrak Tepe ve Aktütün timleri
tüm gayretiyle bu teröristleri yok etmeye çalışıyordu, yolu
açmak için. Tek tek vuruluyordu teröristler ama zaman geçiyor,
telsiz çağrısı içimizi yakıyordu, dayanmak zordu.
- Komutanım yardım et!
Çemberin diğer bir ucu olan Berçay sırtlarında ise, tim komutam
Astsubay Aşkın Yeldiren şehit düşmüştü. Kalan askeri
ateşe devam ediyordu. Teröristler takviye yollarına pusu
atmıştı. Her yerden roket, havan, mermi sesleri geliyordu.
Hangi mevzide ne olup bittiğini anlamak imkânsızdı. Kaç şehidimizin
olduğunu dahi bilmiyorduk. Yaralılar kendi başına
kalmıştı. Karakol çevresinde çatışmalar devam ediyordu. Bir
terörist giriş kapısında havan nişancısı astsubay tarafından
vurulmuştu. Bölgeye yalnızca Kobra helikopterleri yanaşıyor
ama çatışma yakın mesafede sürdüğünden faydası olmuyordu.
Durum vahimdi. Bayrak Tepeye giden yol temizlenmeden
öteye geçme şansımız yoktu. Yardım isteyen askerdeki
telsiz çatışma boyunca hiç susmadı; Komutanım yardım eti
Allahım, ne acıydı bul
ERDAL SARIZEYBEK
Okuduklarınız yakın tarihimize 22 şehitle yazılmış Aktütün
çatışmasında geçer. Yıl 1992, aylardan Eylül'dür. Bölgedeki karakollara
saldırı yapılacağı bilinmektedir. Olaydan bir hafta
önce, gene tarihe 19 şehitle yazılmış Alan çatışmasını incelemek
için Şemdinli'ye üst düzey yetkililer gelmiştir. Anlatılmıştır bir
bir; nerdedir bu teröristler, ne yapacaklardır, diye. Buna rağmen
Irak'taki terörist yuvalarına harekât izni verilmemiştir. İzin verilmediği
için de o hainler Irak'tan gelip bizi vurmuştur, bile bile,
göz göre göre. Şimdi acıyla hatırlıyorum o günleri, yardım isteyen
askerimizin sesi kulağımda çınlıyor. Sonra Dağlıca aklıma
geliyor. Avaşin bölgesindeki terörist varlığı ve tehdidi bilinmesine
rağmen ordumuza yetki vermeyen hükümetin anlaşılmaz bu
tavrı yüreğimi parçalıyor. Dağlıca*da, telsizle yapılan çağrıları
duyar gibi oluyorum: Komutanım yardım et, Komutanım yardım
et! Ardmdan korkunç bir çatışma ve şehitlerin görüntüleri,
aileleri, çocukları geçiyor bir bir. Acı dolu feryatlar yakıyor bizi.
Yüreğimiz yanıyor, kim dayanabilir bu acıya, diye kendime soruyorum.
Bizi bu hallere kim düşürdü, diyorum kim, Mehmetçiği
bu hallere kim düşürdü?
ERDAL SARIZEYBEK
Yahuda
21 Ekim 2007 sabahı acı bir haberle uyandık; teröristler bir
taburumuza saldırmıştı. Irak'tan geldiler ve Irak'a kaçtılar.
Biz gitmedik peşlerinden, gidemedik. Dağhca'da Mehmetçiğe
yapılan saldırı incitti bizi, gururumuzu kırdı. PKK değildi, ABD
değildi bu saldırının arkasındaki, bir Yahuda1 operasyonuydu
ama göremedik. Menmetçikle kahramanlık, Mehmetçikle ulusu
arasındaki bağları kırmak istiyorlardı, onun için yapıldı bu saldırı,
anlayamadık. Yahudanm hain eli Mehmetçiğe Dağhca'da
uzanmıştı. Sekiz Mehmetçik sözde esir edilmiş, Türk ulusu ile
esaret, Mehmetçikle korkaklık kavramları yan yana getirilmişti,
kavrayamadık.
Yahuda Gücü2 nü arkasına alan medya bu olayı aylarca gündeminden
düşürmedi, ihanet ile Mehmetçik yan yana anılmaya
başladı, ta ki Genel Kurmay'ın müdahalesine kadar: Son günlerde
basın ve yayın organlarında: 21 Ekim 2007 tarihli Dağlıca saldırısı
sonrası gelişen olaylar hakkında çok sayıda haber ve yorum yer
almakta ve yoğun bir tartışma ortamı yaratılmış bulunmaktadır.
Bu ve benzer olayları kullanarak Türk Silahlı Kuvvetleriniyıprat
1 Yahuda. Hz. Yakup'un dört oğlundan biri. Hz. îshak'ın oğlu Hz. Yakup Harran'da
Lea
ile evlendi. Dört oğlu oldu: Ruben, Şimon, Levt ve Yahuda.. Bkz: Eski Ahit(Tekvin).
2 Yahuda Gücü: Hz. Yakup oğlu Yahuda'ya seslenir: 'Yahuda, kardeflerin seni
övecek,
elin düşmanlarının ensesinde olacak, kardeşlerin önünde eğilecek. Yahuda bir aslan
yavrusudur, oğlum benim, avından dönüp yere cömelir, aslan gibi, dişi bir aslan gibi
yatarsın. Kim onu uyandırmaya cesaret edebilir? Sahibi gelinceye kadar krallık asası
elinden çıkmayacak!" dedi. Eski Ahit, bölüm 49.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
mayı, onun terörle mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temel
ilkelerine sahip çıkmadaki kararlılığını aşındırmayı düşünenlerin
çabaları beyhudedir. Saygı ile duyurulur3."
Aslında bu operasyonlar ilk olarak 4 Temmuz 2003'de başladı.
Irak'ın Süleymaniyesinde Amerikalı askerler, özel Kuvvetler
Komutanlığına mensup 11 Mehmetçiği gözaltma aldı. Barzani
peşmergelerinin gözetiminde başlarına çuval geçirildi. Yer gök
delinir sanmıştık ama olmadı, ne yer sarsıldı ne de gök. ABD'ye
nota verin, diye haykıran seslere Başbakan, bu müzik notası değil,
diyecek kadar milli duygularımıza uzaktı, acımızı yüreğimize
gömdük. Ardından, Genel Kurmay eski Başkanı Orgeneral
Hilmi özkök, "yolsuzluk" adı altında soruşturmalar başlattı.
Yüzlerce Mehmetçiğin ifadeleri alındı. Yargılandılar. Çoğu beraat
etti ama askeri gücümüzün temeli olan disiplin zaafa uğratılmıştı,
farkına varamadık. Durmak bilmedi bu operasyonlar;
Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral îlhami Erdil basına
açık bir yargılama sonucu mahkûm edilerek cezaevine konuldu.
Medya tarafından bu olayı kamuoyuna "Ordu-Yolsuzluk-EsaretKorkaklık" temaları şeklinde yansıttı ama biz gerçeği göremedik.
Vurulan Mehmetçik'ti, vurulan Türk milletinin onuruydu,
gururuydu, farkında olamadık. www.cizgiliforum.com
Bugünün dünden farkı yok inanın, değişen bir şey yok. Her
yanımız tehdit altında, hepimiz görüyoruz ama müdahale edenimiz
yok, sesini çıkaranın boynunu vuruyorlar sanki!
Aslında 12 Nisan aslında bir dönüm noktası olmuştu bizim
için. Genel Kurmay Başkanımız bekamıza yönelik yakın ve ağır
tehditleri bir bir sıralamıştı:Bugün PKK'yı Kuzey Irak'tan, Kuzey
Irak'ı Irak'ın bütününden ayrı düşünerek çözümler üretemezsiniz,
hepsi birbiriyle organik ilişki içinde. Şu soruyu bana sorabilirsiniz:
'Peki Kuzey Irak'a bir operasyon yapılmalı mı?' Yapılmalı. Olayın
Genel Kurmay Başkanlığının 18 Ocak 2008 günlü basın açıklaması
ERDAL SARIZEYBEK
iki boyutu var. Birincisi sadece asker olarak baktığım zaman, evet
yapılmalı. Fayda sağlar mı? Evet, sağlar. Olayın ikinci boyutu, siyasi
olaydır. Bir hudut ötesi operasyon yapılması için bir siyasi kararın
ortaya çıkması lazım. TSK, yasal zeminde görev verildiğinde
bu operasyonları yapma gücüne fazlasıyla sahiptir4."
Tehdit Irak'taydı. Yakındı. Yanı başımızdaydı. Tehdit,
PKK'yı aşmış, bekamıza yönelmişti artık. TBMM'ne, hükümete,
siyasilere bu tehdidi duyuran Genel Kurmay Başkanı idi, geçmişin
genç bir binbaşısı değil. O temiz saflığımızla gene bekledik.
Bekledik ki, yer sarsılsın, gök sarsılsın, hesap sorulsun! Ama olmadı,
sarsılan biz olduk, sarsılan gururumuz ve onurumuz oldu.
Aldırmadılar endişelerimize, çocuklarımızın geleceğinden duyduğumuz
kaygılarımıza aldırmadılar. Medya bu olayı olası seçimler
ardına gizledi, "özde ve sözde" deyişi ardına gizledi, biz
göremedik. Hükümet de üstüne almadı hiç. Sanki güllük ve gülistanlıktı
ülkemiz, karakolumuz, Mehmedimiz güvendeydi.
Aslında bu oyunu bize 15 yıl önce de oynamışlardı bize.
Irak'a harekât yapalım, diyen o zamanların genç binbaşısını,
tehdit Irak kuzeyinde, diyen binbaşısını dinlememiş üstelik gülüp
geçmişlerdi bugünkü zihniyetin artçıları. Onların güldü, biz
74 şehit verdik! Onlar güldü ama biz ağladık!
Bugünün dünden farkı yok artık. Tehdit açık, tehdit yakın,
tehdit ağır. Ama gene kimse üzerine almıyor, aldırış etmiyor, sanki
bu vatan onların değil, sanki bu şehit vatan şehidi değil! Belki
de gülüyorlar halimize tıpkılS yıl önceki gibi. Ama böyle gidersek
eğer, gene ağlayan biz olacağız onlar değil! Şırnak'ta pusu; 13 şehit!
Köye baskın; 14 şehit! Dağlıca'ya baskın; 12 şehit! Siyasi otorite
yüzünden gecikmiş bir harekâtta 27 şehit! Tıpkı dün gibi...
Kim düşürüyor bizi bu hallere kim, aklınıza gelmiyor mu
bu soruyu sormak?
4 Genel Kurmay Başkanlığının 12 Nisan 2007 günlü basın açıklaması.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
ABD ve Yahuda
Şimdi harekât yaptırıyorlar Mehmetçiğe hem de Amerikan ve
Yahuda istihbaratıyla, yalan bunlar, bir oyun bu! Dağdakileri
zorluyorlar Barzani'ye gitsin diye, PKK'nın yeni lideri Barzani
artık! Dağdaysanız terörist, yerdeyseniz peşmergesiniz artık,
hem de Barzani'nin himayesinde! Bakın îmralı'da yatan bölücü
başının kardeşine, düğün yapıyormuş düğün! Bir zamanların
terörist başı şimdi peşmerge damadı oldu, Yahuda medyası böyle
anlatıyor bize!
ABD istihbaratı paylaşacakmış, PKK müşterek düşmanmış,
Başbakan'ın terörle mücadele kararlılığı sürecekmiş, yalan
tüm bunlar yalan! Bakın bir hava harekâtlarına, haritayı elinize
alın ve de yakından bakın, uçaklarımız nereyi bombalıyor:
Hakurk ve Basyan! Neresi bunlar? Biri Şemdinli'nin hemen güneyi,
diğeri de hemen batısı! Yani teröristler bize bir nefes kadar
yakın ve üstelik kaçanı da yok, kimden cesaret alıyor bunlar?
12 Nisan'dan beri bunları buraya yerleştiren kim, destek veren
kim? Bunlara cüret veren kim cüret, Türk milletine kafa tutmak
cüretini? Sizce tüm bunların anlamı nedir?
Artık bizim için hakikat şudur; ABD Irak'ı işgal etmiş
ve parçalamıştır. Kuzeyde Kürt devleti kurulmuş ve Büyük
Kürdistan'ın temelleri atılmıştır. Ayrılıkçı güçlerin yeni lideri
Barzani'dir. İsrail bu projeye destek vermektedir. PKK'nın yerini
toplumsal olaylar alacak, demokrasi adına insan hakları adına
ERDAL SARIZEYBEK
PKK milisleri çaresiz halkımız meydanlara dökecek, adına ifade
özgürlüğü diyecek! Bakın ABD'li generale, ne diyor; PKK ile masaya
oturun! Kim bunlar? Bizi ihanet projesine ortak etmeye çalışan
kim? Kardeşi kardeşe kırdırmaya çalışan kim? Birliğimizi
bütünlüğümüzü bozmaya çalışıyorlar! Bu proje Türk varlığına,
Türk milletine ihanet olduğunu kimse görmüyor mu, kimse anlamıyor
mu? Hain dediklerimiz kim? Bu projeye destek veren
kim? Vatana ihanet eden kim? İşte hakikat budur!
Vakit geç değil, aklımızı başımıza alıp hakikatleri bir görürsek,
Irak kuzeyinde kurulan Barzani Yahudi Kürt devletinin bizim
için bir sonun başlangıcı olacağını anlayacağız. İhanete göz
yummak demokrasi değil, insan hakkı değil, anlayacağız bunu
ama kimse görmek istemiyor. Böyle bir devletin Yahudi-Kürt
devleti olacağından da kimse söz etmek istemiyor. Elimizde bir
Türk Cumhuriyeti kaldı 1923'lerin. Onu da savunmakta zorlanıyoruz
bugün. Böyle gidersek eğer bir gün o da kalmayacak!
Bugünün dünden farkı yok değil, elbet var. Düşman artık
topla tüfekle saldırmıyor, ekonomik yönden işgal ediyor, yönetimi
ele alıyor, Yahuda'nın bir operasyonu bu.
Bugünün son Osmanlı döneminden farkı yok değil, elbet
var. Kurtuluş savaşındaki gücümüzü oluşturan Türk Ulusu
kimliğimize saldırıyorlar şimdi. Mehmetçiğe saldırıyorlar milli
gücümüzü yok edebilmek için. Yahuda'nın işi bu!
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Yahuda'nın İşi Bu
Bugün farklı artık dünden, düşmanımızı bugün tanımak
daha zor çünkü içimizde, kimin Yahuda olduğu belli değil.
Büyük Orta Doğu Projesinin ardında israil var. İsrail'in
yürüttüğü bir savaştır bu; iki bin yıllık bir rüyanın günümüz
tarihine atılmış ilk adımı, var ya da yok olmak arasında geçen
bir ölüm kalım savaşı. Bu toprakları Yahuda'ya altın tepsi içinde
mi sunacağız? Kimse bilmiyor mu; gün gelecek ABD gidecek bu
diyarlardan, geriye Yahuda Gücü ve AB siyaseti kalacak, bir de
biz. Karar veriniz o zaman, mademki tetiği ilk çeken kazanıyor
bu devir de, tetiği kim ilk çekecek, son harekât için bir adım ileri
kim atacak?
Irak'ın işgali bizim için önemlidir, hükümet ses çıkarmasa
da siz bilmek zorundasınız. Yahuda'nm Filistin ve Kudüs'ü
işgali önemlidir, Tayyip Bey hiç sesini çıkarmasa da siz bilmelisiniz.
Barzani'nin Musul ve Kerkük'ü işgali de önemlidir, hiç
sözü edilmese de. Barzani'nin kuzey Irak'ta Kürt devleti kurması
da, Kıbrıs'taki Rumların AB üyesi bir devlet olması da, KKTC
de, Hazar etrafındaki Türk devletleri de bizim için önemlidir.
Hayati konular bunlar bizim için, geleceğimiz için, bekamız için
hem de çok önemli konular, susmakla tehdit yok olmuyor, bilmelisiniz
artık.
Bizi yönetenler kayıtsız. Tehditler ülkemizi sarıyor dört bir
yandan, titreyen yok, hesap veren yok, soran yok. Farklı bir oyun
ERDAL SARIZEYBEK
oynanıyor bize, eskisi gibi değil. Bu oyun bitmez, bitmeyecek,
yüzyıllar sürecek. Yüzyılın projesinde bu oyunu bozacak tek güç
var Ortadoğu'da, o da; biziz, biz yani Türk Ulusu ve Türk ordusu,
başkası yok!
Tehdit açık ve yakın, kör gözler bile görür oldu artık. Eğer ki
bir adım ileri atmaz isek, tarih tekerrür edecek ve Türk varlığmı
yok etmek isteyen Haçlı zihniyeti bin yıllık emelini gerçekleştirmek
için bir adım daha ileri atacaktır.
Şimdi karar zamanı; ya elimizdeki topraklara sahip çıkacağız
ya da bu toprakların yavaş yavaş elimizden çıktığını göreceğiz.
Bu yok oluşu görmek istemiyorsak eğer, hala ayakta duran
milli güçlerimizle karşı harekete geçeceğiz. Gelecekte çocuklarımıza
güçlü ve güvenli bir ülke bırakmak istiyorsak eğer bir adım
ileri atacağız, tetiği ilk biz çekeceğiz son bir harekât için...
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Bir Millet Bağımsız Yaşamıyorsa
Yok Olsun...
Bu kitabı, geçmişin tarihini tekrar etmek için size yazmadım.
Günümüz Türkiyesinde yok edilmek istenen iki hedef vardır;
biri Türk varlığı, diğeri ise Türk ordusudur yani Mehmetçik.
Mehmetçik bizim ülkemizde hem Türk milletinin hem de Türk
ordusunun sembolüdür. Bu sembol Türk'ün varlığını ve gücünü
temsil eder. Mehmetçiğe atılan her kurşun Türk'ün varlığına
atılmış demektir. Vurulan asker değil Türk milletinin yüreği
olacaktır. Bu yürek bunca hain kurşuna dayanamaz, bunca hainliği
bu yürek taşımaz!
Yüreğimizdeki yaralara derman olur umuduyla yazdım bu
kitabı. Sizlere Mehmetçiği anlattım, kahramanlığını, cesaretini,
bile bile ölüme gidişini Türk ulusu için, Türk yurdu için, Türk'ün
ilelebet varlığı için. Bir avuç isimsiz kahramanın İran'daki PKK
inlerini nasıl vurduğunu anlattım, onlarla gurur duymanız için.
Buna ihtiyacımız var, Mehmetçiğin kahramanlık destanlarını
duymaya her zamankinden çok ihtiyacımız var, geleceğe umutla
bakabilmemiz için. www.cizgiliforum.com
Son günlerde moda olan "anlık istihbarat, müşterek düşman"
oyununun ardmdaki gerçekleri anlattım. Bunun bir
Yahuda oyunu olduğunu gözler önüne sermek istedim. Henüz
vakit varken harekete geçmemiz gerektiğini, Türk ulusunun ve
yurdunun bekası için bunun şart olduğunu anlattım.
ERDAL SARIZEYBEK
Bu satırlarla sizlere seslenmek gücünü de tarihimizden aldım,
başkasından değil, önemli olan yaşamaktır ama şerefli,
onurlu ve de bağımsız olarak yaşamak, çocuklarımızın yarınlarından
endişe duymadan yaşamak!
Mustafa Kemal'in Büyük Nutku'nun ilk satırlarını bir hatırlayınız5:
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet
olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla
gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde
olursa olsun istiklâlden yoksun millet, medeni insanlık dünyası
karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye
layık görülemez.
Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını kabul etmek
insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği
itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de bu seviyesizliğe
düşmemiş olanların, isteyerek başına bir yabancı efendi getirmelerine
asla ihtimal verilemez.
Hâlbuki Türk'ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok
yüksek ve büyüktür.
Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!"
Esir olmak istemiyorsak eğer bir adım ileri atacağız, vakit
henüz geç değil...
5 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk.
SON HAREKAT KOD ADİ: YAHUDA
Tarih Dağlıca'da Tekerrür Etti
Rüyalarımız bile çatışmak, bir türlü nasip olmadı huzuru görmek.
Ya teröristler kuşatıyor bizi ya da biz onları. Ama ne
gariptir ki; biz ateş edince onlara bir şey olmuyor, buna karşılık
onlar taş atsa kafamıza düşüyor. Bizim mermiler sanki plastik,
etkilemiyor hiç. Terörist tetiği çektiğinde ise ortalık toz duman;
roketler, mayınlar, bombalar hepsi patlıyor bir bir. Hep sıkıntılı,
kâbus dolu rüyalar terk etmedi bizi hiç, yıllardır.
Bir keresinde kendimizi bir terörist kampında buluyorum,
gizlice ilerlemiş ta içlerine kadar sızmışız. Bir anda fark ediyorlar
bizi, hemen ateş etmeye başlıyoruz ama boşuna, mermi üç metre
bile gitmiyor. Ama o hainler öksürse biz havalanıp uçuyoruz, bu
ne biçim rüya, hiç acıması da yok! Sonu gelmeden rüyanın, uyanıyorum
ama tarifsiz bir iç sıkıntısı benliğimi sarıyor, gün bile
huzurlu batmıyor artık.
Bir sarsıntıyla uyandım gene kâbus dolu bir rüyadan:
Baba, kalk baba, dedi küçük kızım Ayşe, baba kalk karakola
saldırmışlar!
ilkokula Nusaybin'de başladı küçük kızım. O yıllarda
Hudut Bölük Komutanıyım, hudut ise evin önünden geçiyor
yeni sisteme göre. İki yıl beni hiç görmediler desem yalan olmaz;
onlar uyanırken ben yatıyorum, onlar yatarken ben hudutta.
Hatırladığı silah sesleri, el bombası ve roket patlamaları.
Silaha alışıktır kızım, teröre de teröriste de. 92'de Şemdinli'ye
ERDAL SARIZEYBEK
gittiğimizde daha on yaşındaydı. Teknoloji geliştiği için bizde,
artık çatışmaları televizyondan takip ediyordu. Alan ve Aktütün
şehitleri sonrası, ünlü yapımcı Ertürk Yöndem'in yanımıza gelip
olayları canlı olarak sizlere aktardığı dönemlerde, kızım da
televizyonda izliyordu bizi: Baba, seni gördüm, derken sesindeki
endişe ve korku hala kulaklarımızda.
Karakol baskınlarından çok acı çektik biz yıllar boyu, bitmedi
hiç. Baskın demek; şehit demektir, gözyaşı, hüzün, dram,
parçalanmış aileler, iç yakan feryatlar, isyan, öfke demektir.
Yaşayan iyi bilir bunu. Kitaplarımızı okuduğu için kızım Ayşe,
şehit haberi geldiğinde ne çok etkilendiğimizi bilir. Terörle mücadele
etmesi gerekenlerin, iş yapacağı yerde bizim acılarımızı
seyretmesine çok öfkelendiğimizi de bilir. Bu nedenle sabahın
köründe telaşla uyandırdı beni:
Baba kalk, kalk baba, teröristler karakola saldırmış!
Yatak odası ile salon arası koşarak üç saniye. Gene mi, dedim
içimden, gene mi! Etrafınızda dolaşan tehdidi yok etmez
iseniz olacağı budur işte! Yazık değil mi vatan evlatlarına, diye
kızgınlıkla söylenerek televizyonun karşısına geçtim, tam üç saniye
sonra.
Yıl 2007.21 Ekim Pazar. Saat 08.00. Tüm kanallarda son dakika
haberi:
"Teröristler Dağlıca karakoluna saldırdı. Çok sayıda şehit
olduğu haberleri geliyor. Kayıp askerler de var. Gece
yarısı Dağlıca karakoluna saldırı düzenleyen teröristlerle
çatışmaların sürdüğü haberi alındı. Genel Kurmay
Başkanlığından henüz bir açıklama gelmedi. Gelişmeleri
duyurmaya devam edeceğiz."
Yüzümde şaşkınlık yoktu, hiç ses çıkarmadan izliyordum
haberleri. Ancak, düşündükçe içimde kabaran bir öfke ve kız
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
gınlık yüreğimi daralttı. Bunlar tarihten de ders almamış hiç,
dedim kendime, içim öfke dolu.
Dağlıca; Hakkâri/Yüksekova ilçemizin bir köyü.
Yüksekova'ya 55, Irak sınırına 4 kilometre uzakta. Dağlıca'ya
en yakın köy, Yeşiltaş Köyü. İki köy arasında Avaşin Çayı var.
Avaşin Çayı üzerinde de Dağlıca'ya ulaşımı sağlayan Avaşin
Köprüsü bulunur. Dağlıca'nın kuzeyi dağlar, güneyi dağlar, bu
nedenle Dağlıca demişler, dağların ortasındaki bu köye.
önemi nedir askeri açıdan Dağlıca'nın; teröristlerin Irak
kuzeyindeki Avaşin(Mezi, Keryaderi, Şive kamplarının bulunduğu
alan) bölgesinden Hakkâri İki Yaka dağlarına açıldığı
noktada bulunur. 92 Eylül çatışmasının kritik ismi Aktütün
karakolunun kuzeyi, ikisi arasında bir Üzümkıran vardı, yiğit
Üzümkıran, onu da terk etmiştik 90'lı yıllarda, dayanamamışlar
göç etmişlerdi. Yalnız bırakmıştık Dağlıca'yı, bir tek başına
koca dağların arasında.
İki Yaka Dağları'nın önemi ne, dağlan kontrol altında tutarsanız
ne olur? Hakkâri ve ilçelerine açılım sağlarsınız. Kamp
kurar, bölgede yaşayan halkımız üzerinde otorite olursunuz.
Askeri birliklere eylem planlar, koordine eder ve gerçekleştirirsiniz.
Başkale ve Yüksekova hattında yapılan uyuşturucu kaçakçılığını
yönetirsiniz. Kurtarılmış bölge olur, bir parça özgür vatan
olur, yurt içinde kamp kurmanın morali olur teröriste, psikolojik
avantaj sağlar. Bu nedenle Dağlıca önemlidir bizim için, vatan
toprağımızdır.
Şimdi diyorlar ki teröristler Dağlıca karakolunu basmış.
Basar elbet, ona bu cesareti kim veriyor, siz ona bakın!
Şimdi teröristler askerîmizi şehit etmiş diyorlar.
Eder elbet, başka ne bekliyordunuz ki, bizi bu duruma kim
düşürüyor siz ona bakın!
ERDAL SARIZEYBEK
Bizi yönetenler aylardır tartışacağı yerde, terörist içeride mi
yoksa dışarıda mı, Irak'a operasyon yapılsın mı yapılmasın mı,
diye aylardır tartışacağı yerde Kuzey Irak'taki bu tehdidi yok etseydi
Dağlıca'da baskın olmazdı ki!
Daha dün Şırnak'ta gözbebeğimiz komandoyu pusuya düşürmediler
mi, 13 şehit vermedik mi? Daha dün Şırnak'ta korucularımızı,
vatandaşlarımızı öldürmediler mi, 14 şehit vermedik
mi? 12 Nisan'da Genel Kurmay, Irak'a operasyon şart, demedi
mi? Teröristin yeri beli ini belli, kampı belli yolu belli! Bunlar
daha neyi tartışıyor, ne yapıyor bunlar! Teröristler Dağlıca karakolunu
basmışmış, basar elbet, bu fırsatı veren kim, bizi bu hale
düşüren kim, siz ona bakın!
içim öfke dolu, kızgınlık dolu, kendi kendime söylenip duruyorum
işte. Kızım şaşkınlık içinde olayı anlamaya çalışıyor,
duramıyor yerinde, bana soruyor anlamak için ne olup bittiğini:
Karakolu nasıl basar bunlar baba?
Kızım bundan 15 yıl önce yani sen on yaşındayken, bu
teröristler hemen Dağlıca'nın güneyindeki Aktütün ka
rakolumuzu da basmışlardı. 22 şehit vermiştik.
Sınırı nasıl geçiyor bunlar baba?
Kızım bundan 15 yıl önce de biz Şemdinli'deyken yüz
lercesi sınırdan geçip Derecik karakolumuza saldırmış
lardı. 33 şehit vermiştik. Asker gücüyle bu sınırlar ko
runamaz kızım, daha ileri tedbir almak lazım.
Baba, bu teröristler Irak'tan geliyorlarsa neden biz
Irak'a girip onları engellemiyoruz?
Kızım, bundan 15 yıl önce de dönemin Cumhurbaşkanı
Özal'a söylemiştik aynı şeyleri. Sınırı geçelim, demiştik
ama geçemedik, karar almadılar, emir vermediler. Biz
geçemedik ama teröristler sının geçti. Geldi bizi vurdu,
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
gitti. 74 şehit verdik o çatışmalarda. Ben de anlayamı
yorum inan bana kızım, ben de anlayamıyorum.
Peki, ne olacak bu böyle baba?
Zor bu işler kızım zor, memleket meselelerini çözmek
zor. Ama bu hesap sorulacak merak etme. Yapanın ya
nına kar kalmayacak, kalmamalı. Biraz sabretmek la
zım kızım, biraz daha sabır.
Baktı ki, ben sıkıntılıyım, düşünceliyim, sustu ve haberleri
dinlemeye devam etti sessizce. Haklıydı kızım, bir gariplik vardı
bu işte ama şimdi bunu ona nasıl anlatmalıydı ki? Çatışmalar
aklıma geldi; şehitler, acılar, İran'ın bizim teröristlere bir zamanlar
verdiği destek, özal'ın dış politikası, Çekiç güç ve bizi
yönetenler. Sustum. Yaşadıklarımız, yaptıklarımız aklıma geldi
bir bir. Gene çaresizliğin sıkıntısı sardı düşüncelerimi. Daldım
koyu siyahlığına hatıraların... www.cizgiliforum.com
ERDAL SARIZEYBEK
İran'a Örtülü Harekât Kararı
90'lı yıllarda yalnız kaldık biz ve derdimizi kimseye anlatamadık.
Biz îran sınırındayız, karakolumuz var. Teröristler
de îran sınırında, kampları var. îran devlet, biz devlet ama aramıza
terörist girmiş. Dert başa gelmiş ama derman yok, olmadı,
yalnız kaldık.
Daha şimdilerde değişti îran, eskiden böyle değildi ki.
Bizim PKK'ya açık açık destek verirdi. Çok uğraştık o zamanlar,
şu İranlılara terörün bir gün kendilerini de vuracağını anlatabilmek
için. Anlamazdan geldiler. PKK'ya destek verdiler. 92'de
iran'dan geldi terörist ve Alan karakolumuzu vurdu. Çok şehit
verdik. Acımızı görmezden geldi İran, dönüp bakmadı bile. Ne
zaman ki Amerika, Irak savaşı sonrasında Ortadoğu'ya yerleşmeye
karar verdi, ne zaman ki radikal islam'a karşı PKK'nın
Iran modelini yarattı(PJAK) ve ne zaman ki terör iran'ı vurmaya
başladı, işte o zaman bizim teröristlerden desteğini çekti Iran.
Daha şimdilerde vuruyor PJAK'ı. Gözünün yaşma bakmadan
vuruyor ama geç kaldı, farkında değil. îran bizim 90'lı yıllarımızı
yaşıyor.
Yazık ki bunun da farkında değil, tarihten o da ders almıyor.
Teröristle çatışma nedir, mayın nedir, pusu ve baskm nedir,
bilmiyor henüz. Durun bakalım, daha neler görecek, neler yaşayacak,
neler çekecek bu îran, bir zamanlar dost bildiği teröristler
yüzünden!
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Gene o yıllarda Şemdinli üç koldan kuşatılmıştı teröristler
tarafından; doğuda Jerma, güneyde Hakurk, batıda Basyan
kamplarıyla. Binlercesi vardı, ipini koparmış sürü gibi dağlarda
dolaşan. Kuzey Irak'ta otorite yoktu, devlet yoktu ve PKK güç
oldu oralarda. Rahmetli Özal, Cumhurbaşkanı ve rahmetli Eşref
Bitlis, Orgeneral Jandarma Genel Komutanı Barzani'ye güvenmiş,
Talabani'ye güvenmiş, anlaşmış, karar verilmiş hep birlikte teröristler
yok edilecekmiş ama nerde! O Iraklı işgüzarlar PKK ile anlaştı,
biz gene kaldık teröristlerle baş başa, tıpkı bugünkü gibi.
Terörist Irak'tan geliyor, vuruyor, dönüyor, biz bir şey yapamıyorduk.
İran'dan geliyor, vuruyor gene bir şey yapamıyorduk,
tıpkı Dağhca'da olduğu gibi. Ekim 92 öncesi yasaktı
sınır ötesine geçmek. Hele iran'a geçmek; bir yakalasalar bizi,
asarlardı inanın.
Şemdinli Alan karakolumuz da tam sınır hattında, iran'a
komşu, beş yüz metre ötesinde komşunun karakolu var. İki
karakol arasında ise Dumanlı Dağ bizi ayırıyor. Sınır hattı da
tam bu dağın zirvesinden geçiyor. Teröristler Dumanlı'ya karargâh
kurmuş ama komşunun tarafına, müdahale edemiyoruz.
Karakol çukurda, dağ yukarıda, PKK taş atsa kafamıza düşüyor,
böyle bir haldeyiz işte.
Şehidimiz var, içimiz öfke dolu. Ama karşı taraf İran, geçsek
bir türlü, geçmesek bir türlü. Bölge kaçakçılık bölgesi; bakır,
yün, deri, koyun, mazot ne ararsanız var. Allah'tan bir uyuşturucu
yok, ellerinden gelse onu da yapacaklar ama Yüksekova
ve Başkale'den Şemdinli'ye sıra gelmiyor ki. tmralı'da yatanın
kardeşi yıllar önce bu işi keşfetmiş, gelenden haraç alıyor, gidenden
haraç alıyor. Şimdi duyduğuma göre evlenmiş bu terörist.
Süleymaniye'de fırıncılık yapıyormuş. Eşine de iki buçuk kilo
altın takmış. Yahuda medyası boy boy resimlerini yayınlıyor bugünlerde,
sanırsınız kardeşiniz evleniyor:
ERDAL SAR1ZEYBEK
"Terörist Abdullah Öcalan'ın kardeşi, PKK'mn eski yöneticilerinden
terörist Osman Öcalan, örgütten birlikte
kaçarak evlendiği Iran Kürtlerinden olan, Jiyan kod adlı
Keve Suci'den boşandı. Boşandıktan kısa bir süre sonra
yeniden evlenmeye hazırlanan Öcalan, Kuzey Irak'ın
Dohuk kentine bağlı Akre ilçesinde 22 yaşındaki bir kızla
hayatını birleştirdi. Geçen ay mahkeme kararıyla boşandığı
öğrenilen öcalan, gelin adayına 2,5 kilogram altın
aldı. öcalan'ın evlilik için 52 bin dolar para harcadığı öğrenildi."
Kadere bakın; dağdayken terörist ovaya inince peşmerge
olmuş, 52 bin dolarlık da altın almış ve bir medya devi de bize
bunu haber diye sunmuş, kadere bakın!
Teröristti o zamanlar bizim bildiğimiz, haraç alıyordu her
kaçaktan. Haraç silah oluyor ve bizi vuruyordu. Adına da gümrük
demişler, îran ve Irak sınırlarını her kaçak patikasından kesmişlerdi.
Bir gümrük noktası da bizde vardı bu peşmerge damadının,
Dumanlı Dağ'da, hemen yanı başımızda.
Anlattığım yıllar 92. Tugay Komutanı Utku Paşa. Allah'ı var
iyi insandı, etliye sütlüye karışmazdı. Çokta yufka yüreği vardı.
Ne olursa olsun, ama şehit olsun istemezdi. Biz de O'nu sever,
askerimiz şehit olmasın, diye elimizden geleni yapardık komandoyla
beraber. Sonra Osman Pamukoğlu Paşa atandı Hakkâri
tugaya, 93'te. Devran değişti. Savunmadaki komandolar şahlandı,
taarruza geçti ve ortalık karıştı. Öyle bir mücadele başladı ki,
teröristler bile şaştı kaldı bu işe.
Bir gün bizim tabura geldi Osman Paşa. Kahraman korucuları
topladı, bir konuşma yaptı:
"Evlatlarım1. Ülkemizin yıllardır çektiği bu terör belasına
bir son verme zamanı geldi artık. Göreyim sizleri, aslanlar
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
gibi şahlanacaksınız. Yatak matak yok, uyku muyku yok,
arazide kalacaksınız, hepimiz birlikte. Biz sizlerin yanındayız.
Biz devletiz. Bu baldırı çıplaklara pabuç bırakacak
değiliz. Göreyim sizleri."
Korucular şaşırdı, kimdi bu komutan, deyip birbirine sordu.
Kararlıydı Komutan, ölmek var dönmek yok, diyordu. İnandılar,
sıcak yataklarından fırlayıp hep birlikte araziye koştular.
Komutan ciddi, sert ve gerçek bir komandoydu. Çelik gibi
bir yapısı vardı; duygularıyla, hareketleriyle, sözleriyle, düşünceleriyle
çelik gibi bir yapı. Gelişine en çok biz sevinmiştik. Çünkü
bizim karakollarımız sınırda, tehdidin hemen yanı başındaydı.
Karakollarımız yalnız, bir başına, Allah'tan başka kimsesi yoktu
o koca sınırda. Çevresinde dolaşan tehdit yok edilmezse, belli ki
gelip onu vuracaktı. Kim ne derse desin, şimdi düşünüyorum
da, Pamukoğlu Paşa olmasaydı biz sınır jandarması, çok şehit
vermiş olacaktık çok, ama vermedik. Sağ salim aldığımız evlatlarınızı
O'nun sayesinde sağ salim sizlere geri verdik.
Paşam bir gün Alan'a geldi. Komşu hakkında bilgi aldı.
Teröristlerin durumunu sordu. Bölük komutanının anlattıklarını
hiç konuşmadan dinledi ve bana dönerek: Sız ne duruyorsunuz
burada, dedi. işte ne olduysa zaten ondan sonra oldu.
Bölük komutanı üsteğmen cıva gibi, yerinde duramıyor.
Bıraksak üç beş askeri alıp yanına komşuya saldıracak. Sakin ol,
dedik, sakin sakin düşündük ve İran'da PKK'yı vurmaya karar
verdik, bir başımıza, kimseye sormadan. Karar verdik vermesine,
peşmerge damadı teröristtin İran'daki gümrük noktasını
vurmaya karar verdik vermesine ama nasıl vuracağız, diye de
düşünmeden edemedik.
Dumanlı Dağ bizim karakolun üstünde bir kartal yuvası
sanki, sarp, dik, kayalık. Bu cepheden çıkmak mümkün değil!
ERDAL SARIZEYBEK
Helena köyü tarafından Dumanlı'ya çıkan patika var, var ama
bu patikayı kaçakçılar kullandığı için teröristler alışkın; gölgeye
alışkın, yürüyüşe, sese, ışığa, katıra, velhasıl kaçakçının her
şeyine alışkın. O yoldan geçsek, fark edecek bizi, bu da olmaz.
Geriye bir îran yolu kalıyor yani önce komşuya geçmek ve dağı
arkasından dolaşıp kartal yuvasına çıkmak. Çıkmak ama nasıl,
orası İran.
Bazıları bilmeden, anlamadan, dinlemeden bize çılgın, diyor,
Yahuda medyası epey yazdı çılgınlığımızı. Biz güya Şemdinli'de
çılgınlık yapmışız! Bizi hiç dinlemediler bile, sormadılar, sen neden
çılgınsın, diye. Kim durup dururken çılgınlık yapardı ki!
Karar verdik bir kere, iran'a gireceğiz ama böyle bir harekât
komşu karakolun haberi olmadan olmaz. Anlaşmak lazım ama
nasıl? Yetkisi yok, gücü yok. Olsun, gene de bir gidelim, dedik.
Gidip bir konuşalım, bakalım ne olacak, diyerek yola çıktık.
Komşunun karakol komutanı Azeri bir Türk, adı Muhammet,
önceden tanışırız, zaman zaman buluşur konuşuruz. Sınırda
buluştuk ve başladık konuşmaya:
Muhammet, sen de Türk'sün, ben de öyle değil mi?
öyledir binbaşım.
Benden sana kötülük gelir mi?
Gelmez binbaşım.
Bu teröristlerle ne yapacağız Muhammet?
Valla bilmem ki binbaşım.
- Hepsi sizin topraklarda. Bak, Dumanlı Dağa bir bak,
orda kamp kurmuşlar. Ordan gelip bizi vuruyorlar, biz
de şehit oluyoruz Muhammet. Allah'tan reva mı bu?
Sözü nereye getireceğimi anlayamadı, şaşkın şaşkın yüzüme
baktı ve hiç cevap vermeden dinledi. O da gerçeği biliyordu;
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
kendi devletinin PKK'ya kucak açtığını biliyordu. Türkiye'ye
karşı PKK'ya destek verdiğini biliyordu. Onun yanından geçen
teröristlerin ülkemize girip karakolumuza saldırdığını, bizi şehit
ettiğini ve sonra İran'a kaçtığını da biliyordu. Ama çaresizdi;
bu konu onu aşıyordu. Ülke politikasıydı ve yapabileceği bir şey
yoktu. Sabırla bizi dinledi:
Bak Muhammet. Biz hava kararır kararmaz sizin topraklara
gireceğiz fazla değil, üç beş kilometre. Senin
karakolun yanından geçip Dumanlı Dağ istikametine
çıkacağız. Bizim işimiz teröristlerle, sizinle bir işimiz
yok, bunu çok iyi biliyorsun zaten. Bu işe karışma sen
yeter. Kimsenin haberi olmayacak. Dönüşü de buradan
yapmayıp Helena tarafından yapacağız, kimse görmeyecek
bizi. Sakın ola sesini çıkarmayasın. Sakın ola
komutanlarına haber vermeyesin. Allah'ın ismi andolsun
ki, bize ateş açılacak olursa, seni bir kenara ayırırız
ve bu karakolu yakarız. Kimse sağ çıkamaz buradan.
Bizim senden bir isteğimiz yok, yeter ki sesini çıkarma
ve bu işe karışma.
Epey anlattım. Hiç ses çıkarmadı. Biraz düşündü, düşündü
ve sonunda: Tamam binbaşım, dedi. Sözü uzatmadan, Sağol
Muhammet dedim. Kucaklaştık ve ayrıldık.
İran tarafı tamamdı. Sıra geldi operasyonun icrasına, kim
yapacaktı ve de nasıl? Biz yaparız, dedi sakin bir sesle bölük komutanı
üsteğmen, biz bu harekâtı bir başımıza yaparız, özel bir
ekip seçerim komutanım, dedi, birkaç günde hazırlarım ve bu
operasyonu biz yaparız alnımızın akıyla.
Gururla baktım yüzüne, başaracaklarından hiç şüphem
yoktu, sormadım ne nedir, nasıldır, diye. Güven vardı aramızda,
sessizce tabura döndüm.
ERDAL SARIZEYBEK
Dağlıca'da Silahlı Çatışma
ve Asker Psikolojisi
Spiker bayanın telaşlı sesi beni uyandırdı düşüncelerimden.
Son dakika, son dakika deyip bağırıyordu. Saate baktım,
12.00 civarıydı yani ilk haberden bu yana dört saat geçmişti:
"Teröristler Dağlıca karakoluna saldırdı. Çok sayıda şehit
olduğu haberleri almıyor ama kesin bir bilgi elimize
ulaşmadı. Kayıp askerler de olduğu söyleniyor. Henüz
teyit edemediğimiz bir habere göre sekiz askerimiz kayıp
olmuş. Gece yarısı Dağlıca karakoluna saldırı düzenleyen
teröristlerle çatışmaların hala sürdüğü haberi alındı.
Genel Kurmay Başkanlığından henüz bir açıklama gelmedi.
Başbakan ve İçişleri Bakam bir açıklama yapmadı.
Gelişmeleri duyurmaya devam edeceğiz."
Sekiz asker kayıp, dedim kendi kendime, sekiz asker kayıp,
doğru mu acaba? Demek ki çok çetin geçmiş çatışmalar, diye düşündüm.
Kızım bu habere dayanamadı ve:
Baba, asker nasıl kayıp oluyor?
Kızım, belli ki büyük bir çatışma bu. Silahlı çatışma çok
farklı bîr olaydır. Hele ki onlar saldırıyor, sen savunmada
kalıyorsan bu daha da farklıdır. Bu tür çatışmalarda
her şey olabilir; batarya biter telsizle irtibat kurulamaz,
33l
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
yer değiştirirsin, manevra yaparsın, terörist kalabalıktır
kendini bir kayanın arkasına saklar korursun, yaralanırsın,
öyle durumlar olur ki kimseye haber veremezsin,
her şey olabilir, çatışma bu. Şimdi oradaki askerin
komutanını düşünüyorum, kim bilir ne endişeler taşıyordun
askerim şehit mi oldu, kayıp mı oldu, kaçırıldı
mı, diyerek. Bu sorulara çatışma esnasında cevap vermek
çok zordur. Gündüz de devam ettiğine göre, ateş
altında gidip her mevziyi kontrol edemezsin. Hele dur
bakalım, şu çatışma bitsin bir kere, ne olup bittiğini bir
anlayalım. www.cizgiliforum.com
Baba, teröristler bu gücü, bu cüreti nerden alıyor, nasıl
karakolumuza saldırıyor?
Kızım sen vurmazsan o gelir seni vurur. Bunların yeri
belli, ini belli. Biz Irak'a harekât yapsaydık, gidip de
teröristleri inlerinde vursaydık, bu saldırı da olmazdı.
Güçlü değil bunlar, zayıf ve korkak ama hainlik yapıyorlar,
gizlice gelip askerimizi vuruyorlar. Amerika
destekliyor bunları, İsrail destekliyor. Başımızda doğru
dürüst bir adam yok ki, gidip bunlara gününü gösterelim!
Baktı ki konuştukça sinirleniyorum, sustu, bir daha soru
sormadı. Televizyonlar durmadan son dakika haberleri yayınlıyor,
gerçeği bilmeyenler yorum yapıyor, ortalığı bir felaket havası
sarmış, resmi ağızlardan ise hiç ses yok. Başbakan istanbul'da
referandum için oy kullanıyormuş. Cumhurbaşkanı Kayseri'ye
gitmiş. Elbet gidecekler, referandum bu, varlığımıza tehditten
daha önemli, şehit ne ola ki!
Genel Kurmay hala bir açıklama yapmadı. Bu ne rezillik,
dedim kendi kendime, bu ne rezillik! Devletin bir piyade taburu
ERDAL SARIZEYBEK
saldırıya uğruyor, kimseden açıklama yok! Türk milleti, Türk
devleti kendini yönetenler tarafından hiç bu kadar aşağılanmamıştı.
Adına terörist dedikleri bir avuç katil Irak'tan geliyor, bizi
vuruyor ve gidiyor ama yer yerinden oynamıyor! Aslmda askerin
derhal Irak'a girmesi lazım, hemen. Bu olayı fırsat bilip ta
Barzani'ye kadar gitmesi lazım, Musul Kerkük'e girmesi lazım
ama nerde! Ah, biz olsaydık şimdi oralarda dedim, dedim ama
dediğimle kaldım, kimseden ses çıkmadı.
Tekrar, kayıp olduğu söylenen askerler aklıma geldi. Ne
zor, dedim bir komutan için ne zor, çatışma esnasında bir askerden
haber alamamak. Neler gelir insanın aklına, bilemezsiniz.
Şehit mi, kayıp mı yoksa kaçırıldı mı, neler neler. Aslında bu tür
olaylarda fazla seçenek yoktur; ya şehittir, ya kaçırılmıştır ya da
çatışma şokuyla bir kayanın arkasında kendini korumaya alıp
takviye gelmesini bekliyordun Bir komutanın kabul edemeyeceği
bir şey varsa o da; askerinin teröristler tarafından etkisiz hale
getirilmiş olmasıdır. Bu durumda size düşen görev, o teröristleri
bulup yok edinceye kadar, askerinizi kanatlarınız altında güvenceye
alıncaya kadar harekâtı sürdürmek ve bitinceye kadar geri
dönmemektir, kim ne derse desin!
92'nin Eylül'ü geldi aklıma. Sabah gün doğumuyla başlayan
çatışma öğleden sonraya kadar sürmüştü. Üst komutanlık ısrarla
bizden rapor istiyordu; kaç terörist öldürüldü, kaç şehit ve yaralı
var, teröristlerin son durumu nedir, kaç kişiler, buna benzer
şeyler. Bilmezler mi bunlar, çatışma bitmeden, bölge emniyet altına
alınmadan, takip harekâtına başlanmadan bu tür rapor verilemez,
kimse veremez çünkü gerçeği bilemez. Kaç şehidinizin
olduğunu tespit edebilmeniz için askerlerinizi saymanız gerek
hem de tek tek. Nasıl sayacaksınız? Yüzlerce asker onlarca mevzide,
her biri diğerinden uzakta, kiminde telsiz yok, nasıl sayacaksınız?
Helikopterin biri geliyor, biri gidiyor, yaralı taşıyor, siz
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
mevzidesiniz, kim geldi kim gitti, haberiniz yok, nasıl sayacaksınız?
Yaralı sayısını ve durumunu nerden bileceksiniz? Yaralanıp
da merkeze, askeri hastanelere, sivile sevk edilen onlarca askerin
sağlık durumunu öğrenmeniz gerekir ki rapor verebilesiniz.
öldürülen terörist sayısını nasıl söyleyeceksiniz? Kimi uçurumda,
kimi bir kayanın ardında, kimi dağda taşta vurulmuş kalmış,
kimi kaçarken vurulmuş, kimini yoldaşları parçalayıp gömmüş,
nasıl sayacaksınız bunları bulup da tek tek? Sayamazsınız.
Sayamayınca da rapor veremezsiniz. Veremeyince de her dakika
başı sizi arayıp dururlar, sorarlar henüz bilmediklerinizi. Bu tür
çatışmalarda en iyisi haber bırakıp teröristleri takibe çıkmaktır,
arasalar da sizi en azından bulamazlar ve de soru soramazlar.
Çatışma bu, kolay değil ki!
Bakmayın siz kızgınlığıma, bir öfke işte. îşin doğrusunu
söylemek gerekirse Genel Kurmay'ın geç açıklama yapmış olması
işte bundan. Böylesine bir çatışmada rapor almak da zordur
vermek de, yaşayan bilir, hak vermek gerek.
Dönelim bizim çatışmaya; Aktütün'de çatışma bitmiş ama
iki askerimizin durumunu hala tespit edememiştik. Sağdan da
saysanız soldan da ik i asker eksik. Nefes bile alamıyorsunuz o an
inanın,kuşkudan,endişeden,korkudan,telaştan,huzursuzluktan
nefes bile alamaz hale geliyorsunuz. Arkadaşlarını bulun, diyorsunuz,
onlara sorun, arayın, bulun. Emri alan da çaresiz, sağa
koşuyor sola koşuyor ama hala iki askerimizden haber yok.
Bulunduğu mevzi Meşelik'e doğru, girişte söz ettiğim "yardım
isteyen" askerin iki yüz metre kadar aşağısında. Takım komutanı
Asteğmen Ejder şehit düşmüş. Yanındakiler, sağındakiler,
solundakiler hep şehit olmuş. Allahım, dedim AUahım, bize
yardım et! Tüm korucular, tüm askerler, tüm takviyeler karış
karış araziyi aradılar, taradılar ve haber ancak akşama doğru
ERDAL SARIZEYBEK
geldi. İk i aslanım son mermisine kadar çatışmış, gördük ki her
ikisinin de şarjörleri boş. Yüzlerine bakamadım, sarılıp ağlayamadım,
ik i nur yüzlü şehit, toprağa sarılıp yatmış...
Bazılarımız hala bilmez bu şehit ve bu toprak ne demektir,
diye, hala bilmez. Bastığımız her karış toprakta bir şehidimiz
var bizim, bu vatan uğruna canını veren. Onun için kolay olmuyor
gafleti kabullenmek, ihaneti görmezden gelmek. Bizim gibi
şahadetlere tanıklık edenler için gafletle vatana ihanet çok ince
çizgiyle ayrılır birbirinden, bazen anlayamayız bile kimin nerde
olduğunu. Terörün acısını çeken bilir bir de yaşayan. Tanık
olan bilir, bir de can pahasına mücadele eden. Terörün acısını,
mücadele etmekten sorumlu olanlar bilir eğer ki, Mehmetçiğe
atılan hain kurşun onu da yüreğinden vurmuşsa. Yoksa kararlıyız
demekle olmuyor bu işler, şiir okumakla da olmuyor, mücadele
azmimiz sürecek demekle de olmuyor! Acıları çekmeden
seyretmekle olmaz, hissetmeden olmaz! Kendini kandırır ancak
bunlar kendini, bizi değil, Allah'ı değil.
Bazen tarihimizi bile unutuyoruz biz, çoğu kez. Ders almıyor,
ders çıkarmıyoruz. Hafızalarımız zayıf, yaşananı bile akılda
tutmuyor. 92 Şemdinli olayları unutuldu. Kimse önem vermedi
yaşadığımız olaylara ve kimse gereken dersi almadı yaşadığımız
olaylardan, yazık! Kitaplar yazıldı bu konularda, tehdidin
gelip sizi vurmasını beklemeyin, diye. Aksi halde bu tehdit gelir
sizi vurur, diye kitaplar yazıldı ama nafile, gene şehit gene şehit.
Yoksa doymaz mı sanırsınız bu Anadolu bunca şehit kanına!
Şehitlerimize Allah rahmet eylesin, onları unutmayın, unutturmayın!
Daldım gene o günlere, bir tehdidi yok etmek için neleri
göze aldığımız aklıma geldi, kara bulutlar gene çevirdi düşüncelerimi,
daldık biz de koyu siyahlığına...
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
îran'da Örtülü Harekât
Dumanlı'dan ayrıldık ve ses çıkarmadan taburumuza döndük
ama bir de bize sorsun, nasıl döndük. Düşünceler kemiriyor
canımızı. İran'a harekât yapacağız hem de tek başımıza.
Riski çok bu harekâtın. Her riski de tek tek değerlendirmeye
kalksanız ömrünüz yetmez saymaya. Yeter artık, dedim yeter
bunca düşünce. Her şey olacağına varır, hayırlı olur inşallah, deyip
geçtim. Artık düşünmedim. Sakladım köşesine yüreğimin, o
bizi öldüren düşünceleri.
Geçtim ama bir endişe yüreğimi daraltıyor. Kendime soruyorum,
yanlış mı yapıyoruz yoksa biz, diyerek. Tekrar düşünüyorum;
Tehdit Dumanlı Dağ'da, bu açık, tehdit gün gelecek bizi
vuracak, bu da açık ve net. Hükümet İran'a karşı tavır almıyor,
bu da belli. Sınır görüşmeleri bir komediye döndü artık hiç sonuç
çıkmıyor, bu da tamam. Bizim karakol tam sınırda ve İran
teröristleri destekliyor, bunu uçan kuş da öğrendi artık. Peki, ne
olacak? Gelsin bizi şehit mi etsinler, bunu mu bekleyelim, ne yapalım?
Bekleyemezdik, istesek de yapamazdık, vatan evlatlarını
tehlikeye atamazdık. Çaresizlik işte buydu, çılgınlık değil!
Karar verdik, İran'a girecektik sonu ne olursa olsun! Karar
verdik çünkü Pamukoğlu Paşa da vardı arkamızda, ona güveniyorduk.
Başımıza bir iş gelirse bizi savunacağına inanıyorduk.
Yardıma ihtiyaç olursa hemen yanı başımızda olacağını biliyor
ERDAL SARIZEYBEK
duk. önemli bu hem de çok önemli, güven olmadan harekât olmuyor.
Komutanlık işte bu; kendine güvenmek, üstlerine güvenmek
ve astlarına güven vermek!
Bir hafta oldu ya da olmadı, bölük komutanı hazırız, dedi.
Geliyoruz, diye cevap verdik ve Alan'a doğru yola çıktık.
Endişe yok ama bir heyecan var besbelli, yerinde duramıyor
ne bölük komutanı ne de özel tim. Özel tim dediğime bakmayınız,
bildiğiniz özel timlerden değil bu, sıradan bir sınır jandarma
timi işte, bazılarının adam yerine bile koymadığı. Sayıları
15-20'yi bulan, komando eğitimi almamış, özel eğitim almamış
bir avuç Mehmetçik, hepsi bu. Ama varsa bir özellikleri, o da yürekleri.
Komutanlarına, vatana ve bayrağa bağlılıkları. Tek yürek
tek ses oluşları. Kardeştir onlar, acıları tek, sevinçleri tektir.
Birbirlerini de öz kardeşten ileri severler. Sporsa spor, eğitimse
eğitim, atışsa atış, bir komandoda var olan onlarda eksik değildir.
Güvenimiz tamdır, zoru başarırlar, imkânsızı yapmak belki
zamanlarını alır, işte böyledir bizim özel tim.
Bölük komutanı biraz muzip, başladı bizim yanımızda vasiyetini
söylemeye; Ahmet, geri dönmezsem elbiselerim senin, kitaplarımı
Ali'ye ver, valizimi anama gönderin, diyerek. Sus lan,
ne demek geri dönemezsem, elbet döneceksin, hepiniz döneceksiniz,
dedim tatlı sert ama söylemediğim bir endişe de vardı yüreğimde,
ya geri dönemezlerse?
Sessizce hazırlandılar. Son emirler verildi. Plan sade ve basit:
Komşuya geçecekler, iki üç kilometre yürüyüp Dumanlı'nın arkasını
dolaşacaklar ve tırmanacaklar. Gümrük noktası nerdeyse
zirvede, beş altı terörist, kamp kurmuş haraç alıyor ve de karakol
hakkında bilgi topluyor, görevleri bu. Bu hainler imha edilecek
ve Helena üzerinden dönecekler. Harekâtın hassasiyeti ise şu;
zirveye hava aydınlanmadan önce ulaşmak, etrafı kuşatmak, ilk
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
ışık süzmesinde hedefi imha etmek ve süratle geri dönmek. Geç
kalmak ise ölümle eşdeğer...
Neden? Gün doğmadan zirveye çıkamazlarsa teröristler
özel timi fark eder ve ateş açar, timin kendini kurtarması mucize
olurdu. Buna karşılık biz de komşunun karakolunu vurur, çatışmayı
büyütür, devletlerin olaya el atmasını sağlardık, sonrası
ise Allah kerim. Başka? Zirveye çıkılır, kuşatılır, çatışma çıkar,
hedef sandığımızdan kuvvetliyse çatışma sürer, biz ateş desteği
sağlarız, timi geri çekeriz, sonrası iki ülke resmi makamları
arasında her zaman yapılan protokollere kalırdı sonucu hiç
olmayan. Daha başka? Çatışma bölgesinde şehit veririz, takviye
kuvvetleri helikopterle bölgeye atarız, olay büyürdü, sonrası
malum, hesaplaşmalar. Daha başka neler olurdu, diye düşünmek
bile istemiyorum, çünkü şimdi bile düşündüğümde içimi sıkıntı
basıyor.
Bu riski almaya değer miydi? Evet, elbette evet! Hayatta riski
olmayan ne var ki! Bu güne kadar sürdürdüğümüz "etliye sütlüye
karışmama" politikasının sonucunda ne gördük; binlerce şehit!
Şehit olacaksak madem, hiç değilse çatışarak şehit olalım, hiç
değilse tetiği ilk çeken biz olalım, hiç değilse taarruzda şehit olalım
savunmada ölümü bekleyerek değil!
özel tim, kalan askerler ve birbirleriyle helalleşti. Son dualar
yapıldı ve yola koyuldu. Hava yeni kararmıştı, ilerlemeleri
fark edilmiyordu, sessizce İran'a sızdılar.
Merkezdeki ağır silahların bir kısmını İran'a bir kısmını hedef
bölgesine doğrulttuk. Nöbetçileri uyardık bölgeyi dikkatle
izlemeleri için. Telsizi başına geçip beklemeye başladık, sonrası
ise derin bir sessizlik...
ERDAL SARIZEYBEK
Dağlıca Baskını ve PKK'nın Cüreti
E ndişe ile beklediğimiz ilk açıklama akşam saatlerinde geldi:
"21 Ekim 2007 günü saat 00.20 sıralarında, Irak'ın kuzeyinden
topraklarımıza sızan PKK terör örgütü mensupları
tarafından, Hakkâri/ Dağltca'da konuşlu Piyade
Taburunun emniyet unsuru olan bir bölüğümüze kalabaIık bir grupla üç ayrı bölgeden silahlı saldırıda bulunul
muştur. www.cizgiliforum.com
Çıkan çatışmada 12 şehit, 16 yaralı verilmiştir.
Saldırıya anında misliyle karşılık verilmiş; teröristler, silahlı
helikopterler tarafından görerek, mevcut ateş destek
vasıtaları ile görmeyerek ateş altına alınmışttr. Şu ana kadar
23 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Ayrıca, olay bölgesinin
güneyinde teröristlerle yeniden temas sağlanmış
olup, çatışmalar devam etmektedir.
Teröristlerin kaçış istikametleri manevra birlikleriyle ta
kip edilmektedir.
Birliklerin harekâtı ile koordineli olarak, 63 adet muhtemel
hedef ağır silahlarla ateş altına alınmıştır. Kamuoyu gelişmelerden
ayrıca bilgilendirilecektir. Saygı ile duyurulur6.
6 Genel Kurmay Başkanlığının 21 Ekim 2007 gün ve 23 Sayılı Basın Açıklaması.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Kızım hep yanı başımda, o da haberleri soluk almadan din
liyor. Şehit haberini duydu, hüzün dolu bir sesle:
Çok şehit vermişiz baba, dedi. Acısı yüreğindeydi, göremezdiniz.
Evet kızım, bizi yönetenler utansın!
Kim bilir aileleri ne acı çekiyordur?
Ateş düştüğü yeri yakıyor kızım.
Bu DPT'lileri de Meclis'e aldılar baba.
Evet kızım aldılar. Biz bunları daha önce de yaşamıştık.
Bunlara kimse hesap sormuyor mu baba?
Sorulacak kızım, gün gelecek ve bu hesap onlardan sorulacak.
Bu çatışma ne kadar da uzun sürdü baba.
Evet kızım, büyük bir çatışma bu. Hainler kalabalık. îlk
saldıran da onlar. Tabi beklersek gelsin bizi vursunlar,
diye olacağı budur işte. Genel Kurmay Başkanı demedi
mi bunlara, Irak'a operasyon yapalım diye! Yapmadılar,
istemediler, güya siyasi çözüm bulacaklarmış! İşte bunların
siyasi çözümü bu işte; 12 şehit, her gün şehit!
Baktı ki konuştukça bir öfke alıyor beni, sustu. Anlamaya
çalışıyordu olup biteni, besbelli. Ama nasıl anlatmalıydı ki ona
tüm bunları; Amerika, İsrail, Barzani, Yahudi Kürt devleti, ülkemizi
bölmek, parçalamak, yönetmek, karışık işlerdi bunlar.
Acelesi yok, gün gelir anlatırım bir gün, dedim içimden ve Genel
Kurmay'ın bu açıklamasının anlamı neydi, onu düşünmeye başladım.
Teröristler Kuzey Irak'tan gelmişler demek. İyi ki biri çıkıp
da, İran'dan geldi bunlar, dememiş, Gerçi İran ters istikamet
ERDAL SARIZEYBEK
te kalıyor ama olsun, maksat aramızı açmak değil mi? Irak'tan
gelip Irak'a gitmişler, bu iyi, oraya yerleşmişler demek, hem de
Dağlıca'nın güneyine yani Avaşin! Saldırıya misliyle cevap vermişiz,
bu da iyi, demek onlar iki atmışsa biz dört, onlar dört atmışsa biz sekiz! Güneyde sıcak temas sağlanmış, demek Irak'a
girmişiz hem de teröristlerin kamplarına! Teröristleri takip ediyormuşuz
demek, bu çok iyi işte, dedim kendime. Takip ediyorsak,
bu iş tamam demektir. Belki, dedim Barzani'ye kadar gider
bu iş. Ne olursa olsun, şimdiye kadar Irak'a girmiş olsaydık zaten
bu kadar şehit vermezdik! Üstelik bizi de adam yerine koyardı
Amerika'sı, İsrail'i, AB'si. Şimdi hem şehit oluyoruz hem de
adam yerine konmuyoruz, baksanıza şu Barzani'ye, nasıl kafa
tutuyor bize!
Bir umut işte, belki işler artık düzelir, diyoruz. Bir yandan
da bölgeyi bildiğimiz için kendi kendimize değerlendirme yapıyoruz,
sessizce, kimse duymadan.
Olay bölgesinin güneyinde teröristlerle yeniden temas sağlanmış!
Güneyi neresi? Irak, Irak'taki Mezi PKK kampı, Avaşin,
altında Basyan, nihayetinde Hakurk. Demek, dedim, Hakurk'un
da sırası geldi. PKK'nın ana eylem üssü Hakurk, bir efsaneler
diyarı; çılgın dağlar, kayalar, mağaralar, sığınaklar, dereler!
PKK'nın kutsal topraklan, tıpkı Yahuda'nın olduğu gibi. Bu efsane
yıkılır, diye umutlandık, ama nerde! Genel Kurmay Tayyip'e
bağlıymış, öyle diyormuş Başbakan!
Ya kayıp askerler, onlara ne oldu? Bir açıklama yok. Medya
ısrarla sekiz askerin kayıp olduğu ya da kaçırıldığı yolunda bilgi
aldıklarını halka duyuruyordu ama resmi bir açıklama yoktu.
Çatışmanın gece yarısı başlamış olduğu duyurulmuştu bize,
gece yarısı, hayret! Gece yarısı böyle bir saldırıya kalkışmak büyük
cesaret doğrusu! Kimden alıyordu bu hainler bu cüret ve
cesareti, diye kendime sormadan edemedim, kimden?
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
PKK uzun zamandır gece yarısı imha amaçlı saldırı taktiği
uygulamamıştı. Bu son dönemin yani 2002'nin bir icadıydı.
Bir hedefe gece girebilmek için çok zor, mutlak surette gece görüş
cihazları gerekirdi, bu bir. Hedefin keşfinin çok iyi yapılmış
olması gerekirdi, Yeşiltaş'ta milisleri olabilir, dedim, bu iki. En
önemlisi, eylem sonrası takip harekâtı yapılmayacağından emin
olmaları gerekirdi. Avaşin Dağlıca'nın hemen altı, uzun bir vadi,
yakalandılar mı işleri zordu, demek işi garantiye almışlar, dedim,
bu da üç. Cihazı, keşfi anladık ama takip edilmeyeceklerinden
nasıl emin oldular, bunu anlayamadık, hala da anlamış
değiliz. Sizce, kaçan bu teröristler takip edilmeyeceğinden nasıl
emin olabilir? Bir de şu var tabi; son yıllarda hatırladığımız bir
Tunceli Pülümür'de karakola saldırı oldu ama mevzilere giremediler,
bir de bu Dağlıca meselesi, ama mevzilere girdiler. Bu
taktik de nereden çıktı? Geniş çaplı bir karakol baskını hem de
mevzilere girerek! Uzun zamandır böylesi bir ilkti, peki ama nasıl
başardı bunu PKK? Bu cüreti kimden aldı?
Saldırı emniyet unsuruna yapılmış, diyorlar. Ah, ah, bakın
Allah aşkına bir bakın 90'lı yıllardaki terörist saldırılarına,
nerdeyse saldırıların hepsi emniyet unsurlarına yapıldı. Aradan
geçti yıllar, onca tecrübe ve bilgi, hala emniyet unsurları hedef
oluyor, neden?
Dağlıca baskını, 92'lerde yapılmış olan Aktütün baskının
bir kopyasıdır. O tarihte Aktütün'e saldırı yapılacağı biliniyordu.
Daha bir hafta öncesi Alan'da büyük bir çatışma yaşanmış ve teröristlerin
saldırı taktiği şehit pahasına öğrenilmişti. Alan'daki
emniyet unsurları Domuz Tepe'de idi. Bu tepe karakolun beş yüz
metre güneyinde ve iran'a cephesi vardı. Her gün en az ik i takviyeli
timle karakol emniyeti olarak bu tepe savunuluyordu. Alan
karakolunun tam karşısında, beş yüz metre uzaklıktaki yakın
emniyet unsurlarının bulunduğu Domuz Tepe'ye neler yapılma
ERDAL SARIZEYBEK
di ki; karış karış oyuldu toprak, mevzi yapıldı. İrtibat hendekleri,
tel örgüler, mayınlar, aklınıza ne gelirse savunma için yapıldı,
hatta uçaksavar bile yerleştirildi ama olmadı, koruyamadık vatan
evlatları bu şekilde, şehit verdik.
Gece yarısı iran'dan sızan teröristler bu tepenin karşısına
gelen sırtları tutmuştu. Bikeysi otomatik tüfek ve RPG_7 roketatarları
yerleştirmişti. Saldırı için gözün gözü görmeye başlamasını
bekliyorlardı, öylesine yoğun ateş açtılar ki Domuz Tepe'deki
mevzilere, onlarca roket birden patladı. Hele Bikeysi öylesine
ateş ediyordu ki, mevziden başınızı kaldırmanızın imkânı yoktu.
İşte bu ani ateş insanı şok ediyor, kör ediyor, şaşırtıyor, bildiğinizi
unutturuyor. Onların da istediği buydu zaten, sizi şok
etmek. Siz bu halde iken, onlar sürünerek mevzilere yaklaşsın,
el bombası atarak askerimizi şehit etsin. Plan buydu, taktik bu.
Savunmada kalmak, terörle mücadelede doğru bir yol değilmiş,
geç öğrenmiştik bunu...
Eğitimlerimiz mi az, hayır. Silahımız mı yok, hayır. Sayımız
mı yetersiz, hayır. İstihbarat mı zayıf, hayır. Peki neden şehit olmuştuk
biz Alan'da? Cevabı basit: Etrafınızdaki tehdidi siz yok
etmezseniz, o tehdit gelir sizi vurur, bir. Bu tür çatışmalarda tetiği
ilk çeken inisiyatifi ele geçirir, çatışmanın kontrolünü alır, gücünüzü
kullanmanızı engeller, bu da iki. Biz neden bir başımıza
koca komşunun topraklarında harekâta kalkıştık, aklımız yok
muydu bizim? Bunun da cevabı basit: Siz vurmaz iseniz, o gelir
sizi vurur, işte bu kadar basit!
Burada asıl sorgulanması gereken Domuz Tepe'deki askerlerin
çatışma esnasındaki hareket tarzı mıdır, yoksa tehdidin
İran'da olduğu bilindiği halde İran'a karşı tavır almayan, "aman
sorun çıkmasın, etliye sütlüye karışma aman, bekle ve gör", diyerek
korkak, basiretsiz, öngörüsüz yönetenlerin aciz tavrı mıdır?
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Komşudaki PKK'nın Jerma kampına harekât düzenleyen Osman
Paşayı, "aman, İran'la aramızda sorun çıkar", diyerek yarı yoldan
çeviren Demirel'in tavrını siz değerlendirin artık, kararı siz
verin, neymiş bu sorun çıkmasın meselesi, siz anlayın.
Bu işin politik yönü, bir de askeri yönü var. Geçmişte yaşadığımız
olaylar bize şunu öğretti; emniyet unsuru sabittir ve üs
bölgesini korumak amaçlı çıkarılır. Ama biz gayri nizami harp
taktikleri uyguluyoruz. Dolayısıyla emniyet unsurunun etrafına
yeri belli olmayan, hareketli ikinci bir unsur çıkarmak şarttır;
buna emniyetin de emniyeti diyebilirsiniz. Bu şart, eğer etraftaki
tehdidi politik nedenlerle yok edemiyorsanız size yönelmiş
tehditten kurtulabilmek için size şart olmuştur. Başka çareniz
yoktur. Sabit olan her unsur teröristin hedefidir, bunu çoktan
öğrenmemiz gerekirdi ama olmuyor işte, nankör olan biz değil
hafızalar, yaşananlar çabuk unutuluyor. Bugün hala şehit veriyorsak
sabit mevzilerde, hep durağan birlikler hedef oluyorsa
teröriste, öğrenmemiz gerek artık, buna göre tedbir almamız gerek,
yoksa şehit haberleriyle sarsılacak ülkemiz!
Alan çatışması sonrası Aktütün'e geçtik. Gene etrafta sabit
emniyet unsurları var, hem de bir değil tam dört tane. Şimdi, her
unsurun etrafına ikinci bir hareketli unsuru nasıl çıkaracaksınız,
çıkartamazsınız, sayınız yetmez. Ama bunun da bir çaresini
bulduk; bir timi hareketli olarak bölgede gezdirdik ama gizlice,
kayaların ardına sakladık. Her şeyi de kitaplar yazmıyor ki, bazen
yaşayarak da öğreniyor insan. Bir timi resmen sakladık, saat
başı yerini değiştirdik. Ne oldu sonunda? Bakın teröristler nasıl
anlatıyor ne olduğunu7:
"Hiç kimse saklandığı mevziden kafasını kaldıramıyordu.
Sıkıysa kaldır. Bir anda bir şarapnel parçası ve öbür tara
7 Aktütün Çatışması, Şemdinli'de Sının Aşmak, anı, Erdal Sarızeybek, Pozitif
Yayıncılık.
ERDAL SARIZEYBEK
fa yolculuk. Üsse hâkim tepelerden biri ise bir türlü zapt
edilemiyordu. Orayı zapt etmekle görevlendirilmiş olan
kol komutanı yaralanmış, yardımcısı Ihsano ve Rüstem
gibi arkadaşları ölmüşlerdi. Tepe'de beklenenin üzerinde
mevzi yer almaktaydı ki bu keşif kolunun önemli yanılgılarından
biriydi. Sonu çok kötü biten bir yanılgı.
Tam bu sırada Türk komutanlığı en büyük ve belirleyici
sürprizini yaptı. Çarçele tarafındaki ormanlık alanda
saklanan hareketli birlik, savaşın gerillalar açısından iyi
gittiği bir sırada aniden ortaya çıkarak savaşa katıldı.
Düşmanın bu hareketli birliği, keşif esnasında iyi belirlenememişti.
Ve bu savaşta gerillaların 20 kayıp vermelerinin
en büyük sebebi buydu. İşte çatışmalar boyunca
ortaya çıkan çeşitli sürprizler dizisinin bu en son halkası,
keşif kolunun sonucu belirleyen en önemli hatası olacaktı.
Çünkü bu hareketli birliğe karşı hiçbir tedbir almayan gerillalar,
bunların ortaya çıkmasıyla tamamen çaresiz kalmışlardı.
Bu arada Bezele(Aktütün)'nin 1.5 km. uzağında
bulunan başka bir üsten ve çevredeki çete köylerinden
düşman güçlerini takviye eden birlikler de savaş alanına
helikopter kullanılarak hızla intikal ediyorlardı..."
Demek çatışmanın kaderini tayin eden bu hareketli tim olmuş,
kayalıkların ardına gizlediğimiz, işte bütün mesele bu...
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Dağlıca Çatışması ve Teröristin Psikolojisi
Ayn ı gün ikinci açıklama geldi Genel Kurmay'dan8:
"PKK terör örgütü mensuplarınca 21 Ekim 2007 günü
Hakkâri/ Dağlıca'da gerçekleştirilen silahlı saldırı olayı,
23 No.lu Basın Açıklaması ile saat 14.05'den itibaren kamuoyuna
duyurulmuş ve bölgede çatışmaların devam ettiği
bildirilmiştir.
Çatışmalar sonucunda, saat 16.30 itibariyle etkisiz hale
getirilen terörist sayısı 32'ye ulaşmıştır. Vuku bulduğunda
veya değişiklik olduğunda, gelişmeler kamuoyuna duyurulmaya
devam edecektir. Saygı ile duyurulur."
Henüz medyanın kaçırıldığı söylenen 8 askerden haber yok,
diye derin ve kaygılı bir iç geçirdim. Bu saate kadar haber yoksa
epey çetin geçmiş çatışma, diye düşündüm. Aslmda gönlüm
kapsamlı bir kara harekâtının başlamış olduğunu duymak istiyordu
ama hiç duymadı bu gönül bunu. Şimşek hızıyla, yaşadığımız
çatışmalar bir bir geçti gözümün önünden; Van, Mardin,
Hakkâri, bombalar, mayınlar, roketler. Beynim uğulduyordu
sanki. Aşkın geldi aklıma, genç karayağız astsubay çavuş Aşkın,
Berçay sırtlarındaki emniyet unsuruyla birlikte şehit düşen. O
masum yüzünü hatırladım, karakaşlarını, bu dağlar bizden so
8 Genel Kurmay Başkanlığının 21 Ekim 2007 gün ve 24 Sayılı Basın Açıklaması
ERDAL SARIZEYBEK
rulur, diyen masum sesini. Sonra Asteğmen Ejder Polat, aslanım
Ejder, Bayrak Tepe uzantısındaki sırtlarda şehit düşmüştü, hani
şu size girişte anlattığım "yardım isteyen" askerin komutanı.
Yiğitti, Anadolu gibi. Bu vatanın öz be öz evlatları onlar, çocuklarımız
için can veren.
- Çatışmalar hala sürüyor baba.
Çatışma çoktan bitti de kızım, kaçanlar var, takip
ediliyor. Sağda solda saklanan var, ateş ediyorlar.
Uçaklarımız ve helikopterlerimiz bölgede, onların açtığı
ateşler var. Yani sen, bu çatışma hala karakolun
etrafında oluyor, diye düşünme. Bölgede ateşle takip
yapıldığı için çatışma sürüyor, diyorlar.
32 terörist öldürülmüş baba.
Belki daha çoktur kızım, kaç teröristin öldürülmüş
olduğunu kolay kolay bilemezsin. Bir gün, Leylek dağında
PKK kampını bastı arkadaşlarımız. Darmadağın
edildi kamp ama bir tane bile terörist ölüsü bulamadık.
Bir iki gün sonra, Irak tarafında arama yaptı bizimkiler.
Leylek Dağı tam Irak sınırında zaten, inanmazsın,
bir çukurun içinde teröristlere ait onlarca parçalanmış
ceset bulduk, önce anlayamadık ne olduğunu. Sonra
aklımıza geldi bir önceki çatışma. Baskından kaçanlar,
bulunmasın diye ölülerini parçalamış ve küçücük bir
çukura gömmüştü. Bunlar bir acayip yaratık. Diyeceğim
şu ki, bu tür çatışmalarda kaç teröristin öldürülmüş olduğunu
bilmek imkânsızdır. Kimi yaralanır dağda ölür
bir başına bilemezsin. Kimini olay yerinden alıp uzağa
gömerler zayiatları bilinmesin öbür teröristlerin morali
bozulmasın, diyerek. Kimi dağda taşta kalır göremezsin,
arasan da bulamazsın.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Bunlar ne biçim insan baba!
Bunlar dağa çıkarken senin benim gibi bir insandır ama
dağa çıkıp da üç ay beş ay geçtikten sonra bunlarda in
sanlık kalmaz. Bir avuç bulamaçla günlerce yürütürler,
ellerine silah verip insan öldürtürler. Öyle bir zaman
gelir ki, bunlarda duygu kalmaz; sevgi gibi, merhamet
acıma gibi, iyilik, yardım gibi hiçbir insani duygu kal
maz. Şehit ettikleri askerimizin yanında halay çekeni
ne rastladım. Mermiyi yiyip, düşüp öldükleri halde bir
sonraki merminin kendisini vuracağını bilmeyenine,
anlamayanına rastladım. Bunlar dağda insanlıkları
nı yitiriyorlar kızım. Asıl ve öncelikli hesap sorulması
gereken bunlar değil! Bunları dağa çıkaran, bunların
dağa çıkmasına neden olan, önlemek için tedbir alma
yan, bunları çocukken kaçırıp terörist yapanlara hesap
sormak lazım ama nedense bu olmaz. Bu hesap hiç so
rulmaz, sorulmadı zaten bugüne kadar.
Neden sorulmaz baba?
Kızım yıllardır dağlardakilerle mücadele ediyoruz ama
asıl sorumlular Avrupa'da, Irak'ta kol geziyor, karışanı
görüşeni yok. Hükümet milli bir duruş alamıyor bu
ülkelere karşı, görmezden, duymazdan geliyor. Dağa
çıkışın esas nedeni, açlıktır, yoksulluktur, işsizliktir,
doğudaki aşiret düzenidir, şıhlardır, şeyhlerdir, cehalettir.
Bunlara karşı kim tedbir alacak? Doğuda sosyal
hukuk düzenini kim kuracak? Elbette ki hükümetler
ama yapmıyorlar işte. Yoksa sürer miydi bunca zaman?
Yapmıyorlar çünkü işlerine geliyor da ondan. Halk
uyanır, insan gibi eğitim görür, insan gibi yaşarsa ağayı
da dinlemez, şeyhi şıhı da dinlemez. Çalışmayan, halka
hizmet etmeyen hükümetlere de oy vermez. Hala milyo
ERDAL SARIZEYBEK
nun üzerinde Türkçe bilmeyen insanımız var doğuda.
Utanmıyor mu bu yönetenler, cumhuriyet kurulalı 85
yıl olmuş, Türkçe bilmeyen vatandaş ne demek! Türk
devletinde, Türk yurdunda yaşayan bizlere, bugüne kadar
Türkçe öğretmemek ne demek! Nasıl diyecek bu
vatandaş, Ne Mutlu Türk'üm", diye! Oy hesapları yaparken
bugünlerimizi hiç mi düşünmediler! Ayıp, ayıp,
insan biraz da halkına hizmet eder, ülkesine hizmet
eder, geleceğimize hizmet eder ama nerde bunlarda o
yürek! işte kızım bütün mesele bu. Bizim demokrasimizde
yönetene hesap soracak bir sistem yoktur. Ülkeyi
istediği gibi idare ederler, seçim günü geldi mi, oy isterler
ama yaptıklarının hesabını vermezler. Güya seçimlerde
hesap verirmiş siyasiler, nerde! Oy almak için her
şeyi yapar bunlar, amaçlan halka hizmet değil, kendilerine
hizmet etmektir. www.cizgiliforum.com
Sustu. Bir soru daha sormadı ama düşünüyordu, anlamaya
çalışıyordu ne olup bittiğini. Ben de sustum, ses çıkarmadım.
Hala Irak'a operasyondan bahseden yok, acaba yarın mı
girecekler dedim, içimden ama biraz da kuşkulu. Çoktan girmiş
olmalıydık çoktan, Avaşin, Basyan, Hakurk kamplarını ezip
geçmiş olmalıydık. Dağlıca'nın sabahında hava indirme harekâtıyla
tüm kampları vurmuş olmalıydık. Geç kaldık, dedim geç.
Bundan sonra bir şey olmaz artık, dedim. Gene de içimde bir
umutla haberleri izlemeye devam ettim, belki hazırlık yapıyorlardır,
yarın sabah gireceklerdir, kolay mı sınır ötesi harekât, diyerek.
Şimdi düşünüyorum da her şey bir oyun gibi geliyor. ABD
ve İsrail'in Ortadoğu siyasetine bir bakın, amaçlarına hedeflerine
bir bakın, böylesine kötü niyet taşıyanlar, Türkiye'nin Irak'a
girip Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesinde görev almasma hiç
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
izin verir mi? Bunlar ne istiyor? Petrol kaynaklarını denetim
ve kontrol, enerji nakil hatları güvenliği gibi stratejik konuları
bir kenara koyun, bunlar İsrail'in etrafındaki ülkeleri etnik
köken ve dini mezhepler temelinde parçalamak, bölmek ve yönetmek
istiyor9. Bu bölünmeden faydalanıp Yahudi asıllı Büyük
Kürdistan'ı kurmak istiyor, ikinci bir İsrail yaratmak için. İşe
Irak'la başladılar, üçe böldüler. Kuzeyde Kürt devletini kurdular,
Türkmen varlığını yok etmeye başladılar, esas aktör olarak
Barzani yi seçtiler. Planları adım adım ilerliyor, henüz sıramız
gelmedi, hedefte biz de varız.
Bu durumda siz olsanız, bölüp yöneteceğiniz hedef bir ülkenin
bu oyuna girmesine izin verir misiniz? ABD ve Yahuda
hiçbir zaman istemedi bunu, hiçbir zaman. 91 Körfez savaşında
ortaya atılan Musul Kerkük masalları, bir koyup beş almak masalları
bir oyun, bu oyunun bir parçası. Hala anlamamışımdır
o tarihte Genel Kurmay Başkanı neden istifa etti, diye, hala da
anlamadım. Niye istifa etmek, kararlı olmak, Irak'a müdahale
etmek varken neden istifa etmek?
2003 Irak savaşındaki 1 Mart vakası da bu oyunun bir parçası.
Tezkerenin geçmesini ne ABD istiyordu, ne Yahuda ne de
hükümet. İsteselerdi geçmez miydi sanırsınız bu ünlü tezkere?
Geçerdi, göldeki kuğu gibi nazlı nazlı geçerdi ama istemediler.
Hepsi bir oyun, kirli kanlı bir oyun, ihanet dolu bir oyun! Yazık
verdiğimiz onca şehide, şehit üzerinden oyun oynanır mı hiç!
Ama bilmiyorlar ki bu toprak ihaneti örtmez, nasıl yatacaklar bu
toprak altında, şehit hesap sormayacak mı, Allah hesap sormayacak
mı, hadi bizim nesiller soramadı diyelim...
Dünya Siyonist Yayım, Kivunim Dergisi, inceleme, Şubat 82 Sayısı, israil İçin
1980'lerde
Strateji, Oded Yinon.
İran'da Nokta Operasyonu
Ne yapıyor acaba bizimkiler şimdi, diye bir derin iç geçirdim.
Hareket edeli pek fazla olmamıştı. Şu an ilerliyorlardır
komşunun ordan, dedim. Gerçekten de özel Tim sessizce tran'a
doğru ilerliyordu. Komşunun karakoluna baktım, hiç kıpırtı
yoktu. îyi dedim, demek bizi görmemişler. Görseler de aldırdığımız
yoktu. O günlerde düşündüğümüz tek şey vardı; tehdidi yok
etmek! O zamanlar doğrusu da buydu, şimdi de doğru olanı bu;
tehdidi yok etmek ama nasıl?
Özel tim sınırı aştığında saat yedisini gösteriyordu akşamın.
Dumanlı'nın bu yüzünü, bize bakan yüzünü biliyorduk ama
arka tarafı hakkında doğru dürüst bir bilgimiz yoktu. Komşu tarafında
ne var ne yok belirsizdi. Bizim için de riskli olan buydu;
tırmanış, Dumanlı'ya tırmanış. Bilmediğiniz bir arazide çatak
var, uçurum var, kaya var, çukur var, risk çok. Gece görüşlerimiz
vardı Allah'a şükür ama olsun, gene de bir aksaklık çıkmaz inşallah,
dedim içimden, önemli olan gün doğmadan hedefi kuşatmaktı,
yoksa yanmıştık! İnanın öyle bir yanmıştık ki, ne siz
sorun ne de ben böyle bir ihtimali düşüneyim.
Adım adım, sonu muhtemel bir ölüm olan yolculuğa çıktılar,
yürekleri sevgi dolu. işte bu sevgiden aldıkları güçle tırmandılar
da tırmandılar, kimsenin haberi yoktu onlardan.
-- -Kartalı, yerimizi aldık, dedi sessizce Kartal-3.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Hainleri kuşattıklarında gece yarısını geceli daha iki saat
olmuştu, özel timin komutanı hainlerin yaktığı ateşi görmüş,
sessizce askerlerini mevzilendirmişti. İlk tespit edilen üç terörist
idi. îçi kuşku doldu tim komutanının, diğerleri nerede acaba,
diye sessizce iç geçirdi. Biraz uzaklaştı timinden, etrafı gece görüşüyle
taradı, kimseyi göremedi. Biraz telaşlandı, ya başkaları
da varsa, dedi içinden, ya başkaları da varsa? Allahım bize yardım
et, dedi ve kayalığın arkasındaki mevziye geçti.
Şafak sökmeye yakın biraz daha yaklaştı teröristlere. Göz
artık görüyordu derken, yüreğindeki hainlik yüzüne vurmuş bir
teröristin kara bakışlarını gördü, bir saniye değil daha az bakıştılar
ve tetiği çekti. Tim kıpırdadı, önceden hedefini belirlemiş
olanlar da tetiği çekti. İkisi devrildi hainin. Diğeri, Aman, demeye
fırsat bulamadan kurşunu yedi, yaptığı hainlik geçti bir an için
gözünden, Allah'ın adını bile ağzına alamadı ve devrildi. Gece
bulamadıkları iki terörist ise aniden bir kovuktan çıkarak ateş
etmeye başladı, özel tim hazırlıklıydı buna, fısıltıyla geçen mermilere
aldırmadılar bile. Arpacık hainleri gösteriyordu, asıldılar
tetiğe. O gün mermi bile kimi vuracağını biliyordu, iki terörist
diğer üçü gibi yapmış olduklarının hesabını hemen oracıkta verdiler.
Derin bir sessizlik sardı etrafı. Topu topu ik i dakika ya da
üç, işte harekât ancak bu kadar sürdü. Hiç kımıldamadan durdu
özel tim, etrafı dinledi, gözetledi, yer değiştirdi sürünerek. Uzun
sürdü bu bekleyiş, beş dakika kadar. Sıçrayarak etrafı kolaçan
ettiler. Çepeçevre etrafı bakışlarıyla süzdüler ve nihayet emniyette
olduklarını hissedip ayağa kalktılar. Kendilerinden başka
canlı kimse bölgede yoktu:
Kartal-1, Kartal-3, tamam.
Dinliyorum tamam.
Hedef ele geçti, toplam beş. Tamam.
ERDAL SARIZEYBEK
Anlaşıldı tamam.
Bir aslan koldan hafif, tamam.
Kanat geliyor tamam.
Demek hedefte beş terörist varmış, dedim içimden. Allah'tan
başka terörist yokmuş, iyi ki çatışma uzun sürmedi, dedim,
İran'dı burası, ne olacağı belli olmazdı. Aslan dediği astsubayımızdı,
yaralanmıştı. Yarası hafifmiş, buna da şükür, dedim.
Kanat dediği de bizim helikopterdi yani uçan kuş.
Süratle hainlerin silah, teçhizatlarını aldılar, örgütsel dokümanları
ve haraç olarak toplanmış paralan aldılar, bir kuş gibi
süzülerek ülkelerine doğru yola çıktılar, sevdiklerine, onları sevenlere
doğru. Allahım, belki de geçirdiğimiz en uzun gece oldu
bu. Belki de yaşadığımız en büyük endişe. Kendimiz için değildi
düşündüğümüz, bize emanet edilmiş vatan evlatları!
Helikopter pilotuna talimat verildi. Helena istikametinde
uçtu. Timi gördü, eğildi ve yaralı astsubayı aldı. Merkeze döndü
ve doğru revire koştu, sanki kuş gibi. İki saat kadar sonra özel
Tim toprağımıza ayakbastı. Görmeliydiniz işte o zaman bu kahramanları,
ne gururluydular görmeliydiniz! Kolay iş değil bu;
yabancı bir ülkeye geceleyin girmek, girip de PKK kampını basmak,
basıp da teröristleri yok etmek ve sonunda sağ salim geri
dönmek, kolay değil, inanın kolay değil! Ne kadar gurur duysanız
onlar için, az gelir!
Karakola geldiler. Kucaklaştı hepsi, sarıldı birbirine. Bir görev
daha Mehmetçiğe yaraşır bir şekilde tamamlanmıştı. Bu satırları
yazarken bile sizlere inanın ürperiyorum, Mehmetçik'ten
gurur duymak ne güzel!
Yıllar önce evlatlarınız ölüm pahasına İran'a girip harekât
düzenlemiş ve yüzünün akıyla çıkmıştır. Bize kimse emir vermedi,
bize kimse İran'a operasyon yap, demedi ama yaptık. Neden?
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Evlatlarınız tehlikedeydi ve o günkü yöneticiler bu tehlikeyi
görmezden gelmişti. Biz gelmedik, biz görmezden gelemedik,
bu tehdidi yok edilmeliydi ve ettik, Allah'a inanarak ve Osman
Paşa'ya güvenerek. Osman Paşa'nın bu konuda emir verme yetkisinin
olmadığını biz de biliyorduk. İran'da başımıza bir işler
gelseydi, bizi kimsenin kurtaramayacağını biz de biliyorduk. Bir
bakıştık sadece, ne duruyorsunuz, dedi. Anladık ki o anda; söz
konusu vatandı!
Neden anlattım size tüm bunları, macera olsun diye değil.
Göresiniz istedim, bilesiniz sizin evlatlarınız bir kahramandır.
Sizin evlatlarınız ölümden korkmaz. Mehmetçik sizin evladınız,
O ölümden korkmaz. Bir çuval hadisesi olduysa eğer
bu Mehmetçiğin değil, ülkeyi yönetenlerin korkaklığındandır.
Dağlıca'da şehit verdiysek eğer, bu da Mehmetçikten değil, ülkemizi
yönetenlerin acizliğindendir, basiretsizliğindendir.
Terörle mücadeleye gönül vermiş kardeşlerimiz, sizlere sesleniyorum.
Yarın benzer durumlar olabilir. Yarın bulunduğunuz
yerde tehdit sizi kuşatabilir. Şimdi ki yönetenler gibi, yarın da
benzerleri çıkabilir, onlar da sizin içinde bulunduğunuz tehdide
aldırmayabilir. Tehdidi yok etmezseniz, şehidi siz verirsiniz,
sizin içiniz yanar, bir de anaların, ateş düştüğü yeri yakar. Gazi
Paşa'yı hatırlayınız o zaman size seslenen; vazifeye atılmak için,
içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin10!
Neden yazdım tüm bunları? İçinizi ferah tutun, diye.
Kahramanlık destanlarını yazan sizin evlatlarınız, gurur duyun,
diye. Binlerce yıldır yazılmış bu destanlar daha bitmedi,
yazılacak daha çok şey var, her şey bitmedi henüz, gelecekten
umudunuz olsun, diye yazdım...
10 Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi.
ERDAL SARIZEYBEK
Irak'taki Senaryo ve PKK
"23 Ekim 2007 günü saat 22:00 sıralarında, Türkiye-Irak
sınırı üzerinde konuşlu Yeşilova Hudut Karakolu tarafından,
kalabalık bir terörist grup saldırı hazırlığı halinde
iken tespit edilmiş ve terörist grup tank, topçu ve diğer ağır
silahlarla anında ve yoğun şekilde ateş altına alınmıştır.
Bu durum karşısında Irak topraklarına kaçmaya başla
yan terörist grup, ateşlerle takip edilmiştir.
Olaydan sonra bölgedeki kaynaklardan ve diğer vasıtalardan
elde edilen istihbarat bilgilerinden, 30'dan fazla
teröristin etkisiz hale getirildiği değerlendirilmiştir. Arazi
arama ve tarama faaliyetleri devam etmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri dün olduğu gibi bugün ve yarın da
vatanın bütünlüğü ve milletin huzuru için üzerine düşen
görevi kahramanca, canı ve kanı pahasına yapmaya devam
edecektir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur".
Yeşilova Şemdinli demektir, yaşayan bilir. Daha adını duyar
duymaz atıldı kızım:
Baba bak, teröristler Yeşilova'ya gelmiş, senin karakoluna!
11 Genel Kurmay Başkanlığı'nın 25 Ekim 2007 gün ve 26 Sayılı Basın Açıklaması.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Şok oldum, inanın Yeşilova adını duyduğum zaman şok
oldum! Yeşilova neresi? Yeşilova, Türkiye'nin en güney doğu
ucu. Güneyi Hayat Vadisi, Irak'ın. Onun yanı başı Hakurk, teröristlerin.
Batısı Basyan, teröristlerin. Kuzeyi Aktütün, bizim.
Onun da kuzeyi Dağlıca, şehitlerin. Teröristler iki gün önce nereye
saldırdı? Dağlıca'ya. Şimdi neredeler? Yeşilova'da. Bunun
anlamı nedir biliyor musunuz? Bunun anlamı; bizim teröristler
tıpkı 15 yıl önce olduğu gibi Hakurk'ta yani Yeşilova'nın hemen
yanı başına kamp kurmuş, oradan çıkan teröristler Basyan ve
Avaşin üzerinden bir Dağlıca'ya vuruyor bir Yeşilova'ya, demektir.
Aman Allahım, buna izin vermek, bu tehdidi görmezden
gelmek, harekete geçmemek, şehit törenlerinde "kanları yerde
kalmayacak" demek, bunun anlamı nedir? Bu gerçeğe, göz göre
şehit vermeye, göz göze vatan evlatlarının şehit edilmesine hangi
yürek katlanır! Demek teröristler Yeşilova'da ha! Irak'a asker
gönderme yetkisi de hükümet de!
Elimizden fazla bir şey gelmiyor, dişlerimizi sıkıp daktilonun
tuşlarına biraz daha sert vuruyoruz işte o kadar, bir daha sert...
Baba ne yapıyor orada teröristler?
Kızım, PKK'nın ana eylem Üssü Hakurk'tur. Bu üs
hemen Yeşilova'nın batısındadır, bir gecelik yürüyüş
mesafesi. Burası yıllardır PKK'nın kampıdır.
Daha önceleri yani uzun zaman önce Barzani aşireti
Saddam'a karşı isyan ederken de hep bu bölgede
çatışmayı sürdürmüş. Saddam bile yok edememiş
Hakurk'u. Genelde teröristler burada toplanır.
Aldıkları eylem kararına göre ülkemize giriş yapar.
Dağlıca baskını sonrası attığımız havan ve topçu
mermileri belki de teröristleri rahatsız etmiş olmalı
ki, en kolay hedefi seçmişler, Yeşilova'yı.
ERDAL SARIZEYBEK
Gene de Yeşilova'yı hedef olarak seçmek pek akıl karı değil.
Çünkü Dağlıca sonrası Türk milleti öfkeli, bunun üstüne gelip
de Yeşilova'yı vurmak büyük risk. Belki de geçiş yapıyorlardı o
bölgeden, asker görüntü aldı ve ateş etti, kim bilir?
Niye müdahale etmiyoruz baba?
Çünkü Amerika izin vermiyor.
Vermesin, biz gene giremez miyiz?
İstesek gireriz kızım ama yönetenler Amerika ile sorun
çıksın istemiyor.
Amerika niye geldi baba buralara da Irak'ı işgal etti?
Çocuk işte, her şeyi merak ediyor, anlamak öğrenmek istiyor.
Başladım anlatmaya:
Birinci dünya savaşı sonunda kızım, biz yenilince
İngiltere ve Fransa Osmanlı'nın topraklarını aralarında
pay ettiler. İngiltere, bir zamanlar bizim egemenliğimiz
altında olan Filistin, Ürdün ve Irak'ı, Fransa da
Suriye ve Lübnan'ı işgal etti. Savaşın bittiği anda Türk
askerinin bulunduğu topraklar Türk devletinin yeni
sınırları idi. Artık Osmanlı yoktu, Türk devleti vardı.
Musul bizimdi ama İngilizler bize oyun oynadı ve
orayı da işgal etti. Uzun bir hikayedir kızım bu Musul
meselesi, uzun bir hikâye, daha sonra anlatırım bunu.
Birinci dünya savaşı sonunda İngiliz ve Fransız hâkimiyeti
Ortadoğu'da kuruldu. Ardından İkinci Dünya
Savaşı çıktı. Biz bu savaşa girmedik. Bunun savaşında
ingiliz ve Fransızlar işgal ettikleri topraklardan çekildiler.
Filistin topraklan üzerinde İsrail devletini kurdular.
Amaçları bu bölgedeki çıkarlarını korumak, işte
tam bu sırada Amerika devreye girdi ve "ben büyük bir
devletim, şimdiye kadar siz bu bölgenin hakimiydiniz,
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
bundan sonra benim", dedi. Irak-lran savaşı ve Irak'ın
Kuveyt'i işgalini bahane ederek bölgeye girdi, kontrolü
eline geçirdi. Bir daha çıkmadı buradan, yani 1990'dan
beri burada, bir daha da çıkmaya niyeti yok zaten.
Neden baba?
Körfez ülkelerinde petrol var kızım. Onu ele geçirmek,
yönetmek, denetlemek istiyor. Ayrıca bu petrolün batı
ya naklinde kullanılacak boru hatlarının da güvenliğini
sağlamak istiyor kendi ülkesinin menfaatleri için.
Teröristlere neye müdahale etmiyor baba? Terörle mü
cadele etmiyor mu Amerika?
Ediyor kızım da, onun teröristi başka bizim terörist baş
ka. Sonra bizim PKK onun işine yarıyor. Biliyorsun bir
Büyük Ortadoğu meselesi var. İsrail'in bir projesi bu.
Buna göre bölge ülkelerini etnik köken ve mezhep ayrı
lıkları temelinde parçalayıp bölmek istiyorlar, işgal et
tikleri Filistin topraklarında yaşayabilmek için. Onları
güçsüz, zayıf bırakıp yönetmek istiyorlar. Amerika'nın
Irak'ı işgal etmesi ve ardından üçe bölmesinin sebe
bi bu. Sırada İran, Türkiye, Suriye, Lübnan, Ürdün ve
Mısır var, bu ülkelerde de karışıklık çıkartacaklar hatta
iç savaşa sürükleyecekler. Amaçlan bölgede otorite ol
mak.
Peki, bu ülkeler bunu bilmiyor mu baba?
Biliyor kızım ama iktidarda kalmak için halka gerçeği
anlatmıyorlar, Amerika'ya karşı birleşemiyorlar. Herkes
bir çıkar peşinde, ister şahsi ister siyasi. Ülkenin geleceğini
düşünen pek kalmadı artık. Bak Arabistan'a, bak
Kuveyt'e, ikisinin de başında zengin şeyhler şıhlar var,
hiç Amerika'ya sesleri çıkıyor mu? israil'in Filistin'de
ERDAL SARIZEYBEK
katlettiği insanlardan bahseden var mı? Sesleri çıkmaz,
çünkü iktidardalar, güç ve para onlarda. Amerika ne
isterse yapıyorlar, bu da onların işine geliyor. Bak bizim
hükümete, onun sesi çıkıyor mu? ABD ve îsrail her
gün yüzlerce Müslüman öldürüyor, hiç sesleri çıkıyor
mu? Çıkmaz, çıkamaz, iktidarda kalmak, milletin güç
ve otoritesini kendi çıkarları için kullanmak istiyorlar.
Bunların sesi çıkmaz.
Peki, bunlar PKK'yı niye destekliyorlar baba?
2003'te Amerika Irak'ı işgal ettiği zaman kuzeydeki
Kürt bölgesinde iki güç vardı kızım, biri Barzani, diğeri
PKK. ABD ve îsrail hemen bunlarla irtibat kurdu. Sana
anlattığım bölüp yönetme ve petrol kaynaklarını ele ge
çirme projesinde bunlardan faydalanma yoluna gittiler.
Önceleri işler iyi gitti. Adına PEJAK denen İran PKK'sı
onların desteğiyle mevcut yönetime karşı eylemlere gi
rişti. Türkiye'de ise, adına Demokratik Toplum Partisi
denen PKK'nın siyasi kol ve kanatları siyasallaşma ve
legalleşme çabalarını sürdürüp ülkemizde karışıklar
çıkardı. Suriye'de de alt yapı ve örgütlenme çabalan
hala sürüyor. Zaten hedef ülkeler bunlardı ve PKK bu
üç ülkede de ABD ve israil adına faaliyet gösteriyordu.
Barzani'ye gelince. Kendisi Yahudi asıllı bir Kürt'tür12.
Yahudi israil de Irak kuzeyinde bir Yahudi Kürt devleti
kurulmasını destekliyor ve Barzani'ye yardım ediyor.
Kürt devleti kurulsun da, israil'e destek versin, diye.
Barzani'de bunu fırsat bilip Türkiye, Iran ve Suriye'de
yaşayan Kürt kökenli vatandaşları kışkırtıp daha bü
yük bir Yahudi Kürt devleti kurmak istiyor. Irak parça
landı zaten, kuzeyinde şimdilik federe bir Yahudi Kürt
12 Tarih ve Düşünce Dergisi-Şubat 2003-Sayı 36 Ahmet Uçar.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
devleti kuruldu. Bu Amerikan'ın da işine geliyor. Ama
şimdi işler değişti. Körler görür oldu.
Nasıl değişti baba?
Anlatırım kızım anlatırım, deyip kendi düşüncelerime
hızla dalıp gittim...
Haklıydı kızım. Ortadoğu'da artık bir çocuğun bile rahatça
anlayabileceği, görebileceği gelişmeler oluyordu ve kimse niyetini
saklamıyordu artık. Bölgedeki ülkelerin parçalanmış şekliyle
haritaları artık internette dolaşıyor, gazetelerde manşetten veriliyordu.
Gizli saklı bir şey yoktu. Anlaşılması belki de en güç olan
mesele; tüm bunlar olurken bizi yönetenler ne yapıyordu, kime
ve neye hizmet ediyorlardı, işte mesele buradaydı. Kızımın aklını
fazla karıştırmak istemedim, daha çok gençti o, yaşayacak ve
görecek yılları vardı, umutsuzluğa düşmesi istemedim. O da derin
düşüncelere daldı, ben de. 15 Ekim'de hükümet TBMM'den
Irak'a asker göndermek için tezkere göndermiş ve 17 Ekim'de
büyük bir çoğunlukla ve coşkuyla tezkere Meclis'ten geçmişti.
21 Ekim günü teröristler Dağlıca'da bir piyade taburumuza saldın
düzenlemiş, 12 askerimiz şehit edilmiş, sekiz askerimizden
hala haber alınamıyordu. Tezkere hükümetin elindeydi ve biz
Irak'a, şehitlerimiz intikamı için dahi giremiyorduk. Ardından
Genel Kurmay teröristlerin Yeşilova'da görüldüğünü açıklıyordu.
Teröristler Yeşilova'daydı ha! Ah, çilekeş yürek ah...
ERDAL SARIZEYBEK
Tehdit Nerede ise Orada Yok Edilecek
Gene düşüncelerim İran'a kaydı, gene o günlerin sıkıntısı
bastı üstüme bir kâbus gibi. Bir binbaşının taşımakta güçlük
çektiği böylesine ağır bir duygu ne olabilir, neden kaynaklanabilir
ki? Altı üstü bir binbaşı işte hem de yeni tabur komutanı,
emrinde iki bine yakın asker. Tek görev yapan o mu sanki? Ondan
başka kimse terörle mücadele etmemiş mi? Öyleyse neden,
neden bu ağır yük omuzlarında, taşıyamıyor, zorlanıyor bu binbaşı,
neden?
İşin gerçeği şuydu; görüyordu o, tehdidi görüyor, o tehdidin
gelip vuracağını biliyordu, gözlerini kapayıp görmezden gelemiyordu.
Acı günler yaşadı, yaşayarak öğrendi bunları. Tehdidin
vurması demek, şehit demekti, hissediyordu bunu. Bu acıya herkes
katlanamazdı ama o katlandı. Gördüğü tehdit yakındı, bir
bakış kadar. Bütün mesele buradaydı zaten; yakın olan tehdidi
görüp de bir şey yapmamak, bunun sonucu vatan evlatlarını ölüme
göndermek, nasıl olabilirdi bu? Bir insan böyle bir durumda
nasıl sessiz kalabilir, nasıl izlemekle yetinebilirdi, nasıl?
Dağlıca'ya bir bakın, kesin terörist varlığının uzun zamandır
yakınında olduğuna bir bakın. Hemen yanı başında terörist
olduğu bilinmesine rağmen, o tehdidin gelip onları vuracağı
bilinmesine rağmen, sınır ötesi harekât kararı alamayan, alıp
da uygulamayan şu hükümete bir bakın. Dağlıca şehitlerini te
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
turistler vurdu sanıyorsunuz ama doğru değil biz vurduk; hükümet
vurdu, Başbakan vurdu, vazifeye atılmak için içinde bulunduğun
vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin, diyen
Gazi Paşa'nın bu sözünü tutmayan asker vurdu. İşte o binbaşı
görüyordu tüm bunları, ondan zaten yükü ağırdı ve taşıyamıyordu.
Taşıyamadığı bu yükle ağır ağır Alan'a gitti, Dumanlı Dağ'ın
karşısına. Aldı bölük komutanını, yaktılar bir sigara hiç konuşmadan,
Dumanlı'ya bakarak bir köşeye oturdular. Hava serindi,
kış yaklaşıyordu sonuna doğru sonbaharın. İkisi de biliyordu
ki, teröristler ordaydı. Görmediler belki ama biliyorlardı bunu.
Ölüm kol geziyordu yanlarında ama onlar sessiz, düşünüyorlardı
ne zaman geleceğini, nasıl geleceğini ölümün. Ne korkunç bir
duygudur bu, bilir misiniz? Kuş uçmaz kervan geçmez bir dağ
başında bir avuç vatan evladı, ölümcül tehdit karşınızda ve siz
Allah'la baş başa? Yahuda'nın yapmış olduğu gibi anlaşma yapacaklardı
ama bilirlerdi onlar Allah'ın kulları olduklarını ve bilirlerdi
anlaşma yapılamayacağını, bunu düşünmenin bile günah
olduğunu. Ne zordu, bir avuç vatan evladıyla tehdidin ortasında
kalmak ne zor, yapayalnız ve çaresiz, Dağlıca gibi, Aktütün gibi,
Yeşilova gibi. Bir de komşu vardı karşılarda, açık açık teröristlere
destek veren ama hükümet bunu önleyecek tedbiri almıyordu,
alamıyordu, korkaklığından, basiretsizliğinden, acizliğinden,
rahatına düşkünlüğünden. Aman sorun çıkmasın demek ne kolaydı!
Vatan evlatları ateş altındaymış, ne önemi vardı!
Tehdit gene Dumanlı'daydı ve gelip bizi vuracaktı. İnanın
komşunun bizden haberi yoktu, bizim onun hakkında ne düşündüğümüzden
de haberi yoktu, neler planladığımızdan da.
Olmaması da doğal, çünkü harekât dediğiniz gizli olur, sessiz
olur, hiç konuşmadan, gidersin vurursun gelirsin, varsa sorular
ondan sonra cevaplarsın.
ERDAL SARIZEYBEK
O zamanlar öyleydi, şimdi nasıl, siz görüyorsunuz zaten
açık açık, devletin bir gizlisi kalmadı ki artık. Devletin sırları
sokaklarda dolaşıyor, aylardır Irak kuzeyindeki PKK tartışılıyor,
uçan kuş bizi biliyor Mossad olmaya gerek yok, tehdit içimizde
artık.
Dumanlı'nın karşısında ikimiz, ben ve bölük komutanı, ikimiz
de sessiz, herkes sessiz, herkes düşünceli, kimse konuşmuyor.
Vatan evlatları oturmuş karakol bahçesinde eski günlerini
anlatıp hayallere dalıyor, terhis olduğunda ne yapacağını düşünüyor
ama tehdidin bu kadar yakın olduğunun farkında değil,
bir şeyler seziyor ama konuşmuyor, sormuyor. O da biliyor yalnız
olduğumuzu, ne eder ne yaparsak bir başımıza yapacağımızı,
sessiz ve derinden.
Domuz tepede oturmuşuz hala Dumanlı"ya bakıyoruz, düşünceli
ve sessiz. Teröristler de bizi seyrediyor, görmeye gerek
yok hissediyordunuz bunu zaten. Garip bir duygu bu; birbirinizi
seyretmek, ne düşündüğünüzü anlamaya çalışmak, karşı karşıya
kaldığınızda hiç tereddüt etmeden tetiği çekmek, garip bir
duygu işte. Dumanlının zirvesinde mevzi yapmışlar bir kayanın
altını oyarak. Alan çatışmasını buradan yönetmiş hainlerin başı.
Çıldırmış olmalı, diye düşündüm bir an, zırhlı ekibin ortaya çıkıp
da tek tek hainleri devirdiğini gören dağdakinin çıldırmış
olduğunu düşünerek, bir daha çalışsak neler olur acaba, dedim
içimden. Biraz da keyfini yaşadım dağdakini çıldırtmanın.
Rahatsız da oluyor insan, bir başkası tarafından gözetlenmek.
Tedirgin ediyor, bir an için de olsa unutmak istediğiniz
tehdidi unutturmuyor. Su kadar, nefes kadar size, içinizde bu
tehdit.
Ne yapacağız evlat, dedim, bölük komutanına.
Bilmem ki komutanım, diye cevap verdi.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
işte ordalar, Allah bilir bizi seyrediyorlardır şimdi.
Haklısınız komutanım.
Onlar orada dururken biz nasıl yaşayacağız burada, ev
lat.
Bilmiyorum ki komutanım.
Allah diyor, git şu komşunun karakolunu vur, anlasın
lar ne demek karakolun basılması.
Çare değil ki komutanım.
Dumanlı'da soğuk mudur şimdi havalar?
Çok soğuk komutanım, geceleri burada bile dayanmak
zor.
Sen de ne haberler var, ne yapıyor bu teröristler?
Son operasyondan sonra çok kızmışlar bize. intikam
alacağız, diyorlarmış.
Gelsinler, gelsinler de alsınlar bakalım, dedim içimden ama
garip bir endişe ile sarsıldım. Zaten hain olanlar, hainliklerine
bir de hainlik eklerse ne yaparız biz, diye düşünmeden edemedim.
Takviye yapmışlar Dumanlı'ya. Geceden sızıp yolları
mızı mayınlayacaklarmış.
Nasıl? Buluruz değil mi o mayınları? Başımıza bir iş
gelmez değil mi?
Böyle konuşuyoruz ama iyiden iyiye tedirgin oldum, aklıma
mayınlar, pusular, patlamalar, şehitler gelmeye başladı, korktum.
Endişeliyim ama sessiz, içimden, belli etmiyorum.
Hep bunları mı bekleyeceğiz evlat? Gelsinler vursunlar
gitsinler, bir şey yapmayacak mıyız?
Ne yapalım komutanım?
ERDAL SARIZEYBEK
Bunlar orda değil mi, şimdi ordalar yani?
Evet komutanım. Orda olmasalar mutlaka Kralın
Kızındadırlar, terk etmezler o bölgeyi.
Kralın Kızı bir dağın adı, hemen Dumanlı'nın kuzeyine düşer,
oradan da Jerma PKK kampına açılır. Bu dağ hem kampın
güvenliğini sağlar, hem giriş çıkışların emniyetini sağlar, Alan
vadisini gözetler, hem de kaçakçılığı kontrol eder. Seyyar güm
rük noktaları vardır, haraç alırlar, tşte böylesine bir dağ.
Gitsek bulur muyuz onları?
Buluruz komutanım.
O da bana belli etmeye çalışıyor ama tehdidi biliyordu. Sözün
dönüp dolaşıp nereye varacağını da biliyordu.
Ne dersin, gidelim mi?
Bilmem ki komutanım nasıl olur?
Fazla üstelemedim, onu düşünceleriyle baş başa bırakıp tabura
doğru yola koyuldum, bu sefer işimiz gerçekten zordu.
Uzun süreli çaresizlikler bazen sizi alıştırıyor ortama; her
şeyi olduğu gibi kabul etmeye başlıyorsunuz. Olayların ardından
sürüklenip gidiyorsunuz, bir nevi kadercilik. Görüyorum
şimdi insanları, mevcut gidişatın yönünü daha iyiye daha güzele
çevirmeye çalışmak gibi bir gayrete girmiyorlar. Çünkü riskli,
insanlar risk almak istemiyor belki de bu düşünce sistemi içinde
yetiştiriliyoruz. Risk almamak! Neden? Çünkü riski göze alan,
sonucuna da katlanmak zorundadır da ondan. Deneyin isterseniz,
çalıştığınız alan ne olursa olsun, mevcut sistemi değiştirecek
şekilde teklifler hazırlayın, savunun onları, önce sizi dinlerler,
sonra gel tekrar görüşelim, derler. Siz ısrarcı olursanız ve akılları
da yatarsa isteklerinizi yaparlar ama bir şartla! Nedir o şart? İşler
kötü giderse sorumlu siz olacaksınız ve sonuçlarını da katlana
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
caksınız! Bu günah keçisi aramak gibi bir şey ya da ilahlar kurbanı
olmak, gibi. özel sektörde sorun yok; ister değiştirirsiniz
mevcudu ister kara defter usulü gidersiniz, bu sizin bileceğiniz
bir iştir. Çünkü iyi ya da kötü, hepsi sizindir. Mesele devlet
bürokrasisinde başlıyor, orada önem kazanıyor. Dışişleri, içişleri
gibi önemli alanlarda, ülke siyasetinin söz konusu olduğu
sahalarda, karar vermeyi zorunlu kılan durumlarda, etliye
sütlüye karışmamak en iyisi gibi görünüyor yoksa başınıza iş
açılıyor. Nasıl mı? www.cizgiliforum.com
işte size Iran örneği. Bizim diplomatlarımız yok mu? Bizim
Irana yönelik dış siyasetimizi belirleyen bir makam yok
mu? Bizim ulusal çıkarlarımız yok mu? Şu halimize bir bakın,
okuyorsunuz işte, bize mi kalmış bu işler? iran'a biz mi kafa
tutacağız? Iran devlet değil mi, biz devlet değil miyiz? Iran
PKK'ya destek veriyormuş, versin. Nedir peki bizim buna karşı
uygulayacağımız siyaset? O belli değil, yoğurda göre değişiyor
yiğidin yediği. Olur mu hiç, devlet yönetimi yiğitlikle, yoğurtla
ayranla olur mu hiç!
Diplomatları da pek suçladığım yok, sistem bu, böyle işliyor.
Çıksın bir diplomat, iran'a nota verelim, Iran sınırında
gözdağı olsun için askeri bir tatbikat yapalım, desin, desin bir
bakalım ne oluyor! ilk alacağı cevap, sen kimsin, olacaktır!
Sen kimsin de boyundan büyük işlere karışıyorsun, devlete
akıl veriyorsun, olacaktır. Diyelim ülkenizi çok seviyorsunuz
ve bu karar alınmazsa ülke batacak, diye düşünüyorsunuz. Israrlısınız,
zorluyorsunuz etliye sütlüye karışmayan makamları.
Bu durumda peki, diyeceklerdir, peki ama bir sorun çıkarsa
sorumlusu sensin! Diyelim ki, tamam dediniz ve düşündüğünüzü
yaptınız, askeri tatbikatlar, notalar filan. Oldu ya, sizin
yaptığınıza karşılık İran da gümrük kapılarını kapattı ve
binlerce TIR'ınız kapılarda birikti, basın veryansın ediyor. İşte
ERDAL SARIZEYBEK
hapı yuttunuz! Ayıklayın bakalım varsa pirincin taşını çünkü
bunun sorumlusu sizsiniz!
Mesleğe yeni başlayanlara tecrübeli olanlarımız çalışma sistemini
böyle öğrettiği için, çok kısa bir süre sonra siz de sistemin
bir parçası olur, etliye ve de sütlüye karışmazsınız. Onun için
bizim politikalarımız "aman sorun çıkmasın, politikalarıdır.
Bizim politikamız, sen işine bak, politikasıdır, sorun çıkarma,
politikasıdır. Sorun çıkarsa şayet bekle gör, politikasıdır, bekle
ve gör.
Bakın şu PKK terör örgütünün haline; 20 yıl hiç Suriye'ye
karıştık mı biz, hayır, Suriye'ye hiç sorun çıkarmadık. Hâlbuki
musluğun vanası bizim elimizdeydi, vanayı kaparsak içecek
su bulamazlardı. Yapmadık ve sorun çıkarmadık kimseye, ne
PKK'ya ne de Suriye'ye. Ne oldu sonunda? Her gün şehit, biz şehit
olduk!
Peki, Amerika'ya sorun çıkardık mı hiç? Hayır. Birinci
Körfez savaşında kapılarımızı ardına kadar açtık, bir şey de istemedik
onlardan. Sonuç ne? 100 milyar dolar ekonomik kayıp,
özerk Bir Kürt Devleti, güçlü bir PKK. îşte sonucu bu. 2003 Irak
savaşını hatırlayınız. Amerika'ya o zaman da hiç sorun çıkarmadık
biz. Bakmayın siz öyle 1 Mart tezkeresine, oyunun bir
parçasıdır o. 20 Mart'a bakın esas siz, 20 Mart'ta tezkere çıkardık
ve İncirlik sayesinde bu önemli harekâtı dostlarımız için çok
kolaylaştırdık. Peki, sorun çıkarmadık da ne oldu? Parçalanmış
bir Irak, kuzeyde Federe bir Kürt Devleti, siyasi bir PKK, yok olmaya
yüz tutan bir Türkmen varlığı, işte 2003'ün sonucu da bu!
Niye anlatıyorum tüm bunları, gerçeği görmeniz için, bu
ülke artık aman sorun çıkmasın, politikaları ile yönetilemez.
Sorunlar dağ gibi büyüdü, kimse görmezden gelemez artık. Ne
sorun çıkacaksa çıksın, bundan daha çok şehit verecek değiliz
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
ya! Ne sorun çıkacaksa çıksın, bir canımızdan, bir bayrağımızdan
bir de toprağımızdan başka kaybedecek neyimiz kaldı bizim!
Böyle düşüne düşüne tabura vardım. Aklımda kalan tek şey,
Dumanlı'daki tehdidi ne pahasına olursa olsun yok etmekti ama
nasıl...
ERDAL SARIZEYBEK
Türk Milletinin Gücü
Şırnak'ta 13 şehit, ardından 14 şehit gene Şırnak'ta, Dağlıca'da
12 şehit, sekiz asker yok, kayıp, sekiz Mehmet yok. Tezkere
Meclis'ten geçmiş, hükümette ses yok. Dayanamadı halk,
Türk milleti şehitlerine dayanamadı sokağa çıktı, meydanlara.
Bıraksalar Irak'a gidip bu PKK'ya da Barzani'ye de Talabani'ye
de dersini verip gelecekti ama bırakmadılar. Halk öfkeli, Türk
milleti öfkeli, sel gibi akıyor meydanlara. Bütün haber kanallarında
öfke tütüyor ama Yahuda'nın öfkesi değil bu, halkın öfkesi
halkın.
Ne olacak bu böyle baba, dedi kızım derinden, dayana
madı yüreğindeki acıya, hissettim.
Olmaz kızım olmaz, şehitlerle oynanmaz, şehit kanıyla
siyaset yapılmaz.
Halkın öfkesi karşısında nasıl duracaklar baba?
Duramazlar kızım, halkın karşısında kimse duramaz.
Hep ağlıyoruz baba, şehit görünce ağlıyoruz.
Kızım bu bir ihanet oyunu. Bizi şehitlere alıştırmak
istiyorlar. Bak televizyonlara, hep şehit, şehit ailesi,
feryatlar, acılar, gözyaşları. Bizim aklımızı, beynimizi
şartlandırıyorlar. Terör denince şehit akla geliyor.
PKK denince şehit aklımıza geliyor. Bıktırıyorlar bizi.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
En sonunda, lanet olsun, yeter artık ne olacaksa olsun,
dememizi bekliyorlar. İstedikleri bu zaten. Ne olacaksa
olsun, derken, ister ülke bölünsün ister Kürt devleti
kurulsun, ne olacaksa olsun da bu terör bitsin artık,
dememizi bekliyorlar, istedikleri bu. Hiç gördün mü
bir şehit töreninden sonra, iki küçük çocuk, yüzleri gülen,
geleceğe umutla bakan, hiç iki çocuk gördün mü?
Göremezsin. Bunu yayınlarlarsa, işte bu şehitler çocuklarımızın
geleceği için şehit oldu, bize huzurlu ve
güvenli bir ülke bırakmak için şehit oldu, anlamına gelir,
toprağa bayrağa vatana daha sıkı sarılırız o zaman.
Ama yapmazlar bunu, Yahudalılar bu, onların toprakla
bayrakla vatanla bir ilgisi yok.
Versinler bir silah, ben de gideyim baba, bitirelim şu işi
artık!
İçimiz acı doldu, öfkeler kısacık kelimelere sığmıyor artık;
ben de gideyim, silah versinler, bitirelim şu işi, diyor kızım Ayşe.
Çaresizliğin isyanı bu! Üç beş kelime ama öfke dolu, isyan dolu,
tepki dolu ama yüreği okuyamıyor ki insanoğlu, yürek okunmuyor,
yazılmıyor, anlatılmıyor. Yürek güç demek; yürek akla, bileğe,
silaha dönen sonsuz bir güç.
Sessizce, kendi düşüncelerimizle haberleri izlemeye başladık
akılla değil yüreğimizle. Nerden bilecektim ki, aradan günler,
haftalar geçecek, Irak'ta 27 şehit veren Türk Ordusu ülkesine
aniden dönecek ve şehidi bayrak gibi sallayan bir televizyon
kanalı adı Haber Türk, şehitlerimizi gökyüzündeki kabirlerine
uğurlarken ortaya çıkacak, çıkıp da davul çalacaktı hem de
milyonlarımızın gözü önünde, tepki yok, öfke yok, isyan yok.
Nerden bilecektim ki, bu davullu hainleri görünce dişlerimi kırarcasına
sıkıp, yüreğimi avucuma alıp, Allahım diyeceğimi, Ey
Allahım, ne günah işledik ki biz, ne günah işledik de bu acıyı
ERDAL SARIZEYBEK
bize yaşatıyorsun, deyip yaşama isyan edeceğimi. Nerden bilecektim
ki, bu can bu bedene girmiş, bunları da görecekmiş...
Haber Türk televizyonu bir kampanya açtı şehit aileleri
için. Fatih Terim öncülük etti, sivil toplum örgütleri katıldı.
Yardımlar çığ gibi büyüdü, halk şehitlere olan minnetini yaptığı
yardımlarla göstermeye çalıştı. İşin acısı aynı haber kanalı yani
Haber Türk televizyonu, askerimizin aniden Irak'tan çekildiği
gün, 29 Şubat günü gecesi darbuka programı yayınladı Türk
milletine, davul nasıl çalınır onu öğretiyordu. 27 şehit verdiğimiz
bir operasyon sonrası davul programı! Aslında anlatmak
istedikleri şuydu; işte şehitler işte davul, her şeyiniz boş sizin,
şehit boş, siz boş, vazgeçin bu inadınızdan, bırakın vatanı, bırakın
Gazi Paşa'yı, keyfinize bakın. Ne yapsanız nafile çünkü siz
bir hiçsiniz, işte bize verilen mesaj buydu!
O RTÜK denilen kurumun da sesi çıkmadı; utanmıyor musunuz,
utanmıyor musunuz da şehitlerin ertesine bu davul dümbelek
programı yayınlıyorsunuz, demedi. O sıralarda Başbakan
da çıkıp şehitlerimize şiir okuyordu, var olan sevgisini ve de acısını
göstermek için Türk milletine. Bırakın bunları, geçin bunları,
diye biri çıkıp da demedi bunlara. îzledim, tüm haberleri
izledim. Şehidin adını ağzınıza almayın, şehidin kabrine bile
gelmeyin, sizi bu toprak örtmez, demedi. Biri, bizden biri çıkıp
da bunları söylemedi, yandım...
Halk yorgundu, Halk çaresizdi. Halkımız şehit acısına dayanmıyordu
artık. Kızlarımız aniden çıktı meydanlara, dayanamadılar
şehitlere, bağırmaya başladılar, bırakın biz gidelim, biz
savaşalım, bitsin artık bu terör, diyerek. Bizi yönetenler utanmadı.
Hey durun bakalım, siz kız çocuğumuzsunuz, ATA geleneğinde
er meydanına çıkmak bizim işimiz, biz öldük de sıra size
mi geldi, demedi. Aslında yiğitlik ölmüştü göremedik biz. Ayağa
düşmüştü yiğitlik anlayamadık. Yiğitler er meydanında yoktu,
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
devran tersine dönmüştü artık. Meydan baykuşlara kalmıştı,
uğursuz, kem bakışlı. Böyle gidersek korkarım, artık bu vatanı
kurtarmak çocuklarımıza düşecek. Onlar çıkacak er meydanına,
bizim soramadığımız hesabı onlar soracak hem de bir bir...
Dağlıca büyük bir öfkeye neden oldu haklı olarak ve beraberinde
büyük bir dayanışma getirdi. Halkın bu hassasiyetine
şöyle cevap verdi Genel Kurmay13:
"1. Son dönemlerde PKK terör örgütü tarafından düzenlenen
hain saldırılarda güvenlik kuvvetleri ve sivil vatandaşlarımızdan
kayıplar verilmiştir.
2. Terör eylemlerinden sonra Genelkurmay Başkanlığını
telefonla arayan, mektup veya mesaj gönderen on binlerce
vatandaşımız, sivil toplum ve meslek kuruluşlarımız
ile üniversitelerimiz taziyelerini bildirmişler;
terörle mücadelede Türk Silahlı Kuvvetlerine olan güven
ve desteklerini tazelemişlerdir. Öte yandan, kadın
erkek binlerce vatandaşımız terörle mücadelede görev
almak için ilgili makamlara gönüllü başvurular yapmışlardır.
3. Vatandaşlarımızın teröre karşı sergiledikleri duyarlılık
ve dayanışma ile şehitlerimize gösterilen saygı ve sahiplenme,
övgülerin en büyüğüne layıktır.
4. Çeşitli iletişim vasıtaları ile Genelkurmay Başkanlığına
ulaşarak terörle mücadeleye destek veren, bu konudaki
samimi duygu ve düşüncelerini paylaşan tüm vatandaş,
kurum ve kuruluşlarımıza Türk Silahlı Kuvvetleri olarak
şükranlarımızı sunarız."
13 Genel Kurmay Başkanlığının 25 Ekim 2007 gün ve 27 Sayılı Basın Açıklaması
ERDAL SARIZEYBEK
Dünya orduları içerisinde adı Mehmetçik olan bir asker
var mıdır? Askerlik çağı geldiğinde davulla zurnayla uğurlanır
Mehmetçik, başka bir ülkede göremezsiniz bunu. Ordumuzun
gücü sayısından değil, sahip olduğu silahtan, toptan, tanktan
değil, Mehmetçiğin kutsal değerinden ileri gelir. Bu değeri Türk
anası alnında taşır, beyninde, yüreğinde. Dünya ulusları içerisinde
hiçbir ana, oğlu askerlik görevini yaparken öldüğünde
"vatan sağ olsun" demez, Türk anası der bunu! Şehitler ölmez,
diyen ancak dünyada bir tek Türk ulusu vardır. Ağlamayacağım,
düşman sevinmesin, diyebilecek kadar yüreği sağlam ikinci bir
oğul anası, ikinci bir eş dünyada göremezsiniz, duyamazsınız.
Anadolu, ananın diyarıdır. Ana, Türk anası, Türk'ün anası,
Mehmetçiğin anasıdır yani ordumuzun.
Ordu ile ulus arasında bir gönül bağı vardır kimse araya giremez.
Bu tarihten beri böyledir, böyle gördük, böyle bildik biz.
"Kadın erkek binlerce vatandaşımız terörle mücadelede
görev almak için ilgili makamlara gönüllü başvurular
yapmışlardır. Vatandaşlarımızın teröre karşı sergiledikleri
duyarlılık ve dayanışma ile şehitlerimize gösterilen saygı
ve sahiplenme, övgülerin en büyüğüne layıktır."
Dünyada ordusuna böylesine bir sevgi besleyen, acısıyla acıyı,
sevinciyle sevinci paylaşan başka kim kaldı bu dünyada, Türk
ulusundan başka. İşte bizim ülkemiz bu, değerimiz bu, kültürümüz
bu. Bu biziz, Türk! Türk Ulusu, Türk Ordusu!
Ama bu terör çıktı çıkalı, bu değerlerimize saldırıyorlar,
göremiyoruz. Böyle gidersek eğer gün gelecek, şehitlerimiz hain
kurşundan değil kahrından ölecek! Yıpratmak istiyorlar en büyük
gücümüzü, anlayamıyoruz. Süleymaniye'yi bu gözle görmek
gerek, mesele çuval meselesi değildir! Kaçırılan askerimizi de bu
gözle değerlendirmek gerek, mesele kaçırma meselesi değildir!
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Dağlıca'yı da böyle anlamak gerek, mesele karakola saldırı meselesi
değildir! Mesele; Türk Ordusunun milletinden aldığı gücü
yıkmak meselesidir. Türk ulusunun gözünde küçük düşürmeye
çalışmak meselesidir. Türk'ün gücünü yok etmeye çalışmak
meselesidir. Kimse ordumuzu küçük düşüremez, doğru. Kimse
orduyla ulus arasındaki gönül bağını kıramaz, bu da doğru.
Ama bu gidişat bizi yıpratıyor, hepimizi; ulusumuzu, ordumuzu,
Mehmetçiğimizi, sevgilerimizi, gönül bağlarımızı yıpratıyor.
Bunu görmezden gelemezsiniz, biz sahip çıkmazsak kim çıkacak!
Bir Ergenekon meselesi çıktı, ülkemizde hiç terör örgütü
kalmadı, emekli bir general Yahuda medyası tarafından terörist
başı ilan edildi. Terörist başı olarak yani İmrah'da yatan katil
gibi yani otuz bin canımızın katili gibi. Aynı medya terörist başının
kardeşi Osman öcalan'ı da peşmergenin damadı imajını
yaydı içimize, terörist değil!
Neden? Terörist başı olacak PKK içerisinde onca katil varken,
bu katillerin birçoğu Irak'ta, Avrupa'da cirit atarken, bu
mütareke medyasının terörist başı ilan edecek bir emekliden
kimse bulamadı ki; bir emekli askeri, bir üniversite hocasını
daha yargılanmadan kamu vicdanında mahkûm ettirmeye çalışıyorlar,
bunun için kamuoyu yaratıyorlar? Neden?
Yıpratılıyoruz, sahip olduğumuz tüm değerleri yıpratmak
için dört bir koldan çalışıyorlar. Televizyonlara dikkatli bakınız;
her hafta bir Yahudi filmi, her hafta Yahudilere Nazi zulmü,
Musa, On Emir, Nuh'un Gemisi. Lütfen dikkat ediniz, bir şeyler
yapmak istiyor bunlar, anlamadığımız, anlamakta zorlandığımız
bir şeyler. Daha dün, Shov Tv ana haber bülteninde İsrail uyduları
üzerine bir haber yayınlandı. Kameraman uydu merkezine
bile girmiş İsrail'in, bu ne ilgi alaka, diye sormadık hiç. Sholom
Danon isimli bir Yahudi, Türkçe de biliyor, uydu hakkında bil
ERDAL SARIZEYBEK
giler veriyordu, nedir bu Yahudi işi demedik. Yakında ihale olacakmış,
uydu alacakmışız PKK'yı gözetlemek için. İsrail de ihaleye
girecekmiş. Bunlar korkutuyor artık bizi inanın korkutuyor.
Ülke adım adım ve göz göre elimizden çıkıyor. Haberleşme güvenliğimiz
zaten kalmadı, şimdi de İsrail ya da onun destekçisi
bir ülkeden uydu alıp her karış toprağımızı, toprağımızdaki her
hareketi İsrail'e göstereceğiz. GAP'ı da İsrail'e verirsek, elimizde
ne kalacak? Sizce bu ülke artık bizim mi? Bu vatan, bu bayrak, bu
toprak avuç içinde buz olabilir mi? Avuç içinde buz misali yavaş
yavaş değerlerimiz erir mi, hem de bizim avucumuzda? Sekiz askerimiz
kaçırıldı teröristler tarafından 21 Ekim gecesi. Tam 13
gün sonra döndüler. Medyayı gördünüz, duydunuz, okudunuz.
Daha ne söyleyeyim size ben?
Spiker gür sesi ve tüm acımasızlığıyla beklenen haberi verdi14::
"22 Ekim 2007 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından,
Hakkari / Dağlıca'da PKK terör örgütü mensuptan
ile meydana gelen çatışmada 8 TSK personeli ile irtibatın
kesildiği bildirilmiştir.
Anılan 8 personel 04 Kasım 2007 tarihi itibarıyla TSK
bünyesine katılmış bulunmaktadır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur."
Ah, dedim içimden ah...
14 Genel Kurmay Başkanlığının 13 Kasım 2007 gün ve 31 Sayılı Basın Açıklaması
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
İran'da Örtülü Harekât, Kralın Kızı
Bir sigara daha yakıp derin bir ölüm çektim içime, ne yapacağız
evlat, dedim bölük komutanına, ne yapacağız, çaresizliğin
hakim olduğu bir sesle.
Bilmem ki komutanım dedi, bilmem ki.
Hakikati görmek insanın aklını başından alıyor. Ne yapacağını
şaşırıyor insan, neye karar vereceğini bilemiyor. Son İran
harekâtından sonra teröristler Kralın Kızı ve Dumanlı'yı mesken
tuttu, nasıl olsa komşu destek veriyor, bu ülkeyi yönetenler
de bize göz yumuyor, diyerek. Onlar da farkında çaresizliğimizin,
hakikat bu. Her gün mayın döşüyor teröristler Alan yoluna
sözde intikam almak için, her gün nerdeyse. Her gece köşe
kapmaca oynanıyor Alan'da, Çimen Dağında, birbirimizi pusuya
düşürmek an meselesi. Aklımız, beynimiz, yüreğimiz vatan
evlatlarında ama yürek de bu ihanete dayanmıyor ki!
Dumanlı bize bakıyor, biz Dumanlı'ya. Bir biz varız, bir
Dumanlı, bir Allah, başka kimse yok. Aldığınız nefes söylüyor
bunu, uçan kuş fısıldıyor size bunu, kargalar üşüşmüş beyninize,
çaresizsin, çaresizsin, diye tırmalıyor bizi. Bir yudum nefesin yüreği
boğduğunu gördük biz. Öldüren terörist değil çaresizlikti!
Alan karakolu, yemyeşil, güzel, suları var akan, Dumanlı
dağları var gölge eden. Ama bu güzel dünya, bu tabiat nasıl haykırır
insana, öleceksin, diye. Hepiniz öleceksiniz, tek tek, ha bu
ERDAL SARIZEYBEK
gün ha yarın, dağların dili mi var sanki? Vardı, inanın bana o
gün, o an dağların dili vardı, suların da, ağacın da, hepsi toplanmış,
öleceksiniz, diyordu bize. Dayanamadık...
Bak evlat. Teröristler bizi kuşatmış vaziyette. Biliyorum
onlar iran'da ama her gece sınırı aşıp buraya geliyorlar,
mayın döşüyorlar. Allah sizden razı olsun, dikkatiniz
sayesinde hiç şehit vermedik. Ama buna bir son verme
zamanı geldi artık.
Ne yapalım komutanım?
Bak evlat. Şu an dahi Dumanlı'da bizi gözlüyorlar, sen
de biliyorsunuz. Kaç gün kaç gece dayanacaksınız? Bu
tehdide can dayanmaz, gelip bir gün sizi vuracaklar.
Haklısınız komutanım.
Bak evlat. Onlar gelmeden biz gidelim. O tehdidi vur
mamız gerek, yok etmemiz gerek. Bunun başka çaresi
yok.
Ne yapalım komutanım?
Bak evlat. Bir daha gireceğiz İran'a. Bir daha girip,
Dumanlı'yı mezar edeceğiz onlara.
Nasıl yapacağız komutanım?
Bak evlat. Daha önce girdiniz ve alnınızın akıyla çık
tınız. Bir daha gireriz. Bu sefer size polis harekât özel
birliğini de getireyim. Başlarında kahraman bir vatan
evladı var. Bana sürekli, biz de gidelim sizinle, deyip
duruyor, biz de bu hainlere bir hesap soralım, diyor.
Onu da alırız. Sen gene özel timini alırsın, bu sefer iki
tim, daha güçlü olursunuz, fazla kuvvete gerek yok.
Sonra komutanım?
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Bak evlat. Ben alaydaki 120 mm lik havanları buraya
getireyim. Gene îran karakolu ile anlaşırız. Dumanlı
zaten tam karşımızda, görerek ateşlerle sizi destekleriz
gerek olursa eğer. Ben Helena tarafından havanları sınıra
yaklaştırırım, nerdeyse göz temasında oluruz. Başka
çare yok evlat.
Sıkıntılıydı. Harekâtın riskleri bir öncesinden daha fazlaydı.
Teröristler daha önce darbe yemiş hazırlıklıydılar böyle bir harekâta.
Sayıları daha fazlaydı. Sürekli bizi gözetliyorlardı. îlk harekâttan
sonra İran, Türkiye'ye ile resmi görüşme yapmış, dağdaki
çobanlarının öldürülmüş olduğunu söylemişti, iddialarına
göre bizim kuvvetlerimiz yapmıştı bunu. Bunu yapmadığımızı
açıkladık İranlılara, hiç İran vatandaşı ile karşı karşıya gelmediğimizi
söyledik, ne de olsa İran dost ve kardeş bir ülke idi. îran
vatandaşlarına karşı yapılmış bir tecavüz varsa, bunu PKK'nın
yapmış olabileceğini söyledik. Onlar fazla ısrar etmedi, öldürülenlerin
terörist olduğunu onlar da biliyordu biz de. Fazla açıklama
yapmadık, konu kapandı gitti.
Terörle mücadelede çok önemlidir bu, tetiği ilk çeken kazanır,
sonrası laf!
Bölük komutanı gerçekten endişeli idi. Bizi düşündüren
ölüm değildi, eğer İran topraklarında şehit düşersek ve de şehidimizi
alıp gelemezsek, bu etliye sütlüye karışmayan makamların
bize neler yapabileceği düşündürüyordu, vatan haini olmak
işten bile değildi.
Gerçi bundan da pek öyle endişemiz yoktu çünkü Osman
Paşa bizi biliyordu, nereye ne için gittiğimizi biliyordu, bizi yalnız
bırakmaz, kurda kuşa yem etmezdi, diyorduk içimizden.
ERDAL SARIZEYBEK
Kararlıydık, inanın bana o yıllarda teröristlerce üç koldan
kuşatıldık biz Şemdinli'de. Biz vurmaz isek onlar gelip bizi vuracaktı,
Dağlıca'da olduğu gibi.
Bak evlat, dedim bölük komutanına. Bak evlat, başka
çaremiz yok. Tehdit ortada, tam karşımızda. Gelip bizi
vuracaklar ondan sonra şehitlerimize mi ağlayacağız!
Mesele korku değil, tanırsınız bizi siz. Mesele yalnızlık!
Yalnızdık bunları yaşarken, konuşurken, Dumanlı'yı seyrederken
hep yalnız. Güvendiğimiz Osman Paşa'nm derdi bir tek
Şemdinli jandarması değildi ki! Kuzey Irak'ta PKK kampları
var, yurt içinde geçici üsleri var. O yıllarda zaten bütün askeri
üsler teröristlerin hedefi idi. Yapabileceğinin çok üzerinde yaptı
Osman Paşa, isterseniz 93-95 yıllarında Hakkari'de yapılan
operasyonları anlatan gazeteleri bir karıştırın. İsterseniz kitabını
okuyun Osman Paşa'nın, hepsi var içinde, neymişiz ne haldeymişiz,
hepsi var15.
Diyeceğim o ki; biz başımızın çaresine bakmak zorundaydık
Alan'da ve Allah'tan başka yardım edecek kimsemiz yoktu.
Evet evlat. Durum bu. Dumanlı'ya çıkacağız.
Peki komutanım, dedi sessizce ve düşünceli.
Bir şey sormadı daha başka. Bir şey de söylemedi. Haklısınız
komutanım, haklısınız komutanım, diyordu sözlerime ama bir
açıklamada bulunmuyordu. Düşünceliydi hem de çok, bu halini
hiç unutamam.
Döndüm geriye. İlgililerle görüştüm. Karşı çıkan olmadı.
Hele Mahmut Komseri görecektiniz; komutanım, Allah senden
razı olsun, ölmeden şu hainlere iyi bir hesap sorma fırsatı verdiniz
bize, diyerek hem sevincini hem de heyecanını gösteriyordu.
15 Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok, Anı, Osman Pamukoglu, İnkılâp Kitapevi.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Aslan delikanlı, yiğit, hepsi yiğit. Bakmayın şimdilere siz, yiğitlik
ayağa düştü, siz gelip de Şemdinli'deki o yiğitleri görseydiniz
bir, inanm gurur duyardınız hepsiyle!
Bize göre her şey tamamdı, her şey hazırdı İran'a örtülü
bir harekât için. Zaten, bu tür küçük birlik ve özel harekâtlarda
önâmli olan personeldir, gerisi hiç önemli değil. Askerimiz,
polisimiz, hepsi yürekli, hepsi istekli, hepsi ölüme hoş geldin,
diyebilecek kadar cesur, gerisi önemli değil. Bir de komutan
önemli; er onbaşıya, çavuş uzmana, astsubay subaya, general
Kuvvet Komutanlarına, Genel Kurmay Başkanı Başbakan ve
Cumhurbaşkanına güvenecek! Güven olmadan harekât olmaz!
Güvenmiyorsanız eğer ya siz gideceksiniz ya da güvenecek birini
getireceksiniz, herkes boyuna göre!
İnanın bana fazla bir hazırlık yapmadı bizim yiğitlerimiz,
zaten hep hazırdılar bu tür harekâtlar için. Komser Mahmut timiyle
bizi ziyarete geldi. Çay içtik, dertleştik. Mühimmat eksikliklerini
tamamladık. Gene o yıllarda polis özel harekât eksik
mühimmatını bizden alırdı. Derken yola koyulduk.
120'lik havanlar karakola getirildi ve gizlendi ne de olsa
gözetliyorlardı bizi. Polis özel harekât karakoldan hiç çıkmadı,
görüntü vermedi. Bölük komutanı her gün ne yapıyorsa mutat
işlerini yaptı, dikkati çekmedi. Ve biz tekrar gittik komşunun
karakol komutanı Muhammet'in yanına:
Selamün Aleyküm Muhammet.
Daha bizi görür görmez tedirginliğini belli etti, kuşkulu, endişeli,
şüpheci bir tavır aldı. Nerdeyse titreyerek:
Aleyküm selam binbaşım, dedi.
İlk harekâttan sonra hiç konuşmamıştık. Benden kaçar gibi
bir hali vardı. Belki de devrim muhafızları haberdar olur endişe
ERDAL SARIZEYBEK
si taşıyordu, olan bitenden. Ben de hiç gitmemiştim yanına, hiç
arayıp sormamıştım.
Ne var ne yok Muhammet, neler yapıyorsun?
Sağ olasın binbaşım, bildiğin gibi, iyiyiz işte.
Hadi bir çay söyle de içelim.
İçelim binbaşım.
Yanımda iki muhafız vardı ama bizden biraz uzakta. Onun
askerleri de, kimi nöbet tutuyor kimi miskin miskin uzaktan
bizi seyrediyordu, ne yapmaya geldi bu adam, diye düşünerek.
Muhammet. Gene bir işimiz var seninle.
O zaman anladı başına gelecekleri. Hafif kızardı, şöyle bir
silkindi, zaten var olan tedirginliğini fazla da belli etmemeye ça
lışarak:
Buyur binbaşım, dedi.
Bak Muhammet, seni severim, bilirsin. Sana bir kötülük
gelsin istemem, öyle lafı uzatmayacağım çünkü zaten
sen her şeyi biliyorsun. Teröristler Dumanlı'ya kamp
kurdu, her gün bizi gözetliyorlar. Her gün yolumuza
mayın döşüyorlar. Bugün yarın bize saldıracaklar, farkındayız.
Senin bir suçun yok, ülke politikası bu, biliyoruz
ama sen de bizi anla. Biz gene çıkacağız yukarıya
Muhammet, başka çaremiz yok. Sen hiç karışma bu işe.
Senin karakolun yanından geçip gideceğiz ve bir daha
görmeyeceksin bizi.
Ya binbaşım, diyecek oldu, susturdum. Durumun vahametini
anlattım. Sessizce peki, dedi gönülsüz, isteksiz, canı sıkkın
bir halde. Pek önemsediğim de yoktu komşunun karakolunu.
İran'da başımıza bir şey gelirse o karakol yeryüzünden siline
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
çekti, kararlıydık buna. İsterse savaş çıksın, umurumuzda bile
değildi, nasıl ki şehitlerimiz bazılarının umurunda değil ise.
Selam sabahtan sonra ayrıldık ve biz karakolumuza döndük.
Bu gece yola çıkacaktı evlatlarımız. Hepimiz heyecanlıydık, saklamaya
gerek yok ama özellikle yüreğimizi daraltan endişeler de
vardı; ya çatışma çıkarsa, ya geri dönemezlerse, cevabı olmayan
bir sürü sorular.
Gerçeğe gözünüzü kapatamazsınız. İsterseniz kapatın,
o gerçek gelir sizi bulur. Bakınız 12 Nisan'da Genel Kurmay
Başkanımızın açıkladıklarına16: Açıkça ifade edelim, var olan
gerçeklerden kaçamayız. Çünkü onlar vardır. Var olanları görmezsek,
başını kuma gömen yaratıklara döneriz.
özel tim süzüldü bir kuş gibi İran'a; polis özel harekât ve
jandarma sınır timi sizin bildiğiniz. Derin bir sessizlik çöktü
bizim dünyamıza. İnanın bana o gece askerin nefes alışından
başka hiçbir ses duyamazdınız, kuşlar bile yoktu o gece ne de
rüzgâr, ölüm sessizliği...
16 Genel Kurmay Baskanlığı'mn 28 Ağustos 2006 günlü Komuta Devir Teslim Tören
Konuşmaları.
ERDAL SARIZEYBEK
Dağlıca Şehitlerinin Sorumlusu
Şırnak şehitlerinin ve halkın öfkesi üzerine Başbakan 15
Ekim'de Meclis'e asker gönderme yani Irak'a müdahale tezkeresini
sundu. Meclis büyük bir sayıyla tezkereyi kabul etti 17
Ekim'de. Dört gün sonra Dağlıca saldırıya uğradı ama kimse
gitmedi peşlerinden hainlerin. Yüreğimizdeki sessizliği kısa bir
haber bozdu, gene o spiker, acımasız17:
"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Bush ile
terör konusunda açık ve net bir şekilde konuşacaklarını
söyledi. Terörle mücadele konusunda bölgede bir çalışma
başladığını ve güvenlik güçlerinin, atılması gereken adımları
uluslararası hukuk çerçevesinde atmakta olduğunu,
orada kimsenin boş durmağını söyledi."
Başbakan ABD'ye gidecekmiş. Başbakan Bush'la konuşacakmış.
önce kızım atıldı ileriye:
Ne demek bu baba? www.cizgiliorum.com
Bir öfke sezinledim sesinde, kelime aklından değil yüreğinden
çıkıyordu.
Ne demek bu baba?
Sanki Kurtuluş Savaşını anlatmak istiyordu bize; dört bir
yanı işgale uğramış Anadolu'da yoksul halkımızın yüreğiyle
başlattığı, yüreğiyle kazandığı Kurtuluş Savaşını.
17 www.netgazete.com. Haber Sitesi
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Ne demek bu baba?
Acı bir koldan gelmiyor, sıralanıyor, peş peşe, gene o spiker,
acımasız:
"Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, "Silahlı
Kuvvetler, görev verildiğinde sınır ötesi operasyon yapar. Ayrıca
ihtiyaç olduğunda biz de talepte bulunuruz. Başbakan'ın (Recep
Tayyip Erdoğan) ABD seyahati önemli. Onun dönüşünü bekleyeceğiz"
dedi.
Avusturya'nın Ankara Büyükelçiliğinde verilen milli
gün resepsiyonunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yaşar
Büyükanıt, olası bir sınır ötesi operasyona ilişkin sorular üzerine
şöyle konuştu: "Silahlı Kuvvetler, görev verildiğinde sınır ötesi
operasyon yapar. Ayrıca ihtiyaç olduğunda biz de talepte bulunuruz.
Başbakan'ın ABD seyahati önemli. Onun dönüşünü bekleyeceğiz.
Biz, Dışişleri ile uyum içinde çalışıyoruz. Halkımızın
bize karşı göstermiş olduğu duyarlılık da inanılmaz boyutlarda.
Binlerce mesaj geldi. Bunlara tek tek cevap veremedik, topluca teşekkür
ettik. Halkımızın cenazelerde olgun, duyarlı ve şiddetten
uzak bir tavır göstermesi de bizi memnun ediyor." Büyükanıt,
Hakkari'de 12 şehidin verildiği çatışmanın ardından bölgede
operasyonlar yapıldığını ve 35 civarında teröristin ölü ele geçirildiğini
belirterek, "Salı gecesi derslerini aldılar" diye konuştu."
Ne demek bu baba?
Cevap veremedim. Dağlıca'da şehitlerimiz kanı yerde kalmıştı,
gitmedi hükümet hainlerin ardından, yetkisini ordumuza
da vermedi, giden olmadı hiç Mehmet'in ardından. Söyleyecek bir
söz yoktu, her şey açıktı, çaresizliğin bir başka bir ifadesiydi bu.
öfkeyle, ses çıkarmadan kalktım, tçimdekileri yazdım bir sayfaya,
durmadan düşünmeden. Bütün internet haber sitelerine gönderdim.
Kenardan köşeden bir yerden öfkemin sesi duyuldu:
ERDAL SARIZEYBEK
"Dağlıca Baskının Sorumlusu Hükümet'tir!
21 Ekim 2007 tarihinde meydana gelen, 12 askerimizin şehit
edilmesi ve 6 askerimizin kaçırılmasıyla sonuçlanan Dağlıca
baskınıyla ilgili olarak bölgeyi ve teröristlerin taktiğini çok iyi
bilen emekli Albay Erdal Sarızeybek; 'Dağlıca Piyade taburuna
PKK'nın baskınıyla ilgili olarak basında çeşitli haberler yer
almaktadır. Tabur Komutanı, bölük komutanı hatta erler dahi
suçlanmaktadır. Bazı uzmanlar tarafından çeşitli komplo teorileri
üretilmektedir. Bunların tümü yanlıştır, bu saldırının tek
sorumlusu vardır o da hükümettir.' Dedi.
Erdal Sarızeybek, 92-94 yıllarında PKK ile yapılan mücadelede
olağan dışı görevler ifa ederek terör örgütüne o dönemin
en büyük darbesinin vurulmasını sağlamış emekli bir askerdir.
2005 yılında Ankara Uzman Jandarma Alay Komutanı iken
kendi isteğiyle emekliye ayrılmıştır.
Bölge arazisini çok iyi bilen Sarızeybek; 'bölgenizde tehdit
var ise, siz devlet olarak bu tehdidi yok etmiyorsanız ve o tehdit
gelip sizi vuruyorsa boşuna suçlu aramayın, olayın tek suçlusu
vardır, o da; bu tehdidi yok etmeyenlerdir', dedi ve açıklamalarını
sürdürdü: '12 Nisan 2007 tarihinde Genel Kurmay
Başkanı, Irak kuzeyinde PKK tehdidi vardır ve bu tehdidin yok
edilmesi için harekât şarttır, demedi mi? Hükümet karar aldı
mı, harekâta izin verdi mi? Bunları görmezden geliyorsunuz ve
Dağlıca gibi zor arazide ve zor şartlarda görev yapan askerleri
suçluyorsunuz, bunu vicdan kabul eder mi? Bu; ilahlar kurban
istiyor, demektir. Bu; gerçekleri göz ardı etmek demektir. Bu;
siyasi alandaki üst düzey çatışmayı ülkesine hizmet etmekten
başka bir amacı olmayan askere yüklemek demektir. Hangi ülkede
görülmüş; Genelkurmay Başkanı harekât yapalım, diyecek,
başbakan yapmayın, diyecek!
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
12 Eylül 1992 tarihinde Dağhca'nın güneyindeki Aktütün
karakoluna yapılan saldırıyı hatırlatan Sarızeybek: Bundan 15
sene önce biz de söylemiştik hem de Cunhurbaşkam'na, özal a,
teröristler Kuzey Irak'ta, Basyan'da, Hakurk'ta demiştik. Ne
oldu? Aman sorun çıkmasın, diyen siyasiler harekete geçmedi
ve teröristler geldi bizi Aktütün'de vurdu. 22 şehit verdik. Şimdi
bunun sorumlusu Aktütün'de görevli askerler mi yoksa o dönemin
siyasileri mi? Dağlıca ile Aktütün saldırıları arasında ne
fark var?
İkisi de aynı arazide, ikisinde de tehdit kuzey Irak'ta, ikisinde
de kılını kıpırdatmayan siyasiler var. Bir soruşturma açılacaksanız
hükümet aleyhine açın, saldırın sorumlusu o dur.
Yok, siz kurban arıyorsanız, yok, siz bir eri, bir binbaşıyı, bir
astsubayı mahkûm etmek istiyorsanız o zaman size ihbar ediyorum;
30 Ağustos 1992 Alan baskını(19 şehit), 12 Eylül 19992
Aktütün baskını(22 şehit) ve de 27 Eylül 92 Derecik baskmı(33
şehit) için de soruşturma açınız. Dönemin Cumhurbaşkanını,
Başbakanını, İçişleri Bakanını yargılayınız, onca şehidin sorumlusu
onlar değil miydi!
Siyasilerin gafletine ve belki de beceriksizliğinin acı sonuçlarına
bizler katlanmak zorunda değiliz, hepsi hesabını vermeli
yaptıkları kötülüklerin', diye konuştu.
Hatırlanacağı üzere, 30 Ağustos 1992'de gerçekleşen Alan
karakolu baskınından sonra Cumhurbaşkanı özal olay yerine
gitmiş ve dönemin Binbaşısı Erdal Sanzeybek'ten teröristler
hakkında bilgi almış ve yaşanan olayları Sarızeybek, Şemdinli'de
Sınır Aşmak ve İhaneti Gördüm isimli kitaplarında dile getirmişti.
Kitapta anlatılanlara göre özal'm ziyaretinden bir hafta
sonra Aktütün karakolu saldırıya uğramış ve 22 şehit verilmişti.
Bu saldırıdan on beş gün sonra ise Derecik Karakolu saldırıya
uğramış ve 33 askerimiz şehit olmuştu."
"
ERDAL SARIZEYBEK
Kaderin ne acı cilveleri var, geleceği göremiyorsunuz, oyun
oynuyor sizinle. Nerden bilecektik ki biz, 21 Şubat sınır ötesi
harekâtın başladığı gün, şehitlerimizin hesabının sorulacağı
gün, ATV haber kanalına çıkacaktık, canlı yayında aynı sözlerle
Dağlıca'nın sorumlusu hükümettir, şehitlerimizin kanı yerdedir,
diyecektik ama bunu der demez programı yöneteneler kesecekti.
Nerden bilecekti ki bunu biz! Hepsi bu kadar olsaydı keşke, biz
nerden bilecektik ki, Hürriyet gibi bir gazete manşet atacak ertesi
gününde ATV'nin, ne olduğu belirsiz bir resim gösterecek,
üstüne de "Dağlıca'nın intikamı alındı", diyecekti! Hala anlayamamışlar,
bir teröristin ölmesiyle şehitlerin hesabı sorulmuş
mu oldu? Giden şehidimiz geri mi geldi! Biz neden önlemediniz,
neden tehdidi yok etmediniz, diye haykırırken, onlar mesaj
gönderiyor bize günah çıkarmak için, şehitlerin intikamı alındı,
diyerek!
Ah çileler ah, hep bu yürek mi çekecek...
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
İran'da Kralın Kızına İlk Adım
Adımlar sessiz, yürekler öfkeli, eller tetikte, ağır ağır süzüldü
İran'a özel tim. Kuşlar bir yamaçta sinmiş meraklı bakışlarıyla
askerlerimizi izliyor, heyecanlarından ötmeyi bile unutmuş,
ne olacak, diye bekleşiyorlardı, tıpkı bizim gibi. Komşu sessiz,
komşunun karakolu sessiz, teröristler sessiz, nefes alan yoktu
o anlarda, tıpkı bizim gibi. Üç kilometreyi sessizce geçtiler.
Kuzeye yöneldiler, ne olur ne olmaz, diyerek önceki patikadan
vazgeçtiler, daha sert daha zorlu bir keçinin yolunu buldular ve
tırmanmaya başladılar.
Teröristlerin uyanık olduğunu biliyordu özel tim. Görüntü
verirlerse, teröristin komşudan korkusu yoktu, ateş yağmurun
ortasına düşeceğini de biliyordu. Dikkatliydiler. Tırmandılar,
hiç durmadan tırmandılar. Amaçları gün doğmadan çok önceleri
Dumanlı'nın zirvesine ulaşmaktı, tıpkı bir öncesinde
yaptıkları gibi. O güçlü yüreğe kim dayanabilirdi ki, dağlar da
dayanmadı ve gece yarısını bulduklarında polis özel harekât ve
jandarmalar Dumanh'yı çevirdi. Heyecanlı bakışlar araziyi gece
görüşlerle taradı, bir daha, bir daha ama hayret, Dumanlı'da terörist
yoktu!
Hafif bir ses:
Kartal-1 Kartal 3, konuşan özel ekibin komutanıydı,
bize çağrı yapıyordu.
ERDAL SARIZEYBEK
Dinliyorum, dedim, heyecanla, dinliyorum.
Burada yoklar.
Nerdeler?
Kral'ın Kızına gitmişlerdir.
Olamaz, dedim içimden olamaz. Dumanlı bu, 92 çatışmasını
teröristlerin yönettiği yer, gün boyu askerlerimizi izledikleri yer,
kaçaktan haraç aldıkları yer. Terörist yok, ne demek, nasıl olur,
nerde bunlar, peş peşe sorular geldi ama cevap yoktu. Olmayan
cevap yüreği biraz daha daralttı. O Kralın Kızı, Dumanlı'nın
hemen kuzeyinde PKK'nın İran'da Jerma kampının bize açılan
noktası, bölgeye hakim noktası bir dağ idi. Oraya gidilir, gidilirdi
ama arada bir çatak var. önce Dumanlı'dan aşağı ineceksiniz,
epey aşağı ineceksiniz dik bir inişle, sonra yukarı çıkacaksınız,
epey yukarı çıkacaksınız, dik bir yokuşla. Vakit gece hem de
yarısı. Her yer kayalık, uçurum, kaya, çukur ne ararsanız var.
Düşer evlatlarımız, kazayla bir silah patlar, terörist görür onu,
vurur, çekinmeden titremeden vurur. Şehitler!
Zaman yeter mi? İn çık Kral'a, zaman yeter mi? Gün ışımadan
çıkabilirler mi o Dağa? Ya tam çıktıkları sırada gün doğarsa,
doğup ta teröristler bizi görür mü? ölüm demek bu ölüm,
hepsi için ölüm. Geri dönseler, hiç çıkmasalar Kral'a? Teröristler
orada, gene gelecekler bizi vurmak için Alana? Ne yapacağız?
Bu tehdidi nasıl yok edeceğiz? Saat kaç? Gecenin on ikisini biraz
geçmiş. Ne kadar yol var? Bilemezsiniz, Dumanlı'dan inip Krala
çıkmanın ne kadar süreceğini bilemezsiniz, arazi bu, gece bu,
terörist bu. Ne yapacağız?
Vatan evlatlarının sorumluluğunu taşımak ne kadar zormuş
meğer! Bir tek siz olsanız hedefte, ölüm ne kadar kolaymış
meğer! Bile bile tek basma ölüme gitmek ne kadar kolay! Peki, ya
ölüme git emrini vermek! Kimse yok yanınızda, bir siz, gene bir
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
siz, başkası yok. Ölüm, dedim içimden, ölüm, öleceksek hep beraber!
Her şeyi unuttum o an, her şeyi. İran savaş açarmış, umurumda
değildi. Bizi asarlarmış, bulurlarsa asarlar, asker ölürken
biz yerimizde mi kalacağız sanki, dedim. Gideriz, dedim içimden,
bunun sonuna kadar gideriz, ya hep berber ölürüz ya da hep
beraber döneriz.
Durmayın, ilerleyin, Krala gün doğmadan yetişin, dur
mayın hiç!
özel tim inmeye başladı Dumanlı'dan, hızla, aldırmadan
hiçbir şeye, hiçbir şey de düşünmeden, son hızla inmeye başladılar.
Yürek de çarpmaz oldu artık onlar inerken, dünya durdu,
ilerleyen tek zamandı özel timle beraber...
ERDAL SARIZEYBEK
İhanetin Böylesi
Olaylar hızla gelişiyordu, duramıyorduk zamanı artık, hep
aleyhimize işliyordu. Kral'ın Kızındaki çaresizlik gibi değildi
bu, daha ağır, tehdit daha yakın, hedefi daha büyük, biz,
varlığımız. Barzani Kürt devletini kurmuş, Büyük Kürdistan'ın
liderliğine soyunuyor. İsrail Gazze'de Filistinlileri teker teker
öldürüyor. ABD Irak'ta güya demokrasi getirecekmiş öldürülen
Iraklıların sayısı milyonu aştı. En acısı Musul ve Kerkük'ün
durumu, Yahuda medyasında bu acımızı anlatan tek ses yok,
Türkmenler unutulmuş. Bu düşünceler çıldırttı bizi. Bir şey
yapmalı, bir şey yapmalı, diyordum içimden. Bizi dinleyen
yoktu, sözlerimize kulak veren yoktu, sanki bu ülkede yaşamamıştık
biz, sanki onca zorluğu bu ülke için çekmemiştik biz.
Dayanamadım. Yazmaya başladım sesimi sizlere duyurabilmek
için, tıpkı şimdiki gibi18:
"İhanetin Böylesi"
Sizce, demokratik bir ülkede Başbakanın görevi nedir, bilir
misiniz?
Peki, başbakanın bakanları, onlar ne iş yapar bilir misiniz?
Başbakan tamam! Onun bir işi var, bir misyonu var, diğer
görevlerini açıklamadı ama en azından Amerikanın Büyük Orta
Doğu Projesinde yapacak bir görevi olduğunu söyledi bize; eş başkanlardan
biriymiş kendileri. Hiç değilse bunu öğrenmiş olduk.
18 Barem Dergisi Ocak 2008 sayısında yayınlanmıştır.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Peki ya diğerleri? Onların işi çok, çok ama hep bir ağızdan
koro halinde bağırdıkları için halkımız pek anlayamadı onları,
anlayamadı ne iş yaptıklarını, onun için anlatayım diyorum sizlere,
bunlar ne iş yapar, diye.
önce şunda anlaşalım; Ne diye bağırıyor bunlar? Terörle
Mücadele Kararlılığımız Sürecek! Bize; "Terörle Mücadelemiz
Kararlılıkla Sürecek", diyorlar, hem de bunu bize yıllardır söylüyorlar,
terör bitmiyor ama anlıyoruz ki onların kararlılığı sürüyor.
Hiç merak ettinizmi, bir zamanlar Sayın Cumhurbaşkanı'nın
başkanlık ettiği Terörle Mücadele Üst Kurulu'nun almış olduğu
kararları? Aklıma geliyor da bazen, kendi kendime soruyorum;
bizim ülkede El Kaide, PKK, Hizbullah gibi örgütler, terör örgütü
müdür, diye. Soruyorum işte kendime; resmen alınmış ve de
hukuken tasdik edilmiş bir karar var mı ki acaba?
Diyelim ki, var. Peki, bu karar Avrupa'da geçerli mi? Yani,
AB ülkeleri kendi terör örgütü ve teröristleri için uyguladığı
tedbirleri bizimkiler için de uyguluyor mu?
Soru bu ya, aklıma geliyor işte, kendi kendime konuşup duruyorum.
PKK yayın organı ROJ TV nerede? Danimarka'da.
PKK'nın para kasası nerede? İsviçre'de.
Lider kadroları nerede? Avrupa'nın nerdeyse bütün ülkelerinde
hem de siyasi mülteci.
Yayınları nerede basılıyor? Almanya'da.
Hani şu kararlılıkla mücadele ettiğimiz PKK terör örgütünün
dernekleri, büroları, vakıfları nerede? AB ülkelerinde.
Ne yapıyor bunlar? Kendi hallerinde çalışıyorlar örgütleri
için. iyi de çalışıyorlar inanın, yoksa nerden alacaklar onca silahı,
cephaneyi, roketi...
ERDAL SARIZEYBEK
Bize anlatıyorlar; "Terörle Mücadelemiz Kararlılıkla
Sürecek", diyorlar.
Bir terörist hesabı yaptılar, önce 500 dediler, sonra vazgeçip
içeride 1500, dışarıda 3500 dediler.
Resmi rakamlara göre, terör nedeniyle 3200 köy kapanmış,
500 bin insanımız göçmüş yerinden, yurdundan. Büyük şehirlerde
gecekondu yapmış, onlu yirmili nüfuslarıyla gelmişler.
Kızlarımız okula gidememiş, erkeklerimiz hayvan otlatmaktan
fırsat bulamamış; cehalet, yokluk, yoksulluk. Halbuki yürekleri
sağlam, bıraksanız var gücüyle bağıracaklar; "NE MUTL U
TÜRK'ÜM" diyerek ama Türkçe bilemiyorlar ki! tş yok, meslek
yok, eğitim yok, para yok. Bir zamanlar HADEP varmış onlara
iş bulan, iş vaadiyle dağa gönderen. Neyse ki, şimdilerde bir başkası
çıktı da, yerinden yurdundan göçenlerimiz zorda kalınca iş
bulabiliyor.
Ekonomik, Sosyal, Psikolojik Tedbir diyorlar yıllardır ama
ne bir plan var ne de program; daha kaç kişinin göçtüğünü,
nerden gelip nere gittiğini dahi bilmiyorlar. Şimdi hepsi ortaya
çıkmış, dağa adam göndermeyi engelleyeceğiz, diyor hem de gözümüzün
içine baka baka.
Yıllarca dağda, dağdakilerle savaştık ama bitmedi, öldük,
öldürdük ama bitmedi. Şimdi beş bine takıldık kaldık. Hala dağlardayız,
yere inemedik bir türlü. Ama DTP yerde, göremedik
bir türlü. Biz sessiz sessiz izliyoruz. Sadece biz mi? Hayır, göçenlerimiz
de izliyor, çocukları da. Umutlandılar; devlet çare olmuyor
madem belki bunlar çare olur, diyerek umutlandılar. Neyin
işareti oldu bu onlar için, hiç düşündünüz mü?
Hala diyorlar, Terörle Mücadelemiz Sürecek!
Oturmuşlar, el birliği, söz birliği yapmışlar, dağdakileri
yere indirmeye karar vermişler. Kimi? Dağdakileri. Eli kana
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
bulaşmamış olanları da hemen affedip serbest bırakacaklarmış.
Bunlar gerçekten dağdakileri tanıyor mudur, sizce?
Otuz yıldır sürüyor terör, olayların tümü faili meçhul. Bakın
terör olaylarına, Sayın Sinan Aygün'ün dediği gibi, geride kalan
bir şehidin kanı bir de hain kurşunların boş kovanı. Nasıl bileceksiniz
kimin eli kanlı, kimin ki kansız? Bilemezsiniz, bilemediğiniz
için de hepsini serbest bırakacaksınız.
Hadi serbest bıraktınız ama bunların hepsi işsiz, bugüne
kadar adam öldürmekten başka bir işleri olmamış ki, nasıl iş bulacaksınız?
Bizim milyonlarımız açlık sınırında, milyonlarımız
yoksulluk, bu milyonları bir kenara atıp katilleri mi işe alacaksınız?
Hadi aldınız diyelim, bunlar hasta, bunlar psikopat, bunlar
cani ruhlu, nasıl toplum içine salacaksınız bunları? Zaten güvenlikten
yoksun halkımız bir de bunlarla mı uğraşsın?
Hadi saldınız diyelim, bunlara kim bağrını açar, bunları
kim yanına yanaştırır, kim? Elbet biz değil, peki kim? Bu bir sır
tabi, bize söylemiyorlar ama görünen o ki, adres belli!
Diyelim ki adres de belli, peki ya şehitler, onlara sordunuz
mu hiç? Peki ya ocağına ateş düşen analar, yarlar, çocuklar, onlara
sordunuz mu? Peki ya Gaziler, peki ya korucular toprağını
savunup PKK'ya karşı savaşan kahraman korucular, peki ya biz,
Türk milleti, bize sordunuz mu?
Cumhurbaşkanı açıkladı: Terörle Mücadelemiz Kararlılıkla
Sürecek! www.cizgiliforum.com
Başbakan konuştu; AB yolunda ilerlemeye devam edeceğiz!
AB ilerleme raporunu açıkladı, Türklüğe hakaret suçunu
oluşturan 301. maddeyi kaldırın artık!
Başbakan konuştu; AB yolunda engeller bizi yıldıramaz!
ERDAL SARIZEYBEK
AB parlamentosunda PKK gösteri yaptı yandaşlarıyla, DTP
konuk oldu, Leyla Zana konuştu. Kırmızı bültenle aranan teröristi
bile Avrupa Parlamentosuna aldılar, PKK'nm ROJ TV'si canlı
yayın bile yaptı. Kongrenin adı da, "AB, Kürtler ve Türkiye!
Bu nedir? Bu; Türk milletine hakarettir!
Bu nedir? Bu; Türk milletiyle alay etmektir!
Bu nedir?
Başbakan dün akşam televizyonların ana haber bültenlerinde
konuştu: Terörle mücadelemiz...
Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek;"Terör çok karmaşık bir ol
gudur, mücadelemiz kararlılıkla sürecek, dedi.
Bölücü başı nerde? îmralı'da, ama örgütü idare ediyor.
PKK'nın kasası nerde? İsviçre'de ve kara para kendiliğinden
aklanıyor.
örgütün arşivi nerde? Suriye'de ve son gelişmelerin tutanakları,
eylem planları, yapılan anlaşmalara ait belgeler ve hainlerin
kimlikleri özenle saklanıyor.
Parayı nerden buluyor bu örgüt? İran ve Irak sınırlarımızdan
yapılan kaçakçılıktan, gurbetçilerimizden alınan haraçlardan
ve de AB'li dostlarımızın yardımlarından ve bir sıkıntıları
yok, para akıyor.
Nerde eğitiliyor bunlar? Irak'ın kuzeyindeki dağlarda,
Avrupa'nın göbeğindeki banliyölerde ve bu konuda da bir sıkıntıları
yok.
Nerden silah buluyorlar? Her yerden; Irak'tan, Avrupa'dan,
Rusya'dan, Amerika'dan, o konuda da bir sıkıntı yok.
Peki hepsini anladık; para var, silah var, yer var, peki bunca
adamı nerden buluyorlar? Bizden, içimizden; yokluğu yoksulluğu
unutmayınız, göçleri göçerleri unutmayınız, cehaleti, aşireti,
şıhları şeyhleri unutmayınız.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Ne dedi, siz ona bakın, hükümet sözcüsü ne dedi: PKK karmaşık
bir olgudur!
Başka ne dedi? Terörle mücadelemiz kararlılıkla sürecek!
Terörle mücadele kararlılıkla sürer mi sürmez mi bilinmez
ama bilinen şeyler var:
DTP kongre yaptı; özgürlük ve demokrasi şehitleri için yani
PKK'lı hainler için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu, mücadelemiz
kararlılıkla sürecek, dedi.
DTP diyor ki; PKK'lılara terörist diyemeyiz, onlar bizim
kardeşlerimiz.
DTP diyor ki; PKK ile masaya oturunuz.
DTP diyor ki; Cudi var arkamızda!
DTP diyor ki; Demokrasi, insan hakları, özgürlük ve de kardeşlik!
Daha başka bildiklerimiz de var:
Genel Kurmay Başkanı diyor ki; PKK meclis'te.
Diyor ki Genel Kurmay Başkanı; Cumhuriyet tarihinde bu
kadar yakın ve ağır tehdit altında kalmadık, cumhuriyetin temel
nitelikleri tehlikede, üniter devlet yapımız, laik devlet yapımız,
ulus devlet yapımız tehlikede.
Genel Kurmay Başkanı diyor; PKK'nın arkasında Avrupa
desteği var, Amerika desteği var, Barzani desteği var.
Genel Kurmay Başkanı dedi ki; NE MUTLU TÜRK'ÜM
diyemeyen zihniyetler Türk milletinin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.
Ordumuz sınır boylarında aylardır bekliyor, olası bir sınır
ötesi harekât kapıda.
Ne anlıyoruz tüm bunlardan?
ERDAL SARIZEYBEK
Bir yanda ülkemizi, birliğimizi, bütünlüğümüzü bölmek isteyen
PKK terör örgütü, hemen yanı başında siyasi kanadı DTP,
onlara destek veren AB ve ABD.
Diğer yanda ise Türk milleti, Türk milletinin göz bebeği
Türk Silahlı Kuvvetleri üniter devlete, ulus devlete, laik devlete
sahip çıkan.
İkisinin ortasında ise Başbakan ve bakanları var, terörle
mücadelemiz kararlılıkla sürecek, diyen.
Evet, bizim bu konudaki kararlılıklarını her fırsatta açıklayan
bir başbakanımız ve bakanlarımız da var. Evet, gün sözün
bittiği gün olmasına karşın hala "Terörle Mücadelemiz Sürecek"
diyen devlet adamlarımız var!
Elbet kararlılıkları sürecek, bunu biliyoruz. Sürdürmek zorundalar
zaten, mücadeleleri henüz bitmedi ki, daha yapacakları
var! Nedir bunlar? Biz size, "bunların kararlılığı nedir", anlatalım;
Önce Anayasamızın 66 ncı maddesini değiştirecekler, bizi
Türkiyeli yapmak isteyecekler; Türk yok Türklük yok, Türk Eli
yok!
Bölünmez dediğimiz ülkemizin doğusuna özerklik vermek
isteyecekler; birlik yok, bütünlük yok, her şey ayrı gayrı!
Okullarımızda Kürtçe eğitim vermek isteyecek adına demokrasi
diyecekler; ulus yok, kederde kıvançta dil birliği yok!
Teröristlere af ilan edip siyaset yapma hakkı tanıyacak ve
Gazi Paşanın meclisine almak isteyecekler; şehidin hakkı yok,
yetimin hakkı yok, ananın hakkı yok!
Devletin köye açılan tek kapısı kahraman korucularımızı
yok etmek isteyecekler; ahde vefa yok!
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Tüm bunları insan hakları adına, özgürlükler adına, barış
ve kardeşlik adına yapacak yada yapmak isteyecekler ama Türk
milletinin hakkı yok, özgürlüğü yok!
Gene de merak etmeyiniz, elbette anayasamızın ilk mad
deleri değişmeyecek; Türk devleti, anayasanın satırları arasında
ulus devlet, laik devlet, üniter devlet gibi bölünmez bir bütün
olarak kalacak, kim değiştirmeye cesaret edebilir ki!
İşte terörle mücadeleleri bu. Peki terör bitecek mi? Elbette
bitecek!
Ne zaman?
PKK'nın lider kadrosu Gazi Paşa'nın meclisine girdiği zaman!
PKK'nın dağ kadrosu DTP nin resmi ordusu olup da, siz doğudaki
kışlalardan Mehmetçiği çektiğiniz zaman!
PKK'nın başı, binlerce canımızın katili tmralı'da yatanı affedip
başkan yaptığınız zaman!
Ve de siz, uzun yıllardır aşiret ağalarına teslim ettiğiniz doğudaki
çaresiz halkımızı PKK'ya teslim ettiğiniz zaman!
Ve nihayet, ulus devlet, laik devlet, üniter devlet yapınız yok
olduğu zaman!
Gerçekten biter mi bu terör?
Elbette biter, terör inanın bitecek; Türk ulusu Anadolu'da
tarihten silindiği zaman!
Neyse bırakalım tüm bunları, sahi siz nasılsınız? Mutlu musunuz?
Huzurlu musunuz? Geleceğe güvenle bakıyor musunuz?
Çocuklarınız nasıl? Onlar, ufukta güvenli bir gelecek ve güvenli
bir ülke görebiliyor mu?
Bize sorarsanız, bizim yaşımız elliyi aşkın, iyi gün de kötü
gün de gördük, sevindik ama acı da çektik, güldük ama daha çok
ERDAL SARIZEYBEK
ağladık, hepsi kabulümüzdür. Ama biz hiç ihanet yaşamadık,
ihanet de etmedik. Biz ihanetin ne olduğunu Sezar'ın yaşamında
gördük ve anladık, Brütüs'ü orada tanıdık, hainliği Brütüs'ün
hançerinde gördük Sezar'ı sırtından vuran.
Tarihimizi okuduk, Yavuzları, Fatihleri, Gazi Paşayı anladık,
mutlu olduk, gurur duyduk ama içlerinde tarihine, ulusuna
ihanet edeni hiç görmedik. Bize göre îhanet Roma'daydı.
Ne oldu, ne bitti de devran hızla döndü, devir değişti, mertlik
bozuldu da ihanetle yöneten bir arada anılır oldu? Hâlbuki
ihanetin böylesini hiç yazmamıştı ki Türk tarihi..."
Daha ne söyleseydim size...
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
İran'da Dumanlı Dağ ve Kralın Kızı
Bize aldırış eden olmadı, şehitlerin feryadını duyan olmadı
hiç. ölüm hafif geliyor bu düşüncelerin altında ezilen bu
yürek için. Aklım şehitlerde, vatan evlatlarında, yaşadığımız o
zor günlerde, koparamıyorum kendimi, öfkem bundan.
Kararlıydık, silahlarımız hazırdı, asker de. 120 mm lik havanların
10 kilometreye yakın menzili vardı. Biri çıksın, biri çıksın
da ateş etsin, diyordum vatan evlatlarına, vuracaktık, kim
varsa vuracaktık, komşuyu, karakolu, Pamukoğlu'nun giderken
çevrildiği Jerma'yı vuracaktık. Geri dönmeyecektik, asla, ölüme
kadar gidecektik. Bu kararlılıkla biraz nefes alır gibi oldum ve
timden gelecek haberi beklemeye başladım ama vakit geçmiyordu
ki o an.
İndiler, özel tim belki inilmez olan yeri indi ve çıkmaya başladı
Kral'a. Tek risk vardı o anda tek risk; tırmanıştayken günün
doğması, doğup ta teröristin biz o haldeyken ateş açması.
Kurtuluş zor, gitmek zor, dönmek zor. Tırmandılar, hiç durmadan
tırmandılar, nefeslerini duyar gibi oluyorum. Vakit ah vakit,
geçme, dur, dur, dur. Durmadı, hiç durmadı geçti hem de yıldırım
hızıyla. Doğan günün ilk ışıkları özel timin kahramanlarını
tırmanırken yakaladı. Acımadı hiç, bu ışık merhamet etmedi,
kurşun hızıyla vurdu özel timi, bir avuç evladımızı.
Komutanım teröristler ateş ediyor, ateş ediyor, dedi birliğin
komutanı acı dolu bir haykırışla.
ERDAL SAR1ZEYBEK
Dondum, o an dondum. 120'lik havan toplarının başındayız,
nişancılar, ellerinde havan mermileri, şaşkınlık içinde, bana
bakıyor.
Yapışın, toprağa yapışın, Havanlarla ateş ediyorum.
Kral'ın Kızı tam karşıda. Göz görüyor. Ateş, dedim, ateş,
ateş. Düşen, patlayan mermilerin çıkardığı toz bulutu sanki yanı
başımızda. Birden Mahmut'un sesi, polis özel harekât timinin
komutanı kahraman Mahmut:
Bırak bizi komutanım. Ayakta çıkarız oraya biz. Bırak
bizi.
Hayır, hayır, hayır. Durun. Ayağa kalkmayın. Hepsini
vuracağız biz, durun.
Bırak komutanım, bırak bizi.
Tekinizi sürüsüne değişmem. Durun. Bu bir emirdir,
durun.
Havanlar hiç durmadı. Seyrediyordum atışlarını. Hayat
yok, nefes yok, hiç bir şeyin anlamı yok. Ne olacağını düşünmüyordum
artık. Seksen asker var karakolda, dedim içimden.
Seksenini de alır gideriz. Doğrudan Kral'a çıkarız. Ne varsa
yok ederiz. Telsizi kapatırız, kimseye cevap vermeyiz, kimse
taşıyamaz bu sorumluluğu bizden başka. Dönmeyiz artık.
Kalanlarımız Jerma'ya geçer. Kampı basar. Ülkemize dönmeyiz
artık. Elveda ailem. Elveda ülkem. Son nefesimiz budur. Bir an
için çocuklar ne yapar acaba, diye geçti içimden. Muhtaç kalırlar
mıydı ele güne. Devlet bakar, dedim, dara düşürmez. Ya
askerler? Aileleri? Bize, hainsiniz siz, evlatlarımızı öldürdünüz,
diye kızarlar mıydı? Bir an geçti işte içimden. Hiç gitmese miydik
yoksa, komşu sınırını geçmese miydik acaba, dedim. Olmaz,
diye cevap verdim, geçmek zorundaydık, geçecektik yoksa onlar
gelip bizi vuracaktı, çaremiz yoktu, dedim, teselli ettim yüreği
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
mi. Korkunç bir çatışma, yer yanlıyor, havanlar, makineli tüfekler,
el bombaları, roketler, yer deliniyor, gök deliniyor.
Çıktık komutanım, dedi çıktık, Kral'a çıktık.
Göğe baktım. Allahım, dedim, dua etmek aklıma gelmedi,
sadece Allahım, dedim.
Vurun, ne görürseniz vurun.
Oturdum bir köşeye, düşünüyorum. Şehit var mıydı acaba,
diye düşündüm ama soramadım. Acı bir habere dayanamam,
diye düşündüm. Silah sesleri gelmeye devam ediyordu. Şimdi
meşgul etme onları, işleri var, bekle biraz, dedim. Ufka baktım,
gözün ulaşabileceği bir yere. Öyle kaldım saatler boyu, hiç konuşmadan,
hiç sormadan, hiç düşünmeden, öyle kaldım saatler
boyu...
ERDAL SARIZEYBEK
Kuzey Irak Dağlarında PKK Kampları
Baba, dedi bağırarak kızım, baba harekât başladı.
Başbakan Meclis yetkisini ordumuza vermemişti uzunca
bir süre. 17 Ekim'de aldığı yetkiyi ta 28 Kasım'a kadar ordumuza
vermedi. Ve sonra, Amerika'nın anlık istihbarat paylaşımı
ve PKK müşterek düşman masalıyla 1 Aralık 2007'de Türk
Silahlı Kuvvetlerinin hava harekâtları başladı, her yer vuruluyordu
Irak'ta":
"Türk Silahlı Kuvvetleri 28 Kasım 2007 tarihinden itibaren
sınır ötesi harekât konusunda yetkilendirilmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri; kendisine verilen yetki çerçevesinde,
Irak'ın kuzeyinde bulunan teröristleri etkisiz hale getirmek için
gereken askeri tedbirleri alacaktır. Bu kapsamda; ilk operasyon
01 Aralık 2007 tarihinde (bugün) icra edilmiş olup, elde edilen
istihbarata bağlı olarak operasyonlara devam edilecektir."
Baba, harekât başladı, baba.
Sonuç vermez, dedim içimden. Çok hava harekâtı yaptık
biz, yıllar boyu, bu sonuç vermez, dedim. Dedim ama kimseye
söyleyemedim. Ama bu yapılmalıydı, bu Irak'a bu PKK'ya bir
tane de olsa bir bomba atılmalıydı, diye düşündüm.
Nihayet kızım, dedim, nihayet.
19 Genel Kurmay Başkanlığının 01 Aralık 2007 gün 3 S/07 sayılı Basın Açıklaması
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Baba artık bizi kimse durduramaz!
1 Aralık demek, tam kış demek. Her yer kar. Teröristler
nerede acaba, dedim. Hakurk'u bırakmazlar, asla Hakurk'u
bırakmazlar. Daha birkaç ay önce Hakurk'u anlatan bir kitap
yazmıştım20, inşallah okumuşlardır, dedim içimden. Peş peşe
vurulan yerler sayılmaya başladı; Kandil, Hakurk, Basyan,
Avaşin ve Zap. Demek vurmuşlar Hakurk'u, dedim kendime.
Ama Hakurk Şemdinli'nin hemen yanı başındaydı. 92'de yüzlerce
terörist Hakurk'tan gelip Derecik karakolumuza saldırmıştı.
Terörist oradaysa, bir gece sınırı aşıp bizi vurabilir, diye
düşündüm ve korktum. Tam harekât sırasında bir karakol baskını,
korktum düşüncelerimden, attım bir kenara. Ne kadar da
yakınlar bize, dedim, hayretler içinde.
Baba ne olur sence bu harekâttan?
Çok iyi oldu kızım, çok iyi oldu. Türk milletini aşağıla
maya kimin hakkı var! En azından PKK'nın Irak'ta do
kunulmaz olmadığını gösterdik. Irak'ın dokunulmaz
olmadığını gösterdik tüm dünyaya.
- PKK biter mi baba?
Bitmez kızım. Bu hava harekâtıyla biraz zayiat verdirilir,
korkutulur, psikolojik olarak yıpratılır ama bitmez.
Niye yapıyoruz o zaman bu harekâtı baba?
Kızım, yapmalıydık, Irak'a mutlaka girmeliydik. Şimdi
havadan bombalıyoruz ama olsun. Yoksa alay edecekler
bizimle. Terörist geliyor Dağlıca'da karakolumuzu
basıyor, askerimiz şehit ediyor ve kaçıyor, biz peşinden
Irak'a gidemiyoruz, olur mu böyle şey.
Ne kadar sürer bu harekât baba?
20 ihaneti Gördüm, araştırma, Erdal Sanzeybek, Pozitif Yayaıncıltk, 2007.
ERDAL SAR1ZEYBEK
Bu bir başlangıçtı, bu daha ilk adımdı. Herkes biliyordu
hava harekâtıyla PKK'nm bitmeyeceğini. Bunun ardından kara
harekâtı gelecekti, gelmek zorundaydı. Ama vakit kıştı, karlı
kaplıydı her yer. Bu karda karadan gidilmezdi; dağlar geçit vermez,
intikaller patikaya bağlı kalırdı. Teröristler de bunu biliyordu,
mayın döşer, Kannas suikast silahıyla uzun mesafeden
atış yapar, pusu kurar, şehit verirdik. Ayrıca ikmal zorlaşır, hava
bozar, askerimize yardıma dahi gidemeyebilirdik. Böyle bir kış
günü Pamukoğlu Paşa harekât yapmıştı Hakkâri'de, hava bozmuş,
sis bastırmış, helikopterler kalkamamış ve bayağı zor anlar
yaşanmıştı. Şimdilik havadan bu terörist kampları vurulacak,
teröristler baskı altında tutulacak ama bahara yakın muhtemelen
Mart ayı içinde bahar gelmeden, teröristler kış uykusundan
uyanmadan harekât karadan devam edecektir, diye kendi kendime
düşündüm, anlatmadım kimseye.
Hava harekâtı sürüyordu, her gün Hakurk, her gün Hakurk
vuruluyordu. Dedim, bir daha yazayım şu Hakurk'u, bir daha
anlatayım, sakın ola gözden kaçmasın bu terörist ini, dedim ve
yazdım21: www.cizgiliforum.com
"Üçgendeki Sır: Hakurk"
Dün itibariyle Türk Hava Kuvvetleri Hakurk ve Basyan
PKK kamplarını vuruyor. 'Basyan kampı, Şemdinli-Dereyanı ve
Aktütün köylerinden iki saatlik yaya yürüyüş mesafeli, Hakurk
ise Karakoç köyünden güneye doğru üç saatlik yaya yürüyüş
mesafesindedir. Teröristler bu kamplarda demek, hemen yanıbaşımızda
demektir. Dağlıca baskınından tam 15 yıl önce gene bu
Basyan kampından gelen teröristler AKTÜTÜN karakolumuza
saldırmışlardı ve 22 şehit vermiştik...'
21 www..haberler.com Haber sitesi, 15 Ocak2008.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
2005 yılında jandarma albay rütbesinden emekli olan
Erdal Sanzeybek, 'İhaneti Gördüm' kitabının 'Üçgendeki Sır:
Hakurk' bölümde 1992 yılında 74 şehit verdikleri saldırıda
teröristlerin Hakurk kampından ülke topraklarına sızdığını
söyledi. Sanzeybek ayrıca Dağlıca baskınından tam 15 yıl önce
gene aynı kampdan gelen teröristlerin AKTÜTÜN karakoluna
saldırdıklarını ve 22 şehit vermiş olduklarını ifade etti.
Sanzeybek Teröristlerin Hakurk ve Basyan olmalarının büyük
tehlike olduğunu söyledi.
Kitabında terör örgütü elebaşı ABDullah öcalan'ın 'Kuzeyde
oluşan otorite boşluğu ve Birleşmiş Milletlerin bu bölgeye uyguladığı
uçuşa yasak bölgeden de yararlanarak çok kısa zamanda
büyük bir güç haline geldik', ifadelerine yer veren Sanzeybek
Barzani'ye vurmadan PKK'ya vuramayacaklarını çünkü
Amerika'nın Büyük Orta Doğu projesi içinde Barzani demek
PKK demek olduğunu öne sürdü
Emekli Albay Erdal Sanzeybek, 'İhaneti Gördüm' kitabının
'Üçgendeki Sır: Hakurk' başlığı altında yazdığı çarpıcı ifadelerinden
birkaç not:
'92 Ekim harekâtı sonrasında Türk Ordusu'ndan kaçan
PKK'lılann büyük bir çoğunluğu peşmergelere sığınmış ve hala
da onlarla birlikte yaşamaktadır. Dolayısıyla PKK'ya operasyon
yapmak demek; peşmergelere operasyon yapmak demektir,
sakın unutmayınız. Peşmergeye vurmadan PKK'ya vuramazsınız
çünkü ikisi de aynıdır. Irak'taki Kürt varlığını haritadan
silmek, Amerika'nın yerli Kızılderililere yaptığı gibi, düşünülemeyeceğine
göre en iyisi; PKK'yı yok etmektir, Barzani'yi ise iyi
bir silkeleyip zayıflatmak ve kontrol altında tutmaktır. İran'la
dirsek teması kurulur, niyetimiz açıklanır gizli desteği alınırsa
kolay hallederiz bu işi, Amerika'ya rağmen. Karşı mı çıkacak?
ERDAL SARIZEYBEK
Afganistan'dan, Lübnan'dan askerlerimiz çekeriz, Habur'u kapatır
Barzani'nin gırtlağını sıkarız. Çok zorda kalırsak İncirlik
üssünü uçuşa yasaklarız. Irak'taki Amerikan katliamını BM'e
taşırız, protesto ederiz, Rusya'yla Çin'le savunma anlaşmaları
imzalarız. Elbet bir çare buluruz, asla çaresiz değiliz biz.
Aslında bu hikaye 1991'de başlar. Ne olmuştur 1991'de?
Saddam'm öfkesinden kaçan Iraklılar Şemdinli-Samanlı sınırına
yığılmıştır hem de yüzbinlercesi. Özal, ABD ile işbirliğine gitmiştir
Saddam'ı devirmek için ama devirememiştir. Saddam da karşı
hamle olarak PKK ile anlaşmıştır. Irak kuzeyine yerleşmesine izin
vermiştir ve de silahlandırmıştır. Amacı, ABD'ye karşı kendisini
yalnızbırakanTürkiye'yicezalandırmaktırvebunudabaşarmıştır.
Biz, sayısı beş yüz bine varan sığınmacıların sorunları ile uğraşırken,
PKK güney doğu sınırlarımıza yerleşmiş, silahlanmış
ve eğitim yapmıştır. ABDullah Öcalan çok güzel bir yer keşfetmiştir
bu iş için, Hakurke! Bakın ne diyor: 'Kuzeyde oluşan
otorite boşluğu ve Birleşmiş Milletlerin bu bölgeye uyguladığı
uçuşa yasak bölgeden de yararlanarak çok kısa zamanda büyük
bir güç haline geldik. Çok sayıda silah, mayın, ağır silahlar ve
mühimmat elimize geçti, örgütümüzü kısa zamanda bu silahlarla
donatarak büyük bir güç kazandık...
92 Ekim Harekâtında ise, Hakurke'ye girilmiş ama teröristlerin
büyük bir kısmı îran'a yani Zagros'a kaçmıştır. Harekatta
gördüğümüz en büyük eksiklik, Zagros denilen Îran-Irak sınır
boylarının, bir gece harekatıyla önceden tutulmamış olmasıdır.
General Pamukoğlu'nun kuvvetleriyle yapılan ikinci operasyonda
ise, îran'a kaçmaya çalışan teröristler Kobra helikopterleriyle
bertaraf edilmiş ancak teröristlerin güneye çekilmeleri
engellenememiştir. Operasyon başarıya ulaşmıştır; önemli sayıda
terörist etkisiz hale getirilmiş, çok miktarda silah ve cephane
ele geçirilmiştir. Buna karşılık Hakurke yok edilememiştir.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Hakurke'ye yapılacak operasyonlar risklidir, bir anda beklenmedik
sayıda şehit verilebilir çünkü arazi zorludur. Yeterli güç
ayırmak gerekir, güneye ve doğuya çekilmelerin önünü kapatmak
gerekir. Batısı açık arazidir yani Hayat vadisi, kuzeyi ise zaten
Türkiye'dir, teröristler buralara kaçamaz. Geriye, güney ve
doğu kalır. Umarım, yakında gerçekleşeceğini düşündüğümüz
sınır ötesi operasyonlarda bu düşüncelerimiz dikkate alınır,
Hakurke'ye gereken önem verilir ve PKK bu ana üste çökertilir.
Gerçi aylardır dilden düşmeyen sınır ötesi harekat söylemleriyle
Irak'taki teröristler dağıldı, kamplar boşaltıldı, önemli sayıda
terörist peşmergelerin içine saklandı ama olsun, Hakurke'ye
harekat psikolojik harekatın bir parçası olacak, ele geçirilecek
lojistiğin yanı sıra teröristlerin moralini bozacak, umudunu kıracaktır.
Şimdi bize diyorlar ki, teröristler Kandil Dağında. Doğru,
Kandil de terörist vardır. Ama sadece orası değil ki, Basyan'da
da terörist var, Mezi'de de. Sınır ötesi harekât yapacaksanız, hedefinizi
iyi seçmeniz gerekir; PKK'ya darbe vurmalısınız, uzun
süre toparlananlasın. Kandil'de darbe vuramazsınız; hazırlıklılar,
sizi bekliyorlar, sayıları az. Hava taarruzları etkili olmaz,
uzun süreli bir kara harekâtını sürdüremezsiniz. Kandil Dağı bir
aldatmacadır. PKK için siyasi bir üstür orası, harekât üssü değil.
Kandil, hem peşmergelerle, hem Amerikalılarla irtibat kurmak,
hem de dış dünyaya basın yoluyla açılmak, propaganda yapmak
için stratejik bir üstür ama ana karargah değildir. Kandil,
Irak'taki gelişmeleri takip etmek ve yeni Irak'ta meydana gelecek
oluşumlarda söz sahibi olabilmek için önemlidir ama Türkiye'de
eylem yapmak için değil."
Nihayet sesimizi duyurabilmiştik sizlere. Hakurk'a dikkat
etmeliydik hem de çok büyük bir dikkat...
ERDAL SARIZEYBEK
İran Kralın Kızına Müdahale Ediyor
Komutanım, görev tamam.
Akşam olmuştu. Demek saatler sürdü bu çatışma, dedim
içimden.
Vukuat var mı?
Yok komutanım, önemsiz.
Demek hafif yaralılar var, dedim kendime.
Geri çekilin, kendinizi emniyete alın.
Tamam komutanım.
Bir şey sormanın anlamı yoktu, görev yapılmıştı. Görev tamam
demek; hedefteki teröristlerin hepsi yok edildi, demekti.
Önemsiz vukuat demek; çıkık, kırık, yaralı demekti ama hepsi
sağ ve hayattaydı, önemli olan da buydu. Bir sigara yaktım.
Dişlerim ağrıyordu öfkeden, endişeden. İçim gurur doluydu
ama ifadesi yoktu, yürekteydi hem de tam içinde. Alnımız açıktı
ama ifadesi yoktu kelimelerle, başarmıştık. Evlatlarımız yaşıyordu,
hepsi, hepsi yaşıyordu, önemli olan buydu.
Bizi yönetenlere de kızmadım hiç o anda. Aldırmadım.
Olsun, dedim, olsun, onlar bizi kaderimize terk etse de biz düşmedik
hala, ayaktayız, yapacağımızı biliriz, dedim kendime.
Çok gururluydum ama kimseye söylemedim. Çok mutluydum
ama hepsi yüreğimizdeydi kelimelerde değil. Türk askerinin,
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Mehmetçiğin başaramayacağı bir iş olamaz, diye kendime itiraf
ettim. Belki yüzümde bir gülümse belirmişti ama ben görmedim,
sadece hissettim. Sabah gün doğumundan bu yana süren
çatışmalardan kimseye bahsetmedim, anlatmadım, o sıralarda
telsizle bilgi dahi vermedim.
Bu bizim işimizdi ve bizim işimiz kimseden sorulmamıştı,
biz işimizi yapmıştık, biz, kendimiz, bir başımıza.
Komutanım, ateş ediyorlar.
Nasıl! Kim ateş edebilir; havanlarla görerek atış yaptık, adım
adım teröristlerin bulunduğu yerleri ateş altına aldık hem de görerek,
daha kim kaldı ki! Bu yoğun ateşten sonra teröristlerin
kendilerini toparlayıp yeniden saldırıya geçmeleri mümkün değildi.
Bu harekâtta bizden haberleri yoktu. Baskın yapılacağından
da haberleri yoktu, büyük gizlilik içinde yapılmıştı. Sayımızı
bilmiyorlardı, nereden geldiğimizi bilmiyorlardı. Baskına uğrayan
teröristler için tek yol vardı; kaçmak, canlarını kurtarmak,
kaçmak! Başka bir yolları yoktu. Peki, kim ateş ediyordu o zaman
askerlerimizin üstüne, kim?
Komutanım, ateş ediyorlar.
Hava kararmıştı, görünürde tehdit yoktu, özel timi çekecektik
ama emniyet tedbiri almamız gerekiyordu, kimse görmeden,
pusuya düşmeden geri çekilecektik. Şimdi özel tim komutanı
bizi arıyor ve ateş altında olduğunu söylüyordu. Ne yapacaktık?
Komutanım, ateş ediyorlar...
ERDAL SARIZEYBEK
PKK Demek; Barzani Demek
Irak kuzeyindeki PKK kamplarına hava harekâtı sürüyordu.
Böyle giderse ne olacak, dedim kendime. Bu hava harekâtı
böyle devam ederse ve de kara harekâtı başlamazsa ne olur, neler
olur? Bu düşüncenin sorusu bile korku saldı içime. Uçan kuşun
bile haberi vardı teröristlerin yıllardır bu kamplarda olduğundan,
karadan girilmezse olmaz, terör bitmezdi. Ya Barzani?
özel birlik kurmuştu örgütten kaçan teröristleri barındırmak
için, hem de bize karşı. Barzani ne olacaktı? Havadan vurmak
teröristleri dağıtırdı, korkanları kaçardı ama nereye? Neden kış
günü harekât yetkisini bu hükümet ordumuza verdi acaba, diye
sordum. Kışın harekât yapılamazdı ki! O zaman bu hava harekâtının
anlamı ne, diye sordum? Teröriste darbe. Diyarbekır
cezaevinde yatan terörist aklıma geldi, Semdin Sakık. İtirafları
aklıma geldi, Barzani özel birlik kurmuş. PKK'lıları topluyormuş.
Kaçanlar, teröristi kaçmaya zorlamak, bir şimşek çaktı düşüncelerimde
ve size koştum22:
"PKK Demek, Barzani Demektir"
AKP iktidarı döneminde Türkiye, terör konusunda
hangi noktaya geldi? Terörle mücadele konusunda yol
katedebildi mi?
AKP iktidarı döneminde terörle mücadele bir kena
ra bırakılmış, PKK terör örgütü siyasallaşma yolunda
22 Barem Dergisi Kasım 2007 tarihli sayısı..
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
önemli adımlar kaydetmiştir. Teröristle mücadele ise
Türk Silahlı Kuvvetlerine bırakılmış ama ne yazık ki
silahlı kuvvetler can pahasına verdiği bu mücadelede
hükümet tarafından yalnız bırakılmıştır. AB'ye uyum
ve demokratikleşme adı altında bu hükümetin şimdiye
kadar almış olduğu kararlar, İmralı'da yatan öcalan'ın
daha önceden devletimize dayatmaya çalıştığı sözde
demokratik çözüm önerilerinden başka bir şey değil
dir, örneğin; OHAL'in kaldırılması, Kürtlere kültürel
haklar, DGM'lerin kaldırılması, Kürtçe yayın, Kürtçe
dil kursları, özel timlerin çekilmesi, Kürtçe ifade öz
gürlüğü gibi. Şimdi ihanet oyunu olarak adlandırdığı
mız PKK terörünün en önemli aşamasına gelinmiştir.
Bu da; Kürtçe eğitim, Anayasal Kürt kimliğinin tanın
masıdır. Biliniz ki; bu hükümet yeni anayasa taslağın
da, anayasanın 66. maddesinde yer alan anayasal Türk
kimliğini kaldırarak yeni bir kimlik arayışına girerse ve
de Kürtçe eğitime yol açacak bir düzenleme yaparsa, bu
ülkemizin bölünmesine giden en sert adım olacaktır.
Kısaca bu hükümetin PKK terörü ile mücadele konu
sunda almış olduğu hiçbir tedbir olmadığı gibi, aksine
PKK"nın siyasallaşması konusunda yaptığı işler vardır.
Başbakan, ABD'nin Büyük Orta Doğu Projesi "nde gö
revi olduğunu açıkça söylemiştir. Bu proje Türkiye"yİ
bölme projesidir. Türk ulusu, ülkenin bölünmez bütün
lüğüne kasteden PKK terörüne bu kadar kayıtsız kalan
bir hükümet görmemiştir.
Hükümetin terörle mücadelede tavır ve uygulamalarını
bir zaaf olarak niteleyebilir miyiz?
- PKK terörü 1979'da Bucak Aşiret lideri Celal Bucak'a
yapılan silahlı saldırı ile ilan edildi ve 1984 Eruh ve
1H
ERDAL SARIZEYBEK
Şemdinli baskınlarıyla da dünyaya duyuruldu. 1979'dan
günümüze geçen süreçte bir çok hükümet geldi geçti.
Her biri kendine göre bir mücadele yöntemi belirledi.
Onların eksikleri yok muydu? Elbet vardı, olmasaydı
zaten bu günleri yaşamazdık. Ama o hükümetler şu ya
da bu şekilde mücadeleyi sürdürdüler, güvenlik güçlerine
her türlü desteği verdiler, yasal düzenlemelere
gittiler. Şu an PKK'lı terörist sayısı beş bin civarında
ifade ediliyorsa, 90'lı yıllarda otuz binlere varan PKK
gücü ile karşılaştırdığınız zaman mücadelenin etkinliği
görülecektir. Dolayısıyla o dönemdeki siyasilerin
hatalarını en fazla gaflet olarak nitelendirebilirsiniz.
Ama şimdi, terörü Kürt sorunu olarak niteleyen bir
başbakan var. Terörle mücadelede çözümü, İmralı'da
yatan öcalan'ın sözde demokratik çözüm önerilerinde
arayan bir hükümet var. Nitekim DTP Grup Başkanı
Ahmet Türk, "Başbakan ile öcalan aynı çizgidedir" demiştir.
Kuzey Irak'a operasyon yapılmasının gerekli olduğunu
ifade eden Genelkurmay Başkanına, "bakarız,
varsa gereği yaparız" şeklinde cevap veren kayıtsız bir
Başbakan var. Verdiğimiz şehitlerin hesabo sorulmayacak
mı? Ülkemizi bölmeyi amaçlayan Amerika'nın
Büyük Ortadoğu Projesi'nde görevi olduğunu söyleyen
bir başbakan var. Bir zamanlar ekmeğini suyunu verdiğimiz
bir peşmerge olan Barzani ve Talabani'nin tehditlerine
ses çıkarmayan bir hükümet var. Türk ulusu
tarihinin hiç bir döneminde bu denli yakın ve ağır bir
bölücülük tehdidi ile karşı karşıya kalmadığı gibi, ülkenin
bölünmez bütünlüğüne kasteden PKK terörüne
bu kadar kayıtsız kalan bir hükümet de görmemiştir.
Sonuç olarak, biz de gaflet şile ihanet çok ince çizgiyle
15
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
birbirinden ayrılır. Çoğu zaman zor olur görmek, ki
min hangi tarafta olduğunu.
Kara Kuvvetleri Komutanı BAŞBUĞ"un son açıklamaları
siyasi iradenin tutumuna atıfta bulunmuş olabilir mi?
Yeni komuta kademesi Türk Silahlı Kuwetleri"nin
birlik ve beraberliğini en üst düzeyde gösteren bir an
layışı, göreve başladıkları andan itibaren yapmış ol
dukları açıklamalarla bize göstermiştir. Genelkurmay
Başkanımız 12 Nisan'da bir basın açıklaması yapmıştır.
Benim düşünceme göre, bu açıklamada bu hükümetin
terörle mücadelede gerekli tedbirleri almadığını açıkça
ifade etmiştir, örneğin, yasal yetkiler konusunda, bir
teröriste yer gösterme işlemi yapan bir subayın, savcı
dan izin almadığı gerekçesiyle yargılandığını anlatmış
tır. Söz konusu edilen bu hükümetin AB'ye uyum adı
altında çıkardığı Ceza Muhakemesi Kanunu'dur. Bu
kanunla, polis, jandarma ve askere suça el koymak ve
suçluyu delillerle ele geçirebilmek için önceki yasayla
tanınmış olan tüm yetkiler kaldırılmıştır. AB'de böyle
bir yasa yoktur. Hükümet 12 Nisan açıklamasına ka
yıtsız kalmıştır. Bu durum bize Osmanlı'nın son dö
nemlerini anımsatmaktadır. Falih Rıfkı Atay, Çankaya
isimli kitabında gelecek konusunda bizi uyarmak için
bir olaya sıkça vurgu yapmıştır. O da şudur; Padişah
Vahdettin, Damat Ferit'i ikinci kez sadrazam olarak
atar. Dönemin Meclis Başkanı Padişaha itiraz eder,
Damat Ferit'in İngiliz yanlısı olduğunu söyleyerek. O
zaman Padişah sertçe cevap verir: "Ben istersem Ermeni
Patriğini, Katolik Papazını, Yahudi Hahambaşmı ata
rım." Şimdiki durum budur; Ben ne istersem yaparım,
zihniyeti. Komutanların açıklamalarını da bu çerçeve
de değerlendirmekteyim.
ERDAL SARIZEYBEK
Terör konusunda tepki göstermesi gereken ve toplumu
aydınlatacak olan sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler
üzerlerine düşen görevi yerine getiriyor mu?
Hayır. Etrafınıza bir bakınız; onca sivil toplum örgütlerinden
verdiğimiz şehitleri şiddetle kınayıp bunu bir
gösteriyle ifade eden var mı? Bu hükümetin terörle mücadele
etmediğini söyleyen var mı? Çıkardıkları CMK
ile Terörle Mücadele Yasası'nın bir başka Avrupa ülkesinde
olmadığını söyleyen var mı? Sahip olduğu imkan
ve kabiliyetleri Şehit Ailelerini bir federasyon çatısı altında
toplamak için çalışma yapan var mı? Güçlü sermaye
kuruluşlarının oluşturduğu îş Adamları Dernekleri
gibi sivil toplum örgütlerinin Terörle Mücadele konusunda
yaptığı bir çalışma var mı? Sahip oldukları olanakları
Avrupa ülkelerine baskı unsuru olarak kullanmaya
çalışan var mı? Danimarka'daki PKK yayın organı
Roj Televizyonunu bile kapattıramamış, Kırmızı
Bültenle aranan PKK'nın Avrupa sorumlusu Rıza
Altun'u iade ettirememiş, katil Fehriye Erdal'ı bile ülkeye
getirip yargılayamamış bir hükümet, bir anlayış
var üstümüzde. Kimsenin sesinin çıktığı yok; sanki bu
vatan onların değil, sanki şehitler vatan evladı değil.
Terörü besleyen kaynaklar nelerdir?
PKK terörünün en önemli gelir kaynağı sınırlarımızdan
yapılan uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ve bu kaçakçılıktan
aldığı haraçlardır. Sonra Avrupa'daki PKK
cephe teşkilatının gurbetçilerimizden aldığı haraçlar.
Doğu illerinde iş yapan zengin iş adamlarından aldığı
haraçlar, zorla toplanan bağışlar, Avrupa"da çıkarıp
halkımıza zorla sattıkları dergi ve gazete gelirleri, Roj
Televizyonumun gelirleri, Avrupa'daki uluslararası
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
sözde yardım kuruluşlarından aldıkları bağışlardır.
İşin üzücü yanı, 1999'da öcalan yakalanıp ülkemize
getirildiğinde, Ankara DGM'si savcılarına verdiği ifadelerde
kara paraları akladıkları vakıfları yerleri ile
söylemiştir. îsviçre"deki Kürt Vakfı, Dayanışma Vakfı
gibi. Ama nedense son üçlü koalisyon ve bu hükümet
bu para trafiğini çözmek için bir girişimde bulunmamıştır,
örgütün mali kaynaklarını kesmek için de hiçbir
çalışma yoktur. PKK'nın para trafiği ortaya çıkarsa
ne olur? Kimin beslediği, hangi ülkelerin desteklediği,
yurt içinde hangi zenginlerin PKK'ya bağış yaptığı ortaya
çıkar. Demek ki, bu istenmiyor ki, kimse de bir
şey yapmıyor. Yazık evlatlarımızı şehit eden, PKK'yı bu
hale getiren bizi yönetenlerdir, yazık ki ne yazık!
Son dönemde yabancı ülkelerin teröre yaklaşımlarını
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her ülkenin milli ve hayati çıkarları var. "Düşmanımın
düşmanı benim dostumdur" ilkesi var. ABD'nin Büyük
Orta Doğu Projesi var, gelecekte muhtemel bir îran ha
rekatı var, dolayısıyla PKK'yı bize ve İran'a karşı kulla
nacak. Bu nedenle desteği var. Barzani ve Talabani için
PKK komşu ülkelere karşı kullanılabilecek bir güçtür.
Avrupa Birliği ülkeleri zaten Türkleri işgalci görüyor,
"Orta Asya"dan bin yıl önce geldiniz, geldiğiniz yere
dönün" diyor ama biz anlamıyoruz. Lozan görüşmele
ri sırasında İngiliz müzakereci George, İsmet Paşa"nın
direnmeleri karşısında şunu söyler; "Siz şimdi bu imti
yaz tekliflerimizi kabul etmeyiniz, tamam. Ama şunu
unutmayınız ki, bizde ve Fransızlarda para var, para
bizde. Yarın para istemek için geri geleceksiniz, şimdi
alamadıklarımızı o zaman alacağız" der. Mesele işte bu.
ERDAL SARIZEYBEK
Para ile bizi ablukaya aldılar. Her yere borçlandırdılar
bizi. PKK'nın ileri sürdüğü başbakan tarafından da kabul
gören sözde Kürt sorununu bize karşı kullanıp, bizi
yani Türk ulusunu tarihten silmeye çalışacaklar. Türk
ulusu bu gerçeği görmelidir. Türk'ün Türk'ten başka
dostu yoktur, sadece ülkelerin milli çıkarları vardır.
ABD sınır ötesi operasyona neden karşı çıkıyor?
PKK demek; Bârzani demektir. Sınır ötesi bir operasyonda
Barzani peşmergeleriyle çatışmak kaçınılmazdır.
Türk ordusu zamanında Irak'a müdahale etmiş olsaydı,
peşmergeleri siler süpürür, Musul ve Kerkük'e girerek
oradaki soydaşlarımızı örgütler, güçlendirir, öyle geri
çekilirdi. Hele ki, İran'la Türkiye harekât öncesi bir anlaşma
yapıp İran'ın da desteği alınmış olsaydı, Amerika
bizi durduramazdı. Bu durumda ABD'nin kurmaya
çalıştığı bağımsız Kürdistan hayalleri de suya düşerdi.
Ayrıca, böyle bir harekât, anti-Amerikan eylemlerine
dolaylı olarak da olsa fayda sağlardı. Ana fikirde
birleşmiş bir İran, Türkiye, Irak ve Suriye karşısında
Amerika zor duruma düşeceği gibi İsrail de bundan nasibini
alırdı. Kısacası Amerika bile zamanında yapılan
bir Kuzey Irak harekâtı karşısında ne gibi gelişmelerin
olabileceğini öngöremezdi. Bu nedenlerle karşı çıkıyor.
Ayrıca PKK'nın lran"daki kolu PJAK"ı, muhtemel
İran harekâtına karşı kullanıyor. Yarın Suriye'ye karşı
kullanacak. Şimdilik ABD için PKK'nın yaşaması lazım.
Amerika istiyor diye her şeye boyun mu eğeceğiz?
Hayır. Asla çaresiz değiliz. Ama bize, Türk devletinin
gücünü bilen, Türk olmaktan gurur duyan, şahsi menfaatlerini,
siyasi menfaatlerini bir kenara atıp ülkemizin
hayati çıkarlarını ön planda tutan yöneticiler gerek.
119
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Şahsen ben bu anlayışı bu hükümette göremiyorum.
Sınır ötesi kapsamlı bir operasyon. Nasıl bir fayda sağlar?
Bu aşamada yani aylarca öncesi sınıra yığınak yapıp
da zamanında Kuzey Irak'a müdahale etmediğiniz
için PKK teröristleri de, Barzani peşmergeleri de aylar
dır bu harekât olursa ne yaparız, şeklinde bir hazırlık
içerisindeler, önceden düşünmüş olduğunuz darbeyi
şimdi vuramazsınız. Ama her harekât mutlaka PKK'ya
darbe vurmak için yapılmaz. Elbette ki, Türk Silahlı
Kuvvetleri böyle bir harekat sonrasında ele geçirmeyi
ya da ulaşmak istedikleri hedefleri belirlemiştir. Ne
pahasına olursa olsun böyle bir harekâtta bu hedef
ler de ele geçirilecektir. Benim şahsi düşüncem, şimdi
yapılacak bir sınır ötesi operasyon psikolojik avantaj
sağlar; doğudaki halkımız "Türkiye, Irak'a giremiyor,
oradaki PKK'ya vuramıyor" gibisinden saf bir düşün
ce içerisindedir. Bu durum PKK'yı cesaretlendirmiştir.
Halkımız az da olsa gücümüzü sorgular hale gelmiştir.
Dolayısıyla sınırlardan içeri bir adım da atılmış olsa,
"Türk Silahlı Kuvvetleri istediği anda Irak'a girer" imajı
yaratacak, Avrupa ülkelerinin konuya biraz daha ciddi
yetle yaklaşmasını sağlayacaktır. Ancak, tek başına bir
sınır ötesi harekâtla PKK'nın bitirileceği düşüncesine
kimse kapılmamalıdır. Devlet yönetimi ciddi bir iştir.
Ciddi devlet adamları ister. PKK bir bilinmez değildir.
Gerek yurt içi gerekse yurt dışı faaliyetleri devletimiz
tarafından bilinmektedir. Ciddi devlet adamlarımız ol
duğu zaman, PKK biter.
Bir Kürt devleti planı var denebilir mi?
ERDAL SARIZEYBEK
Türk milleti emin olsun ki; gerek PKK'nın gerekse
Amerika, ingiltere, İsrail ve gerekse Barzani ile
Talabani'nin nihai amacı önce Irak"ın kuzeyinde Kürt
devleti kurmak, kurulmasını sağlamak, kolaylaştırmak,
desteklemek, sonra tran, Türkiye ve Suriye'nin topraklarından
birer parça alarak Büyük Kürdistan'ı kurmaktır.
ABD'nin BOP çalışması da bunu öngörmektedir.
Bunla ilgili haritalar yayınlandı zaten. Bu gerçeği görmemek
için gerçekten kör olmak gerekir. Anayasanın
66. maddesinde yapılacak değişiklik bölünmenin ilk
resmi adımı olur.
DTP"nin mecliste olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İçinize sindirebiliyor musunuz?
Bu DTP yeni bir şey değil. Bu, içimize sindirmek ya da
sindirmemek meselesi de değil. Bu bir oyun. Bu oyunu
biz 90'h yıllarda izlemiştik, sonunu da görmüştük.
Benim üzüldüğüm, bilmeyerek ya da kasten bu oyunu
bizi izlettirmek isteyenler var, bu oyuna alet olan figüranlar
var, ona üzülüyorum. 90'lı yıllarda bu DTP'nin
adı HEP'ti Kapatıldı DEP oldu. Kapatıldı HADEP
oldu. Kapatıldı DEHAP oldu. DEHAP"ın kapatma davası
Anayasa Mahkemesi "nde görüşülmeye devam edile
dursun, bunlar DEHAP"ı feshedip DTP"yi kurdu ve
meclise girdi. Neden kapatılmıştı bunlar? Ülkemizin
milletiyle bölünmez bütünlüğüne karşı yasa dışı faaliyetlerde
bulunmak! Bu partinin başkanı kim? Ahmet
Türk. Ahmet Türk kim? 1993'te Bekaa Vadisine gidip,
Abdullah ÖCALAN ile görüşen ve ondan icazet ve
talimat alan kişi. Bunu ben söylemiyorum, Abdullah
Öcalan bunu resmi ifadesinde söylüyor. Meclise girer
girmez ilk beyanatları ne oldu? Abdullah öcalan'ın
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
cezaevi koşullarının iyileştirilmesi. Son günlerdeki
demeçlerine bakın; "PKK ile aramıza mesafe koyamayız!"
diyorlar. Türk aydınları neden bu gerçeği görmek
istemiyor, neden anlamak istemiyorlar, bu partinin
PKK'nın siyasi kanadı olduğunu? Güya sorunlar demokratik
bir biçimde çözülecekmiş. Bazı Kürtçe düşünen,
bazı da saf aydınlarımız bu fikre atıldılar. Ama
yanlış. Neden yanlış? Cevabı öcalan söylesin: "Zafere
doğru yürüyüş. Zafere doğru yürüyüşün nihai amacı
özgür Kürdistan'ı kurmaktır. Savaşta, barışta ve görüşmelerde
hiç kimse PKK'nın bu hedefi aksine politika
yapamaz!" İnanmayanlar Abdullah öcalan ile ilgili
Ankara DGM savcılarının ifade tutanakları ve iddianamesini
okuyabilirler. Şimdiki hedefleri nedir? Kürtçe
eğitime yeni anayasada izin verilmesi, Kürt kimliğinin
anayasal vatandaşlık olarak tanınması. Ben buradan
Türk ulusun seslenmek istiyorum; eğer ki bu hükümet,
okullarımızda Kürtçe eğitim yapılmasına izin verecek
şekilde, Anayasanın 66. maddesinde yer alan Türk
kimliğinin değiştirilmesine olanak verecek şekilde bir
anayasa ileri sürerse bilinsin ki bu, gelecekteki Kürk
devletinin yani bölünmenin ilk resmi adımı olacaktır.
Buna izin verenleri biz ve tarihimiz affetmeyecektir.
Bunun hesabı mutlaka sorulacaktır ama bu dünyada
ama öbür dünyada. Bölünmeye yol açacak bir girişime
imza atmak Türk milletine ihanettir. Unutmayınız ki,
Türk milleti hainleri hiç sevmez.
İrak "in kuzeyindeki aşiret lideri Barzani"nin PKK
ile organik bağı var mıdır? Son günlerde bu kişinin
Güneydoğu üzerinde nasıl bir etkinliği vardır?
1984 Şemdinli baskını, Barzani kontrolündeki, hemen
ERDAL SARIZEYBEK
Şemdinli"nin güneyinde bulunan LOLAN kampından
yapılmıştır. Barzani destek vermiştir. Bunu öcalan resmi
ifadesinde açık açık anlatıyor. 1992 yılı Ekim operasyonunda
PKK yok olma noktasına getirilmişken
Talabani ve Barzani, PKK ile ateşkes yapmıştır. PKK'yı
peşmerge içinde saklamışlardır. "Hem bunun canlı tanığıyım
hem de İHANETİ GÖRDÜM" isimli kitabımda
buna ait belgeler var. Daha sonra Talabani devreye
girmiş, özal ile sözde ateşkes yapılmıştır, öcalan bu
ateşkesi Bekaa'da açıklarken Ahmet Türk isimli DTP
başkanı da yanındadır. Sonra ne oldu? Ateşkes yapıldı.
PKK yeniden toparlandı. Geldi, Bingöl karayolunda 37
vatan evladını kurşuna dizdi. Ben PKK demek; Barzani
demektir diyorum ama anlatamıyorum. Ya da bizi anlamak
istemiyorlar. Hakkari yöresinde etkili olduğu
doğrudur ama oradaki halkımız Türkiye Cumhuriyeti
devletine güvenmektedir. Eğer ki siz, devletin her karış
toprağında otorite olmazsanız, otorite boşluğu doğarsa
bu boşluğu bir yanda Barzani diğer yanda PKK silah
gücüyle doldurur. Bugünkü durumumuz da budur!
Terörle Mücadele Onlar İçin Komedi Bizim için İse
Trajedidir! www.cizgiliforum.com
Terör nasıl biter?
öncelikle şunu unutmayalım; otuz yıldır süren bir hastalık
bir günde iyileşir derseniz, bu yalan olur. Zamana
ihtiyaç vardır. Bu hükümetle terörün kökü kazınır derseniz
bu da yalan olur, kararlı bir siyasi otorite ister. PKK
terörü bizim için kaderdir, derseniz bu da yalandır, asla
çaresiz değiliz. Terör nasıl biter? Terörü bitirmeye kararlı
devlet adamınız, yöneteniniz, lideriniz varsa terör
biter. Ama sizi yönetenler terörü bitirmek istemezse ne
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
yaparsınız? Ben oturup kitap yazıyorum. Türk Silahlı
Kuvvetleri "hiç bir güç bizi bölemez, kimsenin gücü
buna yetmez" deyip kararlılığını gösteriyor. Bu örnek
olmalı, herkes tavrını açıkça ortaya koymalı, söylemeli,
konuşmalı, yazmalı. Türk milleti bizi yönetenlere karşı
tavrını, kararlılığını cumhuriyet mitinglerinde şeriata
karşı gösterdiği gibi teröre de karşı daha yüksek sesle
göstersin bu terör biter. Bu hükümet bitirmezse, halk
onu gönderir yeni gelen bitirir. Yani her şey Türk milletinin
tavrına bağlı. "PKK ile mücadele Avrupa için,
Amerika için, Barzani, Talabani, öcalan ve DTP için
bir komedi bizim için ise bir trajedi oldu. Hepsi halimize
kıs kıs gülüyor. Sanki bunu bitirecek gücümüz
yok bizim, sanki onlara karşı kozumuz yok! Siz şehit
veriyorsunuz, sizin teröristinizi onlar besliyor, siz ise
onların teröristini yok etmek için Afganistan'a asker
gönderiyorsunuz, Lübnan'a asker gönderiyorsunuz. İncirlik
havalimanını ve havasını onlara kapılarına kadar
açıyorsunuz. Hatta ABD'nin Türkiye üzerinden geri
çekilmesi için şimdiden ve koşulsuz izin vereceğinizi
söylüyorsunuz. Kıbrıs Rum kesiminin AB'ye girmesi
için imza atıyorsunuz, Kuzey Kıbrıs'ı unutuyorsunuz.
Gümrük Birliği anlaşmasından zarar ediyor, AB'ye girmek
için PKK'ya taviz veriyorsunuz. Barzani'yi Kürt
devleti kurmasını kolaylaştırmak için ekonomik yönden
destekliyorsunuz. İnanın bana, terörle mücadele
onlar için komedi bizim için ise trajedi oldu. Ama yeter
artık, bu hükümet yeteri biliyorsa yeter artık! Türk'ün
gücünü gösterme zamanı geldi ve de geçiyor. Sesimizi
çıkarmazsak, inanın tarihten silecekler bizi..."
Daha ne anlatsaydım size ben...
ERDAL SARIZEYBEK
İran Özel Time Ateş Açtı
Komutanım, ateş ediyorlar.
Kim ateş ediyor?
Bilmiyoruz.
Nerden geliyor bu ateş?
Onu da bilmiyoruz, havan topları üzerimize düşüyor.
Kayaların ardına saklanın.
Onu yapıyoruz.
Ateşler etkili mi?
En mermi 150 metre yakınımıza düştü.
Komşunun karakolu mu yoksa ateş ediyor bize, dedim. Ama
olamazdı. Muhammet biliyordu ne kadar kararlı olduğumuzu.
Gerekirse o karakolu yerle bir edeceğimizi biliyordu, yapamazdı
bunu. İran'ın iç bölgelerinden ateş ediliyorsa? Kim haber verdi o
zaman? Muhammet mi? Yapar mıydı bunu? Peki, ne yapacaktık
şimdi?
Durumu Alay Komutanına bildirsem, olmazdı bu, bu sorumluluğu
kimse üstüne almazdı. Pamukoğlu Paşaya bildirsem,
bu da olmazdı. Bölgede olan biz, durumu bilen biz, harekâtın
sorumluluğunu alan biz, üst makamlara bildirmek durumu zorlaştırmaktan
başka bir işe yaramazdı. Bildirmeye kalsak, ahret
sorulan gelecekti; neden gittiniz, kaç kişi, durum ne, ne oluyor
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
orada, kim ateş ediyor, terörist kaç kişi, zayiatınız ne, kaç terörist
etkisiz hale getirildi, bu sorulara cevap vermektense iran'a geçip
ölmek daha iyiydi, Eğer tran'sa bu ateş eden, eğer iç bölgeden, yerini
bilmediğimiz bir yerden ateş ediyorsa, hedefimiz belli değil,
o halde biz nereye ateş edecektik?
Komutanım, ateş ediyorlar. Son mermi 100 metre yakınımıza
düştü.
Haritayı getirin, dedim. Elimizdeki mevcut haritada
Îran-Türkiye sınır hattı ve sınırdaki karakol yerleri belliydi.
Urumiye'ye bir göz attım, bize çok uzaktı. Komşunun kuzey ve
güneydeki karakol yerlerine baktım, silah menzili içinde değildik.
Bizden on kilometre kadar doğuda bir karakol yeri dikkatimi
çekti. Belli belirsiz bir karakol yeri vardı. Bizim bölgemizde
de böyle yerler vardı, karakol yeri. Genellikle bu tabir, çok
önceleri açılmış olan karakollar için kullanılıyordu. Var mıydı
acaba böyle bir karakol, bilemiyorduk. Meskûn bir yere yakındı,
adı belli değil. Bizim havanlar buraya ulaşır mı, dedim. Ölçtüler,
hesapladılar, ateş edersek vururuz, dediler. Hazırlayın havanları,
dedim. Düşünceler daha çok konuşuyordu ağızdan, bir iki kelime
düşünceleri ifadeye yetiyordu.
Komutanım, son havan mermisi, 50 metre....
Anladım, bir sonraki ya da daha sonraki mermi özel timin
üstüne düşecekti. Sonumuz geldi, dedim içimden, sonumuz geldi...
ERDAL SARIZEYBEK
İmralı Tarihe Karışıyor
Bizi mutlu edecek bir habere çok ihtiyacımız var şu sıralar.
Ne bileyim, cehalet bitti Avrupa'da ilk sıralardayız ya da fakirlik
bitti her kes insanca yaşıyor ülkemizde, gibisinden. Belki
de en çok şuna; terör bitti, terörist bitti, ülkede huzur ve güven
sağlandı, milli kaynaklar ülkemizin güçlenmesi için sarf edilecek
artık, gibi. Ama olmaz, böyle haberleri duymak için uzun
yıllar beklemek gerek, bizim vademiz yetmez, belki çocuklarımız,
umudumuz bu işte, belki çocuklarımız duyar bunu.
Bizim kuşağımız bu terörle yaşayacak, besbelli bu, hayale
yer yok. Kendimizi bildik, gözümüzü terörle açtık, şimdi son
yolculuk vakti yaklaşıyor, gözlerimiz kapanırken de terör diye
çınlayacak kulaklarımız.
16 Aralık'tan bu yana hava harekâtı sürüyor Irak kuzeyindeki
kamplara. Vurulan yerler bildiğimiz yerler; Zap, Avaşin
Hakurk ve Kandil. Neden bu Zap, Şivi, Basyan, Hakurk, diye
kendime sordum. Şifre burada gizliydi; Zap'tan başlayan PKK
kampları, doğuya doğru Avaşin, Şive, Mezi, Keryaderi, Basyan
ve en doğuda Hakurk, onun güneyinde Kandil olarak sıralanıyordu.
Bunu da herkes biliyordu zira medya her gün ekran dolusu
haritalar yayınlanıyordu. Zap, Şivi, Basyan, Hakurk. Neden?
Bu kelimeler sarsıyordu bizi, yıldırım gibi çarpıyordu, aniden
bir düşünce belirdi. Önce düşüncelerimden korktum, ola
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
maz, dedim içimden. Ama bir ihanet senaryosu bu kadar da açık
yazılamazdı ki, dedim içimden.
Bu ABD, İsrail ve Barzani bir ihanet peşinde, diye düşündüm,
acaba bizim hükümet bu oyunun neresinde, diye kendime
sordum. Terörden çektiğimiz acılar yetmişti artık, bitsin diyordum
bu iş, son bir harekât olsun ve bitsin bu iş. Son Harekâtı
yazmaya başladım 21 Ekim Dağlıca baskınını duyduğum gün.
öyle çok sınır ötesi harekât yapmıştık ki Irak'a, bu PKK bir türlü
bitmemişti. Şimdi bu hava harekâtı da sonuç getirmez, ardından
olası bir kara harekâtı da sonuç getirmezse bu iş burada biter,
diye bir korku sarmıştı içimi, ondan başladım yazmaya. Binlerce
şehidimiz kanı yerde kalacaktı. Ana fikrim aslında şuydu; ya
bu son harekâtla Gazi Paşa'yı yaşatacaktık ya da hain kurşunlar
Gazi Paşa'yı öldürecekti, başka bir seçenek kalmamıştı artık...
Son harekâtın sırrını keşfetmiş olmak heyecanlandırmıştı
beni. Sakin ol, dedim, sakin ol, sus ve yaz, durmadan yaz ki, geri
çekilme olmasın, son harekâtın hedefi neyse, ne olması gerekiyorsa
onu yaz. Her şey elbet Amerika ile başlamıştı. Durup dururken
PKK müşterek düşman olmuş, anlık istihbarat söylemleri
gündeme taşınmıştı. Yahuda medyası, işbirlikçi medya, mütareke
medyası öve öve Amerika'yı bitiremiyordu; dost ve müttefik
Amerika! Kimse sormadı, ne oldu ne bitti de bu Amerika dost
oldu aniden, diye.
Bizim gördüğümüz gerçeğe göre ise; Amerika ve yandaşları
yeni bir ihanet senaryosu içine çekmek istiyorlardı bizi, yeni bir
ihanete ve yeni bir senaryoya. Neden böyle düşünmeye başlamıştık,
sebebi açık: Ekim'de tezkere yetkisi alan hükümet Kasım sonuna
kadar beklemişti, kış gelsin, bu silahlı kuvvetlerin ne yapacağı
belli olamaz, kış gelsin ki, yetkisi de olsa harekât yapamasın,
diye. Ama gene kimse sormadı, 21 Ekim Dağlıca baskını sonrası
bu yetkiyi neden vermediniz, neden şehitlerimizin kanını yerde
ERDAL SARIZEYBEK
bıraktınız, diye. Ardından, anlık istihbarat, bu anlık istihbarat,
o ne işe yarayacaktı? Verdiler koordinatları, PKK'yı bize vurdurttular,
iş bu ama neden? Kendileri neden vurmadı? Peki, bu
hava harekâtı böyle sürerse ne olacaktı? Düşünceler şimşek gibi
geçiyordu önümden, ihanetin acısı yüreğime saplanıyordu.
10 Ocak 2008 idi günlerden, hiç unutmayacağım.
Hükümetin Amerika sevdası bizi, geleceğimizi, varlığımızı
bir ihanetin içine çekiyordu, kimse söylemiyordu, kimse yazmıyordu,
Yahuda medyasında kahraman ordumuzun başarılı
hava harekâtı ve dost Amerika çığlıkları, dolaşıyordu. Amerika
dostluğunu bir kez daha ispatlamıştı onun sayesinde PKK terörü
yok ediliyordu, Sağ olasın Amerika, diye çığlıklar atıyordu
medyanın Yahudası!
ihanetin kaleme düşen gölgelerini birkaç internet haber sitesine
gönderdim, yayınlamadılar. Birkaç bildiğiniz tanıdığınız
gazete editörüne gönderdim ama gene yayınlamadılar. Birkaç
tanıdığım gazeteciye bilgi verdim, yazmadılar, yazamadılar.
Nihayet bir internet haber formuna girdim ve aşağıdaki yazıyı
orada yayınladım, kendi naşıma, bir başıma, bu forumun desteğiyle23:
"îmralı Tarihe Karışıyor."
PKK Ve Ortadoğu'nun Yeni Lideri Barzani!
6 Kasım 2007"de Başbakan'ın Amerika gezisi toplumun her
kesiminde olduğu gibi bizde de merak uyandırdı. Başbakan, yetkili
bürokratlar ve Genel Kurmay II . Başkanı Orgeneral Saygun,
ellerinde operasyon haritaları, PKK'nın yerleri, kampları, lider
kadroları ve daha birçok istihbarat bilgileri ile ABD'ye gittiler.
Başkan Bush ile yaptıkları samimi bir görüşmeye ve de iki ülke
otoritelerinin alışageldik dostluk mesajlarına tanık olduk. En
22 www.fikrimvok.com Haber Forum Sitesi,
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
önemlisi, görüşmeden çıkan sonuçtu: PKK müşterek düşman,
anlık istihbarat paylaşımı!
Kendi kendimize sorduk, ne oldu ne bitti de PKK müşterek
düşman oldu, diye.
Ne olmuştu da ne bitmişti, Amerika istihbarat paylaşımına
karar vermişti, diye merak ettik ve yaşadığımız tecrübelerin
ışığında düşünmeye başladık. PKK müşterek düşman ise, neden
Amerika, eliyle koymuş gibi yerini bildiği PKK'yı yüksek teknolojisiyle
yok etmiyordu da bizim Hava Kuvvetlerimize yol
veriyordu, diye kendi kendimize sorduk. Hani devran dönmemiş
olsa, hani mertlik bozulmamış olsa sevgili Amerika'nın bu
desteğini ayakta bile alkışlayabilirdik, Büyük Amerika, diyerek.
Ama yapamadık, içimizde kuşkuyla kıvranıp durduk; tarih kolay
kolay unutulmuyordu, yaşadıklarımızın anıları taptaze hafızalarımızda
duruyordu.
önce, bir Çekiç Güç meselesi var, bir Körfez Savaşı meselesi
var unutamadığımız. Hatırlayınız o günleri; Özal her
gün Başkan Baba Bush'la telefonla görüşüyor ve Amerika'nın
Ortadoğu politikasını şekillendiriyordu. Bir koyup üç, beş hatta
on alacaktık, tıpkı kumar gibi. Musul Kerkük dillerden düşmüyordu
o yıllarda, tarihten gelen haklarımız vardı. Dış politikamız,
Amerika'ya tam destek, Barzani'ye yarım ağızla da olsa
destek, Irak'ın toprak bütünlüğünü korumak, PKK'yı yok etmek
şeklinde sıralanıyordu, tıpkı 2003 Irak Savaşı'nda olduğu gibi,
tıpkı bugünkü gibi.
Ne oldu hatırlayınız, yıl 1991, Birinci Körfez Savaşı sonrasında
ne oldu?
Bu dost ve müttefik Amerika önce Saddam'ı Irak kuzeyine
saldı, peşmergeleri hedef gösterdi ve Saddam'm zulmünden
kaçan bütün Iraklılar ülkemize sığındı. Biz merhametli bir ül
ERDAL SARIZEYBEK
keydik, hemen kucak açtık sığınmacılara, kol kanat gerdik.
Medeniyetin tek dişi kalmış canavarı batılı ülkeler bizi ve o zavallı
sığınmacıları yalnız bıraktı, dişlerine bakarak seçtiği birkaç
zavallı insanı alıp Fransa'ya götüren ünlü Bayan Mitterand hariç.
O insanlara, şimdi bize Barzani eliyle kafa tutmaya çalışan o
zavallı insanlara ekmeğimizi verdik, yemeğimizi paylaştık, milyarlarca
dolar milli kaynağımızı önlerine serdik.
Ama sonuç ne oldu? Amerika'nın yarattığı trajedi uluslar
arası gündeme Kürt sorunu olarak düştü!
Keşke hepsi bu olsaydı ama kolay mı bu dost ve kardeş müttefikin
elinden kurtulmak! Guantanamo'da sorgusuz sualsiz
binlerce insana işkence yapan, Irak'ta her saat başı adam öldüren
Amerika'ya ses çıkarmayan Avrupa ve Birleşmiş Milletler,
Saddam'ın Irak kuzeyindeki zavallı Kürtlere zulüm yapmasının
önüne geçmek maksadıyla Irak'ta 36ncı paralel kuzeyine uçuş
ve müdahale yasağı koydu ve bunu uygulamak için Özal'm da
gayretiyle uluslararası koalisyon gücü yani Çekiç Güç ülkemizde
konuşlandı.
Peki sonra ne oldu, yıl 1991?
Bir takım gizli eller, on yıldır Suriye ve Lübnan'da adam
öldürme eğitimi yapan adına PKK'lı teröristler dediğimiz katiller
ordusunu aldı, bir kısmını Suriye üzerinden bir kısmını
İran üzerinden Irak kuzeyindeki Çekiç Güç'ün koruması altındaki
bölgeye yerleştirdi. Yıl 1992'yi gösterdiğinde PKK, Barzani
bölgesinde sayıları on bini aşkın silahlı bir güç haline gelmiş,
Barzani'nin kamplarına yerleşmiş, Saddam'ın silahlarını yağmalamış
ve Saddam'ın zulmünden kaçan gençleri kol ve kantlarına
alarak Türkiye Cumhuriyetine kafa tutmaya başlamıştı.
Ardından Barzani Irak kuzeyinde özerk Kürt Yönetimini ilan
etmişti. Kimin sayesinde? Amerika ve bizi yönetenlerin sayesin
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
de! Birinci Körfez Savaşı bize güçlü bir PKK, güçlü ve özerk bir
Barzani'yi miras bırakmıştı..
Daha bitmedi.
2003 yılında kitle imha silahları bulunduğu bahanesiyle
Amerika Irak'ı işgal etti, sanki Saddam'ı silahlandıran Amerika
değildi! Gerisini biliyorsunuz zaten; bu savaşın sonu bize daha
güçlü daha siyasal hatta legal bir PKK, Barzani liderliğinde
federe bir Kürt devleti armağan etti. Amerika artık Barzani
ve PKK'nın içindeydi, kontrol ve idareyi ele almıştı. Amacı;
Ortadoğu'daki enerji havzalarını ele geçirmek, gerek kendi güvenliği
gerekse İsrail'in güvenliği için Büyük Kürdistan'ı kurmak
suretiyle kamuoyunda BOP olarak bilinen projeyi hayata
geçirmek idi.
Bu sıralarda Başbakan, "bizim bu projede yapacak görevlerimiz
var, eşbaşkanlarından biriyiz" açıklamaları yapıyordu.
Düşününüz, BOP; Türkiye, tran, Irak ve Suriye'yi bölme projesi
ve bizim Başbakan eşbaşkan!
İşte tam bu sırada, hiç beklenmedik bir şekilde Genel
Kurmay Başkanı Orgeneral Sayın Yaşar Büyükanıt, o ünlü 12
Nisan açıklamasını yaptı ve ülkenin milletiyle bölünmez bütünlüğü
çok ağır ve yakın bir tehdit altındadır, diyerek kuzey
Irak'ı hedef gösterdi. Sınır ötesi harekât senaryoları da o tarihten
beri gündemden düşmedi ve biz 6 Kasım'a geldik. Hani
şu tarihe geçen ABD ziyaretine, oğul Bush görüşmesine yani
PKK'nın müşterek düşman olduğu ve anlık istihbarat paylaşımı
söylemlerine geldik.
Şimdi bu Amerika ne yapmak istiyor, ona bir bakalım.
2008 yılında ABD'nde başkanlık seçimleri var. Oğul Bush
Irak'ta umduğunu bulamadı, ölen Amerikalı asker sayısı 3900'ü
ERDAL SARIZEYBEK
geçti, Irak'a vaat edilen demokrasi gelemedi, ülke nerdeyse iç savaşın
eşiğinde.
ABD'nin savaş tehditleri, PJAK'ı iran'a karşı kullanma oyunu,
Körfeze yaptığı muazzam yığınak işe yaramadı, İran, nükleer
programını sürdürüyor.
Irak'ta güçlenen PKK, ülkemize gelip binlerce canımızı şehit
edip gidiyor, batının teröre karşı ortak ve sözde çağrıları işe
yaramıyor.
Barzani, arkasına aldığı Amerika'ya güvenip Türkiye'ye tehditler
yağdırıyor.
îşin garibi bunu artık ilkokulu talebesi bile görüyor, değerlendiriyor,
ülkemize yapılmak istenileni anlıyor. Türk milleti
ayakta, ordu harekete geçmezse millet Irak'a gidip PKK'yı da
Barzani'yi de vuracak halde.
Bu tablo ile Bush'un seçimi kazanması elbette zor olacak,
Türkiye'yi tutması zor, Türk milletini tutması zor!
Peki ne yapılacaktı?
îşte size bizim için ölüm, ABD ve BOP için yaşam anlamına
gelen senaryo!
Önce, ABD'nin karşılaştığı sorunları sırayla ele alalım.
Birincisi İran. Malumunuz, bir başka ülkenin nükleer silah
sahip olması israil için de savaş nedeniydi. Baştan beri zaten
İran'a karşı savaş çığlıkları havalarda dolaşıyordu. Ama şu
an bunun zamanı değildi çünkü Irak'ta işler zordu. O halde ne
yapmalı da bu savaşı ertelemeli, ertelemeli ama yiğitliği de elden
bırakmamalıydı?
Hatırlarsınız Kasım 2007'de ABD Ulusal istihbarat
Tahminleri Raporu açıklandı. Buna göre; 2015 yılından önce
iran'ın nükleer silah üretme kapasitesine erişemeyeceği söylen
SOM HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
di. Söyleyen kim Amerika, demokrasi havarisi! İşte fırsat kendiliğinden
ortaya çıkmıştı İran'ı hedef listesinden 2010-2015 yılına
kadar çıkarmak için! Ne de olsa Amerika ülkelerin toprak
bütünlüğü ve yaşam haklarına saygılı bir ülkeydi ve madem ki
İran'da nükleer tehdit şimdilik yoktu, o halde İran'a saldırmak
için sebep de yoktu! O zamana kadar PJAK vasıtasıyla İran oyalanır
ve zamanı geldiğinde vurulurdu! İşte böylece kurnaz Bush
İran'ı gündeminden düşürdü.
İkinci sorun ve belki de en önemli sorun Türkiye, Barzani
ve PKK meselesiydi.
Türkiye'de Amerikan karşıtlığı gelişiyor, PKK'nın yaptığı
eylemler artıyor, her gün şehit veriliyor, Barzani PKK ile baş edemiyor
ve tüm bunlara dur, demek gerekiyordu. Ama nasıl?
Barzani'nin gerek Irak'ta gerekse Türkiye'de bir sempatizan
kitlesi vardı ve bunun düşmanlığa dönüşmemesi gerekiyordu
Büyük Kürdistan'ın gerçekleşmesi için.
Türkiye ise Ortadoğu'da önemli bir konuma sahipti,
Amerikan çıkarlarını koruyordu, ABD askeri üsleri vardı, iyi bir
silah pazarıydı, israil ile ilişkileri iyiydi, elden çıkarılmazdı.
PKK'ya gelince, her ne kadar BOP projesinde görevler üstlenmiş
ise de, sonuçta bir terör örgütüydü ve batılı dünya ağız
birliğiyle bunu kabul etmişti.
Bu durumda ancak PKK'dan vazgeçilebilirdi, hem kullanılır
hem de kısmen feda edilebilirdi ama nasıl?
Amerika doğrudan PKK'yı vursa, önemli bir taşeron güç
yok edilmiş olacaktı, bu iyi bir çözüm değildi çünkü ilerde ona
iş düşecekti.
Barzani PKK'yı vursa, Kürtler arasına nifak sokulmuş olurdu
ki, bu hiç iyi değildi, üstelik Barzani'nin PKK ile çatışması
oldukça zordu.
ERDAL SARIZEYBEK
Türkiye PKK'yı vursa, bu iyi bir çözümdü, bunun bir mahzuru
yoktu hem de bu, bir taşla dört beş kuş demekti. Nasıl mı?
Anlatayım:
Bir: Türkiye öteden beri PKK'yı Irak'ta yok etmek istiyordu,
kamuoyu buna hazırdı, Irak hava sahası Türklere açılırsa,
hem Türkiye'nin gönlü yapılmış olur, hem PKK biraz hırpalanıp
gözdağı verilir, hem de Barzani ile Türkiye arasındaki ilişkiler
yumuşar ve gelişirdi.
îki: Türkiye'deki Amerikan karşıtlığı önlenir, üstelik
ABD'nin teröre karşı olduğu vurgusu yapılır hem de öteden beri
desteklediği Tayyip Hükümeti bir siyasi başarı olarak buna kamuoyuna
anlatır ve muhalefete karşı avantaj sağlardı.
Uç: BOP projesinde görevli Tayyip Bey bu siyasi avantajı hemen
değerlendirir ve gelecekte ülkemizin doğusunda kurmayı
planladıkları özerk yapının temelini atacak olan yeni anayasa
değişikliklerinin meclisten geçirilmesini kolayca sağlardı.
Dört: PKK'ya karşı Barzani'nin bölgede otoritesi sağlanırdı,
Büyük Kürdistan'ın müstakbel lideri olarak.
Beş: 2008 seçimlerine Oğul Bush, az da olsa istikrar sağlanmış
bir Irak, kuzeyde tam otorite ve güneye örnek teşkil edecek
güçlü bir Barzani, gönlü yapılmış bir Türkiye ile girecek, elbette
ki avantaj sağlayacaktı.
Peki, PKK ne olacaktı?
İşte onu bizatihi PKK'nm kendisi bilirdi. Amerika bu üç beş
çapulcuyla baş edemeyecek değildi ya! Onlara tercih yapma şansı
verilirdi bu güne kadar yapmış oldukları hizmetlerine karşılık,
hem de ik i seçenek:
Birinci seçenek: PKK'nm gerek lider kadrosunda gerekse dağ
kadrosunda İranlı, Suriyeli ve Iraklı Kürtler de vardı, bunlar ülkelerindeki
PKK oluşumlarına katılır, varlık ve eylemlerini ora
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
da sürdürebilirlerdi PJAK gibi. Bunu istemeyenler ise Barzani'ye
katılabilirdi, ne de olsa onun kucağı her zaman hainlere açıktı.
Zaten Barzani 1992'den beri PKK'dan kaçanları korumakta ve
onları Özel Kuvvetler çatısı altında toplamaktaydı. Bu durumda
ABD'nin desteği hem PKK'ya hem de Barzani'ye sürmüş olurdu.
Çünkü gelecekte îran ve Suriye'nin parçalanması söz konusu olduğunda
bu PKK'lılara ihtiyaç olacaktı.
PKK'nın yönetici kadrosuna gelince, bir kısmı îran ve
Suriye'deki yeni oluşumun başına gider yerinde yönetirdi, isteyen
Barzani'de kalırdı. Türkiye'ye gideceklere af çıkarmak ve siyasi
haklar vermek için elden gelen yapılırdı Amerika, isteyen tanık
koruma programına alınır, yüzü değiştirilir ve yeni bir yaşam
da sunulabilirdi. Türkiye'deki ailesini özleyenlere de kapı açıktı,
hepsi silah bırakıp ailelerinin yanına dönebilirdi, onlar için af garanti
idi.
îkincisi seçenek ise; birinci seçeneğin aynısıydı, kabul etmeyenlerin
cezası ölümdü.
Bu senaryo hayata geçerse ne olur?
PKK eylemleri büyük ölçüde duracak yerini toplumsal olaylar
alacaktır. Arda sırada ipini koparmış birileri de ortaya çıkıp
birkaç bomba atabilir elbet, dikkatli olmak gerek.
PKK'nın siyasallaşma değil, Genel Kurmay Başkanımızın
belirttikleri gibi legalleşme çabaları hayata geçirilecektir.
PKK, İran ve Suriye'de faaliyetlerini sürdürecek, Irak'taki
faaliyetlerin tek adresi ise Barzani olacaktır.
PKK'dan ülkesine, ailesine dönmek isteyenlere af ilan edilecektir,
kaldı ki, TCK. Md. 221 bunu sağlamak için yeterlidir, yeni
kanuna ihtiyaç yoktur.
Avrupa'daki PKK'nın siyasi cephe teşkilatları faaliyetlerini
sürdürecek adına da demokrasi ve insan haklan denilecektir.
ERDAL SAR1ZEYBEK
Bir kısım işe yaramaz PKK'lı Barzani tarafından Türkiye'ye
teslim edilecektir. Bunun iki sonucu olacaktır; bir; Barzani halkımıza
sempatik gösterilip Türkiye'nin destek vermesi yani Kürt
devletini tanıması için uygun ortam hazırlanacak, iki; hükümet,
teröristleri dağdan indirdim, deyip siyasi rant sağlayacaktır.
Artık hükümet, ülkemizin doğusunda özerk bir yapı kurabilmek
bir için yasal zemin hazırlama çalışmalarını rahat rahat
sürdürecektir.Türk ulusunun da birlik bütünlük ve bekası lafta
kalacaktır.
îşte 6 Kasım'da Başkan Bush ile görüşmeden çıkan sonuç
budur ama bize söylenen; anlık istihbarat ve PKK müşterek düşman,
hikayesidir!
Bize söylenen; demokrasi, insan hakları, barış ve kardeşlik,
akan kanlar dursun, masalıdır ama uygulamaya konmak istenen
senaryo işte budur!
Şimdi Hava Kuvvetlerimiz Irak'taki PKK yuvalarını vuruyor.
Medya çığlık atıyor, PKK dağılıyor, diye. Doğru dağılıyor ama nasıl?
www.cizgiliforum.com
Barzani dokunulmazdır!
Yaralılar ve örgütten kaçanlar Barzani'ye sığınıyor, PKK'ya
Barzani adresi gösteriliyor!
Bir kısım PKK'lı iran'a diğer bir kısmı Suriye'ye çekiliyor.
Kalan fedailer ise Hakurk, Zap, Metina, Şive ve Kandil'deki PKK
kamplarında başlarının üstüne düşecek bombaları bekliyor.
PKK kılık değiştiriyor, Barzani koruması altına giriyor,
Barzani hem PKK'nın hem de Büyük Kürdistan hayalinin liderliğine
oynuyor!
Türk Hava Kuvvetlerinin sınır ötesi harekatları bahara kadar
böyle sürerse, sonuçları ne olabilir sizce?
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Irak kuzeyinde güçlü ve bağımsız bir Barzani!
PKK'yı da koltuğunun altına, ABD'yi arkasına almış bir
Barzani!
Türkiye'nin desteğiyle Irak kuzeyinde güçlü ve müreffeh bir
Kürt devletinin başkanı, Türkiye'nin doğusunda da söz sahibi,
İran ve Suriye'deki PKK faaliyetlerini yöneten bir Barzani!
PKK'nın yeni lideri Barzani!
Büyük Kürdistan'ın büyük lideri Barzani!
Bu senaryo, yedi bin yıllık Türk devletini parçalama senaryosudur.
Ama bu senaryo burada bitmez, sırada Ermeni var, Rum
var, Yunan var, Yahudi var, Süryani var, Papaz var, Hahambaşı
var, Patrik var, bu bitmez ta ki Türk devleti tarihten yok oluncaya
kadar sürecek bu senaryo!
Kim, dur diyecek bu ihanet senaryosuna, kim?
Halkımız çaresiz, yokluk ve yoksulluk içinde.
Gençlik, Gazi Paşanın gençliği sorunları içinde kaybolmuş,
Milli Eğitim, Gülen tarikatının elinde, yeni nesilleri o yetiştiriyor.
Doğuda yaşayan halkımız perişan, bir yanda PKK bir yanda
Barzani, hani Türk devleti, hani devletimiz, diye kendi kendine
soruyor. Onlar da çaresiz, olacakları bekliyor.
Sanayici, odalar, borsalar, sivil toplum örgüt liderleri suskun,
seyrediyor olan biteni, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek.
İnanıyoruz biz, herkesin bu gerçeği gördüğüne inanıyoruz
ama harekete geçmek yerine çaresizlikle birbirimizin yüzüne
bakıp duruyoruz. Bunca tevekkülün sonu ihanet değil midir?
Böyle gidersek fazla bir seçeneğimiz yok, iki seçenek apaçık
ortada, karşımızda.
ERDAL SARIZEYBEK
Birinci seçenek; şimdi değil on yıl sonra, elli yıl sonra, yüz
yıl sonra Türk devleti ve milletinin tarih sahnesinden yok olması
için bugün atılan temellere bir kürek harç atmaktır.
ikinci seçenek; biz Gazi Paşa'nın torunlarıyız, biz Çanakkale'nin,
biz Anafartaların, biz Yıldırımların Fatihlerin torunlarıyız
deyip bu ihanet senaryosunu darmadağın etmektir, öylesine
vurmaktır ki bir daha hiç kimse böyle bir ihanete kalkışmasın!
Kim yapacak bunu?
Bağımsız ve hür Türk yurdunu ve Türkiye Cumhuriyetini
kuranlar!
Bu yurdu ve cumhuriyeti korumaya yemin edenler!
Aynı gün yazımı Barem dergisine gönderdim ve Şubat sayısında
yayınlandı. Ne garip tesadüfse bu tesadüf, ertesi gün
îmralı'dan bir açıklama geldi, aynen şöyle, siz de internette bu
haberi bulabilirsiniz24':
"öcalan'dan şok açıklamalar
Dün İmralı'da avukatı ile görüşen terörist başı öcalan'ın
mesajları bugün PKK'nın medya organında yayınlandı.
Açıklamalarında DTP'nin yanı sıra Barzani ve Talabani'ye de
ağır eleştirilerde bulunan öcalan'ın kamuoyuna gönderdiği mesajlardan
PKK'nın köşeye sıkışması ile nasıl bir panik halinde
olduğu kolayca anlaşılıyor.
PKK'nın yayın organında yayınlanan açıklamada DTP'yi
"çalışmamak" ve "derdini anlatamamakla" suçlayan Abdullah
öcalan, "Gerekirse beş gün Ankara'da kalın, geri kalan zamanda
halk içine karışıp çalışın" mesajı ile DTP'ye yönelttiği eleştirilerini
sürdürdü.
'Barzani Ve Talabani'yi Hedef Aldı"
24 Ww.polishaber.com haber sitesi.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
PKK'nın kan kaybından duyduğu öfkeyi Kuzey Irak yönetimine
de yönelten terörist başı, Irak Devlet Başkanı Celal
Talabani'nin "Kürtlere karşı" AKP hükümeti ile bir anlaşma yaptığını
öne sürdü. Cumhurbaşkanı Gül ile ABD Başkanı Bush'un
görüşmesi ile ilgili olarak ise tam bir uzlaşma sağlandığını dile
getiren Öcalan, Talabani ve Barzani'nin şu an PKK'nın gerçek
liderleri olduğunu söyledi. Terörist başı, açıklamasında özellikle
Talabani'yi hedef aldı. öcalan Iraklı Kürt lider hakkında,
"PKK'nin tasfiye edilmesini istediğini mi sanıyorsunuz? Aslında
PKK'nin başı bugün Talabani'dir, Barzani'dir. Talabani benden
daha pratik PKK lideridir." diye konuştu."
Aynı yazı 03 Mart günlü Cumhuriyet gazetesi Strateji
Eki nde yer aldı. Demek düşüncelerimiz doğruymuş, diye bir
derin iç geçirdim, ihaneti görmek başkaydı, ihanetin içinde yaşamak
bir başkaydı. Demir yumruk içine alınmış bir yüreğin iç
sıkıntısındayken, gene o spiker çıktı25
"Irak'ın kuzeyindeki Zap-Şivi, Avaşin-Basyan ve Hakurk
bölgelerinde tespit edilen PKK/KONGRA-GEL terör örgütüne
ait hedefler, Türk Hava Kuvvetlerine mensup savaş uçakları tarafından,
15 Ocak 2008 günü icra edilen hava harekâtı ile etkili
olarak vurulmuştur."
Kızımın baba, demesine fırsat vermeden, koş kızım koş,
Genel Kurmay sitesine gir, bana daha önceki hava harekâtıyla
ilgili yapılmış olana açıklamaları bul, dedim. Şaşırdı ama koştu,
soru sormadan. Çabuk geldi: Baba, bu 7 Şubat'ta yapılmış harekâtın
açıklaması bu, dedi ve okudu: "Söz konusu harekât esnasında,
Zap-Şivi bölgesinde 4, Avaşin-Basyan bölgesinde 2 ve
Hakurk bölgesinde 2 olmak üzere; sadece terör örgütünün kullandığı
teyit edilmiş çok sayıda tesisi içeren, toplam 8 adet hedef
25 Genel Kurmay Başkanlığının 15 Ocak 2008 gün ve 05/08 sayılı Basın Açıklaması
ERDAL SARIZEYBEK
grubu (yaklaşık 60 hedef), savaş uçaklarımız tarafından ateş altına
alınmıştır."
Ardından diğer açıklamalar peş peşe geldi: "Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, 04 Şubat 2008 tarihinde, Irak'ın kuzeyinde PKK/
KONGRA-GEL terör örgütüne karşı icra ettiği hava harekâtının
sonuçları ile ilgili değerlendirmeler devam etmektedir. Söz konusu
harekât esnasında, Avaşin-Basyan ve Hakurk bölgelerinde
sadece terör örgütünün kullandığı teyit edilmiş çok sayıda tesisi
içeren, toplam 11 adet hedef grubu (yaklaşık 70 hedef), savaş
uçaklarımız tarafından ateş altına alınmıştır."
Kara harekatının şifresi gizliydi. Zap, Avaşin, Basyan,
Hakurk ve Kandil...
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Şemdinli'den İran'a Müdahale
Komutanım, son havan mermisi, 50 metre!
Birden irkildim. Bir an çaresizliğin kıskacına düştüm. Bir
ara bir boşluk sardı her yanımı. Hiçbir şeyin anlamı kalmamıştı
artık, bitmişti her şey, yaşam bizim için bitmişti. Ardımızdan ne
düşünecekler acaba, diye geçti içimden. Bu harekâta vatan evlatlarını
koruyabilmek için karar vermiştik, onları öldürmek için
değil. Ama nerden bileceklerdi ki bunu? Hain mi diyeceklerdi
yoksa bizim için, belki de işgüzar derlerdi, diye düşündüm. Ne
işi vardı orada, bir tek onlara mı kalmış bu iş, kahraman olmak
istediler şüphesiz, kahraman olup şan şöhret ün kazanmak! Bir
an içim sızladı, gerçekten ardımızdan bunu söylerler mi, dedim,
acıyla.
Ya ailem, çoluk, çocuk? Onları da suçlarlar mı acaba, diye
düşünmekten korktum. Pek varlığımız da yoktu. Devlet var, dedim,
ordu var, ahde vefa var. Olacaklar sarstı beni, askerlerim
aklıma geldi, ateş altındaki askerlerim.
Ateş, dedim, ateş, ateş, ateş ve bir bir 120'lik havan mermi
leri İran'ın on kilometre içine düşmeye başladı...
ERDAL SARIZEYBEK
Son Harekâtın Ayak Sesi;
Irak'a Birinci Müdahale
Koş, dedi kızım, baba koş, karadan birliklerimiz Irak'a giriyor26:
"Türk Silahlı Kuvvetleri; yurt içindeki operasyonlarına
devam ederken, Irak'ın kuzeyinde üslenmiş PKK/KONGRAGEL
terör örgütü mensuplarını etkisiz kılmak ve bölgedeki
örgütsel altyapıyı kullanılmaz hale getirmek maksadıyla,
21 Şubat 2008 günü saat 10:00-18:00 arasında, belirlenen
hedefleri karada konuşlu uzun menzilli silahlar ve Hava
Kuvvetlerine mensup uçaklar ile etkili bir şekilde vurmuştur.
Başarıyla icra edilen ateşle taarruzdan sonra, aynı gün
saat 19:00'dan itibaren Hava Kuvvetleri ile desteklenen bir
sınır ötesi kara harekatı başlatılmıştır.
Bugüne kadar icra edilmiş olan hava operasyonlarının
devamı niteliğindeki kara harekâtının hedefi, PKK/KONGRAGEL
terör örgütü olup; sivillerin ve Türk Silahlt Kuvvetlerine
düşmanca bir harekette bulunmayan yere! unsurların harekâttan
olumsuz etkilenmemeleri için gerekli hassasiyetin
gösterilmesine devam edilecektir.
Irak'ın toprak bütünlüğüne ve istikrarına özel bir önem
veren Türk Silahlt Kuvvetleri, planlanan hedeflere ulaşılmasından
sonra, en kısa zamanda yurt içine dönecektir.
26 Genel Kurmay Başkanlığının 22 Şubat 2008 gün ve 14/08 sayılı Basın Açıklaması.
U3
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
İcra edilen harekâtın, bölgenin teröristler için kalıcı ve
güvenli bir üs bölgesi olarak kullanılmasını önleyerek, Irak'ın
istikrar ve iç barışına da katkı sağlayacağı değerlendirilmek
tedir.
Basın mensuplarının operasyon bölgelerine girmemele
ri, kendi can güvenlikleri ve harekâtın emniyeti açısından
önem taşımaktadır.
Gerektiğinde kamuoyu ayrıca bilgilendirilecektir.
Saygı ile duyurulur."
Yahuda medyasını anlamak o kadar kolay değil; hangi haberin
ne amaçla verildiğini anlamak için birkaç gün geçmesi gerekiyor.
Medya elinde ne kadar görüntü var ise yayınlamaya başladı;
tanklar, toplar, uçaklar, askerler. Kimi diyordu yüzbin, kimi
diyordu onbin askerle harekât başladı, gerçeği bilmek çok zordu.
Musul Kerkük'e girelim diyenler vardı, kimisi de Barzani'ye
hesap sorulsun diyordu. Hükümet kahraman ordumuz diyordu
başka bir şey yapmıyordu. Hani dedim, hani nerde Avrupa'daki
teröristler? Hani 116 kişilik sözde lider kadro? Hani finansman
kaynakları, para kasaları, arşivleri, yayın organları? Bunlardan
bahseden yoktu, gene başa dönmüştük, dağlarda teröristlerle
mücadele et ama yerdekileri görmezden gel!
AB ülkelerinde kök salmış PKK'nın siyasi cephesi ile kim
mücadele edecekti? Kararlı bir dış politika gerekiyordu, bir
mat ordusu görevlendirmek gerekiyordu, bunu kim yapacaktı?
Mehmetçik Irak dağlarında şehit oluyor ama dışarıdaki
teröristler rahat rahat faaliyetlerini sürdürüyordu. Peki
ya içimizde ne oluyor, diye bir baktım. PKK'nın siyasi kanadı
DTP milletvekilleri teröre destek kampanyalarını olanca
hızıyla sürdürdüğünü gördüm. Savcılık soruşturma açmış
ERDAL SAR1ZEYBEK
tı ama dokunulmazlıkları olduğu için yargılanamıyorlardı.
Ki m kaldıracaktı bu dokunulmazlığı? Milisler sokakları alt
üst ediyor, polis taşlanıyor, Molotof ateşleri atılıyor ama hükümet
kararlılık göstermiyordu. Bu terör bitecek kökü kazınacak,
eden cezasını bulacak, kim diyecekti?
Harekât olanca hızıyla sürüyordu. Harekâtın siyasi hedefi
yoktu, hükümet bu konuda açıklama yapmıyordu. Dedim, herhalde
gizlidir, bize söylemiyorlar. Askeri hedef belliydi; PKK!
Ama mesele çoktan PKK meselesini aşmıştı. Bunları anlatmalıydık,
bu son harekât olacaktı bizim, düşüncelerimizi söylemliydik.
Tekrar yazdık, yazdık, yazdık ama kimse yayınlamadı.
Televizyonlara çıktık, kimi konuşmayı kesti, kimi banttan kesti,
kimi bunları söylemeyiz, dedi. Cumhuriyet Gazetesi'nin strateji
ekine bir yazı gönderdim, 10 Mart günü yayımlandı. Bununla da
yetinmedim, tüm haber sitelerine, bizim görüşlerimizi dikkate
alan haber sitelerine gönderdim ve nihayet sizlere ulaştım:
"SON HAREKÂT"
Harekâtın Ayak Sesleri...
Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 12
Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın açıklamasıyla olası bir kara
harekâtı ülkemiz gündemine taşınmıştır. Hatırlanacağı üzere
Orgeneral Büyükanıt Irak'a ilişkin şu açıklamada bulunmuştu s
"Bugün PKK'yı Kuzey İrak'tan, Kuzey İrak'ı İrak'ın bütününden
ayrı düşünerek çözümler üretemezsiniz, hepsi birbiriyle
organik ilişki içinde. Şu soruyu bana sorabilirsiniz:
'Peki Kuzey İrak'a bir operasyon yapılmalı mı?' Yapılmalı.
Olayın iki boyutu var. Birincisi sadece asker olarak baktığım
zaman, evet yapılmak. Fayda sağlar mı? Evet, sağlar.
Olayın ikinci boyutu, siyasi olaydır. Bir hudut ötesi
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
operasyon yapılması için bir siyasi kararın ortaya çıkması
lazım... Türkiye'nin başındaki bu belayı defetmek zorundayız.
Çocuklarımıza bırakacağımız Türkiye'de bu terör
belası olmamalıdır."
Aslında bu konuşma ile Ortadoğu'da uygulanması gereken
Türk dış politikasının ana hatları ortaya konulmuş ve askeri
harekâtların bir siyasi hedefinin olması gerektiği de strateji
uzmanlarına hatırlatılmıştır. Geç de olsa Irak kuzeyindeki PKK
varlığına yönelik kara harekatı 21 Şubat 2008 saat 19.00'dan itibaren
başlamış, 29 Şubat günü ise son bulmuştur. Harekât öncesi
siyasi durum şudur: Artan terör olayları üzerine Irak'taki
PKK varlığının etkisiz hale getirilmesi maksadıyla, 5 Kasım'da
Başkan Bush ile resmi bir görüşme yapan Başbakan Erdoğan,
görüşme sonrası anlık istihbarat konsepti üzerinde mutabakata
varıldığını açıklamış ve 1 Aralık 2007 tarihi itibariyle Türk
Silahlı Kuvvetleri'nin hava harekâtı başlamıştır. Ancak salt askeri
harekâtın PKK terör örgütünü bitirmeyeceği aşikârdır ve hava
harekâtıyla o arazi koşullarında terör örgütüne darbe vurmak da
olası değildir. Peki öyleyse, bu harekât neden yapılmıştır?
Hava ve Kara Harekâtı...
Artan terör olaylarına karşı kamuoyunda yükselen ve sokağa
taşan öfkeyi yatıştırmak harekâtın birinci amacı olmuştur.
Uzun yıllardır bu mücadeleyi sürdüren askerin, hemen yanı başındaki
teröriste müdahale edemeyişinden doğan kızgınlığını
dindirmek ise harekâtın bir başka amacıdır, örgütün hareket
serbestisini kısıtlamak, mayına karşı olası zayiatları önlemek ve
baskın yapmak da amaçlar arasındadır. Bu harekâtla Irak'ın dokunulmaz
olmadığı ve PKK'nın da Irak'ta dokunulmaz olmadığı
dünyaya gösterilmiştir. Türk Hava Kuvvetlerinin operasyon ka
ERDAL SARIZEYBEK
biliyeti sergilenmiş, dünyanın sayılı ordularınca yapılabilen böylesi
bir harekâtla Türk ordusunun gücü ispatlamıştır. Az ya da
çok önemli değil, örgüte darbe vurulmuştur. Teröristlerin morali
bozulmuş, harekât inisiyatifi ele geçirilmiştir. Ayrıca, gelecekte
olası bir harekâtın alt yapısı hazırlanmıştır. Her zaman için bir
kara harekâtı planını güncel tutan Genel Kurmay, harekât öncesi
hava operasyonu ile hedeflerini baskı altında tutmuş, teröristlerin
hareketini kısıtlamıştır. Tüm bu olumlu yönlerine karşılık
bu tür harekâtla yirmi beş yıllık bir terör örgütünün bir anda dağılıp
yok olmayacağı da bilinen bir gerçektir. Şimdi sorabiliriz,
bu kara harekâtı askeri hedefine ulaşmış mıdır?
Harekâtın Açıklanan Hedefleri...
Bu soruya Genel Kurmay Başkanlığınca harekatın ilk gününde
resmi bir açıklamayla cevap verilmiştir: "Türk Silahlı
Kuvvetleri; yurt içindeki operasyonlarına devam ederken, Irak'ın
kuzeyinde üslenmiş PKK/KONGRA-GEL terör örgütü mensuplarını
etkisiz kılmak ve bölgedeki örgütsel altyapıyı kullanılmaz
hale getirmek maksadıyla, 21 Şubat 2008 günü saat 10:00-18:00
arasında, belirlenen hedefleri karada konuşlu uzun menzilli silahlar
ve Hava Kuvvetlerine mensup uçaklar ile etkili bir şekilde
vurmuştur. Başarıyla icra edilen ateşle taarruzdan sonra, aynı
gün saat 19:00'dan itibaren Hava Kuvvetleri ile desteklenen bir
sınır ötesi kara harekatı başlatılmıştır."
Bu açıklamadan anlaşılacağı üzere harekâtın amacı; PKK/
KONGRA-GEL terör örgütü mensuplarını etkisiz kılmak ve
bölgedeki örgütsel altyapıyı kullanılmaz hale getirmektir.Sadece
Zap bölgesinde gerçekleştirilen bu harekât sonucunda 27 şehit
verilmiş ve bir helikopterimiz kırıma uğramıştır. Etkisiz hale
getirilen terörist sayısı ise 242'dir. örgüt, uzun yıllardır elinde
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
bulundurduğu bu kampta darbe almış ve kaçan az sayıda terörist
muhtemelen hemen doğudaki Avaşin kampına çekilmiştir.
Bu durum, teröristlerin önceden seçilmiş fedai gruplarıyla
Zap, Avaşin, Basyan ve Hakurk kamplarında direniş noktası
oluşturduklarını göstermektedir. Dolayısıyla örgüt bu yerleri
kolayca terk etmeyecek ve Türk ordusuna zayiat verdirmeye çalışmak
suretiyle örgütün eylem gücünü kanıtlamaya çalışacaktır.
Bu çerçevede en şiddetli çatışmaların Şemdinli güneyindeki
Hakurk'ta ortaya çıkacağı değerlendirilmektedir. Zira arazi geniştir,
zordur, tahkim edilmiştir, çok sayıda sığınak ve barınak
mevcuttur. Bölgenin özellikleri teröristlere avantaj sağlamakta,
savunmayı kolaylaştırmaktadır. Önceki hava harekâtlarının da
bu bölgede yoğunlaşmış olması düşüncelerimizi teyit etmektedir.
Ancak, Irak kuzeyinde bulunduğu belirtilen 3.500 terörist
sayısına, Barzani kontrolündeki yaklaşık 1.500 teröristi de ilave
ettiğimizde hedef olarak 5.000 terörist karşımıza çıkmaktadır.
Dolayısıyla bu harekâtla başlangıçtaki hedeflere ulaşılmış olduğunu
söylemek mümkün değildir. Olumsuz hava koşullan devam
etmektedir. Olası bir harekât elde mevcut istihbaratın tayin
edeceği ikinci bir PKK kampını hedef alacaktır. Ancak örgütten
kaçanların güneye kaydığı göz önüne alındığında harekât bölgesinin
peşmerge alanlarına kadar genişlemesi ihtimali göz önüne
alınmalıdır. Barzani hedef listesine girecek midir? Bu sorunun
cevabını harekâtın siyasi hedefinde aramak gerekmektedir.
Önce, harekâtın siyasi hedefi nedir, var mıdır, inceleyelim.
Harekâtın Siyasi Hedefi Var mı?
Bu konuda yapılmış bir resmi bir açıklama yoktur. Hükümet
hedefin terör örgütü olduğunu belirterek askeri hedeflerini sınırlandırmaya
çalışmaktadır. Siyasi hedefi olmayan bir askeri
ERDAL SARIZEYBEK
harekâtın anlamı ne olacaktır? Cudi ve Gabar dağlarına bahardan
bu yana yapılan operasyonların anlamı ne ise, siyasi hedefi
olmayan bir askeri harekâtın anlamı da bundan öteye geçemeyecektir.
Aralarındaki yegâne fark, bu harekâtla mücadele alanının
sınır ötesine kaymış olmasıdır. Peki, bu durumda askeri hedefler
tamamen ele geçirilebilir mi? Hayır.
25 yılı aşkın bir zamandır kırsal alanda teröristlere yönelik
sürdürülen mücadelede askeri bir başarı elde edildiği gerçektir
ancak hala terör olayları önlemediğine göre tek başına bir
askeri harekâtın çözüm olamayacağı da bilinen bir gerçektir.
Dolayısıyla harekâtın nihai başarısı siyasi desteğe ve kararlılığa
bağlı olacaktır.
TSK.nin teröristle mücadelede gösterdiği kararlılığın aksine
siyasi otorite hala terör ve teröristle mücadele stratejisi belirleyememiştir.
Terörle mücadele konsepti geliştiremeyen siyasi otorite,
denenmiş bir yolu tercih etmiş ve terörü yaratan faktörleri
dikkate almayarak teröristle mücadeleyi askere havale etmiştir.
PKK demek kuzey Irak demek değildir, geçen yıllarda kurumsal
bir örgüt haline gelmiştir. Geçmişten ders alınmış olsaydı, AB
ülkelerindeki PKK'nın siyasi faaliyetleri etkisiz hale getirilmiş
olacak ve örgütün uluslar arası bir boyut kazanması önlenebilecekti.
Bugün PKK terör örgütü en önemli finansmanını Avrupa
ülkelerinden sağlanmaktadır. Kaçakçılık, gurbetçilerden alınan
haraç, siyasi cephe faaliyetlerinden elde edilen gelirler de kesilememiştir.
Dağa çıkış sürecinin durdurulmasına yönelik gerekli tedbirler
de alınmadığından örgütün insan kaynağı kurutulamamıştır.
Dolayısıyla, finans kaynaklarının kurutulmadığı, dağa
çıkışın önlenmediği, dış desteğin kesilmediği ve teröre karşı iç
ve dış politikada milli bir duruş sergilenmediği sürece, sınır ötesi
harekâtın hedefine ulaşması mümkün değildir.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Siyasi destekten yoksun bu harekât, örgüte darbe vuracaktır
ama yok edemeyecektir.
Harekât, mevcut terörist kamplarını geçici olarak ortadan
kaldıracak ama tekrar kullanımını önleyemeyecektir. Uzun yıllardır
sürdürülen mücadelenin dünü ve bugünü arasındaki yegâne
fark, PKK terör örgütünün daha fazla siyasallaşması olacaktır.
Bunun doğal sonucunda örgütün siyasi kanadı DTP halkımızı
güvenlik güçlerine karşı kışkırtacak, toplumsal olaylar
artarak devam edecektir. Nitekim Diyarbakır ve Van'da yapılan
gösteriler bu hususu teyit etmektedir. Mevcut durum hükümetin
kararlı olmadığını, aksine bir çelişki yaşadığını düşündürmektedir.
Bir tarafta, TSK.leri sınır ötesine geçiyor, şehit veriliyor,
milli kaynaklar seferber ediliyor ama diğer tarafta, provokatör
bir grup Öcalan posterleri açıp örgüt lehine propaganda yapıyor
ve siyasi otorite olaylar karşısında sessiz kalıyor, terör suçlarından
hakkında soruşturma yapılmış ama dokunulmazlık nedeniyle
yargılamayanlara da adalet yolunu açmıyor. Bunun anlamı
nedir?
Hükümetin Harekâta Bakışı...
Hükümetin olayların tırmanışını durdurmaya yönelik kararlı
bir tutum takınmayışı, dış politikada milli bir duruş sergileyemeyişi,
terörle mücadelede askeri çözünün yanı sıra sosyal
ve ekonomik tedbir arayışından ziyade siyasi çözüm arayışı içinde
olduğunu göstermektedir ABD ve Barzani'nin ve de PKK'nın
da isteği doğrultudadır.
Dolayısıyla ortaya şöyle bir sonuç çıkmaktadır:
- Siyasi otorite Kürt Sorunu olarak tanımladığı terör sorununa
siyasi bir çözüm arayışı içerisindedir.
ERDAL SARIZEYBEK
- Siyasi otorite bu harekâtı, bir siyasi hedefin parçası olarak
değil, yurt içinde teröriste karşı yürütülen askeri
harekâtın bir uzantısı olarak görmektedir.
- Siyasi otorite, Avrupa'da diplomatik bir atağa geçerek
örgütün siyasi cephesini çökertmek suretiyle bu harekâtı
desteklemek gibi bir düşünce içerisinde değildir.
- Siyasi otorite, örgütün finans ve insan kaynaklarını önlemek
için stratejik bir plan ortaya koyamamıştır.
Bu sonuçlar, askeri harekâtın siyasi destekten yoksun olduğunu
göstermektedir.
Hal böyle olunca, bu harekât, siyasi hedeften ve siyasi destekten
yoksun olduğu sürece kesin sonuca ulaşabilecek midir?
Hayır, önceki yapılmış sınır ötesi harekâtlardan hiçbir farkı kalmayacaktır.
www.cizgiliforum.com
Harekâtın Siyasi Hedefi Ne Olmalı
Türkiye'nin ulusal çıkarlarını ön planda tutan milli bir strateji
için bu harekâtın siyasi hedefi ne olmalıdır?
2002 yılında Türkiye'nin Kırmızı Çizgileri çizilmiştir. Buna
göre;
• Irak'ın bağımsızlığı, egemenliği, toprak bütünlüğü ve
ulusal birliği sağlanmalıdır.
• Irak'ın doğal kaynakları bir bütün olarak Irak ulusunun
refahı için kullanılmalıdır.
- Türkmenlerin hak ve özgürlükleri korunmalıdır.
- Musul ve Kerkük peşmergeye bıkılmamalıdır.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
- Peşmerge ordusu değil, birleşik komuta adı altında yeni
merkezi otoriteye karşı sorumlu bir ulusal ordu kurulmalıdır.
- PKK'nın silah ve yer temin etme imkânı ortadan kaldırılmalıdır.
îşte kırmızı çizgilerimiz bunlardır ama bu çizgiler çoktan
aşılmıştır. Bu durum Türkiye'nin itibar ve saygınlığına gölge
düşürmüş, inandırıcılığını tartışılır hale getirmiştir. Bu yönüyle
mevcut harekât daha da önem kazanmaktadır ve harekâtın siyasi
hedefinin ne olması gerektiği yolunda ipucu vermektedir;
ulusal çıkarlarımızı koruyacak bir siyasi hedefi tayin etmek!
Böylece, kuzeyde bağımsız bir devletin kurulmasını önlenmiş ve
Türkmen varlığını ve hakları korunmuş olacaktır. Türkiye'nin
Ortadoğu'daki gelişmelerin dışında kalmayacağı konusundaki
kararlılığı da gösterilmiş olacaktır. Sonuç olarak siyasi hedef,
önceden tayin edilmiş olan Kırmızı Çizgilerimizdir. Ancak bu
siyasi hedef nasıl elde edilecektir?
ERDAL SARIZEYBEK
Son Harekât...
Politik görüşmelerle sonuç alınması mümkün değildir.
Çıkarlarının çatıştığı Ortadoğu'da siyasi hedefimizi elde
edebilecek tek güç askeri güçtür. Kuzey Irak dağlarında teröristleri
yok etmek zamana bağlı bir olaydır. Bitmeyecek çatışmalarla
kaybedilecek zaman Türkiye'nin aleyhine işleyecektir. ABD ve
israil'in Ortadoğu politikası bellidir ama Türkiye'nin politik hedefleri
belli değildir. Kararsız bir Türkiye bölgede etkinliğini zaman
içerisinde tamamen yitirecektir. Türkiye kararını vermeli
ve Kırmızı Çizgilerini yeniden çizmelidir. Irak'ın şekillenmesi
tamamlamadan ortaya konulacak kararlı bir politika Türkiye'nin
saygınlığını ve gücünü arttıracaktır. Dolayısıyla bu çerçevede
kara harekâtı daha da önem kazanmaktadır. Ulusal çıkarların
korunduğu bir siyasi hedefe dayanan harekât Türkiye'yi bölgede
söz sahibi yapacaktır. Varlığını Kerkük'te ya da Musul'da
gösterecek bir Türk ordusu ile siyasi otorite, ABD'yi oval ofiste
değil burada masaya oturmaya zorlayacaktır. ABD, Irak'ta zor
durumdadır ve bugüne kadar 4.000 Amerikan askeri ölmüştür.
ABD, ikinci bir harekâtı hele ki Türk Ordusuna karşı ikinci bir
harekâtı göze alamayacaktır. Üstelik Irak'tan çekilme zamanı
geldiğinde ABD Türkiye'nin desteğine ihtiyaç duyacaktır. Yeni
Irak'ın dirlik ve düzeninin kurulmasında istekleri karşılanmış
bir Türkiye'nin önemli katkıları olacaktır. ABD bu faktörleri göz
ardı edemeyecektir.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Bununla birlikte bölgesel politikalarda Suriye ve İran
ile Irak'taki etkin politik güçlerin desteğinin sağlanması
Türkiye'nin yararına olacaktır. İran'ın bu doğrultuda yapmış olduğu
çağrı dikkate alınmalıdır. Ortadoğu'da söz sahibi olmak isteyen
Türkiye için çizmeye çalıştığımız bu yeni yol; Kıbrıs, Irak,
Kafkas, Orta Asya ve Balkanlarda etki alanı yaratmayı amaçlayan
bir Türkiye'nin gelecek yüzyıllardaki yol haritası olacaktır.
Bu seçeneğin dışında alışagelmiş bir harekât seçeneği,
Barzani ve PKK'yı daha da güçlendirecek ve Türk varlığına tehdit
bitmeyecektir. Terörle mücadelede yıllarını ve kaynaklarını
heba eden Türkiye artık bir dönemeç noktasındadır ve geleceğimizi
belirleyecek kararını vermelidir. Aksi halde Barzani, örgütten
kaçanları toparlayacak ve Büyük Kürdistan hayalini gerçeğe
dönüştürmek için siyasi etkinliğini artıracaktır. Bu etkinliği
olası bir Kürt devletinin petrol ve siyasi gücüyle pekiştirecektir.
Siyasi otoritenin Barzani'ye destek vermesi halinde ise bu süreç
hızlanmış olacaktır. Böyle bir sonuç Türkiye'yi gelecek yüzyılda
bölünmeye sürükleyecektir.
Sayın Genel Kurmay Başkanı'nın şu sözleri unutulmamalıdır:
"Bazı korkularımız var. Bu korkularımızın üstesinden
gelmemiz gerekiyor. Türkiye bölünüyor mu? Kim bölecek
Türkiye'yi? Kim bölebilir? Türkiye'yi bölmeye kimin gücü
yeter? Türkiye'yi bölmeyi rüyalarında görenler, bu rüyanın
sonunda kâbus görür. O dinamik güçler, Türkiye'yi koruyan
o dinamik güçler var olduğu sürece, o rüyayı görenler
kâbusla uyanırlar ve derslerini alırlar. Bir kere buna inanmamız
lazım. Biz inanıyoruz. Kimse Türkiye'yi bölemez,
ona cesaret edemez. Onu düşünenlerin biz gereğini yaparız.
Böyle bir güç var mı? Yok. Hayal kuranlar var. Hayal
ERDAL SARIZEYB EK
kuranlara destek verenler de var. Geçmişte de hayal kurulmuş.
O hayallerin içinde boğulurlar. Kimseye Türkiye'yi
böldürmeyiz. Hiç kimse, hiçbir kurum Türkiye'yi anayasasıyla
belirlenmiş rejiminin dtşına çıkaramaz. Türkiye
demokratik, laik, sosyal ve üniter bir devlettir. Bunun dışına
Türkiye'yi çıkaracak hiçbir güç yok ve olmayacaktır."
Bizim düşüncemiz de budur. 21 Şubat'ta başlayan kara harekâtı
yapılmasını umut ettiğimiz son harekâtın ayak sesi olarak
kabul edilmeli, son harekâtın hedefi ise, Gazi Paşa'nın devrimlerini
yurt sathına yaymak ve Türkiye'ye siyasi hedeflerine ulaşabilecek
gücü ve saygınlığı kazandırmak olmalıdır...
Şimdi düşünüyorum da bir gerçek başka türlü nasıl söylenebilirdi,
diye kendi kendime soruyorum, başka türlü nasıl bizi
çarpacak olan ağır bir gerçek sizlere anlatılabilir, nasıl...
SON HAREKAT KOD ADI; YAHUDA
İran'la Kılıçlar Çekiliyor
îran a ateş ediyoruz evlat. 120'lik havanlarla ateş ediyo
ruz, kendinizi koruyun.
Havancı erler hiç durmadan çalışıyordu. Bir atış tamamlanmadan
ikinci havan mermisi ele alınıyor, biri biterken ikini
mermi atılıyordu. Ne kadar sürdü bilmiyorum.
Hala ateş geliyor mu?
Azaldı komutanım.
Devam edin dedim, durmayın devam edin, ateş edin.
Havancılar olağanüstü bir gayretle işlerini yapıyorlardı. Onlar
da farkındaydı durumun. İran askeri özel timi ateş altına almıştı.
Bunu Muhammet söylemişti başkası değil. Sabahleyin şiddetli
bir çatışma îran topraklarında başlayınca, elbet komutanları
Muhammet'e sormuştu, neler oluyor orada, diye. O da mecbur
kalmış, anlatmıştı bir bir, yanma geldiğimizi, sınırı geçtiğimizi,
çatışmaya girdiğimizi. Çaresi yoktu ki, emrindeki askerler
görmüştü bizi. En basit bir mantıkla dahi anlamıştılar durumu,
anlamıştılar ne yaptığımızı. Muhammet mecburdu, söyleyecekti
olan biteni ve de söylemişti ki, Iran'nm havancıları bizi ateş altına
almışlardı. Yoksa yerimizi nerden bilecektiler!
Biz de bir şey var mı?
ERDAL SARIZEYBEK
Nihayet sordum, istemediğim halde, onların doğrudan cevabını
bana söylemelerini beklediğim soruyu nihayet sordum.
Sormak zorundaydım, alacağım cevaba göre biz de takviyelerle
İran'a girecektik, belki komşu karakolu vuracaktık, belki Jerma
kampına gidecektik.
Bizim zayiatımız var mı?
Yok komutanım yok, biz iyiyiz.
Ateş, dedim havancılara ateş, durmayın. Son mermi atıldığında
sorudum, 36 dedi nişancı. Demek bir anda 36 tane 120'lik
havan mermisini İran'ın on kilometre içine atmışız, farkında ol
madan.
Ateşler kesildi komutanım, artık emniyetteyiz.
Dönün, acele geri çekilin, dönün.
Anlaşıldı komutanım.
Ne yazayım size bundan sonra, ne halde olduğumuzu biliyorsunuz.
Ne düşündüğüm hakkında size ne yazayım, siz olsanız
ne düşünürdünüz?
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Kara Harekâtı Bir Başlangıç
28 Şubat günü Amerika'dan ağır bir heyet ülkemize geldi.
Harekâtı durdurun, diye çığlık attılar ve gittiler. Aynı günün
akşamı Başkan Bush ABD'den haber gönderdi, harekâtı durdurun,
diye. Başbakan ve bakanlar açıklama yaptı; harekât sürecek, diye.
Genel Kurmay Başkanı, harekâtın süresi için, bir gün de
olur, bir yıl da, süre izafi bir kavramdır, dedi. 29 Şubat sabahı
NTV televizyonu harekâtın bittiğine dair ilk haberi verdi. Biz
şoka girdik. www.cizgiliforum.com
Harekâtın en ateşli savunucularından biri biz idik.
Harekâtın uzun süreceği konusunda açıklamalar yapan biz
idik. Barzani'ye vurulmadan PKK'ya vurulamayacağını, Musul
Kerkük Türkmenlerin haklarının güvenceye alınmadan, Irak
kuzeyindeki oluşum kontrol altma alınmadan, ABD Kerkük'te
masaya oturtturulmadan harekâtın bitemeyeceğini ileri süren
biz idik. Gazi Paşa'nın ulus devlet anlayışı Şemdinli'nin
Yeşilova'sına ulaşmalıydı, biz söylemiştik tüm bunları. Bir şey
bildiğimizden değildi, terörle mücadelede geçen onca yıl, hükümetin
demokratik çözüm tavrı, DTP'nin ve İmralı'nın siyasi çözüm
tavrı, ülkemizde olan bitenler bizi böyle düşündürüyordu,
doğrusu bu diyorduk.
Bu satırları size yazmadan birkaç gün evvel, işimiz gücümüz
olmadığından kitap yazıyor, medya aracılığıyla sesimizi
ERDAL SARIZEYBEK
duyurmaya çalışıyorduk. İşimiz gücümüz yoktu başka. Tek
amacımız vardı, Yahuda'ya hizmet eden uzmanların doldurduğu
savaş meydanlarında Gazi Paşa'dan aldığımız güçle yer
almak ve vatan söz konusu olduğunda meydanın boş olmadığını
gösterebilmekti. Başardık da, daha ilk gününde harekâtın
sesimiz bütün gücüyle yansıdı sizlere, televizyonlarda, gazetelerde,
dergilerde. Ama bu çekiliş, bu kara harekâtının durduğu
günün ABD ikazlarıyla aynı güne denk gelmiş olması sanki er
meydanını terk etmişiz gibi algılandı, herkeste büyük bir hayal
kırıklığı yaşandı. Soruyorlardı bize, doğru mu bu, geri çekildiğimiz
doğru mu, diyerek. Var gücümüzle haykırdık, doğru
değil, doğru değil, er meydanından kaçtığımız doğru değil,
olamaz bu, diye haykırdık ama kimse harekâtın bitmiş olabileceğine
inanmak istemiyordu. Herkeste bir terk edilmişlik
duygusu yaşanıyordu. Akşam sularında konuyla ilgili beklenen
açıklama Genel Kurmay'dan geldi":
"Türk Silahlı Kuvvetleri, hava koşullan ve aydınlık durumu
gibi etkenler dikkate alınarak en uygun zaman olarak seçilen
21 Şubat 2008 saat 19:00'dan itibaren, Irak'ın kuzeyinde
PKK/KONGRA-GEL Terör örgütüne karşı, Kara Kuvvetleri
Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı birliklerinin katıldığı
hava destekli bir sınır ötesi kara harekatı başlatmıştır.
Harekâtın hava şartları açısından elverişsiz bir mevsimde
icra edilmesi, baskın sağlamak ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin
her koşulda görev yapabilme yeteneklerinden faydalanmak
için özellikle tercih edilmiştir. Ayrıca arazideki derin kar sayesinde,
teröristlerin patlayıcı kullanma imkânları ellerinden
alınmış ve patlayıcılardan kaynaklanan hiç bir zayiatımız olmamıştır."
27 Genel Kurmay Başkanlığının 29 Şubat 2308 gün ve 25/08 sayılı açıklaması.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Satır satır, kelime kelime okuyordum yapılan açıklamayı.
Bir umut vardı içimde, bir ışık, harekâtın henüz bitmediğini, bu
işin daha yeni başladığını ve kolay kolay bitmeyeceğini anlatan
bir umut, bu yaptığımız daha yapacaklarımızın ayak sesidir,
diye haykıracak bir umut. Telefon durmak bilmiyordu. Bitti mi,
bitti mi, diye bize soruyordu yüreği daralanlar ülke kaygısıyla,
gelecek kaygısıyla. Hayır dedim hep hayır, bu daha bir başlangıç,
büyük harekâtın bir küçük parçasıdır bu, son harekatın ayak sesidir
bu!
Tekrar okudum tekrar Genel Kurmay'ın açıklamasını, okudukça
sakinleştim. Aradığımı bulmuştum satırlar arasında.
Kelimeler bize şöyle konuşuyordu; En uygun zaman buydu
harekât için, en uygun zaman. Her yer kar, derin kar, şiddetli
soğuk, terörist beklemiyordu geleceğimizi, gittik ve vurduk,
baskın yaptık, diyordu satırlar. Ya mayın, ya patlayıcılar? Karın
olumsuz etkisi avantaja dönüştürdük, zayiat vermedik. Baskın
yapılması askeri bir taktik idi ama karın patlayıcı etkisini yok
edeceğini düşünmek, bizim için bilinmeyen bir taktik idi, anlayınca
gururlandım.
"Harekâtın maksadı, bölgedeki teröristleri etkisiz hale getirmek
ve örgütün fiziksel altyapısını tahrip etmek olarak belirlenmiştir.
Coğrafi olarak örgütün kalpgahı durumunda olan
Zap bölgesi hedef alınmıştır.
Harekâtın başından itibaren, manevra birlikleri ve uçaklar
tarafından 126 mağara, 290 barınak ve sığınak, 12 komuta merkezi,
11 muhabere tesisi, 6 eğitim tesisi, 23 lojistik tesis, 18 ulaştırma
tesisi, 40 hafif silah mevzii ve 59 uçaksavar mevzii kısmen
ya da tamamen tahrip edilmiştir.
Dün ele geçirilen 3 teröristle birlikte, sınır ötesi harekâtta
etkisiz hale getirilen terörist sayısı 240'a ulaşmıştır.
ERDAL SARIZEYBEK
Birliklerimiz sınır ötesi dağlık bir bölgede, derin kar ve şiddetli
soğuklarda harekâtı başarıyla uygulamışlardır. Görev alan
birlikler tamamen komando eğitimli yaya ve uçarbirlikler olup,
harekâtta tank, zırhlı ve tekerlekli araçlar kullanılmamıştır. Kara
Kuvvetleri, Jandarma ve Hava Kuvvetleri unsurları arasındaki
mükemmel koordinasyon, müşterek harekâta örnek oluşturacak
düzeyde bir sınır ötesi harekât uygulanmasını mümkün kılmıştır."
Ah şu medya dedim, ah şu Yahuda medyası, öyle görüntü
verdiler ki bize sandık ki, Sinat, Haftanin, Mezi, Basyan, Hakurk,
Kandil, bütün kamplara girilmiş, toplar tanklar harekata katışmış.
Girilen her yerde çatışma var, geniş bir kara harekâtı bu,
kolay kolay bitmez, sanmıştık. Şimdi daha iyi anlıyorum içimizdeki
hayal kırıklığının nedenini, medya sebep olmuştu buna.
Ordumuz diğer kamplara girmemiş ki! Tanklar, motorlu araçlar
harekâta katılmamış ki! Tek bir kampa girilmiş o da Zap!
Hakurk duruyor, Basyan, Mezi, şive, Avaşin duruyor, Kandil duruyor!
Daha 3,500 terörist duruyor, saf dışı bırakılan 300, daha
3.200 terörist duruyor, Barzani'dekiler duruyor, Mahmur Kampı
duruyor. Ne hakkınız vardı Yahuda medyası bizi gerçeklerden
uzaklaştırmaya, ordumuzdan kuşku duymaya, Türk milletinin
Amerika'ya esir olduğunu düşündürmeye ne hakkınız vardı
sizin! Türk ordusu Kapıkulu askeri mi? Türk milleti tarihinde
esaret altında yaşamış mı hiç! İşte her şey açık, girilen tek kamp
var, tek kamp o da Zap, PKK yaşıyor hala, aksini söyleyen mi var!
Daha harekât bitmedi, asıl harekât sonra başlayacak, başlayacak
ama hedefi sadece PKK olmayacak, inanın bana, hedef sadece
PKK olmayacak, hainler titresin artık, sıranın kendilerine geleceğini
anlasın ve titresin!
Neden, dedim içimden neden Zap? Ana karargâhı, kalpgahı
deniyor bu Zap için ve bir tek o vuruluyor baskınla, yaya,
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
karda kışta, neden? Havadan vurulan diğerleri neresiydi hani
şu harekâtın şifresi olan yerler? Zap, Avaşin, Basyan, Hakurk
ve Kandil. Bütün hava harekâtlarıyla ilgili yapılmış resmi basın
açıklamalarına bir bakınız, dört yer, dört yer dikkatinizi çekecek;
Zap, Avaşin, Basyan, Hakurk!
Zap neresi? Hakurk'un en batıdaki ileri üssü. Hakurk'tan
çıkın yola, Yeşilova'nın güneyinden dolaşın, biraz daha yıkarı
çıktığınızda ilk mola yeriniz Basyan'dır28. Şemdinli Çayı oradan
geçer, kışın vadi tabanı pek kar tutmaz, çay içer dinlenirsiniz,
banyo yaparsınız, şiir yazarsınız Çarçele üzerine.
Mola bittiğinde batıya doğru giderseniz Avaşin Çayı sizi
karşılar, Şemdinli Çayı ile buluştuğu yerde, önce şunu açıklayalım,
PKK kampı deyince siz ne anlıyorsunuz? Sakın ola
Kandil'de vurulurken bize gösterilen betonarme binalar, evler
gibi bir kamp düşünmeyiniz. Bu bölgedeki arazinin doğal yapısı
teröristler için kamptır; bu arazi her türlü barınma imkânı sunar,
çataklar, mağaralar, oyuklar, hepsi bir sığınaktır, barınaktır.
Avaşin kampı derseniz, onun gibi türlü türlü isimlerle daha
birçok kamp yeri karşınıza çıkar; Mezi gibi, Keryaderi gibi, Şive
gibi, daha isimlerini bilmediğimiz birçok yerler. Aslında bu anlık
istihbarat arazide hareket eden terörist gruplar için verilmiş
olması gerekirdi ama Amerika bu istihbaratı bize vermez, veremez.
Çünkü PKK'yı yok etmeye niyeti yok. Onun niyeti kazananın
da kaybedenin de belli olmayacağı bir senaryo yazmak.
Bakın Irak'a, yakında iç savaş fiilen çıkacak, Amerika çatışan
her gurubu destekleyecek, silahlandıracak, birbirine kırdıracak
Müslüman halkı, yıllar sürecek bu iç savaş ama bir dönüp geriye
baktıklarında , ne galibi olacak bu savaşın ne de mağlubu, kaybedenin
Irak olacağını, milli güçleri olacağını, kardeşin kardeşi
28 Şemdinli'de Sınır Aşmak, anı, Erdal Sarızeybek, Pozitif Yayıncılık, 2006.
ERDAL SARIZEYBEK
vurmuş olduğunu görecekler ama iş işten geçmiş olacak, ama
onlar bunu şimdi göremezler, görmeleri için ölmeleri gerekecek
ne yazık ki...
Amerika PKK'yı yok etmek isteydi zaten şimdiye kadar çoktan
yok etmişti, biz biliyoruz bunu. Anlık istihbarat bir oyun, biz
de biliyoruz PKK'nın kamplarını, adım adım anlatıyorum işte
size ben. Hava harekâtları etkili olmaz buralarda, sığınağın içine
havadan bomba girmez. Yürüyeceksiniz, her ayak boyu yeri
gözünüzle arayacaksınız, dere tabanlarını kontrol edeceksiniz,
zor bu işler zor.
Avaşin çayını izlerseniz Dağlıca'ya kadar çıkarsınız, hani
şu taburumuza saldırı yapılan yere. Batıya dönerseniz en hassas
nokta karşınıza çıkar, Avaşin Çayı ile Zap çayının birleştiği
yer, uzunca bir vadidir ve Çukurca'ya kadar uzanır. Alın size işte
kamp yeri, en az on tane. PKK'nın en batıdaki ileri üssü. Ancak
taktisyenlerin gözden kaçırmaması gereken bir nokta var; buranın
ileri üs olabilmesi için, Avaşin'de terörist olması gerekir.
Avaşin'de operasyon tehdidine rağmen terörist varsa Basyan'da
da vardır, destek için, irtibat için. Devam ederseniz aynı mantıkla,
Basyan'da terörist varsa eğer, Hakurk'da da mutlak vardır, bırakmaz
orayı. Hakurk son noktadır, Kandil'den önce son nokta,
ülkemize en yakın son nokta. Buradan geriye çekilme, Kandil'e
kadar gitme imkânı vardır, doğuya dönüp İran'a kaçma imkânı
yardır, gözden sakın kaçırmayınız.
Eğer gerçekten terörist-varsa buralarda ki var, o zaman ,
arada bir çıkıp Aktütün kuzeyi Çarçele Dağına, Derecik kuzeyi
Balkaya(Govend ya da Julia) Dağına bakmak lazım hatta
Leylek Dağına bile. Tarihte bunlar yaşandı hep, kış günü bura
163
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
larda kampa rastladık biz. Arşivlere bir bakalım, kışın ortasında
Balkayalar Dağında buzdan yapılmış îglolarda yaşayan teröristlere
rastladık biz, Pamukoğlu Paşa'nın operasyonlarına bir
bakalım, göreceğiz o zaman bakalım tarih ne diyor. Şimdi ne
dediniz; Zap kampı imha edilmiş öyle mi?
Peki diğerleri sizce nerede olabilir?
"Harekâttan önce bölgede bulunduğu değerlendirilen yaklaşık
300 teröristin büyük çoğunluğu etkisiz hale getirilmiş;
geri kalanların bir kısmı ise bölgeyi terk ettiklerinden temas
kesilmiştir. Ayrıca, bölgedeki barınma olanakları, haberleşme
imkânları, uçaksavar savunması ve yaşam malzemeleri büyük
oranda tahrip edilmiştir. Böylece harekâtın başlangıçtaki hedeflerine
ulaştığı değerlendirilmiş; birliklerimiz arazi arama ve
taramaları yaparak, 29 Şubat 2008 sabahı itibarıyla yurt içindeki
üs bölgelerine dönmüşlerdir.
Şüphesiz, bir bölgede icra edilen operasyonla terör örgütünün
tamamen etkisiz hale getirilmesi söz konusu değildir. An cak,
Irak'ın kuzeyinin teröristler için emniyetli bir bölge olmadığı
örgüte gösterilmiştir."
Bizim kuşkumuz ordumuzdan yok, güvenimiz tam ama şu
Yahuda medyası yok mu şu medya, halkımızı şaşırttı, kuşkuya
zorladı, güveni sarsmaya çalıştı. Doğru değil bunlar!
Harekâtın bitmesini en çok ABD'ye bağlayanlar oldu. Dedim,
bu ABD harekâtın her aşamasını bilse, başlangıç ve sonunu
bilse, ne diye gelsin ta Amerikalardan buraya, harekatı durdurun
demek için mi! Bilseler Türk ordusunun işini, gelirler miydi buralara.
Üstelik Bush da bağırmaya başladı, durun, diye. Bilseydi,
der miydi bunu! Başbakan Ulusa Sesleniş konuşmasını dağıttı
ERDAL SARIZEYBEK
aynı gün öğleyin. Harekât devam ediyor diyordu ulusumuza.
Harekâtın bitiminden haberi olsa yayınlar mıydı bunu? N" çabuk
unuttuk Osman Paşa'yı! Irak'taki harekâtını Barzani'nin
Ankara temsilcisi teröristlere haber vermemiş miydi? Herkese
geri çekilme söylensin de askerimiz pusuya düşsün öyle mi?
Şırnak'ta geri çekilen Mehmetçiği pusuya düşürmediler mi?
ABD bunu bilecek ve PKK bilmeyecek öyle mi? Ordumuz bizim
ordumuzdur başkasının değil, Türk milletinin ordusudur,
geleceğimizin, güvenliğimizin teminatıdır, böyle bildik, böyle
bilerek öleceğiz.
"Harekâtın başlangıç ve bitiş zamanı tamamen askeri gerekçe
ve ihtiyaçlara göre tarafımızdan belirlenmiştir. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bu kararına içeriden ya da dışarıdan her hangi
bir etki söz konusu değildir. Kaldı ki, bu konuda bazı haberlerin
çıktığı gün, harekâta katılan birliklerin bir kısmı başlangıçtaki
planlama gereği sınırlarımız içine çekilmiş durumdaydı."
Bu bizim için küçücük bir harekâtın bitimini PKK ilke
mücadelenin bittiğine yoran gafiller var, PKK biter mi, 240 teröristin
yok olmasıyla PKK biter mi hiç! Daha ne PKK'lar var
hem içimizde hem dışımızda. Bu harekât son harekâtın sadece
bir ayak sesi, adımı bile değil. Son harekât gelince hep birlikte
göreceğiz bakalım bunun hedefleri ne olacak? Türk milletini
kardeş kardeşe düşürmek isteyenler var, buna hizmet edenler
var, bu topraklardan, bu toprağın alın terinden, bu toprağın
servetinden kazandıkları paraları bu dediğim yolda harcayanlar
var, bu toprağa ihanet edenler, onlara hesap sorulmayacak
mı sanırlar bu gafiller!
"'Şüphesiz, bir bölgede icra edilen operasyonla terör örgütünün
tamamen etkisiz hale getirilmesi söz konusu değildir.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Ancak, Irak'ın kuzeyinin teröristler için emniyetli bir bölge
olmadığı örgüte gösterilmiştir. Irak'ın kuzeyi terör örgütünün
faaliyetleri açısından bundan sonra da yakından izlenecek ve
bu bölgeden Türkiye'ye tehdit yöneltilmesine müsaade edilmeyecektir.
Terörle mücadele yurt içi ve yurt dışında kararlılıkla
yürütülmeye devam edecektir. Saygı ile duyurulur."
îşte bizim ordumuz bu, bizim ordumuz, Türk milletinin ordusu...
Bu kara harekâtı nedir: PKK'nın Irak kuzeyindeki ana karargâhlarından
biri olan Zap kampı vurulmuştur. Harekât başarıya
ulaşmış ve birliklerimiz dönmüştür.
Bu kara harekâtı ne değildir: PKK bitmiştir, Irak'taki kampları
yok edilmiştir, harekât bir daha yapılmayacaktır, bizi bu hallere
düşürenlerden, ihanet edenlerden ve buna destek verenlerden
hesap sorulmayacaktır.
Böyle anlayınca Genel Kurmay açıklamasını, yanık yüreklere
su serpiliyor ve umutla geleceğe bakıyor insan son harekatın
ayak seslerini duymak için...
ERDAL SARIZEYBEK
Polis özel Harekât Komiseri
Mahmut ve Dramı
Döndü kahramanlarımız, hepsi döndü İran'dan, sağ ve de
salim. Baktım; mermi kahraman astsubayımızın ensesinden
girmiş, sırtını takiben omur boyunca yakarak ilerlemiş
ve kuyruk sokumundan çıkmıştı, yanık izinden belli. Hain
kurşun
G-3 piyade tüfeğinin bakalit kabzasını sıyırmış ve dipçikten
çıkmıştı. Polis özel harekât komutanı Komser Mahmut'un
gözüne küçük bir taş parçası girmiş, mermi etkisiyle parçalanan
kayalardan taşlardan, önemsiz komutanım, diyordu bana.
Başarmıştık, bir avuç asker ve polisle başarmıştık. Büyüklerimize
göre belki küçük bir işti bu ama bizim gibi küçüklere
sorarsanız boyumuzdan çok büyük bir işti bu, çok büyük.
Teröristler büyük bir darbe yemişti, İran artık onlar için
Şemdinli sınırlarında güvenli bir bölge değildi. Onlar için güvenli
olmayan her yer bizim için güvenliydi artık, evlatlarınız
güvendeydi.
Komşunun Jerma topraklarındaki teröristler güneye yani
Alan'a gelemeyecek, kuzeye Yüksekova'ya geçeceklerdi artık.
Yüksekova, Yeşiltaş ve Dağlıca üzerinden Avaşin ve Basyan
kamplarına.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Muhammet'i ihanetle suçlamıyorum, elinden geleni yapmıştı
bizim için. Zorda kalınca yerimizi söylemişti ama olsun,
gene de biz başarmıştık. Aslında ihanet nerede ve kimlerdeydi,
biz biliyorduk.
Sarıldık birbirimize, asker polis kucak kucağa. Bu yakınlık,
bu başarı, bu gurur, bu güç birbirimizle sarılmakla dile geliyordu,
kelimelere ihtiyaç yoktu.
Türk milletinin asker ve polisinin gücünü bilesiniz istedim,
şimdi her zamankinden çok ihtiyaç var buna.
Bilesiniz istedim, bizi kimse durduramaz, bizim gücümüze
kimse dayanamaz, bakmayın siz öyle yiğitliğin ayağa düştüğüne,
yiğitlik bizim yüreğimizde, ağzımızda değil.
Bilesiniz istedim, varlığımıza yönelik bir tehdit ortaya
çıktığında Türk milleti izin almaz, kimseye ne yapacağını sormaz,
yeter ki bir adım ileri atsın, kimse durduramaz bizi, kimse,
bunu bilesiniz istedi, ihtiyacımız var bunu bilmeye, tarihi
hatırlamaya.
Bu harekattan bizde kalan bir gurur, Mehmetçik olma gururu,
vatan evladı olma gururunu duymak, yaşamak oldu. Bir
de, Mahmut'un gözüne gelen minicik ama hain taş parçası.
Bilememiştik o zamanlar, bu minik taşın başımıza bela olacağını
bilememiştik. Bilseydik koşacaktık, dünyayı alt üst edecektik,
ama bilemedik, haber vermediler, çok geç öğrendik, bilemeyince,
hain kurşun taş olmuş, vurmuştu bizi. Mahmut hayatta ama
bir gözü kör şimdi...
ERDAL SARIZEYBEK
Terörist Kamplarının
Taktik ve Stratejik Analizi
Zap kampı vuruldu ama harekâtın tartışmaları bitmedi.
Genel Kurmay'ın açıklamaları kamuoyuna yansıtılmadı
gereği gibi. Size olay yanlış aksettirildi. ABD emir verdi, girdik,
emir verdi, çıktık, gibisinden siyasi bir mantık geliştirildi.
Ordumuz siyasi tartışmaların içine çekilmek istendi. Doğru değildi
bunlar hem de hiç doğru değil.
Bunlar yaşanırken Irak sınırına kuvvet kaydırması yapılıyordu,
yeni bir harekâta hazırlık için. Ordumuzun morale ihtiyacı
vardı, başka şeye değil ama bizi yönetenler kendi hesapları peşindeydi,
ordumuza moral desteği vermek hiç akıllarına gelmedi.
Birliklerimiz özellikle Şemdinli bölgesine kaydırılıyordu.
Bu çok önemliydi çok. Şemdinli demek; Hakurk demektir, teröristlerin
ana kampı. Hakurk demek; çatışma demektir, arazi
zor, sığınak çok^barınak çok, tuzak çok. Yahuda medyası olayın
farkında değil ya da farkında bize değil başkalarına hizmet ediyor,
bu zorlu harekât hiç gündeme taşınmıyor, siyasi destek bulmuyor,
Barzani sertçe uyanlmıyor. Aksine peşmerge damatları
medyada boy gösteriyor. Biz ise kıvranıp duruyoruz, uyuyamıyoruz.
Zor arazi demek; şehit demektir, bizi anlayana.
Bizler bugünleri asala unutmayacağız. Bizim bu zorlu günlerimizde
kendi çıkarları peşinde koşan, ekmeğini yediği suyu
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
nu içtiği bu toprakları unutup başkalarının çıkarlarına hizmet
edenleri hiç unutmayacağız. Sesi çıkmayan sivil toplum örgütlerini,
para peşinde koşan büyük sermaye guruplarını, biz şehit
olurken bizden geçici almış olduğu yetkiyi askerimiz için kullanmayan
siyasileri hiç unutmayacağız. Türban deyip derdimiz
olmayan şeyleri başımıza dert eden, üniversite gençliğini birbirine
düşüren, toplumu kutuplaştırıp birliğimizi bozmaya çalışanları
da unutmayacağız. Şehitlerimizin neden şehit olduğu, kimin
sorumlu olduğu konusunda tek cümle etmeyen ama bir Hırant
Dink davasını aylardır gündemden düşürmeyen Yahuda medyasını
da unutmayacağız. Biz sabırlı bir milletiz, biliriz devranın
böyle gitmeyeceğini, elbet bir gün döneceğini, gün gelip hesap
sorulacağını da biliriz. Kimsenin Ah'ı kimsede kalmaz!
Bizim yüreğimiz şehitlerde. Bizim aklımız, beynimiz, düşüncemiz
şehitlerde. İkinci harekat çok yakın çok. Belki de
başladı siz okurken bu satırları. Kuzey Irak dağları zorlu, geçit
açmak zor. Daha gerilerde Barzani var, işimiz zor. Aklım şimdi
bu hainlerin inlerinde. Hedefi iyi seçmek lazım, araziyi iyi bilmek
lazım. Bir gücümüz yok ki, kendimiz gidelim, gidelim de
bu Hakurk'ta hainleri vuralım! Elimizde kalem yazıyoruz işte.
Yazıyoruz, anlatıyoruz belki dikkate alınır, alınır da evlatlarımızın
tehlikeye düşmesi önlenir, bir katkımız olur. Onun için
yazıyorum, bu yüzden acele ediyorum. Sağ olsun Cumhuriyet
Gazetesi, kıymet bildi, değer verdi, aklımızdan geçenleri sizlere
ulaştırıyor, yazılarımızı yayımlıyor, işte son sözlerimiz29:
29 Cumhuriyet Gazetesi, Strateji Eki, 17 Mart 2008 sayısına gönderilen yazımız.
ERDAL SARIZEYBEK
Teröristler İçin Kamp Nedir
Terörist için kamp demek; arazinin terör faaliyetleri için düzenlenmiş
biçimi, demektir. Arazinin, doğal yapısı yani mağaralar,
oyuklar, çataklar, arazinin doğallığı içine gizlenmiş sığınakların
terörist faaliyetleri için farklı taktik ve stratejik amaca
uygun hale getirilmesidir. İşte teröristin kampı budur. Elbette
ki kamp; betonarme bina değil, doğal yapıyı değiştiren tesisler
değildir. Ne gariptir ki medyada, Irak kuzeyinde hava keşfiyle
ortaya çıkabilen tesisler terörist ini olarak bize sunuluyor. Bu; o
yapıların vurulmasında terörist için sakınca olmadığı, dikkati
ana kamp yerlerinden uzağa çekmeye çalıştığı anlamına gelir,
özellikle baharla birlikte bir Kandil hikâyesi ortaya çıktı, yabancı
basın dikkatleri buraya çekti ve terör örgütünün sözde lider
kadroları burada boy gösterdi. Bütün dikkatler Kandil'e çekildi.
Dünyada hangi terörist örgüt vardır ki, basın yoluyla bilinen bir
yerde ortaya çıksın ve olası bir askeri harekâta hedef göstersin
ve kendisi de hedef olsun! Açıkça belirtmek gerekir ki, terör ve
teröristin tabiatında böyle bir özellik yoktur.
Bugüne kadar Irak kuzeyindeki terörist kampları hep gündeme
taşınmış ancak bunlar üzerinde "taktik ve stratejik boyutta
bir değerlendirme" yapılmamıştır. Hâlbuki bu konunun olası bir
harekâtta hiç gündemden düşürülmemesi gerekir. Ayrıca, terörist
faaliyetlerin yoğunlaştığı bu yerlerin stratejik analizini yapa
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
rak olayın nesnel boyutunu, imkân ve kabiliyetlerini göstermek,
kampların "taktik ve stratejik analizlerini yapmak", güvenlik
stratejimize fayda sağlayacaktır.
Terör ve teröristle geçen otuz yıllık mücadele sürecinde pek
çok terör kampı değişik isimlerle anıldı ve medyada yer aldı.
Kamuoyunun belki de en çok duyduğu isimler, Sinat, Haftanin,
Zap, Avaşin, Basyan, Hakurk ve Kandil terörist kampı olarak haberlere
yansıdı, özellikle Kandil son dönemlerde adı sıkça telaffuz
edilen bir örgüt kampı oldu. Teröristle mücadele stratejisinde
ve küçük birliklerin taktik harekâtında bu kampların önemi
nedir? Konunun bilimsel analizi bize, olası bir kara harekâtının
muhtemel hedeflerinin de ne olması gerektiği yolunda ipuçları
verecektir. www.cizgiliforum.com
Irak kuzeyinde teröriste hizmet edecek bir kamp yerinin
her şeyden önce, eylem alanı olan Türkiye'ye yakın olması gerekmektedir,
öylesine yakın olmalıdır ki; eylem sonrası terörist
kaçabilmeli ya da eylemlerini gerektiğinde destekleyebilmelidir.
Sınırlara yakın bir kamp sayesinde silah, mühimmat, yiyecek ve
giyecek ikmalini sorunsuz sağlamanın yanı sıra halk üzerinde de
etki sağlayabilmelidir. Ayrıca, teröre önemli ölçüde finansman
sağlayan uyuşturucu madde kaçakçılığını kontrol edebilecek bir
bölgede olmalıdır. Bunların yanı sıra, terörist burada olası bir
sınır ötesi harekâtına karşı arazi avantajını kullanabilmeli, çatışmayı
sürdürebilmeli ve askeri harekâtı etkisiz bırakabilmelidir.
Bu özellikleri yan yana koyduğunuzda, bir terörist kampının
yerini belirleyecek temel faktörleri şu şekilde sıralamak gerekir;
eylem alanına yakın, geri çekilme, kaçma, takviye, ikmal,
kaçakçılık üzerinde kontrol ve denetim, arazi avantajı ve güç
göstermek.
ERDAL SARIZEYBEK
Stratejik Üçgen;
Hakkâri- Van-Şırnak
Terörün finansmanını sağlayan kaçakçılığın teröristler tarafından
kontrol ve denetim altında tutulması konusu, kamp
yerlerinin tespitinde dikkate alınması gereken önemli bir faktördür.
Türkiye'de sınırlardan yapılan kaçakçılık geçmiş yıllarda
Suriye'yi gündeme getirmiş olsa da, sonradan alınan fiziki
güvenlik önlemleri buradan yapılan illegal faaliyetleri önemli
ölçüde azaltmıştır. Yalnız asker gücüyle korunan ve arazinin
sert yapısı nedeniyle fiziki önlem alınamayan Irak ve Iran sınırları
kaçakçılık faaliyetlerinde dikkati çekmektedir, iran'da
kaçakçılığın çekim merkezi Urumiye, Irak'ta ise Zaho, Diana
ve Erbil olduğu göz önüne alınırsa, bu çekim merkezlerine en
yakın şehirlerimiz olan Şırnak, Van ve Hakkâri'nin kaçakçılıkta
ön plana çıktığı görülmektedir. Kaçakçılığın terörle olan organik
bağı dikkate alındığında bu üç ilimiz stratejik üçgen olarak
göze çarpar; Türkiye-lran-Irak sınırlarının birleştiği bölge ve bu
bölgenin Irak-lran uzantısı olan Zagros Dağları.
Terörist bu stratejik üçgende kendisine öyle bir yer bulmalıdır
ki, kaçak giriş ve çıkış patikalarını kapatabilsin, lojistik destek
sağlasın, kolayca ikmal yapsın, varlığını göstersin ve olası bir
operasyondan kaçabilsin, işte bu özellikleri teröristlere sağlayabilen
kamp yeri coğrafi konumu itibariyle Hakurk'tur. Kandil
çok gerilerde kalır ama askeri stratejide önemini korur. Diğer
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
kampların ise İran'a sınırı yoktur. Konuya stratejik savunma, çekilme,
güç gösterme ve finans sağlama açılarından baktığınızda
Hakurk ve Kandil teröristler için en ideal kamp yeri olarak karşınıza
çıkar.
Bölgeye bütün olarak baktığımızda, mevcut terör kamplarının
nerdeyse tamamının Şırnak-Şemdinli hattının hemen güneyinde
yer aldığını görürüz. Şemdinli'nin yanı başındaki Hakurk
ve daha güneyde Kandil kampları hariç, diğerleri kuzey Irak
topraklarında yer almakla birlikte Türkiye'nin üçlü sınırlarıyla
teması yoktur. Yani, diğer kamplara olası bir harekâtta teröristlerin
üçüncü bir ülke topraklarına geçme imkânı yoktur. Bu düşüncenin
aksine basit bir mantıkla hemen Suriye akla gelse de,
Irak ile müşterek sınır alanının teröriste avantaj sağlamayacağı,
arazinin genelde düz olduğu, takip harekâtının teröristlerin
aleyhine sonuçlanmayacağı gerçeğini hatırlamamız gerekir.
Gene Hakurk ve Kandil hariç, Sinat, Haftanin, Zap, Avaşin
ve Basyan kamplarına yapılacak olası bir harekâtta, kampların
güneyine gerçekleştirilecek bir hava indirme operasyonu ile
teröristlerin geriye çekilmeleri önlenebilir; örs-çekiç taktiği ile
askeri harekât başarıya ulaşabilir ve teröristler kaçamayabilir.
Dolayısıyla Hakurk ve Kandil hariç, diğer kamplar sınırlarımıza
yakındır, eylem sonrası kaçma imkânı verir, Türkiye'deki eylem
guruplarına destek imkânı verir ama teröristlere üçüncü bir ülkeye
kaçma imkânı vermez. Bu nedenle kuzeyden güneye yapılacak
olası bir harekâtta askeri ve hatta siyasi açıdan önce Hakurk
sonra Kandil kampı diğerlerine göre stratejik bir öneme haizdir.
Irak içerisinde merkezi yönetimin kuzeydeki bölgeye bir harekatı
söz konusu olduğunda ise, önce Kandil ve son direniş noktası
olarak Hakurk önem kazanır.
ERDAL SARIZEYBEK
Neden Hakurk
İran'la sınırı vardır, bir. Olası bir askeri harekâttan teröristler
bu ülkeye kaçmak suretiyle kurtulabilir, iki. Çünkü Türkiye,
bu bölgeye İran topraklarına sarkan bir askeri harekâtı şimdilik
yapamaz.
Arazi barınmaya ve direnmeye çok elverişli olup teröriste
avantaj sağlar.
Îran-Irak sınırını çizen ve üçlü sınırımızda son bulan Zagros
dağlarının Türkiye'ye en yakın ucudur, güneye uzantısı Kandile
dayanır dolayısıyla destek alabilir.
İran sınırından yapılan kaçakçılık faaliyetlerinin en önemli
noktaları güneyden kuzeye doğru Şemdinli, Yüksekova, Başkale
ve Özalp'tir. Bu ilçelerin karşısına düşen îran topraklarında teröristlerin
uzun yıllardır kullandığı Jerma ve Kelereş kampları
vardır. Dolayısıyla Hakurk'tan yola çıkan teröristler Dalamper
Dağı üzerinden, Dumanlı Dağ ve Kralın Kızı yoluyla Jerma'ya,
Şehidan Dağı üzerinden Yüksekova-Başkale bölgesindeki
Kelereş kampına ulaşır. Benzer şekilde Karakoç/ Gasto mezrasından
Türkiye'ye giriş yapar. Karadağ-Silo Yaylası, Balkayalar
üzerinden Basyan ve Avaşin kamplarına ulaşır, en kısa yol bu
hattır. Basyan kampı, İkiyaka Dağları üzerinden Hakkâri ve
Van'a, Avaşin kampı ise, Zap üzerinden Şırnak bölgesine açılım
sağlar. Bu kamplarla Hakurk arasında bağlantı yolları ve pati
17F
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
kalan mevcuttur. Bu güzergâhlardan geçerek Şırnak, Van ve
Hakkâri bölgesindeki hem halk hem de kaçakçılık üzerinde etki
alanı sağlar. Teröristlerin, yurt içine geçiş emniyeti için îkiyaka
Dağları, Küpeli(Gabar) ve Cudi dağlarında emniyet ve eylem unsurları
bulundurmasını gerektirir. Bu yüzden de bu stratejik üçgendeki
terörist faaliyetlerinin ana merkezi olan Hakurk oldukça
önemlidir ve terörle mücadelede günden\den düşürülmemesi
gereken hayati bir yerdir.
Kandil; propaganda, Irak ve Barzani ile ilişkiler, MOSSAD ve
CIA ile irtibat, silah ve mühimmat temini açısından stratejik bir
üs olabilir ama eylem üssü olarak düşünmek zordur. Kandil'den
yola çıkarak Türkiye'de eylem yapıp tekrar Kandil'e kaçamazsınız,
mesafe uzundur. Kandil'den yola çıkarak Türkiye'de halk
üzerinde psikolojik etki sağlayamazsınız ve kaçakçılık üzerinde
otorite olamazsınız. Çünkü güç gösteremediğiniz için etki alanınız
zayıflar. Bu nedenle Hakurk daha önem kazanır, stratejik
üçgene en yakın nokta burasıdır.
Ancak, geniş çaplı ve uzun süreli bir harekât söz konusu olduğunda,
operasyondan kaçmaya çalışan teröristlerin son durağı
olarak Kandil'i düşünmek yanıltıcı olmaz. Çünkü Kandil,
üçlü sınırdan başlayıp geriye doğru yaklaşık 120 kilometrelik
bir alana yayılmış bir dağ kütlesi üzerinde yer alır ve İran'daki
PJAK terörist kamplarına çekilme imkânı verir. Sonuç olarak
terörist kamplarına uzaktan bir baktığınızda, en geride Kandil,
onun kuzeye doğal uzantısı ve stratejik üçgenin kapısı Hakurk'u
görebilirsiniz. Buradan hareketle gene kuzeye doğru İran'da yer
alan Jerma ve Kelereş kampları, batıya doğru sırasıyla Basyan,
Avaşin ve Zap kampları dizilir. Teröristlerin Türkiye'ye açılımları
da bu kampların diziliş sırasına göre yapılır, geri çekilmeleri
de aynı mantığa tabidir. Coğrafyanın stratejik mantığı da bunu
zorunlu kılmaktadır.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
olduğu aşikârdır. Olası bir harekâtın ilk hedefleri arasında ye;
alacağını düşündüğümüz bu kamplardan sonra Hakurk'un hedef
seçilmesi ya da elde mevcut istihbarat çerçevesinde her üçünün
de bir askeri harekâtın hedefi olması muhtemel görünmektedir.
Ancak, Hakurk'un sürekli elde tutulmasının hem askeri açıdan
riskli hem de büyük çaplı birliklere ihtiyaç duyduğu bilinen
bir gerçektir. Bu bölgede teröriste ağır bir darbe vurmak olasılığı
zayıf görünmektedir çünkü arazinin özellikleri ve İran sınırında
oluşu teröristte önemli avantajlar sağlamaktadır. Hakurk arazisi
zorludur; çok sayıda sığınak ve barınak mevcuttur. Uzun yıllardır
tahkim edilmiş bir bölgedir ve Barzani isyanlarının direniş
noktasıdır. Arazi geniştir. Mevsim itibariyle dağlardaki yoğun
kar hem askeri harekâtı hem de terörist intikalini dere tabanlarına
bağlı kılacaktır. Bu durumda mayın ve patlayıcı madde kullanımı
teröristlerin ilk seçeceği ve kullanacağı yöntem olacaktır.
Teröristlere önemli avantaj sağlayan bu arazide uzun süreli bir
harekâtın askeri açıdan beklenmedik zayiatlara yol açması riski
gözden kaçırılmamalıdır. En önemlisi, teröristlerin Iran a kaçma
olasılığı karşısında bu ülkenin harekâta vereceği destek göz ardı
edilmemeli, bu bağlamda önleyici tedbirlerin alınması da değerlendirilmesi
gereken faktörlerin başında yer almalıdır.
Bu çerçevede, özel harekât, nokta operasyonları, baskın
ve gece harekâtı gibi askeri taktikler ön plana çıkmaktadır.
Hakurk'ta etkili olmayı amaçlayan bir askeri harekât uzun süreli
değil, kalıcı değil, özel eğitilmiş komando birlikleriyle kısa
süreli ancak sık sık gerçekleştirilecek özel harekâtlarla kontrol
altında tutulması, arazinin olumsuzluklarını avantaja dönüştürebilecektir.
ERDAL SARIZEYBEK
Harekatın Hedefi Barzani
Mevsim şartları dikkate alınarak olası bir harekâtın ilk
aşamasında, Hakurk'taki terörist varlığının karşı eylem
gücü yok edildikten sonra harekâtın Kandil'e doğru genişlemesi
kaçınılmaz bir durum olarak değerlendirilmelidir. 1 Aralık'tan
itibaren günümüze kadar devam eden hava harekâtıyla vurulan
hedeflerin Hakurk, Basyan, Avaşin, Kandil ve Zap kampları olması
bu konudaki düşüncelerimizi doğrulayan temel verilerden
biridir.
Dolayısıyla, olası bir harekâtın Hakurk alanını kontrol altına
alarak ve buradan hareketle Kandil'de nokta hedeflerine yönelmesi,
zırhlı araçlarla da Barzani bölgesindeki hedeflerin elde
edilmesi hususlarını kapsayan planların güncel tutulmasını dile
getirmek pek mantık dışı olmayacaktır. Harekâtın taktik hedefi
Hakurk ama stratejik hedefinin Kandil olması da mantıki bir
seçim gibi görünmektedir.
Hakurk'u ve aynı alandaki Durjan, Lolan, Hayat Vadisi,
Gelyaraş, Kanyaraş'ı kontrol altına alan bir askeri harekâtın doğal
uzantısı Kandil'e kadar uzanacak ve genişleyecektir. PKK
terör örgütünden kaçanların Barzani'ye sığındığı, Barzani'nin
Türkiye'ye karşı özel bir PKK birliği oluşturduğu, Irak kuzeyinde
Kürt devletini kurduğu, petrol bölgelerinde otorite olmaya
başladığı, Türkmen varlığını tehlikeye düşürdüğü gibi hususlar
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Komutanım Yardım Et
Baba, dedi kızım, baba o askere ne oldu, hani şu yardım
isteyen askere?
Dinle kızım dedim, dinle de anlatayım sana. O zamanlar
işimiz çok zordu. Şemdinli'de üç koldan kuşatılmıştık
teröristler tarafmdan. Anlayamamışız o zamanlar
Amerika'nın Birinci Körfez oyununu. Çekiç Gücü getirmişiz,
PKK'yı güçlendirmişiz ama anlayamamışız
bunu. 92'de Şemdinli'ye geldiğimizde binlercesi saldırdı
bize kızım.
Kimsenin haberi yok muydu baba?
Vardı kızım, herkesin haberi vardı. Ama ne oldu, ne
bitti de biz yalnız kaldık, inan bana bilmiyorum. O
yardım isteyen asker Aktütün'de görevliydi. Daha iki
gün öncesinde o çatışmanın, oradaydık biz. Teröristler
Basyan ve Avaşin kamplarındaydı, yerlerini biliyorduk
tıpkı bugünkü gibi. Karakola saldıracaklarını da biliyorduk
ama biz Irak'a geçemiyorduk ki!
Neden baba?
Yasaktı kızım o zamanlar, başka bir ülkenin toprağına
geçmek bizim için yasaktı. Bu büyüklerin işi, onlar
karar verecek, ordu harekete geçecek de Irak'taki PKK
kampları temizlenecek. Dağlıca taburumuza saldırdı
ERDAL SARIZEYBEK
lar da geçebildik mi Irak'a, yok. Neden? Başbakan da
tezkere de vardı üstelik ama ordumuz geçemedi, izin
vermediler. O günlerin bugünden farkı yoktu kızım.
Bekliyorduk teröristleri gelsin bize saldırsınlar diye,
bizi şehit etsinler diye bekliyorduk. Dedim ya ik i gün
önce oradaydım diye. îki gün sonra geldiler. Sabaha
karşı geldiler. Haberi duyduğum zaman Komando taburuna
koştum, bölükten ayrıntılı haber alamıyorduk,
çatışma sürüyor, bildiğimiz tek şey buydu.
Sonra ne oldu baba?
Koştuk kızım koştuk, yardıma koştuk. Helikopterle gittik,
atladık, süründük, mevziye girdik, biz de çatışmaya
başladık hep birlikte. Bayrak ve Leylek Dağındaki timlerin
etrafı sarılmıştı. O yardım isteyen asker Bayrağın
uzantısındaydı. Tim komutanı asteğmen Ejder şehit olmuştu.
Yanında ki asker de şehit olmuştu. Bir Bayrak
vardı ayakta kalan. Bayrak ile bizim aramızda kalan
Berçay sırtlarında, Astsubay Aşkın ile yedi askeri de
şehit düşmüştü. Köylerden gelen korucular pusuya düşmüş,
onlardan da şehit vardı ama kesin sayısını bilmiyorduk.
Bayrak ile bizim aramızda onbeş kadar terörist
sıkışmış kaçamıyorlardı. Kayalıkların arkasında mevzi
almış nişan alarak ateş ediyorlardı bize, kımıldayamıyorduk.
Kaç kişiydik ki biz, ik i askerle gitmiştim ben,
helikopterle. Helikopter isabet almış, yere atlamış, sü
rünerek mevzilere varmıştık. îşte o zaman bu askerin
çağrısından haberim oldu ve telsize koştum...
Komutanım yardım et.
Dayan oğlum geliyoruz, dayan.
Gitme şansımız yoktu o an için.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA www.cizgiliforum.com
Genel Kurmay'ın İlk ve Son Sözü
Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Sayın Yaşar Büyükanıt
söylenmesi gerekenleri çok önceleri söylemişti bize30:
"Daha önce de açıkça söyledim: Türkiye Cumhuriyeti,
1923'ten bu yana bu kadar büyük risk, tehdit ve sıkıntılarla
karşı karşıya kalmadı...
Türkiye bu kadar sorunla Cumhuriyet tarihi boyunca
karşı karşıya kalmamıştır. Biz bu sorunlar varken, bu sorunları
tek başımıza mı çözeceğiz yoksa uluslararası ilişkilerle
mi çözeceğiz?
Orgeneral Büyükanıt, "Türkiye Cumhuriyeti çok büyük
bir devlettir, çok kuvvetli bir devlettir, bilmeniz lazım"
dedi. Konuşması sık sık katılımcıların alkışlarıyla ve destek
sloganlarıyla kesilen Büyükanıt, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Soruyorum; sizin, bizim bugünkü durumumuz, Samsun'a
çıkmadan önce 16 Mayıs 1919'da Atatürk'ün karşı karşıya
olduğu sorunlardan daha mı büyük? Hayır değil. Ordun yok,
paran yok, Anadolu insanı savaş yorgunu. Atatürk tüm bu
olumsuzluklara karşı 'biz bu olumsuzlukları yeneriz' diyor.
Şimdi Türkiye Cumhuriyeti bu kadar mı kötü? Değil. En kötüsü,
ümidini kaybeden insan, gerek bireysel, gerek kurum
30 Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Bilyükanıt'tn, Washingtonda Yaptığı
Konuşma(14
Şubat 2007).
ERDAL SAR1ZEYBEK
sal olarak... Türkiye güçlü bir ülke. Türkiye, onun bunun iteleyeceği
bir ülke değildir'.
Bazı korkularımız var. Bu korkularımızın üstesinden
gelmemiz gerekiyor. Türkiye bölünüyor mu? Kim bölecek
Türkiye'yi? Kim bölebilir? Türkiye'yi bölmeye kimin gücü
yeter? Türkiye'yi bölmeyi rüyalarında görenler, bu rüyanın
sonunda kâbus görür. O dinamik güçler, Türkiye'yi koruyan
o dinamik güçler var olduğu sürece, o rüyayı görenler kâbusla
uyanırlar ve derslerini alırlar. Bir kere buna inanmamız
lazım. Biz inanıyoruz. Kimse Türkiye'yi bölemez, ona cesaret
edemez. Onu düşünenlerin biz gereğini yaparız. Böyle bir
güç var mi? Yok. Hayal kuranlar var. Hayal kuranlara destek
verenler de var. Geçmişte de hayal kurulmuş. O hayallerin
içinde boğulurlar.'Kimseye Türkiye'yi böldürmeyiz. Hiç kimse,
hiçbir kurum Türkiye'yi anayasasıyla belirlenmiş rejiminin
dışına çıkaramaz. Türkiye demokratik, laik, sosyal ve
üniter bir devlettir. Bunun dışına Türkiye'yi çıkaracak hiçbir
güç yok ve olmayacaktır."
Biz inanıyoruz bu sözlere, bu harekâtın, gelecekte yapılacak
son harekâtın ilk adımı olduğuna inanıyoruz. Aksi halde esir yaşamaktansa
Türk milleti, yok olsun daha iyidir...
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA "
hyordu. işte o zaman Talabani denen adam tekrar çıktı sahneye,
başladı bir öcalan'la bir Demirel'le görüşmeye. Anlamamıştık
bu sebepsiz ziyaretleri. Peşmerge de verdiği sözleri tutmamış, ne
köyüne dönmüştü ne de karakoluna. İki yıl Şemdinli dağlarında,
kuzey Irak dağlarında kaldık, ne köy gördük yaşam bulan,
ne de peşmerge karakoluna gelen. Aldatmışlardı bizi, yetimin
hakkını yemişlerdi hem de bizim elimizle.
PKK'mn dağılmaya yüz tutması rahatsız etmiş olacaktı
ki birilerini, birden çıktı ortaya bu Talabani ve ülkemizle Irak
arasında mekik dokumaya başladı. Ardından Lübnan'a gitti,
Bekaa'ya, hainlerin başının yanına. Görüşmeler, anlaşmalar yaptı.
Nihayet, özal ve Demirel sayesinde PKK ile Türk devleti arasında
sözde ateş kes yapılmasını sağladı. İmralı ile birlikte Talabani,
dünya basının önüne geçerek bu ünlü ihanet ateşkesini Bekaa'da
açıkladı. Bu karardan sonra, ilk kez rahat uyuyorum, demişmiş
Özal Talabani'ye, îmrah söylüyordu bunu. Resmi bir anlaşma
yoktu ama bu sözde ateşkes fiilen uygulanmış ve PKK tekrar can
almak için kendini toparlamıştı. Ne zamana kadar? Bingöl'de 33
canımızı alıncaya kadar, 33 silahsız Mehmetçik teröristler tarafından
kurşuna dizinceye kadar, işte Talabani budur!
Terör ve teröristle mücadele söz konusu olduğunda, bir
Kürt kedisini bile Türkiye'ye vermem, diyen adam, şimdi
Cumhurbaşkanı olmuş Irak'ın. Allah Aşkına bizi, yönetenler
bilmiyor mu bu Talabani'nin kim olduğunu? Biliniyorlarsa eğer
bu bizi yönetenler, Ketina'ya gitsinler, Ketina'ya! Orada yatan 13
şehidimize sorsunlar! Bu Talabani, bizim Cumhurun Başkanı
olan Gül'ün davetlisi olarak bu şehit kanlarıyla sulanmış bu aziz
vatan topraklarına ayak basmış ha! Ah devran ah, ne zaman döneceksin
sen tersine tersine...
Neden geldi bu Talabani bizim kutsal toplarımıza?
Hükümetimize yapmış olduğu hizmetlerin karşılığını almak
için. 22 Temmuz seçimlerinde hükümetimize verdiği desteğin
ERDAL SARIZEYBEK
karşılığını almak için. Peki, bu acele neydi? Daha yeni TürkSilahlı
Kuvvetleri Irak'tan önemli bir kara harekâtından dönmüştü, bu
acele neydi? Daha yeni 27 şehit vermiştik kuzey Irak dağlarmda,
yeni harekât gündemde iken bu acele neydi? Anladığımız o ki,
Amerika yavaş yavaş çekilecekti Irak'tan, arkasını emniyete almak
istiyordu. Geride, gevşek bir federal yönetime bağlı özerk bir
Kürt devleti, Şii'si, Sünni'si bölünmüş bir iç karışıklık ve ardından
kardeşin kardeşi kırdığı bir Irak bırakmak istiyordu. Çevre
ülkelerin Irak'a olası bir müdahalesini önlemek için anlaşma
yapmak istiyordu, tıpkı hükümetin 2003 yılında Irak'a müdahale
etmeme garantisi altında yaptığı anlaşma gibi, bir milyar dolar
için. Amerika da, Basra Körfezindeki uçak gemilerinde oturacak
ve Irak'ta kardeşlerin savaşını izleyecekti. Kim öne çıkarsa
başına vuracaktı gemiden, galibi olsun istemeyecekti olası bir iç
savaşın. Anladığımız o ki, bu senaryo Barzani'yi güçlendirecek.
Güçlü bir Barzani hem Türkiye'yi, hem Iran, hem Suriye'yi etnik
köken temelinde, dini mezhep temelinde karıştırabilecek, diye
düşünüyordu Amerika. Yahuda'nm da istediği buydu.
Hükümetimize biçilen rol, bu ihanet oyununda, Talabani'yi
de Barzani'yi de tanımaktı. Onları desteklemek, Barzani'yi ayrılıkçı
Kürt hareketinin lideri yapmaktı, siyasi lideri. Birkaç litre
petrol verilir, Türk halkının öfkesi dindirilerek bu cambazlara
sempati duymaları bile medya aracılığıyla sağlanabilirdi.
Biz de ne olurdu o zaman? Amerikalı bir generali dediği
gibi, Barzani liderliğinde PKK'lı hainlerle masaya oturulabilirdi.
Barzani arabulucu olur, PKK'yı siyasi hayatımızın bir parçası
yapabilirdi. Hatta bir kısım PKK'lıları bize teslim bile edebilirdi
Barzani, nasıl olsa Mahmur kampında hastalıklı çok hain vardı.
Bu durumda lmralı'ya bile gerek yoktu; AB'nin siyasi manevralarıyla
bir af sağlanabilir, otuz bin canımızın katili hapisten bile
çıkarılabilirdi. Gülen tarikatı da rahat rahat meydanlara çıkar,
cezası olmayan bir Gülen yıllardır hicret ettiği Amerika'dan bile
191
ERDAL SARIZEYBEK
Bizim Son Sözümüz
Bizim için Şemdinli ayrı bir önem taşımaktadır çünkü devletin
gücünü orada gördük biz, yönetenin acizliğine de ilk
orada tanık olduk. PKK'lı teröristlerle orada tanıştık, ilk çatışma,
ilk pusu, ilk mayın ve ilk karakol baskınlarının acılarına da
orada katlandık. Yaşamımızın ilkleriyle tanıştığımız bu güzel
ilçede halkın devletine nasıl sahip çıktığını, Mehmetçikle omuz
omuza teröristlere karşı nasıl savaştığını gördük ve bu bizi derinden
etkiledi.
Şahit olduğumuz olayların acısına katlanmak zordur.
Sizlerin bize emaneti olan vatan evlatlarını koruyamamış olmanın
acısını çekiyoruz yıllardır. Bu acı bizi tahammülsüz yapıyor,
aynı acıyı paylaşmayan yönetene karşı duyduğumuz öfkeden doğan
bir tahammülsüzlük!
Yönetenin bu acılara karşı kayıtsızlığı bir yana, otoriteyi
sağlamakla görevlilerin sorumluluklarını taşımak yerine kaçmalarını
görmek, "aman sorun çıkmasın" diyerek saklandıklarını
görmek bizim dünyamızı alt üst ediyor. Tanık olduğunuz
olaylar, bir kaos ortamındaki yalnızlığımızın ne dayanılmaz olduğunu
hissettirmiştir umarım sizlere. Otorite sandığımız devletin
kollarına gözü kapalı atılmış olan bizler çoğu kez Allah'la
baş başa olduğumuzu düşünebilecek kadar yalnız ve çaresiz kaldık
o yıllarda.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Askerliğe gönülden bağlı bir insanız biz. Devletin kutsallığına
yürekten inanmışız. Devletin adamlarına hep inanmışız.
Bize göre Asker, kutsal devletin sabırlı ve vefakâr bir bekçisidir.
Ama aklımızı karıştırıyorlar, çeliştiriyorlar bizi; bir yanda kutsal
devlet, kutsal askerlik ve devlet adamları, diğer yanda sorunlar
karşısında yönetenlerin çaresizliği, belki de gafleti ve bundan
zarar gören çaresiz insanlar ve şehit olanlar.
Biz, almış olduğumuz askeri eğitim gereği, devletin çaresizliğini
kabule yanaşmayan bir kişiliğe sahibiz. Bize göre devletin
belirli bir tanımı yoktur; devlet kimi zaman sevgidir, kimi zaman
otoritedir, kimi zaman bir nefestir yaşam veren ama asla çaresizlik
değildir. Uzun yıllar farkına varamadık bunun. Devletin bir
kurum olduğunu ve bu kurumu insanların yönettiğini, insanın
hata yapabileceğini ve bu hatanın devlete mal edilemeyeceğini
anlayamadık. Yıllar bize bu gerçeği kabule zorladı. Zorladı ama
devleti yönetenin hata yapabileceğini kabul edebilmek gene de
zaman aldı.
Bizim kabulümüzdür, 80'li yıllarda terörün yönetenler için .
bir bilinmez olduğu. Bir bilinmeze karşı yürütülen mücadelede
hatalar olması da doğaldır. 90'lı yılların ise, bir önceki dönemde
yapılmış hataların telafisiyle geçtiği de doğrudur. Ama 2000'li
yıllarda bir bilinmeyeni olmayan terör karşısında yönetenin
milli bir duruş gösteremeyişini hata ile izah etmek mümkün değildir.
Bu artık salt hatadan öte, bile bile vatan evlatlarını ölüme
göndermek, bile bile doğudaki halkımızın çaresizliği üzerinden,
şehitlerimiz üzerinden siyaset yapmak anlamına gelir ki, bu;
Gazi Paşa cumhuriyetine karşı harekât olarak anlaşılır. Bu karşı
harekâtın hedefi de doğal olarak devlet olur; Türk devletini tüm
anayasal kurum ve kuruluşlarıyla iş göremez hale getirmek!
Devletin adamı saygındır, onurludur. Devlet adamının asıl
görevi halkına hizmet etmektir, refah ve huzurunu sağlamaktır,
ERDAL SARIZEYBEK
güvenli bir gelecek sunmaktır. Gerçek budur, bu olması gerekir
ama ne yazık ki mevcut durum böyle değildir. Bir ömür boyunca
bize öğretilenlerle yaşadıklarımız arasında gördüğümüz derin
uçurum bizi bir sorgu denizine itmiş ve elimizde olmaksızın
tüm yönetenleri sorgular hale getirmiştir.
Bizi böylesine keskin düşünmeye sevk eden Türk ulusunun
tarihidir. Bize öğretilen tarih şan ve şerefle doludur. Mazisi bin
yıllara dayanır. Binlerce yıllık tarihimizin bağımsız yaşamış tek
devleti, Türk Cumhuriyetidir bizim devletimiz. Atalarımız üç
kıtaya hükmetmiştir. Mazluma el kaldırmamış ama ihaneti de
asla affetmemiştir. Bu devlete güvenenler vardır ve onları da kaderine
terk etmeye kimsenin hakkı olamaz.
Bizi bu şekil düşünmeye ve bu şekil keskin bir sorgulamaya
iten gene Şemdinli'dir, orada yaşadığımız olaylardır. Biz,
teröre çare bulması gerekenleri zamanı geldiğinde etrafımızda
göremedik. Yalnızlığımızın yarattığı çaresizlik, adeta bizi
devlet erkiyle özdeşleştirdi. Anlık gelişen olaylar, her olayın
ardındaki şehitler, samimi halkın çaresizliği bizi, gücümüzün
çok ötesinde kararlar almaya ve uygulamaya mecbur bıraktı.
Beklemediğimiz bir anda kendimizi olayların içinde bulduk,
inisiyatifi elinde bulunduranın yaşama şansı olduğunu fark ettiğimizde
bunu sonuna kadar kullanmak zorunda kaldık, yaşamak
için, yaşatmak için. Olaylar karşısında seçme şansımız
hiç olmadı. Çare olmaya ve bulmaya çalıştık ama çarenin biz
olmadığını anlamak zaman aldı, çare biz değil devletti, devletin
adamıydı, büyük ve de güçlü olan.
Bu kitapta tanık olduğunuz kimi olaylar, kimi kararlar, kimi
uygulamalar size çılgınca gelebilir. Buna karar vermeden önce,
90 lı yıllarda ülkenin içinde bulunduğu durumu çok iyi analiz
etmeniz gerekmektedir, bizi daha iyi anlamak için.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Şimdilerde bakıyorsunuz herkes yazıyor, herkes konuşuyor.
Ömründe Şemdinli'ye gitmemiş bazı aydınlar oturduğu koltuktan
sorunlara çare buluyor, kendi çare oluyor. Medya okumadan,
görmeden, bilmeden 12 şehit verdiğimiz Dağlıca baskınını
çok kesin analizlerle halka aktarıyor. Sanıyor halk, Mehmetçiğin
içinde hain var, doğru değil bunlar, doğru değil.
Bir hava harekâtı otuz yıldır süren teröre son verecekmiş
gibi anlatılıyor. Üç beş teröristtin örgütten kaçıp teslim oluşu
örgütün dağılma sürecine girdiğinin resmi olarak gösteriliyor,
bunlar yanlış, bunlar doğru değil. Medya doğruları söylemiyor,
söyleyeni konuşturmuyor, bilmelisiniz bunu. Medya kime hizmet
ediyor, belli değil!
Kime ve neye hizmet ettiği anlaşılmayan böylesine hayali
geniş bir medya karşısında, doğan her günün ardından "otuz
yıldır çektiğimiz acılar arttk bitti" derken, aynı gün onlarca
şehit haberiyle çarpılıyorsunuz. İnsanlar şaşırıyor, halk olan
bitene anlam veremiyor. Halk kuşku içinde, korku içinde seyrediyor
terörün acımasızlığını. Bunlar doğru değil, halkımızın
umutlarıyla oynamaya, halkımızı çaresizliğe düşürmeye
kimsenin hakkı yoktur.
Zap'a yapılan son kara harekâtında da aynı şeyleri yaşadık
biz. Daha ilk gününde harekâtın, terör bitti, terörist bitti, örgüt
dağıldı, dediler ama sonunda 27 şehit verdik biz. Kimse sormadı,
otuz yıldır acı çektiğimiz bu terör nasıl bir günde bitiyor, diye.
Böyle soranı, Avrupa'daki teröristler nerede, diyeni, hani arşiv,
hani kasa, diyeni konuşturmuyorlar zaten. Örgütün lider kadrosu
nerede, diye merak eden yok. Medya bu konular gündeme gelsin
istemiyor, istemiyorlar, halkımız düşünsün bunu. Sanırsınız
ordumuzu öve öve göklere çıkarıyorlar ama doğru değil, kuşku
yaratmak istiyorlar kuşku, ordumuz için, gücümüz için, varlığımız
için. Dikkati dağıtıyorlar, başka yöne çekiyorlar. Aklımızı
ERDAL SARIZEYBEK
karıştırıyorlar. En büyük güvencemiz ordumuz hakkında şüphe
duymaya zorluyorlar bizi. Doğru değil bunlar.
Bize göre, ateşin yaktığını bilmeyenler, acılarımızı görmeyenler,
anlayamayanlar Şemdinli'ye gitmeli, halkımızı, askerimizi,
memurumuzu yerinde ve şartlarmda görmeli. Görmeli
hangi zor şartlar altında yaşadıklarını, görev yaptıklarını, nasıl
şehit olduklarını. Görmeli ki, Barzani'nin bölgede neden etkili
olduğunu, yoksullukla birleşen cehaletin feodal ve dini bir yapıda
nasıl terörist yetiştirdiğini, dağlarda mücadelenin neden
sonuç getirmediğini anlamalı. Anlamalı ki, gerçeği halka anlatabilmen,
halk gerçeği bilmeli ve yönetenin kime ve neye hizmet
ettiğini kendine sormalı, cevabı arayıp bulmalı.
Etliye sütlüye karışmayan, aman sorun çıkmasın diyerek
olayların üstüne gitmeyen, ülkeye ve insana umutlu ve güvenli
bir gelecek hazırlayamayan yöneticilerin devri kapanmıştır artık.
Bugün içinde bulunduğumuz tehditler, Osmanlı 'nın son döneminde
yaşanılan işgalden daha az ağır değildir. Gölgesinden
korkan yöneticilerin bu ülkeye ve insanlarımıza bir faydası olamaz,
olmamıştır da. Biz, devrin artık bir çılgınlar devri olduğunu,
sözün bittiği yerde çılgın yöneticilerin artık iş başına gelmelerinin
devri olduğunu samimi bir dille anlatabilme gayreti
içerisindeyiz, bizim için, ülkemiz için, çocuklarımızın geleceği
için.
Amacımız kimseyi suçlamak değildir ama çaresiz insanların
yaşamları üzerinden yapılan siyasete de karşıyız. Yöneten,
insan yaşamı ve geleceğiyle ilgili sorumluluğunu taşımalıdır.
Taşıyamıyorsa yiğitçe koltuğu bırakmalıdır. Bununla birlikte
yöneten, ülkemizin insanlarını ve bekasını bilerek aldığı kararlarla
her türlü tehdide açık hale getiriyorsa, bunun hesabını da
Türk ulusuna vermelidir. O vermek istemese de yaptığı yanına
kalmamalıdır, bu hesap bir gün sorulmalıdır.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
Bugün içinde bulunduğumuz süreç budur. Demokrasinin
kutsal değerlerini öne sürerek demokrasiyi işlemez hale getirmeye
çalışmak insanlık değerleriyle bağdaşmaz ve bu aşamadan
sonra gelinen nokta sözün bittiği yer olur.
Bize göre gün; artık sözün bittiği gündür, gün; hesap günüdür.
înanın bana, işi gücü bıraktık biz, aklımız da şehitler, yaşadıklarımız,
bizi yönetenler, gaflet, ihanet, düşmanla işbirliği
tüm bunlar beynimizi döndürüyor, uyuyamaz olduk artık, rüyalarımız
bile bir kâbus. Çok şehit verdik biz çok, yüreğimiz
acılı. Başbakan öfkelenmiş, bağırmış çağırmış, demiş, öfke de
bir hitabet sanatıdır. Olmaz, olmaz bir Başbakan'a bu yakışmaz.
Hani nerde Şeyh Edebali? Hani nerde Osman Gazi? Ne nasihat
etmişti Osman Gaziye: Ey oğul! Artık beysin. Bundan sonra öfke
bize, uysallık sana. Güceniklik bize, gönül almak sana. Suçlamak
bize, katlanmak sana. Acizlik bize, yanılgı bize, hoş görmek sana.
Bundan sonra bölmek bize, bütünlemek sana."
Aslında Şeyh Edebali bize seslenmiş:
"Ey Oğul!
Haklı olduğunda mücadeleden korkma!
Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler!"
Deliler biziz başkası değil. Harekât bitmedi henüz. Sizin
gördüğünüz duydunuz inanın bana, son harekâtın ayak sesidir.
Esas siz şimdi hazır olun, zamanıdır şimdi, son harekat için bir
adım ileri...
31 Şeyh Edebali: Şeyh Edebali (1206 - 1326). Osmanlı Devletfnin kuruluş yıllarında
yaşamı} bir İslam ilahiyatçısı-din bilgini, Ahi şeyhi, Osman Gazi'nin kayınpederi ve
hocası, Orhan Gazi'nin dedesi bir anlamda da sonradan imparatorluk olacak
Osmanlı
Devleti'nin fikir babasıdır.
ERDAL SARIZEYBEK
YAZARIN DİĞER ESERLERİ
İHANETI GÖRDÜM
Türk yakın tarihini anlamak için o dönemi yaşayanların
anılarını objektif bir şekilde yazmaları gerekir. Askerler,
siyasiler, üst düzey bürokratlar başından geçenleri genç kuşaklara
aktarırsa gelecekteki yaşanması muhtemel sorunların
önüne geçebilir.
Ülkemizde başından geçenleri objektif bir şekilde anlatan
ve yazanlardan biri de emekli albay Erdal Sarızeybek'tir.
Bir önceki kitabı Ya Gazi Paşa duyarsa ile tüm şimşekleri
üzerine çeken ve yazılamayanları yazan Sanzeybek bu kez
ihaneti sorguluyor.
PKK terör örgütünün 1980'lerden günümüze kadar sarmaşık
gibi nasıl boy attığını ve ona bilmeden de olsa yardım
eden siyasi, askeri tüm yetkilileri mercek altma alıyor.
Turgut özal'dan Tayyip Erdoğan'a askeri bürokrasiden diğer
yetkililere bu sürece dahil olmuş herkes Sarızeybek'in
kaleminden nasibini alıyor.
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
ŞEMDİNLİ'DE SINIRI AŞMAK
Bu kitapta Şemdinli'yi bulacaksınız; yalnız askeri değil,
korucuyu, sade vatandaşı, yollarını, yaylalarını, bal yapan
arılarını, Hacıbeyi'ni, Kralın Kızı'nı, Çarçele'deki Eşek
Kapısını, sıksan boğazını ölesi gelen Ortaklar ve Beyyurdu
Gediğini, Şemdinli'nin havasını ve suyunu.
Bu kitapta kaçağı bulacaksınız, kaçaktan nasıl para alındığını,
paranın nasıl teröre gittiğini ve de nasıl mermi olarak
bize geldiğini, bizi şehit ettiğini.
Bu kitapta askerin vatandaşıyla, korucusuyla omuz omuza
nasıl teröristlerle mücadele ettiğini, bile bile nasıl ölüme gittiği
göreceksiniz, korkusuzca, kahramanca.
Bu kitapta bize dost görünenlerin nasıl teröre ve teröriste
destek verdiklerini, buna karşılık bizi yönetenlerin sessizliğini
göreceksiniz tıpkı kuzuların sessizliği gibi.
Şemdinli'den korkmayın, yazılanlar çizilenler sizi ürkütmesin.
Şemdinli o Şemdinli değildir. Şemdinli gariptir,
Şemdinli kimsesizdir; herkes oynar onunla, Barzani'si,
Talaba-ni'si, İran'ı, kaçakçısı ve teröristi. Terk etmeyin
Şemdinli'yi, yem etmeyin kurda kuşa.
ERDAL SARIZEYBEK
HESAPLAŞMA
Size söylemiştim, ben bir roman yazarı değilim.
Yaşadıklarımız var, izi kalmış, acısını yüreğimizde taşıdığımız.
Biz bunları sizler için yaşadık ve hiç unutmadık ama
kimse bilmiyor. Anlatmaya çalışıyoruz ama bizi duymazdan
geliyorlar.
Açık açık anlatıyorum; yüzyıllardır sınırlarımızdan yapılan
bir kaçakçılık olayı var, terörü besliyor ama karışanı görü
şeni yok.
Evlatlarınız var sınırlarda nöbet tutan, hududu namus bilen
ve bu uğurda ölen. Onların çektiklerini görmezden geliyorlar,
sanki bu hudutlar bizim değil, bu asker bizim değil!
Kaçaktan gelen para, mermi olarak silah olarak bize geri
dönüyor ve şehit ediyor sanki bu hesap kitap meselesi değil!
Anlamıyorum, biz kimden ve neden medet umacağız? Iran
mı bize yardım edecek? Hayır! Yunanistan Avrupa Birliği'ne
girmemizi mi sağlayacak? Hayır!
Amerika mı kapıda bizi destekleyecek? Hayır! Yoksa İsrail'e
mi kaldık? Hayır!
O zaman özümüze dönelim ve bize bizden başka kimsenin
yardım etmeyeceğini anlayalım artık! Biz gücü halkımızda
arayalım, başkasında değil! Bize ne olursa, bizden olur bilelim,
başkasından değil!
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
YA GAZI PAŞA DUYARSA
Bu kitap bir belanın hikâyesidir. Bilmeden ve de istemeden
başı belaya girenlerin ibretle okuması gereken bir yaşamı
anlatır bu kitap.
Bu satırlarda bir yaşam göreceksiniz ve de bu yaşamın nasıl
yok edilmek istendiğini.
Bu kitapta bir mücadele göreceksiniz hiç bitmeyen ve bitmeyecek
olan.
Bu kitap size sizi hatırlatacak, çocukluk yıllarınızı, gençliği
nizi ve de yorgun bedendeki güçlü yüreğinizi.
Uğruna verdiğiniz mücadele kutsal bildiğiniz değerler olun
ca, dayanma gücünüzün sonsuzluğunu göreceksiniz bizde
ve yaşadıklarımızda.
Sendelemekten korkmayın; bırakın ayağınız taşa çarpsın,
acısın ama yürüyün doğru bildiğiniz yolda. Engeller sizi ürkütmesin,
bırakın önünüze aşılmaz dedikleri engel koysunlar
aldırmayın, aşın onları, sizi durduramasın. En önemlisi
Gazi Paşayı unutmayın: Ülke için gerçek amaç ne ise onu
görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır.
Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. Fakat
sen buna dayanacaksın. Önüne sonsuz engeller ytğacaklardır.
Kendini büyük değil, küçük, zayıf, vasıtasız, hiç sayarak,
kimseden yardım gelmeyeceğine emin olarak bu engelleri
aşacaksın!
EKLER
İşte Bizim Evladımız
Dağlıca ve Aktütün'ün Kaderi
Aziz Şehitlerimiz, Ruhunuz Şad Olsun
SON HAREKAT KOD ADI: YAHUDA
DAĞLICA VE AKTÜTÜN'ün KADERİ
İRAN
206
ERDAL SARIZEYBEK
AZİZ ŞEHİTLERİMİZ RUHUNUZ ŞAD OLSUN!
SİZLERİ UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ...
13 EYLÜL 1992
AKTÜTÜN ÇATIŞMASI ŞEHİTLERİMİZ
J.Kd.Çvş. Aşkın Yeldiren
J.Er Selamı Akça
J.Er Metin Kaçar
J.Er Bedrettin Şahin
J.Er Ahmet özdil
J.Er Mustafa Karakaş
J.Er Metin Yiğittop
J.Er Bayram Çakırgöz
J.Er Akın özcan
J.Er Orhan Balcı
J.Er Recep Tentif
J.Er Yılmaz Öner
J.Onb. özgün özdemir
J.Atğm. H.Ejder Polat
J.Er Recep Erkeç
J.Er Taşkın Yavuz
J.Er Mehmet Ali Kalkandelen
J.Er Zülfü Çelik
J.Er Ahmet Yılmaz
J.Er İshak Sığa
J.Er Gönül Küçük
J.Er Rıfat Çelik
J.Er Şenol Çiftören
SON HAREKAT KOD ADI: www.cizgiliforum.com YAHUDA
AZİZ ŞEHİTLERİMİZ RUHUNUZ ŞAD OLSUN!
SİZLERİ UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ..
21EKÎM2007
DAĞLICA ÇATIŞMASI ŞEHİTLERİMİZ
P. Asb. Mehmet Bozkurt P. Asb.Çvş. Soner özübek '
P.Uzm. Çvs. Mustafa Uysal P.Çvs. Selçuk Gürdal
P.Er Lokman Eker P. Er Yavuz öztürk
P.Er Zekeriya Yatı P.Er Abdurrahman DOĞAN
P.Er İrfan BEYAZ P.Er Vedat KUTLUCA
P.Er Samet SARAÇ P.Er Mehmet CÜCÜK
Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...
-
Online Yıldızname Burcu Hesaplama 1. Yol: Arapça Harflerle Ebced Yöntemi Öncelikle "cinsiyet"inizi seçin ve aşağıdaki ...
-
Harflerin Enerjileri A-Z Alfabedeki bütün harflerin enerjileri ve anlamları. İsminizde bulunan, isminizin başladığı harflere göre ka...
-
1 / 24 1 AMAL'İ MÜCERREB-1 2 Bilinmeyen Yönleriyle Satanizm - Bulent Kısa 307 say...