02 Nisan 2013

YASAK SEVME HAKKIMI SANA KULLANDIM

YASAK SEVME HAKKIMI SANA KULLANDIM

Gözlerimde tedirgin bir yalnızlık
Yüreğimde günahkar akşam sevinci
Hasretini sakladım çekmecemde
Yasak sevme hakkımı, sana kullandım.
Artçı sarsıntılarda kırılgan kalbim
Kimi sevsem sonbahar, kimi sevsem kayıp
Halimi arz_etmeye kifayetsiz cümleler
Mühürlenmiş dudağın, dudağım
Ak kağıtlar üstünde güvercinler çırpınır
Sonu gelmez bu yolun hangi şeridindeyiz
Yok mu beni anlayan durmayın el kaldırın
Damla damla eridim yine haykıramadım.
Henüz tutuklanmış suçlu gibiyim
Korkar oldum sevmekten ve sevilmekten
Mutluluğun dilini çok çözmeye çalıştım
Kalbimin ritmine ayak uyduramadım.
Sürgün köksüz olur mu, damarımda kanımsın
Nabzım ileri giden saatte akrep gibi
Sigaramda dumansın çekiyorum kendime
Cehennemde tutuşsun pişmanlıklarım.
Avuç çizgisinde kaderimi okudum
Bir gereklilik kipisin artık bunu anladım
Kimi sonbahar, kimi hüzün...
Yasak sevme hakkımı, yine sana kullandım...

KÖRLÜĞÜMÜ KÖR EDEN GECE..


körlüğümü kör eden gece! Ne düşerki payıma zifir sessizliğinde?

Yâr yardı yüreğimi, ben; sen kanadım... Ne Leyla'ya Mecnun kalabildim senin
varlığında, nede kendimi atabilecek bir kuyu bulabildim yokluğunda... Ben ne
dağlar delecek kadar aşıktım, nede uğruna ölünecek kadar maşuk... Kalbimin
çöllerini aşamasada Mecnun,gözlerimin kuytularında boğulsada aşk ve yalan
kadar sadık olamasamda yalan hayata, ben; sen kadar zifir yazgımla bir sana
sadık kalabildim bu hayatta birde ölüme... Züleyha'lığa Mecnun Firavunlar
"gayri sadık" damgası vurup kendi hayatımın gözlerinden düşürürken beni; ben
senin gözlerinde ne çok büyüdüğümün bilincinde değildim elbet... Ebedi
aşksızlığa müebbet kararı vurulsada tek celsede boynuma,ben; kendi hükmümü
kendim yazdım alnıma... Yusuf'un gözleriyle dirilmek adına, atıp kendimi kör
kuyulara, müebbet suskunluğu urgan yaptım boynuma... Uzak kentlerin baykuş
çığlıklarına gizledim sessizliğimi... Sen, karanlığını yakan zılgıtlarıma
aldırış bile etmezken kör kuyularda körelen susuşlarım sadece kendi
gözlerimde yankı buldu... Sen, seninle körelttiğim gözlerime martı leşleri
sundun, günaydınları hiç olmayan sabahlarımı aydınlatmak adına... Üstelik
yâr dedin ölü kuşlarını astığın yalancı sabahlara... Koynunda yediverenler
yeşertmek adına beni martı leşlerine terkettin ve gittin... Ben yarsız
kaldım... Yani yarasız... Yani sensiz...

Şimdilerde bana bıraktığın yalancı yarlara yalan yaralar kanatıyorum... Düş
yiyen gözlerimi martı leşlerine çevirip: "Bak yar!" diyorum... "Bak yar!"
Yıldız yıldız söktüm sen yazılı göğümün alfabesini... Kör sitemler batırdım
adını aydınlatan tümcelerime... Gün yüzü görmeyen yüzüme yar yüzünü haram
kıldım... Kendime açılan kapıları sensizliğe kapadım... Ve gözlerimin
sensizliğe mühürlü kapılarını ceset kokulu yarınlarla açtım... Baykuşları
barındırdığım gözlerim o kadar kördü ki; geceyi utandırdı siyahı... Şimdi...
Şimdi gözlerim bana kalsın yâr bütün körlüğüyle...! Sen, gözlerimin
bahçelerinde, baykuşları besle gözlerinle... Al... Sana gece getirdim
ceplerimde... İhanet kadar karanlık... Ölüm kadar kusursuz... Süs diye tak
gözlerine...

Bak! Yokluğunla büyüttüm ben bu zifiri yalnızlığı... Avuçlarımın arasında
kalan senle geceyi kararttım... Gün doğumları hiç olmayan bir kentte, her
akşam gün batımıyla tükenen zamanla avuttum yokluğunu... Hıçkırıklarını
boğdum ölümün, karşı yakası hiç olmayan denizlerde... Yalnızca Azrail'i
büyüttüm çocuksu düşlerimde... Sen bütün sağırlığınla duymazken beni;
gözlerimde yankı bulan suskunluğumu Yusuf duydu sadece... Oysa ben ne Yusuf
kadar aşktım, ne Züleyha kadar aşık... Yakup kadar kördüm sadece... Bu
yüzden bir tek gece kaldı ömrü delik ceplerimde... Öyle bir gece ki;
yıldızları adınla söndürüp, düşürdüm solgun günceme... Ayı gözlerinde
boğdum... Ve gelen güneş Yusuf'unu armağan etti Yakub'a, senin gözlerinde...
Ama sen; Yakub'u kör ettin Yusuf yüzlü gidişinle...

Gittin! Beli bükük bıraktın zamanı... Akrep ölümü vurdu... Yaktığın bu
yangında İbrahim olamadım ben... Yanmayı seçtim yangına... Önce kalbimin
mabedindeki yüzün kadar masum, yüzün kadar hüzün yüzlü putları kırdım... Bu
cinayeti ben işledim... Bu cesetler benim... Boynuma urgan yaptım baltasını
aşkın... Ben o büyük putu oynadım putlaşmış insanların dünyasında...
İbrahimi cesetler biriktirdim kalbimin kuytularında... Ve gidişinle
körelttim suçlarını zamanın... Adın damladı Kabil'in katil gözlerinden
damlayan, pişmanlık yüklü kanla aşka... Habil kadar maktül,Kabil kadar katil
olsam da ilk sahnesini hep kaçırdığım bu hayat tiyatrosunda ve yaşamımda
kibritçi kız hikayesinin kahramanlığına terkedilip hayatın kaldırım köşesi
ıssızlığında unutulsa da ruhum, ve inadına ölümümde uyuyan güzel uykuları çok
görülse de bana; ben Habil yüzlü masallar biriktirdim yokluğunda... Öyle
ya... Ben aşkı Züleyha' ya bıraktım...

HAK ETMEYENİ SEVMEYECEKSİN







Ben'li çilelerin, ben'li pişmanlıkların bitti artık. Dilediğince özgürsün... Mavi gökyüzünün altında istediğin düş ülkelerine kanatlanabilir yüreğin...Dilediğin mevsimlerde delice ıslanabilir gözlerin... Bana çıkan tüm yolları adres defterlerinden sil artık.. Adımın üzerini kalın harflerle işaretleyip kaldır beni hatıralarının en tozlu raflarına...
Bana dair tek bir satır kalmasın , tek bir cümle olmasın dudaklarında..
Madem sana acı çektiriyorum, madem ben sende pişmanlığı anımsatıyorum bırak bitsin bu çile..Ben sana acı çektirmek için gelmemiştim.. Ağır yaralı yüreğine umut diye girmiştim oysa.. Şimdi sende " kanayan pişmanlık " olmuşken unut beni...Hiç yaşanmamış say yaşananları.. Ben'li hatıraların üzerine karanlığı ört ve kapat tüm perdelerini.....Bana kattıklarını, bana bıraktıklarını topla yüreğimden...
Sözlerini, yeminlerini sök dudaklarımdan...

Ama bir şeye dokunma ne olur...Seni " sen " diye seven yüreğime dokunma...Dokunma, acıtır yalnızlığım yüreğini.. Dokunma, kanatır diz boyu karanlığım o ince dudaklarını....Hayatımda yenilmeye alışmışken senin yenilgine de alışırım ben...Ben nice yürekte canlı canlı gömüldüm senin zaferlerine de alışırım sevgili....
Bırak dokunma kanayan yaralarıma..
Cennet kokulu tenini sıçramasın kirli yüzümden akan yalnızlıklarım...Daha fazla acıtmasın pişmanlıklarda avutulmuş hatıralarım....Topla cümlelerini dudaklarımdan...Her şey bitti artık...Ve her şey bitmişken, sana git demeyeceğim....
Gitsen de tek bir kelime bile etmeyeceğim..
Susmalıyım. Susuyorum...En derininden, en acısından suskunluğumda saklı cevaplarım sevgili... Belki de tüm cevaplarım soruların da saklı....
....Bana kalan acıları, bana bırakılan yenilgileri- sevgin için bedenimi yüreğimi semer bileceğim - sırtıma yüklenip gidiyorum...Kapıyı aralamana gerek yok sevgili..
Sana geldiğim yollardan gitmeyi de bilirim ben....Gerek yok " en iyisine sen layıksın " sözleriyle avutulmuş devrik cümlelere...Ben iyi bilirim tozlu yolları....Gidiyorum, tüm zaferlerin başkumandanı olarak ayrılığın ganimeti olarak tüm hatıraları yakabilirsin..
Ben'li tüm yaşananları da unutabilirsin...Artık söze gerek yok...Gitmeliydim ama bu kadar erken değildi..Gidiyorum bir bedende " yüreksiz " yaşamayı öğrenmeye gidiyorum..Gidiyorum öznesi çalınmış cümlelerde
sana " susmaya " gidiyorum....
Biliyorum sen bensiz de yaşabilecek kadar güçlüsün..Hayata kaldığın yerden devam edeceksin...Noktasız, virgülsüz...Oysa ben..Oysa ben yaşadıkça hep bir eksik vereceğim sabah ictimalarında..Hep bir sen eksik olacak nefes almalarım..Artık öznesiz paragrafların içinde yarım cümlelik olarak adam sayılacağım...Artık ben " sensiz " varolacağım....Topla cümlelerini dudaklarımdan..Bana vaat edilmemiş yarınlarımı da yanına al...Bir de benimle yaşadığın mutlulukları. Bir de sana yazdıklarımı.Kötü bir gününde gözyaşlarını kurulamak için kuru bir peçete niyetine kullanırsın senli satırlarımı...Unutmadan bir teşekkür borçluyum sana; kısa bir süreliğine de olsa yarımlığımı, yalnızlığımı unutturduğun için...Ve de yaşattığın tüm mutlulukların için....Teşekkürler sevgilim....Giderken sakın ardına bakma...Gözlerin pişmanlıklarında, günahlarında kalmasın...Sana paylaştırılmış her acına ben yüreği kefil gösterdim..Sen yüzünü aydınlığa çevir sadece..İnan bana bensiz hayatta seni hep mutluluklar bekliyor olacak...Çünkü sensiz bir yerde yaşarken bile her nefesimde bin dua saklı olacak sana...Artık mutluluğa kanatlanma zamanın geldi sevgili... Bensiz olsan da;
Her güneş, gözlerine doğmaya,Her rüzgar, saçlarında dolaşmaya gelecek...Hadi git....Varlığımda acı çekmektense,Yokluğumda mutlu ol....
Çünkü; mutluluklar en çok sana yakışıyor sevgili..."Topla cümlelerini dudaklarımdan...
Her şey bitti artık...
Maviler kadar özgürsün artık...Dilediğince uçabilirsin....Yolların hep Cennete çıksın sevgili...."En acısı da ne biliyormusun sevgili!!!, Hala gidip gitmediğini bilmiyorum çünkü giderken bir elvedayı bile esirgedin benden, Yazıklar olsun..Bensiz hayatında mutluluklar dilerim...Hoşcakal hüznüm ,Hoşcakal yüreğimi adadığım ömrüm...

ŞİMDİ BENİ SEVSENDE BOŞ,SEVMESENDE...



Ne zaman iki satir yazmaya kalksam
Hep sana, hep seni hep bizi yaziyorum
Ne zaman bir kadeh alsam elime
Hep sana, hep seni, hep bizi iciyorum
Her gece kederdeyim, durmadan iciyorum
Sevda ektim kalbime, yalnizlik biciyorum.
Elveda deyip bir gün viran edip gönlümü
Ayrilip gidisinin bu gece yildönümü
Bugün de sensiz ictim, bu aksam sensiz hictim.
Bu gece her damlayi, iki kadehe bictim
Ayrilik öyle zor ki; kimsesiz kalan bilir
Gözyasi ne demektir; her gün aglayan bilir
Her gece kederdeyim, durmadan iciyorum
Sevda ektim kalbime, yalnizlik biciyorum
Yoklugunla bas basa, kendimden geciyorum
serefe deyip simdi, bin kahir iciyorum
Birazdan gözlerimden gecersin ilik ilik
Nice yillar sevgilim, mutlu olsun ayrilik
Sevincim kederim sen,
Gözüm sen ellerim sen
Benim ne sucum var ki
Sen benim kaderimsen
Karistirmis kaderim su gönlümün harcini
Yas döküp ödüyorum, ben bahtimin borcunu
Dertliyim efkarliyim gönlüm yine tasada
Unutmak istiyorum kendimi bu masada
Her sey yalniz senin icin üzme kendini
Belki bugün belki yarin
Anlayacaksin, cok sevdigimi
Aglayacaksin
Ayrilik mi cikti falda
Sen bir yanda ben bir yanda
Böyle bir ask bu zamanda
Belki bu gün belki yarin
Anlayacaksin cok sevdigimi
Anlayacaksin
Rüzgar gibi gecti yillar
Tutunacak dal kalmadi
Biran mutlu olmak icin
cekilmedik dert kalmadi ...      

.........HASRETİM YAKSIN SENİ



Bir kutu dolusu "YASAM" gonderiyorum sana, sade bir kurdeleyle süslenmis.  
Coz kurdeleyi ve kaldir yavasca kutunun kapagini...  
Kocaman bir firca ve bin renk koydum kutuya. 
Bir cennet resmi yapip icine gir diye...  
Dusler serpistirdim gizlice, dus kurmayi unutma diye. 
Bir tane de elma sekeri yerlestirdim, icindeki cocugu yeniden tadabil diye... 
Gunesin batisini, billur suyun sesini, kirmizi gelinciklerin safligini, 
taze ekmegin kokusunu ve bir gulumsemenin sicakligini sigdirdim, 
ruhlarimiz ac kalmasin diye. Kutuya biraz da sevecenlik koydum guclu ol diye, 
cunku acimasiz olan gucsuzdur...... 
Beyaz bir guvercin ucup kendi kondu kutuya, baris ve ozgurlugu sunmak icin...  
Bir buket sevgi, bir yudum ask ve yarim bir elma da ben koymadan edemedim paylasmayi hatirlayalim diye... 
Sevdiklerimize onlari sevdigimizi soylemek icin yarini beklemeyelim, hemen simdi yapalim bunu diye... 
Ictenligi, umudu, neseyi, bagislayiciligi, 
Öz güveni, acik yurekliligi unutmadim, 
ben'in disina cikip biz'e ulasabilelim diye... 
Son olarak da bir kart ilistirdim kutuya. 
Bak bu kartta neler yaziyor: 
"Bu kutunun kapagini her kaldirdiginda, 
yasamla ilgili yepyeni seyler kesfedeceksin. 
Yasamak icin yarini bekleme, 
al yasami kollarinin arasina ve simsiki saril. Yasamdan yalnizca almak yerine ona bir seyler ver. 

Kisacasi butunuyle insan ol. 

Unutma, yasam dokumasi henüz tamamlanmamış,olaganustu güzellikte bir duvar halısıdır ve sana ait olan kucucuk boşluğu yalnizca sen doldurabilirsin."

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...