02 Nisan 2013

KÖRLÜĞÜMÜ KÖR EDEN GECE..


körlüğümü kör eden gece! Ne düşerki payıma zifir sessizliğinde?

Yâr yardı yüreğimi, ben; sen kanadım... Ne Leyla'ya Mecnun kalabildim senin
varlığında, nede kendimi atabilecek bir kuyu bulabildim yokluğunda... Ben ne
dağlar delecek kadar aşıktım, nede uğruna ölünecek kadar maşuk... Kalbimin
çöllerini aşamasada Mecnun,gözlerimin kuytularında boğulsada aşk ve yalan
kadar sadık olamasamda yalan hayata, ben; sen kadar zifir yazgımla bir sana
sadık kalabildim bu hayatta birde ölüme... Züleyha'lığa Mecnun Firavunlar
"gayri sadık" damgası vurup kendi hayatımın gözlerinden düşürürken beni; ben
senin gözlerinde ne çok büyüdüğümün bilincinde değildim elbet... Ebedi
aşksızlığa müebbet kararı vurulsada tek celsede boynuma,ben; kendi hükmümü
kendim yazdım alnıma... Yusuf'un gözleriyle dirilmek adına, atıp kendimi kör
kuyulara, müebbet suskunluğu urgan yaptım boynuma... Uzak kentlerin baykuş
çığlıklarına gizledim sessizliğimi... Sen, karanlığını yakan zılgıtlarıma
aldırış bile etmezken kör kuyularda körelen susuşlarım sadece kendi
gözlerimde yankı buldu... Sen, seninle körelttiğim gözlerime martı leşleri
sundun, günaydınları hiç olmayan sabahlarımı aydınlatmak adına... Üstelik
yâr dedin ölü kuşlarını astığın yalancı sabahlara... Koynunda yediverenler
yeşertmek adına beni martı leşlerine terkettin ve gittin... Ben yarsız
kaldım... Yani yarasız... Yani sensiz...

Şimdilerde bana bıraktığın yalancı yarlara yalan yaralar kanatıyorum... Düş
yiyen gözlerimi martı leşlerine çevirip: "Bak yar!" diyorum... "Bak yar!"
Yıldız yıldız söktüm sen yazılı göğümün alfabesini... Kör sitemler batırdım
adını aydınlatan tümcelerime... Gün yüzü görmeyen yüzüme yar yüzünü haram
kıldım... Kendime açılan kapıları sensizliğe kapadım... Ve gözlerimin
sensizliğe mühürlü kapılarını ceset kokulu yarınlarla açtım... Baykuşları
barındırdığım gözlerim o kadar kördü ki; geceyi utandırdı siyahı... Şimdi...
Şimdi gözlerim bana kalsın yâr bütün körlüğüyle...! Sen, gözlerimin
bahçelerinde, baykuşları besle gözlerinle... Al... Sana gece getirdim
ceplerimde... İhanet kadar karanlık... Ölüm kadar kusursuz... Süs diye tak
gözlerine...

Bak! Yokluğunla büyüttüm ben bu zifiri yalnızlığı... Avuçlarımın arasında
kalan senle geceyi kararttım... Gün doğumları hiç olmayan bir kentte, her
akşam gün batımıyla tükenen zamanla avuttum yokluğunu... Hıçkırıklarını
boğdum ölümün, karşı yakası hiç olmayan denizlerde... Yalnızca Azrail'i
büyüttüm çocuksu düşlerimde... Sen bütün sağırlığınla duymazken beni;
gözlerimde yankı bulan suskunluğumu Yusuf duydu sadece... Oysa ben ne Yusuf
kadar aşktım, ne Züleyha kadar aşık... Yakup kadar kördüm sadece... Bu
yüzden bir tek gece kaldı ömrü delik ceplerimde... Öyle bir gece ki;
yıldızları adınla söndürüp, düşürdüm solgun günceme... Ayı gözlerinde
boğdum... Ve gelen güneş Yusuf'unu armağan etti Yakub'a, senin gözlerinde...
Ama sen; Yakub'u kör ettin Yusuf yüzlü gidişinle...

Gittin! Beli bükük bıraktın zamanı... Akrep ölümü vurdu... Yaktığın bu
yangında İbrahim olamadım ben... Yanmayı seçtim yangına... Önce kalbimin
mabedindeki yüzün kadar masum, yüzün kadar hüzün yüzlü putları kırdım... Bu
cinayeti ben işledim... Bu cesetler benim... Boynuma urgan yaptım baltasını
aşkın... Ben o büyük putu oynadım putlaşmış insanların dünyasında...
İbrahimi cesetler biriktirdim kalbimin kuytularında... Ve gidişinle
körelttim suçlarını zamanın... Adın damladı Kabil'in katil gözlerinden
damlayan, pişmanlık yüklü kanla aşka... Habil kadar maktül,Kabil kadar katil
olsam da ilk sahnesini hep kaçırdığım bu hayat tiyatrosunda ve yaşamımda
kibritçi kız hikayesinin kahramanlığına terkedilip hayatın kaldırım köşesi
ıssızlığında unutulsa da ruhum, ve inadına ölümümde uyuyan güzel uykuları çok
görülse de bana; ben Habil yüzlü masallar biriktirdim yokluğunda... Öyle
ya... Ben aşkı Züleyha' ya bıraktım...

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...