09 Ağustos 2017

ABBASİ HANEDANI


ABBASİ HANEDANI

750 yılındaki ayaklanma başarıya ulaşınca, EMEVİ-HAŞİMİ düşmanlığı korkunç bir katliama dönüştü. 90 yıllık EMEVİ SALTANATI'nı yıkan EBA MÜSLİM'in desteği ile HALİFE olan EBÜL ABBAS, "nerede bir EMEVİ varsa, kılıçtan geçirilmesini" emretti!.. ŞAM'da, IRAK'ta, İRAN'da, MISIR'da EMEVİLER topluca öldürüldüler. 

Bu olayı tasvip etmek; zulümden bahsedenlerin zulüm yapmasını hoş görmek mümkün değil... Ancak bunu da, anlıyamadığımız bir sebepten dolayı İLAHİ TAKDİR'in bir TECELLİ'si olarak görüyoruz. 

Rivayete göre EBÜL ABBAS, HALİFE olduktan hemen sonra ŞAM'da 90 kadar EMEVİ ileri gelenini yemeğe çağırdı. Onları sopa ile döve döve öldürttü. Sonra da cesetlerinin üzerine sofra kurdurtup yemek yemeğe başladı! Bazıları hâlâ ölmemiş, can çekişirken o keyifle tıkınıyordu. 

BASRA'da ABBASİ komutan ABDULLAH sokaklarda EMEVİ avlıyarak birer birer öldürttü, cesetlerini yerlerde sürükledi, köpeklere yedirtti.

Bir kahraman olarak kabul edilen ve ALEVİLER'ce çok sevilen EBA MÜSLİM-İ HORASANİ de çok EMEVİ öldürdü... hem de sırf İNTİKAM amacıyla!

Halbuki Hz. ALİ, kendisini hançerliyenin "ancak öldüğü takdirde cezalandırılmasını" istemişti... Savaşta yüzüne tüküren kâfiri, "nefsime mağlup olurum" diye öldürmekten vazgeçmişti. 

Biz ALİ YOLU diye bunu biliriz... Yukarda anlattığımız davranışların hiç birini İSLAM'la, ALEVİLİK'le, SÜNNİLİK'le bağdaştıramıyoruz. MUHAMMED'in SÜNNET'i ile, ALİ'nin YOLU'nda olmakla bir ilişkisini göremiyoruz. Tıpkı EMEVİLER'in EBUBEKİR'in oğlu MUHAMMED'i yakmaları gibi, VAHŞİLİK olarak nitelendiriyoruz. 

Neticede toplam 200.000 EMEVİ katledildi... Çoğu kendi halinde, kimseye zararı dokunmamış MÜSLÜMANLAR idi. Ama bu KAN DÖKME bile İSLAM'a girmiş olan ikiliği ortadan kaldıramadı. 

HAŞİM OĞULLARI, kardeş çocukları ABBAS OĞULLARI'nın kendi haklarını yediğini düşünüyorlar, HALİFELİK makamının ALİ OĞULLARI'na ait olduğunu öne sürüyorlardı. Bu yüzden de onlara düşmanca davrandılar, zaman zaman da ayaklandılar. ABBASİLER de onlara şiddetle mukabele etti. Sonuçta ALİ OĞULLARI yine ezildiler... 

Ama 12 İMAM ve çevresindekiler bu sürtüşmelerin dışında kalmaya hep özen gösterdiler. HALİFE'ye hiç bir zaman baş kaldırmadılar. 

ALEVİLER ve BEKTAŞİLER için EBA MÜSLİM-İ HORASANİ adlı TÜRK kumandan çok büyük değer taşır. Gönüllerde, şiirlerde, destanlarda yaşar. Gerçekten de artık dejenere olmuş EMEVİ SALTANATI'nın sona erdirilmesinde büyük bir hizmet görmüştür.

Biz kendisini ve onunla birlikte hareket edenleri Şİİ olarak andık. Bununla ŞİA, yani ALİ YAKINI olduğunu kastetmedik. Çünkü görüldüğü gibi ne o HÜSEYİN SOYU İMAMLARI tanırdı, ne de İMAMLAR onu!... O ABBAS'IN SOYU YAKINI idi. Onlar adına EMEVİLER'i devirmişti. 

Biz ALEVİ ve BEKTAŞİ kardeşlerimizin ABBASİLER'e kızarken, EBA MÜSLİM-İ HORASANİ'yi çok sevmelerini iki sebebe bağlıyoruz. Bunların birincisi EMEVİ-HAŞİMİ sürtüşmesinde HAŞİMİ tarafına tutmalarıdır... İkincisi de EBA MÜSLİM'in öz-be-öz TÜRK olmasıdır. 

Bizim kendisine Şİİ deyişimizin, yani davranışını pek MAKBUL bulmayışımızın iki sebebi vardır. Birincisi, rivayete göre, ABBASOĞLU İBRAHİM'in kendisine "EMEVİLER'i devirdiği takdirde HORASAN valiliğini" vaadetmiş olmasıdır. Yani işin içine menfaat karışmıştır... TALHA ile ZÜBEYR de "kendilerine VALİLİK verilmedi" diye ALİ'ye karşı çıkmamışlar mıydı?.. Her ikisinin de akıbeti feci olmuştur. 
İkinci sebep te, EBA MÜSLİM'in galip gelmesine rağmen, EMEVİLER'i bağışlamaması, kendisinin hiç bir aileyle alâkası olmamasına rağmen, İNTİKAM alırcasına pek çok cana kıymasıdır... 

Halbuki, Hz. ALİ ne demişti?... DÜŞMAN'A GÜCÜN YETTİ Mİ, BUNA ŞÜKÜR OLARAK BAĞIŞLA ONU!.. 

Ya İMAM HASAN-ÜL ASKERİY Hazretleri ne demişti?.. YİĞİTLİĞİN DE BİR DERECESİ VARDIR. O DERECEYİ AŞTI MI, KUDURGANLIK OLUR!.. 

Hele İMAM CAFER-ÜS SADIK Hazretleri'nin ifadesi adeta bir ikaz değilmiydi?.. KİM AZGINLIK KILICINI ÇEKERSE, ONUNLA ÖLDÜRÜLÜR!

Nitekim EBA MÜSLİM HORASANİ, bir süre sonra kendisinden çekinen 2. ABBASİ HALİFESİ EL MANSUR tarafından zehirlenerek öldürüldü... Aslında EBA MÜSLİM sadece EMEVİ SALTANATI'nın yıkılmasını sağlamakla kalmamış, EL MANSUR'un da HALİFE olmasına yardım etmişti. Çünkü EBÜL ABBAS ölünce, yerine oğlu EL MANSUR geçecekken amcası, yani EBÜL ABBAS'ın kardeşi ABDULLAH baş kaldırmış, HALİFELİK iddiasında bulunmuş, EBA MÜSLİM de onu bertaraf etmişti... Yine de EL MANSUR tarafından öldürüldü. Kimbilir, belki de aşırı davranışlarının bedelini böylece canıyla ödedi...

EMEVİLER 90 yıllık saltanatları boyunca İSLAM DEVLETİ'nin sınırlarını çok genişletmişler, İSTANBUL'u kuşatmışlar, ENDÜLÜS'ten ÇİN sınırına kadar uzanan muazzam bir sahada İSLAM'ı yaymışlardı... ABBASİLER'in 508 yıl süren saltanatları boyunca böyle bir genişleme olmadı. Bazı iyi şeyler yapıldı, İLİM'de, FEN'de büyük ilerlemeler kaydedildi ama karışıklıklar da sürüp gitti. 

780 yılında yine bir ayaklanma oldu. Bu sefer HÜSEYİN'in torunlarından ALİ, HALİFE HADİ'ye baş kaldırdı. HASAN'ın torunu İMAM MUHAMMED MEHDİ'nin oğulları HASAN, İDRİS ve YAHYA da onu destekledi. Ama 12 İMAM'dan MUSA-L KÂZIM olaya hiç karışmadı. 

Neticede savaştılar. HALİFE'nin ordusu galip geldi. ALİ ve HASAN öldü, yüzlerce MÜSLÜMAN yine boş yere can verdi. YAHYA ise, HARUN REŞİD zamanında bir kere daha ayaklandı. Yakalanıp ömür boyu hapis cezası yedi. 

HALİFE ME'MUN zamanında IRAK'ta HASAN-ÜL HERŞİ adlı bir adam "ALİ-MUHAMMED'den rızaya" diyerek ortaya çıktı.
Öte yandan EBUS SERAYA adlı biri HASAN SOYU'ndan ÜBEYDULLAH'a BİAT edip onu KUFE'ye götürdü... 814 yılında bir başka kişi de "ALİ-MUHAMMED'den rızaya" diyerek halkı kendine BİAT'e çağırdı!... Bunlar, üzerlerine gönderilen orduyu bozdular. Oldukça kuvvetlendiler. Ancak ön plana çıkamıyacağını anlıyan EBUS SERAYA, İMAM'ı öldürdü. Böylece aslında ALİ SOYU için değil, kendi adına ortaya çıktığı anlaşıldı. 

MUHAMMED'in yerine ZEYD'in torunlarından MUHAMMED İMAM oldu. Bu kişiler sikke bile bastırdılar. PEYGAMBER sülalesinden olanları MEDİNE, BASRA ve YEMEN'e vali tayin ettiler. O taraflardaki ŞİİLER de ABBASİLER'den yakaladıklarını öldürmeye başladılar. AİLE KAVGASI bir süre sonra KARDEŞ KAVGASI'na dönüştü... Unutulan husus, ABBAS OĞULLARI'nın da PEYGAMBER SOYU'ndan olduğu, hatta davaya beraber başladıkları idi!

Bir başka Şİİ grup ta MUHAMMED MEHDİ'nin oğlu İBRAHİM'i HALİFE tanıyordu. Onlar da ayaklandılar... Yani ABBASİLER'in işi zordu... 

Bu arada Başvezir FAZIL, HALİFE ME'MUN üzerinde etkiliydi. Olayları ona basit gösteriyordu. Hatta İBRAHİM BAĞDAT'a girip IRAK'a hakim olunca dahi, HALİFE işin vehametini kavrıyamamıştı. Diğer vezirlerden de durumu söylemeye cesaret eden yoktu... Nihayet biri çıkıp HALİFE'yi güçlenen ŞİİLER'e karşı uyardı.


Bu kişi, İSLAM'ın ve DEVLET'in BEKASI dışında bir şey düşünmeyen, 8. İMAM RIZA Hazretleri idi!

ME'MUN toparlandı. FAZIL'ı idam ettirdi. Sonra BAĞDAT'a geldi. Zaten bu sırada BAĞDAT'taki ŞİİLER ikiye bölünmüşler, İMAMLIK ve HALİFELİK tartışmasından İBRAHİM'in etrafındakiler de dağılmışlardı. ME'MUN'un yeniden kontrolü ele alması güç olmadı. 

HALİFE ME'MUN çok kültürlü ve bilgili bir zattı. Yerine HALİFE olarak İMAM RIZA'yı bırakmak istediğini daha önce belirtmiştik.... Bu, gerçekleşemedi. 833'de ölünce kardeşi MU'TASIM HALİFE oldu. MU'TASIM'ın annesi TÜRK'tü. MU'TASIM'ın gençliği TÜRKLER arasında geçtiği için, onları iyi tanırdı. Onun devrinde TÜRKLER'in etkisi artmaya başladı. 

TÜRKLER bu dönemde sür'atle MÜSLÜMAN oluyorlardı. Çünkü ABBASİLER, EMEVİLER gibi TÜRK-ARAP gibi ayırımı yapmıyorlardı. EMEVİLER hem ARAP tercihi yapar, hem de ARAPLAR arasından kendi ailelerinden olanı seçerlerdi. ARAP olmayana da MEVALİ-KÖLE muamelesi yaparlardı. 

MU'TASIM, ARAPLAR'ın dejenere olmaya başladığını gördüğü için, sırf TÜRKLER'den bir ordu kurmak istedi. ARAPLAR onları da bozmasın diye, DİCLE kenarındaki SAMARRA kasabasını büyüttü ve bir TÜRK şehri yaptı. Bir süre sonra da SAMARRA, DEVLET'in merkezi oldu. 

Bilindiği üzere 4 HALİFE zamanında başşehir MEDİNE, EMEVİLER zamanında ŞAM, ABBASİLER'in ilk döneminde ise BAĞDAT idi. 

Bir kısım TÜRKLER de MALATYA, MARAŞ, ADANA taraflarına AVASIM, yani KORUYANLAR adı altında yerleştirildi. Bunların çoğu HORASAN'dandı. 

MU'TASIM'dan sonra HALİFELER'in çoğu TÜRKLER'in elinde oyuncak oldu. Kedretleri sıfıra indi. DEVLET zayıflamaya başladı. BİZANSLILAR tekrar SURİYE'ye kadar olan toprakları aldılar. 

945 yılında, 12. İMAM MEHDİ'nin büyük kayboluşundan hemen sonra, İSLAM DEVLETİ, Şİİ BÜVEYH OĞULLARI'nın eline geçti. BÜVEYHLİLER, HALİFE'yi yerinde bıraktılar ama saltanatı tamamen kendilerine aldılar. Bu dönem tam 110 yıl sürdü. Karışıklık aldı yürüdü. SÜNNİLER, ŞİİLER, ARAPLAR, TÜRKLER birbirini boğazladı durdu. 

Nihayet HALİFE KAİM, SELÇUKLU SULTANI TUĞRUL BEY'i BAĞDAT'a davet etti. 1055 yılından itibaren İSLAM DEVLETİ SELÇUKLU himayesine girdi. 

Sanılır ki, HİLAFET sözde ALİ yanlısı ŞİİLER'in eline geçse, işler daha iyi giderdi... Halbuki tersi oldu. Şİİ BÜVEYHLİLER'in hakimiyeti döneminde gitmedi. Sürtüşme ortadan kalkmadı. FATIMİLER döneminde de kalkmadı...Çünkü mesele bir SÜNNİ-ALEVİ meselesi değildi. Bir İKTİDAR davası idi. 

Hemen belirtelim ki, ALEVİ, BEKTAŞİ ve ŞİİLER'in bildiğinin tam aksine, ME'MUN döneminden sonra HALİFELER ile İMAMLAR arasında hiç bir sürtüşme olmamıştır. Yani 8. İMAM RIZA'dan itibaren... Hele MU'TASIM döneminden sonra İMAMLAR, SAMARRA kentine taşınıp yerleşmişler, HALİFE'nin ve TÜRKLER'in yanıbaşında yaşamaya başlamışlardır... Bizce TÜRK ALEVİLER'in 12 İMAM'ı bu kadar sevmesinin sebebi budur. 

SÜNNİLER'in İSLAM TARİHİ'ni HALİFELER ve MEZHEP İMAMLARI'ndan ibaret sanıp TÜRKLER'le böyle içiçe yaşıyan 12 İMAM'ı hiç bilmemeleri, ayıptır!.. Böyle yanlı bir DİN ve TARİH eğitimi yapanları gerçekten kınamak gerekir. 

Ne var ki, ALEVİLER ve BEKTAŞİLER de bu konuda bilgisizdirler. Çoğu İMAM TAKİY'in bir lâkabının da ASKERİY olduğunu bilmez. HASAN-ÜL ASKERİY'i elbet bilirler. Ama bu lâkabın HALİFE'nin TÜRK askerleri ile birlikte oturmaktan geldiğini, yani İMAM ile HALİFE'nin dost olduğunu düşünmezler... İMAM'ın dost olduğuna düşman olmak ta, bize yakışmaz!

12. İMAM'ın son elçisinin HAK'kın rahmetine kavuşmasından hemen sonra başlıyan BÜVEYHİ dönemi, EHL-İ BEYT mensuplarını hiç memnun etmemiştir. Halbuki, onlar Şİİ'dirler. Yani sözüm ona ALİ yanlısıdırlar!..


Bu ALİ yanlısı geçinenler İKTİDAR sahibi olunca, ALİ TORUNLARI ne yapmıştır, biliyor musunuz?... HORASAN'a, TÜRKLER'in diyarına göç etmişlerdir!.. ÖZBEKİSTAN'da, SEMERKANT'ta yatmakta olan ŞAH-I ZİNDE PEYGAMBER SÜLÂLESİ'ndendir...KIRGIZİSTAN'da OŞ yakınlarında yatmakta olan ŞAH-I MERDAN (TORUNU) bir başka PEYGAMBER TORUNU'dur...

Onun için biz diyoruz ki, her HALİFE karşıtı olan ALİ YANLISI değildir!.. Her HALİFE dostu da ALİ karşıtı değildir!.. Bu böyle biline!

ALEVİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİNİN İÇYÜZÜ


ALEVİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİNİN İÇYÜZÜİKİNCİ KISIM




ONUNCU BÖLÜM: SÜNNİLİK MEZHEP Mİ, MEŞREP Mİ?


Bundan önceki yazılarımızda ARAP AİLE KAVGALARI'nı,Hz. MUHAMMED'den sonraki 5 HALİFE DÖNEMİ'ni, 12 İMAM'ın hayatını ve özelliklerini anlattık. 

Bütün bunları uzun uzun niye naklettik?.. 

Birincisi SÜNNİ kelimesinin, "bir bölücü anlam taşımaması" gerektiğini göstermek içindi!..

Hz. MUHAMMED'e inanan, Hz. ALİ'yi seven, EHL-İ BEYT'e gönül vermiş herkesin kabul etmesi gereken GERÇEK şudur ki, 12 İMAM diye bilinen muhterem zatlar DİN'de derinleşmiş ve Hz. MUHAMMED'in yolundan ayrılmamış kişilerdi... ve bu anlamda SÜNNİ idiler!

İMAMLAR'ın hepsi SÜNNİ'dir... Çünki SÜNNİ kelimesi HZ. MUHAMMED'E UYAN, ONUN GİBİ DAVRANAN demektir. İMAMLAR Hz. MUHAMMED'in yolundan ayrılmamış, KUR'AN HÜKÜMLERİ'nden şaşmamışlardır... Hiç kimse kalkıp ta 12 İMAM'ın veya PEYGAMBER TORUNU başka İMAMLAR'ın bundan gayrı bir davranışını gösteremez!

SÜNNİ kelimesi hiç bir zaman 4 MEZHEP İMAMI'NA UYAN anlamına gelmez!.. SÜNNET onların değil ki, PEYGAMBER'in!... Eğer bu 4 MEZHEP İMAMI'ndan herhangi birine sorulsaydı, onlar da bizim verdiğimiz tanımı verirlerdi! 

Bu 4 MEZHEP İMAMI'nın doğum ve ölüm tarihleri 699-855 yılları arasındadır. Hiç biri de "Ben MEZHEP kurdum," diye ortaya çıkmamıştır. O kişinin adını taşıyan MEZHEP daha sonraları talebeleri tarafından ortaya atılmıştır. 

Yani 632'den 700 yılına kadar hiç bir "sünni" MEZHEP olmadığı gibi, her biri tek tek ortaya çıktığından mesela 750 yılına kadar bir MEZHEP, 800'den sonra 2, 850'den sonra 4 MEZHEP görülmüştür. 

Peki, biz bu 4 MEZHEB'e uyanlara SÜNNİ dersek; Hz. MUHAMMED'in vefatından sonraki 70 yıl içinde yaşamış olan onca MÜSLÜMAN'a ne ad vereceğiz?..

Bunların büyük bir kısmı elinden geldiği kadar KUR'AN'ın HÜKÜMLERİ'ne ve Hz. MUHAMMED'den kendilerine intikal edenlere uydukları halde, onları "gayrısünni" mi sayacağız?..

MUHAMMED-ALİ YOLU'ndan şaşmıyanlara, EHL-İ BEYT'e bağlı olanlara "SÜNNİ değil" demek, "bunlar PEYGAMBER'e uymaz," anlamına gelmez mi?..

Böyle bir yanlışlık nasıl asırlardır sürüp gitmiş, anlıyamıyoruz!..

Bizce bir insan 4 MEZHEP İMAMI'ndan bihaber olmasına rağmen, KUR'AN'a, Hz. MUHAMMED'e uymuş, ALİ'nin YOLU'ndan şaşmadan gitmiş ise, ondan daha mükemmel bir SÜNNİ olamaz!

Zaten 632-855 arasında yaşamış olan MÜSLÜMANLAR'ın büyük bir kısmı böyle idi. 

Ama ne yazık ki SÜNNİ kelimesi, hep yanlış olarak MUHAMMED'E UYAN" değil de; "4 MEZHEP MENSUBU" şeklinde kullanılmıştır...Bu yüzden de BÖLÜCÜ bir anlam taşımaya başlamıştır. 4 MEZHEP'ten olmayan herkes Hz. MUHAMMED'e uysa da, uymasa da hemen "yoldan çıkmış" olmakla suçlanmıştır. Bu, 4 MEZHEP mensubu DİN ADAMLARI'nın halka aşıladıkları hatalı bir değerlendirmedir. 

İkinci bir husus ta, HALİFE kesiminin "SÜNNİ"; sayılmasıdır... Bu değerlendirmeyi de hem 4 MEZHEP mensubu olanlar, hem de ALEVİLER ve ŞİİLER yapar. 4 MEZHEP mensupları onları SÜNNİ, onlara karşı çıkanları da "yoldan sapmış" sayarlar... 

ALEVİLER de onları "SÜNNİ ve YOLDAN ÇIKMIŞ"; onlarla müacadele edenleri MUHAMMED-ALİ yolunda kabul ederler. 

Bunların ikisi de yanlıştır!.. 

Bir kimsenin SÜNNİ olup olmadığı, ancak SÜNNET ile değerlendirilebilir. Yani o kişi Hz. MUHAMMED gibi davranıyorsa SÜNNİ'dir, davranmıyorsa değildir!.. Bunun MEZHEP ile hiç bir alâkası yoktur!

Yani bir insan "Ben HANEFİ'yim" dese; arkasından YETİM MALI yese, EMANET'e ihanet etse, onun bunun karısına kızına KEM GÖZ'le baksa, gavurla işbirliği yapıp MÜSLÜMANLAR'a eziyet etse; bu adam SÜNNİ midir?... ASLA!..

Öte yandan 12 İMAM ve onlarla beraber yaşıyanların pek çoğu Hz. MUHAMMED'in yaptığını yapmış, yapmadığından kaçınmıştır... Bunun pek çok örneğini onların hayatını anlatırken verdik... Bu yüzden elbette onlar bizlerden çok daha fazla SÜNNİ'dirler, hem de hiç bir MEZHEB'e bağlı olmadan!

Hatta haklarında çok fazla şey bilmediğimiz Hz. HASAN soyuyla süren 5 İMAM, ve daha nice PEYGAMBER TORUNU İMAM aynı kaynaktan feyz aldıkları, aynı şekilde davrandıkları için SÜNNİ'dirler!.. Hepsi hürmete lâyıktır. Sadece 12 İMAM değil; hepsi EHL-İ BEYT'tir.

Bu yüzden biz ALEVİLER'in, BEKTAŞİLER'in "Ben SÜNNİ değilim," demesini yanlış buluruz... Kastettikleri "Ben 4 MEZHEP'ten değilim ama, MUHAMMED-ALİ YOLU'ndayım" demektir ki, bu da SÜNNİLİK'ten başka bir şey değildir!

Kaldı ki, 4 MEZHEP İMAMLARI'ndan ilki EBU HANİFE, İMAM CAFER-ÜS SADIK Hazretleri'yle beraber yaşamış, pek çok konuda ona uymuş, SÜNNİ diye bilinen HANEFİ MEZHEBİ'nin esaslarını bu muhterem PEYGAMBER TORUNU'ndan almıştır. 

Nasıl ki İMAMLAR'ı MUHAMMED'den, ALİ'den ayırmak mümkün değilse; MEZHEP İMAMLARI ile 12 İMAM da birbirinden ayrılmaz... Bu hususu ilerde, 4 MEZHEP İMAMI'nın hayatını ve ALEVİ ileri gelenlerinin eserlerini incelerken tekrar ele alacağız. 

12 İMAM, PEYGAMBER SOYU'ndandır, Hz. ALİ'nin YAKINLARI'dır, yani ŞİA'dır... Ama Şİİ DEĞİLDİR!.. Tam tersine, O dönemde ŞİİLER İMAMLAR'a düşmandır. HARİCİLER, İSMAİLİLER, FATİMİLER, KARMATİLER bunların başında gelir. Bunu da ilerde göreceğiz. 

Gerçek şu ki, SÜNNİ kardeşlerimizin 12 İMAM'ı ve hatta PEYGAMBER TORUNU diğer İMAMLAR'ı yakından tanıması ve sevmesi şarttır. Çünkü o İMAMLAR, TÜRKLER'in İSLAMİYET anlayışının temelidir!.. Sonra şu SÜNNİ kelimesini sadece 4 MEZHEP mensupları için kullanmaktan vazgeçmeleri şarttır. 

ALEVİ kardeşlerimizin de 12 İMAM'ın SÜNNİ olduğunu kabul etmesi, ve SÜNNİ kelimesini bir hakaret gibi kullanmaktan vazgeçmeleri şarttır. Çünkü böyle bir davranış, en başta PEYGAMBER'İN SÜNNETİ'ne uyan 12 İMAM'a, EHL-İ BEYT'e ve bütün ŞİA'ya yani EHL-İ BEYT yakınlarına hakaret olur... Onların hepsi Hz. MUHAMMED'in SÜNNET'ine bağlıdır. 12 İMAM'ın bütün eserleri KUR'AN'a ve SÜNNET'e uygundur. 

Hz.ALİ'nin DİVAN'ı, MUHAMMED BAKIR'ın TEFSİR'i, İMAM CAFER'in RİSALELER'i, İMAM RIZA'nın ŞERİAT HÜKÜMLERİNİN SEBEPLERİ hakkındaki RİSALE'si, İMAM NAKİY'in DİNİ HÜKÜMLERE DAİR SÖZLERİ, HASAN-ÜL ASKERİY'in TEFSİR'i hiç bir SÜNNİ'nin reddetmiyeceği hususları taşır. 

Bunlar ve diğer eserler tercüme edilirse görülecektir ki, 12 İMAM ile 4 MEZHEP İMAMI arasında bir fark yoktur... Hatta HALİFELER dahi pek çok hususta aynı düşünmektedirler. HALİFE MEMUN'un İMAM RIZA ile MUHAMMED NAKİY'i baştacı etmesi bunun en açık delilidir. 

Diğer PEYGAMBER TORUNU İMAMLAR da bundan farklı değildir. Ama maalesef bazıları Hz. HASAN'ın açık beyanına uymamış, HALİFELİK sevdasına düşmüş, hem kendilerinin hem de EHL-İ BEYT yakını MÜSLÜMANLAR'ın, yani ŞİA'nın bu uğurda can vermesine sebep olmuşlardır. 

Bu beşeri hatalarına rağmen, çoğunun Hz. MUHAMMED ve Hz. ALİ'nin nuruyla yetişmiş oldukları muhakkaktır. 

HİLAFET mücadelesinde hayatını kaybeden ALİ OĞULLARI şunlardır:

HASAN OĞULLARI: 
MUHAMMED 763'de MEDİNE'de, 
İBRAHİM BASRA'da; 
HÜSEYİN BİN ALİ 786'da MEKKE'de; 
MÜHAMMED BİN SÜLEYMAN 815'de MEDİNE'de, 
MUHAMMED BİN TABETEBA IRAK'ta, 
ALİ BİN MUHAMMED BASRA'da, 
İBRAHİM BİN MUSA YEMEN'de;
HASAN BİN ZEYD 864'de TABERİSTAN'da, 
EL HÜSEYİN KUFE'de, 
İSMAİL BİN YUSUF MEKKE'de, 
MUHAMMED BİN ZEYD TABERİSTAN'da,
AHMED BİN MUHAMMED MISIR'da, 
HASAN BİN ALİ 914'de TABERİSTAN'da...

HÜSEYİN OĞULLARI: 
MUHAMMED BİN CAFER 815'de MEKKE'de, 
EL HÜSEYİN MEDİNE'de; 
MUHAMMED BİN KASIM 834'de HORASAN'da;
EL HASAN 864'de KAZVİN'de, 
İBNİ RIZA ŞAM'da 

can vermişlerdir!... ALLAH cümlesine rahmet eylesin!

Şimdi çok önemli bir hususu belirterek sözü bağlıyalım: Daha önce ALEVİLİK diye bir MEZHEP olmadığını, belki bir TARİKAT sayılabileceğini, ama ALEVİ anlayışının aslında bir MEŞREP, yani bir hayat tarzı olduğunu belirtmiştik.
(Bakınız: NOTLAR - 2, 18) 

Şimdi de diyoruz ki, SÜNNİLİK de bir MEŞREP'tir... Yani bir HAYAT TARZI'dır. 

Peki, o zaman ikisi arasında ne fark vardır?...

Yazımız ilerledikçe görülecektir ki, SÜNNİLİK daha çok KUR'AN'ın LÂFZÎ MÂNÂSI'nı ön planda tutmak, PEYGAMBER'in SÜNNET'ine AYNEN uymaktır. Yani işin ŞEKİL yönü ağır basar...

ALEVİLİK ise KUR'AN ayetlerinin DERİN MÂNÂSI'na daha fazla önem vermek, ve Hz. MUHAMMED'in SÜNNET'ini SEBEPLERİ ile yorumlayıp zamana ve zemine uyarlamaktır... Yani MÂNÂ yönü ağır basar... 

ALEVİLİK ve BEKTAŞİLİK'teki DÖRT KAPI'dan ilk ikisi ŞERİAT ve TARİKAT'tır. İşte ŞERİAT, bu SÜNNİ anlayış ile başlar. Yani KUR'AN'ı ve SÜNNET'i bilmeden ŞERİAT KAPISI aşılmaz... Demek ki iyi bir ALEVİ'nin önce SÜNNİ olması gerekir!

Hemen tekrarlıyalım ki, biz SÜNNİ kelimesini "4 MEZHEP'ten birine mensup" anlamında kullanmıyoruz. KUR'AN'a ve Hz. MUHAMMED'e uymak anlamında kullanıyoruz!

İşte ALEVİLİK ve SÜNNİLİK arasında fark, bu MEŞREP farkından ibarettir. Başkaca bir ayrılık, gayrılık yoktur!.. 

Var diyen varsa, beri gelsin!!! 


ONBİRİNCİ BÖLÜM: EMEVİ SALTANATI'NIN SONU



Peki, 12 İMAM ile 4 MEZHEP İMAMI arasında ayrılık gayrılık yoksa; bu sürtüşme nereden kaynaklanmış?...İMAMLAR bu oyuna nasıl âlet edilmiş?.. Bunun inanılmaz hikâyesine geçmeden önce, TARİH'e dönüp HİLAFET'in EMEVİLER'den ABBASİLER'e nasıl geçtiğine bir daha bakalım. 

Hatırlanacağı üzre, HALİFE YEZİD'e üç kişi BİAT etmemişti: ALİ'nin oğlu HÜSEYİN, ZÜBEYR'in oğlu ABDULLAH, AMR'ın oğlu ABDULLAH...

Kaderin garip bir cilvesi sonucu ALİ, ALİ'yi HALİFE olunca makam vermedi diye bırakıp giden ZÜBEYR, ve ALİ'yi HİLAFET makamından düşüren AMR, birbirlerine hasım olmalarına rağmen; bunların oğulları YEZİD'e karşı aynı tavrı almışlardı. Ama yine de aralarında bir uyuşma yoktu. 

HÜSEYİN davet üzerine KUFE'ye giderken, ZÜBEYR'in oğlu ABDULLAH da MEKKE'de kendi halifeliği için çalışmaya koyulmuştu. HÜSEYİN ŞEHİT olunca, ABDULLAH iyice güçlendi. MEKKE'de kendisine BİAT edenler oldu... EMEVİ cephesinde ise karışıklık vardı. MUAVİYE'den sonraki 5 yıl içinde YEZİD dahil 4 halife değişmişti. 

Bu arada KUFE'de Şİİ diye bilinen bir grup ortaya çıktı. Bir kısmının başında SÜLEYMAN BİN SARD, bir kısmının da başında MUHTAR SAHAFİ diye biri vardı. Bunlar KUFE'de TUVVA dedikleri gizli bir cemiyet kurmuşlar, HÜSEYİN'in intikamını almaya yemin etmişlerdi... Ama dikkat edilirse, hiç birinin aklına HÜSEYİN'in İMAM olan oğlu ZEYNEL ABİDİN'e danışmak, ondan izin almak gelmemişti!.... Yani birileri EHL-İ BEYT'ten izinsiz EHL-İ BEYT adına hareket ediyordu!

İşte biz bunları gerçek ŞİA'dan ayırıyoruz. Yani AMAÇ ve HEDEF bakımından onları İMAMLAR'dan farklı görüyoruz. Bunlar ALİ SOYU'na yakınlığı değil; İNTİKAM ve İKTİDAR'ı kendilerine hedef edinmişlerdi. 

Her ne kadar bu kişiler, "Biz HÜSEYİN'i davet ettik. Sonra da kendisini yalnız bıraktık, yardım etmedik, o yüzden ŞEHİT oldu" diye dövünüyor ve kendilerini suçluyor idilerse de; bu söylediklerinin durumun düzeltilmesine müsbet bir katkısı yoktu. 
(Bakınız: NOTLAR - 2, 24)

Artık iş işten geçmiş, olan olmuştu. Hele 685 yılına varıldığında YEZİD ölmüş, hatta EMEVİ SALTANATI sülâle değiştirmişti. Yani MUAVİYE'nin rüyası gerçekleşmemiş, YEZİD'den sonra İKTİDAR kısa zamanda MERVAN'a geçmişti. 

Aslında YEZİD'in oğlu 2. MUAVİYE'nin HALİFELİK'te gözü yoktu... Üç ay görev yapmış, daha ölmeden köşesine çekilmişti.... HİCAZ, IRAK ve YEMEN'de halk ZÜBEYR'in oğlu ABDULLAH'ı HALİFE tanıyordu... 2. MUAVİYE'ye vekâlet eden DAHHAK BİN KAYS ile MERVAN dahi, MEKKE'ye gidip ABDULLAH'a BİAT etmeyi düşünüyorlardı. 

İşte bu sırada BASRA'da EMEVİLER'e karşı ayaklanan halktan kaçıp ŞAM'a gelen İBNİ ZİYAD, MERVAN'a, "Sen KUREYŞ'in şeyhisin. EMEVİLER'in ulususun," diyerek onu HALİFE olmaya ikna etti. Bütün EMEVİLER de MERVAN'ın etrafına toplandılar... YEMENLİLER'in şeyhi HASSAN da MERVAN lehine ikna edildi. 

Bu arada DAHHAK BİN KAYS taraftarları ABDULLAH'a BİAT etmişti. Bu yüzden rakip hale gelen YEMENLİLER ile KAYS ailesi mensupları çarpışmaya başladılar. DAHHAK'ın öldürülmesi ile MERVAN grubu galip geldi ve HİLAFET onun soyuna geçmiş oldu. (683)

MERVAN kısa zamanda SURİYE'yi kontrolüne aldı. MISIR'a da oğlu ABDÜLAZİZ'i vali göndererek hakimiyet sağladı. 

MERVAN, YEZİD'in diğer oğlu HALİD'in HALİFE olmasını önlemek için annesi, yani YEZİD'in karısı ile evlenmişti. Ama bu kadın oğluna kötü davrandı diye sonradan MERVAN'ı kin gütmüş, bir gece iki cariye ile birlikte MERVAN uyurken yüzüne yastık bastırarak boğmuştur. 

Böye rezilâne bir şekilde hayata veda eden MERVAN'ın yerine oğlu ABDÜLMELİK geçti. 

YEZİD zamanındaki MEKKE kuşatmasında HARİCİLER ZÜBEYR'in oğlu ABDULLAH'ın yanında yer almışlardı. Ama kuşatma kalkınca ve ABDULLAH'ın HALİFE OSMAN'ı sevdiği öğrenilince yanından uzaklaştılar. MEKKE kuşatmasında ABDULLAH'ın yanında olan MUHTAR SAHAFİ de fazla ilgi görmeyince IRAK'a geri dönmüş, ŞİİLER'in bir kısmının başına geçmişti. 

ŞİİLER o sırada başlarında SÜLEYMAN BİN SARD olmak üzere silaha sarımışlardı. Önce HÜSEYİN'in mezarı başında toplandılar. Ağladılar, dövündüler. Sonra yeni HALİFE ABDÜLMELİK'in ordusunun üzerine yürüdüler. Kumandan HASİN'e "ABDÜLMELİK'i HALİFE tanımamasını, ALİ SOYU'ndan birini HALİFE yapmasını" söylediler. Tabii istekleri kabul edilmedi. Savaştılar. ŞİİLER delice saldırmalarına ve direnmelerine rağmen, sonunda yenildiler. Bu savaşta binlerce MÜSLÜMAN öldü... 

Devrin İMAM'ı ZEYNEL ABİDİN ne böyle bir savaş istemiş, ne HALİFELİK peşinde koşmuş, ne bu gruba LİDERLİK etmiş, ne de yaptıklarını tasvip etmiştir!

Kalan ŞİİLER bu sefer MUHTAR SAHAFİ'nin etrafında toplandılar. MUHTAR SAHAFİ bir süre sonra ALİ'in bir diğer oğlu MUHAMMED BİN HANİFE adına hareket ettiğini ilan etti. 

Rivayete göre bu MUHTAR SAHAFİ vaktiyle KADI idi. Halkı HALİFE MERVAN aleyhine kışkırttığı için hapse atılmış, onu tanıyan bir kadının MERVAN'ın haremine girmesi ve onu ikna etmesi sonucu serbest bırakılmıştı. 

ALİ'nin oğlu MUHAMMED, HİCAZ'da kendisini HALİFE ilan etmiş olan ZÜBEYR'in oğlu ABDULLAH'tan çekiniyordu. Çünkü ABDULLAH kendisini rakip görüyordu. Bu yüzden ALİ yanlısı, ALİ canlısı sandığı MUHTAR SAHAFİ'den yardım istedi. ABDULLAH da MUHAMMED'e yardım eder diye MUHTAR SAHAFİ'yi tutuklatmak istedi. 

Ancak kurnaz SAHAFİ, ABDULLAH'ı müşgül durumda bıraktı, vali konağını işgal etti. Üzerine gönderilen bir kaç orduyu yendi. Irak'a tamamen hakim oldu. 

Bu arada MUHAMMED, MUHTAR SAHAFİ'nin adamlarının MEKKE sokaklarında halkı öldürdüğünü görünce kendisini uyardı. Sonunda MUHTAR SAHAFİ çekilmek zorunda kaldı. ABDULLAH yalnız kalan MUHAMMED'i, ZEMZEM kuyusu yakınlarına sürgüne gönderdi. Sonra bir fırsatını bulup MUHTAR SAHAFİ'nin işini bitirdi. 

Daha sonra HALİFE, ABDULLAH'ın üzerine zalim HACCAC'ı gönderdi.(691) HACCAC önce MEDİNE'yi aldı, halkı HALİFE'ye BİAT ettirdi. ABDULLAH, halkı MEKKE kalesinin içine çekti. Şehir KUTSAL olduğu için burada savaş yapmazlar diye düşündü. Ancak HACCAC şehri 6 ay kuşatma altında tuttu. Tepelere mancınıklar kurdurdu, şehrin su yolunu kesti. Halkı aç bıraktı. MEKKE halkı böylece YEZİD zamanından beri ikinci defa bir kuşatma yaşıyordu. HACCAC şehri saldırılarıyla yakıp yıktı. ABDULLAH sonuna kadar savaştı ancak ölümden kurtulamadı. Böylece 9 yıldır süren 2 HALİFELİ (ŞAM'da EMEVİLER, MEKKE'de ABDULLAH) devir, sona erdi. (692)

Daha sonra KAHİNE adlı bir kadın EHL-İ BEYT adına ayaklandı. Bazı küçük başarılar kazandı ama sonunda o da öldürüldü. 

Bunların hiç birinin görüldüğü gibi İMAM ZEYNEL ABİDİN'le alâkası yoktur! ZEYNEL ABİDİN ne büyük amcası MUHAMMED'i, ne de ABDULLAH'ı, HALİFE'ye karşı desteklememiştir. O, tamamen olayların dışında kalmıştır. Onun için de HACCAC dahi kendisine dokunmamıştır. 

694 yılında HARİCİLER'den ŞEBİB kendini EMİR-ÜL MÜMİNİN, yani HALİFE ilan etti. Kendisine BİAT edenleri sağ bırakıyor, etmiyenleri öldürüyordu. Nihayet HACCAC onu da yendi, ŞEBİB kaçarken nehirde boğuldu. 

Bu tür ayaklanmalar için bir çok örnek verilebilir. Ancak biz bunların hiç birini 12 İMAM ile bağdaştırmıyoruz. Onlar bu tarz olayları İSLAM'A FESAT KATMA, FİTNE ÇIKARMA olarak görmüşler, ve asla katılmamışlardır. 

Bu noktada cereyan eden hadiselerin daha kolay değerlendirilmesini sağlamak için bir benzetme yapmak, bir örnek vermek istiyoruz:

Hatırlanacağı üzere, 1960 İHTİLALİ'nden sonra DEMOKRAT PARTİ kapatılmış ve MENDERES idam edilmişti. O tarihten sonra kurulan pek çok parti, yani ADALET PARTİSİ, YENİ TÜRKİYE PARTİSİ, BÜYÜK TÜRKİYE PARTİSİ, DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİSİ, DEMOKRATİK PARTİ, DOĞRU YOL PARTİSİ, ve daha niceleri hep "êski DEMOKRAT PARTİ'nin devamı olduklarını ve MENDERES yolundan yürüyeceklerini" ilan etmişlerdir... Bu suretle halkın MENDERES'e olan sevgisini istismar ederek İKTİDAR'a gelmeye çalışmışlardır. Bunlardan bazıları MENDERES'in oğullarını POLİTİKA'YA ÇEKMEK istemişlerdir. 

Halbuki MENDERES, idamından önce İLAHİ TAKDİR'i sezmiş, MENDERES AİLESİ için SİYASET'in bittiğini anlamış ve oğullarına "politikaya atılmamalarını" vasiyet etmişti!.. 

Bu gerçeği görmeyen ve vasiyeti dinlemeyen YÜKSEL, MUTLU ve AYDIN MENDERES'ten biri trafik kazasında ölmüş, biri intihar etmiş, üçüncüsü de yine bir trafik kazasında felç olup tekerlekli sandalyeye mahkûm düşmüştür. 

İşte geçmişte ALİ OĞULLARI etrafında cereyan eden olaylar da aynen böyledir... Birileri çıkmış, ALİ adına, HÜSEYİN adına ayaklanmış; onların hakkını, kanını aradığını iddia etmiş; MÜSLÜMANLAR'ı birbirine kırdırtmış, felaketlere sebep olmuştur. 

Halbuki esas DAVA SAHİPLERİ'nin çoğu bu olaylara hiç karışmamış, kendileri hiç mücadeleye girmemiş, girenleri de asla desteklememişlerdir. Yanılıp ta ateşe atılan ALİ OĞULLARI'nın akıbeti ise feci olmuş, kendileri ölmüş, EHL-İ BEYT ve pek çok MÜSLÜMAN bundan zarar görmüştür. 

Çünkü güdülen HAK DAVASI değil; SALTANAT DAVASI idi ve Hz. HASAN'ın sezdiği ALİ OĞULLARI'nın HİLAFET'le SALTANAT'la bağı kesilmişti!.... TAKDİR-İ İLAHİ böyle idi!
EMEVİ döneminde de, ABBASİ döneminde de, OSMANLI döneminde de!


Hele OSMANLI'nın son döneminde HÜSEYİN TORUNU ŞERİF ABDULLAH ve ŞERİF HÜSEYİN'in EHL-İ BEYT'ten olmalarına, MEKKE ŞERİFİ bulunmalarına rağmen, KRALLIK vaadlerine, altınlara kanıp İSLAM düşmanı İngilizler ile birlik olmaları, OSMANLI'lıya ihanet etmelerini anlamak mümkün değildir.. Ama bunun cezasını kısa zamanda görmüşlerdir! İngilizler onları devirip yerlerine daha iyi uşaklık edeceğine inandıkları Vehhabî Suud âilesini getirmiştir! 

Kısacası, İNTİKAM, HIRS, ZULÜM, İHANET gibi İSLAM'a yakışmayan unsurlar devreyi girip, SALTANAT mücadelesi yapıldıkça, EHL-İ BEYT'e yönelik zulüm, eziyet ve tabii aşağılama sürüp gitti.

90 yıllık EMEVİ SALTANATI sırasında 14 HALİFE gelip geçmiş 1. MUAVİYE'nin FETİH ve DEVLET DÜZENİ dışında hayırla yadedilecek hayırlı işler yapan sadece 2 HALİFE çıkmıştır: 2. MUAVİYE ve ÖMER... İkisi de camilerde ALİ'ye söğme adetini kaldırmıştır. Bilhassa ÖMER adil, başarılı ve EHL-İ BEYT'e saygılıydı. 

EMEVİLER'in son dönemindeki İMAM, CAFER-ÜS SADIK Hazretleri idi. Kendisine HORASAN'dan gelen HALİFELİK teklifini kabul etmemiş, etmek isteyen ALİ OĞULLARI'nı da uyararak vazgeçirmişti. 

Çünkü ŞİİLER'in İMAM'ı o değildi!.. Onlar Hz. ALİ'nin HANİFE adlı kadından olma oğlu MUHAMMED'i MEHDİ sayıyorlardı. O ölünce yerine oğlu HAŞİM ALİ'yi İMAM yapmışlardı. HAŞİM ALİ kendisinin ayaklanmasından korkan HALİFE tarafından zehirlenince, vasiyeti üzerine PEYGAMBERİMİZ'in diğer amcası ABBAS'ın torunlarından MUHAMMED'e BİAT etmişlerdi. 

Eminiz ki, ALİ OĞLU MUHAMMED, HAŞİM ALİ ve ABBAS OĞULLARI'ndan MUHAMMED hep muhterem zatlar idi. DİN konusunda bilgileri, sezgileri derindi. Hatta HAŞİM ALİ ölmeden önce, HİLAFET'in ABBAS OĞULLARI'na geçeceğini bildirmişti!..Zaten bunun için İMAMLIK görevini oğluna değil, ABBAS OĞULLARI'ndan MUHAMMED'e bırakmıştı. 

Aslında onun da etrafına toplanan saf, temiz kalpli, inanmış kimselerdi. DİN ve İNANÇ açısından İMAM CAFER'in etrafındakilerden farklı bir tutumları yoktu. Yine de zaman zaman bu gruptan öne çıkıp ayaklanan oluyordu.

ABBASOĞLU MUHAMMED 718'de İMAM olunca, herkesi kendine BİAT etmeye çağırdı. Adamları etrafta dolaşıyor, onun adını vermeden "ALİ-MUHAMMED'den rıza" diyerek BİAT istiyorlardı. Böylece EMEVİ SALTANATI'na karşı olanlar, bilhassa ŞİİLER o dönemde ABBASİ diye anılmaya başladı.

ABBASİLİK özellikle HORASAN'da yayıldı. Zekâtlar İMAM adına toplanıp oradan gönderiliyordu. MUHAMMED ölünce yerine oğlu İBRAHİM geçti. 745 yılında toplanan parayı İMAM İBRAHİM'e getirenlerin arasında EBA MÜSLİM de vardı. O tarihte MEDİNE'de 5. İMAM MUHAMMED BAKIR Hazretleri HAK'kın rahmetine kavuşmuş, yerine 6. İMAM CAFER-ÜS SADIK Hazretleri geçmişti.

EBA MÜSLİM kısa zamanda HORASAN ŞİİLERİ'nin lideri oldu. 747 yılında hazırlıklarını tamamladı ve ABBASOĞLU İMAM İBRAHİM adına ayaklandı. MERV'i ele geçirdi. HALİFE ÖMER'den sonra EMEVİLER'in tekrar başlattığı "camilerde ALİ'ye küfür" âdetini kaldırdı. İsyan büyüyüp yayılınca HALİFE MERVAN, İMAM İBRAHİM'i yakalatıp hapsettirdi.

Bu arada başka bir İMAM daha ayaklandı. Bu da Hz. ALİ'nin kardeşinin torunlarından ABDULLAH idi. O da HALİFE'nin askerleri ile çarpışıyordu. HAŞİM OĞULLARI da MEKKE'de toplanmış, "EMEVİLER yıkılacak, yerine bizden biri geçsin," diye faaliyette bulunuyorlardı. Onlar da HİLAFET makamına Hz. HASAN'ın torunlarından MUHAMMED MEHDİ'yi uygun görmüşlerdi. 

Yani eski ÜMEYYE OĞULLARI ile HAŞİM OĞULLARI arasındaki güç mücadelesi sürmekte iken; şimdi bir de EBU TALİB OĞULLARI ile ABBAS OĞULLARI, HASAN OĞULLARI ile öz AMCA OĞULLARI arasındaki mücadele devreye girmişti. Bir tek HİLAFET makamına üç aday vardı: PEYGAMBER AMCASI OĞLU İBRAHİM, HASANOĞLU MUHAMMED, HASAN AMCASININ OĞLU ABDULLAH!..HÜSEYİN OĞLU İMAM CAFERÜS SÂDIK ise bu mücadelenin dışında idi.

İBRAHİM, hapiste iken kardeşinin oğlu EBÜL ABBAS'ın HALİFE olmasını istedi. Son EMEVİ HALİFESİ MERVAN savaşta yenilip öldürülünce, EBÜL ABBAS ilk ABBASİ HALİFESİ oldu. (750) Oldu da, zamanla onu iktidar'a getirenlerin ALİ yanlısı ŞİİLER olduğu, bir süre sonra unutuldu. ŞİİLİK bu sefer "ABBASİLER'e karşı olmak" anlamında kullanılmaya başladı! 

HALİFELER İMAMLAR VEFATLARI


HALİFELER İMAMLAR VEFATLARI
İMAMLARHALİFELERVEFAT
1. Hz.EBUBEKİR634
2. Hz.ÖMER644
3. Hz.OSMAN656
1. Hz.ALİ (29 Yıl)4. Hz.ALİ661
2. Hz.HASAN5. Hz.HASAN670
Muaviye (EMEVİLER)680
3. Hz.HÜSEYİN680 (Ekim)
Yezid683
II. Muaviye683
Mervan684
Abdülmelik685
Velid705
Süleyman715
Ömer717
4. ZEYNELABİDİN Hz.719
II.Yezid720
Haşim724
5. MUHAMMED BAKIR Hz.732
II.Velid743
III.Yezid744
İbrahim744
II.Mervan750
El Saffah (ABBASİLER)754
6. CAFER SADIK Hz.765
El Mansur775
Mehdi785
Hadi786
7. MUSA KAZIM Hz.799
Harun Reşid809
Emin813
8. RIZA Hz.818
Memun833
9. MUHAMMED TAKİY Hz.835
Mutasım842
El Vasık847
El Mütevekkil861
El Müstein866
10. ALİ NAKİY Hz.868
El Mutez869
El Muhtedi870
11. HASAN ÜL ASKERİ Hz.874
El Mutemed892
El Mutezat902
El Muktefa908
El Muktedir932
El Kahir934
El Razi940
12. MEHDİ *(Son sefir HASAN ALİ)941
El Müteali (15. Halife)944
El Mustasım1258

( * ) Son imam MEHDİ hal önüne hiç çıkmamış, sadece sefirleri aracılığıyla görüşmüştür. Bunun için, gerçekte ne zaman vefat ettiği bilinmez. Aleviler, onun ölmediğine, zamanı gelince ortaya çıkacağına inanıyorlar.
ALEVİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİNİN İÇYÜZÜİKİNCİ KISIM

DOKUZUNCU BÖLÜM: 12 İMAM'IN ÖZELLİKLERİ

Yazımızın bu kısmını okumaya başlamadan önce İMAMLAR VE HALİFELER TABLOSU'na bakmanızı istiyoruz. 
Böylece hangi İMAM'ın hangi HALİFE zamanında yaşadığı görmüş olacaksınız. Bu tabloya sık sık dönüp inceleyiniz. Naklettiğimiz TARİHİ bilgileri kaynak gösterdiğimiz kitaplardan aldık, yorumumuzu ekliyerek size naklettik ama, TABLOLAR tamamen bize aittir, başka bir yerde bulmanız, incelemeniz mümkün değildir. Zaten böyle bir çalışma olmadığı için de ALEVİ-SÜNNİ tartışması hiç bir sonuç alınmadan sürüp gitmektedir. 

Şimdiye kadar işin TARİH yönünü verdik, bazen MANEVİ yorumlar yaptık. Şimdi ise 12 İMAM'ın her birini özelliklerini tek tek dile getireceğiz.

Bu nakledeceklerimizi SÜNNİLER'in büyük çoğunluğu bilmez. Ama hayretle gördük ki, 12 İMAM'ın adını kolayca saymasına rağmen, pek çok ALEVİ de onları tanımıyor!.. Onların her birinin hayatından neler öğrenmesi gerektiğini bilmiyor!.. Hepsini birbirinin aynı sanıyor!.. 

Halbuki hiç te öyle değil! Her birinin ayrı birer vasfı var. Tıpkı PEYGAMBERLER'de olduğu gibi!... Hz. EYÜP sabrıyla, Hz. YUSUF nefsine hâkim oluşuyla, Hz. SÜLEYMAN ihtişam ve zenginliğiyle meşhurdur ya... işte 12 İMAM da öyle... Her birinin bariz bir vasfı var... Biz çok bilinen olaylardan ve özelliklerden ziyade az bilinenleri aldık. Okuyalım, görelim.

*BİRİNCİ İMAM HZ. ALİ
--------------------------------- 
Hz. ALİ 599 yılında, KÂBE'nin içinde doğdu... EBU TALİB'in küçük oğlu idi. Annesi HAŞİM oğlu ESED'in kızı Fâtıma'dır. 12 yaşında MÜSLÜMAN oldu... Bir kıtlık münasebetiyle geldiği PEYGAMBERİMİZ'in evinde Hz. FATMA ile evleninceye kadar kaldı... HİCRET sırasında Hz. MUHAMMED'in hırkasına sarınıp yatağına yattı, saldırganları şaşırttı... O tarihte 23 yaşında idi. BEDİR, UHUD, HENDEK savaşlarında bulundu. UHUD'da 16 yara aldı. Bu savaşta Hz. MUHAMMED kendisine BEDİR savaşında ganimet olan düşen ZÜLFİKÂR adlı kılıcı vermişti... HAYBER'in ve MEKKE'nin fethinde İSLAM sancağını Hz. ALİ taşıdı. UŞAYRA savaşında toza toprağa bulanmış vaziyette yerde yatarken HZ. MUHAMMED kendisine "Kalk ey toprak babası!" diye hitap ettiği için EBUL TURAB diye anılırdı. PEYGAMBERİMİZ, TEBUK savaşına giderken, ALİ'yi arkada bırakmak istedi. Bunun üzerine ALİ,
- "Ya Resullullah!.. Beni kadınlarla çocuklara mı halife ediyorsun?"
deyince HZ. MUHAMMED,
- "Razı değil misin? HARUN, MUSA katında ne mertebedeyse, sen de benim katımda o mertebedesin. Yalnız şu var ki, benden sonra peygamber yok!"

buyurdu... Bunun üzerine ALİ " Razı oldum, Razı oldum" cevabını verdi ve ondan sonra MURTAZA diye anılmaya başladı. 

HENDEK savaşında müşriklerin meşhur kahramanı VUDOĞLU AMR'a karşı teke tek döğüşe çıkmak istemiş; bunun üzerine Hz. MUHAMMED kendisine İMAME'sini (sarıklı börk), zırhını verdi. Hz. ALİ, ZÜLFİKÂR ile vuruştu, AMR'ı öldürdü. Bunun üzerine PEYGAMBER, "ZÜLFİKÂR gibi KILIÇ, ALİ gibi YİĞİT yoktur," buyurdu.

Hz. ALİ, bir gün ZÜLFİKÂR'ı denemek için TAŞ'a çalmış. Hem TAŞ ikiye yarılmış, hem de ZÜLFİKÂR!.. Bu kılıç şimdi KONYA'da KOYUNOĞLU müzesindedir. Pek çok taklidi yapılmıştır, ama hakiki ZÜLFİKÂR'ın eşi benzeri yoktur!

MEKKE alındığında Hz. MUHAMMED KÂBE'deki bütün putları kırmış, ancak bir tanesine yetişememişti. En üstteki o son putu da ALİ'yi omuzuna alarak ona kırdırtmıştı!.. ALEVİLER bu olaya çok önem verirler. 

Hz. ALİ güler yüzlü idi. Mizahı, latifeyi severdi. Bilgide, tevazuda, merhamette, yiğitlikte, takvada eşi benzeri yoktu. HALİFE iken bile, gece sırtına erzak torbası yüklenir, kapı kapı dolaşıp yoksullara yiyecek taşırdı... Bu işi kimin yaptığı bilinmediğinden, vefatında KUFE'nin 300 hanesi aç kaldı!.. 

Zamanının çoğu Hz. MUHAMMED ile geçerdi. Yalnız kaldıklarında MANEVİ konularda sohbet ederler, iyice derinleşirlerdi. Bu sebepledir ki, Hz. MUHAMMED, "BEN İLM'in şehri isem ALİ de kapısıdır!" buyurmuşlardı. Hz. ALİ ile ilgili başka pek çok HADİS vardır. 

PEYGAMBER'in vefatında yanıbaşında idi. O yıkadı, kefenledi, yatağının bulunduğu yere defnetti. Rivayete göre bu oda AYŞE'nin odası idi. 

Hz. FATMA'nın vefatına kadar (632) başka kadınla evlenmediği rivayet edilirse de, 626'da MAHZUM OĞULLARI'ndan ÜMMÜ SALAMA'yı aldığı bilinmektedir. HZ. FATMA ile evliliği 624 yılındadır. Ayrıca vefatından sonra geriye dört karısı kaldı: UMAME, SEYLA, UMM-AL BANİN ve ESMA... Toplam 33 çocuğu oldu ki, bunların 17'si erkekti. 

ERKEK evlatlarının adları şöyledir: 

HASAN, HÜSEYİN, HADİ, ABDÜLVAHİD, EBUBEKİR,ÖMER, OSMAN, 
MUHAMMED, ABDURRAUF, ALİ EKBER, ABDÜLVEHAB, ABDÜLCELİS, 
ABDÜRRAHİM, ABDÜLMUİN, ABDULLAH, ABDULKERİM, ABDUSSAMED 

Bu muhterem zatlar ALEVİLER ve BEKTAŞİLER tarafından 17 KEMERBESTEGÂN olarak bilinirler ki, kemerden (belden, dölden) ALİ'ye bağlı demektir. ABBAS, CAFER, ABDULLAH, OSMAN, MUHAMMED ve EBUBEKİR KERBELÂ'da ŞEHİT düşmüştür. 

Hz. ALİ'nin soyu HASAN (5 İMAM), HÜSEYİN (12 İMAM), MUHAMMED ve ÖMER'den sürmüştür. HASAN soyundan gelenlere ŞERİF, HÜSEYİN soyundan gelenlere SEYYİT, MUHAMMED soyundan gelenlere ise HÂCE denir... SEYYİTLER daha çok ORTA ASYA'ya yayılmışlardır. ŞERİFLER ise daha çok MEKKE EMİRİ olmuştur. HÂCE AHMED YESEVİ ise Hz. ALİ'nin OĞLU MUHAMMED'in soyundandır... ÖMER soyundan gelenlerin sonradan HÜSEYİN'ın torunları gibi SEYYİT diye adlandırıldığını sanıyoruz. 
(Bakınız: NOTLAR - 2, 12)

Alevilerin bilmediği, ve şimdi duyunca hayrete düşecekleri bir husus daha vardır. ALİ, peygamberimiz Hz. MUHAMMED'in damadı idi. Ama bilindiği gibi, tek damadı değildi. OSMAN da Hz. MUHAMMED'in damadı idi, hem de Rukayya ve Ümmü Gülsüm adlı iki kızıyla peşpeşe evlenmişti... Peki, ALİ'nin 16 kızından dolayı damatları kimdi?.. İkisini söyleyelim: Biri ÖMER, biri de OSMAN idi!.. 

HZ. ALİ bir gün hutbesinde:

- "Ey ALLAH'ın kulları! Sorun bana! Andolsun ALLAH'a ki, hiç bir âyet yoktur ki, ben o âyet gece mi indi, gündüz mü?.. Düzlükte mi indi, dağda mı? Hükmü nedir, bilmiyeyim (mümkün değil)!"

demişti. Bu derin bilgi Hz. MUHAMMED ile geçen beraberliğinden geliyordu. BEKTAŞİLİK'te MUHAMMED-ALİ beraberliğinin NUR'una, CEMÂL-İ MUHAMMED ALİ, İLMİ'ne de KEMÂL-I İMAM HASAN, İMAM HÜSEYİN denir. 

İMAM ALİ, 62 yaşında iken HARİCİ fedaisi İBNİ MÜLCEM tarafından zehirli bir hançerle alnından yaralandı. 661 yılının Ramazan ayının 21. günü Hak'kın rahmetine kavuştu.


HZ. ALİ, HAYDAR, ESEDALLAH( ALLAH'IN ARSLANI), ŞAH diye de bilinir... Kendisine atfedilen ALİ DİVANI diye bir şiir kitabı vardır. Ayrıca hutbeleri, mektupları NECH'ÜL BELÂGA adlı bir kitapta toplanmıştır. Ne yazık ki, Aleviler'in pek çoğu bu eserlerden habersizdirler, haberdar olanlardan da bukitapları okumuş olanlar pek azdır. 

Bir savaşta kendisine saldıran kâfiri altetmiş, tam kellesini uçurmak üzere kılıcını kaldırdığında kâfir onun yüzüne tükürmüş... Bunun üzerine Hz. ALİ kılıcını indirip kâfiri bağışlamış. Şaşıran kâfir sebebini sormuş. Hz. ALİ de şu cevabı vermiş: 

- "Ben seni ALLAH adına öldürmek üzereydim ki, sen bana hakaret ettin. Eğer o an seni öldürsem, nefsime uymuş olurdum." 

Bu cevap üzerine kâfir MÜSLÜMAN olmuş!

Yine bir gün Hz. MUHAMMED ile yaptıkları derin sohbetten sonra, yüklendiği manevi bilginin ağırlığı ile ne yapacağını bilememiş, kendini çöllere atmış. O bilgileri birilerine anlatıp rahatlamak istiyormuş ama, tabii ki gönlündekiler öyle herkese söylenecek şeyler değilmiş. Kör bir kuyu bulmuş. İçindekileri, bağırarak kuyuya anlatmış... Kör kuyu o bilgilerin kudretinden tekrar su kaynamış, kabarıp taşmış!.. 

Hz. ALİ uzuna yakın orta boyluydu. rengi esmere yakındı. Yüzü uzunca, kaşları kavisli ve birbirine yakındı. Gözleri iri ve açık elâ idi. Başı büyükçe, burnu iri ve muntazam, alnı açıktı. Saçları dökülmüştü. Sakalı kumraldı, göğsünü doldururdu. Göğsü geniş, kolları baldırları kalın pazuları güçlü idi. Parmakları uzundu. Şişman değildi. Kardeşi çoktu. İkisinin adı UKAYL ve CAFER'dir. 

Elinde bir değnek olduğu halde çarşı pazarda dolaşır,

- "ALLAH'tan korkun, doğru söyleyin, doğru tartın, ey ALLAH'ın kulları!"

derdi. Kendi ne yer içerse, adamlarına da onu yedirir içirirdi. Ne giyerse onu giydirirdi. Bu davranış iyi müslüman zenginler arasında âdet haline gelmiştir. 


BAZI GÜZEL SÖZLERİ
------------------------------------

-- İNANÇ'la uyumak, ŞÜPHE içinde NAMAZ kılmaktan yeğdir!

-- DÜNYA İŞLERİ ile ilgili bir sıkıntın olduysa, tasalanma! Çünkü bu bir müjdedir. Arkasından hemen FERAHLIK vardır!

-- Düşmanına gücün yetti mi, buna bir ŞÜKÜR olarak bağışla onu! 

-- Eğer öldükten sonra öyle kalsaydık, ÖLÜM herkesin RAHAT ettiği bir HÂL olurdu!

-- İnsanların en âcizi, DOST kazanamıyan insandır!.. Ondan daha âcizi de kazandığı DOST'u kaybedendir!
-- Seni üzen, nedamete düşüren KÖTÜLÜK, sana BENLİK veren İYİLİK'ten daha makbuldür TANRI katında!.
-- Muhtaç olduğun şeyi elde edememek, ehil olmayandan istemekten yeğdir!.
-- ZAMAN; bedenleri yapar, dilekleri yeniler, ölümü yaklaştırır, istekleri uzaklaştırır... Ondan faydalanmayı bilmeyen, zahmete düşer! Onu yitiren (boşa harcayan) yorulur, gider!
-- İnsanın NEFES alışı, ÖLÜM'e doğru adım atışıdır!
-- Dünya halkı, gemiden UYURKEN giden yolculara benzer!.
-- Birbirine AYKIRI DAVA'ya düşüldü mü, iki itaraftan biri mutlaka SAPIKLIK'tadır!.
-- DÜNYA kendisi için değil; başkaları için yaratılmıştır!

**İKİNCİ İMAM HZ. HASAN
----------------------------------------------

Hz. HASAN 624 yılında doğdu. Hz. MUHAMMED kucağına alıp sağ kulağına EZAN, sol kulağına KAMET okuyarak adını koydu. PEYGAMBERİMİZ'e çok benzerdi. Ahlâk ve cömertlik bakımından örnek bir zattı. Biriken malını iki-üç defa dağıttığı rivayet edilir. 

ALİ'nin şehit edilmesinden sonra, KÛFE'de kendisine HALİFE olarak biat edilmiş, ancak Hz. HASAN bir yıl sonra İLAHİ MURAD'a uyarak HALİFELİK makamını bırakmıştı. (662)Sonra MUAVİYE'ye BİAT etti. Bunu yaparken de onu yola getirmeye çalıştı. Sulh yaptı. Sulh şartları arasında ALİ taraftarlarına saldırılmaması, MUAVİYE'nin yerine kimseyi tayin etmemesi, ve Hz. ALİ'ye söğmememesi de vardı. Ancak MUAVİYE son şartı kabul etmemişti. Hiç bir sözünde durmayan MUAVİYE, MERVAN aracılığı ile Hz. HASAN'ın karısı CÂDE'yi kandırarak onu zehirlemesini sağlamıştı. (670) 

11'i erkek, 16 çocuğu vardı. Bunlardan EBUBEKİR ve KASIM KERBELÂ'da ŞEHİT olmuşlardır.


BAZI GÜZEL SÖZLERİ
--------------------

-- Dünyan için ebediyyen yaşıyacakmışsın gibi çalış. Ahıretin için yarın ölecekmişsin gibi çalış!

-- Hiç bir topluluk yoktur ki, birbirlerine bir konuyu danışsınlar da, DOĞRU'yu bulamasınlar!

--YAKIN, sOyca uzak olsa bile SEVGİ'de yakın olandır. UZAK, soyca yakın olsa bile SEVGİ'de uzak olandır!
İçinde hiç bir ŞER bulunmayan HAYIR, nimete ŞÜKRETMEK, bir müsibet gelince de DAYANMAK'tır (SABRETMEK).


***

ÜÇÜNCÜ İMAM HZ. HÜSEYİN
----------------------------------------

Hz. HÜSEYİN 625 yılında doğdu. Hz. MUHAMMED ezan ve kamet okuyarak adını koydu. Bir de kurban kestirdi... PEYGAMBERİMİZ namaz kılarken sırtına çıkardı. O da onunla oynamayı severdi. 

Lûtufta, keremde, bilgide eşi yoktu. Bir gün kölesi bir suç işledi. Dövmelerini emretti. Köle, "öfkesini yenenler" âyetini okumaya başladı. HÜSEYİN köleyi bıraktırdı. Köle, "insanların suçlarını affedenler" diye okumaya devam etti. HÜSEYİN suçunu da affetti. Köle, "ve ihsanda bulunanlar...işte onları ALLAH sever" diyerek âyeti tamamladı. HÜSEYİN adama, "ALLAH için seni azad ettim," dedi ve ayrıca para verdi. 

HÜSEYİN, MUAVİYE'ye BİAT etmemesine rağmen karşı çıkmadı. Ancak 680'de onun ölümü ve yerine YEZİD'in gelmesi, KÛFELİLER'in de teşviki ile IRAK'a giderken KERBELÂ'da şehit düştü. Oğullarından ALİ EKBER ile ABDULLAH (ALİ ASKAR diye de bilinir) ve EHL-İ BEYT'ten 23 kişi bu savaşta şehit düşmüştü. (Bakınız: NOTLAR - 2, 13)

5'i erkek, 8 evladı vardı. Oğullarının adları ALİ EKBER, ALİ ASKAR (ABDULLAH), ALİ EVSAT (ZEYNEL ABİDİN), HASAN ve ÖMER idi. Eşlerinden birisi İran hükümdarı Yezdücerd'in kızı ŞEHRİBANU'dur ki, bu hatun ZEYNEL ABİDİN Hazretleri'nin annesidir. 


BAZI GÜZEL SÖZLERİ
--------------------------------------

-- HİLM (yumuşaklık), bir ziynettir. VEFA adamlıktır. Yakınlarla YARDIMLAŞMAK nimettir. KİBİR (ululanmak) aşağılık bir şeydir. ACELE ETMEK akılsızlıktır. AKILSIZLIK zayıflıktır. İFRAT (aşırı gitmek) ÇUKURA DÜŞMEKTİR!

-- Özür dilemek zorunda kalacağın işi yapmaktan sakın! Çünkü MÜMİN suç ta işlemez, özür de dilemez!

-- TANRI'ya korkarak İBADET edenlerin ibadeti, KÖLELERİN İBADETİ'dir. Bir şey umarak İBADET edenlerin ibadeti TACİRLERİN İBADETİ'dir. TANRI'ya şükrederek edilen İBADET, HÜRLERİN İBADETİ'dir. En mükbulü de budur! 


****

4. İMAM ZEYNEL ABİDİN HAZRETLERİ
--------------------------------------------------

ZEYNEL ABİDİN Hazretleri 659 yılında doğdu. KERBELÂ'dan sağ olarak kurtuldu ve 32 yıl imamlık yaptı. 7 HALİFE gördü. YEZİD ona dokunmadığı gibi, diğer halifelerle de bir sürtüşmesi olmadı. 

HALİFELER, İMAMLAR'ın ayaklanmasından korkar; ancak KUR'AN'daki "Bilin ki bir ganimet ele geçirdiniz mi, BEŞTE BİR'i ALLAH'ın, PEYGAMBER'in ve onun YAKINLARI'nındır" (Enfal Suresi 41. ayet) ifadesine uyarak onlara BEYT-ÜL MAL'den para gönderirlerdi. 

Ancak ZEYNEL ABİDİN Hazretleri bunun çoğunu dost-düşman herkese yardımda kullandığı gibi, geceleri de sırtında yoksullara yiyecek taşırdı. Biriken malını iki kere dağıtmıştır. 

Kendisine İLİM'le meşgul olan birisi gelse, onu "Merhaba ey TANRI'nın Elçisi'nin vasiyetini tutan" diye selamlardı. 

Bir gün kölesine hatasından dolayı bir kerecik vurmuştu... Biraz sonra, sopayı alıp kölenin yanına gitti. "Sen de bana vur," dedi. Köle saygısından kabul etmeyince, ona 50 dinar verip helâlleşti. 

YEZİD zamanında MEDİNELİLER zulümden ayaklanmış ve ÜMEYYE OĞULLARI'nı MEDİNE'den sürmüşlerdi. YEZİD, MÜSLİM İBNİ AKABE'yi 10.000 kişilik biri orduyla MEDİNE'ye yolladı. Ancak İMAM ZEYNEL ABİDİN Hazretleri'ne dokunmamasını emretti. 

MÜSLİM 3 gün MEDİNE'yi yağmaladı. Çarpışmalarda binlerce MEDİNELİ ŞEHİT düştü. Binlerce kızın ırzına geçildi. İMAM ZEYNEL ABİDİN Hazretleri bu olaylar sırasında 400 aileyi korudu, geçimlerini sağladı. 

Kendisinin 11'i erkek, 15 evladı vardı. Eşlerinden birisi azadlı cariye idi. 

Vefatından önce oğlu MUHAMMED BÂKIR'ı çağırtmış ve ona vasiyette bulunmuştu. HAK'ka kavuştuğunda (719) oğlu MUHAMMED BÂKIR yıkadı, namazını kıldırdı, defnetti. 
(Bakınız: NOTLAR -2, 14)

HALİFE ABDÜLMELİK, İMAM'dan Hz. MUHAMMED'in kılıcını istemiş, İMAM vermemiştir. 

Çok ibadet ettiği için ABİDİN diye anılırdı. Alnının secdeye varmaktan nasır tuttuğu söylenir. 

İMAM ZEYNEL ABİDİN Hazretleri'nin sözleri AL SAHİFAT-AL KÂMİLAT-AL SACCADİYYA adlı kitapta toplanmıştır. Bir de RİSALÂT-AL HUKUK adlı eseri vardır. ALEVİ ve BEKTAŞİ ileri gelenlerince bulunup tercüme edilmesi, yayınlanması, her CEM'de okunması gerekir. 


BAZI GÜZEL SÖZLERİ
-----------------------------

-- Doğru olsun, şaka olsun YALAN söylemeyin! Azıcık yalan söyliyen, çoğuna da cesaretlenir!

-- İnanç sahibinin bir başka inananın yüzüne sevgiyle bakması, İBADET'tir!

-- (Birisi; YARABBİ, beni halka muhtaç etme, deyince) Öyle deme! İnsanlar insanlara muhtaçtır! ALLAH'ım, beni halkın kötüsüne muhtaç etme, de! 


*****

5. İMAM MUHAMMED BÂKIR HAZRETLERİ
-----------------------------------------------------------

MUHAMMED BÂKIR HAZRETLERİ 677'de MEDİNE'de doğdu. Hz. MUHAMMED'e çok benzerdi. Bilgisindeki derinlikten, genişlikten dolayı BÂKIR diye anılırdı. Yanağında siyah bir ben vardı. İnsanların en doğru sözlüsü, EHL-İ BEYT'in en az mallısı idi. 

Rivayete göre, HALİFE HİŞAM, İMAM MUHAMMED'i ve oğlu CAFER'i ŞAM'a çağırmış, bir ok müsabakasına davet etmişti. İMAM MUHAMMED israr üzerine ok attı. Maharetiyle 9 oku birbirinin üzerine sapladı. HİŞAM,

-"Ben böyle ok atan görmedim,"
deyince İMAM,
- "Biz KEMÂL'i (olgunluğu), TANRI'nın Yüce PEYGAMBER'ine, 'BUGÜN OLGUNLAŞTIRDIM DİNİNİZİ VE TAMAMLADIM SİZE NİMETİMİ,' ayetini indirdiği günden miras aldık,"

cevabını verdi. 

BEKTAŞİLER'de CEMÂL-İ MUHAMMED-ALİ ifadesinin yanısıra bir de KEMÂL-İ İMAM HASAN-İMAM HÜSEYİN" tabiri vardır. HASAN'la HÜSEYİN'in olgunluğunun MUHAMMED-ALİ'nin nurundan olduğu, onlardan diğer İMAMLAR'a intikal ettiği kastedilir. Bu NUR, İMAMLAR'dan VELİLER'e yansımıştır.

Senet zikretmeden HADİS okur,

- "Senedini anmadım mı, bilin ki BABAM'dan duymuşumdur. BABAM da BABASI'ndan, o da BABASI'ndan, o da CEDDİM'den (HZ. MUHAMMED) duymuştur,"

derdi. 

Rivayete göre Hz. ALİ'nin bastırdığı para HALİFE ABDÜLMELİK'e kadar kullanılmıştır. ABDÜLMELİK kendisi para bastırmak isteyince İMAM MUHAMMED BÂKIR'ı davet etmiş, ağırlamış, paranın ağırlığını, üstündeki yazıları onun tesbit etmesini istemişti. 

İMAM MUHAMMED öleceği günü bilmiş, vefatından önce, "İMAM'ı ancak İMAM yıkar," diyerek oğlu CAFER'in kendisini yıkamasını istemiş, böylece İMAMLIK postunu ona devretmiştir. Ayrıca kardeşi ABDULLAH'ın İMAMLIK davasına kalkışacağını da belirtmiştir.

Gerçekten de ABDULLAH, İMAMLIK davasına girişti.


Ancak ABDULLAH'ın İMAM CAFER-ÜS SÂDIK Hazretleri ile mücadelesi kısa sürmüş, kendi ölümüyle sona ermiştir. 

Bu olay Hz. ALİ HALİFE olsaydı bile, neden HİLAFET'in oğullarına geçmiyeceğinin delilidir. Çünkü bir süre sonra onun oğulları arasında da HİLAFET ve TAHT kavgası başlıyacak, bazı isimler kaçınılmaz şekilde lekelenecekti... ALLAH, Hz. ALİ'yi böyle bir VEBAL'den ve LEKE'den korumuştur!

İMAM MUHAMMED BÂKIR Hazretleri'nin 4 eseri vardır. Biri TEFSİR, üçü RİSALE'dir. Bunların da bulunup neşredilmesi, tartışmaları sona erdirmeye yardımcı olacaktır. 


BAZI GÜZEL SÖZLERİ
-------------------------------

-- Aşağılık kişinin silahı, KÖTÜ SÖZ'dür!

-- Bilgisinden faydalanılan bir ÂLİM, İBADET'le uğraşan bin kişiden üstündür! 

-- Andolsun ALLAH'a ki, bir ÂLİM'in ölümü, ŞEYTAN'a yetmiş İBADET edenin ölümünden hoş gelir!

-- AMEL ancak BİLGİ'yle olursa makbuldür. BİLGİ de AMEL'le olur ancak!

-- TANRI rahmet etsin o MÜMİN'e ki, DİL'ini tutar, KÖTÜ SÖZ söylemez. Bu, kendine verdiği bir sadakadır. DİL'ini tutmadıkça kimse GÜNAH'tan kurtulamaz!

-- ALİ ŞİASI VELAYET'imiz için canlarını, mallarını verir. Bizim SEVGİMİZ'le birbiriyle sevişir. DİN'i diriltmek için birbirlerini ziyaret eder. Kızınca ZULM etmez. Razı olunca İSRAF'ta bulunmaz. Onlarla komşu olan BEREKET bulur. Onlarla görüşene, BARIŞIK'tır! 
(Bakınız NOTLAR- 2, 15)


******

6. İMAM CAFER-ÜS SADIK HAZRETLERİ
--------------------------------------------------------

İMAM CAFER Hazretleri 695 yılında doğmuştu. Güzel yüzlü, iri gözlü idi. Yanağında siyah bir ben vardı. İhsanda, futuvvette, ilimde, olgunlukta eşi benzeri yoktu. "Gerçekten de ALLAH kuluna bir nimet verdi mi, eserini o kulda görmek ister," derdi. Bu yüzden de güzel giyinirdi. Ancak atası HZ. ALİ gibi, geceleri yoksullara sırtında erzak taşırdı. 

İMAM CAFER zamanında HALİFELİK, EMEVİLER'den ABBASİLER'e geçti. 
(Bakınız NOTLAR -2, 16)

Bu olaydan önce EBU SELEME, Hz. HASAN'ın torunlarından İMAM ABDULLAH'a, HZ. HÜSEYİN'in torunlarından ÖMER'e mektup gönderdiği gibi, İMAM CAFER'e de HALİFELİK için mektup göndermişti. İMAM mektubu aldı, "Şu mumu getir," dedi ve açmadan mektubu mumun alevinde yaktı!.. Hiç bir zaman HALİFELİK iddiasında bulunmadığı gibi, HORASANLILAR bu konuda kendisine başvurunca, "Ben sizin aradığınız adam değilim," demişti!..

HZ. HASAN'ın torunlarından ABDULLAH, EBU SELEME'nin mektubunu alınca, İMAM CAFER Hazretleri'ne gelip,

- "Ben HALİFELİK için hak görüyorum kendimde. ŞİA'mız da HORASAN'dan bu iş için gelmiş,"
deyince İMAM,
- "Onlar nereden senin ŞİA'n oluyor?.. Sen mi gönderdin EBU MÜSLİM'i HORASAN'a?.. Sen mi emrettin siyah elbise giymelerini?.. Onların birinin olsun, soyunu sopunu biliyor musun?.. Senin tanımadığın, seni tanımıyan insanlar, nasıl senin ŞİA'n olabilir?.."

cevabını vermişti. (Bakınız NOTLAR - 2, 17)

Böylece İMAM CAFER Hazretleri'nin, İMAM ABDULLAH'ın (Hz. HASAN soyundan 5 İMAMLI ALEVİLER'in lideri) ve Hz. HÜSEYİN'in diğer torunlarından ÖMER'in HALİFELİK görevini kabul etmemeleri üzerine, EBU MÜSLİM-İ HORASANÎ tarafından yıkılan EMEVİ saltanatının yerine ABBASİ HALİFELİĞİ kurulmuş oldu. Saltanat ÜMEYYE OĞULLARI'ndan, PEYGAMBER'in amcası ABBAS'ın OĞULLARI'na geçti. Bazıları bundan da memnun olmayıp bu sefer EBU TALİB OĞULLARI ile onlar arasında bir mücadele yaratmaya çalıştılar... Yani, yine iki amca oğulları birbirine rakip gösterildi!.. 

İMAM CAFER-ÜS SÂDIK Hazretleri 4'ü EMEVİ, 2'si ABBASİ 6 HALİFE gördü. ABBASİLER'in 2. HALİFE'si MANSUR 765 yılında İMAM'ı yanına çağırttı,

- "IRAKLILAR seni İMAM tanıyor, dağıtasın diye ZEKÂTLAR'ını sana gönderiyor. Saltanatıma ortak oluyorsun,"

dedi... Fakat İMAM CAFER Hazretleri'nin samimi ve dürüst konuşmalarından etkilenerek onu öldürmekten vazgeçti. 

HALİFE MANSUR tedirgindi. Çünkü o günlerde Hz. HASAN'ın torunlarından MUHAMMED, MEDİNE'de ayaklanmış, ancak MANSUR'un ordusu ile yaptığı savaşta şehit düşmüştü...


Ama HALİFE'nin İMAM CAFER'den yana çekinmesi gereken hiç bir husus yoktu. İMAM, ne MUHAMMED'in davranışı desteklemiş, ne de kendisi HİLAFET mücadelesine kalkışmıştır. 

İMAM CAFER Hazretleri'nin bir başka özelliği de, "SÜNNİ" diye vasıflandırılan 4 MEZHEP'ten en yaygın olanın kurucusu sayılan İMAM EBU HANİFE ile çağdaş olmasıdır. İkisi sık sık bir araya gelirler, sohbet ederlerdi. İMAM EBU HANİFE, CAFER-ÜS SÂDIK Hazretleri'ne büyük saygı gösterirdi. Bir tek KIYAS konusunda anlaşamazlardı. İMAM CAFER Hazretleri KIYAS'ı delil saymazdı. 

EBU HANİFE, İMAM CAFER Hazretleri'nin engin bilgisini derlemiş ve eserlerine yansıtmıştır. Diyebiliriz ki, BALIM SULTAN'ın HACI BEKTAŞ için yaptığını, EBU HANİFE de İMAM CAFER için yapmıştır. Yani, HANEFİ MEZHEBİ bir açıdan da İMAM CAFER MEZHEBİ'dir!
(Bakınız: NOTLAR - 2, 18)

İMAM CAFER Hazretleri'nin 7'si erkek 10 evladı vardı. 765 yılında vefat etmeden önce oğlu MUSA-L KÂZIM'a kendisini yıkamasını vasiyet etti. Böylece İMAMLIK postu ona geçmiş oldu. BÂKİ Mezarlığı'na, diğer İMAMLAR'ın yanına defnedildi. 

Kendisinin birçok RİSALE'si, yakınlarına yazdığı pek çok öğretici MEKTUB'u vardır. Bulunup tercüme edilerek yayınlanması gerekir. 


BAZI GÜZEL SÖZLERİ
----------------------------

-- TEMİZ elbise giyinmek, GÜZEL KOKU sürünmek, evini TAMİR edip düzmek, içini dışını, kapısının önünü SÜPÜRMEK, yoksulluğu giderir!


-- Eline geçene KANAAT eden ZENGİN'dir. Başkasının elindekine bakan YOKSUL olarak ölür!

-- Başkasının AYIB'ını açanın, kendi AYIPLAR'ı açılır!

-- Kim AZGINLIK kılıcını çekerse, onunla kendi öldürülür!

-- Bizi tanıyan her MÜSLÜMAN'a borçtur, her gece KENDİNİ HESABA ÇEKEREK yaptığı işleri düşünmek!... KÖTÜLÜK bulduysa, TÖVBE etmek!

-- Her şeyin ZEKÂT'ı vardır. BİLGİ'nin ZEKÂT'ı da ÖĞRETMEK'tir! 

ALEVİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİNİN İÇYÜZÜİKİNCİ KISIM
SEKİZİNCİ BÖLÜM'E DEVAM



Şimdiye kadar ilk 6 İMAM'ın kısa hayat hikâyesi ile özelliklerini nakletmeye çalıştık... 

Muhakkak dikkatinizi çekmiştir, ilk 3 İMAM'dan sonra, onların HALİFELER ile bir mücadelesi yoktur.. Bundan sonraki İMAMLAR'da da aynı durumu göreceksiniz... HALİFELER, zaman zaman onlara eziyet etmiş olmalarına rağmen; İMAMLAR ile görüşmüş, yardım istemiş; onlar da hiç çekinmeden yardım etmişlerdir. 

Size enteresan gelecek bir başka husus ta, ALEVİLER'in bağlı olduğu 12 İMAM'dan bazılarının, "SÜNNİ" diye ayrı sayılmak istenen MEZHEP İMAMLARI ile birlikte yaşamaları, onlarla fikir alış-verişinde bulunmalarıdır. 

Yani şimdi FARKLI kabul edilen ALEVİLER ile SÜNNİLER'in MÜRŞİTLER'i, birbirinden ayrı değildi!.. Hele DÜŞMAN, hiç değildi! Bunu ilerde bütün delilleriyle ortaya koyacağız...

Şaşırtıcı bir başka husus da, bütün EHL-İ BEYT ÂŞIKLARI'nın hepsinin sadece bu 12 İMAM değil; diğer peygamber soyundan imamların da etrafında toplanmış olmalarıdır!.. Yani EHL-İ BEYT içinde de GRUPLAŞMALAR vardır. 

Bu grupların aralarında İNANÇ, GÖRÜŞ farkı yoktu, DÜŞMANLIK hiç yoktu ama; kimi İMAMLIK postunun Hz. HASAN soyundan devam ettiğine inanıyordu, kimi de Hz. HÜSEYİN'in başka torunlarından devam ettiğine!.. Yani bir tarafta 4 MEZHEP hatta daha fazlası varsa, öteki tarafta da 4-5, hatta daha fazla ALEVİLİK vardı!.. Bunu da delilleriyle ilerde göstereceğiz. 

Elbette bir de SAPITAN, YOLDAN, İZDEN ÇIKANLAR, hatta kendi akrabası İMAM'ı HALİFE'ye şikayet edenler vardı! Bunları da göreceğiz...


*******

7. İMAM MUSA-L KÂZIM HAZRETLERİ
------------------------------------------

MUSA-L KÂZIM Hazretleri 745 yılında doğdu... Sabrı ve öfkesini yenme özelliğinden dolayı KÂZIM diye anılmıştır. Annesi ENDÜLÜSLÜ bir cariye idi. 23'ü erkek, 60 evladı olmuştur. İlimde, tevazuda, takvada zamanında eşi benzeri yoktu. FIKIH'a, TEFSİR'e, HADİS'e dair bilgisinden rivayette bulunan çoktur. 


4 HALİFE görmüştür.,, Bunlardan HALİFE MEHDİ, İMAM'ı BAĞDAT'a getirtip ZİNDAN'a attı. Ancak bir gece rüyasında Hz. ALİ'yi gördü. Bunun üzerine İMAM MUSA Hazretleri'ni yanına çağırıp,

- "Bana ve evladıma karşı ayaklanmıyacağına söz veriyor musun?"
diye sordu. İMAM da,
-"Bu benim işim değil!"

diye cevap verdi. HALİFE de kendisine 3000 altın verip MEDİNE'ye selametle yolladı. 

İMAM MUSA zamanında Hz. HASAN'ın torunlarından HÜSEYİN huruç etmiş, yani ayaklanmış, ancak bu çıkışı hem kendinin hem de pek çok ALİ EVLADI'nın hayatına mal olmuştur... İMAM MUSA Hazretleri bu olaya hiç katılmadı. 

MEHDİ'nin yerine geçen HALİFE MUSA da İMAM'la çok uğraşmış; kendisini BAĞDAT'a getirtip tekrar zindana atmayı düşünürken ölüp gitmiştir. 

HARUN REŞİD HALİFE olunca HACC'a gitti. Sonra PEYGAMBER'in mezarını ziyaret için MEDİNE'ye geçti. İMAM da kendisi ile birlikte RAVZA'ya girdi. HARUN REŞİD, PEYGAMBER'in kabrinde öğünerek,

- "Esenlikler sana ey AMCAM'ın OĞLU!"
dedi... İMAM MUSA Hazretleri sadece
- "Esenlikler sana BABA!"

dedi... HARUN REŞİD'in rengi attı. (Bakınız: NOTLAR - 2, 19) 

Yine bir gün HARUN REŞİD İMAM'a,

- "Niye kendinize RESULULLAH'ın EVLADI dedirtirsiniz?.. Siz ALİ EVLADI'sınız. İnsan babasına mensuptur,"
dedi. Böylece İMAMLAR'ın PEYGAMBERİMİZ'in kızından olma torunları olduğunu vurgulamak istedi... İMAM MUSA,
- "PEYGAMBER, senden kızını isteseydi, verir miydin?"
diye sordu. HARUN,
- "Tabii verirdim, bununla da öğünürdüm,"
dedi. İMAM,
- "Ama benim kızımı istemez, çünkü ben onun evladıyım,"

diyerek sözü bağladı... Gerçekten de kaç göbek sonra olursa olsun, insanın kendi torunun kızı kendine helâl olmazdı! 

HARUN REŞİD, EHL-İ BEYT ulularından bazılarını öldürtmüş olmasına rağmen, İMAM MUSA Hazretlerine sonradan saygı göstermiş, bir başka ziyaretinde yanına oturtmuş, ihsanda bulunmuştur. 

İMAM'ın bilgisini de çok takdir ederdi. Hatta bir seferinde MUSA-L KÂZIM Hazretleri için

- "Zamanın İMAM'ı, ALLAH'ın HALİFE'si"
demiştir.. Yanındakiler de,
- "Bunlar senin sıfatların değil mi?"
diye sorunca,
- "Ben görünüşte toplumun İMAM'ıyım, ama zorla! CAFEROĞLU MUSA gerçek İMAM'dır. VALLAH-ÜL AZİM, RESULULLAH'IN MAKAMI'na (HİLAFET'e) o benden daha lâyık. Fakat SALTANAT ortak kabul etmez,"

cevabını vermiştir. 

HALİFELER ile münasebet bu şekilde devam ederken ve HARUN REŞİD zamanında tatlıya bağlanmışken, ne yazık ki İMAMET mücadelesi şiddetlenmiştir. Yani ALİ OĞULLARI birbirine düşmüştür... Bu da İSLAM tarihinin ibret verici bir bölümüdür.


MUSA-L KÂZIM'ın İMAM olamıyan kardeşi İSMAİL'in oğlu MUHAMMED, MUSA'yı HARUN REŞİD'e gammazlayıp durmuştur. Yani ALİ OĞULLARI'ndan da nefsine, hırsına mağlup olanlar çıkmıştır. 


Bir seferinde MUHAMMED ile HARUN REŞİD HACC'da karşılaşmışlar, MUHAMMED HARUN'a, "Yeryüzünde iki HALİFE var. Biri sen, diğeri MUSA" diyerek onu MUSA-L KÂZIM Hazretleri'nin üzerine kışkırtmaya çalışmıştır.

İMAM MUSA, MUHAMMED'i gördüğünde, "Kanıma girmekten sakın," diyerek onu uyarmış, ancak MUHAMMED BAĞDAT'a gittiğinde onu gene HARUN REŞİD'e şikayet etmişti... Ancak kısa bir süre sonra öldü. Bizce İMAM MUSA'nın ahı tuttu. 

Kısacası, İMAM MUSA Hazretleri, HALİFELER'den çok kendi akrabaları ile uğraşmak zorunda kalmıştır. Yeğeni MUHAMMED'in yanısıra, kardeşi MUHAMMED de İMAM'ı çok üzmüştür... Bu dönemde kendilerine "ŞİA" yani, EHL-İ BEYT yakını diyenlerin bir kısmı Şİİ olmuş, yani gerçek İMAM'a düşmanlık eder hale gelmiştir. İSMAİLİLER bu gruba girer. 

İMAM MUSA, kardeşi İSMAİL'in oğlu ALİ kendini ziyarete geldiğinde, onun borçlarını ödemiş, ama yanındakilere,

- "VALLAHİ bu, benim evladımı yetim edecek,"
demişti... Bunun üzerine,
- "Peki, niye yardım ettin?"
diye sormuşlar, o da - "BABAM, BABASI'ndan, o da BABASI'ndan rivayet etmiştir ki, RESULULLAH'a yakınlığını kesenin ALLAH aslını keser. Ben kesmiyeyim de, o kessin!" 

cevabını vermişti. 


Bütün bu kışkırtmalar ve kıpırdanmaların etkisi ile HARUN REŞİD tavır değiştirmiş; o yıl HACC'a geldiğinde İMAM MUSA-L KÂZIM Hazretleri'ni de alıp BAĞDAT'a getirmiştir. Orada İMAM'ı önce hapsetti. Sonra da zehirletti. (799) İMAM kölesi tarafından alındı, yıkandı, BAĞDAT'ta KUREYŞ Mezarlığı'na defnetti. 

İşte PEYGAMBER TORUNLARI'nın, ALİ EVLADI'nın düştüğü hazin durum!... Çok şükür ki, ALLAH onları SALTANAT'a dönüşmüş HİLAFET'ten korudu, uzak tuttu!


BAZI GÜZEL SÖZLERİ
------------------------- 

-- Bilgisizlere HİKMET vermeyin, ZULM edersiniz! HİKMET'i ehlinden esirgemeyin, ehline ZULM etmiş olursunuz!


-- Öfke, şerrin anahtarıdır!

-- GÜZEL KOMŞULUK, eziyetten kaçmak değildir, eziyete sabretmektir!

-- YUMUŞAKLIK, İYİLİK, GÜZEL HUY ülkeyi mamur eder, RIZK'ı çoğaltır! 


********
8. İMAM RIZA HAZRETLERİ
--------------------------------

İMAM RIZA Hazretleri 770 yılında doğdu. 5'i erkek 6 evladı olduğu rivayet edilir. Babası onun bilgisini övmüş, kendisinden sonra İMAM olacağını ilan etmişti. Hiç kimsenin sözünü kesmez, kimseye sövmez, kimseye karşı ayak uzatmazdı. 


19 yıllık İMAMLIK görevi sırasında 3 HALİFE görmüştür... HALİFE ME'MUN, İMAM RIZA Hazretleri'ni çok sever, sık sık ona danışırdı. ME'MUN, İMAM RIZA'yı sevdiği, ve EHL-İ BEYT soyundan olanların ayaklanmalarını önliyeceğini düşündüğü için, kendisinden sonra onu HALİFE yapmak istemiş, ancak İMAM RIZA kabul etmemiştir. 

Bunun üzerine ME'MUN adam göndermiş, İMAM RIZA'yı MERV'e çağırmıştı. Nihayet İMAM'ı ikna etti. 817 yılında İMAM RIZA da, HALİFE'nin askerleri de yeşil elbiseler giyerek BİAT törenine katıldılar. ME'MUN, İMAM RIZA adına para bile bastırdı. Kız kardeşini İMAM'a, kızını da oğlu MUHAMMED TAKİY'e verdi. Onlardan da kız aldı...


Böylece aslında 12 İMAM'dan, yani ALİ OĞULLARI'ndan halifeliğe yaklaşanlar oldu... ama bu hiç kimseye hayır getirmedi. MEMUN'un niyetini duyan BAĞDAT'taki ABBAS OĞULLARI ayaklandılar. İMAM'a BİAT etmedikleri gibi, ME'MUN'u da HALİFELİK'ten indirdiler, yerine amcası MEHDİOĞLU İBRAHİM'i geçirdiler!..
İBRAHİM, ME'MUN'a karşı ayaklanmış, KUFE'yi ele geçirmiş Şİİ inançlı biri idi... Yani EHL-İ BEYT'i sözde sevdiğini söyliyen biri idi ama, davranışlarıyla hem İMAM RIZA'ya, hem de onu HALİFE yapmak isteyen ME'MUN'a karşı gelmişti. (Bakınız: NOTLAR - 2, 20)

İMAM bir süre daha MERV'de HALİFE ME'MUN ile kaldı. Sonra birlikte BAĞDAT'a doğru yola çıktılar. Ancak BAĞDAT'a varamadan İMAM hastalandı ve HAK'ka kavuştu. (818)

ME'MUN, İMAM RIZA'nın vefatına çok üzülmüş, ciğeri yanmış, günlerce yememiş içmemiştir. 

Sonunda ME'MUN BAĞDAT'ı aldı, HALİFELİK makamına tekrar oturdu. Ama ne var ki, İMAM RIZA hazretleri'nin ömrü bu sonucu görmeye yetmedi. Ve ALİ OĞULLARI'ndan biri HALİFELİK makamına bu kadar yaklaşmışken olmadı, olamadı. 

Elbette ki HAYIRLISI bu idi. Ancak bu olay göstermektedir ki, BAĞDAT'taki ayaklanma olmasaydı da İMAM RIZA, ME'MUN'dan sonraya kadar yaşayıp HALİFE olamıyacaktı!.. Ömrü vefa etmiyecekti. 

İMAM RIZA Hazretleri'nin FIKH-AL RIZA, SAHİFAT-AL RIZA adlı kitapları ve 5 RİSALE'si vardır. Bulunup neşredilmesi gerekir. 


BAZI GÜZEL SÖZLERİ
------------------------------ 

-- Çok NAMAZ kılmak, çok ORUÇ tutmak İBADET değildir. İBADET, ALLAH'IN İŞİ'ni (yaptıklarını) düşünmektir! 


-- Bir MÜSLÜMAN'ın AKL'ı ondan ON GÜZEL HUY olmadıkça tamamlanmaz!

-- Ayalini (eşini, ailesini) geçindirmek için çalışan, ALLAH yolunda savaşandan üstündür!

-- İnsanların hayırlıları şunlardır: İYİLİK etti mi sevinenler, suç işledi mi BAĞIŞLANMA DİLEYENLER, kendilerine bir şey verildi mi ŞÜKREDENLER, bir belaya uğradı mı SABREDENLER, kızdı mı BAĞIŞLAYANLAR!.. 


*********

9. İMAM MUHAMMED TAKİY HAZRETLERİ
-----------------------------------------------------

İMAM MUHAMMED TAKİY Hazretleri 811 yılında doğdu. Babasının yerine 7 yaşında iken İMAM oldu. Yaşının küçüklüğüne rağmen, edepte, bilgide, akılda üstüne yoktu. HALİFE ME'MUN kendisini pek severdi. Bir kızını da ona vermişti. 


MUHAMMED TAKİY'in İMAM olacağını babası daha o 3 yaşında iken bildirmişti. Etrafındakiler hayretle bakınca İMAM RIZA,

- "Ne şaşıyorsunuz? İSA, PEYGAMBER olduğunda 3 yaşında bile değildi!"

cevabını vermişti. 

HALİFE ME'MUN kendisini BAĞDAT'a çağırınca gitti. HALİFE onu saraya yakın bir yere yerleştirdi. ABBAS OĞULLARI bundan hiç memnun kalmadılar,

- "HALİFELİK elden gidiyordu, zor kurtardık. Şimdi de kızını helâli haramı ayırdedemiyen (bulüğa ermemiş) bir çocuğa veriyorsun,"
dediler... ME'MUN,

- "İş bildiğiniz gibi değil," dedi, "Zamanın bilginleri bile onun kadar değil, isterseniz sınayalım. Dediğim doğru çıkmazsa kızımı vermem," diye ekledi. 

Bir gün kararlaştırdılar. İMAM olan bu 7 yaşındaki çocuğun karşısına meşhur âlim YAHYA İBN AKSAM'ı çıkardılar. YAHYA sordu:


"Bir insan İHRAM'da iken, bir av hayvanını öldürse, şer'an hükmü nedir?"

İMAM,

- "Önce bana söyleyin: Bu avı HAREM'de mi öldürdü, HİL'de mi? HARAM olduğunu bilerek mi, öldürdü, bilmeyerek mi? İstiyerek mi öldürdü, yanlışlıkla mı? O İHRAM'daki HÜR müdür, KÖLE mi? ÇOCUK mudur, BÜYÜK mü? Boyuna yapar mı bu işi, yoksa NADİM mi? GECE mi olmuş bu iş, GÜNDÜZ mü? HACC'da mı öldürmüş, UMRE'de mi?... Bunların hepsini bilmek lâzım. Çünkü her birinin ayrı bir hükmü vardır!" cevabını verdi.

YAHYA şaşırdı, kaldı!... Sonra İMAM hepsini bir bir anlattı. ME'MUN'un haklı olduğu ortaya çıktı. 

İMAM MUHAMMED TAKİY Hazretleri İMAMET görevini 11 yıl yürütebildi. 18 yaşında vefat etti. (835) Bu tarihten iki yıl önce ME'MUN vefat etmiş, yerine TÜRK anneden doğma MUTASIM geçmişti... TÜRKLER bu HALİFE zamanında önem kazandılar.

İMAM MUHAMMED TAKİY'in 4 oğlu, 4 kızı vardı. BAĞDAT'ta medfundur. Kendisinden pek çok söz rivayet edilmiştir. 


BAZI GÜZEL SÖZLERİ
---------------------------

-- ALLAH'la arasında ne var bilmeden kimseye düşman olma! O kişi iyiyse, zaten sana kötülük etmez. Kötüyse, kötü olduğunu bilmen yeter!


-- Bilgisiz bir işe girişen kişi, o işi düzene sokmaktan çok, bozar!

-- Halkla geçinmeyi bırakan, halktan uzaklaşan kişi, istemediğine (Şeytan'a) yaklaşmış olur. 


**********

10. İMAM ALİYYÜN NAKİY HAZRETLERİ
----------------------------------------------

İMAM ALİYYÜN NAKİY Hazretleri 829 yılında MEDİNE yakınlarında MUSA-L KÂZIM'ın kurduğu köyde doğmuştu. 6 yaşında İMAM oldu. 33 yıl İMAMLIK yaptı. 4'ü erkek 6 evladı vardı. HALİFE MUTASIM'ın TÜRKLER için kurduğu SAMARRA şehrinin asker mahallesinde oturduğu için ASKERİY lâkabıyla da anılır. 


Yaşının küçüklüğüne rağmen bilgisiyle, olgunluğuyla, doğruluğuyla tanınırdı. KADI YAHYA darda kaldığında ona başvururdu. 

İMAM NAKİY, 6 HALİFE görmüştür. HALİFE MÜTEVEKKİL zaman zaman İMAM'dan şüphelenmişse de, ona saygısızlık etmemiştir. Bir seferinde kendisini BAĞDAT'a çağırtmış, sofra kurdurtmuş, şarap ikram etmişti. İMAM kabul etmedi. İsrar üzerine de şu şiiri okudu:

İnsanlar korunmak için tepelere tırmandılar,
Fakat o tepelerin hiç bir faydası olmadı onlara!
Yüceldikten sonra düştüler,
Çukurlara yerleştiler! 
Onca yediler, onca içtiler,
Öyle bir gün geldi ki, 
Yedikten sonra yendiler!
Mezarlar onları çürütmekte,
Kurtlar delik deşik etmekte!
Vaktiyle nazla nimetle beslenen yüzler nerede?
Bilezikler, taşlar, süs-püs nerede? 

Mecliste bulunanlar ve MÜTEVEKKİL bu sözler üzerine ağlamaya başladılar. HALİFE, İMAM'a 4000 dinar vererek evine gönderdi. (bakınız: NOTLAR - 2, 21)
İMAM NAKİY vefatından önce oğlu HASAN-ÜL ASKERİY'i çağırmış, İMAMET alâmetlerini ona teslim etmişti. HAK'ka kavuşunca bütün SAMARRA ayağa kalktı. Dükkânlar kapandı. Cenaze namazını HALİFE MUTEMED kıldırdı. (Dikkatinizi çekeriz. Alevilerin hiç biri sünnî halife ile 12 İMAM arasında böyle bir ilişki olabileceğini bile düşünmez! Ama gerçektir. Abbasî halifesi Ehl-i Beyt'ten 10. İMAM'ın cenaze namazına imamlık etmiş, bütün EHL-İ BEYT te ona uymuştur.) İMAM, evinde toprağa verildi. (868) Geriye 3 eser bıraktı. 


BAZI GÜZEL SÖZLERİ
--------------------------- 

-- YOKSULLUK nefis kötülüğüdür. Şiddetli bir ÜMİTSİZLİK'tir!


-- HİKMET, bozuk tabiatlı adamın gönlünde durmaz!

-- HAYIR yapan, HAYIR'dan da HAYIRLI'dır!.. ŞER yapan, ŞER'den de KÖTÜ'dür!

-- Bir kişinin birisine KÖTÜ ZAN'da bulunması, onda bir kötülük olduğunu gerçekten bilmedikçe, HARAM'dır! 


***********

11. İMAM HASAN-ÜL ASKERİY HAZRETLERİ
------------------------------------------------------------------

İMAM HASAN-ÜL ASKERİY Hazretleri 846 yılında doğdu, 6 yıl İMAMLIK yaptı. Babası gibi SAMMARRA'nın asker mahallesinde TÜRK asker aileleriyle bir arada oturduğu için, bu lâkabla anılırdı. Temizlikte, keremde, bilgide zamanında üstüne adam yoktu. HALİFELER'le bir sürtüşmesi olmadı. Hatta hastalığında HALİFE'nin hekimleri tedavisiyle ilgilendi. Ancak 874 yılında kurtulamıyarak HAK'kın rahmetine kavuştu. SAMARRA'da babasının yanına defnedildi. 3 oğlu olmuş, ancak biri hayatta kalmıştır. 5 eseri vardır: TEFSİR, RİSALÂT-AL MANKALA, KISA SÖZLERİ, MEKTUPLARI ve NİŞABURİ'YE MEKTUP... Bulunup, tercüme edilmesi ve yayınlanması gerekir. 


İMAM HASAN-ÜL ASKERİY Hazretleri vefat ettiğinde, kardeşi CAFER gelip köşeye kuruldu, tebrikleri kabul etmeye başladı. Sonra cenaze namazını kıldırmak için baş tarafa geçti. Ancak küçük bir çocuk geldi, eteğinden çekti. "Amca, babamın namazını kıldırmak benim hakkımdır," dedi. CAFER mosmor oldu. Herkes MUHAMMED MEHDİ olan bu çocuğun gerçek İMAM olduğunu anladı!... 12 İMAM çevresindeki son İMAMLIK tartışması bu olay idi. 


BAZI GÜZEL SÖZLERİ
-------------------------- 

-- Size EMANET edilen şeyi, emanet eden iyi kişi olsun, kötü kişi olsun, iyi koruyun!


-- AHMAK adamın yüreği ağzındadır. AKILLI adamın ağzı yüreğindedir!

-- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK öyle bir nimettir ki, kimsenin HASED'ini çekmez!

-- Cömertliğin bir derecesi vardır. O dereceyi aştı mı, İSRAF sayılır. Yiğitliğin de bir derecesi vardır. O dereceyi aştı mı, KUDURGANLIK olur!

-- İnsanlardan çekinmeyen, ALLAH'tan da çekinmez! 


************

12. İMAM MUHAMMED MEHDİ HAZRETLERİ
-----------------------------------------------------------

İMAM MUHAMMED MEHDİ Hazretleri o tarihte 5 yaşında idi. Kendisi 869 yılında doğmuştur. 


İMAM MUHAMMED babasının vefatından sonra kendisini halktan gizlemiş, halkla ancak SEFİRLER'i (elçiler) vasıtasıyla görüşmüştür. Bu duruma GAYBET-İ SUĞRA (Küçük Kayboluş) denir. 874 yılından 941 yılına kadar 67 sene sürmüştür. SEFİRLER'in dördüncüsü ve sonuncusu SAMARRA'lı MUHAMMEDOĞLU ALİ ölünce ikinci kayboluş başladı. Yani İMAM'dan bir daha haber alınamadı. Buna da GAYBET-İ KÜBRA (Büyük Kayboluş) denir. 

Bu 67 yılda 7 HALİFE gelip geçmiştir. Amca CAFER sonradan pişman olmuş ve gelip İMAM'a BİAT etmiştir. Her ne kadar kendisi CAFER KEZZAB (yalancı) diye bilinirse de, İMAM'ın bu konuda bildirdiği husus şudur:


- "EHL-İ BEYT'imizden ve amca oğullarımızdan beni inkâr edenler benden değildir! Fakat amcam ve (inkâr etmiyen) oğulları öyle değildir!"

Demek ki İMAM, amcası CAFER'i bağışlamıştır. ALEVİLER'in ve BEKTAŞİLER'in de artık ona kin duymayı terketmesi gerekir. (Bakınız: NOTLAR - 2, 22)

Hz. PEYGAMBER'in "son zamanda zuhur edeceğini" söylediği rivayet edilen MEHDİ, 12 İMAMLI ALEVİLİK, BEKTAŞİLİK ve ŞİİLİK yolunda olanlarca kabul edildiği gibi, bu zattır... TÜRKİYE ALEVİLER'i ve BEKTAŞİLER'ince İMAMET onunla son bulmuştur. 
(Bakınız: NOTLAR - 2, 23) 

Son İMAM'ın adı, halka hiç görünmeyişi, onun ortadan kaybolduğu ve günün birinde tekrar ortaya çıkacağı inancını yaratmış olduğundan; özellikle ŞİİLER arasında pek çok kişi çıkıp kendisini "beklenen Mehdi" ilan etmiş, bu inançtan yararlanarak ortalığı karıştırmıştır. 


BİR GÜZEL SÖZÜ
------------------------- 
-- Soru kapısını kapatın. Size gerekmiyen şeyleri sormayın! 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...