750 yılındaki ayaklanma başarıya ulaşınca, EMEVİ-HAŞİMİ düşmanlığı korkunç bir katliama dönüştü. 90 yıllık EMEVİ SALTANATI'nı yıkan EBA MÜSLİM'in desteği ile HALİFE olan EBÜL ABBAS, "nerede bir EMEVİ varsa, kılıçtan geçirilmesini" emretti!.. ŞAM'da, IRAK'ta, İRAN'da, MISIR'da EMEVİLER topluca öldürüldüler.
Bu olayı tasvip etmek; zulümden bahsedenlerin zulüm yapmasını hoş görmek mümkün değil... Ancak bunu da, anlıyamadığımız bir sebepten dolayı İLAHİ TAKDİR'in bir TECELLİ'si olarak görüyoruz.
Rivayete göre EBÜL ABBAS, HALİFE olduktan hemen sonra ŞAM'da 90 kadar EMEVİ ileri gelenini yemeğe çağırdı. Onları sopa ile döve döve öldürttü. Sonra da cesetlerinin üzerine sofra kurdurtup yemek yemeğe başladı! Bazıları hâlâ ölmemiş, can çekişirken o keyifle tıkınıyordu.
BASRA'da ABBASİ komutan ABDULLAH sokaklarda EMEVİ avlıyarak birer birer öldürttü, cesetlerini yerlerde sürükledi, köpeklere yedirtti.
Bir kahraman olarak kabul edilen ve ALEVİLER'ce çok sevilen EBA MÜSLİM-İ HORASANİ de çok EMEVİ öldürdü... hem de sırf İNTİKAM amacıyla!
Halbuki Hz. ALİ, kendisini hançerliyenin "ancak öldüğü takdirde cezalandırılmasını" istemişti... Savaşta yüzüne tüküren kâfiri, "nefsime mağlup olurum" diye öldürmekten vazgeçmişti.
Biz ALİ YOLU diye bunu biliriz... Yukarda anlattığımız davranışların hiç birini İSLAM'la, ALEVİLİK'le, SÜNNİLİK'le bağdaştıramıyoruz. MUHAMMED'in SÜNNET'i ile, ALİ'nin YOLU'nda olmakla bir ilişkisini göremiyoruz. Tıpkı EMEVİLER'in EBUBEKİR'in oğlu MUHAMMED'i yakmaları gibi, VAHŞİLİK olarak nitelendiriyoruz.
Neticede toplam 200.000 EMEVİ katledildi... Çoğu kendi halinde, kimseye zararı dokunmamış MÜSLÜMANLAR idi. Ama bu KAN DÖKME bile İSLAM'a girmiş olan ikiliği ortadan kaldıramadı.
HAŞİM OĞULLARI, kardeş çocukları ABBAS OĞULLARI'nın kendi haklarını yediğini düşünüyorlar, HALİFELİK makamının ALİ OĞULLARI'na ait olduğunu öne sürüyorlardı. Bu yüzden de onlara düşmanca davrandılar, zaman zaman da ayaklandılar. ABBASİLER de onlara şiddetle mukabele etti. Sonuçta ALİ OĞULLARI yine ezildiler...
Ama 12 İMAM ve çevresindekiler bu sürtüşmelerin dışında kalmaya hep özen gösterdiler. HALİFE'ye hiç bir zaman baş kaldırmadılar.
ALEVİLER ve BEKTAŞİLER için EBA MÜSLİM-İ HORASANİ adlı TÜRK kumandan çok büyük değer taşır. Gönüllerde, şiirlerde, destanlarda yaşar. Gerçekten de artık dejenere olmuş EMEVİ SALTANATI'nın sona erdirilmesinde büyük bir hizmet görmüştür.
Biz kendisini ve onunla birlikte hareket edenleri Şİİ olarak andık. Bununla ŞİA, yani ALİ YAKINI olduğunu kastetmedik. Çünkü görüldüğü gibi ne o HÜSEYİN SOYU İMAMLARI tanırdı, ne de İMAMLAR onu!... O ABBAS'IN SOYU YAKINI idi. Onlar adına EMEVİLER'i devirmişti.
Biz ALEVİ ve BEKTAŞİ kardeşlerimizin ABBASİLER'e kızarken, EBA MÜSLİM-İ HORASANİ'yi çok sevmelerini iki sebebe bağlıyoruz. Bunların birincisi EMEVİ-HAŞİMİ sürtüşmesinde HAŞİMİ tarafına tutmalarıdır... İkincisi de EBA MÜSLİM'in öz-be-öz TÜRK olmasıdır.
Bizim kendisine Şİİ deyişimizin, yani davranışını pek MAKBUL bulmayışımızın iki sebebi vardır. Birincisi, rivayete göre, ABBASOĞLU İBRAHİM'in kendisine "EMEVİLER'i devirdiği takdirde HORASAN valiliğini" vaadetmiş olmasıdır. Yani işin içine menfaat karışmıştır... TALHA ile ZÜBEYR de "kendilerine VALİLİK verilmedi" diye ALİ'ye karşı çıkmamışlar mıydı?.. Her ikisinin de akıbeti feci olmuştur.
İkinci sebep te, EBA MÜSLİM'in galip gelmesine rağmen, EMEVİLER'i bağışlamaması, kendisinin hiç bir aileyle alâkası olmamasına rağmen, İNTİKAM alırcasına pek çok cana kıymasıdır...
Halbuki, Hz. ALİ ne demişti?... DÜŞMAN'A GÜCÜN YETTİ Mİ, BUNA ŞÜKÜR OLARAK BAĞIŞLA ONU!..
Ya İMAM HASAN-ÜL ASKERİY Hazretleri ne demişti?.. YİĞİTLİĞİN DE BİR DERECESİ VARDIR. O DERECEYİ AŞTI MI, KUDURGANLIK OLUR!..
Hele İMAM CAFER-ÜS SADIK Hazretleri'nin ifadesi adeta bir ikaz değilmiydi?.. KİM AZGINLIK KILICINI ÇEKERSE, ONUNLA ÖLDÜRÜLÜR!
Nitekim EBA MÜSLİM HORASANİ, bir süre sonra kendisinden çekinen 2. ABBASİ HALİFESİ EL MANSUR tarafından zehirlenerek öldürüldü... Aslında EBA MÜSLİM sadece EMEVİ SALTANATI'nın yıkılmasını sağlamakla kalmamış, EL MANSUR'un da HALİFE olmasına yardım etmişti. Çünkü EBÜL ABBAS ölünce, yerine oğlu EL MANSUR geçecekken amcası, yani EBÜL ABBAS'ın kardeşi ABDULLAH baş kaldırmış, HALİFELİK iddiasında bulunmuş, EBA MÜSLİM de onu bertaraf etmişti... Yine de EL MANSUR tarafından öldürüldü. Kimbilir, belki de aşırı davranışlarının bedelini böylece canıyla ödedi...
EMEVİLER 90 yıllık saltanatları boyunca İSLAM DEVLETİ'nin sınırlarını çok genişletmişler, İSTANBUL'u kuşatmışlar, ENDÜLÜS'ten ÇİN sınırına kadar uzanan muazzam bir sahada İSLAM'ı yaymışlardı... ABBASİLER'in 508 yıl süren saltanatları boyunca böyle bir genişleme olmadı. Bazı iyi şeyler yapıldı, İLİM'de, FEN'de büyük ilerlemeler kaydedildi ama karışıklıklar da sürüp gitti.
780 yılında yine bir ayaklanma oldu. Bu sefer HÜSEYİN'in torunlarından ALİ, HALİFE HADİ'ye baş kaldırdı. HASAN'ın torunu İMAM MUHAMMED MEHDİ'nin oğulları HASAN, İDRİS ve YAHYA da onu destekledi. Ama 12 İMAM'dan MUSA-L KÂZIM olaya hiç karışmadı.
Neticede savaştılar. HALİFE'nin ordusu galip geldi. ALİ ve HASAN öldü, yüzlerce MÜSLÜMAN yine boş yere can verdi. YAHYA ise, HARUN REŞİD zamanında bir kere daha ayaklandı. Yakalanıp ömür boyu hapis cezası yedi.
HALİFE ME'MUN zamanında IRAK'ta HASAN-ÜL HERŞİ adlı bir adam "ALİ-MUHAMMED'den rızaya" diyerek ortaya çıktı.
Öte yandan EBUS SERAYA adlı biri HASAN SOYU'ndan ÜBEYDULLAH'a BİAT edip onu KUFE'ye götürdü... 814 yılında bir başka kişi de "ALİ-MUHAMMED'den rızaya" diyerek halkı kendine BİAT'e çağırdı!... Bunlar, üzerlerine gönderilen orduyu bozdular. Oldukça kuvvetlendiler. Ancak ön plana çıkamıyacağını anlıyan EBUS SERAYA, İMAM'ı öldürdü. Böylece aslında ALİ SOYU için değil, kendi adına ortaya çıktığı anlaşıldı.
MUHAMMED'in yerine ZEYD'in torunlarından MUHAMMED İMAM oldu. Bu kişiler sikke bile bastırdılar. PEYGAMBER sülalesinden olanları MEDİNE, BASRA ve YEMEN'e vali tayin ettiler. O taraflardaki ŞİİLER de ABBASİLER'den yakaladıklarını öldürmeye başladılar. AİLE KAVGASI bir süre sonra KARDEŞ KAVGASI'na dönüştü... Unutulan husus, ABBAS OĞULLARI'nın da PEYGAMBER SOYU'ndan olduğu, hatta davaya beraber başladıkları idi!
Bir başka Şİİ grup ta MUHAMMED MEHDİ'nin oğlu İBRAHİM'i HALİFE tanıyordu. Onlar da ayaklandılar... Yani ABBASİLER'in işi zordu...
Bu arada Başvezir FAZIL, HALİFE ME'MUN üzerinde etkiliydi. Olayları ona basit gösteriyordu. Hatta İBRAHİM BAĞDAT'a girip IRAK'a hakim olunca dahi, HALİFE işin vehametini kavrıyamamıştı. Diğer vezirlerden de durumu söylemeye cesaret eden yoktu... Nihayet biri çıkıp HALİFE'yi güçlenen ŞİİLER'e karşı uyardı.
Bu kişi, İSLAM'ın ve DEVLET'in BEKASI dışında bir şey düşünmeyen, 8. İMAM RIZA Hazretleri idi!
ME'MUN toparlandı. FAZIL'ı idam ettirdi. Sonra BAĞDAT'a geldi. Zaten bu sırada BAĞDAT'taki ŞİİLER ikiye bölünmüşler, İMAMLIK ve HALİFELİK tartışmasından İBRAHİM'in etrafındakiler de dağılmışlardı. ME'MUN'un yeniden kontrolü ele alması güç olmadı.
HALİFE ME'MUN çok kültürlü ve bilgili bir zattı. Yerine HALİFE olarak İMAM RIZA'yı bırakmak istediğini daha önce belirtmiştik.... Bu, gerçekleşemedi. 833'de ölünce kardeşi MU'TASIM HALİFE oldu. MU'TASIM'ın annesi TÜRK'tü. MU'TASIM'ın gençliği TÜRKLER arasında geçtiği için, onları iyi tanırdı. Onun devrinde TÜRKLER'in etkisi artmaya başladı.
TÜRKLER bu dönemde sür'atle MÜSLÜMAN oluyorlardı. Çünkü ABBASİLER, EMEVİLER gibi TÜRK-ARAP gibi ayırımı yapmıyorlardı. EMEVİLER hem ARAP tercihi yapar, hem de ARAPLAR arasından kendi ailelerinden olanı seçerlerdi. ARAP olmayana da MEVALİ-KÖLE muamelesi yaparlardı.
MU'TASIM, ARAPLAR'ın dejenere olmaya başladığını gördüğü için, sırf TÜRKLER'den bir ordu kurmak istedi. ARAPLAR onları da bozmasın diye, DİCLE kenarındaki SAMARRA kasabasını büyüttü ve bir TÜRK şehri yaptı. Bir süre sonra da SAMARRA, DEVLET'in merkezi oldu.
Bilindiği üzere 4 HALİFE zamanında başşehir MEDİNE, EMEVİLER zamanında ŞAM, ABBASİLER'in ilk döneminde ise BAĞDAT idi.
Bir kısım TÜRKLER de MALATYA, MARAŞ, ADANA taraflarına AVASIM, yani KORUYANLAR adı altında yerleştirildi. Bunların çoğu HORASAN'dandı.
MU'TASIM'dan sonra HALİFELER'in çoğu TÜRKLER'in elinde oyuncak oldu. Kedretleri sıfıra indi. DEVLET zayıflamaya başladı. BİZANSLILAR tekrar SURİYE'ye kadar olan toprakları aldılar.
945 yılında, 12. İMAM MEHDİ'nin büyük kayboluşundan hemen sonra, İSLAM DEVLETİ, Şİİ BÜVEYH OĞULLARI'nın eline geçti. BÜVEYHLİLER, HALİFE'yi yerinde bıraktılar ama saltanatı tamamen kendilerine aldılar. Bu dönem tam 110 yıl sürdü. Karışıklık aldı yürüdü. SÜNNİLER, ŞİİLER, ARAPLAR, TÜRKLER birbirini boğazladı durdu.
Nihayet HALİFE KAİM, SELÇUKLU SULTANI TUĞRUL BEY'i BAĞDAT'a davet etti. 1055 yılından itibaren İSLAM DEVLETİ SELÇUKLU himayesine girdi.
Sanılır ki, HİLAFET sözde ALİ yanlısı ŞİİLER'in eline geçse, işler daha iyi giderdi... Halbuki tersi oldu. Şİİ BÜVEYHLİLER'in hakimiyeti döneminde gitmedi. Sürtüşme ortadan kalkmadı. FATIMİLER döneminde de kalkmadı...Çünkü mesele bir SÜNNİ-ALEVİ meselesi değildi. Bir İKTİDAR davası idi.
Hemen belirtelim ki, ALEVİ, BEKTAŞİ ve ŞİİLER'in bildiğinin tam aksine, ME'MUN döneminden sonra HALİFELER ile İMAMLAR arasında hiç bir sürtüşme olmamıştır. Yani 8. İMAM RIZA'dan itibaren... Hele MU'TASIM döneminden sonra İMAMLAR, SAMARRA kentine taşınıp yerleşmişler, HALİFE'nin ve TÜRKLER'in yanıbaşında yaşamaya başlamışlardır... Bizce TÜRK ALEVİLER'in 12 İMAM'ı bu kadar sevmesinin sebebi budur.
SÜNNİLER'in İSLAM TARİHİ'ni HALİFELER ve MEZHEP İMAMLARI'ndan ibaret sanıp TÜRKLER'le böyle içiçe yaşıyan 12 İMAM'ı hiç bilmemeleri, ayıptır!.. Böyle yanlı bir DİN ve TARİH eğitimi yapanları gerçekten kınamak gerekir.
Ne var ki, ALEVİLER ve BEKTAŞİLER de bu konuda bilgisizdirler. Çoğu İMAM TAKİY'in bir lâkabının da ASKERİY olduğunu bilmez. HASAN-ÜL ASKERİY'i elbet bilirler. Ama bu lâkabın HALİFE'nin TÜRK askerleri ile birlikte oturmaktan geldiğini, yani İMAM ile HALİFE'nin dost olduğunu düşünmezler... İMAM'ın dost olduğuna düşman olmak ta, bize yakışmaz!
12. İMAM'ın son elçisinin HAK'kın rahmetine kavuşmasından hemen sonra başlıyan BÜVEYHİ dönemi, EHL-İ BEYT mensuplarını hiç memnun etmemiştir. Halbuki, onlar Şİİ'dirler. Yani sözüm ona ALİ yanlısıdırlar!..
Bu ALİ yanlısı geçinenler İKTİDAR sahibi olunca, ALİ TORUNLARI ne yapmıştır, biliyor musunuz?... HORASAN'a, TÜRKLER'in diyarına göç etmişlerdir!.. ÖZBEKİSTAN'da, SEMERKANT'ta yatmakta olan ŞAH-I ZİNDE PEYGAMBER SÜLÂLESİ'ndendir...KIRGIZİSTAN'da OŞ yakınlarında yatmakta olan ŞAH-I MERDAN (TORUNU) bir başka PEYGAMBER TORUNU'dur...
Onun için biz diyoruz ki, her HALİFE karşıtı olan ALİ YANLISI değildir!.. Her HALİFE dostu da ALİ karşıtı değildir!.. Bu böyle biline!