04 Ağustos 2019

BESİNLER VE DENGELİ BESLENME

Besin Glikoz Zeytin Yağ. Parçalanma Yağ Ceviz Karbonhidrat. Mide Enerji Gliserol Yapıcı Onarıcı. Yemek Ekmek Deri Et, Süt, Yumurta ile ilgili görsel sonucu
A. BESİNLER VE DENGELİ BESLENME
 a) Besinlerin Gerekliliği Büyüme,gelişme ve beslenme, canlıların özelliklerinden bazılarıdır.canlılar beslenemezlerse yaşamlarını sürdüremezler.tüm canlılar büyüyebilmek ve yaşamsal faaliyetlerini devam ettirebilmek için beslenir. Canlılar, doğduktan sonra büyür ve gelişirler. Büyüyebilmek ve gelişebilmek için ise beslenirler. Yediğimiz besinlerin bir kısmı vücudumuzun kas ve kemik yapısına katılır.böylece büyürüz. 
Dünyaya gelen bebek büyüyerek çocuk olur, çocuk büyüyerek yetişkin olur.yetişkinler büyüyemezler. İnsanlar belirli bir yaşa gelince büyümelerini tamamlarlar. Canlılar büyümelerini tamamladıklarında da beslenmeye devam eder.öyleyse beslenme sadece büyümek için gerekli değildir.çünkü her canlı bir günde belirli bir miktar enerjiye gereksinim duyar. Canlıların hem yaşamsal faaliyetlerinin devam etmesinde hem de günlük faaliyetlerinde enerji kullanır.canlılar yaşamsal faaliyetlerini devam ettirebilmek için gerekli olan enerjiyi besinlerden sağlarlar. 
Kısaca canlılar; Büyüme için, İhtiyaç duyulan enerjinin üretilmesi için, Vücut yapılarının onarımı, yenilenmesi ve gelişmesi için, Solunum, dolaşım,boşaltım gibi vücut fonksiyonlarının devamı için beslenmek zorundadır. Okumak,düşünmek,yazmak ve oyun oynamak gibi gün içinde yaptığımız tüm faaliyetlerin gerçekleşmesi için enerji gereklidir.uykuda geçirdiğimiz zamanlarda bile vücudumuzun enerjiye ihtiyacı vardır.çünkü kalbimizin çalışması, soluk alıp verme gibi bütün vücut faaliyetlerinin gerçekleşmesi enerji ile mümkün olur.bu enerjinin kaynağı besinlerdir.yürürken harcadığımız enerji, uyurken harcadığımız enerjiden daha fazladır.bu nedenle çok hareket tetiğimizde daha çabuk acıkırız.vücudumuzun enerji ihtiyacı arttığı için beslenme isteği duyarız. 
Besinlerimizi bitkilerden ve hayvanlardan elde ederiz. b)besin İçerikleri ve Görevleri Yiyecekler birden fazla besin maddesi içerebilir.ancak yiyecekler, en çok içerdiği besin grubunda yer alır. Besinler içerdikleri maddelere göre; karbonhidratlar, proteinler, yağlar, vitaminler, su ve mineraller olarak gruplandırılır. Besinler vücudumuzda öncelikle yaptıkları işe göre de gruplandırılır.besinler öncelikli görevlerine göre; enerji verici, yapıcı-onarıcı ve düzenleyici olarak gruplandırılır. 
Enerji verici Karbonhidratlar Yağlar İçeriklerine Göre Besinler Yapıcı ve onarıcı Proteinler Düzenleyici Su Mineraller Vitaminler Sayfa :1 Değişik besinlerde farklı maddelerin bulunduğu bazı etkinliklerle anlaşılabilir. İçeriğinde karbonhidrat olan besinlerin üzerine lügol(iyot çözeltisi) veya tentürdiyot damlatıldığında, besin mavi ya da mor renk alır. Protein içerikli besinlere nitrik asit veya biüret damlatıldığında besin sarıya dönüşür.haşlanmış yumurta akına nitrik asit damlatılırsa yumurta akı sarı renk alır. İçeriğinde yağ bulunan besinler kağıda sürüldüğünde kağıdı şeffaflaştırır. Tereyağı kağıda sürüldüğünde kağıt şeffaflaşır. 
KARBONHİDRATLAR 
Karbonhidratlar, vücudun enerji ihtiyacını karşılamada öncelikle kullanılan besin grubudur.ağırlıklı olarak bitkisel kaynaklı besinlerde bulunur.buğday, pirinç, mısır,yulaf,patates,şekerkamışı gibi bitkilerde karbonhidrat miktarı fazladır.yemeklerde yediğimiz makarna,pilav,ekmek,kuru fasulye ve patates gibi yiyeceklerle vücudumuza karbonhidrat alırız.meyve ve sebzelerde bulunan, sindirimi kolaylaştıran lifler de karbonhidrattır.karbonhidratlar, vücutta kolay ve hızlı bir şekilde enerjiye dönüşür. Üzerine lügol(iyot çözeltisi) veya tentürdiyot damlatıldığında yiyeceklerin mavimor renge dönüşmesi, yiyecekte karbonhidrat bulundurduğunu gösterir. Fasulye,nohut,mercimek, bezelye gibi baklagillerde; buğday, yulaf, çavdar, arpa gibi tahıllarda ve kuru yemişlerde proteinler bulunur. Üzerine nitrik asit veya biüret damlatıldığında yiyeceklerin sarı renk alması yiyecekte protein olduğunu gösterir. 
YAĞLAR 
Vücudumuz için gerekli enerjiyi sağladığımız besinlerden birisi de yağlardır. Vücutta bulunan karbonhidratlar, uzun süre aç kalındığında ya da çok fazla enerji tüketildiğinde enerji ihtiyacını karşılayamayabilir.bu durumda yağlar enerji kaynağı olarak kullanılır.yağlar vücudumuzda gerektiğinde enerji elde etmek üzere depolanır.yine ihtiyaç duyduğumuzdan fazla karbonhidrat aldığımızda fazlası yağa dönüştürülerek depo edilir.bu durumda şişmanlık sorunu ortaya çıkar. Yağlar hem bitkisel hem de hayvansal besinlerde bulunabilir. Ayçiçeği, mısır zeytin, yer fıstığı, susam ve soya bitkilerinin tohum ve meyvelerinde bol miktarlarda yağ bulunur. Bu bitkilerden elde edilen yağlar yemeklerde kullanılır. Ayrıca badem, ceviz, fındık ve kabak çekirdeği gibi kuru yemişlerde yağ oranı fazla olan bitkisel besinlerdendir. Yağ bakımından zengin hayvansal besinler ise et, balık, süt, peynir, kaymak ve tereyağdır. Bir besin maddesi kağıt üzerine sürüldüğünde kağıdı şeffaflaştırıyorsa yağ içermektedir. 
PROTEİNLER 
Vücudumuzda yapıcı ve onarıcı olarak görev yapan proteinler,vücudun büyüyüp gelişmesini ve dokuların yenilenmesini sağlar. Bazı proteinler vücudumuzu savunmada görev alır. İnsan vücudunun su dışındaki ağırlığının büyük bir bölümünü proteinler oluşturur.bu sebeple büyüme ve gelişme için proteinler çok önemlidir.kırılan kemiğin kaynaması, vücutta oluşan yara ve kesiklerin iyileşmesi, hastalıklara karşı direnç kazanılması için protein gereklidir Hem hayvansal hem de bitkisel besinlerde proteinler bulunabilir. 
Sayfa :2 VİTAMİNLER Vitaminler, vücudumuzda düzenleyici olarak görev yapar.vücudumuzun direncini artırır, hastalıklara karşı korur.büyüme ve gelişme için vitaminler gereklidir.taze sebze ve meyvelerde bol miktarda vitamin içerir.
Vücudumuzda temel olarak altı vitamin çeşidi bulunur. Aşağıdaki tabloda vitamin çeşitleri ve o vitaminler yönünden zengin besinlerin bazıları verilmiştir. Vitamin Çeşidi A B C D E K Bulunduğu Besinler Karaciğer, süt, yumurta, buğday, baklagiller, taze fasulye, domates, havuç, ceviz ve fıstık Tahıl, süt, yoğurt, peynir, yumurta, et ve sebze Portakal, limon, mandalina, domates, çilek, lahana, maydanoz, patates, kuşburnu, böğürtlen ve koyu yeşil yapraklı sebzeler Karaciğer, yumurta, süt, peynir, balık, balık yağı, tereyağı ve sebzeler Tahıl, yumurta, süt, peynir, yoğurt, et ve sebzeler Karaciğer, et, yeşil sebzeler, pirinç, mısır, domates, çilek, şeftali ve muz yaralarının iyileşmesi için gereklidir. Vücudu mikroplara karşı korur. 
D Vitamini Kemik ve diş gelişimi için gereklidir. Kalsiyum ve fosforun emilmesini ve kemiklerde depolanmasını sağlar. Çocukların büyüyebilmesi için bol miktarda D vitamini içeren besinleri tüketmeleri gerekir. D vitaminin sentezlenebilmesi için güneş ışığı gereklidir.ancak balık yağıyla doğrudan alabiliriz. E Vitamini Hayvanlarda üreme ve yavrularının gelişimi için gereklidir. Hücre zarının korunmasını sağlar. E vitamini eksikliğinde diş çürümelerine, kısırlık, karaciğer, kalp ve damar hastalıkları görülür. Vitaminlerden bazıları insan vücudunda depolanabilir ancak bazıları depolanamaz. Bu sebeple vitaminlerin günlük düzenli alınması gerekir. A Vitamini A vitamini içeren besinlerden her gün belirli miktarda tüketilmelidir. Kemik ve diş gelişimine katkıda bulunur. Deri ve göz sağlığını korur. 
A vitamini eksikliğinde gece körlüğü, deride kuruma ve pullanma görülür. B Vitamini B vitaminin olduğu besinlerden belirli miktarda tüketilmelidir. B vitaminin pek çok çeşidi vardır. Büyüme ve gelişmede etkilidirler. Vücudun düzenli çalışmasını sağlarlar.sinir sistemini güçlendirir.kansızlığı önler,saç ve tırnakların gelişimi için önemlidir. B vitamini eksikliğinde kansızlık, yorgunluk, deride yaralar gibi rahatsızlıklar oluşur. C Vitamini C vitamini içeren besinlerden bol miktarda tüketilmelidir. Kemik gelişimi, diş ve diş eti sağlığı, Sayfa :3 K Vitamini Yaralanmalarda kanın pıhtılaşmasını sağlar. K vitamini eksikliğinde kan pıhtılaşmaz. Bu yüzden yaralanmalarda çok kan kaybedilebilir. 
K vitamini bağırsaklarımızda bulunan mikroskobik (gözle görülmeyen) canlılar tarafından da üretilir. SU Canlılar belirli bir süre susuz kalırsa, yaşamları tehlikeye girer. Çünkü canlıların yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmeleri için su gereklidir. Vücudumuzun yaklaşık % 70 i sudur. Vücudumuzda düzenleyici olarak görev yapar. Vücut sıcaklığının düzenlenmesini sağlar. Vücutta çeşitli maddelerin taşınmasında görev yapar. Vücudun iç basıncını; tuz, kan basıncını düzenler. Su ihtiyacımızı içerek karşılarız. Yediğimiz sebze ve meyvelerde de bol miktarda su vardır. Her gün 1,5 2 litre su içmeliyiz.yazın terleyerek su kaybettiğimiz için daha çok su içeriz.
MİNERALLER 
Besin maddeleri protein, yağ, karbonhidrat ve suyla birlikte mineral de içerir. Minerallerin çoğunun az miktarı vücut için yeterlidir. Ancak bazı minerallere vücudumuzun ihtiyacı daha fazladır. Bunlar kalsiyum, iyot, soyum, potasyum, fosfor, demir ve magnezyumdur. Mineraller vücudumuzda düzenleyici olarak görev yapar. Bitkiler tarafından topraktan emilir. Yediğimiz yiyecek ve içecekle mineralleri alırız. Tuz gibi mineralleri deniz veya madenlerden çıkararak kullanırız. Suda, madensuyunda, meyve sularında, sebze ve meyvelerde mineral bulunur. 
3. DENGELİ VE SAĞLIKLI BESLENME 
Yiyecek ve içecekler tek başlarına vücudumuz için gerekli bütün maddeleri içermezler. Bu yüzden yiyecekleri gruplandırmalı ve bu doğrultuda beslenmeliyiz. Gruplandırdığımız besinlerden her gün belirli miktarlarda tüketmeliyiz. Böylece sağlıklı bir yaşam sürdürmüş oluruz. Ayrıca yapım, onarım faaliyetleri ve enerji ihtiyacının karşılanması içinde besin alınmalıdır. Vücudumuz yapıcı onarıcı, enerji verici ve düzenleyici besinlerin tamamına ihtiyaç duyar. Vücudun ihtiyaç duyduğu besin maddelerinin doğru aralıklarla, gerektiği kadar alınmasına yeterli ve dengeli beslenme adı verilir. Dengeli beslenmede karbonhidrat, protein ve yağların vitamin ve minerallere göre daha fazla alınması gerekir. 
Normalde günde ortalama 8 bardak su içilmelidir. 
Çok sıcak havalarda ve spor yapma gibi durumlarda içilen su miktarı artırılmalıdır. Alınan besinlerin eksikliği halinde vücudun çalışma düzenini ve sağlığını bozar. Besin çeşidi eksikliğinden kaynaklanan pek çok hastalık vardır. Sağlıklı beslenme sadece gerekli besinlerin alınması değil aynı zamanda zararlı besinlerden de uzak durulmasıdır. 
Boyalı, katkı maddeli, asitli gıdalar sağlığımıza zarar verebilir.hamburger, pizza, patates kızartması gibi hazır gıdaların aşırı tüketilmesi kötü beslenme alışkanlıklarıdır. Böyle gıdaları fazla tüketmemeye dikkat etmeliyiz. Bir günde yememiz gereken besin miktarları besin piramidinde gösterilmiştir Yağ ve şekerler Proteinler Vitaminler Mineraller 
1. Piramitten de anlaşılacağı üzere bir günde en çok karbonhidrat içeren besinler yemeliyiz.böylece vücudumuzun sağlıklı çalışabilmesi için gerekli enerjiyi sağlamış oluruz. 
2. Karbonhidratlardan sonra en çok tüketmemiz gereken besinler vitaminler ve minerallerdir. Bu besinler düzenleyicidir.vücudumuzun hastalıklara karşı direncini artırır. 
3. Üçüncü besin grubu ise proteinlerdir. Proteinler yapıcı ve onarıcıdır.en çok süt ve süt ürünleri ile et ve et ürünlerinde, yumurtada bulunur. 
4. Enerji verici yağ ve şekerlerden de yeteri kadar almalıyız. Besin Maddesi Karbonhidratlar Proteinler Yağlar Vitaminler Su Mineraller Öncelikli Görevleri Enerji verici Yapıcı ve onarıcı Enerji verici Düzenleyici Düzenleyici Düzenleyici 
4.BESİN VE TEKNOLOJİ 
Teknolojik gelişmeler, insanların yiyecek ve içeceklerinde çeşitliliği artırmıştır. Bazı meyve suları, mısır gevrekleri, bazı süt ürünleri şekerlemeler, çikolatalar, mayonez, ketçap ve dondurulmuş gıdalar teknolojik gelişmeler sonucu ortaya çıkan yiyecek çeşitlerinden bazılarıdır. Ancak bu besin kullanılan koruyucu maddeler, tatlandırıcılar, gıda boyaları çoğunlukla doğal değildir. Katı maddeleri gıdaların doğallığını bozmakta ve uzun süre hazır gıdalarla beslenen inanlarda kanser oluşabilmektedir. Ambalajlı gıda maddeleri alırken; Çeşitli katkı maddeleri kullanılan hazır gıdalardan uzak durmalıyız. Son kullanma tarihine, Tarım bakanlığından izinli olmasına, TSE belgeli olmasına dikkat etmeliyiz. Taze besin sağlıklıdır, yararlıdır. Alacağımız sebze ve meyveler taze olmalıdır. Aldığımız besinler ezik, çürük, kokan sebze ve meyveler olmamalıdır. 
Mümkün olduğunca sebze ve meyveleri mevsiminde tüketmeliyiz. 
1 Karbonhidratlar 
Sayfa :4 BESİNLERİN SİNDİRİMİ 
1.Besinlerin Taşınması: Günlük faaliyetlerimizi yaparken enerji harcarız. Ayrıca soluk alıp verirken, kalbimiz kanı vücudumuza pompalarken de enerji harcanır. Bundan dolayı canlılığımızı sürdürebilmek için sürekli enerjiye ihtiyaç duyarız. Vücudumuzun her noktasında enerji üretilir. Enerji üretilmesi için oksijen ve besin gereklidir. Besin ve oksijen kan aracılığıyla taşınır. Yediğimiz besinlerin, vücuda dağıtılmadan önce değişik işlemlerden geçirilip kana karışacak hale getirilmesi gerekir. Besinlerin kana geçebilecek kadar küçük parçalara ayrılması işlemine sindirim adı verilir. Sindirim olayı çeşitli yapı ve organların iş birliği ile gerçekleştirilir. Sindirim olayının gerçekleşmesini sağlayan yapı ve organlar iki kısımda incelenebilir. Sindirimde Görevli Yapı ve Organlar Ağız Yutak Yemek borusu Mide Kalın bağırsak İnce bağırsak 
1. Sindirim Kanalı: Sindirim kanalında besinlerin değişikliğe uğrayıp sindirildiği organlar yer alır. Sindirim kanalı iki ucu açık bir boru gibidir. Bu borunun giriş kısmına ağız, çıkış kısmına ise anüs adı verilir. 
2. Sindirime Yardımcı Organlar: Sindirime yardımcı olan organların salgıladığı sıvılar, sindirim sırasında kullanılır. Ağza alınarak çiğnenen besinler yutaktan yemek borusuna iletilir. Sindirim kanalı boyunca sırasıyla yemek borusu, mide, ince bağırsak ve kalın bağırsaktan geçer. Sindirilmeyen atıklar anüsten dışarı atılır. 
Sayfa :5 1. Ağız: Ağızda dil ve dişler bulunur. Dil ve dişler sindirim olayından başka konuşmaya da yardımcı olur. Dil; tadın algılanmasını, besinlerin karıştırılmasını ve yutağa doğru iterek yutulmasını sağlar. Bu sayede besinlerin çiğnenmesine yardımcı olur. Dişler, besinleri koparıp parçalar ve öğütür.tükürük, besinleri ıslatıp kayganlaştırarak kolay yutulmasını sağlar. Ayrıca tükürük bazı besinlerin sindirimini çiğnerken başlatır. 
2. Yutak: Ağız ve burun boşluğuyla yemek ve soluk borusunun birleştiği bir kavşak gibidir. Ağızdan gelen besinleri yemek boruna iletir. Yutma sırasında gırtlak kapağı, soluk borunu kapatarak besinlerin oluk borusuna kaçmasını engeller ve besinler yemek borusuna geçer. Bu sırada olunum olayı çok kısa bir üre için durur. 3. Yemek Borusu: Yemek borusu, mide ile yutak arasında yer alır. Bu iki organı birbirine bağlayan borudur cm uzunluğundadır. Yapısında bulunan kaslar yardımıyla besinlerin mideye iletilmesini sağlar.
 4. Mide: Karın boşluğunun üst tarafında yer alır. Sindirim kanalının en geniş kısmıdır. Mide besinleri çalkalayıp karıştırarak besinlerin ezilmesini sağlar. Bu işleme midenin yapısını oluşturan kaslar kasılıp gevşeyerek yardımcı olur. Ayrıca mide tarafından salgılanan sıvı da bu işleme yardımcı olur. Bu sıvıya mide öz suyu adı verilir. Midemizde çorba gibi kıvamlı hale gelen besinler mide çıkış kapısından ince bağırsağa geçer. Bu iş 1 ile 4 saat arasında sürer. Mikropların çoğu midenin salgıladığı asitle ölür. Karbonhidratlar 1 saat, yağlar 4 saat midede kalır. 
5. İnce Bağırsak: Mide, alt kapağını açarak besinleri ince bağırsağa iter. Onikiparmak bağırsağı, ince bağırsağın başlangıcında bulunur. Karaciğer ve pankreastan gelen sindirime yardımcı salgılar bu kısma akar.
 Değişik salgıların etkisiyle besinler ince bağırsakta emilecek duruma gelir. İyice parçalanan besinlerin yararlı kısımları, ince bağırsağın iç yüzeyindeki villûs (tümür) adı verilen yapılar tarafından emilerek kana geçer.bu işlem ortalama 8 saat sürer. İnce bağırsak 6-8 m uzunluğundadır. 
6. Kalın Bağırsak: İnce bağırsakta besinlerin yararlı kısımları emilince, geriye posa halindeki maddeler kalır. Bu maddeler kalın bağırsağa geçer. Kalın bağırsakta kanal şeklinde bir yapıdır. Boyu ince bağırsağa göre kısadır. Kalın bağırsak ortalama 1,5 m uzunluğundadır. Kalın bağırsağın başlangıç kısmına kör bağırsakta denir. Sonuna ise apandisit adı verilir. Kalın bağırsakta posa halindeki yiyeceklerdeki kalan su ve mineraller emilir. Kalın bağırsakta sindirim olmaz. Atık maddeler içerisinde kalan su ve mineraller burada emilir. Posalar iyice katı hale gelince dışkı olarak anüsten dışarı atılır. Böylece sindirim olayı tamamlanmış olur. 
DİŞLERİMİZ VE GÖREVLERİ 
Besinleri ısırmak, koparmak ve çiğnemek için dişler kullanılır. İnsanlarda bebeklikten itibaren dişler çıkmaya başlar. Bebeklikte çıkan bu dişlere, süt dişleri adı verilir. 2,5 yaşına kadar toplam 20 tane süt dişi çıkar. 7 8 yaşından itibaren süt dişler dökülür ve yerine kalıcı dişler çıkmaya başlar.20 yaşlarında çıkan son dişlerle 32 dişimiz olur. Dişeti Köpek dişleri Dil Büyükazı dişleri Küçükazı dişleri Kesici dişler Sindirime yardımcı olan başka oranlar da vardır. 
Karaciğer: Onikiparmak bağırsağına gönderdiği enzimlerle besinlerin parçalanmasına yardımcı olur. Pankreas: Onikiparmak bağırsağına gönderdiği enzimlerle sindirim işlemine yardımcı olur. Vitaminler; mineraller ve su sindirim sistemimizde değişikliğe uğramadan kanımıza geçerler. Sindirim Yapı ve Organlarının Sağlığı: Mide rahatsızlıkları ve sindirim bozukluklarını önlemek için aşağıdaki hususlara dikkat etmeliyiz. Sigara ve alkol kullanmamak. Çok acı ve ekşi yememek. Çok soğuk ya da çok sıcak yeme ve içmeden sakınmak. Besinleri iyice temizlemek, bayat yiyecekler yememek. Asitli içecekler içmemek. 
Sayfa :6 Sağlıklı ve yetişkin bir insanın ağzında 32 tane diş bulunur. Dişlerimizin şekil ve büyüklükleri birbirinden farklıdır. Şekil ve görevlerine göre dişler üçe ayrılır. Bunlar: Kesici dişler, köpek dişleri ve azı dişleridir. 
1. Kesici Dişler: Alt ve üst çenede dörder tane olmak üzere toplam sekiz tane kesici diş vardır. Uçları balta ağzına benzer. Uçları keskindir. Yiyecekleri ısırmaya ve koparmaya yarar. 
2. Köpek Dişleri: Kesici dişlerin sağında ve solunda birer köpek dişi vardır. Alt ve üst çenede toplam dört köpek dişi bulunur. Uçları sivridir. Besinleri ısırmaya ve koparmaya yarar. 
3. Azı Dişleri: Alt ve üst çenede sekizer tane bulunur. Toplam on altı tanedir. Dişlerin yüzeyleri geniş ve girintili çıkıntılıdır. İki azı arasına sıkıştırılan besinler değirmen taşları arsına sıkışmış gibi ufalanıp, öğütülür.
Yirmi Yaş Dişleri: Alt ve üstte ikişer tane bulunur. Toplam dört tanedir. Şekli ve görevleri azı dişler gibidir yaşları arası çıkar. Süt Dişleri: Kalıcı dişler 7 8 yaşlarında süt dişleri döküldükçe çıkar. Bebekler 6 aylıkken süt dişleri çıkmaya başlar. 2,5 yaşına kadar 20 süt dişi çıkar. Süt dişleri kalıcı dişlere göre daha küçüktür. 
DİŞ SAĞLIĞI VE BAKIMI 
Ağız ve diş sağlığının korunması çok önemlidir. Ağız ve işlerin sağlıksız olması, vücutta sindirim ve diğer bazı yapıların da sağlıksız olması, vücutta sindirim ve diğer bazı yapıların da sağlıksız olmasına sebep olur. Çürük dişler, Ağız kokusu, Diş ve baş ağrısı, Sindirim bozukluklarına neden olur. Ağız ve dişlerin sağlıklı olması için; özellikler gelişme çağındaki bireyler A,C,D vitaminlerinden yeterince almalıdır. Süt ve süt ürünleri bol miktarda tüketilmelidir. Armut, havuç, salatalık gibi yiyecekleri dişlerimizle kopararak yemek, diş ve diş etlerimizin sağlığı için önemlidir. 
Çok sıcak ve çok soğuk yiyecek ve içecekler art arda yenilmemelidir. Aksi takdirde dişlerimiz çatlayabilir. Fındık ve ceviz gibi yiyeceklerin kabukları dişlerle kırılmamalıdır. Asitli içecekler ve şeker fazla tüketilmemelidir. Sivri cisimlerle dişleri karıştırma dişlerimize ve diş etlerine zarar verir. Dişlerin düzenli olarak fırçalanmaması dişlerin çürümesine yol açar. Bu nedenle dişlerimizi tekniğine uygun şekilde fırçalayarak besin artıklarını dişlerimizden uzaklaştırmamız gerekir. Tekniğine uygun fırçalamada; diş fırçası eğik tutulmalıdır. Ön dişlerin yüzeyi dairesel hareketle fırçalanmalıdır. 
Sayfa :7 Dişlerin çiğneme yüzeyleri ileri geri hareketle, iç yüzeyleri ve diş etleri dairesel hareketle temizlenmelidir. Diş fırçalamada ağza uygun fırça tercih edilmelidir. Diş fırçası çok yumuşak ya da sert olmamalıdır. Diş etlerini tahriş etmeyen ve tüm dişlerin yüzeylerine ulaşılabilen bir diş fırçası kullanılmalıdır. Dişler fırçalanırken diş macunu kullanılmalı ve fırçalama işlemi en az iki-üç dakika sürmelidir. Her altı ayda bir diş doktoruna giderek dişlerimizi kontrol ettirmeliyiz. 
BOŞALTIM 
Hücrelerimizde enerji üretilirken atık maddeler açığa çıkar. Bu atık maddeler kana karışır. Bu nedenle kanın hızlı bir şekilde bu atık maddelerden arındırılması gerekir. Bunlardan karbondioksit ve su buharını akciğerler yoluyla soluk vererek dışarı atarız. Sindirim sonucu oluşan aktı atıkları ise bağırsaklar yoluyla anüsten dışarı atılır. Bunların yanında vücudumuzdan atılması gereken zararlı maddeler ve fazla su boşaltım organları ile dışarı atılır. Atık maddelerin vücuttan dışarı atılmasına boşaltım adı verilir. Vücudumuzda oluşan atık maddeler dışarı atılmalıdır. Aksi takdirde vücudumuzun işleyişi bozulur. Vücudumuzda atık maddelerin uzaklaştırılmasını sağlayan yapı ve organlar vardır. Boşaltım; böbrekler, üreter, idrar kesesi ve üretra tarafından gerçekleştirilir.
BOŞALTIMDA GÖREVLİ ORGAN VE YAPILAR 
1. Böbrekler: Boşaltım sistemimizin ana organıdır. Belimizin sağında ve solunda birer tanedir. Biçimi kuru fasulyeye benzer. Üzeri kalın bir yağ tabakası ile kaplıdır. Bu tabaka böbrekleri dış etkilerden, çarpma ve zedelenmelerden korur. Kandaki zararlı maddeleri süzerek ayırır ve idrar borusuna akıtır. Ayrıca kanın su ve tuz dengesini ayarlar. Kandaki diğer fazla maddeleri de ayırarak kanı dengeler. 2. Üreter: Böbreğin kandan süzdüğü atık madde idrardır. İdrarın, böbrekten uzaklaştırılması boru şeklindeki bir yapıyla gerçekleştirilir. İdrarı böbrekten idrar kesesine taşıyan bu yapıya üreter adı verilir. 3. İdrar Kesesi: Böbreklerde süzülen idrar, belirli bir miktar oluncaya kadar idrar kesesinde toplanır. Daha sonra idrar vücuttan dışarı atılır. İdrar kesesi, kandan süzülen idrarın toplandığı ve bir sür bekletildiği yapıdır. 4. Üretra: İdrar kesesinde toplanmış idrarın dışarı atılmasını sağlayan kısa borudur. Deri: Terleme yoluyla fazla suyun ve suda çözünmüş, zararlı maddeleri dışarı atar. Ter içerisinde su, tuz ve bazı maddeler vardır. Akciğerler: Solunum sonucu oluşan ve atık maddelerden biri olan karbondioksitin vücuttan dışarı atılmasını sağlar. Karaciğer: Kandaki en zehirli maddeleri değişikliğe uğratarak zararsız hâle getirip dışarı atar. UYARI!!! Vücutta oluşan atıkların tamamı böbrekler tarafından atılmaz. Bazı atıklar boşaltıma yardımcı organlar tarafından vücuttan uzaklaştırılır. Deri, akciğerler ve anüs boşaltıma yardımcı organlardır. Sayfa :8
Zararlı Maddelerin Boşaltımı: Enerji oluşumu sonucu ortaya çıkan zararlı maddeler ve vücudumuzdaki fazla su kana karışır. Kan böbreklerden geçerek süzülür. Süzme işini böbreklerin iç kısmında bulunan özel süzme cisimcikleri gerçekleştirilir. Bir böbrekte bunlardan yaklaşık bir milyon tane bulunur. Bu yolla temizlenen kan kalbe giderek tüm vücuda dağıtılır. Kanın süzülmesi sonucu böbreklerde oluşan zararlı ve ihtiyaç fazlası su, idrar kanalı ile idrar kesesine aktarılır. İdrar kesesi dolmaya başlayınca oluşan basınçla tuvalete gitme ihtiyacı hissederiz. İdrar buradan idrar borusuna pompalanır. İdrar borusu ile de dışarı atılır. Böbreklerimizin Sağlığı: Böbreklerin sağlıklı olması ve düzenli çalışması, vücudun işleyişi ve sağlığının korunması için çok önemlidir. Bu nedenle böbreklerin sağlığının korunmasında dikkat edilmelidir. Böbrek sağlığının korunması için; Her gün yeterince sıvı alınmalıdır. Özellikle sıcak havalarda terleyerek su kaybettiğimiz için daha çok su içeriz. İdrar uzun süre tutulmamalıdır. 
Tuvaletten çıkıldıktan sonra eller sabunlanarak yıkanmalıdır. Alkol ve sigara kullanmamalıyız. Çıplak ayakla dolaşmamalıyız. Vücut temizliğine dikkat edilmelidir. Sık banyo yapılıp, iç çamaşırları değiştirilmelidir Özellikle sıcak havalarda bol su içilmelidir. Böbreklerin üşütülmemesine dikkat edilmelidir. Böbreklerin bulunduğu bel kısmını açıkta bırakan elbiseler böbreklerin üşütülmesine sebep olabilir. Ağrılı idrar yapma ve idrarda kan gelmesi gibi durumlarda vakit geçirilmeden bir doktora görünülmelidir. Aşırı tuzlu ve baharatlı yiyeceklerden fazla yenmelidir. Böbrekleri çalışmayan insanların kanlarında biriken atıkların uzaklaştırılması için diyaliz makinelerine bağlanmaları gerekir. Bu işlem hem çok zahmetli hem de zahmetlidir. Bu sebeple böreklerimizin kıymetini bilmeli sağlığının korunması için gerekli özeni göstermeliyiz. 
SAĞLIĞA ZARARLI MADDELER 1. SİGARA VE ALKOLUN ZARARLARI 
Sigara, insanlar arasında en yaygın zararlı alışkanlıktır. Sigara ve alkolde bağımlılık yapan maddeler vardır. Bu nedenle bu zararlı maddelerin kısa bir süre kullanılması bile bağımlılık yapabilir. Sigara, içinde 4000 e yakın zehirli madde barındırır. Sigarada bulunan nikotin bağımlılık yapar. Sigarada bulunan maddelerin büyük bir bölümü kanserojendir. En zararlıları şunlardır: Karbonmonoksit, kadmiyum, amonyak, aseton, nikotin, DDT, metanol, arsenik, bütan, naftalin Sigara, çevreyi de olumsuz etkiler. Sigara dumanı havayı kirletir. Kül ve izmaritler çevreyi kirletir. Sigara sadece içen kişiye değil yanındakilere de zarar verir. Sigara içenlerin yanında bulunanlara pasif içici denir. Bu kişiler sigaradan çıkan dumanı istemeden solumak zorunda kalır. Pasif içiciler, sigara içenler gibi sigaranın tüm zararlarından etkilenirler. Sigaraya harcanan para hem ülke hem de aile ekonomisine büyük bir yüktür. Alkol kullanan insanlar hem kendilerine hem de çevrelerine zarar verirler. Alkollü kişiler davranışlarını kontrol edemez. Bu sebeple ailevi ve sosyal sorunlara da sebep olurlar. Aile kavgalarının ve boşanmaların sebeplerinden biri alkoldür. Alkol bağımlılığı ayıp ve utanma duygusunu azaltır. Kırıcı ve kavgacı olmaya, çevresindekilere zarar vermeye yol açar. Sayfa :9
Sigaranın kullanıcılara verdiği belli başlı zararlar: Solunum yollarını tahriş eder. Astım ve bronşit hastalıklarına sebep olur. Öksürük ve boğazda yanma olur. Nefes darlığı meydana gelir. Akciğer ve gırtlak kanserlerinin %90 ı sigaradan kaynaklanmaktadır. Kalp ve damar hastalıklarının en önemli sebeplerinden biridir. Bazı mide hastalıklarına ve sindirim bozukluklarına sebep olur. Hamile kadınların sigara kullanması bebeğin sakat ve düşük kilolu doğmasına sebep olabilir. 
ALKOLÜN ZARARLARI: 
Alkol kullanımı çok eski çağlardan beri yapıla gelen bir davranıştır. Tarih boyunca toplumların alkole karşı tutumları farklı olmuştur. Ünümüze ise alkol, tıp alanındaki gelişmeler sayesinde öğrenilen bütün zararlarına rağmen yaygın bir zararlı alışkanlıktır. Bazı insanlar kendilerini daha rahat hissedeceklerini ve dertlerini unutacakları düşüncesiyle alkol kullanırlar. Oysaki alkol, hiçbir meselenin çözümü olmayacağı gibi insanların sorunlarını artıran bir etkendir. Problemlerden alkolle kaçmaya çalışmak yerine çözüm için adım atmak gerekir. Alkolü insanla kendilerini kontrol edemedikleri için davranışlarıyla çevrelerini rahatsız ederler. Alkolün Vücuda Verdiği Zararlar: Alkol kullanımın sebep olduğu hastalıklar şöyle özetlenebilir: Alkol karaciğeri tahrip eder. Karaciğerin büyümesine ve yağlanmasına sebep olur. Siroz hastalığının en önemli sebebi alkoldür. Beyne zarar verir. Beyin ve sinir hücrelerinin ölmesine sebep olur. Ölen beyin ve sinir hücrelerinin yerine yeni gelmez. Sindirim hastalıklarına neden olur. 
Gastrit ve bağırsak hastalıklarına yol açar. Yüksek tansiyona yol açar. Böbreklere zarar verir. Çalışmasını bozar. Böbrek yetmezliğine neden olur. Kansızlığa neden olur. İnce kan damarları genişler. Yüzde ve boyunda kızarma olur. Deri tahriş olur. Bazı vitaminlerin vücutta yok olmasına sebep olur. Bunun sonucu olarak sinirler iltihaplanır. Görme, işitme ve dokunma duyuları zayıflar. Alkol trafik kazalarını artırmaktadır. Alkollü sürücünün refleksleri zayıflar. Ani durumlarda karar verme yeteneği kaybolur. Hareketleri dengesizleşir ve yavaşlar. Görme ve işitme duyusu zayıflar. Alkolün verdiği yalancı cesaret ve güven duygusu aşırı hız yapmaya ve kuralları çiğnemeye sebep olur. Bütün bunların sonucu olarak alkollü araç kullanımı trafik kazalarının artmasına sebep olur. Alkollü araç kullanımı yasalarca engellenmiştir. Alkol de sigara gibi bağımlılık yapar. Alkol bağımlılığı bir hastalıktır. Kurtulmak için tedavi görmek gerekir. Alkol kullanımı aile ve ülke ekonomisine de zarar verir. 
ENES SERT KONU ÖZETLERİ 
Sayfa :10
ALKALİ BESLENME HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER VE ALKALİ GIDA LİSTESİ
ph değerinin sağlığımız için önemi nedir? Asidik bir vücut hastalıkları kendine çeken güçlü bir mıknatıstır. Bu nedenle de vücudun ph değerini olması gereken seviyede dengede tutmak, sağlıklı olmak ve iyi hissetmek için atılabilecek en büyük ve önemli adımlardan biridir." Sağlıklı bir vücudun ph değeri ne olmalı? "Vücudumuzun değişik organlarının ph değeri, söz konusu organların fonksiyonlarına göre değişiklik gösterirken, hücre, doku ve organlarımıza oksijen, su ve diğer besinleri taşımak ve atıkları boşaltmak için aracılık eden kanımızın ideal ph değeri 7,365 olarak ifade edilir ve 7,35 7,45 aralığı genel anlamda sağlıklı olarak değerlendirilir. Bu seviyenin altı ve üstü vücutta türlü rahatsızlık ve hastalık oluşumuna uygun bir ortam olduğu anlamına gelir ve ph 7,0 seviyesini nötr olarak kabul edersek 7 nin altındaki değerler asidik, 7 nin üstündeki değerler de alkali olarak adlandırılır. Bu nedenle sağlıklı bir beden için ph değeri olarak 7,35 7,45 aralığında olması istenen kanımızın sağlıklı olduğunda hafif alkali bir yapıda olduğunu söyleyebiliriz. 
Asidik bir ortamda ne gibi sorunlar ortaya çıkar? Vücudun mineral ve diğer besinler ile ilgili emilim kabiliyeti azalır. Hücrelerdeki enerji üretimi düşer. Vücudun hasar görmüş hücreleri onarma gücü azalır. Vücudun zararlı ağır metalleri vücuttan atma -temizleme- gücü azalır Tümör hücrelerinin gelişimini destekleyen bir ortam yaratılmış olur. 
Vücut kronik yorgunluk ve diğer hastalıkların oluşumuna uygun, açık, bir duruma gelir. "Özetle; ph 6,9 gibi oldukça hafif denilebilecek asidik ortam bile birçok hastalığın oluşum ve gelişimi için uygun bir ortam anlamına gelir. Asidik vücut sorunu, ağırlıklı olarak hayvansal gıdalarla beslenen toplumlarda daha sık görülür ki bunun ana sebebi et, yumurta, süt ve süt ürünleri gibi ağırlıklı asit üreten gıdaların alkali olan taze sebze gibi gıdalara göre daha yoğun tüketilmesidir. 
Buna ek olarak, işlenmiş beyaz un, şeker gibi gıdalar, işlenmiş içecekler ve kahve gibi alışkanlıklar da vücutta asidik bir ortam oluşumuna destek olurlar. 
Ayrıca Aspartam gibi yoğun miktarda asit oluşumuna sebep olan maddeler içeren tatlandırıcıların da vücudumuzdaki asit oluşumuna katkısını unutmamak gerekir. İşte tüm bu nedenlerden dolayı vücudumuzun asidik ortamını dengelemek ve ph seviyemizi istenen şekilde düzeltmek, 7,35-7,45 seviyelerinde dengelemek, istiyorsak yapabileceğimiz en iyi şeylerden biri yaşam biçimimizi gözden geçirmek ve zararlı olan her şeyi hayatımızdan yavaş yavaş da olsa çıkarmak için karar alarak küçük adımlarla da olsa uygulamaya geçmektir." Neyi, ne oranda tüketmeliyiz? "Sağlığımızı korumak için, gıdalarımızın yüzde 75 inin alkali ve yüzde 25 inin asit oluşumunu destekleyen türde olması önerilir. Tedaviye destek amaçlı beslenmede ise bu oranın yüzde alkali, yüzde asit şeklinde olması gerekir."
Peki, alkali ve asidik gıdaları nasıl ayırt edebiliriz? "Genel olarak ne nedir sorusunun cevabı ise şöyle verilebilir; Yeşil taze ve çiğ sebzeler, bezelye, fasulyeler, katkısız baharatlar, çiğ kalın kabuklu kuruyemişler ve çiğ çekirdekler gibi besinler ALKALİ ortam oluşumunu desteklerler. İstenmeyen asidik ortam oluşumunu destekleyen gıdalar ise et, balık, kümes hayvanları, yumurta, tahıllar ve bakliyat olarak özetlenebilir." Asidik bir vücudu nasıl ALKALİ ye döndürebiliriz? "Asidik bir vücut hastalıkları kendine çeken güçlü bir mıknatıstır ve yediğimiz ve içtiğimiz her şey vücudumuzun ph seviyesini etkilediği içindir ki denge sağlıklı bir bedenin anahtarıdır denilebilir. Aşağıda vereceğimiz listeler vücudunun ph seviyesini ayarlamaya ve dengede tutmaya çalışan kişiler için bir rehber olabilir. 
Listeler hazırlanırken ph seviyeleri 0-14 aralığında dikkate alınmış ve 7 nin altı ph derecesine sahip olanlar ASİDİK (düşük oksijenli) ve 7 nin üstü ph derecesine sahip olanlar da ALKALİ ortamı destekleyenler olarak gruplanmıştır. Listeleri geçmeden önce gıdaların vücudumuzun asit/alkali dengesi üzerindeki etkileri konusunda bilinçlenmenin, beslenmemizi dengelememiz açısından, oldukça önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmak ve tabloları kullanırken faydalı olacağını düşündüğümüz bir bilgiyi paylaşmak isteriz. Bir gıdanın vücutta asidik ya da alkali ortam oluşturma potansiyeli, gıdanın kendisinin sahip olduğu ph değeri ile ilgili değildir. - Örneğin limon çok asidik bir meyve olmasına rağmen sindirim sonucu ortaya çıkardığı üretim vücut için alkali bir ortam yaratımını destekler ve bu yüzden de limon kendisi asidik olmasına rağmen vücut için alkali ortam oluşturan bir meyvedir. - Benzer biçimde hemen hemen tüm et ürünleri sindirim öncesi alkali yapıda olmalarına rağmen, sindirim sonunda ortaya çıkan asidik kalıntılar vücutta asidik bir ortam oluşumunu desteklediği için aşağıdaki tablolarda asidik gıdalar bölümünde karşınıza çıkacaklardır." 
VÜCUDUN ALKALİ OLMASINI 
DESTEKLEYEN GIDALAR: ÇOK ÖNEMLİ NOT: 
Aşağıdaki sebzelerin bolca ve 45 derece üzerinde hiçbir işlem görmemiş şekilde tüketilmeleri önerilmektedir. Vücudu ALKALİ yönde destekleyen SEBZELER: Balkabağı Biberler Brokoli Brüksel lahanası Hardal yaprakları Havuç Her tür yeşillendirilmiş filiz (buğday çimi, arpa çimi, ay çekirdeği filizi vb)
Ispanak Kabak Kara lahana Karnabahar Kereviz Sapı Kıvırcık lahana Kuşkonmaz Lahana Pancar Patlıcan Pazı Salatalık Sarımsak Soğan Su teresi Şalgam Tatlı patates Yaban havucu Yeşil kıvırcık salata (her tür) Yeşil otlar (maydanoz, dereotu, nane, fesleğen, ısırgan otu vb) 
Vücudu ALKALİ yönde destekleyen 
MEYVELER: Armut Domates Dutsu meyveler (frambuaz, böğürtlen vb) Elma Greyfurt Hurma Karpuz Kavun Kayısı Kiraz Kivi Kuru incir Kuru üzüm Kuş üzümü Limon Mandalina Misket limonu Muz Nektarin Portakal Şeftali Üzüm Vişne Vücudu 
ALKALİ yönde destekleyen PROTEİNLİ GIDALAR: Çiğ badem Çiğ -kavrulmamış- ay çekirdeği
Çiğ -kavrulmamış- balkabağı çekirdekleri Çiğ -kavrulmamış- kabak çekirdeği Darı Filizlendirilmiş çekirdekler (ay çekirdeği gibi) Kestane Keten tohumu Vücudu ALKALİ yönde destekleyen 
DİĞER GIDALAR: Alkali iyonize su Arı poleni Bitkisel çaylar Buğday çimi suyu Elma sirkesi Her tür hindiba Hindistan cevizi yağı Doğal maden suyu Doğal probiyotikler Yeşil çay Taze sıkılmış yeşil sebze ve meyve suları Vücudu ALKALİ yönde destekleyen TATLANDIRICILAR: Stevia (Stevya) Çiğ Agave Şurubu Vücudu ALKALİ yönde destekleyen BAHARAT ve SOSLAR: Acı kırmızı biber Deniz tuzu Hardal Her tür ot (kekik, nane vb) İsot Köri Tarçın Zencefil 
VÜCUDUN ASİDİK OLMASINI DESTEKLEYEN GIDALAR: 
(Dikkatli tüketilmeleri önerilmektedir!) Vücudu ASİDİK yönde destekleyen YAĞLAR: Fıstık yağı Hamur işleri için özel yağlar Keten tohumu yağı Susam yağı Zeytinyağı Vücudu ASİDİK yönde destekleyen 
MEYVELER: Erik
Kızılcık Kuru erikler Vücudu ASİDİK yönde destekleyen TAHIL ve UNLAR: İşlenmiş arpa Her tür pirinç Her tür yulaf İşlenmiş buğday/beyaz un İşlenmiş kara buğday işlenmiş kepek Vücudu ASİDİK yönde destekleyen SÜT ve SÜT ÜRÜNLERİ: Dondurma Her tür peynir Süt Tereyağ Vücudu ASİDİK yönde destekleyen KURUYEMİŞ ve YAN ÜRÜNLERİ: Ceviz Tahin Yer fıstığı Yer fıstığı ezmesi Vücudu ASİDİK yönde destekleyen HAYVANSAL PROTEİNLER: Dana eti Her tür av eti Her tür balık Hindi Kuzu eti Sakatat Sığır eti Tavuk Tuzlanarak kurutulmuş etler (pastırma gibi) Vücudu ASİDİK yönde destekleyen BAKLİYAT türü gıdalar: Bezelye Kuru fasulye Mercimek Nohut Siyah fasulye Soya fasulyesi Vücudu ASİDİK yönde destekleyen diğer ürünler: Her tür kimyasal koruyucu İlaçlar Her tür tarım ilaçları

YÜZ YAPISININ İNSAN KARAKTERİ İLE İLİŞKİSİ


YÜZ YAPISI İNSAN KARAKTERİ İLİŞKİSİ ile ilgili görsel sonucu
YÜZ YAPISININ İNSAN KARAKTERİ İLE İLİŞKİSİ


Yüz Yapısı - İnsan Karakteri İlişkisinin Günümüzdeki Uygulamaları Kolay Fizyognomi Notları Yüz Çizgileri İçin Değişik Bir Sistem Yüz Yapısı Yüz Yapısı ve Görsel Hafıza Ağız Yapısı (Ağzın Bilgi İşaretleri) Yüz Yapısına Göre Teşhis Resimlerle Yüz Yapısı Örnekleri 


 YÜZ YAPISI  İNSAN KARAKTERİ İLİŞKİSİ (TARİHTEN GÜNÜMÜZE GELİŞİM SÜRECİ) FİZYOGNOMİNİN MEYDANA ÇIKMASI VE GELİŞİMİ 
Kavram "Fizyognomi" terimi, Yunanca physis -doğa ve gnomon- yorum kelimelerinin birleşimidir. Giovanni Battista Della Por-ta ( )'ya göre gnomon, aynı zamanda yasa, kural anlamına gelmektedir; yani, fizyognomi "doğa yasası" demektir. Della Porta'ya göre, doğanın belli kurallarına uyarak "belli vücut biçimlerine göre belli ruh hallerini" öğrenebiliriz. Çok eski dönemlerden başlayarak, bilginler insanın yüz yapısı ile karakteri arasında bir ilişki kurmağa çalışmışlardı. Bu yöntemin temelinde insanın beden yapısı ve psikolojisi arasında doğal bir bağlantının olduğu inancı yatmaktaydı. Bilimsel temelden yoksun olmasına rağmen fizyognomi, karakter özelliklerinin tipolojisi için önayak olmuştur Gelişimi Fizyognomi, sistemli bir şekilde ilk kez Çin'de gelişmiştir. Çinliler, insanların yüz biçimlerine göre insanların karakter özelliklerini okuma yöntemini kullanmış, ayrıca başarı düzeylerini belirleme yöntemini kullanmışlardı. Sonraki dönemlerde değişik uygarlık merkezlerinde fizyognomiye ilişkin bilgiler sistemleştirilip geliştirilirken, belli özelliklere sahip değişik ekoller ve sistemler ortaya çıkmıştır. 
Eski Çin yüz okuma uzmanlarına göre, yüzü oluşturan unsurlardan beşi çok önemlidir. 
Bunlar kaşlar, gözler, ağız, burun ve kulaklardır. Eski metinlerde onlar beş önemli organ olarak geçmektedir. Bu organlardan birisinin bile dengeli bir biçimde olması en az 10 yıl mutlu yaşam demektir. Tüm organların aynı şekilde dengeli biçimde olması bu mutluluğu orantılı şekilde arttırıyor. Bu organların incelenmesinden sonra sırada alın, elmacık kemikleri, şakaklar, çene ve kırışıklar gelmekte, en sonunda ise derinin rengi, ayrıca, gözlerin parlaklığı, biçimi, göz küresi ve göz kapaklan inceleniyor. Çin fizyognomi uzmanlarına göre, onların sistemi insanların uzun ömürlü olmaları konusundaki gerçekleri bulacaktır. Çin sistemine göre, insan yüzünde belli konumlar ve çizgiler mevcuttur. 

Bunların her biri belli bir yaşı belirlemektedir. Onlar, bir dizi "uzun ömürlülük belirtileri"ni de tespit etmişler. Çinlilerin fizyognomi sistemi bugün de incelenmekte ve geliştirilmektedir Aristo'nun Fizyognomiye İlişkin Görüşleri Fizyognomi ile ilgili bilgilere Hipokrat, Aristo ve Pluto gibi eski Yunan düşünürlerinin eserlerinde rastlanmıştır. Aristo, fizyognomiyi kişilerin ruh halini öğrenmek için kullanırken, Hipokrat bu usulle hastalara teşhis koymuştur. Onun ölmüş insanın yüz şeklini tasvir edişi bugün de doktorlar tarafından "Hipokrat maskesi" olarak kullanılmaktadır. Aristo'nun "De Natura Animalium" (1. Kitap) isimli çalışmasında beden ve yüz yapısı ile insanın karakter özellikleri arasında bağlantı kurulmaktadır. 
Aristo'ya göre, insanın beden ve yüz yapısının belli bir hayvana benzemesi, onun karakter özelliklerini ortaya koymaktadır. Aristo insanın yüz yapısı, gözleri, alnı, kafa yapısı, derisinin rengi, saçının rengi, gözünün rengi, bedenin tüy örtüsü, sesinin tonu, yürüyüşü, beden hareketleri, bakışları, boyu ile ilgili karakter özelliklerini hayvanlardaki benzer özelliklerle kıyaslamaktadır. Aristo'ya göre, belli özelliğe sahip insanlar, benzeri oldukları hayvanların karakter özelliklerini taşımaktadırlar. Yüz yapısı ve insan karakteri arasındaki ilişki, Aristo'nun eserinde aşağıdaki şekilde geçmektedir. 
FÄ°ZYONOMÄ°: ARÄ°STONUN TESPÄ°TLERÄ°
Dudaklar Dudakları ince ve ağız kenarları, dudaklar ileri uzandığında üst dudağın alttakinin üzerine çıkacak şekilde gevşek olan insanlar alçak gönüllüdürler. 
Bu aslan tipine uygun gelmektedir. Aynı şeyi büyük ve küçük köpeklerde de görebiliriz. 
Dudakları ince, sert ve köpek dişleri hizasında yukarıya doğru çekilmiş olan insanlar aşağı ve bayağıdırlar. Bu domuz tipine uygun gelmektedir. 
Dudakları kalın ve üst dudak alttakinin üzerine çıkan insanlar aptaldırlar. 
Bu eşek ve maymun tipine uygun gelmektedir. 
Üst dudağı ve üst damağı öne doğru çıkan insanlar huysuz ve kavgacıdırlar. Bu, köpek tipine uygundur. 

Burun Burun deliklerinin duvarları kalın olan insanlar iyi kalplidirler. 
Bu öküz tipine uygun gelmektedir. 
Burun deliklerinin duvarları ince olan insanlar hırçın bir yapıya ve karaktere sahiptiler; bu köpek tipine uygun gelmektedir. Burun delikleri dairevi olan insanlar alçak gönüllüdürler. 
Bu durum aslanlarla benzerlik oluşturmaktadır. 
burun şekilleri ve anlamları ile ilgili görsel sonucu
Burnu ensiz olan insanlar (sivri burunlular) kuşlara benzemektedirler. 
Burnunun ucu enli olan insanlar aptaldırlar. Bu domuzlara uygun gelmektedir. 
Direk alından başlayan gaga burunlu insanlar arsızdırlar; bu, karga tipine uygun gelmektedir. Alından keskin bir şekilde ayrılan gaga burunlu insanlar alçak gönüllüdürler. 
Bu kartal tipine uygun gelmektedir. 
Burnun alınla birleştiği yerde çökük, burun kavisi yukarıya doğru eğilmiş olan insanlar şehvetli ve ihtiraslıdırlar. Bu horoz tipine uygun gelmektedir. 
Düz ve kalkık burunlu insanlar şehvetli ve ihtiraslıdırlar; bu geyik tipine uygun gelmektedir. Burun delikleri geniş olan insanlar sinirlidirler. 
Bilindiği gibi bu durum sinirlilik halinde ortaya çıkmaktadır. 
Yüz Yapısı Yüzü enli ve etli olan insanlar iyi kalplidirler; bu öküz tipine uygun gelmektedir. Kemikli yüze sahip olan insanlar tedbirli, etli olan insanlar ise korkaktırlar. 
Bunlar sırasıyla eşek ve geyik tiplerine uygun gelmektedir. 
Yüzünüzün şekli sizi ele veriyor
Küçük yüzlü insanlar cesaretsiz ve iradesizdirler; bu kedi ve maymun tipine uygun gelmektedir. Büyük yüzlü insanlar tembeldirler; bu eşek ve öküz tipine uygun gelmektedir. Dolayısıyla, yüz ne büyük, ne de küçük olmalıdır. 
En iyisi orta büyüklükte olmasıdır. Yüzü aşırı küçük olan insanlar aşağı ve bayağıdırlar.
 Asık suratlı insanlar somurtkan karakterlidirler. Allıkla boyanmış gibi yüze sahip olan insanlar utangaçtırlar. Bilindiği gibi bu durum insan bir şeyden utandığı zaman ortaya çıkmaktadır. Yanakları allanan insanlar alkoliktirler. Bilindiği gibi insan alkol aldığı zaman yanakları allanıyor. 
Gözler Gözlerinin altı torbalaşmış insanlar alkoliktirler. Yüzünün bu bölgesi şişkin olan insanlar ise yatmayı çok sevenlerdir. Nitekim, uykudan yeni kalkmış insanın gözünün çemberinde şişkinlikler bulunur. Küçük gözlü insanlar cesaretsiz ve iradesizdirler; bu maymun tipine uygun gelmektedir. Büyük gözlü insanlar tembeldirler; bu öküz tipine uygun gelmektedir. Gözleri ne aşırı büyük, ne de aşırı küçük olarak doğmuş birisi asil bir karaktere sahip olacaktır. Çukur gözlü insanlar gaddardırlar; bu maymun tipine uygun gelmektedir. Patlak gözlü insanlar aptaldırlar; bu eşek tipine uygun gelmektedir. Dolayısıyla, gözler ne aşırı patlak, ne de aşırı çukur olmalıdır; en iyisi orta büyüklükte olmasıdır. Gözü hafiften çökük olan insanlar alçak gönüllüdürler. Bu aslan tipine uygun gelmektedir. Eğer aşırı çökük ise sakin ve usludurlar. Büyük öküz tipine uygun gelmektedir. Buğulu gözlü insanlar hüzünlüdürler. Bilindiği gibi insan hüzünlenince gözleri buğulanır.
Alnı küçük olan insanlar aptaldırlar. Bu domuz tipine uygun gelmektedir. Alnı aşırı büyük olan insanlar ağır kanlıdırlar. Bu öküz tipine uygun gelmektedir. Alnı daire şeklinde olanlar aptaldırlar. Bu eşek tipine uygun gelmektedir. Alın yüzeyi büyük olan insanlar hassas, basiretli ve anlayışlıdırlar; bu köpek tipine uygun gelmektedir. Alnı düzgün kare eklinde olan insanlar alçak gönüllüdürler; bu aslan tipine uygun gelmektedir. Alnı kırışık olan insanlar mağrurdurlar; bu boğa ve aslan tipine uygun gelmektedir. Alnında kırışıklar olmayan insanlar yalakadırlar. Dolayısıyla, alnın düz kırışıklı durumu kibirlilik, kırışıksız durumu ise yalakalığı ifade ettiği için, en iyisi orta durum olacaktır. Baş Başı büyük olan insanlar hassastırlar. Bu köpek tipine uygun gelmektedir. Başı küçük olan insanlar duygusuzdurlar; bu domuz tipine uygun gelmektedir. Kafası, yukarıya doğru en-sizleşen insanlar (yumurta kafalı) arsız ve yüzsüzdürler; bu eğri tırnaklı kuş tipine uygun gelmektedir. Kulağı küçük olanlar maymuna, büyük olanlar ise eşeğe benzemektedirler. Köpeklerde ise kulaklar daha orantılıdır. Derinin Rengi Aşırı esmer olanlar korkaktırlar; bu Mısırlı ve Habeş tipine uygun gelmektedir. Aynı şekilde beyaz yüzlü insanlar da korkaktırlar. Bu kadın tipine uygun gelmektedir. Dolayısıyla, mertliği ve cesurluğu ifade eden renk orta kıvamda olmalıdır. Saçın Rengi Sarışın saçlı insanlar cesurdurlar; bu aslan tipine uygun gelmektedir. Saçları aşırı kızılı olan insanlar kurnazdırlar; bu tilki tipine uygun gelmektedir. Yüz rengi solgun ve değişik tonda olan insanlar korkaktırlar. Bu korku anında ortaya çıkan duruma uygun gelmektedir. Bal sarısı renginde olan insanlar soğukturlar. Soğuk olan insanlar ise yavaş hareketlidirler. Vücut hareketleri yavaş olan insanlar ise ağır kanlıdırlar. Kırmızı renkliler çabukturlar. Zira, hareketten ısınan vücut kızarıyor. Ateş kırmızısı renginde olanlar çılgınlığa meyillidirler. Şöyle ki, bir cismin aşın ısınmış parçaları alev rengini alıyor. Aşırı hırçın insanlar ise deliliğe yatkındırlar. Göğsünde renk beliren insanlar sinirlidir. Bilindiği gibi insan sinirlenince göğüs bölgesinde bir yangı oluşuyor.
Gözlerin Rengi 
Gözleri kızaran insanlar çabuk sinirlenirler. Göz rengi siyah olan insanlar korkaktırlar. Bellidir ki, siyah renk korkaklığı sembolize eder. Gözleri tam siyah değil de, kestane rengine yakın olan insanlar dengeli bir karaktere sahiptirler. Parlak mavi renkli veya beyazımsı renkli gözleri olan insanlar korkaktırlar. Bellidir ki, beyazımsı renk korkaklığı sembolize eder. Gözleri mavi değil de, kestane renginde olanlar cesurdurlar. Bu aslan veya kartal rengine uygun gelmektedir. Gözleri koyu kestane renkli olan insanlar şehvetlidirler. Bunlar keçilere benzetilebilir. Gözleri alev renginde olanlar arsız ve yüzsüzdürler. Bunlar köpeklere benzetilebilir. Parlak, fakat belirgin bir rengi olmayan göze sahip insanlar korkaktırlar. Gözleri parlak olan insanlar ihtiraslıdırlar. Bunlar horozlara ve kargalara benzetilebilir. Tüy Örtüsü Bacakları kıllı olan insanlar şehvetlidirler. Bu keçi tipine uygun gelir. Göğsü ve karın bölgesi aşırı kıllı olan insanlar başladıkları işi hiçbir zaman bitirmezler. Bu kuş tipine uygun gelmektedir. Göğsü tamamen tüysüz olan insanlar arsız ve yüzsüzdürler.bu kadın tipine uygun gelmektedir. Bu yüzden ne fazla kıllı, ne de fazla kılsız olması gerekir. Omuzları kıllı olan insanlar da başladıkları işi bitirmezler. Bu kuş tipine uygun gelmektedir. Boynunun arka tarafı tüylü olan insanlar asildirler. Bu aslan tipine uygun gelmektedir. Sakalı seyrek olan insanlar dengeli karaktere sahiptirler. Bu köpek tipine uygun gelmektedir. Kaşları kalın olan insanlar somurtkandırlar. Kaşları, burun tarafta aşağıya doğru sarkan ve şakaklara doğru yukarı kalkan insanlar saftırlar. Bu domuz tipine uygun gelmektedir. Baştaki Tüyler Saçları düz olan insanlar korkaktırlar. Kıvırcık saçlı insanlar da korkaktırlar. Bu Habeş tipine uygun gelmektedir. Dolayısıyla, gerek düz, gerekse kıvırcık saçlar korkaklığı sembolize ettiği için az dalgalı saçlar yüksek manevi değerleri ifade etmektedir. Bu aslan tipine uygun gelmektedir.
Alın üzerinde yukarıya ve arkaya doğru yönelen saçlara sahip kişiler asildirler. Bu aslan tipine uygun gelmektedir. Burun hizasında alının ortasına doğru saçları olan insanlar aşağı ve bayağıdırlar. Nitekim bu durum kölelere özgüdür. Ses Ses tonu aşağı olan insanlar küstahtırlar. Bu eşek tipine uygun gelmektedir. Alçak tondan başlayıp yüksek tonla bitiren insanlar tatmin olmayan ve şikayetçi insanlardır. Bu öküz tipine uygun gelmektedir. Yüksek, alçak ve kırılan bir sesle konuşanlar sapıktırlar. Bu kadın tipine uygun gelmektedir. Yüksek ve düzgün bir sesle konuşanlar köpeklere benzetilebilir. Zayıf, gevşek bir sesle konuşanlar sakindirler. Bunlar koyun tipine uygun gelmektedirler. Yüksek sesle konuşan ve bağıran insanlar şehvetlidirler. Bunlar keçilere benzemektedir. 

NOT: Bunların dışında Aristo, insanın ayakları, vücut yapısı, omuzlar ve boynu, boyu, beden yapısı, bakışları ve göz mimikleri, yürüyüşü ve karakter özellikleri konusunda da belli görüşler ortaya koymaktadır. Aristo, daha sonra devamcıları Polemon (M.Ö. II yy.) ve At-hamanti (M.Ö. IV yy.) fizyognomi yöntemiyle kendi dönemlerinde yaşamış bir çok şahısın karakter özelliklerine ilişkin yazılar yazmışlardır. Aristo'nun yöntemi uzun müddet kendinden sonraki bilginler için bir kaynak olmuştur. 
15. ve 16. yüzyıllardan itibaren fizyognomi kişilerin karakter özelliklerinin belirlenmesinde sıkı bir şekilde kullanılmıştır. Fizyognomi; doktorlar, din görevlileri, filozof ve hakimlerin başvurdukları bir yöntem olmuş ve büyük toplumsal ilgi görmüştür. 17 yüzyılda engizisyon mahkemeleri yüz ve beden yapısına göre "gerçekliği" tespit ediyorlardı. Buna göre de, fizyognomi; kehanet, falcılık, astroloji vs. ile sıkı bir şekilde kullanılıyordu. Fizyognomi alanında Avrupa'da bu konudaki önemli gelişme Johann Caspar Lavater'in çalışmaları sonucu gerçekleşmiştir. Lavater'in ve ondan sonra Franz Jozef Gall'ın söz konusu incelemeleri Avrupa'da bu konu üzerine büyük tartışmalara yol açmıştır Johann Caspar Lavater ( ) Fizyognomi alanındaki önemli gelişmenin temeli 15 Ekim 1741'de Zürih'te doğmuş İsviçreli ilahiyatçı, fizyognomist ve yazar Johann Caspar Lavater ( ) tarafından atılmıştır. Lavater 1769'dan yaşamının sonuna dek din görevlisi olarak çalışmıştır yılında Leypsig'de "İnsan Doğasının Tanımlanmasına Yardımcı Olacak Fizyognomik Fragmanlar" (Physiognomische Fragmente zur Beförderung der Menschen-kenntnis und Menschenliebe, ) eseri o dönemde eşsiz bir yankı uyandırmıştır. Johann Caspar Lavater'e göre yüzün her bir öğesi; göz, alın,
burun, kulak, ağız, çene vs. ayrı ayrı ve birbirine olan ilişkileri içinde psikolojik anlam taşır, kişilik özelliklerini gösterir. Lavater'in bu çalışmasının bilimselliği üzerinde tartışmalar olmuşsa da, söz konusu eser konuyu daha da popüler kılmıştır. Lavater, Zürih'in Fransızlar tarafından alınması zamanı yaralanmış, 2 Ocak 1801 yılında ölmüştür. FRENOLOJİ 2.1. Franz Jozef Gali ( ) Fizyognomiye yakın bir alan olan Frenoloji de karakter özelliklerinin tespiti konusunda değişik bir yöntem uygulamıştır. "Frenoloji" terimi, Yunanca phrenos -karakter, ahlak ve lygos- kuram kelimelerinin birleşimidir. Frenolojinin gelişimi, Avusturyalı bir hekim ve nöroanatomist olan Franz Jozef Gall'ın çalışmalarıyla sağlanmıştır. Gali, 9 Mart 1758 yılında Tiefenbronn'da (Almanya) doğmuştur. 

Gali, okul yıllarından itibaren arkadaşlarının yüz yapısı ile kişisel yetenekleri arasında bağlantı kurmaya çalışmış, örneğin, iri gözleri olan öğrenci arkadaşlarının iyi sözel hafızaya sahip olduklarım tespit etmiştir. Gall'a göre, bu hafıza türü kafanın, göz bölgesinin arkasında yerleşen kısmıyla ilintilidir. Gali, eşya, yer, isim, sayı, söz ve gramer hafıza türlerini ayırarak onları kafanın belli yerlerine "koymuş", ayrıca cesurluk, dürüstlük, iletişimsellik gibi yeteneklerin, ebeveynlere karşı olan sevgi hissinin, nesil devam ettirme güdüsünün de alanlarını belirlemiştir. Bu tezlerini sistemleştirerek Gali ve talebeleri insanın ahlaki ve entelektüel niteliklerinin bulunduğu yerleri belirterek ayrıntılı bir kafatası haritası çıkarmışlardır. 

Gall'ın kuramına göre, kişilik ve akıl, kafasında yerini bulan bölüm ve çizgilerin sınırlarını çizer. Bu bölümler beynin yüzeyinde, yani dış çeperinde yayılmıştır. Bu bölümlerden hangisi daha gelişmiş ve yayılmışsa, o bölümün karşıtı olan yetenek o derecede gelişmiştir. Beyindeki bu gelişmeleri kafatasından izlemek mümkündür. Bu anlamda kafatası, insan aklının boyutlarını, yetenek ve becerilerinin sınırlarını gösteren bir haritadır. Böylece, Gall'ın öncülüğünde frenoloji (phrenology) oluşarak bilim tarihine girmiştir, ilginçtir ki Gali, bu terimi kabul etmemiştir. Nitekim, bu konuda şöyle söylemektedir: "Beni yeni bilim olan frenolojinin babası olarak adlandırıyorlar. Fakat bu böyle değildir. 'Frenoloji' kelimesi benim talebem Spurzheim tarafından ortaya atılmıştır. Ben ise bu terime karşıyım ve 'kefalolskopya', 'kranioskopya', 'kranioloji' terimlerini kullanıyorum". 
Az zaman içinde Gall'ın kuramına gösterilen ilgi ülke sınırlarını da aşmıştır. Fakat, Gall'ın kuramı daha ilk adımda politika ve din çevrelerinden sert tepkiler almış, hükümet Gall'ın kuramını zararlı bularak bu konudaki görüşlerini yaymasını ve tebliğ sunmasını yasaklamıştır. Bundan dolayı Gali, Jean Gaspard Spurzheim ile birlikte Berlin'e gelerek faaliyetini burada devam ettirmeye başlamış ve bu faaliyeti Berlin'de bilimsel çevreler tarafından büyük ilgi ile karşılanmıştır. Gali, Almanya'nın nerdeyse tüm kentlerini gezip dolaşmış, her yerde tebliğler sunmuş ve konuşmalar yapmıştır. 
Az bir zaman içinde Gali, çevresine çok sayıda taraftar toplayabilmiştir. Fakat, o Almanya'da fazla kalamamış ve Jean Gaspard Spurzheim ile birlikte Paris'e gitmeye karar vermiştir. Fransa'da büyük saygınlık gören Gali, yaşamının sonuna dek (1828) burada kalarak 5 ciltlik temel eserini tamamlamıştır. Gali 10 yıl içinde tamamladığı çalışmasında frenoloji alanındaki bilgileri bir araya getirerek sistemleştirmiştir: Genel Olarak Sinir Sisteminin ve Özellikle Beynin Anatomisi ve Fizyolojisi (Anatomie et physiologie du systeme nerveux en general et du cerveau en particulier, ). Spurzheim ise 1814 yılında Fransa'dan İngiltere ye, göçmüş, 1832 yılında ise Amerika'ya gelerek çalışmalarını bu ülkede sürdürmüş, Harvard ve Boston üniversitelerinde profesörlük yapmıştır. Frenoloji, o dönemde İngiltere ve Fransa'da gelişme ortamı bulmuştur. 
Bu ülkelerde süreli yayınları olan çok sayıda frenoloji dernekleri kurularak gelişmeye başlamıştır. Gall'ın araştırmaları Rusya'da da ilgiyle karşılanmıştır. Ştaps-lekar P. Puzino Avrupa'ya seferleri zamanı yıllarında Paris'te Gall'ı dinlemiş, daha sonra eserini Rusça'ya çevirmiştir yılında St. Petersburg'da Gali ve Spurzheim'm yeni sistemi konusunda kitap basılmış, fakat eserin materyalist ruhu birçok çevreler tarafından iyi karşılanmamıştır yılında D.M. Vellanskiy "Gall'ın Kranioskopisi" adı altında açık dersler vermek istemişse de, bu kuram "Hıristiyan dinine karşı" olduğu için izin verilmemiştir Gali 22 Ağustos 1828 yılında Paris'te ölmüştür. Eserleri: - "Philos. mediz. Untersuchungen ueber Natur und Kunst im kranken und gesunden Zustande deş Menschen" (1792); - "Anatomie et physiologie du systeme nerveux en general et du cerveau en particulier, ete." ( ); - "Introduction au cours de physiologie du cerveau" (1808) - "Sur les fonctions du cerveau" (1822);
Franz Josef Gall'ın Kafatası Haritası F.J. Gali 1805 yılında yayınladığı "Yeni Anatomik ve Fizyolojik Sistem" adlı eserinde kafatası haritasını çizmiştir. 1. ve 2. şekillerde kafatasının önden ve yandan görünümü verilmiştir. Gall'a göre 2,3,9,15-21 rakamlarıyla işaretlenmiş yetenekler sadece insana aittir. Diğer yetenekler insanların yanı sıra hayvanlara da aittir. 3. ve 4. şekillerde kafatası iki taraftan görüntülenmiştir: önden ve yandan... Şekil 1. Alın kısmı 1. Fiziksel sevgi 2. İyilik, şefkat, ihsan 3. Çelişki hissi 4. Kişilik, bireylik, ferdiyet hissi 5. Hilekarlık 6. Hırsızlığa yatkınlık 7. Onur 8. Şöhret tutkusu, ihtiras 9. Tedbirlilik, dikkatlilik 10. Eğitilme, ehlileştirilme 11. Mekan içgüdüsü. 12. Yüz hafızası 13. Sözel hafıza 14. Benzerliyi hızlı algılama yeteneği. 15. Metafizik akıl 16. Zeka 17. Şiirsel yetenek. 18. İyi kalplilik, açık yüreklilik 19. İmitasyon, taklit 20. Dinsel içgüdü 21. İstikrarlılık, dengelilik 22. Tedbirlilik, dikkatlilik 23. Kişilik içgüdüsü. Şekil 2. Yan kısım 1. Fiziksel sevgi 2. Çelişki hissi 3. Kişilik, bireylik, ferdiyet hissi 4. Hilekarlık 5. Hırsızlığa yatkınlık 6. Onur 7. Şöhret tutkusu, ihtiras 8. Tedbirlilik, dikkatlilik
Eğitilme, ehlileştirilme 10. Mekan içgüdüsü 11. Yüz hafızası 12. Sözel hafıza 13. Benzerliği hızlı algılama yeteneği 14. Metafizik akıl 15. Zeka 16. Şiirsel yetenek 17. İyi kalplilik, açık yüreklilik 18. İmitasyon, taklit 19. Dini içgüdü 20. İstikrarlılık, dengelilik 21. Tedbirlilik, dikkatlilik 22. Kişilik içgüdüsü 23. Görünümü muhafaza etme içgüdüsü 24. Düşüncelerini kolayca ifade ederek konuşabilme yeteneği 25. Ses hissi 26. Mekanik içgüdü 27. Sayısal his 28. Dostluk, egemenlik altında olma. 29. Suçluluk, hırsızlık. 10 Şekil 3. İnsan Kafatası 1. Eğitilme yeteneği 2. Yer ve yön hissi Kişilik hisleri 3. Renk hissi 4. Ses hissi 5. Sayı 6. Konuşma 7. Dil yeteneği 8. Sanat hissi 9. Hırsızlık 10. Benzerliyi hızlı algılama yeteneği 11. Felsefi zeka (12 ile birleşiyor) 12. Muhakeme hissi 13. Organizatörlük yeteneği (9,10-12,14) iyi kalplilik 14. Dini konulara ilgi 15. Taklit, imitasyon hissi (14 ile birleşiyor)
Cinsel eğilim hissi. Kişisellik hissi Dostluk, asılılık. Savaşkanlık, yırtıcılık Adam öldürme  Hilekarlık  Kibirlilik Şöhret tutkusu Tedbirlilik, ölçülü davranma. Şekil 4. İnsan kafatasının yandan görünümü 
1. Eğitilme yeteneği 2. Yer ve yön hissi 3. Renk hissi 4. Ses hissi 5. Sayı 6. Sanat hissi 7. Hırsızlık. 8. Benzerliği hızlı algılama yeteneği. 9. Felsefi muhakeme 10. Zeka 11. Organizatörlük yeteneği. 12. İyi kalplilik 13. Dini konulara ilgi 14. Taklit hissi. 15. Kararlılık. Gall'm sistemi dışında başka sistemler de mevcuttu (Örneğin, "Spurzheim sistemi"). Ayrıca ünlü frenoloji bilim adamı Casare Lombroso'yu örnek gösterebiliriz. 

Bir hekim olan Casare Lombroso mahkumların kişilikleri üzerinde incelemeler yapmış, bunların birçoklarını gözlem altında bulundurmuş, huy ve hareketlerini, düşüncelerini, yaşayış ve geçmişlerini araştırmış; cezaevlerinde ölen mahkumların cesetleri üzerinde otopsiler yapmıştır. Bütün bu deneylerden sonra Lombroso bazı insanların suçlu olarak doğdukları kanaatine varmıştır. Lombroso'ya göre, doğuşta suçlu adı verilen bu suçlular, bedenlerinde bulunan bazı gayri tabiilikler, stigmat veya anomaliler ile ayrılırlar. Fizik,, biyolojik ve psikolojik olarak sınıflandırılan bu anomaliler onları iradeleri.dışında suç işlemeye yöneltir. Lombroso'ya göre, fizik anomalleri çeşitli suçlu kategorilerinde başka başkadır. Örneğin, adam öldüren ve hırsızlar, bakışlarının ve fizyonomilerinin belirtileriyle birbirinden ayrılırlar. Adam öldürenlerin bakışları soğuk, donuk, sabittir; gözleri kanlıdır. 

Hırsızlarda ise bakışlar hileli, hareketli ve gözler eğridir. Yüz yapısı, beden yapısı ve insan karakter arasında bağlantı kuran görüşler belli bir zaman sonra eleştirilere uğramış ve hesap olunmaya başlamıştır. Fakat, bu sistemler, çağdaş psikolojide birçok hususta temel dayanak oluşturmuştur. Yüz biçimi ve beden yapısı, iç salgı bezlerimizin oluşturduğu dengeleşmeyle, karakter ve şahsiyet özelliklerimiz arasındaki ilişkiler, frenolojiyi geliştirenler tarafından bilimsel olmayan yöntemlerle araştırılmıştır. Ancak değişen çalışmaların özü değil, yalnızca yöntemleri olmuştur.
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI'NIN "MARİFETNAME"Sİ 
İslam dünyasında gerek birçok bilim dalları, gerekse çeşitli araştırma usulleri Hint, Çin, Mısır, Iran ve Yunan'dan esinlenmiş, daha değişik şekillerde ortaya çıkmıştır. Bu alandaki çalışmalar bazen İslam'a aykırı olan usullerle (örneğin, kehanet), bazen de meşru usullerle yürütülmüştür. Bu çalışmaların meşruluğunu savunmada en temel dayanak ise İslam büyüklerinin (örneğin, Ali bin Ebu Talip, Cafer Sadık) bu gizli ilimlere vakıf oldukları yönündeki söylemler olmuştur. Fizyognomi de gizli ilimler içinde yer almıştır. Değişik adlar (İlm-i Firaset, İlm-i Sima) altında toplanmış çeşitli metodlar ve tezler, o dönemde aşağı yukarı bugünkü fizyognominin işlevini yerine getiriyordu. Bilim adamları bu ilimlerin (veya uygulamaların) kaynağını müminin manevi gelişiminde aramışlardır. Örneğin, firaset; ilham, keşf, sezgi, keskin idrak, kalp gözüyle görmek gibi anlamları içeren bir kavram olmuştur. Firasetin temelinde, takvanın kalpleri nurlandıran bir nimet olduğu ve göğse inşirah (genişlik, huzur) verdiği, bu vesile ile de müminin Allah'ın nuru ile bakabildiği düşüncesi yatmaktadır. Allah kulunu sevdiği zaman "onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı" olduğu için tüm bu marifetleri Allah'ın bir nimeti olarak görmüşlerdir. Müslüman bilim adamlarının başlıca özelliği ansiklopedik bilgiye sahip olmaları idi. 

Onlar, uğraştıkları çeşitli bilim dallarının verdiği avantajı kullanarak fizyognomiyle ilgili olarak birtakım görüşler ortaya atmış ve geliştirmişlerdir. Bu konudaki geleneksel görüşler değişik eserlerde geçmektedir. Örneğin, kalın dudaklı insanların zevkine düşkün, ince ve normalde sıkça kapalı duran dudaklara sahip olanların sıkı ağızlı oldukları belirtilmiştir, insanlarda küçük baş, aklın azlığına ve sır sakla-mamaya, büyük baş akla ve zekaya, yassı tepe baş lakaytlık ve gamsızlığa, yanlardan basık baş huyu ve tabiatı dar ve hiddetli olmaya işarettir. Gaga burunlu insanlarda egemenlik ruhunun, kalkık burunlularda ise asiliğin olduğu ifade edilmiştir. Yüzün belirgin organları olan gözler, burun, ağız, çene, kulakların yanı sıra kaşlar, kirpikler, göz kapakları, gözleri rengi, derinin rengi, kırışıklar vs. ele alınan özellikler arasındadır. 18. yüzyılda yaşamış ünlü bilim adamı ve mutasavvıf Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın ( ) Marifetname'si ansiklopedik bir kitap olması itibariyle, fizyognomiye de büyük yer vermiştir. Olgun bir mutasavvıf olan İbrahim Hakkı, çok sayıda (bazı araştırmalarda bu sayı 15, 30, 50 ve hatta 70 olarak geçmektedir) eser yazmıştır. Bu eserler arasında en meşhur olanı ise Marifetname olmuştur. Bu eser, kapsamlı ve olgun düzeyde bilgi edinmiş, çağındaki bilgi ve keşiflere yabancı kalmayan İbrahim Hakkı'nın eski ile yeniyi kaynaştırmaya çalıştığı bir kitaptır. Ona göre de yaşadığı dönemin bütün bilgilerini kapsayan ansiklopedik özellikte bir çalışmadır, İbrahim Hakkı bu kitabında kendinden önce yaşamış
İslam düşünürlerinin eserlerinden yararlandığı için, eserin fizyognomiyle ilgili bölümünü de okurken önceki dönemlerde fizyognomi ile ilgili görüşlerin neden ibaret olduğu konusunda da bilgi edinebiliriz. Nitekim, eserde de beden yapısı, yüz biçimi ve bedenin ayrı ayrı azaları ile insan karakteri arasındaki ilişkinin "hikmet ehlinin" dilinden ayrıntılı bir şekilde sunulduğunu görmekteyiz. Marifetname, "Mukaddime" ile üç "Fen" ve bir "Hatime" olmak üzere beş ayrı bölümden oluşmaktadır. Bu kısımlar da kendi içlerinde "Bab, Fasıl, Nevi" olarak ayrılmıştır (Bunların dışında başta ve sonda, birkaç sayfalık yazılar vardır). Marifet-name'de, fizyognomi ile ilgili bilgiler 4. babın 5 faslının 3. ve 4. nevilerinde yer almaktadır. Marifetname'ye göre, Allah insan alemin en güzel şekilde süsleyip nurlandırmıştır. Bunun yanı sıra, insanları şekil ve karakter olarak değişik yaratmıştır. Sonra lütuf ve inayeti ile, şekli karakterin ve azayı da ahlakın belirtisi kılmıştır. Böylece, insan önce kendi görünümünden kendi karakterini tanımlayarak ihtimam ile ahlakını güzelleştirir. Daha sonra yakınları ve dostlarının dış görünümlerine fehm ve firasetle bakarak, onların iç hallerine ve ahlaklarına vakıf olabilir: Onlara ya ahlaklarına göre rağbet ve muhabbetle muamele eder, veya aklınca güzel idare ile geçinip gider. 

İbrahim Hakkı, yüz yapısının (daha geniş anlamda vücut yapısı) karakter ile ilişkisini bir ilahi kural olduğunu ifade etmektedir. Bu anlamda fizyognomiyi öğrenmek ve bu vesile ile çevredeki insanlarla karakterlerine göre muamele etme gibi iyi bir sosyal iletişim metodu sunmaktadır. Erzurumlu İbrahim Hakkı, yüz yapısı (kısmen vücut yapısı) ve insan karakteri ile görüşleri şiir şeklinde aşağıdaki gibi sunmaktadır: Burada, sadece yüz yapısı değil, vücut yapısı ve mimikler de ele alınmıştır. Baş Organlarının Şekillerinin Hikmetini Bildirir Ey aziz! Hikmet ehli demişlerdir ki: Cenab-ı Hak insanın vücudunu en mükemmel ve güzel şekilde yaratmıştır. Organların birbiriyle uyumu ve simetrisi, nezaketin ve güzelliğin örneği olmuştur. 

Bedenin güzelliğini, vasıflarını dil, bildirmek ve anlatmaktan acizdir. Yüzünün güzelliği, içinin temizliği ve kemali, huyunun yumuşaklığı, tabiatının iyiliği, konuşmasının pürüzsüzlüğü ile dünyada benzersiz bir yaratıktır. Hoş yürüyüşü, tatlı söyleyişi, güzel hareketi ve sevimli sesiyle alemin aklını almıştır. Güzelliğinin çekiciliği, canının tatlılığıyla dünyanın sevgilisi, irfan ehlinin beğendikleri olmuştur ve aşıklara ondan nice haller gelmiştir. Cenab-ı Hak, şekil ve biçim verdiği insan bedenindeki dört karışımın (kan, balgam, safra, sevda) dumanından kıymetli saç ihsan etmiş, iki yumurtanın dumanından da erkeklerin göğüs ve yüzlerinden kıl yeşertmiştir. Ta ki saçla kadınlar süslü, bıyık ve sakalla erkekler belli ve kaşlarla herkes belirmiş ve tanınmış olsun.
Saçın siyahlığı fazlalığından, sarı oluşu balgamın çokluğundan, beyaz olması grizi, tabii hararetin zayıflamasındandır. Hararetin zayıflığı da fazla nezleli olmaktan, çok cima (kadınla birleşme) yapmaktan ve fazla üzüntü ve acı duymaktan ileri gelir. Fakat alnın nuru, gönüllerin başıdır, iki kaş, iki gözün gölgeliği ve nurlu yüzün hilali olmuştur. Gözlerin, burunla iki kaş arasında olmaları çarpmalardan korunmaları ve başın ön tarafında yaratılmış olmaları da vücudun bütün işlerinde ona yol gösterici olmaları içindir. Göz kapakları, göz yuvarlağının örtüsü ve onun kötü nazardan koruyucusu olmuştur. Göz kapakları, gözü türlü etkilerden koruduğu gibi, uyku zamanında da göz yuvarlaklarına örtü vazifesini görür ve gözü süsleyen kirpiklerle birlikte gözü, toz duman gibi zararlı şeylerden korur. Göz bebeğinin siyah, etrafının beyaz oluşu, süs ve güzellik içindir. Göz nurunun siyah noktasında bulunması ona, organların en değerlisi sıfatını vermektedir. Göz bebeğinin, yuvarlağın ortasında oluşu, tabakalarının gereklerindendir. 

Göz yuvarlağının oval olmasının sebebi; göz nurunun etrafa yayılmasını kolaylaştırmak içindir, insan kafasının yuvarlak oluşu, çarpmalardan sakınılması ve beyin organlarına daha geniş bir yer olması içindir. Büyüklüğünün bu kadar olması, en uygun şekildir, insan yüzünün yuvarlak oluşu, güzelliğiyle güneş ve aya benzemesi içindir. Dudakların kırmızı, dişlerin inci gibi olmaları süs ve güzellik içindir. Burnun kıkırdak oluşu, hafif olması ve çarpmalardan zarar görmemesi içindir. Burun deliklerinin geniş olması kokuyu fazlaca ve çabucak alması ve sümüğün kolayca akabilmesi içindir. Dişlerin keskinleri kesmek ve kırmak, enlileri öğütmek ve çiğnemek, dizilişlerinin düzenli oluşu, konuşma zamanlarında harflerin ve sesin düzgün çıkması içindir. 

Dilin kemiksiz oluşu, lokmayı ağızda hareket ettirmek, harfleri söyleyebilmek ve kelimeleri kolayca ifade edip bildirmek içindir. Dilin dudaklarda dişler tarafından hapsedilmiş olması az konuşması içindir. Dil bir olduğu halde göz ve kulakların iki oluşu, fazla görmek ve kolayca işitmek içindir. Kulakların başın iki tarafında oluşu, hafif ve latif olmaları ve çarpmalardan zarar görmemeleri içindir. Boynun enlilik ve uzunluğunun bu şekilde, bu büyüklük ve biçimde oluşu, baş ile kolayca münasebet ve bağlantı kurması ve onun ağırlığına dayanabilmesi içindir. Başın bir tek kemik olmayıp yedi omurdan meydana gelmiş olması, vücudun her tarafıyla kolaylıkla bağlantı kurması içindir. İnsan başının, bütün organların üstünde ve yüksekte oluşu, şanının büyüklüğü ile ululuğunu duyurmak ve kendisinde bulunan akıl cevherinin kıymetini takdir ettirmek içindir. Başın, on duyu organının başlangıç yeri olması, onun şeref ve değerini artırmaktadır. Bu kadar organ ve kuvvetlerin böyle bir yerde (başta) toplanmış olması, Cenab-ı Hakk'ın kudretinin kemalini göstermek ve sanatının ululuğunu belirtmek içindir. İnsan organlarının şekil ve biçimlerinden sezip anmakla ve bakışın, gönül ve cana olan emniyet ve selametini, lütuf ve kerametini bildirir
Ey aziz, hikmet ehli demişlerdir ki: Alemi bu şekil ve surette yaratan Cenab-ı Hak, eşi benzeri olan insan alemini en güzel şekilde ve en beğenilir surette tasvir edip şekil verdikten sonra ona üfürdüğü ruhu ile bezetmiş ve aydınlatmıştır ve hayvan cinsinden insan türünü, güzellik ve sevimlilikle benzetmiş, anlama ve konuşma yeteneğiyle üstün kılmıştır. Gerçi Cenab-ı Hak, insanların beden ve ruh bakımından bir yaratmıştır. Fakat insanlar zeka ve kabiliyette, huyda değişiktir, birbirlerinden farklıdır. Sonra Allah, lütuf ve inayetiyle, hikmetinin gereğini, sanatının inceliğini bu yaratıkta göstermiş, yüzünü, şekil ve yapısını içine, organlarının biçimini ahlak ve karakterine belirti yapmıştır ki, insan kendi şekil ve yapısından kendi vasıflarım bilip ona göre ahlak ve hareketlerindeki, huylarındaki eksik ve aksaklıkları düzeltsin. Sonra arkadaş ve dostlarının vücut yapısı ve şekillerine bakıp zeka ve karakterlerini, huy ve tabiatlarını ince seziş ve zekasıyla bilsin ve buna göre onlara muamele etsin, beğensin ve sevsin veya aklını kullanarak karakterlerine göre hareket ederek onlarla geçinip gitsin veya onlardan uzaklaşıp emniyeti, rahat ve selameti bulsun ve ne kimseden incinsin ne de kimseyi incitsin. Gönül hoşluğu ile rahat oturup kalksın. Ey akıllı, insan ve cinlerce cihan bağında beğenilen budur: Ne kimse senden incinsin, ne de sen bir kimseden incin. "Güzel huylu insandan hayır isteyin." hadis-i şerifine göre, güzel ve sevimli insanlarda daima güleş, iyi huy ve tatlı sözlerin görüp işitildiği gerçeği duyurulmaktadır. Kur'an-ı Kerim'de "Herkesin iş ve ameli şekline uygundur." buyurulması da buna işarettir. Baş ve boyun şekil ve biçimleriyle, bunlara bağlı huy ve tabiatlarım bildirir Ey aziz, hikmet ehli demişlerdir ki: - Boyu uzun olanların kalbi saf ve temiz olur. - Kısa boylu olanların hileleri, aldatmaları çoktur. - Orta boylu olanlar akıllı ve hoş huylu olurlar. - Saçları sert olan kimse, akılla atılganlığı bulur. - Saçları yumuşak olan saf ve utanması az olur. - Saçı sarı olanın işi, kibirlenme ve kızgınlıktır. - Siyah saçlı olan sabırlıdır, onu ara. - Kumral saç güzeldir, sahibi bedelsizdir. - Saçı az olan lütufkar, anlayışlı ve nazik olur. - Başı küçük olanın aklı azdır, gizli şeyin varsa ona söyleme. - Başının tepesi yassı olan keder çekmez. - Başının derisi ince olan, hayır yapar, zarar vermez.
Kel adama yaklaşma, kötü huylu olur, ondan sakın. - Alnı dar olanın, içi de dar, sıkıntılı olur. - Alnı yumru olan, çirkin ve kalın kafalı olur. - Alnı enli olan kötü huylu olur, çünkü hastadır. - Alnı normal olanı emin bil. - Alnı buruşuksuz olan, şüphesiz tembel olur. - Alnı uzun olan anlayışlı, az ise cömert olur. - Kaşlarının arası buruşuk olan, üzüntü yükünü taşır. - Kulağı çok büyük olan, bilgisiz ve tembel olur. - Küçük kulaklı eğri, orta (normal) kulaklı doğru olur. - Kaşının ucu ince olanın, işi gücü fitnedir. - Kaşının kılları çok olanın, üzüntüleri de çok olur. - Kaşı açık olan doğrudur, çatma olan eğridir. - İnce kaşlı güzel olur, uzunu ise kibirli olmanın delilidir. - Kaşı yay gibi olan, her zaman güzel olur. - Göz çukuru az olursa, o kibirli olmaya delildir. - Siyah gözlüler itaatli, kızıl gözlüler cesur olurlar. - Gök gözlü olan zeki, ela gözlü olan edepli, terbiyeli olur. - Küçük gözlü hafif, büyük gözlü zarif, narin olur. - Gözü yumru olan kıskanç, orta olan dost olur. - Yarı kapalı göz ayıp, bakışı miskince olur. - Köre yakın olma, sık bakan, emniyetli olmaz. - Gözü şaşı adama bakma, çünkü o sana eğri bakar. - Güleç gözlü olan güzeldir, kirpiği sık olan bedelsizdir. - Büyük yüzlü olan illetlidir, küçük yüz kibirlenmeye delildir. - İnce yüzlü sevimli, kalın yüzlü hor (sevimsiz) olur. - Uzun yüzlü olanlar yalancı olurlar. - Ekşi yüzlü, somurtkan olanların, sözlerinin çoğu acı olur. - Yuvarlak yüzlüler, ay'dan daha nurlu olur. - Böyleleri çok güleç olur, onu gören muradını alır. - Benzi kızıl olan terbiyeli, esmer olan da zeki olur. - Benzi sarı olan illetli, siyaha çalan da tevekkelli olur. - Burnu uzun olanın idraki (anlayışı) az olur. - Kısa burunlu olanlar fazla korkak olur. - Burun ucu top olan, neşeli olur. - Burun ucu ağzına yakın olan adamdan sakın. - Burun delikleri geniş olanın içi kibir ve kıskançlıkla doludur. - Burun kanatlan dar olan kişide küsme ve inat çok olur. - Burnu enli olan kimse şehvete tutkundur. - Burnu eğri olan kimsenin düşüncesi, işi başarıya ulaştırmaktır. - Küçük ağızlı olan güzel ve fakat çok korkak olur. - Büyük ağızlı cesur, eğri ağızlı kötü olur. - Genizden söylenen sözler, kibirlenmeden olsa gerek. - İnce sesli erkeklerin işi, kadına şehvet duymaktır. - Erkek sesli kadınların çoğu yalan söyler. - Çabuk konuşan, ince anlayışlıdır. - Kaba sesli olanın gayreti ve yardımseverliği fazladır. - Çatal sesli olan, halktan kötülük geleceğini sanır. 
Yüzü güleç, sözü tatlı olan insan azizdir, sevilir. - İnce ve kırmızı dudaklı kimse, söyleneni iyi anlar. - Bil ki kalın dudaklının kızgınlığı ağırdır. - İri dişliler, çok defa yaman işler yapar. - Normal dişi olanların, işi hoş ve doğrudur. - Kokusu hoş olanın, huyu da güzeldir, hoştur. - Çene kemiği ince olanın, aklı da hafif olur. - Enli çenenin sahibi kaba olur. - Çenesi normal olan, akıllı ve güzel olur. - Uzun sakallı kişi hünersiz olur. - Sık sakallı kişi kabadır, sohbetini de uzatır. - Siyah ve az sakallı olmak zekaya delildir. - Hiç kılı olmayan köse adamın hilesi çok olur. - Sakalı değirmi olanın kemali de çoktur. - Kafası enli olan ahmaklık illetine tutuktur. - Boynu çok uzun olanın olgunluğu az olur. - Boynu ince olan cahil olur. - Boynu kalın olan gece gündüz yiyici (obur) olur. - Boynu kısa olanın hilesi çok olur. - Boynu normal olanın işi iyilik yapmaktır. - Her uzvu normal olan, şüphesiz ki güzel olur. 5. nevide ise bedenin diğer uzuvlarının (omuz, kol, parmak, tırnak, göğüs vs.) insan karakteri ile ilişkisi ele alınmıştır. Marifetnamenin bir çok konulan gibi, fizyognomiyle ilgili kısmı da ayrı bir araştırma gerektirmektedir.
YÜZ YAPISI - İNSAN KARAKTERİ İLİŞKİSİNİN GÜNÜMÜZDEKİ UYGULAMALARI 
XX. yüzyılda sanayinin gelişimi işletme, yönetim, insan kaynakları alanlarında çeşitli yöntemlerin uygulanmasına neden olmuştur. Çok sayıda deneyler yapılması yoluyla yüz okumayı yeni temele oturtma çabaları olumlu sonuçlar vermeye başlamış ve geniş uygulama alanı bulmuştur. 1940'lı yıllarda Amerikalı hukukçu Edward Vincent Jones, yüzün dilini araştırmak üzere bir enstitü kurmuştur. Bunu izleyen yıllarda Robert L. Whiteside ve William F. Burtis'in bu konudaki kapsamlı çalışmasında altmış sekiz ana yüz özelliğini bin iki yüz denek üzerinde test etmiş ve sonuçların istatistik analizinde yüzde doksan üç oranında başarıya ulaştığını belirtmiştir. Günümüzde dünyanın birçok üniversitelerinin sosyal psikoloji bölümlerinde yürütülen araştırmalar, yüz okumanın bilimsel temellerini oturtmaya çalışmaktadır. Dünyaca ünlü firmaların; MCI, General Electric ve American Airlines gibi devlerin, yüz okumayla ilgili danışmanlık hizmetlerinden ve eğitimlerinden yararlandıkları bilinmektedir. ABD'de yönetim psikolojisinde ve mesleki faaliyetlerde (özellikle, işe kabul etme ve görevlendirme zamanı) fizyognomi yöntemlerine başvurulmaktadır. Örneğin, yönetici adaylarını seçerken, adayların fotoğrafları (yandan ve önden) 195 ayrı ayrı belirtileri içeren özel fizyognomi tablolar yardımıyla inceleniyor. Bundan sonra, inceleme sonuçlarına dayanarak neredeyse, başvuran adayların %80'i geri çevriliyor. Fizyognomi bugün disiplinler arası bir araştırma dalı haline gelmiştir. Bu gün fizyognominin değişik eğitim programlarında zorunlu disiplin olarak okutulduğunu görebiliriz. Psikoloji, tıp ve biyoloji gibi doğrudan bağlantılı bölümlerin yanı sıra iletişim, istihbarat, polis, kriminoloji, turizm, işletmecilik, insan kaynaklan, ressamlık vs. gibi onlarca bölümde fizyognomi okutulduğunu görebiliriz. Kitabın sonraki bölümlerinde göreceğimiz gibi, bugün fotoğrafların incelenmesi yoluyla hastalara teşhis koyma, tarihi resim eserleri üzerinde inceleme yaparak tarihi şahsiyetlerin karakterlerini belirleme gibi metodlarda fizyognomiden başarıyla yararlanılmaktadır. Son yıllarda Türkiye'de de söz konusu alana ilginin arttığı ve bu yönde bazı çalışmaların yapıldığını görmekteyiz. Konuyla ilgili çalışmalar yapan uzmanlar Mehmet Auf ve Dr. Murat Toktamışoğlu tarafından "Yüz Okuma, iş ve Sosyal Yaşamda Yüz Okuma Teknikleri" adlı bir çalışma yapılmıştır. Birçok alanlarda; finans sektörü, ilaç, sigorta ve hizmet sektörü ile özel ve kamudaki birçok şirket bu konuda eğitim ve danışmanlık hizmetinden yararlanmaktadırlar. Uzmanlar, yüz okumanın falcılık ve geleceği okuma
Ey aziz, hikmet ehli demişlerdir ki: Alemi bu şekil ve surette yaratan Cenab-ı Hak, eşi benzeri olan insan alemini en güzel şekilde ve en beğenilir surette tasvir edip şekil verdikten sonra ona üfürdüğü ruhu ile bezetmiş ve aydınlatmıştır ve hayvan cinsinden insan türünü, güzellik ve sevimlilikle benzetmiş, anlama ve konuşma yeteneğiyle üstün kılmıştır. Gerçi Cenab-ı Hak, insanların beden ve ruh bakımından bir yaratmıştır. Fakat insanlar zeka ve kabiliyette, huyda değişiktir, birbirlerinden farklıdır. Sonra Allah, lütuf ve inayetiyle, hikmetinin gereğini, sanatının inceliğini bu yaratıkta göstermiş, yüzünü, şekil ve yapısını içine, organlarının biçimini ahlak ve karakterine belirti yapmıştır ki, insan kendi şekil ve yapısından kendi vasıflarım bilip ona göre ahlak ve hareketlerindeki, huylarındaki eksik ve aksaklıkları düzeltsin. Sonra arkadaş ve dostlarının vücut yapısı ve şekillerine bakıp zeka ve karakterlerini, huy ve tabiatlarını ince seziş ve zekasıyla bilsin ve buna göre onlara muamele etsin, beğensin ve sevsin veya aklını kullanarak karakterlerine göre hareket ederek onlarla geçinip gitsin veya onlardan uzaklaşıp emniyeti, rahat ve selameti bulsun ve ne kimseden incinsin ne de kimseyi incitsin. Gönül hoşluğu ile rahat oturup kalksın. Ey akıllı, insan ve cinlerce cihan bağında beğenilen budur: Ne kimse senden incinsin, ne de sen bir kimseden incin. "Güzel huylu insandan hayır isteyin." hadis-i şerifine göre, güzel ve sevimli insanlarda daima güleş, iyi huy ve tatlı sözlerin görüp işitildiği gerçeği duyurulmaktadır. Kur'an-ı Kerim'de "Herkesin iş ve ameli şekline uygundur." buyurulması da buna işarettir. Baş ve boyun şekil ve biçimleriyle, bunlara bağlı huy ve tabiatlarım bildirir Ey aziz, hikmet ehli demişlerdir ki: - Boyu uzun olanların kalbi saf ve temiz olur. - Kısa boylu olanların hileleri, aldatmaları çoktur. - Orta boylu olanlar akıllı ve hoş huylu olurlar. - Saçları sert olan kimse, akılla atılganlığı bulur. - Saçları yumuşak olan saf ve utanması az olur. - Saçı sarı olanın işi, kibirlenme ve kızgınlıktır. - Siyah saçlı olan sabırlıdır, onu ara. - Kumral saç güzeldir, sahibi bedelsizdir. - Saçı az olan lütufkar, anlayışlı ve nazik olur. - Başı küçük olanın aklı azdır, gizli şeyin varsa ona söyleme. - Başının tepesi yassı olan keder çekmez. - Başının derisi ince olan, hayır yapar, zarar vermez.
Kel adama yaklaşma, kötü huylu olur, ondan sakın. - Alnı dar olanın, içi de dar, sıkıntılı olur. - Alnı yumru olan, çirkin ve kalın kafalı olur. - Alnı enli olan kötü huylu olur, çünkü hastadır. - Alnı normal olanı emin bil. - Alnı buruşuksuz olan, şüphesiz tembel olur. - Alnı uzun olan anlayışlı, az ise cömert olur. - Kaşlarının arası buruşuk olan, üzüntü yükünü taşır. - Kulağı çok büyük olan, bilgisiz ve tembel olur. - Küçük kulaklı eğri, orta (normal) kulaklı doğru olur. - Kaşının ucu ince olanın, işi gücü fitnedir. - Kaşının kılları çok olanın, üzüntüleri de çok olur. - Kaşı açık olan doğrudur, çatma olan eğridir. - İnce kaşlı güzel olur, uzunu ise kibirli olmanın delilidir. - Kaşı yay gibi olan, her zaman güzel olur. - Göz çukuru az olursa, o kibirli olmaya delildir. - Siyah gözlüler itaatli, kızıl gözlüler cesur olurlar. - Gök gözlü olan zeki, ela gözlü olan edepli, terbiyeli olur. - Küçük gözlü hafif, büyük gözlü zarif, narin olur. - Gözü yumru olan kıskanç, orta olan dost olur. - Yarı kapalı göz ayıp, bakışı miskince olur. - Köre yakın olma, sık bakan, emniyetli olmaz. - Gözü şaşı adama bakma, çünkü o sana eğri bakar. - Güleç gözlü olan güzeldir, kirpiği sık olan bedelsizdir. - Büyük yüzlü olan illetlidir, küçük yüz kibirlenmeye delildir. - İnce yüzlü sevimli, kalın yüzlü hor (sevimsiz) olur. - Uzun yüzlü olanlar yalancı olurlar. - Ekşi yüzlü, somurtkan olanların, sözlerinin çoğu acı olur. - Yuvarlak yüzlüler, ay'dan daha nurlu olur. - Böyleleri çok güleç olur, onu gören muradını alır. - Benzi kızıl olan terbiyeli, esmer olan da zeki olur. - Benzi sarı olan illetli, siyaha çalan da tevekkelli olur. - Burnu uzun olanın idraki (anlayışı) az olur. - Kısa burunlu olanlar fazla korkak olur. - Burun ucu top olan, neşeli olur. - Burun ucu ağzına yakın olan adamdan sakın. - Burun delikleri geniş olanın içi kibir ve kıskançlıkla doludur. - Burun kanatlan dar olan kişide küsme ve inat çok olur. - Burnu enli olan kimse şehvete tutkundur. - Burnu eğri olan kimsenin düşüncesi, işi başarıya ulaştırmaktır. - Küçük ağızlı olan güzel ve fakat çok korkak olur. - Büyük ağızlı cesur, eğri ağızlı kötü olur. - Genizden söylenen sözler, kibirlenmeden olsa gerek. - İnce sesli erkeklerin işi, kadına şehvet duymaktır. - Erkek sesli kadınların çoğu yalan söyler. - Çabuk konuşan, ince anlayışlıdır. - Kaba sesli olanın gayreti ve yardımseverliği fazladır. - Çatal sesli olan, halktan kötülük geleceğini sanır. 17
Yüzü güleç, sözü tatlı olan insan azizdir, sevilir. - İnce ve kırmızı dudaklı kimse, söyleneni iyi anlar. - Bil ki kalın dudaklının kızgınlığı ağırdır. - İri dişliler, çok defa yaman işler yapar. - Normal dişi olanların, işi hoş ve doğrudur. - Kokusu hoş olanın, huyu da güzeldir, hoştur. - Çene kemiği ince olanın, aklı da hafif olur. - Enli çenenin sahibi kaba olur. - Çenesi normal olan, akıllı ve güzel olur. - Uzun sakallı kişi hünersiz olur. - Sık sakallı kişi kabadır, sohbetini de uzatır. - Siyah ve az sakallı olmak zekaya delildir. - Hiç kılı olmayan köse adamın hilesi çok olur. - Sakalı değirmi olanın kemali de çoktur. - Kafası enli olan ahmaklık illetine tutuktur. - Boynu çok uzun olanın olgunluğu az olur. - Boynu ince olan cahil olur. - Boynu kalın olan gece gündüz yiyici (obur) olur. - Boynu kısa olanın hilesi çok olur. - Boynu normal olanın işi iyilik yapmaktır. - Her uzvu normal olan, şüphesiz ki güzel olur. 5. nevide ise bedenin diğer uzuvlarının (omuz, kol, parmak, tırnak, göğüs vs.) insan karakteri ile ilişkisi ele alınmıştır. Marifetnamenin bir çok konulan gibi, fizyognomiyle ilgili kısmı da ayrı bir araştırma gerektirmektedir.
YÜZ YAPISI - İNSAN KARAKTERİ İLİŞKİSİNİN GÜNÜMÜZDEKİ UYGULAMALARI 
XX. yüzyılda sanayinin gelişimi işletme, yönetim, insan kaynakları alanlarında çeşitli yöntemlerin uygulanmasına neden olmuştur. Çok sayıda deneyler yapılması yoluyla yüz okumayı yeni temele oturtma çabaları olumlu sonuçlar vermeye başlamış ve geniş uygulama alanı bulmuştur. 1940'lı yıllarda Amerikalı hukukçu Edward Vincent Jones, yüzün dilini araştırmak üzere bir enstitü kurmuştur. Bunu izleyen yıllarda Robert L. Whiteside ve William F. Burtis'in bu konudaki kapsamlı çalışmasında altmış sekiz ana yüz özelliğini bin iki yüz denek üzerinde test etmiş ve sonuçların istatistik analizinde yüzde doksan üç oranında başarıya ulaştığını belirtmiştir. Günümüzde dünyanın birçok üniversitelerinin sosyal psikoloji bölümlerinde yürütülen araştırmalar, yüz okumanın bilimsel temellerini oturtmaya çalışmaktadır. Dünyaca ünlü firmaların; MCI, General Electric ve American Airlines gibi devlerin, yüz okumayla ilgili danışmanlık hizmetlerinden ve eğitimlerinden yararlandıkları bilinmektedir. ABD'de yönetim psikolojisinde ve mesleki faaliyetlerde (özellikle, işe kabul etme ve görevlendirme zamanı) fizyognomi yöntemlerine başvurulmaktadır. Örneğin, yönetici adaylarını seçerken, adayların fotoğrafları (yandan ve önden) 195 ayrı ayrı belirtileri içeren özel fizyognomi tablolar yardımıyla inceleniyor. Bundan sonra, inceleme sonuçlarına dayanarak neredeyse, başvuran adayların %80'i geri çevriliyor. Fizyognomi bugün disiplinler arası bir araştırma dalı haline gelmiştir. Bu gün fizyognominin değişik eğitim programlarında zorunlu disiplin olarak okutulduğunu görebiliriz. Psikoloji, tıp ve biyoloji gibi doğrudan bağlantılı bölümlerin yanı sıra iletişim, istihbarat, polis, kriminoloji, turizm, işletmecilik, insan kaynaklan, ressamlık vs. gibi onlarca bölümde fizyognomi okutulduğunu görebiliriz. Kitabın sonraki bölümlerinde göreceğimiz gibi, bugün fotoğrafların incelenmesi yoluyla hastalara teşhis koyma, tarihi resim eserleri üzerinde inceleme yaparak tarihi şahsiyetlerin karakterlerini belirleme gibi metodlarda fizyognomiden başarıyla yararlanılmaktadır. Son yıllarda Türkiye'de de söz konusu alana ilginin arttığı ve bu yönde bazı çalışmaların yapıldığını görmekteyiz. Konuyla ilgili çalışmalar yapan uzmanlar Mehmet Auf ve Dr. Murat Toktamışoğlu tarafından "Yüz Okuma, iş ve Sosyal Yaşamda Yüz Okuma Teknikleri" adlı bir çalışma yapılmıştır. Birçok alanlarda; finans sektörü, ilaç, sigorta ve hizmet sektörü ile özel ve kamudaki birçok şirket bu konuda eğitim ve danışmanlık hizmetinden yararlanmaktadırlar. Uzmanlar, yüz okumanın falcılık ve geleceği okuma olmadığını söylerken, yüz okuma uzmanlarının, bilimsel geçmişleri olan ve konuyla ilgili bilimsel çalışmaları olan kimseler olduğunu da özenle vurgulamaktadırlar.
KOLAY FİZYOGNOMİ NOTLARI 
İnsan yüzünün aşağıdaki ayırt edici çizgileri, ayrıca özgün bakış ifadeleri o insanın çeşitli yetenek ve eğilimleri hakkında fikir yürütmeye olanak sağlıyor. Alın Alın (Şekil l, No. 1) - enerjik, gaddar, suç işlemeye yatkın, aşağılık içgüdüleri güçlü. Geniş ve köşeleri kabarık alın (Şekil l, No. 2) - hayal gücü kuvvetli. Hilal şekilli alın (Şekil l, No. 3) - dar kafalı, burnunun ucundan ötesini göremeyen, rutin, yetenekleri az, gizli yetersizliklere sahip. Enli ve yüksek alın (Şekil l, No. 4) - çok akıllı. Devrik piramit şekilli alın (Şekil 2, No. 1) - melankolik- kurnaz, yalancı, aptal, bencil ve serseriliğe yatkın. Dörtgen şekilli alın (Şekil 2, No. 2) - alçak gönüllülük. Aşırı kabarık alın (Şekil 2, No. 3) - öfkeli, dar kafalı, günlük yaşamında pratik. "Müzik bölgesi" kabarık olan alın (Şekil 2, No. 4) - doğuştan müzik yeteneğine ve zengin iç dünyaya sahip. Dar, ensiz ve geriye doğru basık alın -muhakeme gücü zayıf. Sert ve ortası kabarık alınsoğukkanlı, ağırbaşlı, sağduyulu. Düz ve ensiz alın - açık kalpli, hayırsever, saf. Aşırı gelişmiş alın - ufku geniş, gözlemleme yeteneğine sahip. Aşırı büyük alın - tembellik ve hareketsizlik.
Aşırı düz alın - yumuşak karakter, bazen dar düşünceli Aşırı enli alın - hırçın, çabuk sinirlenen, kibirli. 22 Aşırı küçük alın - hareketli, çevik (genelde manevi değerleri çok da yüksek olmayan). Küçük ve dar alın - işine özen göstermeyen. Alın Kırışıkları Düz, kırışıksız alın - kayıtsız, eğlenceye meyilli. Kaşlara yakın yatay kırışıkları olan alın - derin zeka. Saçlara yakın yatay kırışıkları olan alın - gaddarlık, kibirlilik Katman şekilli kalın kırışıkları olan alın - zekası orta düzeyde olan, tembellik, uyuşukluk. Her tarafa yayılan kırışıkları olan alın - garip, orijinal. Burun tabanına doğru dikey kırışıkları olan alın - derin zeka. Yatay, paralel ve az belirgin kırışıkları olan alın - sağduyulu, adil. Dikey kırışıkları olan alın - derin zeka, enerjik, kibirli, şöhret tutkunu. Derin ve zikzak şekilli kırışıkları olan alın - işte başarısızlık. Derin ve zikzak şekilli kırışıkları olan ensiz ve kemikli alın- arsızlık, yüzsüzlük ve her türlü kötü huylar. Tüm yönlere yayılmış eğri kırışıkları olan alın - geri zekalı, geçimsiz ve kaba. Burun Büyük burun (Şekil 3, No. 

1) - kibirli, şöhret tutkunu, başına buyruk ve enerjik. Alnın uzantısı şeklindeki burun (Şekil 3 No. 

2) -şöhret tutkunu. Uzun burun (Şekil 3, No. 3) - bencil, şerefsiz, rezil, hırsızlığa meyilli ve ahlaksız. Ağza doğru sarkmış burun (Şekil 3, No. 4) - hassaslık. Sivri uçlu kartal burun (Şekil 3, No. 5) - hırçın. Yuvarlak ve kalkık burun (Şekil 3, No. 6) - ahlaksızlık. Tabanı çökük, ucu ise sivri ve sarkık burun (Şekil 3, No. 7) ters, kıskanç, meraklı, kurnaz ve ikiyüzlü. Gaga burun (Şekil 3, No. 8) - şair ruhlu.
Düz burun - sakin. Öne doğru aşırı çıkmış, ortası oyuk burun - enerjik. Kemerli kartal burun - gönlü bol, cömert. Ensiz burun - düşüncesiz. Enli burun - uysal. Küt ve yassı burun - aptal ve ahlaksız. Kalın ve kırmızı burun - yemeğe ve şaraba meyilli. Kalın, kısa, etli ve balon şekilli burun - tutarsız, zayıf irade. Geniş delikli burun - çevik, şıpsevdi. Sağa veya sola meyilli eğri burun - kurnaz, cimri. 

Göz Büyük, yuvarlak ve geniş kapaklan olan ve hafiften kan damlamış gibi gözüken göz. Göz elmasında küçük kan damarları gözükmektedir. Göz elması ise hastalık çağrıştıran, bazen sarımsı bir sıvı katmanla kaplıdır. Bir tek kelimeyle ifade etmek gerekirse - "fal taşı gibi açılmış". Kısa kirpikler, dik kılları olan yüksek kaşlara sahip tipler çabuk sinirlenen ve hırçın olup, fakat insan ve çocuk sevgisinden, içten neşelilikten (ama esprili değil) yoksun değiller. dayanıklı ve aşırı bencildirler. Ensiz ve uzun kapakları olan, dış köşesi ve kaşları şakaklara doğru kalkmış göz. Kısa, fakat sık kirpikler arasından keskin bir bakışla bakan gözbebeklerine sahiptir. Göz kapakları sık sık daralıyor (miyopluğu çağrıştırıyor). Bu tip insanlar gözlemci, içine kapanık, gizemli, kurnaz, ikiyüzlü, akıllı, cinsel konularda ihtiraslı, yarı inik üst göz kapağı altından gözbebeği sanki ışığa duyarsız gibi duruyor ve "bulanık göz" çağrışımı yapıyor. Kaşlar düzgün kavislidir. Göz kapaklarının rengi kaçmış. Kirpikler uzun ve seyrektir. Bunlar; korkusuz, gözüpek, başkalarının tutkularına derinden nüfuz edebilen, basiretli, parayla satın alınamayan ve ciddi, gaddarlığa varacak kadar adaletli tiplerdir. 
Kapaklan şişmiş gibi, gözbebeği büyük ve ifadesiz gözler. Kirpikleri ve kaşları sık ve uzundur. Tek bir kelime ile ifade etmek gerekirse - "uyuşuk" gözler. Bunlar; uyuşuk, kayıtsız, dar kafalı, enerjik olmayan, fakat bu pasiflik içinde gözlemleme yeteneğinden de yoksun olmayan tiplerdir. Bununla birlikte, bu tipler muhtemelen yumuşak karakterli oluyorlar.  
Geniş açılmış, ruh halinin değişmesine bağlı olarak ifadesi de değişen gözler. Konuşma zamanı genelde doğrudan muhatabının gözünün içine bakar. Kaşlar ortadan yukarıya doğru kalkıyor ve şakaklara doğru aşağı iniyor. Kirpikler keskin bir şekilde yukarıya doğru katlanmıştır. Bunlar; enerjik, aktif, başına buyruk veya ters, rica ve emirlerin yavaş yerine getirilmesine tahammül edemeyen, cesur, kararlı, cesurluğu sayesinde aşırı açık sözlüdür. 
Ağır göz kapakları arasından küçük görünen gözler. Gözbebeğinin hareketli olmasına rağrnen rengi kaçmış bir görünüm oluşturuyor. Kirpikleri seyrek, kaşları küçük ve seyrektir. 
Bunlar; yüksek manevi değerlere sahip olmayan, cimri, kurnaz, pratik ve uyanık tiplerdir. Yaptıkları iyilikler samimiyetten değil, çıkarcılıktan kaynaklanıyor. 
Bencil ve riyakardırlar. Dudaklar Hatları belirgin olan dudaklar (hafiften şişkin) (Şekil 5, No. 1) - iyi kalpli, samimi, içten, neşeli ve genelde kötü huylardan çok iyi huylara meyilli olan tipler. İnce dudaklar ( Şekil 5, No. 2) - kurnaz, bencil, gaddar, alaycı, gizemli, riyakar, sömürücü tipler. Kalın dudaklar (Şekil 5, No. 3) - duyarlılık ve çeşitli aşağılık içgüdüleri. Çok ender hallerde iyi kalplilik.. Ayırıcı çizgileri olan çocuksu dudaklar (Şekil 5, No. 4) - saf ve içten.
Kulaklar 
Çok küçük kulaklar - duyarlı 
Sert kulaklar - sağlığı yerinde 
Dik kulaklar - hastalık 
Büyük ve kepçe kulaklar (Şekil 6, No.l) - hilekar. 
Yassı kulaklar (Şekil 6, No.2) - tedbirli, soğukkanlı, iradeli. 
Kulak memesi bükük ve belirgin olan büyük kulaklar (Şekil 6, No.3) - müzik yeteneği 
Yukarı kısmı keskin kulaklar (Şekil 6, No.4) - akilli, ılımlı, ölçülü 
Eğer kulağın dış cephesinin tüm öğeleri eşit şekilde gelişmişse bu kulaklara sahip kişilerin akli ve zeka yeteneği de iyi gelişmiştir. 
Aşırı etli kulaklar - somurtkan, kaba. Dar ve uzun kulaklar - hasetçi, tamahkar. 
Eğer kulak memesi oyuk şekilli ise - yetenekli 
Dörtgen kulaklar - metanetli, nezaketli, edepli 
Tüylü kulaklar - muhakeme yeteneği güçlü; ayrıca, etli ise -hassas, duyarlı
Çene İleri çıkmış çene (Şekil 7, No.l) - enerjik ve irade gücü yüksek, serbest, asil, dürüst, inatçı, sert. 

Geriye sarkmış çene (Şekil 7, No.2) - yumuşak karakter, ürkek, çekingen, dar ufuklu Etli çene (Şekil 7, No.3) - akıllı, hassas, egolu. Uzun ve sivri çene (Şekil 7, No.4) - etkileyici zeka, alaycı. 

Baş 
Geriye doğru eğilimli baş - kibirli, fazla kuruntulu, kendini beğenmiş. Öne doğru eğilmiş baş - gelişmiş zeka Azacık sağa ve ya sola eğilmiş baş - gözleme yeteneği güçlü, gözü açık, alaycı çoğu zaman sahtekâr
YÜZ ÇİZGİLERİ İÇİN DEĞİŞİK BİR SİSTEM Fizyognomi uzmanlarına göre, başın belli kısımları arasındaki orantıya göre, insanın karakter özelliklerini tespit etmek mümkündür. Bu konuda en bariz ilişki çene ve yüz arasındaki orantıdır. Çenesi ve yüzü büyük olan kişilerde zeka yeteneği gelişmiş düzeydedir. Küçük çene ve büyük yüz pratiğe yatkın karakterli insanlara özgüdür. Yüz biçiminin uzunluğu enine oranla daha fazla olan kişiler, canlı ve etkileyici yapıya sahip ve teoriye meraklıdırlar. Enli yüzler ise sayısal bilimlere meyilli olmanın bir belirtisidir. Bu tip yüzlerde ayrıca, çene kısmının eni alın kısmının pratik zekanın üst düzeyde geliştiğinin bir göstergesidir. Bu tür yüz yapısına sahip kişiler görevlerini zamanında ve eksiksiz yerine getiriyor, onlar arasından vicdanlı ve adaletli işçiler çıkıyor. Fakat, bu tipler iyi yönetici ve organizatör değildirler. Fizyognomi uzmanlarına göre, yüzün uzunluğu burnun uzunluğunun üç katına eşit olarsa, yüz avucun enine eşit olmalıdır. Bu tür yüz yapısı dengeli insanlara özgüdür. Yüzün üç bölgesinden her birisi bir yaşamsal boyutu yansıtmaktadır. Üst kısım insanın düşünme ve zeka faaliyetini, entelektüel yeteneğini; orta bölge insani duygularını; aşağı bölge ise maddi dünyasını yansıtmaktadır. O yüzden, belli bir kişinin yüz bölgeleri arasındaki orantıya dikkat yetirmek gerekmektedir. Bu, kişinin gelişme düzeyine ilişkin fikir yürütmeye olanak sağlayacaktır. Günümüzde fizyognomi uzmanları yüz okumada daha fazla özellikleri dikkate almaktadırlar. Aşağıdaki tabloda ünlü bilim adamları V. I. Kulikov ve S.B. Ovde'nin yüz okumayla ilgili araştırmalarının sonuçları verilmiştir. Yüz Yapısı Düz köşeli çene yapısı Kabarık elmacık kemikleri Aşağı sarkmış yanaklar Yanağı gamzeli Yüksek alın Dik dörtgen şekilli Dikey alın Kabarık alın Kavis şekilli kaşlar Kaşlar arasının geniş olması Psikolojik Özellikler Strese dayanıklı Sosyal, duygularına hakim olamama Duygularına hakim olabilme, cesurluk Geçimsizlik, riski seven, tutkulu Mantıklı, durumu tümüyle değerlendirebilme Muhakeme gücü yüksek, zihinsel faaliyete yatkın Gelişmiş fantezi, aşırı titiz İradesi güçlü, dominant Duygusallık Kendine hakim olmada yetersiz, gösterişli olmaya yatkın
Enli kaşlar Kabarık gözler Uzun kirpikler Büyük burun Yüz Yapısı Kalkık burun Kamburlu burun Ucu aşağıya doğru sarkmış burun "İki kat" burun Burun köprüsü belirgin Büyük ağız Büyük üst kesici dişler Çenede gamze Büyük kulaklar Kepçe kulaklar Gevşek kulak memesi Üçgen şekilli kulak memesi Kısa boyun Kabarık adem elması Çevresinden etkilenmeyen, kapanık, içedönük Kadınsı karakter, aşırı duygusal, tahammüllü Duygusal, disiplinsizlik Geçimsizlik, cesur Psikolojik Özellikler Optimist, saf, iletişime yatkın Kendine hakim olma, gelişmiş çağrışımlı düşünme yeteneği, görsel hafızası zayıf Kurnaz, müziğe yatkın İletişime yatkın, depresyona yatkın Arın işlerden kaçan, kaygısızlık, optimist Maddiyata yatkın, tembel Açık, maddi zenginliğe ulaşmak isteyen İşine konsantre olan Cesur, barışçıl Cesur, dinamik dengelilik, duygularına hakim olan Acıya dayanamama Duygularına hakim olabilme, özün biçim üzerinde dominantlığı Tahrik olmayan, sakin Cesur, fantezi gücü zayıf Tarihi şahsiyetlerin yüz çizgilerinin incelenmesi her zaman ilginç sonuçlar vermiştir. Örneğin, Winston Churchill'in çene yapısını bulldog çenesine benzetmişlerdir. Bu anlamda, Batılı siyasi akımların mensupları onu bulldog gibi azimli birisi olarak değerlendirmişlerdir. Çevresindekileri her zaman itaat altında bulundurmuş, ona karşı gelenleri bastırmış II. Yelizaveta'nın çene yapısı egemen bir karakterin belirtisidir. Saç dizimi M-şekilli bir biçime sahip olan Abraham Lincoln, yüksek ideallere sahip bir kişi olmuştur. Fizyognomi uzmanları, Hitler'in yüzünde gaddarlığın tüm belirtilerinin olduğunu ifade etmektedirler. Yüz derisi aşırı derecede gerilmiş olması onu acımasız birisi olduğunun göstergesidir. Kısa, fakat enli alın onun zekalı ve korkmaz olduğunu ifade etmektedir. Kaşları ve gözleri arasında küçük düzlem şekilli (ayrıca kalkık ve sert) bir bölgenin olması onun demir iradeye sahip olduğunun göstergesidir. Kabarık elmacık kemikleri ile orantılı bir biçimde yerleşmiş yüksek burun sırtı sınırsız bir hükümranlık arzusunun belirtisidir. Ünlü İspanyol ressam Vidal Quadras burun konumuyla ilgili kendi teorisini geliştirmiştir: "insanın burnu nasılsa, karakteri de öyledir. Quadras çok sayıda saray mensubu ve zenginlerin portrelerini çizmiştir. Ona göre, insanın karakter özelliklerini belirlemede en güvenilir organ burundur.
YÜZ YAPISI 
1. Uzun yüz (dik dörtgen şekilli): Alnın genişliği yaklaşık çenenin genişliği kadardır. Bu yüz tipi asil tip adlandırılmaktadır. Böyle bir yüz yapısına sahip olan kişiler yüksek entelektli, duyarlı ve dengelidirler. Bu tip kişiler tedbirli ve sağduyuludurlar. Bazen de bu tip kişiler yöneticilik, organize etme yeteneğine sahip olup, amaca doğru ilerlemede kararlılık gösterebilmektedirler. 2. Üçgen şekilli yüz: Yüksek ve geniş alın, elmacık kemikleri kabarık, küçük ve kemikli burun, çökük gözlü, küçük ve azıcık öne çıkmış çene. Elmacık kemikleri ve çene arasındaki bölge kemiklidir. Bu tür yüz yapısına sahip olan kişiler az duyarlıdır. Bu ayrıca yüksek zeka belirtisidir. Böyle kişiler, ayrıca, hilekâr ve aksi bir karaktere sahiptir. Bazen bu tip insanlar ihanet etmeğe de yatkındırlar. Ajanların ve ihanet eden kişilerin büyük bir kısmının yüz yapısının üçgen şekilli olduğu söylenilmektedir. Bu insanlarda sadakat ve bağlılık duygusu yoktur. 3. Yamuk şekilli yüz: Üçgen şekilli yüz yapısıyla birçok ortak özellikleri vardır. Bu tipin alnı geniştir. Sivri olmayan ve biraz ensiz çeneye sahiptir. Bu tür yüz yapısına sahip kişiler ukala, duyarlı, artist tiplidirler. Bu tiplerde savaşçı ruhu yoktur. Bu tür kadınlar iyimserdirler. Onlar çevresindekiler için iyi bir ortam oluşturarak mutlu bir yaşam sürdürebilirler. 4. Kare şekilli yüz: Genelde sert, eğilmez, bazen de acımasız bir karaktere sahiptirler. Bu tip insanlar konuşkan olmayıp, kaba, algılama gücü zayıf, fakat iradeli bir yapıya sahiptirler, insanlarla ilişkilerinde şeffaf ve doğrudan bir tutum sergilerler. En belirgin özellikleri kararlı olmalarıdır. Bu tip insanlar da başarıya ulaşmak için yorulmadan çabalarlar. Liderlik etme isteklerinin güçlü olmasına rağmen, bu tip insanlar arasından iyi yöneticiler çıkmaktadır. Bu tip yüz yapısına sahip olan kadınlarda da egemen olma isteği yüksektir. 5. Yuvarlak yüz yapısı: Bu yüz yapısına sahip olan kişiler iyi kalpli, yumuşak karakterli ve barışçıldırlar. Çok ender hallerde böyle kişiler nefsine düşkündürler. Onlar konfor ve eğlenceyi severler. Şöhret tutkuları yoktur. Fakat, belli ölçüde kibirlidirler. Yuvarlak yüzlü birisinin burun köprüsü yüksek, elmacık kemikleri kabarık, gözleri parıltılı iseler, kararlı ve gayretli bir şekilde amacına doğru ilerleyebilme özelliğine sahiptir. Bu kişiler arasından ünlü liderler ve komutanlar çıkıyor.
Yüz Çizgileri 
Kaşlar: Uzun ve kalın kaşlar ideal kaş tipidir. Dengeli bir şekilde (yapısı, rengi, kalınlığı) gelişmiş kaşlar; duyguların, aklın ve karakterin de dengeli olduğunun belirtisidir. Sert kıllı kaşlar ise aksi karakterin belirtisidir. Kaşlar, sahibinin çevredeki insanlarla ilişkilerini yansıtır. Düzgün kaşlar, sahibinin çevredeki insanlarla iyi ilişkiler kurabildiğinin göstergesidir. Dış uçlarındaki tüyler dik duran ve yukarıya doğru kalkan kalın kaşlar, sahibinin cömert ve cesur olduğunun göstergesidir. Bu tip kişilerin doğuştan başarılı doğdukları söylenmektedir. Dış uçların aşağıya doğru eğilmesi utangaçlık göstergesidir. Bu tip kaşların yapısı ve rengi sönük etki uyandırırsa, bunun iç enerjinin tükenmesinin bir göstergesi olduğu düşünülmektedir. Zarif ten fonunda belirgin düzgün ve uzun kaşları olan erkekler, yüksek entelekte sahip olmaları ile bilinirler. Aynı tip kaşları olan kadınlar rüküş olarak bilinirler. Bu kadınlardan genel kabul görmüş davranış kurallarına aykırı her türlü hareket beklenir. Kısa kaşlar her zaman tam karşıt durumu gösterir. Kısa ve kalın kaşlar çabuk sinirlenen tiplere özgüdür. Kalın ve dik kaşlara sahip olan insanlar "şeytani" bir karaktere sahiptirler. Dik kaşlar her zaman isyankâr, başına buyruk ve uzlaşmaz bir karakterin belirtisidir. Kalın ve birbiriyle birleşen kaşlara sahip kişiler egemen olmaya meyillidirler. Böyle kaşlara sahip olan kadınlar güçlü karakter yapısına sahiptirler. "Ev kadını" tiplemesi bu kadınlara uymaz. Yüksek kaşlar gayretlilik ve çalışkanlık belirtisidir. Çok aşağıda yerleşmiş kaşlar ise bunun tersinin göstergesidir. Ortadan bükük kaşlara sahip olan kadınlar bağımsız ve gizemli bir yapıya sahiptirler. 

Göz kalbin aynasıdır Güzel ve hoş gözlere sahip birisi sağlıklı, iradesi güçlü, akıllı ve enerjik bir karakter yapısına sahiptir. Bu tip gözler ışık ve olumlu enerji yayarlar. Göz kapakları sağlamdır. Etkileyici bir ifadeye sahiptirler. Büyük gözler, duyarlı bir kalbe sahip olmanın, bazen de lider olma isteğinin bir belirtisidir. Çok ender hallerde böyle insanlarda inanılmaz bir kararlılık vardır. Küçük gözler, sahibinin somurtkan ve içine kapanık birisi olmasının bir belirtisidir. Göz irisinin büyük olması kişinin iç dünyasının dengeli ve sakin, küçük olması ise dengesizliğinin belirtisidir. Bu durum çevredeki insanlarla olan ilişkilere de yansır. 
Göz irisinin rengi: Siyah, kahverengi, yeşil - enerjik, Mavi - hassas

Açık kahverengi - içine kapanık Gri sadakatli Gözlerin yerleşimi: Her iki gözün aynı yatay hatta olması cömertlik belirtisidir. Erkeklerde hafifçe aşağıya sarkmış üst göz kapağı olgunluk, aşırı aşağı sarkmış üst göz kapağı ise enerjinin tükenmesinin belirtisidir. Büyük alt göz kapağı keşmekeşli yaşamın belirtisidir. Aşırı sarkık alt göz kapağı tutkuların kontrol edilemediğinin göstergesidir. Şişkin kapaklar yaşamdan bıkkınlığın belirtisidir. Gözlerin dış kenarı kırışıklar arasında kayboluyorsa bu, etkileme gücünün belirtisidir. 

Göz Türleri 
1. "Ejderha gözü" - canlı parlaklığı olan büyük gözler. Bu gözler genelde, egemenlik gücüne sahip insanlarda bulunuyor. 
2. Badem gözlü (bazen kirpikleri yukarıya katlanmış) -Bunlar, narin yapılı insanlardır. 
3. "Aslan gözü" - kapaklan kırışıklı büyük gözler. Liderlik vasfına sahip insanlarda bulunur. 
4. "Fil gözü" - dar, çekik ve aşırı enli kapaklan olan gözler. Genelde şişman insanlara özgüdür. Bu tip insanlar sakin bir karaktere sahiptirler. 
5. "Kaplan gözü" - sarımsı parlaklığa sahip yuvarlak gözler. Cesur karakterli insanlara özgüdür. 
6. "Koyun gözü" - sarımsı siyah irisli dar ve küçük gözler. 
7. "At gözü" - üçgen köşeli ve sarkık kapaklı büyük gözler. 
8. "Domuz gözü" - üst kapağı katlanmış ve irisi mat olan gözler. 
9. "Kurt gözü" - irisi aşın büyük olan gözler. Yaşı kırkın üzerinde olan kişilerin gözleri, karakter okumada en iyi bilgi kaynağıdır. 

Burun: Yuvarlak uca ve biçimli deliklere sahip olan burun, ideal burun olarak kabul edilir. Aşırı büyük burun delikleri kişilik eksikliğinin belirtisidir. İdeal buruna sahip insan güçlü bir kişiliğe sahip olur. Uzun burun, belirgin bireycilik belirtisidir.
Gözler, ağız ve çene ile orantılı olan uzun burun güçlü karakter yapısının; kısa burun samimiliğin ve nikbinliğin belirtisidir. Kemikli uzun burun kibirlilik, geçimsizlik, kendini beğenmişlik göstergesidir. Belirgin kamburlu, kemikli ve uzun burun genelde, somurtkan insanlara özgüdür. Yüksek ve düzgün burun köprüsü ideal burun köprüsü olarak kabul edilir. Bu tip burun köprüsü genelde, sağlıklı insanlarda bulunur. "Asılı damlaya" benzeyen burun ucuna sahip insanlar genelde, yaşam aşkıyla doludurlar. 
Gaga burunlu kişiler etkileyici, kurnaz, çoğu zaman kincidirler. 
Etli, büyük ve "soğan şekilli" burun ucu samimilik ve sıcakkanlılık belirtisidir. 
Kabarık delikli kalkık burun başına buyrukluk, kendini kontrol edememe belirtisidir. 
"İkikat burun" korkaklık; aşırı küçük delikleri olan burun hoşgörü, enli burun kendini beğenmişlik, kırmızı burun ise ahlaksızlık belirtisidir. 
Burun üzerinde siyah lekeler fiziksel yetersizlik belirtisidir. 
Kadınlarda aşırı belirgin burun gençlik yıllarındaki kötü yaşam şartlarının belirtisidir. 
Düz ve dar delikli burun üzerinde küçük kambur açgözlülük belirtisidir. Nefes alındığı zaman büyüyen burun delikleri kendini kontrol edememe göstergesidir. 

Ağız: Kadınlar için küçük, erkekler için ise orantılı ağız ideal kabul edilir. Ağzı büyük olan kadınlar cesurdurlar. Bu da erkeklerin hoşuna gitmiyor. Ağzı küçük olan kişiler genelde, zayıf karakterli olup, geçim sıkıntısı yaşarlar. Ağız kapalıyken dudakların temas hattının ince olması kişinin titiz ve kuralcı bir karaktere sahip olduğunu gösterir. Büyük ve köşeleri aşağıya sarkmış ağza sahip insanlar güçlü iradeye sahiptirler. Onları etkilemek zordur. Devamlı titreyen dudaklar güvensizlik belirtisidir. Kavis şekilli küçük ağız (köşeleri hafiften aşağıya meyilli) genelde, hassas insanlara özgüdür. Şişkin dudaklar başarı belirtisidir. Simetrik ve düzgün bir şekilde açılıp kapanan ağız duyguların dengeliliğinin belirtisidir. Ağzın köşeleri ile gözleri birleştiren kırışıkların olması zor yaşam şartlarından kaynaklanmaktadır. Burun deliklerinden ağız köşelerine doğru kırışıkların olması sinsilik belirtisidir. Üst dudağın alt dudağı örtmesi kararsızlık, alt dudağın öne çıkması ise bencillik belirtisidir. Ağzının bir tarafı hafiften eğilmiş tipler başına buyrukturlar. Dudaklar üstünde kırışıklar ihtiyarlama belirtisidir. Dudaklardaki derin kırışıklar gençlik yıllarında refah, olgunluk yaşlarında ise yokluklardan haber verir.
Kulaklar Düzgün biçimli kulaklar mutlu çocukluğun belirtisidir. Biçimsiz ve solgun kulaklar.ise bunun tersini gösterir. Aşırı büyük ve aşırı küçük kulaklar kişilik yetersizliğidir. Kulakların yerleşimi: Kulağın üst sınırı kaşlardan yukarı-daysa yüksek entelekt; kaşlarla göz arasındaysa orta üzeri entelekt, gözlerden aşağıdaysa düşük entelekt belirtisidir. Kulak memesinin düzgün biçimli olmaması dengesiz kişilik anlamına gelmektedir. Kulak memelerinin uzun olması kaygısızlık, az belirgin olması titizlik, çok büyük olması bilgelik belirtisidir. Kulak memesinin hafiften ileri çıkması içtenlik, iç kulak kavsinin gerilmiş olması kendine hakim olabilme, iç kulak kavsinin öne çıkması ise kendini kontrol edememe belirtisidir. Pembe renkli kulak: Sağlıklı olma, kulak içinde benlerin olması ise hastalık belirtisidir. 

Yüz kemikleri ve çene Kaş üzerindeki kavislerin yüksek ve kabarık olması iradeli ve güçlü olma, yüz hatlarının az belirgin olması iradesizlik ve güçsüzlük belirtisidir. Kemikli ve büyük çene güçlü karakter, sarkık alt çene ise psikolojik sorunların göstergesidir. Çene hatlarının az belirgin olması yumuşak başlılık, bu tip bir çenenin hafiften ikiye ayrılması ihtiras gücü, aşın ölçüde ikiye ayrılması ise yalnızlığa meyillilik; enli şakaklar kurnazlık; büyük çene ihtiraslara hakim olabilme, bazen ise aşırı kendini beğenmişlik göstergesidir. Enli ve kabarık alın zekilik ve bilgelik; enli ve düz alın yetenekli olma; ensiz alın içine kapanıklık ve somurtkanlık, böyle bir alının düz olması ise aptallık göstergesidir.
YÜZ YAPISI VE GÖRSEL HAFIZA 
Görsel hafıza yeteneği kişilere göre değişmektedir. Şöyle ki, insanın bir kişiyi tanıması için onu birkaç defa görmesi gerekmektedir. Bazıları yakından tanıdığı birisini iki-üç sene görmeyince çok kolay bir şekilde unutabiliyor. Diğer taraftan, bazı insanlar görüştükleri kişilerin yüzünü çok kolaylıkla hatırlarlar. Muhtemelen, bu tür insanların ilk görüşte aldıkları izlenim kalıcı bir şekilde hafızalarında yaşıyor. Bu yetenekler genelde, dedektiflerde, otelcilerde vs. gelişmiştir. Bu kişiler, meslekleri icabı çok sayıda kişiyle görüşmek durumundadırlar. Dolayısıyla, görüştükleri kişileri hatırlamak ve tanımak ihtiyacı doğuyor. Bu, önemli bir artıdır. Çünkü, görüştüğünüz şahsı ilk görüşte tanırsanız, o kendini size daha yakın hissedecektir. Aksi durumda, yani görüştüğünüz şahısları tanıyamadığınızda, onlarda size karşı bir kırgınlık hissi uyandırabilir ve hatta onları size karşı saygısız davranmaya zorlayabilir. Bu yeteneğin iyi gelişememesi kişinin, karşılaştığı insanların dış görünüşünü algılayan görsel zekasını yeterince kullanmamasından kaynaklanmaktadır. 

Bu tip şahıslar çevresindekilere bakıyor, fakat görmüyorlar. Karşılaştığı kişiler onları ilgilendirmiyor ve bu yüzden gereken dikkati göstermiyorlar. Zayıf ilgi zayıf dikkati, zayıf dikkat ise zayıf hafızayı doğuruyor. Bu bir kuraldır. Kendisinin hafıza yeteneğini geliştirmek isteyen birisi, baktığı yüzü incelemeli, ona büyük dikkat göstermelidir. Böylece, tüm dikkat, baktığı kişinin dış görünümü üzerine odaklanacaktır. Bu kişilere, insanların yüz yapılarını inceleme yeteneklerini geliştirmeleri için fizyognomi ile ilgili belli bilgilere sahip olmaları önerilebilir. Fizyognomi, onların bu konudaki yeteneklerini geliştirmeleri için büyük avantaj sağlayacaktır. insanların yüzlerini hatırlayabilirle yeteneğinizi geliştirebilmek için, gördüğünüz her kişinin fizyognomik özelliklerini (başın ve yüzün genel yapısı, burun, ağız, gözler, kulaklar) incelemeniz gerekmektedir. Ayrıca, bu sırada devamlı şekilde "ben sizi bir daha yeniden gördüğüm zaman tanıyacağım" gibi bir düşünce içinde olmamız gerekiyor. Bu düşünce açık ve ayrıntılı izlenim konusunda irademizi kuvvetlendirecektir. Böyle bir şeyle ilgilenmemiz, ayrıca insanların yüz yapılarını dikkatle incelememiz, sarf ettiğimiz çaba ve zaman karşılığında bir artı sağlayacaktır. Bu arada, bir taraftan hafızamızı geliştirirken, diğer taraftan da fizyognomi alanında belli bilgiler edinmiş olacağız. Çok az sayıda insan, uzun süre görmediği bir tanıdığını iyi bir şekilde hatırlayabilir. Dolayısıyla insanlar, aslında yakından tanıdıkları kişilerin dış görünüşünü tanımlamaya çalışırken çoğu zaman komik duruma düşerler. Bu konuda kendinize bir test uygulayın.
Sonuçta, gördüğünüz zaman kolaylıkla hatırlayacağınız birisi tasvir etmeye kalkıştığınızda çok az şey hatırladığınızın farkına varacaksınız. İlk gördüğünüz kişiye dikkatlice bakın ve alnının yüksek veya kısa, geniş veya ensiz olmasına; kaşlarının düz veya kavis şekilli olmasına ve rengine; burnunun tipine (gaga burun, Roma tipli, Yunan tipli, kalkık burun vs.); ağzının büyük veya küçük olmasına, dişlerinin durumuna ve büyüklüğüne; bıyık veya sakalının olup olmamasına (eğer varsa uzun ve kısalığına) dikkat gösterin. Bu gözlemlerinizi karşılaştığınız tüm insanlar üzerinde uygulayın ve onun hakkında bir rapor sunacakmışsınız gibi (tüm kariyerinizin bu rapora bağlı olduğunu farz ederek) detaylara önem verin. Bu metodla incelenen yüz yapısı kolay kolay unutulmaz. Birkaç benzer egzersiz eksik olan yeteneklerinizin geliştirilmesi açısından çok faydalı olacaktır. Siz yüz hatlarını ayırmayı öğrenecek ve merak duyduğunuz için net bir şekilde hatırlayabileceksiniz. Daha sonra hayalinizde, karşılaştığınız kişilerin resimlerini çizmeye çalışarak onları hatırlamaya çalışın. Karşılaştığınız kişilerin hayali resmini beyninizde canlandırma tekniğini benimseyerek, uzun süre sonra bile, daha önce karşılaştığınız kişileri kolaylıkla tanıyabileceksiniz. Hayali resmin beyinde tekrar tekrar canlandırılması kişiyi tekrar görmekle eşanlamlıdır. Muhtemelen, bir fotoğrafı veya portreyi hatırlamanın ve hayali resmini canlandırmanın çok kolay olduğunun, buna karşılık gerçek hayatta gördüğünüz bir kişiyi hatırlamanın ne kadar zor olduğunun farkına varmışsınızdır. Halbuki, işin esprisi alışkanlıklarda yatmaktadır. Şöyle ki, birkaç egzersiz sonucunda canlı insanları da portreleri kadar kolay hatırlamayı öğreneceksiniz.
AĞZIN BİLGİ İŞARETLERİ 
Ağız, insan yüzünün en belirgin uzvudur. Ağız ölçüsünün (dudakların uzunu ve eni) belirlenmesinde kullanılan yöntem; göz bebeklerinin merkezinden dudakların kapanma hattına dikey indirilmesi şeklindedir. Genelde, erkeklerde ağzın büyüklüyü kadınlardakinden daha fazladır. Fizyognomi, ağzın büyüklüğüne ve biçimine göre insanın iç enerjisini belirlememize olanak sağlar. Ağzın büyük ve ağız köşelerinin aşağıya doğru sarkmış olması kişinin iradeli ve dış baskılardan az etkilenen biri olduğunun göstergesidir. Bununla birlikte, ağız köşelerinin konumu ile ilgili düşünceler farklıdır. 
Örneğin, C. Darwin dudak köşelerinin aşağıya doğru sarkmasını ağlama eyleminin bir kalıntısı olduğunu söylemiştir. Gerçekte, insan ağlayacak bir duruma düştüğünde veya depresyondayken ağız köşeleri aşağıya doğru sarkar, insan gülüyor, şakalaşıyor olabilir ama, ağız köşelerinin aşağıya doğru sarkması onun keyfinin yerinde olmadığını ortaya koyar. Diğer araştırmalar köşeleri hafiften aşağıya sarkmış kavis şekilli küçük ağzı hassaslığın, duygusallığın ve bilimsellikten uzak olmanın belirtisi olarak kabul etmektedirler. Ağız köşeleri yukarıya doğru sarkan kişiler ise açık kalpli, çalışkan ve üstün zekalı oluyorlar. Küçük ağız zayıf irade ve yaşam mücadelesi kaygısının belirtisidir. Japonlar erkeklerin büyük, kadınların ise küçük ağızlı olmalarından hoşlanıyorlar. 
Kadınının ağzının büyük olması erkeksi bir karaktere sahip olmasının belirtisidir. Bu da erkeklerin hoşuna gitmez. Gözlemler sonucu dudakların bir birine fazla sıkılmış ve dişlerin bir birine yakın olmasının, kişinin ısrarcılığının, sıkı şekilde kapalı ağzın ise kararlılık ve çalışkanlığın göstergesi olduğu ortaya konulmuştur. Bunun aksine olarak ağzın, özellikle alt çenenin sarkması sonucu genişlenmesi insanın psikolojik faalliğinin azalması anlamına gelmektedir. Ağzın simetrik bir şekilde açılıp kapanması duyguların dengeliliğini göstermektedir. 
Ağzın bir tarafında dudakların daha fazla bir birine sıkılmış olması ve bu taraftaki köşenin aşağıya sarkmış olması yüz felci, dişlerin konumunun düzgün olmaması ve aksi karakterli insanlarda ortaya çıkmaktadır. Devamlı titreyen ağız ("at ağzı") sinirlilik belirtisidir. Dudaklar üzerindeki kırışıklar yaşlanmanın en doğal belirtisidir. Ağzın köşelerine doğru inen kırışıkların olması kişinin zor bir hayat geçirdiğini gösterir.
Yukarıda söylenenleri özetlersek, ağzın büyük olmasının cesurluk ve yalancılık, küçük olmasının korkaklık ve ciddilik, dudakların bir birine sıkılmış olmasının iradelilik, dudakların gevşek olmasının ise aptallık belirtisi.olduğunu söyleyebiliriz. Bunun dışında, ağzın devamlı açık olması dimağ zayıflığı, kretenizm, ayrıca burunla solunumun zorlaştığı ağız iltihaplanması durumlarında gözlemlenmektedir. Fizyognomide dudakların ölçüsü, şekli ve rengine büyük önem verilmektedir. Şekilden de görüldüğü gibi, dudakların ölçü ve biçimleri farklılık arz etmektedir. Maalesef, M.M. Gerasimov, dudakların sınıflandırırken, sadece anatomik biçimlerle yetinmektedir. Oysa dudaklar, psikoloji ve hastalık bağlamında ele alınarak incelenmelidir. Değişik fizyognomi okulları, dudakların anatomik biçimlerini psikoloji ve hastalık bağlamında ele almaktadırlar. Bu okullardan birine göre, kalın ve büyük dudaklar alaycılık ve hazırcevaplılık, ince ve küçük dudaklar yalancılık ve sinsilik, üst dudağın kalın olması adaletsizlik, alt dudağın uzun olması ise şıpsevdilik ve zeka belirtisidir. Belirgin dudak memesine sahip dudaklar kararlılık ve aktiflik, gerilmiş dudaklar ise saflık ve işlerin kötüye gittiğinin göstergesidir. 

Diğer bir fizyognomi okuluna göre ise, özellikle 
kadınlarda 7 dudak türü mevcuttur. 

a) Papyon şekilli dudaklar en kadınsı olanıdır. Bu tür dudaklar çekicilik, rüküşlük, hassaslık ve aynı zamanda samimiyetsizlik ve yalancılık belirtisidir. Bu tür dudaklar erkeklerde şöhret tutkusu ve ciddiyetsizlik anlamına gelmektedir. 

b) Islak dudaklar çabuk arkadaş edinebilen, her türlü ortama çabuk uyum sağlayan, enerjikliği ve hassaslığı ile seçilen hareketli, konuşkan, açık sözlü insanlarda görülmektedir. c) Zarif ve ince küçük dudaklar alçak gönüllülük, zeka, samimilik ve ciddilik belirtisidir. 

d) Donuk, fakat çekici ve ince dudaklar ihtiraslı, çok zarif, fakat bazen kendine aşırı hakim bir yapının göstergesidir. Bu tür insanlarda bağlanma duygusu zayıftır. Onlar her konuda kendi fikirlerini söylerler ve kıvrak zekalıdırlar. Aşırı ince dudaklar, kendilerinden her türlü kötülük beklenen kaba insanlara özgüdür. 

e) Harmonik dudaklar ince biçimli, hafiften ironili dudaklardır. Bu tip dudaklar genelde gerçeklikle duygusallığı bağdaştırabilen şair ruhlu ve yüksek entelektli kadınlarda görülmektedir. 

f) Asimetrik dudaklar. Üst dudağın büyük olması duygusal davranmama, akılcı düşünme ve egemen olma isteğinin belirtisidir. Bu durumda, ayrıca alt dudağın büzülmüş olması erkeklerde iktidarsızlık, kadınlarda ise cinsel isteksizlik alametidir.
 g) Kalın (şişkin) dudaklar hem hassaslık, hem de iradelilik belirtisidir. Bu tiplerin belirgin özelliği, kendilerini çok iyi kontrol etmeleri, aşırı soğukkanlılık ve zevklere düşkün olmalarıdır. Fransız doktor Michael Renault, dudak semptomlarının kriminolojide kullanılmasını önermiştir. Ona göre, dudak izleri parmak izlerinden fazla önem taşır. Nitekim, dudak yüzeyi daha özgün bir yapıya sahiptir. Birkaç bin deney üzerinde yaptığı gözlemler sonucu Renault, bir ikiz çift dışında bir birinin aynısı olan hiçbir iki dudak izine rastlamamıştır. Dedektiflerin fikrince, Renault'nun yöntemi ellerin hasar görmesi durumunda kaza ve cinayet kurbanlarının ayırt edilmesinde çok faydalı olabilir. Ağız biçimine, dahası öpüşme anındaki dudak şekline bakarak partnerin karakterini öğrenmek mümkündür. Öpüşme anındaki "dudak geometrisi" ciddi bilimsel araştırma açısından eşsiz bir malzemedir. Daha 20. yüzyılın başlarında öpüşme tarzının ortaya çıkarılmasına dayanan test tertip olunmuştur. Bu testte deneyden, dudaklarını rujla boyayarak sevgilisinin dudağı ve yanağı yerine beyaz bir kağıdı "öpmesi" isteniyor. Bu tür "öpüşme" iziyle kişilerin karakterinin ve karşı t~.«ı-fa olan hislerinin belirlenmesi mümkündür. a) Düzgün çember şekilli iz: Partner tam güveni hak ediyor. b) Deforme olmuş çember şekilli iz: Duygular ciddi değil. c) Hilal şekilli iz: Partner samimidir, fakat bu, tam garanti anlamına gelmez. d) Deforme olmuş hilal şekilli iz: ihtiraslı anlarda verilen sözler tutulacaktır. e) Düzgün yatay hat şeklinde iz: Partner iyi kalpli birisidir. f) Parçalanmış karo şekilli iz: Partner sado-mazoşisttir. g) Deforme olmuş dikey hat şeklinde iz: Korkak bir partner. 

h) Düzgün zikzak şekilli iz: Partneriniz sizden nefret ediyor. Teşhis koyma zamanı dudakların rengi de büyük önem taşımaktadır. Rengi neredeyse yüz derisiyle aynı olan solgun dudaklar, çoklu kan kaybından sonra ortaya çıkan anaemia (kansızlık) hastalığının belirtisidir. Siyanoz dudaklara kalp ve akciğer hastalarında rastlanmaktadır. Kuru, çatlamış ve kabuk bağlamış dudaklar ağır enfeksiyon hastalığın belirtisidir. Kırışmış, köşeleri siyahlaşmış dudak ve dili olan ağız devamlı açık-tıksa ve seyrek nefes hareketleri, yaklaşan ölümün belirtisidir.
BÖLÜM YÜZ YAPISINA GÖRE TEŞHİS 
İnsan yüzü gerçekten kalbin aynasıdır. Mimiklerin derin zenginliği, kan dolaşımı sürecinin gözle görülebilmesi, sinir uçlarının yakın olması, kısacası temel duyu organlarının bu bölgede toplanmış olması, yüze bakarak vücuttaki tüm gelişmelere ilişkin fikir söylememize olanak sağlar, insan vücudundaki her türlü fiziksel ve psikolojik patolojik gelişmeler bilinçaltı aracılığıyla yüzdeki mimiklerin değişmesine neden oluyor. Deneyimli doktorlar, yüz ifadesine göre insanın sağlık durumu, onun bağışıklık sistemi potansiyeli ve nihayet, karakter yapısı ve psikolojisi hakkında bilgi edinebiliyorlar. Rusya'nın ünlü iç hastalıkları uzmanı G.A. Zaharin, hastanın dış görünüşüne bakarak neredeyse yüzde yüz teşhis koyabiliyordu. Bir zamanlar N.I. Pirogov, hatta "Hasta insanın Yüzü" haritasını çıkarmıştı. O, her bir hastalığın insan yüzünde belli bir iz bıraktığını iddia ediyordu. Fakat, insanın yüz ifadesine göre teşhis koyma yöntemi Uzakdoğu ülkelerinde (özellikle Çin ve Kore) yaygın şekilde kullanılmıştır. Tibet tıp yöntemlerini bilen hiçbir deneyimli doktor hastanın yüzünü dikkatle incelemeden.teşhis koymaz. "Yüz okuma" sanatında kendi sistemini geliştirmiş birkaç ekol bulunuyor. Şöyle ki Japonlar, yüzü genelde 3 bölgeye ayırıyorlar: Üst (alın bölgesi): Bu bölge vücudun ve ruhun genel durumunu yansıtıyor. Orta (kaşlardan burnun ucuna kadar): Bu bölgeye bakarak insanın psikolojik durumunu görmek mümkündür. Aşağı (üst dudaktan çenenin altına kadar) Bu bölge insanın karakter yapısını yansıtıyor. Deneyimli bir yüz okuma uzmanı yüz derisine, onun rengine, nemliliğine, damar ağının yerleşimine, kırışıkların yerleşimine ve derinliğine bakarak çok şey söyleyebilir. Bunların yanı sıra, "hayat çizgileri" olarak adlandırılan beş uzvun (kaşlar, gözler, burun, ağız ve kulaklar) durumu da dikkate alınır. Bu uzuvların orantılı olması (biçim, renk, temizlik vs.) iyi bir belirtidir. Bu uzuvların önemlilik derecesine dayanılarak, bazı alternatif tıp teşhis yöntemleri geleneksel yöntemlerle bir arada kullanılmaktadır. Bu yöntemler arasında göz irisine göre teşhis yöntemi, kulak kepçesine göre teşhis yöntemi, göz küresinin kılcal damar ağına göre teşhis yöntemi sayılabilir.
Beş "hayat çizgisinin" ve yüzün üç bölgesinin incelenmesi, yüz okuma sanatının temeli olarak kabul edilebilir. Bununla birlikte insanın karakter yapısı ve psikolojik durumu hakkında genel bir izlenim oluşturulabilmesi için yüz kemiklerinin özelliklerini, çene biçimini ve genel yüz yapısını dikkate almak gerekir. Son olarak, bu verilerin hastanın yaşı da dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekir. Hastalığımız Yüzümüzde Yazılmıştır Bazı insanlar doğuştan yüze bakarak insanın "içinden geçenleri" okuma yeteneğine sahiptirler. Biz, bazen sokaktaki falcıların hızlı ve doğru şekilde ruh halimizi, hatta geçirdiğimiz hastalıkları bilmesini hayretle karşılıyoruz. Falcının ipuçları ise aslında, bizim yüzümüzdür. Ruh halinin belirlenmesini belli ölçüde anlayabiliriz. Çember, oval, kare, üçgen ve yamuk şekilli yüze sahip olan insanların karakter yapılarını belirlemek o kadar da zor değil. Bu yöntem eski zamanlardan beri bilinmektedir. Peki, nasıl oluyor da yüz çizgilerine göre hastalıklara teşhis koymak mümkün oluyor? işin püf noktası her bir hastalığın da hastanın yüzünde kendine özgü silinmez izler bırakmasıdır. Örneğin, günümüzde yaygın olan kalp ve damar hastalıklarını ele alalım. Yüz çizgilerine göre enfarktüsü önceden haber vermek mümkündür. Bu hastalığın teşhisinin konulmasında en güvenilir belirti, çene ile alt dudak arasındaki bölgenin uyuşukluğa varacak kadar hissiyatı kaybetmesidir. Biraz daha yukarı göz attığımızda, üst dudakla burun arasında kırışıklığın olması kalp kapaklarının yetmezliğinden haber verir. Kalp yetmezliğinin başlangıç belirtileri dudakların zaman zaman morarması şeklinde ortaya çıkıyor. Böyle bir belirtinin görülmesi doktora başvurmak için ciddi bir nedendir. Kalp ve kan dolaşımı organları üzerindeki aşırı baskının en önemli belirtisi her iki tarafta burun ve üst dudak arasında derin ve uzun kırışıkların olmasıdır. Burun köprüsünün ince olması kalp nevrozunun bir belirtisidir. Kılcal damarları belirgin tümsekli kırmızı burun, arter-yal kan basıncının yüksek olduğunu gösterir. Düşük kan basıncı ise genelde, burnun kımızımsı mor renk alması şeklinde kendini belirtir. Kalp hastalıklarının belirtisi kırmızımsı mor renk almış burun kanatları, kan dolaşımı bozukluğunun belirtisi ise kulak kepçelerinin balmumu rengini almasıdır. Şakaklar da teşhis açısından önemli bir bölgedir. Bu bölgede deri altında uzun arteryal damarın belirgin olması ve yüzün zaman zaman kızarması arteryal kan basıncının hızlı ve keskin bir şekilde yükseldiğinin göstergesidir. Bu insanlarda hipertoni krizi olasılığı yüksektir. Kalp sorunlarının diğer bir belirtisi de yanaklardır. Sol yanağın çökük olması kalp yetmezliği şüphesi doğurur. Genç yaşlarda kan dolaşımı bozukluğunun belirtisi saçların zamanından önce beyazlaşmasıdır. Boynun kısa olması kişinin kalp hastalıklarına yakalanma olasılığının yüksek olduğu gösterir. 

Boynu kısa olan insanlarda kalp sorunları dışında beyin damarlarının erken sertleşmesi riski de yüksektir. Sağlık sorunları konusunda yüzde bulunan bazı "kozmetik" bozukluklar da ipucu verebilir. Örneğin, gözlerin altının torbalaşması ve genelde yüzün şişkin olması böbrek ve kalkanbezi sorunlarının mevcut olduğunu gösterir. Gözler altında mor lekelerin aniden ortaya çıkması ve uzun süre kalması birçok hastalığın varlığından haber verir. Herkesin bildiği sivilceler ise hastalığın yüzümüzdeki "haritası"dır. Onların yüzdeki yerlerine göre gerek cinsel hastalık, gerekse sindirim, sinir ve endokrin sistemi bozukluğu ve diğer bozukluk teşhisi koymak mümkündür. Bunların yanı sıra, deneyimli bir doktor hastanın sağlık durumunu derisine (rengine, kuruluk derecesine vs.) bakarak değerlendirebilir. Fotoğraflara Göre Teşhis Koyma Bu gün fizyognomik veriler bir çok alanlarda olduğu gibi tıp alanında da uygulamaya konmuştur. Avrupa'lı uzmanların geliştirildiği genetik sendromları tanıyabilen yeni program bu alandaki uygulamaları daha da kolaylaştırmıştır. Uzmanlara göre bilgisayar, hastanın yüz çizgilerini inceleyerek, deneyimsiz doktorlara teşhis yapmada yardımcı olabilir. Hastanın resmini kullanarak bilgisayar aracılığıyla Cornelia de Lange, Fragile X ve Williams-Beuren sendromu gibi nadir görülen hastalıklar belirlenebilmektedir. Yeni program yüzü, 48 noktadan oluşmuş şema şeklinde sunmaktadır. Bilgisayar programı, bu noktaların konumlarını ve aralarındaki mesafeleri kıyaslayarak, veritabanından ilgili bilgileri tarayarak, hastalık patolojisini tanımlıyor. İlk teknolojiler olayların %60'ında doğru teşhis koymuşlardır. Program üzerinde bazı düzeltmeler yapıldıktan sonra gözler, burun, ağız ve çene üzerinde daha çok inceleme yaparak, olumlu sonucu %76'ya ulaştırmışlar. Önceleri bu alanda uygulanmış metodlar daha az verimli olmuş, yüz parametrelerinin bir bütün olarak ele alınıp incelenmesine o kadar dikkat göstermemişlerdir. Cornelia de Lange sendromundan eziyet çeken hastalarda benzer belirtiler bulunmaktadır. Bunlar zayıf gelişme, kısa boy, başta aşırı kalın saçlar, kollarda biçimsizlik ve kalp yetmezliği gibi belirtilerdir. Bu hastalarda ayrıca, burun üzerinde kavuşan ince kaşlar, uzun kirpikler, kısa ve kalkık uçlu burun gibi belirtiler de bulunmaktadır. Bu hastalık iç organlarda yetmezlik ve önemli ölçüde entelekt zedelenmesi gibi kötü sonuçlar doğuruyor. Fragile X sendromu, çeşitli düzeylerde zihinsel özürlülüğe yol açabilen kalıtsal bir sağlık sorunudur. Hastalık, kadınlardan çok erkekleri etkilemektedir. Bu zihinsel sorunlar, hafif öğrenme güçlüklerinden, ağır zihinsel özürlülük ve davranış bozukluklarına kadar değişiklikler gösterebilir. Williams-Beuren sendromu hastası, "cin yüzü" olarak adlandırılan çok belirgin bir yüze sahiptir. 
Bu yüzün özellikleri şöyledir: Kabarık alın, göz kapakları üzerinde kalın katlar, aşağıya doğru sarkmış yanaklar, şaşı gözler, kısa burun bir o kadar dışarı eğilmiş burun delikleri, etli dudaklar, küçük çene, büyük, fakat düzgün bir şekilde yerleşmiş kulak kepçeleri. Bunun dışında, yüksek damaklar, kuru deri, aşırı hareketli eklemler ve diğer belirtiler oluyor. Fragile X sendromu zamanı, genelde erkek çocuklarda aşırı büyük alın, yüzün asimetrik çizgileri, büyük çene, uzun ve ileriye çıkmış kulaklar gibi belirtiler görülmektedir. Bu hastalığa yakalanmış çocuklarda zihinsel gelişim birkaç defa düşük oluyor. Bu belirtiler çocukluk döneminde değil, büyüdükten sonra görülmeye başlar. Yeni metodu kullanarak bu hastalıkların belirtilerini öğrenerek daha erken yaşlarda teşhis koymak mümkün olacaktır. Almanya'nın Essen kentinde üniversitenin Genetik Bilimler Enstitüsü'nün doktoru Dagmar, çeşitli hastalıklara sahip olan 55 kişinin fotoğrafı üzerinde Wieczorek bu programı kullanmıştır. Hastaların büyük çoğunluğuna doğru teşhis konulmuş, başarı oranı %76 olmuştur.
BÖLÜM RESİMLERLE YÜZ YAPISI ÖRNEKLERİ 
A. Yüz Yapısı Yüz, üç eşit kısma ayrılmaktadır. Birincisi alın kısmı olup saçlardan kaşlara kadar olan alanı, ikinci kısım kaşlardan buruna kadar olan alanı, üçüncü kısım ise burundan çeneye kadar olan alanı kapsamaktadır. Bu tarzdaki eşit bölünmeden sapmaları çok ender hallerde görebiliriz. Çoğu zaman ise yanlış algılama sonucunda orta alanın alın ve çene kısmına oranla daha uzun veya kısa olduğunu görebiliriz. Bunun nedeni, burun ucunun daha fazla aşağıya doğru eğilmesi veya yukarıya doğru çekilmesidir. Şekildeki üç ayrı kişinin resimlerini incelersek, yüzün her üç alanının eşit olduğu konusundaki fikrimizin ne kadar doğru olduğunu görebiliriz. Kulaklar yüzün orta kısmına denk gelmektedir. Başın, alın kısmından sonra gelen üst kısmı, Avrupa ırkında yüzün yüksekliğinin yarısından fazladır. Bazen de bu yüksekliğe eşittir. Gözler birbirinden bir göz ölçüsü uzaklıktadır. Burun, burun kanatlan ile birlikte gözler arasındaki uzaklığa uygun gelen bir alanı kapsamaktadır. Erkeklerde bazen burun kanatlan bu alan dışına çıkmaktadır. Ağız, insan yüzünün en belirgin ve en hareketli kısmıdır. Biz gülerken, ağlarken veya sinirlenirken ağzımızın şekil değiştirmesi aynı zamanda gözlerimizin şeklinin değişmesine neden oluyor. Böylece yüzde, bu hallere uygun gelen devamlı mimikler oluşuyor. Başın yukarı kısmının, alının ve burnun gelişmesi insanın güçlü ruh yapısına sahip olduğunu simgeler. Eski dönemlerden beridir her zaman iri burunun yüksek idrak simgesi sayıldığı bir gerçekliktir. Gerçekten, bu karakterli insanların iri burunlu oldukları gözlemlenmiştir. Bunun dışında, eğer burun düz ve dengeli bir biçimdeyse, bu burun sahibinin necip, dürüst ve iyi ahlaklı birisi olduğunu söyleyebiliriz. Tarihte ünlülerden ikisi bu konuda istisna oluşturmaktadır. Bunlardan birisi Sokrates, diğeri de Michelangelo olmuştur. Sokrates'in çocukluktan böyle bir burun yapısına sahip olup olmadığı belli değil. Fakat, Michelangelo'nun bir tesadüf eseri burnunun kırıldığı ve böylece, "küçük burunlular" kategorisine ait olduğu bilinen bir gerçekliktir.
Belirgin çizgilerle ayrılmış ve gelişmiş çene yapısı kişinin irade gücünün, enerjik olmasının bir simgesidir. Dar ve zayıf gelişmiş çene yapısına sahip kişilerin iş alanında verimsiz olduğuna ve karar verme gücünün zayıf olduğuna işarettir. Kalın, etli ve belirgin dudaklar zevkli, eğlenceyi seven ve ayrıca güvenilir kişilerin bir özelliğidir. Dar, çok ince dudaklı kişilerin ise kapalı, bazen da güvenilemez bir karaktere sahip olduğuna işarettir. Kişinin karakter özelliklerinin belirlenmesinde kulaklar yüz yapısında diğer organlara oranla daha büyük önem taşımaktadır. Kulaklar, kişinin beden organlarında doğuştan ölümüne dek şekil değiştirmeyen tek beden uzvu sayılabilir. Yeni doğmuş bebeklerde artık kulağın şekli tam ve belirgin bir nitelik taşıyor. Oysa, burun, ağız, gözler ve ayakların yapısında zaman geçtikçe şekil değişikliği olabiliyor. Bir Fransız antropologu, kişinin kulak yapısının diğer organlara oranla daha büyük önem taşıdığına işaretle, "kulaklar, kişiye yolcuğu için yaratılıştan verilmiş bir pasaport ve mühürdür" demektedir. Bayanlara oranla erkeklerin fizyognomik incelenmesi daha kolaydır. B. Resimler Aşırı uzun yüz Kibirli, kendini beğenmiş Çökük yüz Kötü ahlaklı Şişman yüz Maddiyatçı, eğlenceyi seven ve rahatına düşkün
Uzun ve oval yüz Aptal, kendini beğenmiş Minyon tip Hayvani içgüdüleri kuvvetli Aşırı büyük yüz Hayvani içgüdüleri kuvvetli Keskin hatlı yüz Alçak hislere yatkın Aşırı kısa yüz, alın üstü çökük ve çökük gözlü Yalancı, kindar ve cimri Çene kısmı aşırı küçük ve gelişmemiş Tutarsız, aptal Balon şekilli yüz İyi kalpli, alçak gönüllü Uzun, sivri çene ve sivri kafa (Yumurta kafa) Yalancı, yaltaklık etmeye yatkın Aşırı büyük alınlı yüz Tembelliğe yatkın
48 47 Aşırı küçük alınlı yüz Cimri, çabuk sinirlenen Kemikli yüz Çalışmayı seven, ürkek Düz şekilli yüz Ters, başına buyruk ve bazen zalim Zayıf yüz İhtiyatlı, derin düşünceli Alın üç kısma ayrılır. Orta şerit en büyüğü olup şekilde III. bölge olarak gösterilmiştir. I. bölge hafıza gücü, II. bölge düşünme gücü, III. bölge de kâşiflik yeteneğini gösterir. Bu kısımlardan daha kabarık olanı sözkonusu karakterin kuvvetli olduğuna işaret eder. Aşırı kabarık alın Kolayca sinirlenebilen tip
Çökük alın Zorluklara karşı direnci olmayan, ürkek, korkak Ensiz alın Aptal Dörtgen alın İyi kalpli, alçakgönüllü, asil Normal alın Dengeli, yetenekli Aşırı enli alın Kibirli, övünmeyi seven Gözlerin üzerine doğru çökük alın Cesur, enerji dolu Küçük ve yuvarlak alın Yalancı, kibirli ve yüzeysel düşünen Yuvarlak alın Hınçlı, çabuk sinirlenen Kırışıksız düz alın Kibarlığa yatkın, dış görünüşüne önem veren, süslü
Göz Temiz ve açık göz küresi Sağlıklı olma belirtisi Üzerinde çok belirgin kan damarları olan göz küresi Kötü içgüdüleri kuvvetli Çok hafif kan damarları olan bembeyaz göz küresi: Hassas İnce kan damarları olan kırmızımsı göz küresi: Sinirli İnce kan damarları olan ve irisi koyu renkte göz küresi: Ezilmiş Koyu kahverengi ve koyu mavi: güvenilir, ciddi Açık gri ve açık mavi: enerji dolu Siyah: çok çabuk heyecanlanan Aşırı küçük iris koyu gri: cimri Kötü niyetli, hınçlı
Aşırı büyük kapaklar Ciddiyetsiz, düşünmeden hareket eden İnik (sarkık) üst kapak Tembel, vurdumduymaz Aşırı etli kapaklar Rahatına düşkün Sarkık alt kapak Alkole meyilli (ayyaş) Kırışık kapaklı büyük gözler Kötü maddi zevklere yatkın Kirpikleri arkaya katlanmış kapaklar Sağduyulu hareket eden Düz kirpikli kapaklar Açık sözlü, içten, samimi Düz kaşlar Rahatına düşkün Aşağıya doğru inen kaşlar Ters, hoşgörüsüz, kendi düşüncesinden başka hiçbir fikri kabullenmeyen
Göz kapaklarına doğru eğilmiş kaşlar Yalancı, riyakar Göz kapakları üzerine kadar inen kaşlar Hasetçi Kısa kaşlar Sakin karakterli Kalın, siyah kaşlar Dürüst, alçakgönüllü Gelişmemiş kaşlar Hastalıklı Burnun üzerinde birleşen kaşlar Çabuk sinirlenen, cimri Kalın, aşağıya doğru kavisli kaşlar Hayal gücü kuvvetli Gözlere yakın, hilal şekilli kaşlar Ters, başına buyruk Kavisli (hilal), yüksek kaşlar Hayat aşkıyla dolu, enerji dolu
Burun Burun kökü II. III. IV. Ön burun Burun ucu Burun kanatları V. Burun delikleri Normal burun Akıllı, açık sözlü, samimi Sivri burun Çabuk sinirlenen, meraklı Uzun, aşağıya doğru sarkmış burun Akıllı, adil Küçük, kısa burun Kibirli, cimri, kötü kalpli Büyük, etli burun Aptal Büyük, düz burun Dürüst
Kavisli, eğri burun Çabuk sinirlenen, sinirlerine hakim olamayan Ortası kabarık, daha sonra basık burun Açgözlü, aptal, sıradan kişilikli Kambur, şahin burun Barışçı, cömert, eliaçık Sivri uçlu, şahin burun Sinirli, bazı durumlarda kötü kalpli davranan Az kavisli burun Kibirli, kendini beğenmiş Alın tarafa çökük burun Dar düşünceli, cimri Küçük, alın tarafında aşırı derecede çökük burun Yalancı, riyakar Büyük delikli uzun burun Eğlenmeyi seven Alın tarafında çıkıntılı burun Hayırsever, cömert
Uzun, aynı zamanda yuvarlak burun Hırsızlığa yatkın Ucu kırmızı, damarları açıkça belirgin burun Aptal, aşırı içkiye düşkün (ayyaş) Kambur burun Cimri, yalancı Hiç gelişmemiş burun (bazen doğuştan) Pireyi deve yapan, bazen alçak ve acımasız Büyük delikler Neşeli, enerji dolu Uzun, neredeyse ağıza kadar uzamış burun Cesur, kahraman Etli ve delikleri tüylü burun Sahtekar Küçük ve çember şekilli delikleri olan burun İnatçı Kalkık uçlu burun Saf, ayrıca kibirli
Kısa burun Hassas, çabuk sinirlenen, haddini bilmeyen "İkikat burun" Çalışkan, gayretli, hevesli Ağız I. Üst dudak II. Alt dudak III. Ağız köşesi IV. Ağız yarığı Kırmızı ve normal şekilli dudaklar sağlıklı olma belirtisidir. Kansız, mor ve koyu kırmızı dudaklar hastalık belirtisidir.
İnce, ensiz dudaklar Şan ve şöhret tutkunu Küçük, yukarıya doğru kalkık üst dudak Dedikoducu, boş konuşan Büyük ve etli dudaklar Aptal Aşırı büyük alt dudak Tembel Açık ağız (üst dudak açık) Aptallık Birbirine sıkışmış dudaklar İtici mizaçlı, geçimsiz Büyük ağız Cesur, savaşçı ruhlu Kalın, sarkık dudaklar Zevke ve eğlenceye düşkün Üst dudağı sarkık, büyük ağızlı Aptal, açgözlü, kaba
Ensiz, büyük dudaklar (bazen dişler dışarda) Hilekâr, yalancı Öne çıkmış alt dudak Kendini beğenmiş, kibirli Çene Yapısı Aşırı enli, dörtgen şekilli çene Enerji dolu, kaba, acımasız İkiye ayrılmış çene Kararsız Keskin uçlu çene Çabuk sinirlenen (özellikle yan kemikleri geniş olan kişiler)
Yukarı doğru eğik çene Zevkine düşkün Küçük çene Kararsız, tereddütlü Aşırı yuvarlar çene Enerji dolu İleriye doğru çıkmış çene İnatçı, ters, hoşgörüsüz Fazla belirgin, net çizgili çene Cesaretli, hayal gücü kuvvetli Aşırı derecede ileriye çıkmış çene Acımasız Kulak 1. Kulak kepçesi, 2. Kulak kepçesi çukuru 3. Kulakçık, 4. Kulak memesi
Aşırı küçük daire şekilli kulaklar Korkak Aşağıya doğru aşırı sivri kulaklar Kaba hislere yatkın Büyük kulaklar Müziğe yetenekli Normal kulaklar Ciddi, sağduyulu Uzun ve ensiz kulak Hasetçi, esirgeyen Büyük, kepçe kulaklar Çok konuşan, aptal Kıllı kulaklar Uzun ömürlü, iyi duyma yeteneğine sahip Dörtgen şekilli kulak İyi ahlaklı

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...