10 Ağustos 2013

İSLÂMÎ APOKALİPTİK ESERLER VE KIYAMET:



İSLÂMÎ APOKALİPTİK ESERLER VE KIYAMET: 
HADÎSLER IŞIĞINDA
BİR DURUM DEĞERLENDİRMESİ

 Yazan: Sulıman Bashear
 Çev.: Yrd. Doç. Dr. Yavuz KÖKTAŞ
Yaklaşmakta olan kıyamet konusunda ilk müslümanların inancı, hem Kur’an
(tefsir -çn-) hem de hadîsle ilgili geniş bir apokaliptik literatür∗
 tarafından güçlü bir
şekilde ifade edilmiştir. Alimlerin işaret ettiği bir nokta1
 -hayli tartışmalı bir teori
olsa da- P. Casanova2
 tarafından etkileyici bir şekilde ortaya konulmuştur. Gayb
üzerine kurulu böyle bir inanç, başlangıçta politik ve sosyal sistemi tesis etmekten
ziyade yaklaşan son ile uyarmayı amaçlayan Hz. Muhammed’in misyonunun -aklî
olmasa bile- tek güçlü motiviydi. Bundan dolayı Casanova, İslamî eskatolojinin
nebevî hitabın en eski türü olarak görülmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Bununla
birlikte kıyamet gelmediğine ve hayat zorunlu olarak devam ettiğine göre dünya
işlerini tedricen ve ihtiyatla organize eden İslâm toplumunun tavırları, günlük hayatı
tasvir eden tefsir ve hadîslere yansımıştır.3
Farklı alanlarda4
 yapılan teşebbüslere örnek olarak bir kaç müsteşrik son
zamanlarda İslamî apokaliptik malzeme vasıtasıyla tarihi okuma sorununu
araştırmaya çalışmışlardır.5
 Burada ve mezkur çalışmalarda apokaliptik (geleceğe

Bu makale Sulıman Bashear’a ait “Muslim Apocalypses and The Hour: A Case-Study in Traditional
Reinterppretation” adlı çalışmanın çevirisidir. (Israil Orrental Studies, ed. Joel L. Kraemar, E. J.
Brill=Leiden, New York, Köln, 1993)

 Apokaliptik literatürün anlamı şudur: Apokalips, “vahiy” (ilham) ya da “gizli olanı açma”
manalarına gelir. Dolayısıyla apokaliptik metinler, normalde gizli olan şeyleri açma veya gelecekle
ilgili birtakım bilgiler verme muhtevasında olan metinlerdir. (çn.)
1
 M. Steinschneirder, “Apocalypsen mit polemischer Tendenz”, ZDGM (1874) 28, s. 627-659; I.
Goldziher, Muslim Studies, N. Y. (1971), II, 77; F. Buhl, Das Laben Muhammeds, s. 145-157; T.
Andrae, Mohammed, s. 45. Krş. M. J. Kister, “ A Booth Like the Booth of Moses”, BSOAS (1962)
XXV: I, s. 152; R. Bell, The Origin of Islam in its Chiristian Environment, London, s. 152; N.
Abbott, Studies in Arabic Literary Papyri, Chicago, 1926, II, 76, 110.
2
 P. Casanova, Mohammed et la fin du monde, Paris, 1911, s. 24.
3
 P. Casanova, s. 12-20.
4
 Mesela, Bizans apokaliptikleriyle ilgili çalışmalar: A. Vasiles, “Medieval Ideas” Byzantion (1942)
16; P. Alexander, “Medieval Apacalpyses”, American Historical Review (1967) 73. Süryanice
malzeme için bkz. S. P. Brock, “Syriac Vievs of Emergent Islam”, G. H. A’nın içinde; Juynboll,
Studies on the First Century, Carbondale 1987, s. 9-11.
5
 W. Madelung, “Abdullah b. al-Zübeyr and the Mehdi”, Journal of Near Eastern Studies, (1981) 40:
4, s. 291-306; a. mlf. “Apocalytic Prophecies in Hims in the Umayyad Age”, JSS XXXI, (1986) II,
s. 141-186; M. Cook, “Eschatology, History and the Dating of Tdaditions”, The Hebrew University
of Jerusalem, June-Jule 1985; L. Conrad, “Portonts of the Hour: Hadith and History in the in the
First Century A.H”, Der Islam’da yayınlanacaktır.Sulıman Bashear 210
dair -çn- ilhamların “tamamlanılmak” için sürekli bir değişime ve adaptasyona
uğradığı; bu şekilde şiddetli protestolardan kurtulunacağı gerçeği ifade edilmiştir.6
Bu makalenin esas amacı, müslüman alimlerce kabul edilen ve kıyametin
yaklaşmasıyla ilgili uyarıları içeren bir kaç hadîsi ve (bu hadîslerde) sürekli ertelenen
kıyametin, onların yorumları çerçevesindeki sonucunu araştırmaktır. Böylece bu tür
yorumların işlendiği en erken tarihi tespit etmek amacıyla hadîslerin isnadlarını
araştırmaya da bir teşebbüs yapmış olacağız. Aynı şekilde sonraki müslüman
alimlerin yorumlarını ve kıyametin yaklaşmasıyla ilgili anlayışlarını da incelemeye
çalışacağız.
İki parmakla ilgili hadîs
Yaygın olarak bilinen bir hadîse göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Ben (işaret parmağı ile orta parmağını göstererek) şu ikisi gibi kıyametle birlikte
gönderildim”. Bu hadîs Enes, Cabir, Ebu Hureyre, Sehl b. Sa’d vb. sahabiler
vasıtasıyla Hz. Peygamber’e varan değişik senedlerle nakledilmiştir. Aşağıda bir kaç
ravi ve alimin yorumlarıyla birlikte bu hadîsin farklı varyantları araştırılacaktır.
1- Cabir b. Abdillah rivayeti –ikinci asrın ikinci yarısında yaşayan değişik
şahsiyetlerden nakledildiği gibi- iki şii imam Cafer es-Sadık (ö. 148) + babası
Muhammed el-Bakır (ö. 114) senediyle nakledilmiştir. Bununla birlikte bir kaç
kaynakta kaydedildiğine göre7
 hadîs, araştırılmaya değer bazı yapısal değişikliklere
sahiptir.
Abdullah b. Mübarek ve Nuaym b. Hammad bu rivayeti Süfyan b. Uyeyne (ö.
198) kanalıyla Ca’fer’den nakletmiştir. Hemen akabinde tahminen Cabir’in ifade
ettiği bir yorum vardır: “…ve Hz. Peygamber her ne zaman kıyameti zikrettiyse,
gelmekte olan bir orduya karşı uyarıda bulunuyormuş gibi yanakları kızarır, sesi
kesilir ve öfkesi artardı”.
Nesaî’nin kaydettiği gibi Abdullah b Mübarek + Süfyan hadîsi, bazı ek
unsurları içermektedir. Orada Hz. Peygamber’in her va’azettiğinde nasıl ifadeler
kullandığına dair uzun tavsifler vardır. O, Allah’a hamdeder, kudretinin dalalette
bırakmaya yettiği gibi hidayete erdirmeye de yettiğini ifade eder. Bid’atlere karşı
6
 L. Conrad, makalenin daktilo edilmiş halinin 18-20. sayfa arası.
7
 Abdullah b. Mübarek, Müsned, Riyad, 1987, s. 53; a. mlf. Zühd, Beyrut, 1386, s. 556; Nuaym b.
Hammad, Kitabu’l-fiten, MS British Museum, Or. 9449, v. 178b; İbn Hanbel, Müsned, Kahire,
1313, III, 10-11; Müslim, Sahîh, Beyrut, ts. III, 11; İbn Mace, Sünen, Kahire, 1952, I, 17; Nesaî,
Sünen, Kahire, 1987, III, 188; Ebu Ya’la, Müsned, Şam, 1985, IV, 85-90; Beyhakî, Sünen, Beyrut,
ts. III, 213.Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi II (2002), Sayı: 3 211
Kur’an ve sünnete sarılma konusunda ısrar eder. Sonuçta ölünün mülkünü ve
borçlarını üstlenen “imam”ın yani kendisinin rolüne yer verir. Tüm bunların arasında
Hz. Peygamber’in misyonunun ve “şu ikisi gibi” olan kıyametin ifadesi gelir ve bunu
“her ne zaman kıyameti zikrettiyse, yanakları kızarır vs.” şeklindeki yorum takip
eder.
Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Said el-Ferruh el-Basrî’nin (ö. 198) Ca’fer’den
naklettiği farklı bir rivayeti kaydetmiştir. Hadîs, -tartışmalı bir formda olsa da-
bid’atleri kınayan unsuru te’yid eder. Aynı zamanda iki parmağa işaret etme
davranışının bilfiil Cabir ya da Hz. Peygamber’e değil, Yahya’ya ait olduğuna dikkat
edilmelidir.
Müslim, İbn Mace, Ebu Ya’la, İbn Hibban ve Beyhakî’de, Abdulvehhab esSakafî (ö. 194), Süleyman b. Bilal (ö. 172) ve Vuheyb b. Halid (ö. 165) gibi
şahsiyetlerin Ca’fer’den naklettiği rivayeti görüyoruz. Diğerlerinden farklı olarak
Müslim ve Beyhakî, Abdulvehhab’ınkine benzer bir Vaki + Süfyan rivayetini
kaydeder. Onların hepsi, Hz. Peygamber’i iki parmağını yan yana getirmekle tavsif
eden ek bir izaha sahiptir. Aynı zamanda onlar “her ne zaman Hz. Peygamber
va’zettiğinde yanakları kızarır vs.” ifadesiyle hadîse başlar.
2- Cabir b. Semure, bu hadîsi Hz. Peygamber’e isnad eden başka bir
sahabiydi.8
 Cabir’den bu hadîsi nakleden esas ravi, Ebu Halid el-Valibî’dir (ö.100).
Sened ise şöyledir: A’meş (ö.145) + Fıtr b Halife (ö. 150) + Mansur b. Mu’temir (ö.
132) + Ebu Halid el-Valibî.9
 Aynı zamanda Simak b. Harb (ö. 123) tarafından da
nakledilmiştir.10
Her ne kadar bu rivayetler, Hz. Peygamber’in misyonu ile kıyamet arasındaki
ilişkiyi andıran iki parmak unsurunu ihtiva ediyorsa da onların uslupsal farklılıkları
kayda değerdir. Standart form yine basit bir şekilde şöyledir: “Ben şu ikisi gibi
kıyametle birlikte gönderildim”. Bazı rivayetler “o, parmaklarına işaret etti ya da
onları bitiştirdi” gibi eklere sahiptir. Diğerleri ise, Cabir’in Hz. Peygamber’i böyle
yaparken gördüğüne işaret eder. Bununla birlikte İbn Hanbel’in kaydettiği bir
rivayetten böyle bir işareti Hz. Peygamber’in kendisi değil, Cabir’in hatta Ebu
Halid’in hatta daha da doğrusu A’meş’in yaptığını öğreniyoruz. İbn Hanbel ve
Taberanî tarafından kaydedilen A’meş hadîsinin iki farklı varyantında aynı zamanda
önemli bir ekle karşılaşıyoruz: “O, (yani bir parmak ve kıyamet) nerdeyse beni
geçecekti”.
8
İbn Hanbel, IV, 309 ve Taberanî, el-Mu’cemu’l-kebir, Bağdat, 1980, XXII, 126’da böyle ise de, o,
Cabir b. Abdillah ve Vehb es-Suvai ile karıştırılmıştır. Aynı zamanda krş. Heysemî, Mecmeu’zzevaid, Beyrut, ts. X, 311.
9
İbn Hanbel, IV, 309, V, 103; Taberanî, II, 206; Taberî, Tarih, Kahire, 1967, I, 12; krş, Heysemî, X,
311.
10 Taberanî, II, 239.Sulıman Bashear 214
yoluyla- nakledilmiştir.21 İkincisi Atiyye el-Avfî (ö. 111) yoluyla Ebu Said elHudrî’den rivayet edilmiştir. Hadîs, eşsiz bir şekilde kıyametin yakınlığını ifade eder.
Ona göre Hz. Peygamber şöyle demiştir: “Boru sahibinin borusunu ağzına alıp
üflemek için beklediğini bilirken nasıl rahat edebilirim?…”.22 Her ne kadar onlar bir
kaç ilk kaynakta bulunsa da gerçek şu ki, onları klasik eserler içermez. Hadîsçilerin
yorumladığı veya takdim ettiği şekliyle onlara uymak güç olabilecektir.
Kur’an ve sünnette kıyamet bilgisi
Bir kaç âyet, açık bir şekilde kıyametin yakın olduğunu hatta Hz. Peygamber
ve ilk müslümanların sözde onun bazı alametlerini müşahede ettiklerini ifade eder.
Diğer bir kısım âyet ise, Peygamber dahil hiç kimsenin bilmeyip sadece Allah’ın
bildiği kıyamet bilgisi hakkında soru sorulmamasını ısrarla isteyerek yukarıdaki fikre
muhalif gözükür. Aşağıda gelmemiş olan kıyametin sarih bir biçimde geleneksel
tefsirlere yansıması gerçeğinin bulunduğu bazı durumları araştırmaya bir teşebbü
yapılıcaktır.
1- Muhammed suresinin 18. âyeti kıyamet alametlerinin belirmiş olduğundan
bahsetmektedir. İlk müfessirler “eşrat” kelimesinin alamât ve mukaddimât
anlamlarına geldiği konusunda ittifak içindedir.23 Bu tür alametlerin en büyüğü
olarak Hz. Muhammed’in zuhuru, çoğu müfessirler tarafından kabul edilmiştir.24 Bu
durum bazen bir hadîsle desteklenmiştir: “Ben şu ikisi gibi kıyametle birlikte
gönderildim” ve dahası “Ben kıyamet alametlerinden biriyim”.25
Hemen hemen aynı unsurlar, Kureyşin, Hz. Muhammed’den kendileri için bir
kıyamet alameti göstermeyi istediklerine dair bir rivayetin eklenmesiyle Kamer
suresinin 1. âyetinin tefsirinde kaydedilmiştir.26 Bununla birlikte bir kaç kaynakta
zikredilen bu malzeme, ayın yarılması alametinin halı hazırda vuku bulan bir şey
olarak değil, kıyametin gelmesi halinde gelecekte beklenilen bir alamet olarak
21 Deylemî, II, 13; Abd b. Humeyd, s., 267; İbn Hanbel, II, 50; krş. Said b. Mansur, Sünen, Beyrut,
1985, II, 143.
22 Abdullah b. Mübarek, Zühd, s. 557; Nuaym, v. 179a; krş. Tirmizî, III, 395.
23 Ebu Ubeyde, Mecazu’l-Kur’an, Kahire, 1962, II, 215; İbnu’l-Yezidî, Garibu’l-Kur’an, Beyrut,
1987, s. 162; İbn Kuteybe, Tefsiru garibi’l-Kur’an, Beyrut, 1978, s. 410.
24 Krş. Mukatil b. Süleyman, Tefsir, MS III. Ahmed/1-2, İstanbul, v. II, 157b. Firuzabadî tarafından
“Tenviru’l-mikbas” olarak adlandırılan İbn Abbas’a atfedilen tefsir, Kahire, 1951, s. 316; Tabersî,
Mecma’, Beyrut, 1956, XXVI, 38; İbnu’l-Cevzî, Teshil, Beyrut, 1973, IV, 48; Razî, Mefatihu’lgayb, Kahire, 1308, VII, 520.
25 Krş Tabersî, ve İbnu’l-Cevzî aynı yer.
26 İbn Kuteybe, s. 430; Mukatil, v. II, 175a; Vahidî, Esbabu’n-nuzul, Kahire, 1316, s. 299; Abd b.
Humeyd, s. 356; İbn Hanbel, III, 207; Kummi, Tefsir, Necef, 1387, II, 341; Tabersî, XXVII, 65;
İbnu’l-Cevzî, IV, 79.Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi II (2002), Sayı: 3 215
yorumlanması erken ikinci asrın teşebbüslerine açık bir şekilde işaret eder. Bu tür
teşebbüsler Ata el-Horasanî’den (ö. 135) oğlu Osman (ö. 155) vasıtasıyla
nakledildiği gibi Hasan Basrî’den de nakledilmiştir.27 Şii müfessir Kummî’den
öğrendiğimize göre, burada iki aykırı yorum ileri sürülebilmektedir: Biri kıyametin
yakın olmasının şii kurtarıcı şahsiyetin zuhuru olarak anlaşılması; diğeri bunun Hz.
Muhammed ile kıyamet arasında başka hiç bir peygamberin beklenilmeyeceği
anlamında tefsir edilmesi.28
Yine Enbiya suresi 21. âyetinde insanların hesap vermesinin yaklaşmasıyla
ilgili uyarıyla kıyametin kastedildiği anlaşılmıştır.
29 Bununla birlikte sonraki bir kaç
müfessir geçmiş uzun zamana bağlı olarak “karîb=yakın” terimini “gelmekte olan
her şey yakındır” cümlesini ekleyerek takdim etmek zorunda kalmışlardır.30
Özellikle Razî ve Neysaburî’nin “karîb” kelimesine altı ve yedi asır geçtikten sonra
hâlâ inanılabileceğini açıklamak için baskı oldukları görülür.
Nahl suresinin 1. âyetinin tefsirinde görülen iki zıt akım, oradaki iki farklı
unsuru muhtemelen benzeştirerek ayırtedilmiş olabilir. buna göre âyetin birinci kısmı
“Allah’ın emri geldi” derken ikinci kısmı “acele etmemelerini” istemektedir. Burada
“kıyamet” olarak anlaşılan “emr” kelimesi, genellikle Hz. Peygamber’e atfedilen şu
şekilde bir rivayetle de ifade edilmiştir: “Hz. Peygamber’e âyetin birinci kısmı
vahyedildiğinde yerinden fırlamış, ikinci kısmı vahyedildiğinde oturmuştu”.31
Bununla birlikte bir kaç kaynaktan öğrendiğimize göre “emr” kelimesi, bazen “ceza”
olarak tefsir edilmiştir. Hasan Basrî ve İbn Cureyc’den nakledildiğine göre âyet,
müşrikleri bu dünyada ceza çekecekleri için tehdit etmektedir. Sonraki bazı
müfessirlerce bu, Bedir savaşı olarak da anlaşılmıştır.
32 Dahhak’a (ö. 102) atfedilen
bir rivayete göre “emr” kelimesinden, “Allah’ın hükümleri ve farzları”
kastedilmiştir.33 Sonuç olarak kıyametin “emr” kelimesiyle kastedilen şey olduğuna
dair fikri kabul edenler, geçmiş zaman kipi olan “etâ” lafzından “kısa zamanda/kesin
olarak gelecek” manasını anladıklarını ortaya koymuştur.34
2- Tâhâ suresi 15. âyeti de kıyametin gelmesinin yakın olduğunu ifade eder.
Bununla birlikte âyet, farklı okuyanların kıyametin te’hiriyle ilgili bazı endişelerini
yansıtan anahtar bir cümleyi içerir. Cümle şudur: “ekadu ahfiha/uhfiha=nedeyse
27 İbnu’l-Cevzî, IV, 79; Tabersî, XXVII, 65; krş. Zeccac, Ma’anu’l-Kur’an, Beyrut, 1988, V, 81;
Razî, VII, 748.
28 Kummi, II, 341.
29 İbn Kuteybe, s. 284; Kummi, II, 67; Vahidî, s. 209; Zeccac, III, 383; Razî, VI, 98.
30 Krş. Tabersî, XVII, 7; İbnu’l-Cevzî, III, 22; Razî, VI, 98.
31 Mukatil, v. I, 200a; İbn Abbas, s. 167; Vahidî, s. 209; Suyutî, Lubabu’n-nukul (İbn Abbas’ın
kenarında) s. 169; İbn Kuteybe, Te’vilu müşkili’l-Kur’an, Kahire, 1973, s. 514.
32 Tabersî, XIV, 50; Nesefî, Medariku’t-tenzil, Beyrut, ts. II, 280; İbnu’l-Cevzî, II, 149; Razî, V, 294;
Zeccac, III, 189; Taberî, XIV, 52.
33 Taberî ve Tabersî aynı yer.
34 İbn Kuteybe, s. 241; krş. Tabersî, XIV, 50; İbnu’l-Cevzî, II, 149.Sulıman Bashear 216
kıyameti açıklayacağım/gizleyeceğim”. “ahfa” fiili, ezdaddan kabul edilmiştir.35
Mevcut malzemeden anladığımıza göre bu iki tür okuma, âyetin tefsirinde iki zıt
akımı ortaya çıkarmıştır. Biri kıyametin yakın olduğuna inanmaya devam eden akım;
diğeri kıyametin kesin bilgisini sadece Allah’ın bildiğini söyleyen akım. Bu iki
okumanın “gizleme” anlamı genelde galip gelse de bazen birine bazen ötekine
atfedildiğini söylemek gereksizdir.36 Hatta biri Ubeyy ve İbn Mes’ud’un37
mushaflarına atfedilen “uhfiha min nefsî” şeklindeki okumayı beyhude bir teşebbüs
olarak değerlendirebilir. Böyle bir teşebbüsün arkasında yatan sebep, kıyamet ansızın
geleceğinden dolayı onun bilgisini neredeyse kendi nefsinden bile gizlediğini
söylemeyi kastedenin Allah olmasıdır.38 Fakat Hasan Basrî ve Katade’ye atfedilen ve
altı çizilen mana, Allah’ın böyle bir bilgiyi insanoğlundan gizlemesidir. 39 Bu manayı
ifade etmek için araştırmamızı ilerlettiğimizde görürüz ki, “ekadu” fiili, Allah
tarafından kullanıldığında “dilerim=uridu” anlamını ifade eder, “hemen hemen
yaparım” anlamını değil.40
Taberî ve çoğu sonraki müfessirler “uhfiha” şeklinde okumanın sonuç olarak
galip gelmesinden dolayı ilahî gizlilik fikrini kabul etmiştir. Diğer taraftan
“neredeyse onu açıklayacaktım” anlamındaki “ekadu ahfiha” ibaresi üzerinde Ebu
Ubeyde, Ebu Ali el-Farisî, Ebu’l-Feth el-Mevsilî ve Zeccac gibi alimlerin önemle
durdukları görülüyor.41 Bununla birlikte Zeccac’ın sözleri, muhalif akımla uzlaşmak
için kendilerinin baskı altında olduğunu gösterir: “Bu okuma, manayı ifade etmede
daha açıktır. Çünkü ‘neredeyse onu açıklayacaktım’ ifadesi aynı zamanda ‘onu
gizledim’ anlamına da işaret eder”.42
3- A’raf suresinin 187. âyetinin geleneksel tefsiri, Hz. Peygamber’in kıyamet
bilgisine sahip olup olmadığı sorunuyla ilgili iki zıt akımın açığa çıktığı başka bir
örneği ortaya koyar. Yine iki kere tekrar edilen ve kesin bir dille altı çizilen mana şu
şekilde ifade edilmiştir: “Sadece Allah kıyamet bilgisine sahiptir=innema ilmuha
indellah” ve “Sadece O, kıyametin vaktini açıklayabilir”. Hz. Peygamber’e kıyamet
hakkında soru sorulması bu âyette iki kere ifade edilmiştir. Âyet ikinci kez
35 Ebu Ubeyde, II, 16; krş. İbn Abbas, s. 194; İbnu’l-Yezidî, s. 113.
36 Ya bir ya da her iki şekilde okuduğu rivayet edilenler: Ebu Said el-Hudrî, İbn Abbas, Said b.
Cübeyr, Hasan Basrî, Mücahid ve Katade. Krş. Taberî, XVI, 113; aynı zamanda bkz. Ferra,
Ma’anu’l-Kur’an, Kahire, 1980, II, 176.
37 Mukatil, v. II, 2a; Süfyan es-Sevrî, Tefsir, Beyrut, 1983, s. 193; Abdurrezzak, Tefsir, MS Daru’lKutub, Kahire tefsir/242, v. 58a; İbn Kuteybe, s. 227; Tabersî, XVI, 91; Razî, XVI, 16.
38 Böyle bir kullanım için dilsel destek Kutrub ve Müberrid adıyla kaydedilmiştir. Krş Razî, XVI, 16;
Tabersî, XVI, 91.
39 Bkz. Neysaburî, Garaib (Taberî’nin kenarında, Kahire, 1328, XVI, 86; Tabersî, XVI, 91. Burada
Ahfeş’den onu destekleyici olarak rivayette bulunulmuştur.
40 Krş. İbnu’l-Cevzî, III, 11; Neysaburî, XVI, 86.
41 Razî, VI, 17; Tabersî, XVI, 87; Neysaburî, XVI, 86.
42 Zeccac, III, 352.Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi II (2002), Sayı: 3 225
Ümmetimin üzerinden yüz yıl geçtiğinde Allah’ın va’dettiği şey, onların başına
gelecektir”.86
Sonraki tarihler ve alimlerin durumları
Eldeki zengin apokaliptik malzemeyle tahkik edilen ikinci asır, iktidar için
Emevi mücadeleleriyle başlayan ve ancak ikinci asrın ortalarında saltanatlarını kuran
Abbasiler döneminde bastırılan genel ve sürekli karışıklıklar içinde yaşayan halkı
ümitsizliğe sevketmiş olmalıdır. Her ne kadar kıyamet hakkında bir kesinlik yoksa da
pek çok hadîs, tüm düzeylerde bozulmanın meydana gelmesinden dolayı büyüyen bir
kötümserliği yansıtan bu dönem boyunca yaygınlaşmıştır. Dolayısıyla mevcut
durum, dünyanın sonunun bir alameti olarak kabul edilmiştir. Bunlardan başka halk,
birinci asrın sonundan çok uzaklaşmış da değildi ve kıyametin yanıbaşlarında
olduğuna dair güçlü inanç zihinlerinde hâlâ tazeliğini koruyordu. Bilfiil kıyametin
130 ve 136 yıllarına kadar te’hiriyle ilgili yukarıda zikredilen Abdullah b. Amr’ın iki
hadîsi eski korku ve beklentileri güncelleştiren yeni tarihler olarak görülmüştür. Bu
tür malzemeyi gözden geçirdiğimizde, aynı zamanda bir türlü gerçekleşmeyen
kıyametin gelişinin sonraki uyarılarıyla ilgili alimlerin yaptığı açıklamaları araştırmış
olacağız.
1- Hz. Peygamber’e atfedilen tartışmalı mevzu bir hadîste o, şöyle demiştir:
“Yüzüncü yıldan sonra doğacak olanlara Allah’ın ihtiyacı yoktur”.87 Yine 200 ve 600
yıllarından sonra doğacak olanlarla ilgili Hz. Peygamber’e atfedilen hadîsler de
reddedilmiştir.88 Fakat ikinci asırdaki kötümserlik bir grup hadîste çok iyi ifadesini
bulmuştur. Orada Hz. Peygamber sözde ümmetine her biri 40 yıl olan beş grubun
ardısıra geleceğini söyler. Hadîsten öğrendiğimize göre sosyal ve dinî ahlak tamamen
200 yılı içinde gerçekleşecek olan kıyamete doğru tedricen bozulacaktır. Bu hadîsin
ravileri ikinci asrın ilk yarısında yaşayan insanlardır ve hadîs İbn Mace (ö. 275)
tarafından rivayet edilmiş olsa bile sonraki alimler tarafından zayıf ve münker
görülerek reddedilmiştir.89
Özellikle hicri 125 yılı diğer bir grup hadîs tarafından uğursuz ve kötü telakki
edilmiştir. Bazı hocalardan Muaviye b. Salih (ö. 150) yoluyla Hz. Peygamber’e
86 Nuaym, v. 192b.
87 İbn Arrâk, II, 345; Suyutî, el-Leâli, II, 389.
88 Suyutî, el-Leâli, II, 289; Aliyyu’l-Kârî, s. 339.
89 Krş İbn Mace, II, 1349; İbn Hibbân, Kitabu’l-mecrûhîn, Haleb, 1402, II, 170; İbnu’l-Kayseranî,
Ma’rifetu’t-tezkire, Beyrut, 1985, s. 105; Aliyyu’l-Kârî, s. 340; Suyutî, el-Leâli, II, 392; İbn Arrâk,
II, 348; İbn Hacer, Lisânu’l-mizân, Beyrut, ts. III, 232; Zehebî, Mizânu’l-i’tidâl, Beyrut, ts. II, 369;
Kurtubî, Tezkire, II, 391,Sulıman Bashear 226
atfedilen bir hadîste Peygamber şöyle demiştir: “Ümmetimin üzerinden 125 yılı
geçtiğinde büyük savaşlar ve dünyanın sonunda beklenilen her şey meydana
gelecektir”.90 Zührî’den Mus’ab b. Mus’ab yoluyla nakledilen bir başka hadîste Hz.
Peygamber şöyle demiştir: “Dünyada zina 125 yılında artmış olacak”.91 Ebu’tTayyah’ın (ö. 128) Ka’b’a atfettiği bir diğer hadîste Ka’b şöyle demiştir: “Arapların
çarkı Hz. Peygamber’in ölümünden sonra 125 yıl dönecek, sonra fitneler ortaya
çıkacaktır”.92 Son olarak Münzir es-Sevrî’nin (ö. 130) kendisinin söylediği veya Hz.
Ali ve Ebu Hureyre’ye atfettiği bir rivayette onlar “125 yılından sonra Arapların vay
haline!”93 diyerek uyarıda bulunmuştur.
Benzer hadîsler, Evzaî ve Malik b. Enes (ö. 179) yoluyla Zührî ve Yahya b.
Ebi Kesir’den (ö. 129) nakledilmiştir. Onlar Emevilerin dağılmasını ve Abbasilerin
iktidara gelişini önceden haber veren fitnelere eşlik eden korkuların hatırlanmasını
yansıtır. Hz. Peygamber’e atfedilen bu hadîslerin sahihliğinin sonraki alimler
tarafından tartışıldığını söylemek gereksizdir.94 Onların bazısına göre gelecekte
olacak şeyleri tarih vererek tayin eden her hadîs “mevzu” kabul edilmelidir.95
Tarih belirten bu tür hadîslerden Hz. Peygamber’e isnad edilen bir kaçına
işaret edilmelidir. Bu hadîslerde ikinci asır boyunca meydana gelecek bazı şeylerle
ilgili uyarılar ve onlara nasıl göğüs gerileceğine dair öğütler bulunmaktadır. 130/
veya 160 yılında Kur’an ve adil insan çağa yabancı olacaktır; 133’de akıllı insan
çocuk edinmekten memnun olmayacak; 150’de zındıklar ortaya çıkacak/ veya en iyi
evlat, kızlar olacak/ veya evlilikten kaçınılacak; 160’da en iyi kimse hiç bir dünyevî
sorumluğa karışmayan olacak; 166’da kişi sığınak arayacak; 170 yılı recm, hasf vb.
yılı olacak/ veya soyguncu melikler yılı olacak; 180 yılı musibetler yılıolacak/ veya
dağlarda tek başına yaşamak kabul edilecek; 190 yılı yok oluş, helak oluş yılı olacak
öi 200 yılı hüküm, yargı yılı olacak/ veya 190 yılında katl (herc) başlayacak ve
kıyamet kopuncaya kadar devam edecek.96
Kişi, Abbasî halifesi el-Emin ve el-Me’mun’un arasındaki şiddetli iç
çekişmelerle dolu bir asrın sonu olan 200 yılının niçin hâlâ mesih öncesi olayların
bitimine tanıklık etmesini beklediğini ve hafızada tazeliğini koruduğunu anlayabilir.
Fakat 200 yılında kıyamet kopmadığı gibi “alametler 200 yılından sonra ortaya
çıkacak” mealindeki bir hadîs de öne sürülmüştür. Sonraki alimler tarafından bu
hadîsin sorumlusu kabul edilen kişi çağdaş Avn b. Umara’dır (ö. 212) ve hadîsin
90 Nuaym, v. 192b.
91 Ebu Ya’la, II, 160; İbn Arrak, II, 348.
92 Nuaym, v. 192a-b.
93 Abdurrezzak, Musannef, XI, 352; Nuaym, v. 193a.
94 Krş. İbnu’l-Cevzî, Mevzuat, III, 196; Suyutî, el-Leali, II, 39; İbn Arrak, II, 346.
95 Mesela, İbnu’l-Kayyım, el-Menar, s. 110; Aliyyu’l-Karî, s. 314-339.
96 Krş Abdurrezzak, XI, 373; Nuaym, v. 194b; Deylemî, I, 333; Aliyyu’l-Karî, s. 338; İbnu’lKayseranî, s. 95; İbn Arrak, II, 346; Suyutî, el-Leali, II, 391; İbn Hibban, III, 128, Zehebî, IV, 391.Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi II (2002), Sayı: 3 227
kıyametin tarihi hakkında hiç bir kehanette bulunmayıp sadece alametlerinden
bahsetmesi gerçeği, tarihin nispeten beğenilecek iyi bir devri açıkladıktan sonra
ortaya çıkacaktır. Bununla birlikte İbn Hanbel’in “İlel”i gibi erken bir kaç kaynak ya
hadîsi şüpheli karşılamış ya da benzer ifadeleri Hz. Peygamber’den başka
şahsiyetlere isnad etmiştir.97
2- Benzer nebevî ifadeler, bazı durumlarda belirli yıllardan sonra da ortaya
atılmıştır. Onlardan biri değişken bir şekilde 100, 200 ve 600 yıllarının verildiği
yukarıda işaret ettiğimiz hadîstir. En iyi insanın dünyevî sorumluluğu olmayan insan
olduğuna dair hadîs 160 ve 200’den sonraki yıllara uygulanmıştır.
98 Yine dağda tek
başına yaşamayı kabul etmekle ilgili hadîsin de sadece 180 yılına değil, 360 ve 380
yıllarına da uygulandığı rivayet edilmiştir.99
Her ne kadar sonraki alimler tarafından eleştirilmiş olsalar da100 üçüncü asır
ve sonraki tarihlerle ilgili yeni ifadelerin yaygınlaştığını söylemek gereksizdir.101
Dünyanın sonuna gelince, bu tür malzemeyi büyük ölçüde toplayan Nuaym b.
Hammad, eserinde İbn Abbas’a atfettiği bir hadîsi kaydeder. İbn Abbas şöyle
demiştir: “İsrailoğullarına verildiği gibi Muhammed ümmetine de 300 yıl te’hir
verilmiştir”.102
Nuaym, üçüncü asırla ilgili başka bir hadîs kaydeder. Bu kıyametin
zamanıyla ilgili hesapları yeniden gözden geçirmek için alimlere önemli bir çıkış
yolu sağlar. İsnadının Ebu Davud’un da kaydettiği isnadla karşılaştırılması halinde
hadîsin Sa’d b. Ebi Vakkas vasıtasıyla Raşid b. Sa’d (ö. 108) ve Şureyh b. Ubeyd (ö.
108) tarafından Hz. Peygamber’e isnad edildiği ortaya çıkar.103 Ebu Davud ve
Taberanî’den öğrendiğimize göre benzer bir ifade Raşid + Muaviye b. Salih +
Abdurrahman b. Cübeyr + babası + Ebu Sa’lebe senediyle Hz. Peygamber’e isnad
edilmiştir. Her iki hadîs esas olarak ümmetin Allah tarafından “yarım gün” te’hir
edileceğini ifade eder.104 Taberî (ö. 310) “yarım gün” ile kastedilenin bilfiil 500 yıl
olduğunu
105 ve bunun hadîs olarak Sa’d b. Ebi Vakkas’a atfedilen açıklayıcı bir ek
görünümünde bir unsur olduğunu kabul eder.
97 Krş. İbn Hanbel, Kitabu’l-ilel, Beyrut, 1988, III, 7 (burada böyle bir şüpheyi ifade eden İbn
Hanbel’in kendisi değil, çağdaşı Yahya b. Main’dir); İbn mace, II, 1348; Hakim, IV, 428;
Deylemî, I, 125; İbnu’l-Cevzî, III, 198; İbn Arrak, II, 349; Aliyyu’l-Karî, s. 340.
98 Ukaylî, II, 69; İbn Kesir, I, 24.
99 İbn Arrak, II, 346; Aliyyu’l-Karî, s. 340.
100 Kurtubî, II, 358. Burada bir çok örnek verir.
101 Mesela, Deylemî, I, 257, 260 yılıyla ilgili.
102 Nuaym, v. 183a, 195b.
103 Nuaym, v. 180a, 193b; Ebu Davud, IV, 125.
104 Taberanî, XXII, 214.
105 Taberî, Tarih, I, 16.Sulıman Bashear 228
Taberî, ulaştığı sonucu bir dizi geleneksel ifade ve hesaplar üzerine kurar.
Bunlar arasında şunlar vardır:
a- Allah’ın bir gününün bin yıla eşit olduğuna dair âyet (Hacc, 47).
b- Yeryüzündeki hayat süresinin yedi bin olduğuna dair İbn Abbas’a
atfedilen hadîs.106
c- Ebu Said el-Hudrî’nin Hz. Peygamber’den naklettiği hadîs : “Yeryüzünde
hayat süresinden geriye kalan şey, ikindi ile akşam namazı arasında kalan
şeye eşittir”.107
Taberî’ye göre bu, aynı zamanda orta parmağın uzun olanıyla işaret parmağı
arasındaki ilişkiye de benzemektedir.
Bana göre iki parmakla ilgili hadîsi bu şekilde yorumlayan ilk alim
Taberî’dir. “Fadl” terimiyle ilgili böyle bir kullanımın, Katade’nin Enes’den yaptığı
rivayette söz konusu olduğunu daha önce zikretmiştik.
Sonuç
İkinci ve sonraki asırlarla ilgili belirli yıllar tayin eden bir çok hadîsin
“mevzu” olarak nasıl reddedildiğini görmüş olduk.108 Fakat yer sarsıntısı, batma,
yanardağ ile diğer tabiî ve insanî musibetler uzun zamandır devam etmekte olan
kıyametin gelişinin alametleri olarak kabul edilmiştir.109
Görünüşte kıyametin kopuşuna olan inanç, alimlerin içinde nebevî bir dogma
bulunan inancı olarak görülebilir. Fakat yaygın inanca göre hadîsler, insan ve her tür
canlıya ait korku ve ümitlerin biriken tepkilerini yansıtarak kendi kendini yenileyen
bir vasıta olmuştur. Hadîs kaynakları her iki tepkiyi de ortaya koymuştur. Özellikle
asırların bitiş yılları ile insanî ve tabiî musibetler, yeni durumlara uyarlanan eski
apokalipsleri besleyen verimli bir alan sağlamıştır.
106 Krş. İbn Arrak, II, 379. Hadîsi Taberanî’nin el-Mu’cemu’l-kebir’i, Beyhakî’nin Delail’i ve
Suyutî’nin Ravd’ından nakletmiştir.
107 Abdullah b. Mübarek, Zühd, s. 555 ve Nuaym, v. 178b.
108 Böyle bir durum en erken İbn Main tarafından (I, 331) ifade edilmiş; İbnu’l-Kayyım ve Aliyyu’lKarî tarafından genel bir kural olarak ele alınmıştır. (Bkz. İbnu’l-Kayyım, el-Menar, s. 110;
Aliyyu’l-Karî, s. 340) İbn Kesir’in, eğer hadîs Kur’an’ın mahlukluğu ve İbn Hanbel’in mihnesiyle
ilgili ilk üç asrın fitne olaylarına işaret ediyorsa, 200 yılından sonraki alametlerle ilgili hadîsi kabul
etmeye meyilli olduğunu ifade etmesine dikkat edilmelidir.
109 Kurtubî, II, 340; İbn Kesir, I, 26, II, 368


UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!


SİRİDERYA AMUDERYA KAN OLMUŞ
GÖKKUBBE’DE DERVİŞİN GÖZÜ DOLMUŞ
BAŞIMIZDAKİLERİN ÖZÜ DONMUŞ
HOCALI URUMÇİ TÜRK’E ÖZ VATAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
Uyan Ey Türkoğlu!
ALTAY’DAN TUNA’YA KILIÇ KUŞANDIK

VARŞOVA’DAN YEMEN’E AT KOŞTURDUK
HAÇLI ORDUSUNU BOZGUNA UĞRATTIK
SULTAN ALPARSLAN’DAN MİRAS BU VATAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
DOĞU TÜRKİSTAN’IMIZDA ZULÜM VAR
CAN KERKÜK’ÜMÜZDE AĞIR AZAP VAR
CİHAN TÜRK’ÜNDE TURAN’A HASRET VAR
AZAP ÇEKEN TÜRK’E AĞLIYOR VATAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
GÖK BAYRAĞIMIZIN BOYUNU BÜKÜK
KARABAĞ’IMIZDA OCAKLAR SÖNÜK
CAN ANADOLUMUZ BATIYA DÖNÜK
KÜRESEL EMPERYALİZM TÜRK’E DÜŞMAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
ÇEÇENYA’MIZDA MOSKOF’UN İZİ VAR
KIBRIS’IMIZDA YUNAN’IN ELİ VAR
AĞRI’MIZDA ERMENİ’NİN GÖZÜ VAR
CİHAN BİR OLMUŞ ÖZÜMÜZE DÜŞMAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
BATI TRAKYA’MIZDA YUNAN’IN ZULMÜ
KUDÜS’ÜMÜZDE CONİNİN ÇÖZÜMÜ
ANADOLU’MUZDA HAÇLININ HÜKMÜ
DİNLERARASI DİYALOG BİR YALAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
ALTAY’DA BIRAKMIŞIZ SAZIMIZI
KININA KOYMUŞUZ KILICIMIZI
FİRAVUNLAR SARMIŞ ETRAFIMIZI
DAVUL ZURNA ÇALIYOR AYAN BEYAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
TANRI DAĞLARI’NI DUMAN BÜRÜMÜŞ
KAFKAS DAĞLARI’NA DÜŞMAN YÜRÜMÜŞ
TOROS DAĞLARI’NA KERVAN DİZİLMİŞ
SIRTIMDAN HANÇERLEDİ KAHPE DÜŞMAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
SİRİDERYA AMUDERYA KAN OLMUŞ
GÖKKUBBE’DE DERVİŞİN GÖZÜ DOLMUŞ
BAŞIMIZDAKİLERİN ÖZÜ DONMUŞ
HOCALI URUMÇİ TÜRK’E ÖZ VATAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
DÜŞMANLARIMIZ SIZMIŞ İÇİMİZE
KÜFÜR EDİYORLAR ECDADIMIZA
HANÇER SAPLIYORLAR YÜREĞİMİZE
GAFLET HIYANET İÇİNDE ÖZ VATAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
TOPLA TÜFEKLE DEĞİL KALEM İLE
SÖZLE ÖZLE DEĞİL DÖNEKLİK İLE
HAKLA HUKUKLA DEĞİL NAMERTLİKLE
KARABAĞ’DAN AYRI DÜŞMÜŞ ÖZ VATAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
TÜRK’DEN BİLMEM KAÇ MİLLET YARATMIŞLAR
UYGURUMU ÖZÜMDEN KOPARMIŞLAR
GARDAŞIMIZI BİZDEN AYIRMIŞLAR
TÜRK’Ü TÜRK’E KIRDIRACAK BU DÜŞMAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
TURAN İLLERİ BİZİ ÇAĞIRIYOR
GARDAŞIMIZ YOLUMUZU GÖZLÜYOR
HANÇERLER ÖZÜMÜZE SAPLANIYOR
YURDUN KAPISINA DAYANMIŞ DÜŞMAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
BİR PARÇAM ÇİN’DE BİR YANIM HA BURDA
AYRILIKLAR HASRET GETİRDİ YURDA
ATA TOPRAKLARIM EMANET KURDA
BURAM BURAM HASRET KOKUYOR VATAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
KAFKASYA’DA OMUZ OMUZA VERDİK
CEPHEDEN CEPHEYE BERABER KOŞTUK
VATAN İÇİN BİRLİKTE KURŞUN YEDİK
KANIMIZ İLE SULANDI ÖZ VATAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
AZERİ, KAZAK, ÖZBEK BİRARADA
KIRGIZ, TATAR, UYGUR, TÜRKMEN ORADA
HER ÇİÇEKTEN BAL EYLEDİK BURADA
GÜN YAKIN KURULACAK BÜYÜK TURAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
YÜREĞİ KÖZ GİBİ YANAN GARDAŞIM
ÖZÜNDEN AĞLAYAN CAN ÜLKÜDAŞIM
KOLU KANADI BUDANAN YOLDAŞIM
VATANIN BAĞRINA DAYANMIŞ DÜŞMAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
OĞUZ SOYLULAR GİRELİM KOLKOLA
ALTAY’A DOĞRU KOYULALIM YOLA
CAN KARABAĞ’IMDA VERELİM MOLA
TÜRK’ÜN AYAK SESİNİ DUYSUN CİHAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
KAZAKİSTAN’DA BİR SOLUKLANALIM
ŞANLI TARİHİMİZİ SOLUYALIM
YESEVİ OCAĞI’NDA FEYZLENELİM
YÖNÜMÜZ KÂBE REHBERİMİZ KURAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
SEMERKAND’DA BUHARA’DA DURALIM
ERENLER DEMİ’NDEN DESTUR ALALIM
ATAYURDU ALTAY’A KOYULALIM
VATANIN BAĞRINA DAYANMIŞ DÜŞMAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
FERGANA VADİSİ’NDE EYLENELİM
ÖTÜKEN ORMANI’NDA DOLAŞALIM
MİS KOKULU TANRI DAĞI’NA VARALIM
AYAK BASTIĞIMIZ YER BİZE VATAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
DİNDİRELİM ASIRLIK SIZIMIZI
ARŞA YÜKSELTELİM HİLAL’İMİZİ
BİRLİKTE KURALIM TURAN’IMIZI
DAĞLARINDA GÜLLER AÇSIN HER ZAMAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
BU SABAH GÜNEŞİM FARKLI DOĞACAK
TÜRK İLLERİM BAYRAM EYLEYECEK
TÜRK’ÜM BÜYÜK TURAN’A KAVUŞACAK
GENE ALTAY’IMDA AT KOŞTURACAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
***
ECDADIN BASTIĞI TOPRAK VATANIM
ŞEHİDİN AKAN KANI AL BAYRAĞIM
GÖKTEKİ MAVİLİK BAĞIMSIZLIĞIM
SULTAN ALPARSLAN’DAN MİRAS BU VATAN
UYAN EY TÜRKOĞLU GAFLETTEN UYAN!
REYHAN İŞERİ


11 MART 2010 – ANKARA



Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...