05 Nisan 2019

AHDE VEFA

  1. AHDE VEFA
  2. 2. Ahde vefa; Verilen sözde durmak, yapılan anlaşmaya sadık kalmak, özde ve sözde doğru olmaktır.
  3. 3. Anlaşmanın iki türlüsü vardır. Birincisi: Allah ile yaptığımız antlaşma, diğeri ise: insanlarla yaptığımız anlaşmadır. 
  4. 4. Allah ile yaptığımız antlaşma, O’nu ilâh olarak tanımak, O’na asla ortak koşmamak emirlerine uyup yasaklarından uzak durmak demektir. 
  5. 5. Ahidlerini yerine getirmeyenler kendilerine zulüm etmiş olurlar. Getirenler ise büyük mükafatı alırlar : 
  6. 6. [Fetih (48), 10] 
  7. 7. “Kim ahdini bozarsa, ancak kendi zararına bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefâ gösterirse, Allah ona büyük bir mükâfat verecektir” [Fetih (48), 10] 
  8. 8. Ahde vefa, salih amel ve itikatla olgunlaşan kâmil müminin en bariz sıfatıdır.
  9. 9. “O mü’minler ki, antlaşmalarına ve sözlerine riayet ederler.” (Mü’minûn, 23/8)
  10. 10. “Her kim sözünü yerine getirir ve kötülükten sakınırsa, bilsin ki Allah sakınanları sevar.” (Al-i İmran, 3/76). 
  11. 11. Ahitle yemin arasında fark vardır. Yemin bozulursa kefaret gerekir. Fakat ahitte bu yoktur. Ahdi bozmanın günahı kefaretle ortadan kalkmaz. 
  12. 12. Bu sebeple Kur'an-ı Kerim ahde vefanın üzerinde ısrarla durmuştur. 
  13. 13. İster Allah'a ister insanlara karşı verilmiş olsun, her vaad ve ahid, mümin için borç ve sorumluktur. 
  14. 14. (İsra, 34) 
  15. 15. “Ahdi de yerine getirin. Çünkü verilen sözde elbette sorumluluk vardır.” (İsra, 34) 
  16. 16. “Ey iman edenler! Akitlerin gereğini yerine getiriniz.” 
  17. (Mâide, 5/1) 
  18. 17. “Antlaşma yaptığınızda, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin.” (Nahl, 16/91) 
  19. 18. Allahu Tealâ ile insan arasında kulluk ve ilâhlık sözleşmesi vardır. Bu sözleşmenin şartlarına riayet etmek farzlar üstü farzdır. 
  20. 19. “Bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü tutayım.” (Bakara, 40) 
  21. 20. Yani siz, Allah'a verdiğiniz sözü hayatınıza aksettirip O'na ibadet ve kulluk edin ki, Allah da sizi şeytanın tasallutundan koruyup muhafaza etsin. 
  22. 21. Sahabe-i Kiram hazretleri, Cenab-ı Allah ile yaptıkları anlaşmadan ve Rasulullah s.a.v.'e verdikleri sözden hiç şaşmadılar. Sonuna kadar sadakatle devam ettiler.
  23. 22. Cephelerde ekin biçilir gibi biçildiler, fakat bir adım geriye gitmediler. O'nun rızası uğruna mal ve canlarını seve seve feda edecekleri hususunda ahitleşmede bulundular. 
  24. 23. Rabbimiz Sahabelerin ahitlerine bağlılıklarını şöyle beyan etmektedir: 
  25. 24. (Ahzab, 23) 
  26. 25. Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. (Ahzab, 23) 
  27. 26. Ahde vefanın imandan olduğunu belirten Efendimiz de, ahde aykırı davranmayı nifak alametlerinden saymıştır. (Buharî, Müslim) 
  28. 27. “Dört huy kimde bulunursa, o adam tam münafık olur. Bir kimsede bu huylardan biri bulunursa, o huydan vazgeçinceye kadar onda münafığın özelliklerinden biri var demektir. 
  29. 28. O dört huya sahip olan kimse: Kendisine bir şey emanet edilince hiyânet eder. Konuşunca yalan söyler. Bir antlaşma yapınca sözünde durmaz. Düşmanlık yapınca da aşırı gider.” 
  30. 29. Ahde vefasızlar dünyada rezil olacakları gibi, ahiret gününde de teşhir edilerek rezil edilecektir. 
  31. 30. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: “Kıyamet gününde her vefasız için bir sancak dikilecek; bu filanın vefasızlığıdır, denilecektir.” (Buharî, Müslim) 
  32. 31. Allahu Tealâ ile ruhlar arasında bir sözleşme (misak) yapılmıştır. 
  33. 32. Cenab-ı Hak ruhlara hitaben: (A'raf, 172) 
  34. 33. Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir. (A'raf, 172) 
  35. 34. Böylece insan ruhu, Rabbiyle yaptığı bu misaktan sonra fıtrî ve tabii bir sözleşme altına girmiş, O'nun emirlerini yerine getirmeyi taahhüt etmiştir.
  36. 35. Ayrıca dünyaya gelip vücut bulduktan sonra mümin, Rabbi'ne ve O'nun Peygamberi'ne iman etmekle yeni bir sözleşme daha yapmıştır. 
  37. 36. Bu sözleşmeye Efendimiz'in bütün emirleri ve O'nun sahabe-i kiram hazretlerinden aldığı bütün ahitler de dahildir: 
  38. 37. (Fetih, 10) 
  39. 38. “Sana biat edenler, ancak Allah'a biat ediyorlar. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse, Allah ona büyük bir mükafat verecektir.” (Fetih, 10)
  40. 39. İnsanlar iman etseler de etmeseler de, emir ve yasakların sınırlarını aşmakla doğrudan şeytanın emrine girmiş olurlar.
  41. 40. (Yasin, 60) 
  42. 41. “Ey Ademoğulları! Şeytana tapmayın, o sizin düşmanınızdır diye ben sizinle ahitleşmedim mi? (Yasin, 60)
  43. 42. Vefa, düşman bile olsa verdiği sözden dönmemektir. Vefalı insan, dost-düşman herkesin güven ve emniyet duyduğu kimsedir. Onun karakterinde yalancılık, döneklik ve kalleşliğin izine rastlanmaz. En zor anlarda bile ahde vefa eder. 
  44. 43. Dinimizde, yapılmış antlaşmaların hükümlerine riayet ettikleri müddetçe, müslüman olmayan taraflara dahi verilen söz istikametinde davranılması emredilmektedir. (Tevbe, 1, 4, 7)
  45. 44. Efendimizin'in Rabbi'ne karşı vefası da dillere destandı. Mekke'de binbir çile ve ıstırabın içinde iken bile nafile ibadetlerini aksatmıyordu.
  46. 45. Vefa, dostun dostuna dost olmak fakat düşmanına dost olmamaktır. Allah Tealâ ile ahitleşen müminin dostu, ancak Allah Tealâ'yı dost bilenler olabilir. O'nun düşmanı müminin de düşmanıdır. 
  47. 46. Rabbimiz şöyle buyuruyor: (Tevbe, 23) 
  48. 47. “Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dost edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.” (Tevbe, 23)
  49. 48. Fakat bu durum onların hukukuna riayet etmeye engel değildir. Kâfir bile olsa insanlara yeri geldiği zaman Allah için iyilik ve ikramda bulunmak güzel bir haslettir.. 
  50. 49. Bu bir bakıma yaradılanın hatırını Yaradan'dan ötürü gözetmektir. Kalplerin yumuşamasına ve imana dair konuların konuşulabileceği bir zemininin hazırlanmasına da sebep olur.
  51. 50. En azından size ve sizin temsil ettiğiniz yüce değerlere karşı yumuşamayı sağlar. kendisi için koç kesilen İbn-i Ömer r.a., yahudi komşusuna etten ikram edilmediğini duyunca telaşlanmış ve etin diğer komşlardan önce ona ikram edilmesini emretmiştir. Vefa işte böyle davranmayı gerektirir. 
  52. 51. Fakat her şeye rağmen Kur'an ve Sünnet'in ölçüleri, iman etmeyenlere karşı dostluk sayılabilecek ölçüde muhabbet ve sırdaşlığa engeldir.
  53. 52. Onlardan gelebilecek kötülüklere, sahip oldukları inanç ve düşüncelere karşı en azından kalben mesafeli olmak da yine Allah'ın emridir. 
  54. 53. Mümin, Allah Tealâ ile ahdini bozacak şekilde birine söz vermemelidir. Zira ancak fasıklar Allah ile sözleşmesini iptal eder. Böylelerinin hiçbir ahde saygı göstermesi de beklenemez.
  55. 54. (Raad, 25) 
  56. 55. “Ama Allah'a verdikleri sözü iyice pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi kesenler ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlar... İşte lânet onlara; (dünya) yurdunun kötü sonucu onlaradır.” (Raad, 25) 
  57. 56. Kişi söz verirken içinden yapmamaya kararlı ise bu nifakın ta kendisidir. Verdiği sözde mazeretsiz olarak durmamak da aynı şekilde nifak alametidir. O bakımdan, neye mal olursa olsun, verdiği sözü bozmamalı veya bozacağı sözü vermemelidir. 
  58. 57. İslâmiyet'in gönüllerde hükmünü icra ettiği devirlerde millet bir vücudun uzuvları gibiydi. Kalplerde vefa, davranışlarda incelik ve zarafet vardı. 
  59. 58. Sinelerde şefkat, merhamet ve emanet şuuru hakimdi. Çarşılar, sokaklar hayâ, edep ve iffeti temsil ediyordu. Yalancılık ve sahtekârlık gibi gayri ahlâkî davranışlar en büyük arsızlık sayılıyordu. .
  60. 59. Zulme zulümle mukabele edilmez, defalarca aldanılsa bile bir kere aldatmaya tenezzül edilmezdi.. 
  61. 60. Sonra o devirler yavaş yavaş geride kaldı. Sinelerde Allah sevgisi azaldı. Nihayet çoğunluk itibariyle vefa ortadan kalktı. 
  62. 61. Bugün vefanın olmadığı yerde sevgi ve samimiyetten sözetmek mümkün değildir. Böyle bir toplumda birlik, beraberlik ve gerçek bir dayanışmadan söz etmek de imkansızdır. 
  63. 62. Zaman zaman vefasızlardan meydana gelen bu gibi haller, menfaat ve iki yüzlülükten başka bir şey değildir.
  64. 63. Zira Allah için sevmeyen, İnancında istikrar olmayanlarda, böyle yüce ve ulvi şeyler meydana gelmez.
  65. 64. Her gün birkaç defa yeminini bozan, her defasında sözünden dönen, vefa, mertlik ve yiğitlik duygusundan mahrum, dönek tiplerden vefa beklemek, gaflet ve aldanmışlığın ta kendisidir. 
  66. 65. Onlarla yola çıkan yolda kalır. Onlara bel bağlayan sırtından hançerlenip iki büklüm olur. 
  67. 66. Ne yazık ki, son birkaç asrın manzarası genel itibarıyla işte budur. Yalan, hıyanet, kabalık ve döneklik sermaye haline gelmiş; sokaklar arsızlık, zulüm, hakka ve hukuka tecavüzle dolmuştur. 
  68. 67. Birbirlerine devamlı şüphe ve güvensizlikle bakan, birbirine yabancı, vefasız bir toplumun iflahı zordur. 
  69. 68. Ne yazık ki, milli birliğimiz için ciddi tehlike sinyalleri çalmaktadır. O bakımdan bir kere daha Allah'a dönüşten başka bir çare görünmüyor. 
  70. 69. Allahım! Nifaktan Şikaktan yalandan Hiyanetten Ve kötü ahlaktan Sana sığınırız. Bizi her kötülükten koru 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...