01 Ekim 2012

ŞEYH EDEBALİ HAZRETLERİ MEKAN-I AŞK

ALTIN SİLSİLE BAYEZİD-İ BİSTAMİ HAZRETLERİ 1 ve 2



ALTIN SİLSİLE BAYEZİD-İ BİSTAMİ HAZRETLERİ 1 ve 2
===============================

DAMAR,DAMAR YARATILANLAR



DAMAR,DAMAR YARATILANLAR

Toprakta ne bulunursa bulunsun var olanın tamamı insanoğlunun ANATOMİSİNDE vardır.Altın Damarı,Gümüş Damarı,Bronz damarı,Bakır damarı..v.s...v.s..v.s Birde Pislik olan B....k ve Teneke damarları vardır...Allah'ım Güzel olan insanoğlunu Toprakta var olan en nadide damarlardan kısım,kısım Türetmiştir.....İnsanlığa zararı olan insanoğullarınıda B.........K ve Teneke Dmarından Türetmiştir...Yüce RABB'im en iyisini bilendir..

MANGAL GİBİ YÜREK OLACAK ADAM DEDİĞİNDE


Mangal gibi yürek olacak adam dediğinde. Öyle her patırtıya pabuç
bırakmayacak. Bakışından toz olacak, bakışıyla şad olacaksın.
Bakmayacaksın beylik laflar etmediğine, bileceksin ki yeri ve zamanı
geldiğinde icraatıyla konuşacak.Adam dediğin konuşacağı yerde susup,
susacağı yerde konuşmayacak. Az ama öz konuşacak. Kodum mu oturtacak t...ek
bir lafıyla. Sözünü sohbetini dinletecek. Espriyle vakar, ciddiyetle
saygı arasındaki çizgiyi ince çizecek. Sesindeki tını dan ayırt
edebileceksin sevincini, kederini

Adam dediğin yüce gönüllü
olacak. Öyle her koşana, her zorlayana açmayacak yüreğinin kapılarını.
İki cicim bicime kanmayacak. Dudaktan dökülenle yürekten akanın ayrımına
varabilecek. Yalnız kalmayı becerebilecek. Hayatın her evresinde kendi
kendine yetebilecek. Duygusal karmaşalarda hata üstüne hata yapmayacak.
Şişenin dibini de görecek gerekirse. Ama illa ki ağzıyla içecek. Acıyı
da mutluluğu da Allahına kadar yaşamayı bilecek adam dediğin.

Kendine
özgü bir duruşu olacak adam dediğinin. Örneğin merhametle şecaatin,
sadakatle ihanetin, cehaletle nedametin ayrımına varabilecek.
Söyledikleriyle yaptıkları çelişmeyecek.
Doğal olacak adam dediğin.
İşine geldiği gibi davranmayacak. Özü neyse sözü de o olacak. Kırk
yerinden eğip bükmeyecek lafı. Söylemeden önce ölçüp biçecek,
söylediğinde de sözünün arkasında durmayı bilecek.

Adam
dediğinde izzet– i nefis olacak. Midesi değil, yüreği geniş olacak.
Kadını önce ana bilecek. Kızına da oğlu kadar evlat diyebilecek. Bacım
dediğine meyil etmeyecek. Yar dediğini sahiplenecek. Duracağı yeri de
durduracağı yeri de bilecek. Öyle kazanında her şey kaynamayacak.

Sevmeyi
bilecek adam dediğin. Aşkın belden aşağıda değil sol yanında olduğunun
farkında olacak. Ruhundaki tek korku sevdiğini incitmek, kaybetmek
olacak. Yar yâdına düşende yaprak gibi titreyecek.

Adam dediğin
haysiyetli olacak. ‘’Ben erkeğim yaparım!’’, demeyecek. Namusun bacak
arasında değil yürekle beyin arasındaki o devasa arena da olduğunu
bilecek. Sapla samanı karıştırmayacak. Yürekte başka, parmakta başka
yüzük taşımayacak. Bir gönüle iki Leyla sığdırmaya kalkacak kadar aptal
olmayacak.

Adam dediğin zeki olacak ve ikinci kez
kandırılamayacak kadar da akıllı. Kadınca entrikaları yemeyecek. Bir
lafı anlatana kadar kırk deveyi hendekten atlatmayacaksın. Sen
konuşurken yüzüne bakacak. Sustuklarını da gözlerinden okuyacak.

Adam
dediğin ağlamaktan korkmayacak. Takılmayacak öyle erkek
dediğin….safsatalarına. Vara yoğa değil elbette. Ama ağlamanın kadına
değil, insana özgü bir davranış olduğunun da bilincinde olacak.
Gocunmadan ağlayacak gerektiğinde.

Adam dediğin derin olacak.
Derinliklerinde gezinebilecek, lakin kaybolmayacaksın. En bildiğini
sandığın şeyi aslında hiç bilmediğini gösterecek kadar derin olacak. Ve
başını döndürecek kadar gizemli. Bileceksin ki bir okyanusta yüzüyorsun.
Her kulaç atışında enginlere yol alacaksın. Unutmayacaksın muhteşem
güzelliklere gidilen yolda yunuslar da var köpek balıkları da. Onun seni
kaybetmekten korktuğu kadar sende korkacaksın yitirmekten. Aidiyet
sınırına tecavüz etmeden bağlı kalacaksın.

Okuyacak adam dediğin
ama öyle laf olsun diye değil, bilinçli okuyacak. Elif i görünce
övendere sanmayacak. Sadece tarzını değil bilakis tarzı olmayanı da
okuyacak ki duruşunun hakkını verebilsin. Küçük veya büyük bir
kütüphanesi olacak örneğin ve her konuda az çok söyleyebileceği bir
sözü. Amma velâkin şiire Fransız kalmayacak. Ya yazacak ya okuyacak ya
da dinlemekten keyif alacak.

Adam dediğin utanmayı bilecek.
Arın, edebin insana mahsus meziyetler olduğunu aklından çıkarmayacak.
Erkeklik kisvesine sığınıp her şeyin mubah olduğu yanlışına düşmeyecek.
Dejenere olmayacak adam dediğin. Biraz çocuk, biraz baba, biraz abi,
çokça da sevgili olacak. Amma illa ki biraz ukala olacak. Farkının
farkındalığından kaynaklanan, küstahlık sınırına asla dayanmayan, zekâ
ve aklın birleşiminden mürekkep ukalalıklar biçilmiş kaftan gibi cuk
diye oturacak üzerine. Ve sen ukalalığın böylesine şık duruşuna şapka
çıkaracaksın.

Adam dediğin kale gibi duracak. Korkmadan
dönebileceksin arkanı. Bileceksin ki, o vurursa alnının ortasından
vurur. Sırtından değil.. Cümle âlem tersini iddia etse de, o öyle
diyorsa öyle olduğuna şeksiz şüphesiz inanacaksın. Aklın sadece
özlediğin için onda olacak. Nerdedir, kiminledir krizlerine
girmeyeceksin. Bilecek sin ki nerede olursa olsun seninledir.

Adam
dediğinin detayları olacak. Senin bile farkında olmadığın ayrıntıları
fark edecek. Şaşırtmayı da, şımartmayı da bilecek. Her haliyle içine
sinecek, her halinle içine sindiğini bilmenin huzurunu duyacaksın

Adam dediğin;
Sarılacağı ve saracağı
Koşacağı ve duracağı
İşiteceği ve duyacağı
Bakacağı ve göreceği
Dinleyeceği ve anlayacağı
Sezeceği ve bileceği
Gideceği ve kalacağı zamanın ayrımında olacak

Erkek
olarak doğmak yazgıdır elbette. Ama adam olabilmektedir marifet. Her
erkek adam değildir. Fakat her adam da sadece erkek değildir. Tıpkı,her
kadının ana olamadığı gibi..
Çünkü adam olmak, aslında insan olmaktır.
Bu yüzdendir
Adam gibi adama da, adam gibi kadın gerekir...

alıntı

KAHRINDA HOŞ LÜTFUNDA HOŞ

ALTIYÜZ DİRHEMLİK İP

Altıyüz Dirhemlik İp
Bağdat. Dul bir kadın. Altı öksüz çocuğu ve bir de ihtiyar ana. Kadın geçimi sağlamak üzere, hafta boyu el emeği verir, göz nuru döker iplik eğirir, pazara çıkar ve anası ile çocuklarının rızkını temin etmeye çalışırdı. 

Vakti tamam olunca bu dul kadın vefat eder, çocukların bakımı ise ihtiyar kadına kalır. Kadın pazara her hafata çıkamıyor, ip eğiriyordu. Bir zaman baktıki altıyüz dirhem kadar ip eğirmişti, pazara götürmeye karar verdi. 

- Ya Rabbi! Bu öksüzlerin, yetimlerin rızkını ver, diyerek sabah erkenden pazarın yolunu tuttu. Yolda giderken Şeyh Abdülkadir Geylani Hazretlerinin evinin önünden geçiyordu. Onu görünce durakladı. Şeyh mürüdleriyle sabah namazından çıkmıştı, yaşlı kadını görünce duraklayarak: 
- Hoş geldin bacı, nereye gidiyorsun? 
- Bir miktar ipliğim var, pazara götürüp satacağım. 
- Ver bakalım. Benden altıyüz dirhem ip isteniyor, bunu ver de ben satayım. 
- Memnuniyetle, lütuf buyurmuş olursunuz, efendim dedi ve ipi verdi. 

Abdülkadir Geylani Hazretleri eline aldığı ipi şaka yollu mescidin damına atınca hemen nereden geldiği belli olmayan büyük bir kuş gelip, ipi kapıp gider. Kadın bu nebiçim şaka diye kendi kendine söylenmeye başlayınca, müritler kadına itiraz etmemsi için işaret ettiler, kadında daha fazla bir şey demedi. 

Hazreti Şeyh kadına dönerek. 
- Hatun canını sıkma, ipliği satmaya gönderdim, parası gelsin ne kadar etti se alırsın. 
- Pekala, diyerek gider, ertesi gün gelir. 
- İpilik satıldı mı? 
Abdülkadir Geylani Hazretleri: 
- İplik satıldı, fakat parası henüz gelmedi. Bir hafta hadar bir zaman içinde gelir. 
Kadın bir hafta sonra gelir, para henüz gelmemiştir, kadına: 
- Yarın gel, paranı al. 
Kadın, pazara niye gitmedim, şimdi param elimde olurdu hayıflana hayıflana evine gitmek üzere iken, Mürütler: 
- Bir gün daha sabret bakalım mevla ne gösterecek, derken bu işin sade bir şaka olmadığının farkında idiler. 

Ertesi gün oldu. Abdülkadir Geylani Hazretlerinin huzuruna o ana kadar görülmeyen bir heyet geldi. Bin altın takdim ettiler. Müritler heyete bu kadar paranın ne olduğunu, niçin Şeyhe takdim ettiklerini sordular. Gelenler tüccar olduklarını belirterek: 
- Altınlar Hazreti Şeyhindir. Denizde yolculuk yaparken fırtına sebebiyle geminin yelkeni delindi, yol alamaz olduk, denizin ortasında kalacaktık. Kaptana bir çaresi yok mu diye sorduğumuzda: 
- Altıyüz dirhem ip olsa geminin yelkenini onarır, yolumuza devam ederdik ama, şu anda nerede bulacağız, dedi. 
Biz ellerimizi kaldırarak Allaha dua ettik ve duamızda: 
- Ya Sultanul Arifin bize altıyüz dirhem kadar ip gönder, sana bin altın vereceğiz diye yalvardık. Bir de baktık ki, bir kuş gelip altıyüz dirhem ipliği geminin güvertesine bırakıp uçtu gitti. Şimdi o adağımızı yerine getirdik, dediler. 

Tüccarlar ayrıldıktan bir müddet sonra, ihtiyar kadın gelip sordu. 
- Para geldi mi efendim? 
Şeyh bin altını kadına verirken: 
- Benim satışım seninki kadat kârlı olmuş mu? 

Kadın bir anda zengin olmuştu. Abdülkadir Geylani Hazretleri'ne teşekkür ederek huzurdan ayrıldı

DİNİ HİKAYELER "AHDE VEFA"


Ahde Vefa 

Hz.Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler, derlerki 
-Ey halife bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin. 
Bu söz üzerine Hz.Ömer suçlanan gence dönerek: 
-Söyledikleri doğrumu diye sorar. 
Suçlanan genç derki evet doğru bu söz üzerine Hz Ömer: 
-Anlat bakalım nasıl oldu diye sorar. 
Bunun üzerine genç anlatmaya başlar,derki : 
-Ben bulunduğum kasaba hali vakti yerinde olan bir insanım ailemle beraber gezmeye çıktık kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Hayvanlarımın arasında bir güzel atım varki dönen bir defa daha bakıyor hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyva koparmasına engel olamadım, arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı atım oracıkta öldü, nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım babası öldü, kaçmak istedim, fakat arkadşlar beni yakaladı,durum bundan ibaret,dedi. 
Bu söz üzerine Hz Ömer söyleyecek bir şey yok bu suçun cezası idam, madem suçunu da kabul ettin... 
Bu sözden sonra delikanlı söz alarak: 
-Efendim bir özrüm var, ben memleketinde zengin bir insanım babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı, gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım şimdi siz bu cezayı ifnaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettğiniz için Allah indin'de sorumlu olursunuz, bana üç gün izin veriseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün için de yerime birini bulurum der. 
Hz Ömer dayanamaz derki: 
-Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalırki? der, 
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar derki, 
-Bu zat benim yerime kalır, o zat Hz peygamber (s.a.v) efendimizin en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelen Amr ibni Asr' dan başkası değildir. Hz Ömer Amr 'a dönerek 
-Ey amr delikanlıyı duydun, der. 
O yüce sahabi: 
-Evet, ben kefili, der ve genç adam serbest bırakılır. 

Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur, Medinenin ileri gelenleri Hz Ömere çıkarak gencin gelmeyeceğini, dolayısıyla Amr ibni Asr'a verilecek idamın yerine, maktülün diyetinin verilmesini teklif ederler, fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz, derler. 
Hz Ömer kendinden beklenen cevabı verir, derki, 
-Bu kefil babam olsa farketmez, cezayı infaz ederim. 
Hz Amr ibni Asr ise tam bir teslimiyet içerisinde derki, 
-Biz de sözümüzün arkasındayız. 
Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. 
Hz Ömer gence dönerek derki, 
-Evladım gelmeme gibi önemli bir fırsatın vardı neden geldin. 
Genç vakurla başını kaldırır ve: 
-Ahde vefasızlık etti demeyesiniz diye geldim, der. 
Hz Ömer başını bu defa çevirir ve Amr ibni Asr'a derki, 
-Ey amr sen bu delikanlıyı tanımıyorsun nasıl oldu da onun yerine kefil oldun? 
Amr ibni Asr : 
-Bu kadar insanın içerisinden beni seçti, insanlık öldü dedirtmemek için kabul ettim der. 
Sıra gençlere gelir derlerki, 
-Biz bu davadan vazgeçiyoruz, bu sözün üzerine Hz Ömer : 
-Ne oldu biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz? 
Gençlerin cevabı dehşetlidir : 
- Merhametsiz insan kalmadı deneyesiniz diye.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...