12 Ekim 2019

Sabetay Sevi Joseph_Kastein...



Sabetay Sevi - Gizem Dünyas ı n ı n Prensi

Sabetaycılık yada Sabetayistlik Nedir?


OSMANLI CEMİYETİNDE ENTERESAN BİR TOPLULUK:
SABETAYCILIK VE DÖNMELER



Osmanlılar Müslüman olan herkese muhtedi (hidayete eren) dediği halde, bir gruptan bu isim esirgenmiş; bunlar avdetî (dönme) diye anılmıştır. Dönmeler, sayıca az olmakla beraber, pozisyonları itibariyle Osmanlı sosyal ve politik hayatında çok mühim bir yer işgal etmiş; uzun yıllar iktidarı ellerinde tutmaya muvaffak olmuştur.

Öteden beri Osmanlı ülkesinde hatırı sayılır bir Yahudi cemaati yaşamaktaydı. Osmanlı hükûmeti bunları bir millet olarak tanırdı. Haylisi 1492’de İspanyol zulmünden kaçan Yahudilerdi. Ladino denilen İbranice-İspanyolca karışımı bir lisan konuşurdu. Selânik, İzmir ve İstanbul bunların en çok yaşadıkları şehirler idi.

İSLAMİYET GÖRÜNEŞE İTİBAR EDER
1648 senesinde İzmir’de yaşayan Sabetay Sevi adında bir haham, mesihliğini iddia etti. Gerçi Yahudiler, kıyamete yakın insanlığı kurtarmak; zamanın hükümdarını tahttan indirip Yahudileri Kudüs’e toplayarak “Tanrı’nın Krallığı”nı kurmak üzere bir mesih beklerdi. Ancak Sabetay Sevi’ye inanan az oldu. Sevi çeşitli şehirlerde gezdi. Nihayet kıyametin başlangıcı saydığı 1666 yılında mesihliğini herkese ilan etti. Yahudi dualarında değişiklikler yaptı. İbadetlerde padişahın ismini kaldırıp kendi ismini koydu.

Bazıları onu Yahudilerin beklenen kurtarıcı kralı olduğuna inanmaya başladı. Dünyayı 38 krallığa ayırıp her birine sadık adamlarını tayin etti. Bunun üzerine İstanbul’daki hahambaşı kendisini hükümete şikayet etti. Sevi, Çanakkale’ye sürgün olundu. Faaliyetlerine devam edince Edirne’de padişah Sultan IV. Mehmed‘in huzuruna çıkarıldı. Öldürüleceğinden korkarak Müslüman olmuş göründü ve Mehmed ismini aldı.

Orada bulunan şeyhülislâm Vânî Mehmed Efendi “Adım gibi eminim ki bu adam Müslüman olmadı. Ama ne çare dinimiz görünüşe itibar eder” demekten kendisini alamadı. Müritleri de topluca Müslüman olduklarını ifşâ ettiler. İslâm dini, görünüşe itibar eder. Hazret-i Peygamber de münafık olduğunu bildiği kimselere bile bu sebeple ilişmemiştir. Kaldı ki içlerinden samimî Müslümanlar da olabilir.

Ancak Sevi, faaliyetten geri durmadı. Sabetayistlik denilen tarikatin 18 prensibini neşretti: “Allah birdir. Sabetay Sevi mesihtir. Yalan yere yemin edilmeyecektir. Allah’ın ve mesihin adı anıldığında hürmet edilecektir. Mesih’in sırrını anlamak için toplantılar yapılacak. Adam öldürülmeyecek. Zina edilmeyecek. Yahudi takviminin 9. ayı Kislev’in 16. günü bayram yapılacak. Yalan şâhidlik edilmeyecek. Birbirlerine mürüvvet ve merhametli davranılacak. Her gün gizlice mezamir okunacak. Müslümanların âdetlerine ve zahiren ibâdetlerine uyulacak. Oruç tutulacak. Kurban kesilecek. Müslümanlarla evlenilmeyecek. Müslüman bayramlarına hürmet gösterilecektir...” Taraftarlarıyla gizlice âyin yaparken yakalanan Sevi, Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa tarafından sorgulanıp adamlarıyla beraber Arnavutluk’a sürüldü. 1675’te burada öldü. Mesele sürgünle çözüldüğü için hükûmet öldürme yoluna gitmemiştir. Çünkü Osmanlılar, düzeni tehdit etmedikçe kimsenin inancına karışmazdı.

KİLİT NOKTALAR...
Sabetayistler, kendilerine ma’amînim (mü’minler), haberim (ortaklar), ba’ale milhamah (mücâhidler) gibi isimler verir. Tevrat’ın bâtınî tefsirini yapıp, Yahudilikteki birçok emir ve yasağı farklı yorumlayarak, İslâm dünyasındaki Bâtınîlere benzer bir yol tutmuşlardır. Sevi’nin Zohar (Işık) adlı Tevrat yorumunu okurlar. Sevi’nin ölümünden yüz sene sonra üç gruba ayrıldı. Yakub Qerido’yu sonraki mesih sayan Yakubîler, Osman Baruhya Ruso’nun, Sabetay Sevi’nin ruhunu taşıdığına inanan Karakaşlar; Sevi geleneğini sürdüren Kapanîler. Bunlar mesafeli yaşar. Birbirlerinden ve yabancılardan kız almaz. Mezarlıkları bile ayrıdır. Üsküdar Bülbülderesi ve Karacaahmed (8. ada) Karakaş ve Kapancıların; Feriköy ise Yakubîlerindir. İttihatçıların maliye nazırı(bakanı) olup cumhuriyet devrinde asılan meşhur Cavid Bey Karakaşların reisi idi.

Yahudi cemaatinin de sapkın kabul edip dışladığı Sabetayistler, uzun yıllar Müslüman görünüp; evlerinde kendi inanç ve ibadetlerini yaşadılar. İçlerinden Bektaşî, Mevlevî, Melâmî şeyhleri, hatta şeyhülislâm (Hayatîzâde Emin Efendi-1748) çıktı. Selanik’in ekseriyeti Yahudi, bunların bir kısmı da Sabetayist idi. İzmir ve İstanbul’da da sayıları çoktu. Arnavutluk’a gidenler, zamanla Selânik’e yerleşti. Avrupa ile teması olan, birkaç ecnebi lisan bilen, entelektüel bir cemaat idi. Bu sıfatları ile Osmanlının modernleşmesinde mühim rol oynayıp kilit noktalara geldiler. Başka kilit noktalara da ister istemez bizzat tanıdıkları kendilerinden kimseleri getirdiler. Böylece 20. asır başlarında Osmanlı ülkesinde fiilî Sabetayist iktidarı kurulmuş oldu. 
Sultan Hamid‘i tahttan indirenlerin çoğu bu gruptandı. Gazeteciler, filmciler, edebiyatçılar, politikacılar arasında çok Sabetayist vardı. 
Hüseyin Cahit Yalçın, Hasan Tahsin, Halide Edip Adıvar, Ahmed Emin Yalman, Namık Zeki Aral (Rahşan Ecevit’in babası), Halil Lütfi, Ahmed Salih Korur, Sıddık Sami Onar, Emre Gönensay, Abdi İpekçi, İsmail Cem, Dinç Bilgin, Halil Bezmen, Sabiha Sertel gibi. Sabetayist çocuklarının hem entelelektüel yetişmesi, hem de benliklerini unutmaması için Feyziyye Mektepleri, Şişli Terakki Lisesi gibi müesseseler kurdular. 
Burada çok sayıda Sabetayist genç yanında bazı Müslüman çocukları da tahsil gördü. Selanik Feyzi Sibyan mektebi müdürü ve din dersi muallimi Şemsi Efendi (Simon Sevi-Atatürk'ün hocasıdır ve Sabetaycı Hahamıdır), muvaffak bir maarifçi idi. İzmir eski belediye başkanı Osman Kibar, “Dönme misiniz?” diye soranlara, “Evet, ama ben 360 derece döndüm” derdi.
STATÜKO VE DÖNMELER
Sabetayistler giderek aralarındaki katı ayrılıkları kaldırdılar. İçlerinden samimî Müslüman olanlar yanında, ateistliğe kayanlar da oldu; klasik Sabetayist geleneğini sürdürenler de.. 1924 mübadelesi ile Yunanistan’dan Türkiye’ye göçüp yeni devirde de mühim bir mevki elde ettiler. Mebus, bakan, vali, müsteşar, profesörler çıktı. Yaşantıları laiklik anlayışına örnek teşkil etti. Sinema ve matbuat dünyasına hâkim oldular. Türkiye’nin ilk sinema şirketlerinden İpek Film, İpekçi ailesine aitti. Yahudilerle devamlı bir çekişme içinde yaşadılar. 1920’li yıllarda Karakaş Rüştü adında birinin cemaat hakkındaki ifşaatı hükümetçe men edildi. 1942’de çıkarılan Varlık Vergisi, D Grubu denilen Sabetayistlerden Müslümanların iki misli olarak tahsil edildi.

Zamanla statükoya sıkıca sarılıp, liberal ve demokrat hareketlere tavır alanların çoğunun Sabetayistlerden çıkması bazılarını şaşırttı. Sabetayistlerin, Türkiye’deki iktidarlarından, liberalizm, demokrasi ve insan hakları pahasına da olsa vazgeçmeyecekleri düşüncesine itti. Son zamanlarda Sabetayistler hakkında gayri ciddî bir neşriyat vardır. Türkiye’deki sayısının birkaç bin olduğu zannedilen Sabetayistlerin, azınlık psikolojisi altında bir nevi gizli faaliyet yürüttüğü doğru olsa bile, artık çoğunun bu işlerle alâkası kalmamıştır.

DÜNDEN BUGÜNE
Prof. Dr. Ekrem Buğra EKİNCİ

Tarih Kitabı 1939-2002


Tarih Kitabı 1839-1939

Türk Tarihinin Ana Hatları

Beş Bin Militan Sabataycı


Beş Bin Militan Sabataycı



Beş Bin Militan Sabataycı 

 OSMANLI İmparatorluğu'nun Adriyatik sahillerindeki küçük Ülgün şehrinde, sürgün edilmiş yalnız bir adam olarak 1676'da ölen ve bugün mezarı bile bilinmeyen İzmirli Sabatay Sevi, modern Türkiye'ye dolaylı olarak damgasını vurmuş önemli bir tarihî şahsiyettir.


Çünkü onun doktrinine bağlı olan iki kimlikli Yahudi Türkler, yahut Sabataycılar, yahut da Selânik Dönmeleri, 1908 İkinci Meşrutiyet inkılabından bu yana ülkemizde gizli, esrarlı, güçlü bir saltanat kurmuşlar ve iradelerini nice önemli kuruma hâkim kılmışlardır.
Türkiye'deki militan, fanatik, hırslı, zorlamacı, direten, dediğim dedik zihniyetli Sabataycıların sayısı kaç kişidir? Bence onlar beş bin kişi kadardır. Kelle sayısı itibarıyla az olan bu grup tahsil, kültür, nüfuz, güç, vasıf, tesir bakımından büyük bir ağırlığa sahiptir. Bunların çoğu Amerikan ve Avrupa üniversitelerinde okumuş, birkaç yabancı dil bilen, şehir kültür ve görgüsüne sahip, zeki, kurnaz, (en geniş mânâsıyla) politikacı vatandaşlardır. "Büyük satranç" oyununda onlarla başetmek kolay değildir.
Bugünkü dünyada medya birinci güç haline gelmiştir. Bizde Sabataycılar medyanın hemen hemen yarısına, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak hakimdirler. Televizyondan önce de sinema ve film sektöründe tekel kurmuşlardı. Üniversitelerde, büyük hukuk kuruluşlarında, dev finans ve iktisat teşekküllerinde, topluma yön veren önemli mevkilerde, hariciyede ve daha nice önemli ve hayatî kurumlarda köşebaşlarını tutmuşlardır.
Birkaç bin Sabataycı ülkenin yağını, balını, kaymağını yemekte; çok lüks, çok rahat, çok şaşaalı bir hayat sürmektedir. Gazete ve televizyonlarında siyasî iktidarlara akıl hocalığı yapan, İslâm'la ve dindar Müslümanlarla savaşan bir Sabataycının, İngiliz bayrağı taşıyan ve milyonlarca dolar kıymete sahip bulunan lüks ve şahane bir yatı vardır. Amerika'da, Boğaziçi'nde, başka yerlerde her biri milyonlarca dolar eden villaları, kâşâneleri, mülkleri vardır.
Geçim sıkıntısı çeken, evlâtlarını okutmakta zorlanan bir tek militan Sabataycı göremezsiniz. Hepsinin tuzları kurudur.
Militan Sabataycılar bu ülkeyi, bu halkı, bu devleti severler mi? Elbette kendilerine göre severler. Bir mandracının ineklerini ve mandrasını sevdiği gibi severler.
Ünlü bir Sabataycı bir bankayı ele geçirdi, onun dibini delerek bir katrilyona yakın parayı hortumladı. Türkiye'yi; bu ülkeyi, bu milleti, bu halkı gerektiği gibi ve hakkıyla sevmiş olsaydı böyle yapabilir miydi?
Militan Sabataycılar 70'li yıllarda başlayan islâmî hareketi kendileri için büyük bir tehlike olarak gördüler ve tedbirlerini aldılar. Bin türlü entrika ile İslâmcıların içine ajanlar ve casuslar sokarak, bir takım ahlâksız ve karaktersiz adamları manipüle ederek islâmî hareketi kirlettirdiler, çürüttüler; Sabataycı güce alternatif olmaktan çıkarttılar. İslâmî hareketi bitirdikten sonra şimdi Milliyetçi ve Türkçü hareketi çürütmek için sinsî planlar tatbik ediyorlar.Sabataycıların en güçlü tarafı bilinmemeleri, gizlilikleriydi. Birkaç aydan beri bu bilinmezlik, gizlilik, esrar perdesi aralanmaya başlamıştır. Bundan dolayı çok ama çok tedirgindirler. Sahte, iğreti bir Türk kimliği ile İslâm, Şeriat, dindar kesime düşmanlık yapmak oldukça kolaydır ama gerçek kimliklerinin Yahudilik olduğu anlaşılınca işleri zorlaşacak, büyük bir muhalefetle karşılaşacaklardır.Ülkemizdeki birkaç bin militan Sabataycının bu kadar güçlü olmasının ana sebeplerinden biri de, ülkede çoğunluğu teşkil eden Müslümanların kırsal kesim, gecekondu, varoş, köylü, taşra zihniyet ve kültürüne sahip olmasıdır. Sabataycıların derin devlet üzerindeki tesir ve nüfuzları ne kadardır? Bu hususta kesin bir söz söyleyecek, hüküm verecek durumda değilim.Sabataycılar ülkemizdeki statükonun devam etmesini istiyorlar mı? Bundan en ufak bir şüphe yoktur.Ülkemizde tam bir demokrasinin olmasını, hukukun üstünlüğü sisteminin uygulanmasını, temel insan hak ve hürriyetlerine hürmet ve riayet edilmesini samimî olarak istiyorlar mı? Onlar bunları asla istemezler.
Sabataycılar Müslümanların arasına sızmışlar, ajanlar sokmuşlar mıdır? Elbette sızmışlardır. Büyük Bektaşî dedelerinden biri Sabataycı idi. Melamilerin bozuk kolu Sabataycılar tarafından idare edilmektedir. Mevlevî tarikatına da girmişlerdir. Hakikî Mevlevileri tenzih ederim ama, şu anda rakı içen, karı ve kızlara erkeklerle birlikte sema yaptıran adamlar vardır. Militan Sabataycılar evrensel ahlâk prensiplerine uyarlar mı? Maalesef uymazlar, son banka rezaleti bu konuda ibret verici bir örnektir. Kendi içlerinde, kendi vakıf ve müesseselerinde bile büyük yolsuzluklar, hortumlamalar olmaktadır. Çoğunun dini imanı paradır.

Sabataycılık konusunu işlediğim, bu iki kimlikli cemaati açığa çıkartmak istediğim için birtakım yazarlar beni engizisyonculukla, din mahkemesi kurmakla, ortaçağ kafalı olmakla suçluyorlar. Bunlar boş telâşlar ve iftiralardır. Gizli olan bir cemaate ışık tutmak, iki kimlikli ve çok güçlü bir lobiden bahsetmek ne ahlâken, ne de kanunen suçtur. Onlar benim dinime, şeriatıma, mensubu bulunduğum dindar kitleye savaş açacaklar, hakaretler ve tehditler yağdıracaklar; onların yüzünden on milyonlarca Müslüman vatandaş bu memlekette korku ve güvensizlik içinde titreyecek, bir sürü baskı ve zulüm yapılacak; onbeş yaşındaki başörtülü bir kız çocuğu kırk günden fazla zindanda tutulacak ve ben bu adamları açığa çıkartmak için çalışırsam yaptığım engizisyon olacak... 
Yağma yok! Sabataycılardan ne istiyoruz:
1. İki kimlikli olmaktan vazgeçmelerini istiyoruz. Müslüman olmadıkları halde Müslüman görünmeleri bizim hukukumuza bir tecavüzdür. Yahudiliklerini açıkça ilan etsinler.
2. İslâm'a, Müslümanlara açmış oldukları gayr-i meşru savaşı durdurmalarını istiyoruz.
3. Türkiye'yi ülke, halk ve devlet olarak samimî bir şekilde sevmelerini ve korumalarını, yücelmesi için çalışmalarını istiyoruz.
4. Çok küçük bir azınlık olmalarına rağmen ülkeyi ve delveti tekellerine almak, kendi cemaat iradelerini millî iradenin üzerinde görmek, tarihî devamlılığa ters düşen bir tarihî ârızanın sürmesi için çalışmak, millî kimliği erozyona uğratmak, ülke üzerinde gizli bir saltanat ve hükümranlık kurmak gibi emellerden vazgeçmelerini istiyoruz.
Büyük ölçüde onların hırsları yüzünden bu ülkede on milyonlarca Müslüman çoğunluk hürriyetsizlik, güvensizlik, baskı, korku, eziyet, zulüm içinde yaşıyor. Bu hal böyle devam edemez. Her kemâlin bir zevâli vardır. 1924 mübadelesine kadar ülkemizde milyonlarca Rum yaşıyordu. Yanlış ata oynadıkları için bu topraklarda varolma hakkını yitirdiler. İyonya ve Pontus Rumları Türkleri, Müslümanları, Osmanlı Devleti'ni desteklemiş olsalardı, işgalci Yunan kuvvetlerine Türklerle ve Müslümanlarla birlikte karşı çıkmış olsalardı; İzmir metropoliti Hrisostomos işgal kuvvetlerini takdis etmemiş olsaydı onlar Türkiye'de var olacaklardı.
Tarihten ibret almak gerekir.
Mehmet Şevket Eygi

Adnan Menderes Sabetaycı Yahudi Bir Aileye Mensuptu!

Adnan Menderes Sabetaycı
Yahudi Bir Aileye Mensuptu!


Adnan Menderes Sabetaycı Yahudi Bir Aileye Mensuptu! 
 ADNAN Menderes'in eşi Berrin hanımın, meşhur 
Dr. Nazım beyin yeğeni olduğunu biliyoruz.


Dr. Nazım, ünlü ve ileri gelen Sabataycılardandır, İttihadçıdır ve İzmir suikasti hadisesinde idam edilmiştir.
Bilindiği gibi Sabataycılar üç büyük kabileye ayrılır ve bunların araları hiç iyi değildir; hattâ zaman zaman aralarında dehşetli kapışmalar, hesaplaşmalar olmaktadır. İzmir suikastinde mağdur olup okka altına giren Sabataycılar, Karakaşlara mensuptur; onları ezenler de Kapancıdır. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra da böyle olmuştur.
Peki Sabataycı aşiretler niçin kendi aralarında bu kadar şiddetle çekişiyordu? Bu savaşın ardında büyük menfaatler, ikbal hırsları bulunmaktadır. İslâm tarihine bakınız, Müslümanın Müslümana yaptığını gâvur yapmamıştır. Sünnilerle Şiiler arasında asırlar süren kanlı savaşlarda nice şehirler yıkılmış, ülkeler tahrip edilmiş, kesilen kellelerden tepeler yapılmıştır.


Sabataycıların Yakubiler kolu, Kapancılara karşı Karakaşları desteklemektedir. Son birkaç yılda Türkiye Sabataycıları içinde, kapalı kapılar ardında hayli gizli ve çetin müzakereler yapıldı, üç aşiretin ileri gelenleri anlaşmaya, uzlaşmaya çalıştılar, lakin anlaşamadılar. İsmini vermek istemediğim bir Sabataycının Cumhurbaşkanı seçilmesi isteniyordu. ABD dışişleri bakanı Madamın da desteği alınmıştı. Lakin birbirine rakip ve hasım üç dönme aşiretinin kurmayları bu hususta bir türlü uzlaşamadılar. Sabataycı aday dışarıdan da baltalandı ve ülkenin başına geçme hayalleri söndü.

Gelelim Berrin hanım ile Adnan beyin durumuna. Adnan Menderes aile içi bir izdivaç yapmıştır; Evliyazadeler ailesindendir; hanımı da aynı aileye mensuptur. İzmir suikastinde asılan Maliye nazırı Cavid bey Sabataycıların en mutaassıp kolu olan Karakaşlara mensuptur. Dr. Nazım bey de Karakaşlar'dan Berrin hanım ve Adnan Bey de... Bir bomba daha: 27 Mayıs darbesinden sonra asılan dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu da... Asılanlar Karakaş, asılmalarına yol açanlar Kapancı...
Son yıllarda Kemal Derviş, İsmail Cem, Rahşan Ecevit, Mehmet Ali Bayar arasındaki çekişmeleri, zıtlaşmaları, entrikaları anlamak için çok şey bilmek gerekiyor. Mason locaları içinde bütün üyeleri Sabataycı olan localar vardır.

Biz Türkiyeliler ne yakın tarihimizi, ne de bugünümüzü biliyoruz. Tarih diye bir sürü maval, masal, martaval, mitos öğretiliyor.Yakın tarihimize ait ciltlerce kitap, külliyat yayınlandı. Bunların hangisinde Dönmelerin son devirdeki ihtilal, reform, inkılap, değişim faaliyetlerindeki rolleri anlatılmaktadır? Liselerde okutulan tarih kitaplarında bir kelime ile olsun Masonların, Dönmelerin rolünden, gücünden, tesirinden bahsediliyor mu?

Biz, Masonlar denilince tek, homojen, birlik ve beraberlik içinde olan gizli bir teşkilatı düşünüyoruz. Halbuki ülkemizde dört ayrı Mason teşkilatı bulunmaktadır. Bunların biri Kainatın Yüce Mimarı dediği Allah'a inanmayanı teşkilata üye kaydetmez. İlerici Mason grubu ise ateist veya agnostiktir ve bu ikisinin arasında geçimsizlik, soğukluk, kavga, çekişme vardır.
Sabataycılar diye tutturmuş gidiyoruz. Peki Sabataycılık nedir? Bunlar kaç gruba veya aşirete ayrılmaktadır? Hangi köşebaşlarını tutmuşlardır. Türk siyasetinde, Türk iktisadiyatında, Türk üniversitelerinde, Türk medyasında rolleri, ağırlıkları nedir?.. Bu gibi soruların cevabını veren ilmî, ciddî, tutarlı yayınlara sahip miyiz?
Sabataycılık bir buzdağıdır ve biz onun su üzerindeki yüzde birini görmeye çalışıyoruz, altta kalan doksan dokuz parçası meçhulümüzdür. Bu konularda belge mi yok, bilgi mi yok, kitap ve ilmî makale mi yok, arşivlerde vesika mı yok?.. Hepsi var ama bunları bir araya getirecek, tahlil edecek, bilahare terkib yapacak, ortaya dört başı mamur araştırmalar koyacak kafa yok, kültür yok, niyet yok.
Sabataycılık gizlilik üzerine kurulu bir lobidir. Onlar iki kimliklidir, taqiyye yapmaktadır. Üzerlerine ışık tutulması, açığa çıkmaları hiç işlerine gelmez. Onların işlerine gelmez ama biz de bu konuyu öğrenmek zorundayız. Türkiye'deki bu müzmin din-siyasî sistem kavgasını kimler çıkartmıştır? Yüz milyonlarca dolarlık servetlere sahip birtakım Dönme aileleri bu efsanevî zenginlikleri nasıl kazanmışlardır? Birtakım Dönmeler niçin İslâm'a ve Müslümanlara, medenî insanlara ve vatandaşlara yakışmayan bir şekilde saldırmaktadır? Sabataycılar niçin hukuk fakültelerinin ceza hukuku kürsülerine rağbet etmektedir? Vaktiyle, TCK 163'üncü madde ile ilgili bilirkişi raporları veren Sabataycılar niçin hep Müslümanların aleyhinde görüş beyan etmiştir?
Bilmemek ayıp değildir, öğrenmemek ayıptır... Masonlar, Sabataycılar bilinmek istemeyebilir ama bizim de bilmeye, öğrenmeye, içyüzünü anlamaya hakkımız yok mudur?
Sabataycılar derken, birkaç aydan beri ortaya bir de Kürt Yahudileri konusu çıktı.Kendilerini Müslüman gösteren (Sünnî veya Alevî), fakat asıl kimlikleri Yahudi olan kişiler, aileler, gruplar varmış. Bunlar kimdir? Kendi hallerinde yaşayan vatandaşlar mıdır, yoksa Türkiye hakkında normal ötesi emelleri, planları mı bulunmakta? Kürt terör hareketinde bu Yahudilerin rolü, tesiri nedir? Türkiye'de şu anda 18 bin Musevî olduğu söyleniyor. Sabataycıları, Kürt Yahudilerini hesaba katarsanız bu rakam çok büyüyecektir.
Birtakım crypto-yahudiler din konusunda militanca hareket etmeseler fazla işkillenmeyeceğim. Lakin gerçekte Müslüman olmadıkları halde birtakım gizli Yahudiler niçin İslâm ve Müslümanlar konusunda militanca hareket etmektedir? Din, inanç, ibadet, inandığı gibi yaşamak hürriyeti evrensel bir değerdir. Peki, birtakım Dönmeler bu hakkı ve hürriyeti bize niçin tanımak istemiyor?
Vatikan'da bulunan Fransızca bir belgeye göre, Manisa ve civarında bundan iki asır kadar önce 150 bin Yahudi göç etmiş; bunlar, Müslümanlar arasında Yahudi kimliği ile yaşamakta güçlük çekecekleri, dışlanacakları için kendilerini Bektaşi olarak göstermişler... Bu iddiaları, dedikoduları hangi tarihçiler, hangi fikir adamları, hangi akademisyenlerimiz inceleyip araştıracaktır?
Dedikodu ile tarih yazılmaz ama gerçeklere şüphelerden gidilir. Ortaya bir rivayet, iddia atılınca; ilmin ışığında incelenmeli, araştırılmalıdır. Yanlışsa yanlışlığı, doğruysa doğruluğu ortaya çıksın.
Son on yıldan beri ülkemizde çok vahim, çok garip hadiseler oluyor. GAP bölgesinde seksen küsur yabancı büyük şirket faaliyette bulunuyormuş.Bunların yetmiş küsuru Yahudi-İsrail kuruluşlarıymış ve hassaten Kürt Yahudilerini çalıştırıyorlarmış. Bu iddialar doğru mudur? Elde ne gibi sağlam bilgiler, belgeler, şahitler bulunmaktadır? Bunların açıklanması, araştırılması gerekmez mi?
Türkî cumhuriyetlerden Türkmenistan'da, Müslüman Türkmen gibi görünen, asıl kimlikleri Yahudilik olan büyük, nüfuzlu, güçlü bir taife varmış... Bu konuda nerede aydınlatıcı bilgi bulabiliriz?
Velhasıl bir sürü esrarlı, acayip, garip, akıllara durgunluk verecek cinsten hadiseler, rivayetler, dedikodular, söylentiler, iddialar içinde bunalmış vaziyetteyiz. Maalesef Türk toplumu bir bilgi toplumu değildir. Halkımız, aydın zümre, gençliğimiz uzun yıllardan beri uyutulmuş, afyonlanmış, sersemletilmiş, zekâ özürlü hale getirilmiş bulunuyor. Amerikalılar topraklarımıza çıktılar bile. Amerikan gemileri tanklar indirdi. Amerikalı personel için özel, USA standartlarına uygun sahra kenefleri getirildi. Uçak dolusu tabut ve ceset torbası getirildi. Biz ise hâlâ sayıklıyoruz: Meclis henüz izin vermemiştir... diye. Sabataycılar Türk toplumunda akıl bırakmadı!
Mehmet Şevket Eygi

Gazeteci-Yazar

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...