03 Eylül 2012

DÖNECEKSİN BİRGÜN BİLİYORUM

Dolasıyorum tüm sokakları bir avare gibi..
Attığm her adımda senin yaşam  izlerin var..
Güneşten yanıp gölgelere kaçsam bile her zaman ruhumda hissettiğim nefesin var.
Sen  benim bana yaşamımı sağlayan çiğerlerimdeki nefesimsin..
Gök kubbeye yüzümü çevirsem gökyüzündeki yıldız olup parlıyorsun gecelerime..
Günün ilk ışıklarına karışıp seher yeli gibi esiyorsun solgun yüreğime,
 Gözbebeklerimde İlk sen beliriyorsun nurlar saçarak umutsuzluğuma …
Belki de fazla geliyor şu an duygularımın ifadelerindeki yalnızlığım,
Bana yaşam bahşediyorsun havayı içime çektiğim her nefesimde 

Senin varlığını hissettikçe içim yanıyor içim ,
 Senin sevginin tatlı rengini kana kana içiyorum susamışcasına.
Sensizlikteyim boşlukta kanatlanmış uçuyorum biliyormusun.
Belki sensizlik değil bu başıboş yaşayıp mutluluğa koştuğumda …
Geleceksin biliyorum.
Suskun sanmayüregimi..
Gelisinle konusacak tüm dillerim..
Gelmezsen tüm siirlerim öksüz, 
gecelerim yıldızsız ve bu yüregim hayatın en güzel anında yetim kalacak..
Geleceksin biliyorum.,
Döneceksin inanıyorum..
Seni böyle daha cok seviyorum..
Sevmek herşeye rağmen sevebilmek..
Beklerken bile ateşinde yanıp sevginde küllenmek istiyorum…
Ardıma bakıp hayallerinde bile mutlulukları yasıyorum…
Demli bir çay tadında balkona oturmus 
Şehre dalan buğulu gözlerimde sen varsın…
Kalabakların arasında sen misin diye ayaklanıyorum bir an..
Sana benzeyen birisini görsem tüm bedenim sevince boğuluyor 
Bir cocuk gibi seviniyorum…
Yine yoksun…
Bıkmadan usanmadan bekleyecegim seni..
Balkonumda yetistirdigim tüm çiceklere senin gelme umudunu verdim…
Her sulayıp beslediğim çicegime senin sevgini anlattım..
Sanki onlarla konuşunca seninle konuşuyormus gibiyim..
Onlar dinliyorlar ben ise şair gibi konuşuyorum..
Beni dinlemekten Bıkmıyorlar..Gelecek diyorum…
Bir gün dönecek diye mırıldanıyorum onlara…
Yaseminin,Gülün ve Reyhanlarımın Kokularında sanki varsın…
Onları kokladıkca onları sevdikce seni yaşıyorum iyi ki var oluşunu biliyorum..
Her birinin yapraklarına dokunmaya dahi kıyamıyorum..
Onlar kuru yaprağa dönmeden sen yüreğime geliver ne olursun…
Sen bana bir adım atsanda atmasanda ben sana delicesine koşacagım …
Ayaklarımda yalnızlık zincirlerini kırarak bir an önce kavuşmak icin gayretleneceğim
Sana koşarken belki Nefesim daralacak belkide sevinçten kalbim duracak
Olsun sana kavusacağım anda karanlığım aydınlık olacak bu sevinc yeter bana…
Gecenin karanlığında yalnızlığımın yıldızları izliyor gözlerim..
Her yıldızda senin sevdanı hatırlıyorum ..
Bazen de yıldızlara benim sevdigimin ceylan gözleri,

Samanyolu yıldızları sizlerden daha güzeldir diye haykırarak sesleniyorum.
Hak verircesine gülümsüyorlar bana..
Yıldız kayarsa geceden dünyaya senin icin bir dilek tutuyorum…
Saatlerin farkında değilim..
Her bir saatte hasretinden daha cok alev alev yanıyorum ey sevgili
 Bir sigara bir sigara daha yakıp ciğerlerimin hücrelerine kadar çekiyorum…
Yaktıkca içime çektikçe efkarımdan alev,alev bende yanıyorum..
Haykırmak geliyor icimden tüm dünyaya seni sevdigimi…
Bazen gülümsüyorum yıldızlara..
Belki en parlak sirus yıldızı aydınlık olursun gecelerime …
Doyamadım sana…
Gelecektin biliyorum..
Döneceksin bu yüregime…
Sende beni seviyorsun…
Hayallerimde bile seni düsünürken senin hasretin düsüyor ruhuma..
İşte o zaman yazın tam ortasında üşüyor tüm bedenim…
Aydınlık geceme karanlık cöküyor..
Olmaz diyorum..İsyan etmek istiyorum…
Tüm dünyaya gelmeyecek dese de ben gelecek diye söyleniyorum…
Seviyorum onu..
Candan öte seviyorum belki de…
Karakışlarıma baharı getiren gözlerin dönecek bir gün hic gitmemesine…
Sevdim seni bütün duygularım masumane…
Alınyazım biliyorum mühürledim seni kaderime…
Gözlerini yıldız yıldız parlıyor biliyorum karanlık gecelerime…
Tüm umutlarımı biriktirip senin gelmene verdim..

Gözyaşlarımı bırakıp gülüşlerimde seviyorum seni..

Her aksam güneşin batışında yine yalnızlığıma bir sayfa daha ekledim..

Ama pes etmek yok..
İcimdeki okyanus misali kalbimde bir damla sevgin kalana kadar bekleyecegim
seni…
Dönecektin ait olduğun canından can bildiğin bu yüreğime ..
Gelecektin bir gün..
Belki bir sabah süpriz yapıp en sevdiğim çiceklerle gelecektin..
Belki de dogum günüm olan 29 Agustos‘da en büyük hediye olan kendi yüreğinle
gelecektin…
Merak etme bu sevdam bitmeyecek..
Seni seviyorum ve bir gün döneceksin biliyorum…

SEN BUNU BİLMEYECEKSİN

SEN BUNU BİLMEYECEKSİN
Mektubuma, edebiyatın son derece kalıplaşmış kelimeleri olan nasılsın iyi misin? gibi klasikleşmiş sözcüklerle değil de; seni sevdiğimi seni çok çok özlediğimi söyleyerek başlamak istiyorum.

Bir insanın yaşayacağı en zor duyguları yaşıyorum belki de…
Sana karşı duymuş olduğum özlem, uzun zamandır rüyalarımı süsleyecek kadar güzel olmasına rağmen en büyük eksikliği içime yediremedim. Bazen düşünüyorum da; her şey eskisi gibi olur mu diye? Ama bazen de bunun çok zor olabileceği düşünüyorum.Çaresiz, çok rahatsız bir hastanın beklediği küçücük bir ümit vardır ya, benim ümidimde belki o kadar ama bu ümit benim yüzümde en azından bir tebessüm bırakabiliyor. Aklıma her geldiğinde özellikle geceler.Sabaha kadar düşünüyorum.Her şey nasıl olmalıydı diye kendi kendime.En azından böyle olmamalıydı bence.
Aslında sen de haklıydın. Sonsuz bir türlü sabah olmayan gecelerde sana hak verdi zaten. Ne yapacağımı bilmediğim, yapa-yalnız geçirdiğim, bir türlü kimseye açılıp söyleyemediğim çaresizlik içinde akan bu göz yaşlarım senin içindi.
Seninle ilk tanıştığım günler, seninle sohbet etmek için can atardım. Her an aklımdaydın. Tek düşündüğüm kişi sendin. İçimde bir korku olmasına rağmen. Bu da ayrılıktı. Okulda evde dışar da aklım hep sendeydi. Bu da bana mutluluk veriyordu ne yapabilirdim ki. Hala bu kadar uzun zaman geçmesine rağmen sana ait hiç bir şeyi unutmadım. Unutamadım. Hatırlar mısın? Bir kez sen de bana unut diye akıl vermiştin. Unutmanın bu kadar zor olabileceğini öğrendim. Unutmak kelimesini o kadar çok özlemişim ki keşke unutabilsem o kadar çok denedim ki. Seni hatırlatacak bir şey karşıma çıkıyor yine. Yalnız kaldığım zaman bir tek şey düşünüyorum. Ne olabilir ki… Bu duygunun nasıl bir şey olduğunu tahmin bile edemezsin.
Belki de ilk defa böyle duygular içindeyim. Kendimi çok yalnız hissediyorum. Hayatımda ilk defa bu kadar derin duygular içinden hareket ederek birisine açılıyorum. Bunun zor yanı da duygularımı paylaştığım kişinin sevdiğim kişi olması.Belki de en zor dakikalarımı yaşıyorum şu anda. Şimdiye kadar duygularımdan kimseye bahsetmemiştim çünki…
Serin bir gecede, Yaşarın romantik şarkılarının eşliğinde şu yazıyı yazmak o kadar çok zor geliyor ki. Hiç göz yaşların benimkilerle yaşadı mı? Benim göz yaşlarım hiç yalnız kalmadı biliyor musun? Hep göz yaşlarıma eşlik ederdim. Hiçte soramazdım göz yaşlarıma neden ağlıyorsunuz diye? Korkardım… İçimde sakladığım bir tek dileğimde mutluluğundu. Göz yaşlarımın ardından hep mutlu olmanı dilerdim yıldızlardan.
Zaman öyle acımasız ki, beni dinleyen birini bulmuş iken yine çabuk olmamı istiyor. Zaman… Hep acımasızdı zaten…
Son cümlelerimi yazarken benim için çok kutsal olan aşkım kelimesini o kadar çok söylemeyi istedim ki… Bunu anlata bilmek mümkün değil. Benim yazacaklarımın hepsi bu kadar. Umarım ki mutlusundur ve her şey gönlünce olur. Kendine iyi bak…

SEVDİĞİM KADIN

Sevdiğim Kadın 
Yerini kimsenin dolduramayacağını biliyorum, 
zaten bunun arayışı içinde de değilim, sonunu bildiğin bir yol insanı çezbetmiyor… 
Sende ki beni etkileyen en büyük özelliğin beni zorlamandı, 
Hemde hep iyiye ve en zor olana ittin ama her seferinde başarmanın keyfi vardı. 
Bir telefonun melodisi veya ayağımın altında çıtırdayan sonbahar yaprağı.. 
Buğulu camlara senin sesini duymak için ısrarla beklediğim zamanlarda
 yazdığim ismine takılan anlara kadar… 
Bilmem inanırmısın? Yazarken bile boğazımı bir sürü çocuğun doluştuğuna… 
Ben sevdim hem de çok imkansızlıkları başaracak kadar. 
Bir sevdaydı diyorum. ama o kadar aciz kalıyor ki, 
bir şey hissediyorsun ve adı yok, çünkü onu taşıyabilecek bir kelime yok. 
Kendinden öte… 
Aldığın nefesten öne bir şey bu… 
Ne güzel yaşandın, içinde acılardan boğulduğumda bile 
senden duyduğum acılardan haz duymasını bilecek kadar sevilerek. 
Bir de seni gördüğüm zamanlarda ki yüreğimin büyüklüğü olmasa… 
Keşke birisi bana bir daha böyle sevebilirisn müjdesini verse. 
Olur mu bilmiyorum artık sevmelerin adı bağlanıp kabullenmeden ibaret, 
içimde fırtınalar kopmuyor, veya vücudumun her hücresi artık titremiyor. 
Sanırım bir kereye mahsustu, sadece sana duyulan. 
Diri diri toprağa gömülmek veya için için ağlamak neydi bilemedim, taa ki… 
Seni yüreğime gömüp gözyaşlarımla acımı boğduğum gecelere kadar.
 Pişman mıyım.. Hayır asla. 
Çok sevildin hem de çok, 
ölüm de neymiş yanında hare olup dolaşmak bile ölümden öte son andım. 
Ölümden öte, yaşamdan ötesin yüreğimin gözleriyle sevdiğim kadın…

SEVGİLİYE GÖNDERİLEN YARIM KALMIŞ MEKTUP

Yarım Kalmış Mektup 
Bu gün ; ben sessizliği duymak istedim… Karanlıkta görmek istedim kendimi… Bu gün ben yalnızım… Biliyorum gecede… Yarıda kalmış ve unutulmuş bir mektup okuyorum… Çok hüzünlüsün diye arkadaşlar söylerlerdi bana. Oysa… Oysa her insanda vardır biraz hüzün. Bende öyleyim işte. Seni mektuplarım gibi seviyorum.Seni şiirlerim gibi seviyorum…

İkimiz, ikimiz için hiç bitmeyen bir yola çıkıcaktık. Hadi… Gel demiştin… Şimdi bir tek ben kaldım yolun ortasında. Öğütleri duymadan vardım şimdi yaşamak istemediğin yerlere. Yalnızlığı yaşıyorum… O kadar tanıdığım insanların arasında… Küçücük bir defterime yazardım hissettiklerimi… O hep yanımdaydı…. Şimdi ise sen yoksun yanımda… Karanlık odalarda bi seni düşünüyorum saatlerce. Nerdesin şimdi…
Ben hala aynı yerdeyim… Hala aynı şeyleri yaşıyorum… Sensiz….Değişmedim ben. Neden ki. Bazen sokaklarda dolaşıyorum. Eskisi gibi… Nasıl oluyorsa sizin evin önünden geçtiğimde, sessiz bir rüzgar gibi yanımdan geçerdi yaşadıklarımız… İçimde bir acı oluverirdi… Sonra da yaralı kalbim yine kanamaya başlıyı verirdi. O anda ağlamak gelirdi içimden… Biliyor musun? İlk kez senin için kaybetmiyorum dediğimde göz yaşlarımı, yine tutamazdım kendimi. Ağlardım… korkak bir çocuk gibi… Sonra penceremden gökyüzüne bakıp seni aramak vardır ya… yıldızlarda…. Oysa sen söylüyordun… İçim yanıyordu… Nerdesin şimdi…
Bak bana; hediye ettiğin boncuğu hala taşıyorum….Seni hep görüyorum, her şarkıda, beyaz sayfalardaki siyah çizgilerde…
Her sabah kardeşini görürüm… Sorarım ne yaptığını, ne ettiğini… Herkese şu yoksul kentte aynısını sorardım… Kimseler bilmedi ki, seni ne kadar çok sevdiğimi…
İçimi defalarca çekerek söylüyorum Ezgim, ne kadarda çok inanmışım sana. Sen bana o kadar, o kadar çok söylemiştin ki. Beni nasıl sevdiğini… Bak şimdi acım hiç dinmiyor… Aklımdan hiç çıkıp gitmiyor apansız çekip gittiğin o gün.
Hatırlar mısın? Kader demiştik senin tanıştığımız o ilk güne… Hiç unutamıyorum… Koşmuşuz meğerse biz senelerce… Nerden bilecektim ki seni böyle seveceğimi?… Senelerce yüzüme bakıp es geçmişsin, bir merhaba bile demeden.
Belki hiçbir şeyim yoktu. Gündüzüm de gecemde… bi tek sen vardın. Her geçen saniyelere bile seni sorardım sessizce… Şarkılar söylüyorum sana…Duyuyor musun? Her sözüm gerçek, her sözüm içimden gelen duygularımdı… Belki de ilk defa çılgınca bir aşk mecerası yaşamak istedim. Gülebilirsin… ama benim için öyle bir şeydi…
Bazen sorardın bana… Beni ne kadar çok seviyorsun diye… Susardım… Sonrada kızardın bana… Sustuğum için… Konuşamazdım o anda. Çünki seni ne kadar çok sevdiğimi, nasıl anlatacağımı bilmiyordum…İfade edemiyordum işte…anlatamadım sana. Seni ne kadar çok sevdiğimi… Bu benim için ne kelimelerle, ne de ifadelerle anlatılabilirdi….
Aslında…. aslında…. aşka inancımı bende kaybetmedim…Korkuyorum sadece… Beni bu duruma aşk getirdi. Hayır…. Senin üstüne atmıyorum… hepsi benim yüzümden….Başkalarını mutlu etmek için elimden geleni yapardım…Böyleyim işte… Senin için yetmedi bunlar… Seni etkiler dedim ama o da olmadı. Özür diliyorum….
Yokluğunu hissetmek çok zor. Senin o delice bakışlarını özlüyorum…. O güzel gözlerine bakmak yaşatır artık beni… Bilmiyorum…. Bu zor günlerim nasıl geçecek… Dilerim ki bir gün sorarsın kalbine ne yapıp ne ettiğimi… Umarım o yalancı aşkınla onun kadar mutlu olursun…. Ege güzeliydin sen? Şimdi ise içimdeki alevsin. Kendimi yaralamak….başka bir şey etmedim… Bugün ben yalnızım gecede…Yarıda kalmış bir mektup okuyorum

AŞK ADAMI

Aşk Adamı
Sevdanın ne olduğunu asla anlayamayacağını düşünürdü. Sevmek neydi açıklamak isterdi ama olmazdı yapamazdı. Ve her seferinde sevgiyi anlatmaya çalışıp da beceremeyince öyle bir şeyin olmadığına inanırdı.

Her aşık oluşunda şiirler yazardı sevgililerine-gerçi onlara sevgili denilmezdi çünkü o hep platonik aşklar yaşardı. Aşkın somut bir şey olmadığının farkına çocukken varamazdı. Bir insan neden illa birini istesin ki diye düşünürdü. Hele bir erkek eğer kendisin çılgınca seven bir kadın varsa neden başkasını bulmak için uğraşsındı.
Çocukken gördüğü her güzel kadına aşık olduğunu sanırdı ama sonradan acı bir şekilde öğrenecekti otla bok arasındaki farkı. Aşkı sakızlardan çıkan yazılarda tanımaya başlamıştı ve öğrendiği ilk İngilizce kelime ‘love’ olmuştu. ‘love is…’ diye başlayan bütün cümleleri okumaktı amacı. Yaşıtları gibi çıkartma veya araba resmi için değil aşkın ne olduğunu öğrenmek için sakız alırdı. Sonradan pişman olmayacaktı belki ama aşkı yanlış tanıdığını gözyaşlarını silerken anlayacaktı.
Aşk vardı elbet artık bunu anlayacak kadar büyümüştü ve artık gerçek aşklar yaşıyordu. Şiirler yazıyordu geceleridefterlerinin her tarafına aşık olduğu kişinin adını yazıyordu. Onu görebilmek için sınıf kapısında bekliyordu ve soğuklara aldırmadan her teneffüs sevgilinin gözlerini arıyordu. Aşk neydi belki bunu açıklayamazdı ama soranlara verecek bir cevabı olurdu her zaman aklının bir yerinde. Yıllardır tanıdığı ve sadece arkadaş olarak gördüğü kişinin diğer arkadaşları arasında özel bir yer kaplamaya başlamasını hissederdi. Sadece ona şiirler yazardıonunla ilgili hayaller kurardı geceleri bunalım şarkıları dinlerken. Söylediği her kelimeyi onun duyacağını düşünerek söylerdi ve saçma sapan yalanlar söylerdi sırf muhabbet olsun diye. Sevgilinin saçları ve gözleri süslerdi şiirlerini ve sonra yavaşlardı aşkın şiddeti. Aşkı bir dağa tırmanmaya benzetirdi her zaman. Önce hızla tırmanırsınsoluğun kesilmeye başlargün geçtikçe üşürsün ve gittikçe yavaşlayarak zirveye varırsın. Sonra farkına bile varmadan yuvarlanırsın oradanyeni bir dağa tırmanmak için ayakların aşağıya kayar ve işte yeni bir dağ…
Sonra aşkı biterdi-yani o öyle hissederdi. Yazdığı şiirlerikarşılıksız mektupları okurdu ve gülerdi. O zamanlar ne kadar aptal olduğunu düşünürdü. Bir zamanlar aşk için ölmeli diyen adam o değildi sanki. Aşkı sıradan bir şey gibi görürdü. Ta ki bir başka göz büyüleyene kadar onu. O zaman unuturdu her şeyi. Hani yazdığı şiirler kara saçlı kara kaşlı sevgiliye? Yoklar yerini çoktan mavi gözlerin derinliğine bırakılmış yazılar alır daha sonra belki de yeşil bir göz kim bilir. Ve tekrar inanmaya başlar aşk için ölme fikrine. Ve o aşkı da biter öncekiler gibi ve o yine sevmeyi unutur ve tekrar sevdalara yelken açar bu böyle sürüp gider.
O hep platonik sever. Sever de söyleyemez yazdığı şiirleri kimi zaman okur ama asla ona yazdığını söyleyemez. Her aşık oluşunda mucizeler bekler yani hep o’nu bekler. Saatlerce fal bakar seviyor mu sevmiyor mu diye ve hep seviyor çıkar-zaten sevmiyor çıksa da inanmaz. Ama o bu düşüncelere dalıp sabahı getirince ve o’nu başka ellerde görünce içinden kağıtları yırtmak gelir. Ama bir sonraki sefere inanmak için kaldırır bir kenara. Hep şarkılar söyler;öyle sıradan şarkılar değil aşk şarkıları sevgiliye söylenmek istenen aşk şarkıları. Aşkı hep dağa benzetir ya bir dağdan inip ötekine tırmanmaya başlayınca bazen dönüp bakar tırmanmış olduğu dağlara ve ne kadar heybetli olduklarını düşünür. Asla zirvede kalamamıştır ve hep tırmanacağı en yüksek zirveden inmeyeceğini düşünür. Hayatı boyunca belki de on kez o dağı en büyük dağ sanacak ama her seferinde yanılacak. Ve bir gün ölmeden anlayamayacak hangisi en büyük sevdasıhangisi en güzel aşkı.
Dostlarla paylaşacak acılarını o’nu başka kollarda görmekten gocunmadığını söyleyecek ama içinde hep aynı şarkı çalacak ‘seni kimler aldı kimler öpüyor seni’ diyecek ebediyen ve o her zaman yalnız aşık rolünü üstlenecek baş rolünü oynadığı bu oyunun. Acı acı sövecek kimi zaman rüzgara kimi zamanda kendi tiyatrosunun senaristi olamayışına… Ve her seferinde aşkını başka ellerde görünce balonunu elinden kaçıran bir çocuk gibi ağlayacaktı ve her aşık oluşunda kumdan kaleler yapacaktı ve sonra insafsız aşıklarca yıkılacaktı. O’nu tanıdığındaysa çok geç olacaktı…

Aşk Masum Değil
Nasıl bir yazgıydı bu yazanı yazdıranı belli olmayan? Hangi kader çizgisiydi yollarını kesiştiren? Hangi rüzgarlardı o güzel kadını onun sakin küçük dünyasına getiren? Onu sakin denizlerden sürükleyip fırtınalı okyanuslara atan? Sırası mıydı bu aşkın o ununu elemiş eleğini asmış tüm sevdaları sürgünlere göndermişken?
Hangi acımasız yazgıydı onu yeniden aynalara baktıran. O aynalar ki hiç yalan söylemeyi bilmezlerdi. Geçen yılların bırktığı izleri insanın yüzüne acımasızca vururlardı. Azaltamazdı ki kalan saçlarındaki akları yüzündeki çizgileri. Küçülüp eriyordu o güzel kadının belleğine kazınmış resminin yanında. Utanıyordu sevdasından aşkından. Ona giden yollardaki uçurumlar engeller büyüyordu. O giderek uzak ve erişilmez bir tanrıça oluyordu. Kâr etmiyordu hiçbir şey; bilge teselliler kitaplarda okudukları.
İster itiraf etsin ister etmesin düştüğü durumun bir tek tanımı vardı ve o da aşktı sevdaydı. Ve o ömrümde hiç böyle sevdalanmamıştı. Bu sevda platonik romantik gibi klişelere sığmayan bir sevginin ürünüydü. Sözcüklerle tanımlanamayan gece gündüz her saat her an onu düşündüren ona özge bir sevdaydı. Ah bu yürek değil miydi onu yakan bu onulmaz sevdalara düşüren. Sevginin o mütiş gücünü bu sevda ile öğrenmişti yeniden. Sevdiğiyle sadece aynı mekanlarda olabilmenin bile ne büyük bir mutluluk olduğunu onun sadece telefondan duyulan sesinin bile tüm gökyüzünü maviye çevirebileceğini karanlıkları aydınlatabileceğini bu sevda ile yaşamıştı. Ve aşkın insana çılgınlıklar yaptırabileceğini yeniden ta kanında hissediyordu.
Aşık olduğu kadınla olan en kısa ayrılıklar bile ona dayanılmaz geliyordu. Şimdi o yine uzaklardaydı. Ve ona olan hasreti aralarındaki mesafeler artıkça artıyordu. Üstelik günlerdir ondan haber alamamak kendisini deli ediyordu. Ona merhaba diyebilmek bir tek sözcük de olsa sesini duyabilmek için her yolu deniyordu. Ama tüm çabaları sonuçsuz kalıyordu. Gece gündüz her an onu düşünüp ona ulaşamamak korkunç bir ızdıraptı. Kahrolmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu elinden. Bu griler grisi mavi yoksunu gökyüzünün altında çıldırasıya özlüyordu o kadını onun gözlerini gözlerinin rengini gülüşünü.
Ayrılık acısıydı bu kolay değildi üstesinden gelmek. Haykırsaydı sevgisini pencerelerden bağırsaydı adını sokalara diner miydi acıları? Yılın son günde yağan karın beyazına dökseydi karanlıklarını aydınlanır mıydı içi? Batmakta olan güneşin kızıllığına sütmavisi kesilen gökyüzüne çizseydi aşkını azalır mıydı o kadına olan özlemi? Kalemini kanına batırıp ak kağıtlara yazsa bu aşkı biter miydi hasret?
Bu son ayrılık onu genç kadına olan sevgisini sorgulamaya zorluyordu. Aklı bu sevdanın hiçbir gerçekliğinin ve geleceğinin olmadığını söylüyor; kendisi için hiçbir şey ifade etmediğin senin sevdana gereksinimi olmayan o kadını neden seviyorsun? diye soruyordu. O ve kalbi akılına karşı inatla direniyorlardı. “Evet değer” diyordu “yüz kere bin kere değer!”. Çünkü o kadın yaşamından çıktığında kendisini tekrar ölü hayatların mavisi ve güneşi olmayan günlerin beklediğini biliyordu. “Değer” diyordu “herşeye değer! Uğruna ölmeye çılgınlıklar yapmaya deli divane olmaya Kerem gibi yanmaya değer!”
Niçin mi? Sadece o kadını görebilmek için sadece sesini duyabilmek için sadece güzel gözlerine bakabilmek için o sıcak o çocuksu gülüşünü yaşayabilmek için. Onu görünce heycanlanmak onunla konuşurken toy bir delikanlı gibi ne söyleyeceğini ne diyeceğini şaşırmak için. Onunla birlikteyken onu düşünürken tüm dünyayı tüm kaygıları unutabilmek için.
Tektaraflı sevdaların seveni acılara boğabileceğini ta başından biliyordu ve o acıları ak kağıtlara dökerek şiirleştirip öyküleştirerek yenebileceğini düşünmüştü. Ama bunun olanaksız olduğunu kısa zamanda anlamıştı: Gerçek aşk kendini yazdırmıyor kağıda dökülemiyordu. Ve o aşka tutsak aşık olduğu kadın ona yasak olsa da aşka ihanet etmemek için; insanı insan yapan o yüce duygudan yana olmak için; belki de sadece “onu seviyorum o halde yaşıyorum!” diyebilmek için sonuna kadar direnecekti

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...