28 Haziran 2012

DECCAL'İN ORTAYA ÇIKMASI

Deccal Müftünün Ortaya Çıkması Çöküşün Büyük Alametlerindendir
Kıyamete yakın bir dönemde çıkıp İslâm dinini ve ümmetini ifsad edip kötülüklere sürükleyecek olan ve aynı zamanda kıyametin alametlerinden sayılan biri.

Deccâl, "decl"in mübâlağa siğası olup "çok yalancı, aldatıcı, hilekâr" manasına gelmektedir. O "Bu ümmetin âhir zamanında çıkacak Yahûdîlerden biri olup ilâhlık iddia edecektir." Yalancı olduğundan kendisine bu isim verilmiştir. (İbn Manzûr, Lisânü'l-Arab, Beyrut 1389, I, 948).

Deccal, aldatıcı ve yalancı özelliği ile, çok eski batıl dinlerde de varlığı kabul edilmiş olup ilk olarak Zerdüşt dininde görülmüştür.

Kur'ân-ı Kerim'de Deccâl'den bahsedilmez. Ancak sahih hadis. kitaplarında Deccâl'le ilgili pek çok rivayet vardır. Hz. Peygamber (s.a.s.), bir hadislerinde: "Şüphesiz on alâmet zuhur etmedikçe kıyamet kopmayacaktır." Doğuda, Batıda ve Arap yarımadasında birer yerin batması: Duman*; Deccâl; Dâbbetü'l-arz ; Ye'cûc ve Me'cuc*; güneşin battığı yerden doğması ve Aden toprağının sonundan (Yemen'den) bir ateş çıkarak insanları haşrolacakları yere sürmesi" buyurmuştur. (Müslim, Fiten, 39, 40, 128, 129; Ebû Dâvûd, Melâhim, 12; Tirmizî, Fiten, 21; İbn Mâce, Fiten, 25, 28).

Deccâl'in çıkması haktır. Deccâl, belli bir şahıs olup, Cenâb-ı Allah onunla, kullarını imtihan edecektir. Deccâl olsun, diğer kıyamet alâmetleri olsun bizim için gaybdır. Bunlar hakkında bilgi edinmemiz ancak nakil (Kur'ân ve hadis)le mümkün olur. Akılla verilebilecek bilgilerin isabet etmeme ihtimali büyüktür. Öteden beri kıyâmet alâmetleriyle ilgili olarak çok te'vîller yapılagelmiştir.
Herhangi bir dayanağı olmayan bu te'villerin geçerliliği de yoktur. Ayrıca bunlar, akılla ulaşılamayacak bilgiler olduğundan, yapılacak te'viller, halkı yanlış bilgilendirme vebâline sevk edecektir. Aynı yanılgı ve vebâl bunun için de söz konusudur. Bazıları Deccal'in komünizm olduğunu ileri sürerler. Ancak komünizm bir şahıs değil, bir sistemdir. Halbuki hadis-i şeriflerde Deccâl'in vasıfları sıralanırken, onun, her haliyle bir insan olduğu belirtiliyor. Ancak gözlerinin birinin kör olduğu bildiriliyor. Nitekim bir hadislerinde Hz. Peygamber (s.a.s.); "Hiç bir peygamber yoktur ki ümmetini tek gözlü yalancı (Deccâl)'den uyarmış olmasın. Dikkat edin ki onun bir gözü kördür. Rabbiniz ise tek gözlü değildir. Körün (Deccâl'in) iki gözünün arasında KFR (kâfir) yazılmış olacaktır" buyurdular. (Buhârî, Fiten, 26; Müslim, Fiten, 101; Tirmizî, Fiten, 56)

Hz. Peygamber (s.a.s.) bu hadisleriyle Deccâl'in bazı vasıflarını haber veriyor. Buna göre Deccâl, bir gözü kör olan bir insandır. Hz. Peygamber de ümmetini Deccâl'e karşı uyarmıştır. Zira Deccâl, bazı harikalar gösterecek ve tanrı olduğunu iddia edecektir. İmansızlarla, bazı zayıf imanlılar, ona kanacaktır. İmanı kuvvetli olanlar ise kanmayacaklardır.

Dünya, imtihan yeridir. İnsanlar bu dünyada imtihana tabi tutulmaktadırlar. Deccâl da bir imtihan vesilesidir. Allah'ın kendisine verdiği güçle birtakım hârikalar gösterecektir. Deccâl'in göstereceği hârikalara "istidrâc" denir. İstidrâc, "inançsız ve şerîr kimselerin arzularına uygun olarak gösterdikleri hârikalara" denir.

İlâhlık iddia eden Deccâl, istidrâc türünden hârikalar gösterecek ve neticede bazı zayıf inançlılar buna aldanacak, imanı kuvvetli olanlar ise kanmayacaklardır. Zira insanlar çok iyi bilirler ki, ilah doğmaz, yemez, içmez, acıkmaz, susamaz, dünyada insanlar tarafından görülmez. Halbuki Deccâl ise bir insandır, üstelik eksik yani kör bir insan ve hatta kendi gözünü iyileştirmekten aciz bir yaratıktır. İşte insanlar, akıllarıyla bunları bilebilecekleri için Deccâl ve benzerlerinin istidrâc göstermeleri mümkinattandır. Müseylemetü'l-kezzâb gibi peygamberlik iddia edenler ise "ihânet" türünden hârikalar gösterebilirler. Yani isteklerinin zıddı gerçekleşerek rezil olurlar. İstedikleri yönde harika gösterseler; yalancı peygamberle gerçeğini halk ayırt edemez. Ve bu, halkın sapmasına sebep olacağından caiz değildir. İnsandan peygamber olur ama ilah olamaz. Hz. Peygamber (s.a.s.), "Dikkat edin Deccâl'in sağ gözü kördür. Rabbiniz ise tek gözlü değildir" diye ümmetini bu konuda uyararak Deccâl'in harikalarına aldanmalarını önlemiştir. Hadislerde Deccâl'in iki gözü arasında KFR (kâfir) yazılacağı ve bunun herkes tarafından okunacağının bildirilmiş olduğunu ifade ettik. (Müslim, Fiten,102, 103,105). Deccâl, müminler için çok büyük bir fitne olduğundan, bütün peygamberler ümmetlerini Deccâl'e karşı uyarmışlardır. (Buhârî, Fiten, 26; Müslim, Fiten, 101).

Yine hadislerde bildirildiğine göre Deccâl, Medine'ye giremeyecektir. Zira, Deccâl çıktığı zaman Medine'nin yedi kapısı olacaktır ve her kapıda iki melek bekçilik yaparak Deccâl'i Medine'ye sokmayacaktır. (Buhârî, Fiten, 26; Müslim, Fiten, 112).

Deccâl, Medine'nin dışındaki bazı işlenmedik tarlalara kadar gelecek, o günün en hayırlı insanı çıkıp Deccâl'e, "Şehadet ederim ki sen, bize Rasûlullah'ın sözünü ettiği Deccâl'sin" diyecektir. Deccâl de yanındakilere, "Ne dersiniz, bu adamı öldürsem, sonra diriltsem şüphe eder misiniz?" diye soracak, oradakiler de "hayır" diyecekler. Bunun üzerine Deccâl onu öldürecek, sonra diriltecek. Dirilttiği adam o anda: "Vallâhi senin hakkında hiçbir zaman şimdikinden daha basiretli etli olmamışımdır" şeklinde cevap verecektir. Deccâl onu tekrar öldürmek isteyecek ama buna gücü yetmeyecektir. Bu şahsın Hızır (a.s.) olduğu söylenir. (Buhârî, Fiten, 27; Müslim, Fiten, 112)

Yine Hz. Peygamber, Deccâl'in aldatmacasına karşı da ümmetini şöyle uyarmıştır: "Ben, Deccâl'in beraberinde olan şeyleri pekala biliyorum: Onun beraberinde sudan bir nehir ve ateşten bir nehir olacaktır. Ama ateş gördüğünüz şey sudur. Su gördüğünüz şey ise ateştir. İmdi sizden kim buna erişir de su içmek isterse, ateş gördüğünden içsin. Çünkü onu su bulacaktır." (Buhârî, Fiten, 26; Müslim, Fiten, 105-109).

Demek ki Deccâl, Allah'ın, insanları imtihan için kıyâmetten önce göndereceği bir sihirbazdır. Cennet'i Cehennem gibi; Cehennem'i Cennet gibi göstermeye çalışarak fitne ve fesada sebep olacaktır. Kehf sûresinin ilk ve son âyetlerini (Deccâl'e karşı) okuyan mümin onun fitnesinden korunmuş olur. (Müslim, Fiten, 110)

Deccâl, yeryüzünde kırk gün kalacaktır. Sıkıntıdan dolayı kırk günün birinci günü bir yıl gibi, ikinci günü bir ay gibi, üçüncü günü bir hafta gibi, diğer günleri normal günler gibi gelecektir. (Müslim, Fiten, 110). Deccal'in göstereceği harikalar; rüzgâr estirmek, yağmur yağdırmak, bitki bitirmek vb. birtakım harikalardır.

Sonra Cenâb-ı Allah, İsâ (a.s.)'ı Şam'ın doğusundaki Akminareye, iki meleğin kanatlarına elini koymuş olduğu halde indirecek ve İsâ (a.s.) Deccâl'i öldürecektir. (Müslim, Fiten, 110; Tirmizî, Fiten, 62).

Deccâl'le ilgili hadis kitaplarında pek çok rivayetler vardır. Bunların sahih, zayıf ve merdûdlarını ayırt eden bir araştırmanın yapılması faydalı olacaktır.
Allah, Deccâl'in fitne ve fesadından Ümmet-i Muhammedi korusun.

HAZRETİ İSA'NIN YERYÜZÜNE İNMESİ

Hz. İsa'nın Yeryüzüne İnmesi

Hz. İsa, Allah'ın seçkin kıldığı bir peygamberdir; dünya tarihinde hakkında en çok konuşulan elçilerden de birisidir. Allah'a şükürler olsun ki konuşulanlardan neyin doğru neyin yanlış olduğunu seçmemize yarayacak bir kaynak elimizde bulunmaktadır, o da Allah'ın koruması altında bulunan tek İlahi kitap olan Kuran'dır.

İsa Peygamber ile ilgili gerçek bilgilere ulaşmak için Kuran'a başvurduğumuzda şunları görürüz:

Hz. İsa Allah'ın elçisi ve kelimesidir. (Nisa Suresi, 171)

Allah kendisine "İsa Mesih" ismini vermiştir. (Al-i İmran Suresi, 45)

İnsanlığa bir ayet, bir işaret kılınmıştır. (Enbiya Suresi, 91)

Hz. İsa daha beşikteyken insanlarla konuşmuş (Al-i İmran Suresi, 46), birçok mucize göstermiştir. Bir başka mucizesi, yetişkinliğinde yeryüzüne geri dönmesi ve insanlarla konuşmasıdır. (Al-i İmran Suresi, 49; Maide Suresi, 110)

İsa Peygamber İncil'i tebliğ etmiştir. (Hadid Suresi, 27)

Onu tanrılaştıranlar doğru yoldan sapmış, küfre düşmüşlerdir. (Maide Suresi, 72)
İnkarcılar onu öldürmek için tuzak kurmuşlardır, ama Allah bu tuzağı bozmuştur. (Al-i İmran Suresi, 54)

Allah, inkarcıların Hz. İsa'yı öldürmelerine izin vermemiş, onu Kendi katına yükseltmiştir. Ve tekrar yeryüzüne döneceğini insanlara müjdelemiştir. Hz. İsa'nın yeryüzüne dönüşü ile ilgili olarak da Kuran'da şu haberler verilir:
İsa Peygamberi öldürmek için tuzak kuran inkarcıların onu kesinlikle öldüremediklerini Allah şöyle haber verir:
Ve : "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. (Nisa Suresi, 157)

Hz. İsa'nın ölmediği insanların yaşadığı boyuttan alınarak, Allah katına yükseltildiğini haber veren ayet şöyledir:
Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 158)

Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetinde, Hz. İsa'ya uyanların kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçirileceği haber verilmektedir. Günümüzden 2000 yıl kadar önce Hz. İsa'ya tabi olan havarilerin hiçbir siyasi güce sahip olmadıkları tarihi bir gerçektir. Bu dönem ile günümüz arasında yaşayan ve kendilerini Hıristiyan olarak adlandıranların ise başta teslis (üçleme) olmak üzere pek çok sapkın inancı savundukları, dolayısıyla gerçek anlamda İsevi olarak tabir edilemeyecekleri de açıktır. Çünkü Kuran'ın birçok ayetinde teslise inananların inkara saptıkları ifade edilir. O halde kıyamet saati öncesindeki bir dönemde, inkarcılara üstün gelecek gerçek İseviler ortaya çıkacak Al-i İmran Suresi'ndeki İlahi vaat de böylece tecelli edecektir. Kuşkusuz müjdelenmiş bu topluluk, Hz. İsa'nın yeryüzüne dönüşüyle kendini gösterecektir.

Kuran'da verilen bir diğer bilgi de Hz. İsa'nın Allah'ın katına alınmasından önce tüm Ehli Kitap'ın kendisine iman edeceği şeklindedir:
Andolsun, Kitap Ehlinden, ölmeden önce ona (Hz. İsa'ya) inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o (Hz. İsa) da onların aleyhine şahit olacaktır. (Nisa Suresi, 159)

Bu ayetten açıkça anlaşılmaktadır ki, Hz. İsa ile ilgili olarak henüz gerçekleşmemiş olan üç İlahi vaat vardır. İlk olarak, İsa Peygamberin her insan gibi yaşadıktan sonra öleceği bildirilmektedir. İkinci vaat, tüm Ehli Kitap'ın onu cismani olarak göreceği ve ona yaşarken itaat edeceğidir. Şüphesiz söz konusu bu iki haber de Hz. İsa'nın kıyamet öncesindeki gelişinde gerçekleşecek olaylardır. Ayetteki üçüncü haber olan Hz. İsa'nın Ehli Kitap hakkındaki şahitliği de kıyamet gününde gerçekleşecektir.

Kuran'da Hz. İsa'nın Allah katına alınmasını açıklayan bir diğer ayet ise Meryem Suresi'nde geçmektedir.
"Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de." (Meryem Suresi, 33)

Bu ayet Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetiyle birlikte incelendiğinde çok önemli bir gerçeğe işaret etmektedir. Al-i İmran Suresi'ndeki ayette Hz. İsa'nın Allah katına yükseltildiği ifade edilmektedir. Bu ayette ölme ya da öldürülme ile ilgili bir bilgi verilmemektedir. Ancak Meryem Suresi'nin 33. ayetinde Hz. İsa'nın öleceği günden bahsedilmektedir. Bu ikinci ölüm ise ancak Hz. İsa'nın ikinci kez dünyaya gelişi ve bir süre yaşadıktan sonra, vefat etmesiyle mümkün olabilir. (En doğrusunu Allah bilir)

Hz. İsa'nın yeryüzüne dönüşüne işaret eden bir diğer ayet şöyledir:
Ona (Hz. İsa'ya) kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek. (Al-i İmran Suresi, 48)

Bu ayette geçen "kitap" kelimesinin neyi ifade ettiğini anlamak için konuyla ilgili diğer Kuran ayetlerine baktığımızda şunu görürüz: Tevrat ve İncil ile birlikte aynı ayette kullanılması halinde kitap, Kuran anlamını ifade etmektedir; Al-i İmran Suresi'nin 3. ayeti buna bir örnek olarak verilebilir. Bu durumda, 48. ayetteki Hz. İsa'nın öğreneceği bildirilen kitap da ancak Kuran olabilir. İsa Peygamberin bundan yaklaşık 2000 sene önceki yaşamında, Tevrat ve İncil üzerine bilgi sahibi olduğu bilinmektedir. Kuran'ı öğrenmesinin ise yeryüzüne yeniden gelişinde gerçekleşeceği açıktır.

Al-i İmran Suresi'nin 59. ayetindeki "şüphesiz, Allah katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir" ifadesi de oldukça dikkat çekicidir. Bu ayette iki peygamber arasındaki bazı benzerliklere dikkat çekilmiş olabilir. Bilindiği gibi, hem Hz. Adem hem de Hz. İsa babasızdır. Ayrıca yukarıdaki ayette, Hz. Adem'in cennetten yeryüzüne indirilmesi Hz. İsa'nın Ahir Zaman'da Allah katından yeryüzüne indirilmesine de benzetilmiş olabilir.

Kuran'da Hz. İsa ile ilgili şöyle bir bilgi de verilmektedir:
Şüphesiz o (Hz. İsa) kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan (kıyametten) yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru yol budur. (Zuhruf Suresi, 61)

Hz. İsa'nın Kuran'ın indirilişinden altı yüzyıl önce yaşadığını biliyoruz. O halde yukarıdaki ayette bildirilen, onun ilk hayatının değil Ahir Zaman'daki dönüşünün kıyamet için bir bilgi kaynağı olacağıdır. Hz. İsa'nın ikinci gelişi hem Hıristiyan hem de İslam dünyasında sabırsızlıkla beklenmektedir. Bu kutlu misafirin yeryüzünü şereflendirmesiyle de çok önemli bir kıyamet alameti daha tecelli etmiş olacaktır.

Hz. İsa'nın tekrar dünyaya geleceği ile ilgili bir başka delil ise Maide Suresi 110. ayette ve Al-i İmran Suresi 46. ayette geçen "kehlen" kelimesidir. Ayetlerde Allah şu şekilde buyurur:
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin (kehlen) iken de insanlarla konuşuyordun…" (Maide Suresi, 110)

"Beşikte de, yetişkinliğinde (kehlen) de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir." (Al-i İmran Suresi, 46)

Bu kelime Kuran'da sadece yukarıdaki iki ayette ve sadece Hz. İsa için kullanılmaktadır. Hz. İsa'nın yetişkin halini ifade etmek için kullanılan "kehlen" kelimesinin anlamı "otuz ile elli yaşları arasında, gençlik devresini bitirip ihtiyarlığa ayak basan, yaşı kemale ermiş kimse" şeklindedir. Bu kelime İslam alimleri arasında ittifakla "35 yaş sonrası döneme işaret ediyor" şeklinde çevrilmektedir.

Hz. İsa'nın genç bir yaş olan otuz yaşının başlarında göğe yükseldiğini, yeryüzüne indikten sonra kırk yıl kalacağını ifade eden ve İbn Abbas'tan rivayet edilen hadise dayanan İslam alimleri, Hz. İsa'nın yaşlılık döneminin, tekrar dünyaya gelişinden sonra olacağını, dolayısıyla bu ayetin, Hz. İsa'nın nüzulüne (yeniden yeryüzüne gelişine) dair bir delil olduğunu söylemektedirler. (Faslu'l-Makal fi Ref'I İsa Hayyen ve Nüzulihi ve Katlihi'd-Deccal, s. 20)

Kuran ayetlerine bakıldığında bu ifadenin bir tek Hz. İsa için kullanıldığını görürüz. Tüm peygamberler insanlarla konuşup, onları dine davet etmişlerdir. Hepsi de yetişkin oldukları dönemde tebliğ görevini yerine getirmişlerdir. Ancak Kuran'da hiçbir peygamber için bu şekilde bir ifade kullanılmamıştır. Bu ifade sadece Hz. İsa için ve mucizevi bir durumu ifade etmek amacıyla kullanılmıştır. Çünkü ayetlerde birbiri ardından gelen "beşikte" ve "yetişkin iken" kelimeleri iki büyük mucizevi zamana dikkat çeker.

Hz. İsa'nın beşikteyken konuşması bir mucizedir. Bu görülmüş bir olay değildir ve ayetlerde bu mucizevi olay birçok kez anlatılmaktadır. Bu kelimenin hemen ardından gelen "yetişkin iken de insanlarla konuşması" şeklindeki ifadenin de bir mucize olduğu anlaşılmaktadır. Eğer "yetişkin iken" ifadesi, Hz. İsa'nın Allah katına alınmadan önceki hayatına işaret ediyor olsaydı, o zaman Hz. İsa'nın konuşuyor olması bir mucize olmayacaktı. Bir mucize olmadığı için de beşikteyken konuşmasının ardından ve bu mucizevi durumla eşdeğer bir anlamda kullanılmazdı. O zaman "beşikten yetişkin oluncaya kadar" şeklinde bir ifade kullanılırdı ki, bu da, Hz. İsa'nın beşikte konuşmaya başlamasından göğe yükseltilmesine kadar süren tebliğini anlatmış olurdu. Ancak ayette iki büyük mucizevi zamana dikkat çekilmektedir. Bunlardan birincisi beşikteyken konuşması, ikincisi ise yetişkin iken konuşmasıdır. Dolayısıyla mucizevi bir döneme işaret eden "yetişkin iken" ifadesi, Hz. İsa'nın mucizevi bir şekilde tekrar yeryüzüne döndükten sonraki dönemde, yetişkin iken insanlarla konuşmasıdır. (En doğrusunu Allah bilir)

Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez gelişi hakkındaki bilgiler Peygamber Efendimizin hadislerinde de mevcuttur. Peygamberimiz (sav)'in birçok hadisinde bu müjdenin yanı sıra Hz. İsa'nın dünyada yapacakları ile ilgili haberler de bulunmaktadır. 
Burada önemli bir konuyu daha hatırlatmakta yarar vardır: Hz. Muhammed (sav) Allah'ın insanlara gönderdiği son peygamberdir. Allah Peygamberimiz (sav)'e Kuran'ı vahyetmiş ve kıyamete kadar tüm insanları Kuran'a uymaktan sorumlu tutmuştur. Hz. İsa da Ahir Zaman'da bir mucize olarak dünyaya gelecek, ancak Peygamberimiz (sav)'in de bildirdiği gibi, yeni bir din getirmeyecektir. Peygamberimiz (sav) tarafından insanlığa öğretilen hak din Kuran'da bildirilen İslam dinidir ve Hz. İsa da yeryüzüne ikinci gelişinde Kuran'a tabi olacaktır.

MEHDİ'NİN ÇIKMASI VE ALTIN ÇAĞ

fitneler ve korku olacak. Açlı...
"Altınçağ", hadislerden de anlaşılacağı üzere yarım yüzyıldan fazla sürecek "Asr-ı Saadet" benzeri bir devirdir. Peygamberimiz'in bu devri tasvir ederken cennet benzeri özelliklerle anlatması sebebiyle din alimleri bu devreye "Altınçağ" ismini vermişlerdir. Her çeşit ürün ve mal bolluğu, emniyet, güven ve adaletin temini, huzur ve saadet bu devrin belli başlı özellikleridir. Hadis-i şeriflerde "silahların susacağı"nın bildirilmesi, bu devirde yeryüzünün barışla dolacağını müjdelemektedir. Teknolojik gelişme, yine ahir zamanın bu devresinde doruğa ulaşacak, insanlar teknolojinin bütün nimetlerinden alabildiğine faydalanacaklardır. İnsanlar Altınçağ'da hayatlarından o kadar memnun olacaklardır ki; hadisin ifadesine göre zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmayacaklar, bu güzelliklerden daha fazla yararlanmak için Allah'tan ömürlerinin uzatılmasını isteyeceklerdir.

 Mehdi'nin zamanında küçükler keşke ben büyük olsaydım, büyükler de keşke ben küçük olsaydım diye temenni ederler... Naim, Tavus'dan rivayet etti: "Ben Mehdi'ye yetişene kadar ölmeyeyim istedim. Zira onun döneminde iyi insanların iyiliği artar, kötülere karşı bile iyilik yapılır." (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 17)


O Devirde Görülmemiş Bir Bolluk Olacaktır

Altın Çağ'da ürünlerde ve mallarda o zamana kadar görülmemiş bir bolluk olacağı pek çok hadis-i şerifte bildirilmektedir:

 O zaman ümmetim, iyisi kötüsü hepsi de mislini görmedikleri nimetlerle nimetlenir. Allah onlara, bol yağmur gönderir. Arz nebattan bir şey saklamaz. Mal hakir olur. Bir adam kalkar şöyle der: "Ey Mehdi bana ver." O da "Al" der. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mihdiyy-il Ahir Zaman, s. 16)

(Mehdi'nin zamanında) gökyüzü yağmurundan hiçbir şeyi esirgemeyecek ve cömertçe bol yağdıracak. Yeryüzü ve bitkilerinden hiçbirini eksik bırakmayacak ve muhakkak onları kemali ile bitirip ortaya çıkaracaktır. Hatta yaşayanlar (kendilerinde bulunan nimetleri görmeleri için) ölülerin de hayatta olmalarını temenni edeceklerdir. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 437)

Onun devrinde, ümmetin gerek iyileri ve gerekse de kötüleri, misli asla görülmemiş şekilde, pek çok nimetlere sahip olacaktır. Çok yağmur yağmasına rağmen bir damlası bile boşa gitmeyecek, toprak bir tek tohum istemeden verimli ve bereketli olacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)

Onun zamanında yeryüzü içindeki hazineleri dışarıya fırlatacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 45)

Resulullah buyurdu ki: "Ümmetimin sonunda bir halife gelecek, malı adetle saymayacak, avuçla avuçlayacaktır." (Sahih-i Müslim, 11/351)

Resulullah buyurdu ki: "Ümmetimde Mehdi vardır, "İnsan ona gelecek ve "Ey Mehdi! bana da ver, bana da ver!" diyecek; Mehdi de onun esvabını taşıyabildiği kadar dolduracaktır." (Sünen-i Tirmizi, 4/93)

Peygamber buyurdu ki: Ümmetim içinde el-Mehdi olacaktır. Benim ümmetim o devirde öyle bir refah bulacak ki o güne dek onun mislini kesinlikle bulmamıştır. Yer yemişini (gıda ürünlerini) verecek ve insanlardan hiçbir şey saklamayacak (vermemezlik etmeyecek)tır. Mal da o gün çok birikmiş olacaktır. Adam kalkıp: Ya Mehdi! Bana (mal) ver, diyecek. Mehdi de: Al, diyecektir. (Sünen-i İbni Mace, 10-347/ Ramuz el Ahadis, s. 508/ İbni Mace-Tabaranai'nin Kebiri)

Ahir zamanda ümmetimden bir halife çıkacak, malı sayıp hesap etmeden bol bol insanlara verecektir. (Elkavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 26)

Bolluk Nasıl Sağlanabilir?

Altınçağ başlamadan önce olacak olan büyük doğal afetler savaşlar kıtlık ve salgın hastalıklar sonucu büyük kitlesel ölümler olacağından hayatta kalanların tüm dünya nimetlerine sahip olacaklarını tahmin etmek zor değil.Böylesine büyük bir bolluk ve barış çağının başka mantıklı bir açıklaması olamaz sanıyorum.

Hz Mehdi çıkmazdan evvel bir alamet; "Şevval ayında(30 agustos_27 eylül) kabileler arası çete savaşı, zilkade ayında(28 eylül_27ekim) şiddetli sıcak bir günde büyük kargaşalar yaşanacaktır.Zilhicce ayında(28 ekim_25 kasım) ise Mina'da hacılar yağmalanıp o kadar insan öldürülecektir ki, Cemre(şeytan taşlama yerin)de akan kanlar sel hâlini alacaktır.." melhamei kübra yani büyük savaş Antakyadaki Amik ovasında gercekleşecektir.

Bir hadis daha: "Rum(Romalılar),E'mak veya Dâbik'a(Halep ve Antakya yakinlarindaki Amik ovasına ya da mercidabık'a) inmedikçe kıyâmet kopmayacaktır."

Günümüze işaret eden başka bir hadis ;

Mehdi çıkmadan önce Mağrip'te karışıklıklar, fitneler ve korku olacak. Açlık ve hayat pahalılığı alabildiğine yayılacak. (Ölüm -Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 440)

Günümüzde Mağrip, dar manada Tunus, Cezayir, Fas ve Batı Sahra’yı içerir. Libya ve Moritanya’nın da bunlara eklenmesiyle “Geniş Mağrip” diye adlandırılabilecek bölge ortaya çıkar.Arap baharı dedikleri karışıklıklar tamda bu bölgelerde başlamıştı.Bu durumda Hz.Mehdi'nin ortaya çıkması için gereken şartlar oluşmaya başlamış demektir.

SON SAVAŞ ARMAGEDDON

Müstevrid el-Kureyşî, Amr b. As(ra)’ın yanında şöyle dedi: “Ben Rasulullah(sav)’i şöyle derken işittim: “Kıyamet, Rumlar insanların en çoğu olduğu zaman kopar.” Amr o’na: “Ne söylemekte olduğuna iyi bak” dedi. Müstevrid: “Ben Rasulullah(sav)’dan işittiğim şeyi söylüyorum”dedi.[1]

Avf b. Malik el-Eşcaî(ra)’dan gelen hadiste Rasulullah(sav) şöyle buyurmuştur: “Kıyametten önce altı şey olur......(onlardan biri:) Sizinle Rumlar arasında barış imzalanır ama düşmanlarınız anlaşmayı bozarak, her birlikte on iki bin asker olan seksen birlikle (yani bir milyon asker) üzerinize saldırırlar.”[2]

Cabir b. Semura, Nâfi b. Utbe’nin şöyle dediğini söylemiştir: “Biz Rasulullah(sav) ile birlikte idik.....Orada Rasulullah(sav)’den dört kelime ezberledim ve onları elimde dâima hazır tutuyorum. Dedi ki: “Siz arap yarımadasını fethetmek için savaş yaparsınız Allah orayı sizlere verir. Sonra İran’ı fethetmek için savaş yaparsınız Allah orayı sizlere verir. Sonra Rumlarla savaş yaparsınız Allah orayı da sizlere verir. Sonra Deccal ile savaşacaksınız Allah sizi galip çıkaracak.”
Nâfi: “Ya Cabir! Biz Rum diyarı fetholuncaya kadar Deccal’in çıkacağını zannetmiyoruz”dedi”[3]

Rumlarla müslümanlar arasındaki savaşın nasıl olacağına dair hadis gelmiştir. Yuseyr b. Cabir dedi ki: Kûfe’de kırmızı bir rüzgâr esmişti. Derken: Yâ Abdullah bin Mesud! Kıyamet saati geldi! Demekten başka bir konuşma ve hali olmayan bir adam çıka geldi. Abdullah b. Mesud dayanmakta iken bu söz üzerine hemen oturdu ve: “Miras taksim olunmadıkça ve ganimetle sevinilmedikçe kıyamet kopmaz” dedi. Sonra elini Şam tarafına kaldırarak işaret etti ve: “Pek çok düşman müslüman halk ile savaşmak için ordu ve silah toplarlar, müslümanlar da onlarla savaşmak için ordu ve silah toplarlar” dedi. Ravi: Ben Abdullah’a bu sözünle Rumlarımı kastediyorsun? diye sordum. Abdullah: “Evet” dedi. İşte bu savaş sırasında büyük bir saldırma ve ona karşı koyma olur. Şöyle ki: Müslümanlar, ölüm kalım savaşı yapacak ve ancak galip olarak dönecek olan bir fedâiler birliği gece oluncaya kadar düşmanla savaşırlar. Neticede düşman ordusu da, İslam ordusu da geri dönerler. İki ordudan hiç biri galip değildir. Halbuki iki tarafın öncü fedaileri yok olup gitmişlerdir. Sonra müslümanlar yine en önde ölüm kalım savaşı yapacak ve ancak galip olarak geri dönecek olan öncü fedâiler birliğini çıkarırlar. Gece oluncaya kadar hepsi savaşırlar. Gece olunca düşman ordusu da, İslâm ordusu da geri çekilirler. Her iki tarafın fedâi birlikleri yok olduğu halde iki ordudan hiç biri galip değildir. Sonra müslümanlar yine ölüm kalım savaşı yapacak ve ancak galip olarak geri dönebilecek olan bir öncü fedâiler birliği çıkarırlar. Ordular akşam oluncaya kadar savaşırlar. Akşam olunca düşman ordusu da müslüman ordusu da geri çekilir. Fedâiler birliği yok olduğu halde onlardan hiç biri galip değildir. Artık dördüncü gün olduğu zaman müslümanların tamamı onların üzerine hücuma geçer. Bunun sonucunda Allah düşmanı yenilgiye uğratır. Öyle büyük bir savaş olur ki ya böyle bir savaş olmamıştır veya olmaz denilir. Hatta bir kuş o çarpışan ordu fertlerinin yanlarından uçarda bir türlü onları geride bırakamaz, nihayet ölü olarak yere düşer. Öyle ki bir baba yüz tane olan oğullarının hepsini savaşa yollarda sonunda onlardan bir tek adamdan başka kimsenin kalmadığını görür. Artık sonunda hangi ganimetle sevinilir? Veya hangi miras aralarında bölüşülüp taksim edilir? Onlar bu hal üzere bulundukları bir sırada birden bire bir tellal onların yanına gelir ve: Deccal’in, onların aileleri ve vatanlarında kendilerinin yerine geçtiğini ilan eder. Bunun üzerine İslam orduları önlerindekileri olduğu gibi terk ederler ve kendi vatanlarına doğru yönelirler. On tane süvâriyi öncü olarak ordunun önünde yola çıkarırlar. Rasulullah(sav): “Ben öncü süvârilerin isimlerini, babalarının isimlerini ve atlarının renklerini de kesin olarak bilmekteyim. Onlar o zamandaki yeryüzü üzerinde bulunan süvârilerin en hayırlılarıdır – veya: O zamandaki yer üzerinde bulunan en hayırlı süvârilerdir.”buyurmuştur.”[4]
Hadislerde geçtiğine göre, bu savaş ahir zamanda Deccal çıkmadan önce Suriye’de olacak ve müslümanlar Rumları yenip İstanbul’un fethine hazırlanacaklardır.

Nitekim Ebu Hureyre(ra)’den gelen hadiste Rasulullah(sav) şöyle buyurmuştur: “Rumlar, A’mâk ya da Dâbık[5] gölgesine ininceye kadar kıyamet kopmaz. O vakit gelince Medine’den yeryüzü halkının en hayırlılarından olan bir ordu Rumlara karşı çıkar. Müslüman ordusu Rumlara karşı savaş şeklinde saf oldukları zaman Rumlar müslümanlara: “Bizimle, bizden esir olanlar arasını boşaltın da biz onlarla savaş edelim”derler. Bu teklif karşısında müslümanlar: “Hayır Vallahi biz, sizlerle o kardeşlerimizin arasından çekilmeyiz” derler ve Rumlarla savaşırlar. Savaşta müslümanların üçte biri yenilerek kaçar ki Allah onların tevbelerini asla kabul etmez. Müslüman ordusunun üçte biri öldürülür. Onlar, Allah katında şehitlerin en üstünleridir. Müslüman ordusunun üçte biri de savaşa devam eder. Bunlar asla kendi aralarında bir fitne ve ihtilafa düşmezler. İşte bunlar İstanbul’u fethederler. Fetihten sonra kılıçlarını zeytin ağaçlarına asmış oldukları halde aralarında ganimetleri taksim ederlerken, Şeytan onların içinde: “Deccal sizin ailelerinizi ele geçirmiştir” diye bağırır. Bu söz yalan ve batıl olduğu halde müslüman askerler yola çıkarlar. Şam’a geldikleri zaman savaş için hazırlık yapıp saflarını ayarlarken namaza ikâmet getirilir ve Meryem oğlu İsa(as) iner.”[6]
Ebu’d-Derda(ra)’dan Rasulullah(sav) şöyle demiştir: “Kıyametten önce olacak büyük savaşta müslümanlar Gota bölgesindeki Şam şehrinde toplanırlar. O Suriye’nin en iyi şehridir.”[7]


İbn Munîr[8] diyor ki: “Rum olayına gelince, şimdiye kadar böyle bir toplanma olmadı. Karada bu sayıda bir savaşın da olduğunu duymadık. Bu şimdiye kadar gerçekleşmeyen olaylardandır ve bunda müjde ve uyarılar vardır. Bu da onların askerlerinin çok olmasına rağmen müslümanların galip geleceğini gösterir. Yine o zaman ki müslüman ordusunun şimdikinin kat kat üstünde olacağını müjdeler.”[9]

[1] Müslim, Fiten (18/22-Nevevî Şerhi)
[2] Buharî, Cizye (6/277-Fethu’l-Bâri)
[3] Müslim, Fiten (18/26-Nevevî Şerhi)
[4] Müslim, Fiten (18/24-25-Nevevî Şerhi)
[5] A’mâk ve Dâbık: Antakya ile Haleb arasında iki yer ismi.
[6] Müslim, Fiten (18/21,22- Nevevî Şerhi)
[7] Ebu Davud, Melâhim (11/406-Avnu’l-Ma’bud) Hadis sahihtir. Bak: “Camiu’s-Sağir’in Sahihleri” (2/218 Hadis no: 2112)
[8] Zeynuddin Abdullatif b. Takıyuddin Muhammed b. Mûnir el-Halebî. Mısır’a yerleşmiştir. 804 h. yılında vefat etmiştir. Bak: “Şuzuratu’z-Zeheb” (7/44)
[9] “Fethu’l-Bâri” (6/278)



ABD ordusu tarafından hazırlanan bir savaş senaryosuna göre, İsrail'in İran'a yönelik saldırısı, ABD'yi de içine çekecek bir çatışmaya neden olacak ve yüzlerce Amerikan vatandaşı ölecek.

New York Times'ın yayımladığı senaryo; ABD ordusunun kesin stratejisi anlamına gelmiyor, fakat, olası bir savaşın muhtemel sonuçlarının öngörülmesi ve bu eksende bir strateji oluşturulması için gerçekleştirilen sanal bir tatbikat.

ABD'nin böylesi bir savaşa girerken, bu savaş oyununu göz önünde bulundurması gerekecek. Ayrıca, savaş kendini dayattığında, çatışmadan uzak durulması gerektiğini düşünen üst düzey yetkililerin elini güçlendirecek.

Senaryo, İsrail uçaklarının İran'ın nükleer tesislerini vurmasıyla başlıyor. İran'ın hava savunma sistemi bu saldırıyı püskürtmeye çalışırken, Basra Körfezi'ndeki ABD'ye ait savaş gemileri de hedef alınacak. Bir gemi savar füzenin Amerikan savaş gemisini vurmasıyla 200 asker yaşamını yitirecek ve böylece ABD savaşmaya zorlanacak.

ABD'li yetkililere göre; bir yıl gibi bir sürede İsrail İran'ı vurabilir ve bu saldırının yakın müttefiki tarafından engellenmemesi için Washington'a haber vermemeyi seçebilir.

Ancak Tahran yönetimi, İsrail'in Washington'ın onayı olmadan kesinlikle böyle bir hamle yapmayacağını düşünüyor ve bu yüzden de İran ordusunun ilk misillemelerinin hedefinde ABD savaş gemilerinin ve bölgedeki üstlerinin bulunması kuvvetle muhtemel.

Bazı uzmanlar ise; İran'ın ABD'ye doğrudan bir misilleme yapmak yerine, genel olarak bölgede, özel olarak ise Afganistan'da tansiyonu yükselterek, ABD'nin tüm gücünü bu savaşa vermesinin önüne geçebileceğini düşünüyor.

İsrail ve ABD arasında görüş ayrılığı olabilir mi?
İsrail ve ABD istihbaratı, İran'ın uranyum zenginleştirdiğinden emin ancak ABD, İran’ın nükleer silah yapmak istemesi durumunda bile en iyi ihtimalle iki yıla ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Bu nedenle ABD, İran'ın nükleer silah üretmesinin dolaylı olarak engellenmesini ve bu esnada Tahran yönetimi ile diplomatik kanalların açık tutulmasından yana.

İsrailli yöneticiler için ise; tek çözüm, İran'ın nükleer tesislerinin vurulması.

New York Times'a göre; bazı ABD'li yetkililer de uzun menzilli füzelerin, havada yakıt ikmal sisteminin ve sığınak delici bombaların bu tür faaliyetlerden daha etkili bir çözüm olduğunu düşünüyor.

Savaş simülasyonuna katılan bazı yetkililer, ABD'nin Ortadoğu'daki kuvvetlerinin komutanı General James N. Mattis'in sonuçlardan kaygı duyduğunu belirtiyor.

İçsel Bakış adlı savaş oyunu iki yılda bir hazırlanıyor. Söz konusu simülasyonda ABD ordusunun ana karargahı ile bölgedeki kuvvetlerinin komutalarının, olası bir savaş durumlarına nasıl tepki vereceğine dair fikir yürütülüyor.

Soğuk Savaş döneminde, Sovyetler Birliği'nin İran'ın petrol sahasına inmesi durumunda, ABD ordusunun karşı saldırısını ve sonuçları öngörmek için kurgulanan oyun, 2002 Aralık ayında, birliklerin Irak işgaline ne kadar hazır olduğunu test etmek için kullanılmıştı.

Kuzey Kore ise ABD’yi ürkütüyor.
Dünyanın kapalı kapılar ardındaki ülkesi Kuzey Kore, kara, deniz ve hava kuvvetlerinin dahil olduğu tatbikatlara devam ediyor.

Rusya’da da hazırlık var.
Rus ajanslarının haberine göre Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev; Rusya’nın 2017-2018’e kadar misilleme tedbirlerini almaya hazır olması gerektiğini söylüyor. NATO, İran’ın füze tehdidine karşı oluşturulan füze kalkanı projesinde Rusya ile işbirliği yapmak istediğini bildiriyor, ancak Rusya’nın kalkana ortak olma önerisini reddediyor. Rusya; ABD’den, herhangi bir füze savunma sisteminin Rusya’yı hedef almayacağının güvencesini istiyor.

Ya Türkiye ne yapıyor, ne yapacak dersiniz? Ülkeyi yöneten Deccal’in müridleri, ABD’ye endeksli dış politika yürüttükleri için ABD neye karar verirse onu uygulayacaklar.

Türkiye Armageddon savaşının odak ülkesidir. İstihbarat örgütlerinin leş kargalar gibi Türkiye’yi mesken tutması boşuna değil. İşbirlikçilerin maskesine dikkat edin.

Günün Sözü: Basiretsiz yöneticiler elinde devletin sarsılması kaçınılmazdır.

Haber Kaynağı: SİVİL HABER

KIYAMET NEDİR KIYAMET ALEMETLERİ

 “Kıyamet nedir? Alâmetleri nelerdir?”

Lügatte ayağa kalkmak, kıyama geçmek demek olan kıyamet, terim olarak kâinât düzeninin Allah’ın emriyle bozulması, her şeyin alt üst olması ve yine Allah’ın emriyle her şeyin yeniden yaratılması, ölenlerin diriltilerek ayağa kalkıp mahşere doğru, Allah’ın huzuruna doğru yönelmesi demektir. Bu durumda kıyamet hem genel bozuluşu, genel yıkılışı, hem de yıkılıştan sonra genel dirilişi ifade etmektedir. 

Kıyamet, insanlığın gündemine Kur’ân ile girmiş ve zihnine Kur’ân ile nakşolmuş bir gelecek olayıdır. Kur’ân’da kıyamet bir sûreye de ad olmanın yanında, bir çok âyette bahsi geçen bir konudur. Önceki peygamberler ve kitaplar, bir büyük olay olarak Son Peygamberin (asm) gelişini ana haber konusu yapmışlardı. Kur’ân ise kıyametin geleceğini ana haber konusu yapmıştır. 

Kur’ân’da kıyamet saati için, vâkıa (kesin meydana gelecek olay), saat (kesin gelecek saat), Et-Tâmmetü’l-Kübrâ (en büyük felâket), hâkka (gerçek olacak olay), gâşiye (şiddetiyle korku veren ve sarsan), Kâria (kapıyı çalacak gerçek) gibi isimler de kullanılmıştır. 

İşte Kıyamet Sûresinden birkaç âyet: 

“Yemin ederim kıyamet gününe. Yemin ederim kendini kınayan nefse. İnsan öldükten sonra kemiklerini toplayamayacağımızı mı sanıyor? Biz, parmak uçlarına varıncaya kadar onu derleyip toplamaya kâdiriz. Doğrusu insan, ömrünü günahla geçirmek ister. Kıyamet günü ne zamanmış diye sorar. Gözler kamaştığı, ay tutulduğu, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman. İşte o gün insan, ‘Kaçacak yer neresidir?’ der. Hayır, sığınılacak hiçbir yer yoktur. O gün varılacak yer, ancak Rabbinin huzurudur. Yaptığı ve yapmayıp geri bıraktığı her şey o gün insana bildirilir.”

Kıyamet ile ilgili bir hadisi şerif:

Hz. Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Güneş battığı sırada "Kıyâmet alâmetlerinin ilki güneşin battığı yerden doğması ve kuşluk vaktinde insanlara Dabbetü'l-arzın çıkmasıdır. Bunlardan hangisi önce çıkarsa diğerinin çıkması buna yakındır" (Müslim, Fiten 118)

Büyük alâmetler

1- Mehdî gelecektir. Babası Abdullah, annesi Âmine'dir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Mehdî'nin başı hizâsında bir bulut olacak, buluttan bir melek "Bu Mehdîdir, sözünü dinleyin" diyecektir.) [Ebû Nuaym]
2- Deccâl gelecektir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Deccâl çıkınca, tanrı olduğunu söyler. Onun tanrı olduğuna inananın îmânı gider.) [İbni Ebî Şeybe]
3- Hz. Îsâ gökten inecektir. Kurân-ı kerîmde buyuruluyor ki:
(Allah'ın resûlü Meryem oğlu Îsâ'yı öldürdük dedikleri için yahûdîleri la'netledik. Onlar Îsâ'yı öldürmediler, asmadılar da. Öldürülen, kendilerine Îsâ gibi gösterildi.) [Nisâ 157]
Hz. Îsâ göğe kaldırılmıştır. (Nisâ 158)
(Elbette o [Hz. Îsâ'nın Kıyâmete yakın gökten inmesi], Kıyâmetin yaklaştığını gösteren bilgidir. Sakın bunda şüphe etmeyin.) [Zuhruf 61-Tibyân]
4- Dâbbet-ül-arz çıkacak. Bu hususta birçok hadîs-i şerîf vardır. Biri şöyle: (Dâbbet-ül-arz, mü'mine âsa ile dokunur, alnına "Bu Cennetlik" yazılır, yüzü nûrlanır. Kâfire vurunca, "Cehennemlik" diye yazılır, yüzü simsiyah olur.) [F. Fevâid]
Bu hayvandan Kur'ân-ı kerîmde de bahsedilmektedir. (Neml 82)
5- Ye'cüc ve me'cüc çıkacaktır. Ye'cüc-me'cüc seddi yıkıp çıkar. (Enbiyâ 96)
6- Duman çıkacaktır. Yeri göğü duman kaplar. (Duhan 10)
7- Güneş batıdan doğacaktır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Güneş batıdan doğmadıkça Kıyâmet kopmaz. O zaman herkes îmân ederse de fayda vermez.) [Müslim]
8- Ateş çıkacaktır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Hicâzdan çıkan ateş, Basra'daki develerin boyunlarını aydınlatır.) [Müslim]
9- Doğu, Batı ve Arabistan'da ay tutulacak ve yer batması olacak. (B.Arifin)
10- Kâ'be yıkılacaktır. (T.Kurtûbî)

Kıyâmetin küçük alâmetleri ile ilgili hadîs-i şerîflerden bazıları şöyle:

(Ticaret çoğalır, izinsiz ticâret yapılmaz.) [Müslim]
(Erkekler azalır, kadınlar çoğalır, zinâ artar.) [Buhârî]
(Çalgı her yere yayılır, zaptiye, gammaz ve gıybetçi çoğalır.) [Beyhekî]
(Câmiye giren iki rek'at namaz [tehiyyet-ül mescid] kılmaz.) [Taberânî]
(Sadece tanıdıklara selâm verilir. Yazarlar çoğalır.) [Hâkim]
(İlim kalkar, cehâlet, anarşi ve ölüm çoğalır.) [İbni Mâce]
(Zengine malı için ta'zim edilir. Esnaf, ölçü ve tartıda hîle yapar. Köpek beslemek, evlâd yetiştirmekten câzip gelir. Veled-i zinâ çoğalır.) [Taberânî]
(Fırat'ta bir altın define çıkar. Görenler ondan bir şey almasın!) [Buhârî]
(Ehli olmayana iş verilir.) [Buhârî]
(Ulema, halkın istediği yönde fetvâ verip, helâla haram, harama helâl derler, Kur'ânı ticârete âlet ederler.)[Deylemî]
("Şu kabirdeki ben olsaydım" denmedikçe Kıyâmet kopmaz.) [Müslim]
(Kötü iyi, iyi kötü gösterilmedikçe, Kıyâmet kopmaz.) [Harâitî]
(Zelzele, fitne, katillik artmadıkça, Kıyâmet kopmaz.) [Buhârî]
(Lûtîlik mubah sayılıp, taş yağmadıkça Kıyâmet kopmaz.) [Deylemî]
(Kardeşler farklı dinden olmadıkça Kıyâmet kopmaz.) [Deylemî]
(Şerliler dünyaya hâkim olmadıkça Kıyâmet kopmaz.) [İbni Mâce]
(Müslümanlarla Yahudiler savaşmadıkça Kıyâmet kopmaz. Yahudilerin gizlendiği taş ve ağaç, "Yahudi arkamda gel öldür" diyecektir.) [Müslim]
(Yırtıcı hayvanlar, insanlarla konuşmadıkça Kıyâmet kopmaz.) [Tirmizî]
(Allah diyen müslüman kaldığı müddetçe Kıyâmet kopmaz.) [Müslim]
(Kıyâmet, yalnız kötüler üzerine kopar.) [Buhârî, Müslim]

Diğer alâmetler

Hadîs-i şerîfle bildirilen diğer alâmetlerden ba'zıları:

1- Emânete riâyet kalkar.
2- Kötüler söz sahibi olur.
3- İçki ve tefecilik âşikâr olur.
4- Zekât verilmez. 
5- Hanıma uyulur, anneye isyân edilir. 
6- Kur'ân-ı kerîm tegannî ile okunur. 
7- Zararından korunmak için herkese müdâra edilir. 
8- Gençler fâsık olur. 
9- Sonra gelenler, önceki âlimleri câhillikle suçlar. 
10- Bid'atler yayılır. 
11- Bilgin denilenlerde, zerre kadar îmân olmaz. 
12- İslâma uymak ayıp sayılır, hor görülür. 
13- Herkese iyilik edenler ahmak sayılır. 
14- İslâma uymak, ateşi elde tutmak gibi zor olur. 
15- Mescidlerde fâsıkların sesi yükselir. 
16- Emr-i ma'ruf ve nehy-i münker kalkar. 
17- Günâha teşvik artar. İyiliğe mâni olunur.
 
İbni Ömer hazretleri buyuruyor ki:
Kıyâmet alâmetleri zuhur edince dine daha çok sarılmalıdır! 
Bunlardan birkaçı şöyle: 
1- Âlimler ilmi, para karşılığı öğretir. 
2- Akrabalık münâsebetleri kopar. 
3- Ana-babaya isyân edilir. 
4- İyiler azalır. 
5- Dünya menfaati için din âlet edilir. 
6- Binalar yükselip heva-i nefse uyulur. 
7- İltimas, rüşvet çoğalır.

ASTROFİZİKÇİLERİN KIYAMET TEORİSİ

Astrofizikçilerin Kıyamet Teorisi

Astrofizikçilerin Kıyamet Teorisi

Onlarca yıldır Astronomlar, Samanyolu galaksisi ile komşu Andromeda spiral galaksisinin, çarpışmaya doğru gittiklerini biliyorlar. Şimdiye dek bilinemeyen şey ise; Bu arbede sırasında, Güneş ve Güneş sistemimizin akıbetinin ne olacağı sorusudur.

T. J. Cox ve Avi Loeb (Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi) astrofizikçileri tarafından ortaya konan teoride ki yeni tahminler; 'Güneş ve gezegenlerin, çarpışma sonrası birleşmiş olan galaksilerin dışına doğru sürükleneceği' yönündedir. Bundan daha ilginç olan şey ise, 'bu çarpışmanın Güneş'in yaşam süresi içerisinde ve Güneş, sönmüş bir beyaz cüce olmadan önce meydana geleceğidir.'

Cox bu konuyu anlayabileceğimiz şu sözlerle ifade ediyor:

"Şöyle diyebiliriz ki bizler, ülkemizde bir huzur evine gönderiliyoruz. Biz şu anda Samanyolu galaksisinin, kenar mahallelerinden birinde oturuyoruz, ancak kozmik çarpışma vuku bulduğunda, çok çok daha uzaklara gideceğiz."

Cox ve Loeb’in bilgisayar simülasyonları, Samanyolu ve Andromeda galaksilerin, ilk yakın geçişleri denendiğinde, 2 milyar yıl içinde büyük değişmelerin olacağı gözüküyor. Dünya'dan geceleyin gökyüzüne bakan biri, artık yıldızları;

Samanyolu galaksisinin görünümü olan 'yol veya şerit gibi dizilmiş' göremeyecek. Aksine, Andromeda’nın güçlü çekim kuvveti nedeniyle, yörüngelerinden savrulup, fırladıkları için; yıdızları, gökyüzünde 'dağınık ve karmakarışık bir halde' görecektir.

Bu sırada Güneş, hala hidrojen yakan bir yıldız olup; 'Dünya'daki okyanusları kaynatacak kadar ısınmış ve daha da parlamış olacak.'

İki galaksi, iki-üç kez birbiri etrafında dönecek ve bu dönme sırasında çekim kuvvetleri, iki galaksiyi birbirine yaklaştırarak, yıldızları, birbirine karıştıracak.
Zamanımızdan yaklaşık 5 milyar yıl sonra Andromeda ve Samanyolu, tamamıyla birleşmiş ve futbol topu şeklinde tek bir eliptik galaksiyi oluşturmuş olacak. Güneş, yaşamının sonunda, kırmızı dev haline dönüşmüş, yaşlı bir yıldız olacak. O zaman, Güneş ve Güneş sistemi, muhtemelen yeni galaksinin merkezinden 100 000 ışık yılı uzaklıkta; yani şu anki 25 000 ışık yılı uzaklığının 4 katı daha uzakta bulunmuş olacak.

KUR'AN-I KERİM' DE KIYAMET


Kur-an'ı Kerim'de Kıyamet
KUR'AN-I KERİM' DE KIYAMET

“Yerin o şiddetli depremle sarsıldığı, yerin ağırlıklarını dışarı atıp çıkardığı ve insan buna ‘Ne oluyor?’ dediği zaman, İşte o gün haberlerini anlatacaktır.” (Zilzal, 1-4)

“6- Kaynatılmış denize, (andolsun ki) 7- Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır.” (Tur Suresi)

“Denizler kaynatıldığı zaman” (Tekvir, 6)

Yukarıdaki ayetlerde anahtar noktayı temsil eden “ağırlıklar” kelimesinin sözlük karşılığı aşağıda görülmektedir. Arapçada “hafif” kelimesinin zıttıdır.

Yeryüzünün ağırlıkları olarak nitelenen Magma tabakasının yer yüzeyine göre çok daha yoğun, ağır ve sıcak olduğu, büyük bir depremde zincirleme kırılan faylar arasından fışkırıp tüm denizleri buharlaştırabilecek potansiyele sahip olduğu gibi bilimsel veriler çok yakın bir geçmişte elde edilebilmiştir.
“Dağlar göçüveren bir kum yığını haline gelecektir.” (Müzzemmil, 14)

“Yer dümdüz edildiğinde, içinde olanları dışa atıp boşaldığında” (İnşikak, 3-4)

Yeryüzünün içindeki ağırlıkları basınçla kusarak magma ve lavla kaplanmasının ardından, hayat son bulacak ve lavlar donarak üzerinde hiç yükselti olmayan dümdüz bir kayalığa dönüşecektir. Bu denli büyük bir lav patlamasının yeryüzünü dümdüz bir ova haline getireceğini vahiy almadan Peygamber Efendimizin bilmesine yine imkân yoktu.

“O gün, göğü kitabın sayfalarını katlar gibi düreriz. Ve onu yaratılışa ilk başladığımız duruma iade ederiz. Bu üzerimizdeki bir vaattir. Elbette gerçekleştireceğiz.” (Enbiya, 104)

Böyle büyük bir felaket yani kıyametin göğün yapısını değiştireceğini hatta ilk haline geri çevireceğini söylüyor ayetler. Peki, göğün ilk hali Kuran’da nasıl anlatılıyordu?

“Sonra duman halinde olan semaya yöneldi. Sonra da ona (semaya) ve arza: “İsteyerek veya istemeyerek gelin.” dedi. İkisi de: “İsteyerek geldik.” dediler.” (Fissulet, 11)

“Hadean” ismi verilen oluşum devresinde aşırı volkanik patlamalar ve gaz çıkışı nedeniyle tüm atmosfer duman kaplıydı. Ve bu zehirli sıcak gazlarla dolu yüksek basınçlı atmosferin zamanla kimyasal yapısı değişerek şimdiki berrak ve temiz atmosferimizin yerini almıştı. Ayetler mucizevî şekilde çok büyük bir depremin ve magmanın tüm dünyada fışkırmaya başlaması sonucunda atmosferin ilk yaratıldığı dönemlerdeki gibi zehirli duman ve gazlarla kaplanacağını, duman haline geleceğini haber vermektedir.

“Güneş dürüldüğü zaman” (Tekvir, 1)

“Gezegenler saçıldığı zaman” (İnfitar, 2)

Kıyamet, hesap verme dönemi, ahiret yaşamını anlatan tekvir suresinin bu ayetlerinde ilginç bir astronomik bilgi verilmektedir. Güneşin dürüleceği; yani büzüşüp küçüleceği bilgisini; Gerçekten de güneş gelecekte kızıl dev evresine geçerek dünyayı yutacak kadar büyüyecek ve ardından hızlı şekilde büzüşerek yani dürülerek beyaz bir cüceye dönüşecektir. Bu olay sonunda gezegenler yörüngelerinden çıkarak büyük felaketlerle karşılaşacaklardır.

“Yıldızlar ‘söndürüldüğü’ zaman!” (Mürselat, 8 )

Modern bilim gelecekte yıldızların ışığının da mutlaka soğuyup söneceğini ya da bir karadelik tarafından yutulup çökertilerek söndürüleceğini tespit etmiştir.

“Çöktüğü zaman yıldıza andolsun!” (Necm, 1)

Güneşin başına gelecek bu çökmenin, yıldızların başına da geleceğini yani güneşinde herhangi bir yıldız olduğunu ifade edercesine Yaratıcı büyük bir ilimle göğün sırlarını insanlara açıklıyordu. Yıldızların ve güneşin çökeceğini ve gezegenlerin yörüngelerinden çıkacağını kim bilebilirdi ki?

“(Allah), geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı sizin hizmetinize verdi. Yıldızları da, kendi emrine boyun eğdirdi. Muhakkak bunda, akıl edecek bir topluluk için deliller vardır.” (Nahl, 12)

İnsanoğlu tüm çağlar boyunca yıldızlara ulaşma hayalleri kurdu ve içten içe bir gün gidebileceğine inandı. Fakat Allah Yüce Kuran’da güneş, Ay’ı ve Dünya’yı insanlara istifade ve hizmet aracı kılacağını söylemiş fakat yıldızları bundan ayrı ifade etmiştir ki bu da insanoğlunun hiçbir zaman kıyametten önce yıldızlara erişip kendi hizmeti için istifade edemeyeceği anlamına gelmektedir. Bilimsel araştırmalar göstermiştir ki güneşten sonra en yakınımızdaki yıldız olan sönük kırmızı cüce Proxima Centauri yıldızı dahi bize yaklaşık 37,84 trilyon km. uzaklıktadır. En hızlı uzay araçları ile bile bu yolun yüz bin yıldan az sürede asla gidilemeyeceği tahmin edilmektedir. Bu durumda göstermektedir ki; diğer yıldızlar hatta en yakınımızdaki bile insanoğlunun asla fayda elde edemeyeceği durumda veya uzaklıktadır.

Toprak içine düşen her tohumu dirilterek çıkaran bir anne rahmi gibiydi. Ve bir tohum gibi toprağa düşen DNA yeniden dirilişin gizemini içinde barındırıyordu.

Çok uzun çağlar sonra Yaratıcı’nın egemenliği ile yüksek bilgi ve güce sahip bir topluluk ilahi emirle dirilişi ve adaleti gerçekleştirmek için Dünya’ya gelecekti. Eski metinlerde onlar için göklerden gelenler ya da Yaratıcı’nın güçlü orduları; Kutsal kitaplarda ise onlara “melekler” denmişti.

“Rabbin gelip melekler saf saf dizildiğinde, ki Cehennem de o gün getirilmiştir…” (Fecr, 22-23)

ESRARENGİZ IŞIK

 

Piramitten Yükselen Gizemli Işık  

Piramitten Yükselen Gizemli Işık Piramidin üstündeki esrarengiz ışık,  

bilim dünyasında tartışma yarattı.

Ailesiyle beraber 2009 yılında antik kent Chichen Itza’yı gezen Hector Siliezar, iPhone’yla Maya tanrısı Kukulkan adına inşa edilen El Castillo piramidinin üç fotoğrafını çekti. Yağmur bulutlarının gökyüzünü kaplamaya başladığı esnada çekilen fotoğraflarda, kutsal piramidin tepesinden gökyüzüne uzanan bir ışın demeti belirdi.
Siliezar’ın çektiği ilk iki fotoğrafta, kara bulutlar antik kentin üzerini kaplamaya başlarken görülüyor ve hiçbir olağandışı durum bulunmuyor. Ancak üçüncü fotoğrafta, piramidin zirvesinden göğe uzanan muntazam bir ışın görülürken, arka planda bir yıldırım çakıyor.
Çektiği fotoğrafları bilim insanlarıyla paylaşan Siliezar,  şu açıklamayı yaptı: “Piramidin tepesindeki ışın demetini ne ben, ne eşim, ne de çocuklarım gördü. Sadece kamerada belirdi... Ne turist rehberi ne de diğer turistler önceden böyle bir şeye rastlamadıkları söyledi” dedi.
Siliezar’ın fotoğrafları, 2012 kehanetlerine odaklanmış sitelere düşmekte gecikmedi. Bu sitelere göre, Mayaların Beşinci Güneş Döngüsü’nün sonuna işaret eden Haab takviminin son günü olan 21 Aralık 2012 öncesinde, Tanrılar bir uyarı ışığı gönderdi. Yoksa fotoğraf bir iPhone hatasından ibaret mi?
SÖZ BİLİM İNSANLARININ
Arizona State Ünivesitesi’nde akademisyen ve Mars Uzay Uçuş Tesisi araştırma teknisyeni olan Jonathon Hill, Siliezar’ın çektiği fotoğrafın bir iPhone hatası olduğuna neredeyse emin. Uydular ve Mars yüzeyindeki keşif robotları tarafından çekilen fotoğraflar üzerinde çalışan Hill, donanımlardan ve diğer şartlardan kaynaklanan hataları tespit etmek konusunda uzman.
Hill, Maya piramidinin (aynı zamanda tapınağı) üzerinde beliren “ışının”, iPhone kamerasının görüntüde beliren ışığı doğru algılayamamasından kaynaklandığını ifade etti.
Sadece yıldırım çaktığı esnada piramidin üzerinde ışın demeti oluştuğuna dikkat çeken Hill, “yıldırımın iPhone kamerasının ışığa duyarlı CCD algılayıcısını geçici olarak bozmuş olabileceğini” belirtti. Böylece, görüntüdeki kolonda yeralan piksellerin dengeleme değerleri bozuldu veya kameranın lensinde yaşanan bir yansıma yanlış algılamaya neden oldu.
Hill ayrıca, “yıldırım çarpmasının neden olduğu parlaklığın kolondaki piksellere eklenerek aşırı parlaklığa neden olma ihtimalini” savundu. Photoshop ve diğer yazılımlarla yapılan analizlerde, piramidin tepesindeki ışın demetinin muntazam bir dikeyliğe sahip olması da şüpheleri artırdı. Life’s Little Mysteries sitesine konuşan Hill, “fotoğrafı çeken kişinin piksel boyutuna kadar kamerayı ışın demetine mükemmel bir dikeylikte tutması oldukça düşük bir olasılık” dedi.
Kısaca, ışın demetinin CCD’deki bir piksel kolonunu temsil ettiği düşünülüyor. Bu da, aşırı parlaklık yüzünden birbirlerine elektronik olarak bağlı olan piksellerin, dikey bir ışın demeti olaral belirmesini öngörüyor.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...