11 Mart 2013

DAMLA DAMLA HEYALAN...YÜREĞİM






hiç bir ağaç 
bahar gelince saklamaz 
çiçeklerini gökyüzünden 
hiç bir çiçek 
kollarını kapamaz 
ona koşup gelen arıya 
kollarrını kapadın, 
çiçeklerini sakladın sen 
umuttun sanıyordum 
unuttun sen! 
şimdi hangi toprağı avuçlasam içinden yol arayan bir solucan çıkıyor. 
ve hangi denize taş atsam, 
gidip masum bir yunusu vuruyor. 
yolllarımı tıkadın hedefimi şaşırttın sen 
umuttun sanıyordum 
unuttun sen!  
artık kaç intihar öldürür içimde ölümsüzleşen seni 
ve hangi mezar kucaklar 
böyle nefes alırken beni  
şu yıllardır can kusan ruhumun ciğerlerine 
taptaze,mis gibi bir nefestin sen 
umuttun sanıyordum 
unuttun sen.  

şimdi hangi büyücü fayda eder senden büyülenmiş gözlerime 
ve kaç bin kırbaç kar eder 
sensiz küfürle dolmuş sözlerime 
yıllardır yazdığım aşk tezimi sayfa sayfa çürüttün sen 
umuttun sanıyordum 
unuttun sen
artık hangi dağda arayayım gönlümün kırlarına yeni bir ceylan 
gözyaşlarım yüzümün yamaçlarında 
damla damla heyelan 
şu cehennem gibi yanan yüreğime bembeyaz,sepserin bir buluttun sen 
umuttun sanıyordum 
unuttun sen.
unuttun sanıyorum umuttun sen........

SUÇMUYDU SENİ SEVİYORUM DEMEK



Suç muydu? Seni seviyorum demek.

Bir yürek olsun istemiştim.


Beni sevecek,


Koruyacak,kıskanacak.


Bir el olsun istemiştim.


Göz yaşlarımı silecek,


Saçlarımı okşayacak.


Suç muydu? Seni seviyorum demek.


Bedeli bu kadar ağır mı? Olacak


Asın o zaman idamı mı istiyorum.


Bir beden istemiştim.


Başımı göğsüne yaslayacak.


Koca dünyayı bertaraf edecek


Sadece seni yaşamak


Sadece o anı hissetmek


Bir çift göz istemiştim.


Gözlerimin içine bakacak,


Duygular ılık ılık aksın,


Göğsümden karnıma.


Suç muydu? Seni seviyorum demek.


Eğer suçsa tamam


Dünyanın en ağır cezasını kesin bana


Taşlayın,yakın,parçalayın.


Bu bedeni


Nasıl olsa çok ağır bedeli


Kolay kolay söylenmez ki


Bu iki kelime,


Dile kolay gönüle zor gelir.


Lakin söyleyebilmekte bir erdemliktir.


Bak durdu atmıyor yüreğim.


Kırıldı artık sevgilere

EBRUNUN VERDİĞİ HUZUR


Ebrunun verdiği huzur, toprağa yakın oluşundan gelir
Sanatkar, semayı temsil eden her şeyi toprak renklerine yansıtır. 
Suya düşürür ve toprağa kazır ve çamura bular. 
Modern sanatın aksine, çığırtkan ve saldırgan renklerle değil, 
mütevazı toprak renkleriyle açar gönülleri. 
Ebru, su üzerindeki toprak renklerinden oluşur.
O yüzden, ebru biraz dünya biraz insan… 
Ebru, aslında bir nefis terbiyesi.
Modern yaşamın her şeyi 
determinist kalıplara vuran anlayışının aksine,
belirsizliğe razı olmayı belletiyor, 
beklemeyi ve tevekkülü öğretiyor.
Ebru zen eserinin son halini başından belirleyemiyor.
Suyun ve boyanın esrarlı dansı, 
renklerin ve biçimlerin salınışları arasında
sadece bekliyor.
Tek bir yaprağın kıpırtısına bile bigane kalmayan Külli İradenin
niyetini gerçeğe döndürmesini bekliyor ebru zen.
Ebru biraz da kaderi öğretiyor.
En küçük ve sıradan eylemlerin 
Kainatın Sahibince nasıl da ciddiye alındığını fark ediyor.
Sonsuz gökyüzü altında ve yeryüzünde 
değersiz ve terk edilmiş olmadığını anlıyor insan.
Rengarenk bir ayinde, ebruda, kendini yeniden keşfediyor.. 
Ebruyu elinizle değil gönlünüzle yaparsınız diyor ebru zen.
Sanatkarın yeni bir şey yapmadığını, zaten var olanı yansıttığını kaydediyor.
Tasavvuf tabiriyle, batını zahire çıkarıyor Ebru zen. 
Kainat sayfalarında saklı güzellikleri gün yüzüne çıkarıyor.
Ebru, su üzerine kurulu evreni yine su üzerinde tasvir ediyor.
Ve aslında bu fonksiyonuyla aşkın, yine başladığı yere, 
yani bakışa, güzel bakışa dönüşünü temsil ediyor.
Ebru, kainatla birebir örtüşüyor.
Hangi gönülde durulacağı bilinmez bir coşku..
Ruhunu renge ve ahenge tekne yapıyor ebru zen. 
Boyayı kalbinden damlatıyor.
Göze bir sürme gibi çekiyor gönlünün karasını.
Rengi ve ahengi, aşk denizine salıyor
Aşkı suya düşürüyor..
Yakıyor suyu..
Tevhid sırrının yüzü suyu hürmetine kesret ateşine salıyor, 
Ve ahenkle ve renkle serinletiyor insan yüreğini.
Yandıkça su, alev alıyor aşk.
Ve yüreğimiz kanlı bir ebruya dönüşüyor.



SARP KAYALIKLIDIR SEVGİNİN YOLLARI



Sarp ve kayalıklıdır sevginin yolları,
Ama içinize ateş düştü mü izlemekten geri durmayın,
Gerçi sözleri düşlerinizi darmadağın edebilir.
Ama sizinle konuştuğu zaman
yine de ona inanmamazlık etmeyin,
çünkü başınıza tacı oturtacak olan da,
sizi çarmıha gerecek olan da sevgidir.
Tıpkı; püsküllerin mısırı sarışları gibi
sevgi de sizi kendisine sarar.
Soyunmanız ve önünde çıplak kalmanız için sizi zorlar,
Bembeyaz kesinceye dek evirir, çevirir, acı verir canınıza.
Boyun eğdirinceye dek ezer, yoğurur sizi.
Sevgi, tüm bunları başarır,
yeter ki siz kalbinizin sırlarını öğrenin ve
bu yolla hayatın yüreğinden bir parça olun.
Ama diyelim ki, korkulara kapılmışsınız ve
sevgiden salt bir huzur ve zevk bekliyorsunuz.
O zaman bir an önce çıplaklığınızı örtün ve
sevginin zorlu düzeninden uzaklaşıp mevsimleri
olmayan bir dünyaya sığının daha iyidir.
Karşısındakine kendinden başka birşey vermez sevgi,
ve kendinden başka hiçbirşeyi geri almaz.
Çünkü sevgi kendi kendini bütünler
ve kendi kendine yeterlidir, sevginin
kendini mutlu etmekten öte hiçbir arzusu yoktur.
Ama eğer sevgiye kapılmışsanız ve
tutkularınız olsun istiyorsanız, şunları kendinize seçin;
- Tutkunuz, sevginin içinde erimek olsun,
- Tutkunuz, aşırı duygusal davranışların getireceği
acıları tanımak olsun,
- Tutkunuz, kendi sevgi anlayışınızla
kendinizi vurmak olsun,
Varsın istekle ve coşkuyla aksın kanınız.
- Tutkunuz, kanatlanmış bir yürekle
sabaha gözlerinizi açıp, sevgi dolu bir güne
başlayabiliyor oluşa teşekkür etmek olsun,
- Tutkunuz, günc öğleye eriştiğinde oturup
sevginin heyecanını düşümek olsun.
- Tutkunuz, gün akşama erdiğinde evinize
minnet dolu bir yürekle dönebilmek olsun.
Ve yüreğinize gömdüğünüz sevgili için
iyi birşeyler dileyip yatın,
Dudaklarınızda onu yücelten bir şarkı olsun...

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...