19 Temmuz 2018

Onlar: Kitap 5

Onlar: Kitap 4

Onlar: Kitap 3




Onlar: Kitap 2

Onlar: Kitap 1

Ruhsal Mesajlar 2




Ruhsal Mesajlar 1




Kitap 35 Durugörü

Kitap 45 Psikokinezi





Kitap 19 Telepati




Ellerinizdeki Şifa Gücü Manyetizm Bütün Yönleriyle Şifacılık Uygulamalar




İnsanı Tanıma Sanatı




Zihin Okuma Teknikleri.pdf



KIYAFETNAME BİLGİLERİ



KIYAFETNAME BİLGİLERİ

Elde altı parmak bulunması, aklın azlığına, idrakin çokluğuna işarettir.
Çolak el, kalbin ve bağırsağın fena olduğunu, bazen de yer değiştirdiğini gösterir.
Avuç ve parmakların uzun olması, nüfuz ve iktidara; bazen de ilim ve marifete delalet eder.
Avucu küçük olup parmakları ince olursa, sahibinin hain, kötü huylu ve hayırsız olduğu anlaşılır.
Parmak uçlarının küt olması, zeka ve fetanetin azlığına delildir.
Parmakların iri ve kalın olmayıp hepsinin kısa ve birbirine eşit olması, zeka ve istidadın ziyadeliğine, sahibinin güzel hâline, aynı zamanda da zürriyetinin çokluğuna hükmolunur.
Elinin üstü çok ve uzun kıllı olan adamın aklı az olur.
Bileklerinin üstü çok ve uzun kıllı olan adamın aklı az olur.
Bileklerin kalın olması, garaz ve nefsaniyyete delâlet eder.
Kısa bilek, kötü niyete, fena fikre, hilekârlığa, fetânet çok yemin eden, sürekli kendini anlatan ve kendisinin övülmesini isteyen bir adam olduğuna alamettir.
Parmakların bir boyda, düzgün, düzgün olmayıp el tarafına doğru eğri olması, sahibinin sıkılmaz, utanmaz, vakardan mahrum bir adam olduğu anlaşılır. 
Bunun aksine tırnakların düz ve pembe (karanfil-gül) olması, güzel huya, zeka ve istidata, düzgün sıhhate, akıllı oluşa ve mizacın iyiliğine işarettir.
Tırnakların kemik gibi sert, siyahımsı ya da kireç beyazlığında, soğuk ve donuk olması, sahibinin kötü huylu olduğuna ve bu nedenle yakışık almayan her türlü uygunsuz ilerde bulunabileceğini gösterir.
Tırnakların gök renginde maviye çalması, fena mizacı ve devamlı hastalığı ifade eder.
Göğsün dar olması, aczin (güçsüzlüğün) ve kifayetsizliğin örneğidir.
Göğsün za'fiyyeti, kötü düşünceleri ve aklın azlığını gösterir.
Göğsü arka kemiğiyle bir olan adamın kemal (olgunluk) sahibi oluşuna, hüner ve marifetine hükmolunur.
Karnı büyük olan, câhil ve gabi'dir.
Uzun karın, ahlâk ve doğanın fenâlığına ve cehâlete delâlet eder.
Bunun tam tersine küçük karın, zeka ve istidadı gösterir. 
Fakat boyu kısa, karnı büyük olmak makbul sayılmaz.
Karnın lüzumundan fazla kıllı ve sert olması, zeka ve anlayışın kıtlığına işarettir.
Kahkahayla gülmek, hayâsızlık eseri sayılır. Kalbi karartır ve öldürür.
Gülerken gözlerini kapayan adam, kötü düşünceli ve hilekârdır.
Gülerken ellerini birbirine ya da dizlerine vuran, az akıllı demektir. 
Bunların aksine hafifçe gülen ve sedasını çıkarmayan kimse, ruhundaki ince duygu ve kibarlığı gösterir. Aynı zamanda zeka ve zarafetin, ziyade aklın alametidir. 
Bu şekilde sessiz ve kahkahasız gülerken gözlerin yaşarması, iyi kalpli, hayırsever, lütufkâr ya da gurbette öleceğine işarettir.
Oylukları semiz olan adam, tembel (ve) beceriksiz demektir.
Kısa oyluk, cehâleti gösterir.
Oylukların etsiz olması, kuvvet ve şecaate delâlet eder.
Oyluğun sert, sıkı ve yuvarlak olması, behimi zevklere ve şehvete düşkünlükten ileri gelir.
Oynak yerleri etsiz ve zayıf olanın aklı az demektir. 
Böyle adam, iyi kalbe sahip olamayacağından kimsenin iyiliğini istemez. 
Hasetçi ve nifakçıdır. Ortalığı birbirine katar ve herkese kötü gözle bakar.
Kaba etleri büyük olanın kadın yaratılışında olduğuna hükmedilir.
Kaba etleri sert olan, kuvvetli zeka ve istidat sahibidir.
Bir adamın dizi yuvarlak ve düz olursa akıllı ve iyi huylu demektir.
Dizin yuvarlak ve büyük olması, şecaat ve kuvvete işarettir.
Dizin açık ve yüksek olması, kötü zanna ve kötü fikre atfolunur.
Dizinin üzeri benekli ve beyazımsı olursa, vücutça ağır insandır ve huyu kabadır.
İncik'i uzun, semiz ve etli olursa güçlü kuvvetli ve şecaatli sayılır.
İnciği büyük ve yuvarlak olan, sıhhat ve kuvvette en yüksek dereceye çıkmıştır.
Kezâ, inciğin kıllı olması, sıhhat ve kuvvete, mizacın iyiliğine delalet eder.
İnciği sarkık ve fazlaca çıkık olmak, vücudun ağırlığından ileri gelir. 
Hiç kimsenin iyiliğini istememek gibi kötü huyların en kötüsüne sahip olmanın nişanesidir.
Ayağın düz ve alçak olması, başarı kuvvetine; ince ve uzun olması da marifete delildir.
Ayak parmaklarının etli olmayarak birbiri üzerine binmesi, huysuzluğa, cimriliğe, varyemezliğe, mayası bozuk olmaklığa işarettir.
Ayak ökçesi kalın olan adam, hayır işlerine koşan adamdır. 
Bundan sonsuz tat duyar. Aynı zamanda Allah yolunun adamıdır. 
Kerem sahibidir. İyilik etmekten hoşlanır. Yaptığını başa kakmaz. 
İbadet ve hayır, en büyük zevkidir.
Birbirini tamamlayan bu teşhis ve tariflerin içinde pek yerinde söylenilmiş olanları da var:
Örneğin, kendini beğenmişlerin burnu havada, Kaf Dağı'nda olur. 
Baş, yukarda; bakışlar ufki ya da inadına dimdiktir. 
Böylesine "tepegöz" derler. 
Tartım tartım konuşur. Her şeyde bilgiçlik taslar. Verdiği cevaplar, uzun bir sükuttan sonra genellikle birkaç kelimeden ibâret kalır ve kesin bir edâ taşır. Tok seslidir. 
Halinde ve tavırlarında sahte bir tevâzu göze çarpar. 
Fakat bu yapmacık nezaket, dikkat olunursa acemi bir aktörün beceriksizliğine benzer. 
Sönük ve çürüktür. Gizlemek istediğini ne yapsa örtemez. 
Bu takma peçe, düşüverir. Altındaki, sırıtarak kendini gösterir.
Bu buluşlar ve kestirişler arasında öyleleri de var ki, darb-ı meseller kadar milletin malı olmuştur. Atasözleriyle birlikte söylenir. 
O derece eski ve kuvvetlidir:
Boyu uzun olan, ahmak olur.
Kısa boylu, fitne-fücur olur.
Düz tabanı uğurlu saymazlar. "Ordu bozan" derler.
Boyu kısa, sakalı köse olana damın yanına yaklaşma.
Dili sivri olan, yalancı olur.
Eli soğuk olanın kalbi sıcak olur.
Parmakları sivri olan, hünerli bir adamdır.
Göz ve Kulak İçin
Göz kapağı ince olan, zeki olur.
Gözünün yanında et beni olan, hassas olur.
Gözünün beyazı fazla olan, hain olur. Keza, çukur gözlü de hain olur.
Gözü çakır olan aksi olur.
Gözü çekik olan, riyâkâr olur.
Mavi göz, kem bakar. nazarı değer.
Kulağı büyük olan, şanslı olur.
Kulağı uzun olanın ömrü uzun, bazen de inatçı olur:
Kim ki boyudur kasir
Hilesi vardır kesir
Kulağı küçük olanın alacağı kadın güzel olur.
Kulağında beni olan, Kabe'ye gider.
Ben'lerden Kişilik Analizi ve Yüz Okuma Sanatı
A. Yaşından olgun, düşünmeyi seven
B. Özellikle 50 yaşından sonra sindirim problemleri olasılığı; dudak yakınlarında herhangi bir yerde olabilir
C. Kararlı
D. Saldırgan, gerektiğinde acımasız
E. Dalgın, düşünceli; benler kaşların sonunda ya da saç çizgisinde olabilir
F. Otorite eksikliğini gösteren doğal güzellik noktası
G. Yeteneklerinden fazlasını dahi isteyen aşırı hırslı
H. Aşırı cinsel arzuya sahip; benler burun üstünde herhangi bir yerde olabilir
1. Maddiyattan çok entelektüel olaylarla ilgili
J. Dürüst ve açık
K. Tembel ve bencil; benler sol kaş içerisinde bulunur
L. Aşırı kararlı ve hırslı; benler sağ kaş içerisinde bulunur
M. Yetenekli ancak kanıtlamakta zorlanan
N. Genellikle az güvenilir, başkalarını kullanmaya hevesli
İnsan yüzünün neresi neyi anlatır?
ALIN: Kişilerin düşünme şekillerini ve düşüncelerini geliştirme metotlarını
KAŞLAR: Düşünme ve karar vermeyle ilgili süreçlerin nasıl çalıştığını
GÖZLER: Hayata bakış açılarını, yeni fikir ve kişilere açık olup olmamayı ve stres düzeyini
GÖZ KAPAKLARI: Samimiyet isteği ya da isteksizliğini
BURUN: İş hayatındaki tercihlerini, finansal konulara duyarlılığını, iş tatmini ve güven konularına bakış açısını
KULAKLAR: Karşısındakini etkileme ve etkilenme düzeyini, bağımsız hareket etme isteğini, gerçekçilik dengesini, verileri algılama ve kabul etme seçimlerini
AĞIZ: İletişim kurma ve kendini ifade etme isteğini, kötümserlik/iyimserlik dengesini
DUDAKLAR: Düşüncelerini ortaya koyma biçimini, cinselliğe bakış açısını, duygularını gizleme duyarlılığını
DİŞLER: İnatçılık ve utangaçlık yönlerini
YANAKLAR: Kişisel kudreti, enerji kullanımı ve insanlara yardım edebilme becerisini
ÇENE: Gerektiğinde ağırlığını koyabilme yeteneğini, saldırganlık içgüdüsünü, eleştiriye açıklık isteğini
GAMZELER: Eğlenme isteğini, mizah yaklaşımını ve yardımseverlik isteğini
ÇİZGİLER: Doğuştan sahip olunan kabiliyetleri, hayatları boyunca karşılaştıkları zorlukları
YÜZ ŞEKLİ: Kendine güveni, sabırsızlığı, arabuluculuk isteğini
YÜZ TİPLERİ: Kişilerin hangi ağırlıkta yaklaşıma; zihinsel, fiziksel, duygusal, daha yatkın olduğunu

KAFA ŞEKİLLERİ: İhtiyatlı ya da baskıcı olup olmadıklarını

KIYAFETNAMELER

KIYAFETNAMELER
İnsanların dış görünüşünden, huylarını, kişiliğini anlatan bilimi, “ilm-i kıyafet'ül beşer” ve “ilmü'l feraset” adlarını alır. Göz rengi, saç rengi, boy uzunluğu gibi görünüş ayrıntılarının karakter için ipucu olabilmesi, bu özelliklerin doğuştan olmasına bağlıdır.

Dış görünüşten kişilik, huy ve yetenek anlamaya çalışmanın doğrudan falla ilgisi yok gibi görünebilir. Fakat gelecekteki iyilik ve kötülüğün, kişinin ilişkide bulunacağı insanlarla bağlantısı düşünülürse, insanların eş, ortak, arkadaş hatta çalıştıracakları hür ve köle insanların seçiminde bu ölçülere başvuru anlaşılabilir.

Dış görünüşün iç dünyayı yansıtması tezi, divan edebiyatında kıyafetname denilen metinlerin hazırlanmasına yol açmıştır. Bu tür kitapların en yaygını 15. yüzyılda yaşayan Hamdullah Hamdi'nin Kıyafetnamesi'dir. Akşemseddin'in küçük oğlu olan Hamdullah Hamdi, ad benzerliği olan öteki Hamdi'lerden ayrılması için Hamdi Çelebi adıyla da anılır ve önemli bir ozandır.

Hamdi Çelebi'nin Kıyafetname adlı eserinde her bölüm bir başka konuya ayrılmıştır. Ten rengi, boy, davranış, göz, burun, ses tonu, karın, göğüs vb. Bir başka ünlü kıyafetname de, 18 yüzyıl ozanı İbrahim Hakkı'nın Marifetname'sidir.

Dış görünüşten kişilik tespiti, bütün fallar ve bilicilikler gibi, kutsal bir kaynağa, bir Kurân âyetine bağlanır; İsra Sûresi'nin 84. Ayetine. Bu ayet, özet olarak, “herkesin yaratılmış olduğu şekilde hareket ettiğini” söylemektedir. 

Hamdullah Hamdi'nin bu konuya değinişi şöyle:

“Hak yarattı çü nev-i insanın
Kıldı efradını muhalif anın
Gerçi birdir kamusu surette
Bir değüldür ve lik hilkatte
Lütfunu âleme ıyan itti
Sureti sırete nişan etti”
Tanrı insan türünü yarattığında  
Kişilerin farklı kıldı 
Gerçi hepsi görünüşte benzer 
Fakat yaradılışları ayrıdır 
Tanrı iyiliğini dünyaya açıklamak için 
Görünüşü ahlâka işaret olarak yarattı)
Bu dizeler, bir önsöz niteliği taşır.
Kuşkusuz boy, ten, göz biçimi, saç rengi gibi özelliklerden kişilik ipuçları aramanın kaynakları çok eskiye ve ulusların kendilerine benzemeyen kişilere duydukları korkulara bağlanabilir.
Kıyafetnamelerde sarışınlar ve mavi gözlüler konusundaki olumsuz yargıları böyle açıklayabiliriz:
“Gözleri gök olanda olmaz edeb
Gözleri çakır bahadır olsa aceb”
(Kıyafetname, Hamdullah Hamdi)
(Gözleri gök mavisi olanda terbiye olmaz 
Gözü çakır yani mavimsi, mavi benekli gri olan korkusuz ve yiğit olsa şaşılır)
"Kim ki saçı sarıdır
Kibr ü gazab kârıdır" (Marifetname, İbrahim Hakkı)
(Saçı sarı olanların İşi gücü büyüklük taslama ve öfkedir)
“Gözleri gök sakalı da zerddir
Andan ümid olunacak derddir” (Harename, Yümnî)
(Gözleri gök mavisi, sakalı da sarıysa Ondan dert gelmesi beklenir)
Yümnî, sarışınlarla ilgili yargılarına, Hamdullah Hamdi Çelebi'yi, “lahayre fi'l asfer”
(sarıda hayır yoktur) sözünü ve kendi deneylerini kaynak gösterir:
“Tecribe ittim birçok kez ben hele
Hiç umamam sarıdan eylik gele”
Ozanın deneyimine ve kötü anılarına diyeceğimiz yok, fakat Arap kaynaklı bir sözün, bir başka ulusun yargısı olduğunu da kabullenmek gerek.
Dış görünüşle ilgili yargılar, hem görünüşün değiştirilebilmesi, hem eski kaygılara dayanması bakımından güvenilmez sayılsa da, hareket biçimi ve ses tonuyla ilgili yargılar kimi deneylere dayansa gerektir. “Genizden gelen sesin sersemlik ve gizli düşmanlığı yansıttığını, ince ve tiz sesin bilgisizlik, utanmazlık, usta yalancılık gösterdiğini, kadın sesli erkeklerin ve erkek sesli kadınların hırçın olduğunu” söyleyen dizeleri örnekleyelim:
“Her kimin gunneyle ola sözü
Ahmak ü kine olur anın özü
İnce vü tiz avazlı cahil olur
Bihaya ve yalanda kâmil olur
Ehl-i şirret olur dimiş hukema
Avret ünlü er ü er ünlü nisa” 
(Kıyafetname, Hamdullah Hamdi)
Kıyafetnameler, kumral, siyah saçları, siyah gözleri över, onlara akıllılık, sabır, zekâ gibi nitelikler yakıştırırlar. 
Küçük başın akıl azlığı, büyük başın zekilik, uzun dilin budalalık göstergesi oluşu da zekâ geriliği gösterenlerin ya da dahilerin görünüşlerinden kaynaklanmakta olabilir.
Parmaklar, tırnaklar, dişler, dil, dudaklar, kulaklar, burun, benler, saçlar, hatta tüyler, renk, biçim, kalınlık incelik bakımından anlamlandırılır. 
Güzellik öğesi sayılacak pek çok özellik sakıncalar da taşır. 
Örneğin iri dalgalı ya da kıvırcıkları büyükçe saç inatçılık göstergesidir. 
Çok kıvırcık olan saç da 
“koyun gibi bağlılık” gösterir. 
Ucu kalkık burun hayalcilik ve gurur göstergesidir.
Bir güzellik öğesi sayılan benlerin de bulundukları yere,
rengine ve cinsine göre anlattıkları vardır:
“Göz kapağında olan ben, hassas bir yaradılışı; gözün alt kapağında olan ben, meraklı ve kuruntulu bir yaradılışı; sağ şakaktaki et beni, kararsızlığı; alnın sağ yanındaki ben, güçlü bir belleği ve hızlı kavrayışı, uzun ömrü, alnın solundaki ben, dengeliliği,
2 kaş arasında sağda ben, aşka düşkünlüğü, hoşsohbetliliği, iyi bir geleceği olmayı;
2 kaş arasında solda ben, mantıkla iş görmeyi, duygululuğu gösterir.”
Günümüzde estetik ameliyatlar, diş estetikçileri ve berberler, doğal görünüş bırakmadığına göre kıyafetnamelerden verilecek uzun örneklerin yaşarlığı olmadığı da açıktır.
Uzun Boy: Hamakat ve sadeliğe, ahmak ve bönlüğe işaret eder.
Kısa boy: Zekaya, hilekarlığa, fitneye delalet eder.
Orta boy: Güzel ahlâka, temiz kalpliliğe ve paklığa delalet eder.
Sert Saç: Akıl ve cesarete ve cürete delalet eder.
Yumuşak saç: Yılışıklığa, korkaklığa, cesaretsizliğe delalet eder.
Sarı saç: Kibir ve gurura, gazap ve hiddete delalet eder.
Siyah saç: Sabır ve sükunete, halim ve selim olmaya delalettir.
Az ve seyrek saç: Zarafet, letafet ve irfana yani temizlik, güzellik ve hoşluk ve marifetmenliğe delalet eder.
Sık ve çok saç: Anlayış ve kavramanın azlığına
Kumral saç: Her cihetten, her yönden güzel tabiata ve letafete, güzellik ve hoşluğa mülayim(yumuşak tabiatlı) olmaya delalet eder.
Küçük baş: Aklın azlığına ve sır saklamamaya delalet eder.
Büyük baş: Aklın ve zekanın çokluğuna delalet eder.
Yassı tepe baş: Lakayt olup keder ve gam taşımamaya gamsızlığa delalet eder.
Yanlardan basık baş: Huyu ve tabiatı dar ve çok öfkeli olduğuna delalet eder.
Yumru ve Yüksek alın: Emanete ve çok dirayetli olmaya delalet eder.
Yassı ve düz cephe: Huyunun kötü olmasına ve sık sık hasta olmasına delalet eder.
Mutedil cephe: Aklı selim ve yaptığı işlerinin orta halli olmasına delalet eder.
Daima buruşuk cephe: Olgunluğa ve çok tefekkür (düşünceli) olmaya delalet eder.
Geniş alın: Fehim ve idrake yani anlayışlı olmaya delalet eder.
Enliliğine geniş cephe: Kerem ve sehavete delalet eder.
Kaşı arası çatık: Her zaman gam kasvetli düşünceye delalet eder.
Kaş ucu sivri: Fitnekarlığa hilekarlığa delalet eder.
2 kaşı arası açık: Doğru özlü ve sözlü olmaya, istikamete delalet eder.
İnce kaş: Güzel yüzlü olmaya delalet eder.
Uzun kaş: Kibir ve gururun olduğuna delalet eder.
Yay şeklindeki kaş: Yüz ve ahlâk güzelliğine delalet eder.
Büyük kulak: Cehalete delalet eder.
Küçük kulak: Hırsızlığa mal ve sır çalmaya meyilli olmaya delalet eder.
Orta büyüklükteki kulak: Doğru metin ve müstakim olmaya delalet eder.
Çukur göz: Büyüklenmeye, kibirlenmeye ve gururlanmaya delalet eder.
Çukur göz: Taazum ve tekebbüre ve gurura yani büyüklenmeye ve gururlanmaya delalet eder.
Siyah göz: Tabiatının itaat ve inkıyada meyilli olmasına delalettir.
Kahverengi göz: Şecaat ve cesarete delalet eder.
Ela göz: Edep ve terbiyeye kabiliyetli olmaya delalet eder.
Mavi göz: Feraset ve şiddetli zekaya delalet eder.
Çini mavi göz: Son derece muzır olmaya delalet eder.
Küçük göz: Tabiatı hafif meşrep olmaya delalet eder.
Büyük göz: Ahlak ve zarafetine delalet eder.
Yumru göz: Sahibinin fevkalade haset olmasına delalet eder.
Mutedil göz: Sevimli ve hayırsever olmasına dalalet eder.
Kırpık göz: Uğursuzluğa delalet eder.
Baygın göz: Kalp ve yürek hırsızlığına delalet eder.
Notalı göz: Çok nazarı değen bir kimse delalet eder.
Tek göz: Muzır ve fitnekar ve hasudluğa delalet eder.
Güler göz: Fevkalade hayırlılığa delalet eder.
Şaşı göz: Uğursuzluğa delalet eder.
Sık ve uzun kirpik: Bedelsiz misli olmayan güzelliğe delalet eder.
Büyük yüz: Ahmaklık ve algı azlığına delalet eder.
Küçük yüz: Kibir(büyüklük) ve gurura delalet eder.
Yassı yüz: Sade dil yani bön olup çabuk kanarlığa işaret eder.
Yumru yüz: Buhul ve hastalığa delalet eder.
Zayıf yüz: Hilekarlığa delalet eder.
Enli yüz: Ahlakı ve tabiatı ağır olmaya delalettir
Geniş yüz: Sözlerinin ekserisi acı olmaya delalettir.
Müdevver çehre: En makbul olup, güzel hal ve ahlâka delalet eder.
Beyaz Beniz: Sahibinin edepli ve terbiyeli olmasına delalet eder.
Esmer Beniz: Sevimliliğe, hoşluğa ve güzelliğe delalet eder.
Sarı Beniz: Hastalığa illetli olmaya delalet eder.
Siyaha meyilli beniz: Hilekarlığa, şefkat ve merhametin yokluğuna işarettir.

Beyaz ve pembe beniz: Gayet güzellik ve hoşluğa delalet eder.

BEDEN DİLİ


BEDEN DİLİ

Beden dilimiz, biz iletişim içinde olsak da olmasak da karşımızdaki kişiye belirli mesajlar gönderir. Bitkileri ele alalım; onlar da tıpkı bizler gibi ihtiyaçlarını kimi belirgin hareketlerle belli ederler. Örneğin bir bitki yeterli su alamadığı zaman gövdesini büker, çok soğuk bir ortamdaysa yapraklarının kenarları kahverengi bir renk alır. Bitkilerin dünyasındaki bu beden dili herkesçe anlaşılabilir dildendir; ancak bitkilerin kimi hareketlerini sadece uzmanlar fark edip anlayabilir.
İnsanlar ve hayvanların bitkilere göre çok daha fazla hareket içeren, geniş bir harekete dayanan iletişim sistemleri vardır. Özellikle bizim, hareketlerimizle ya da vücudumuzun olaylara karşı verdiği tepkilerle anlatamayacağımız şey neredeyse yoktur. Nefes alış verişimiz, derimizdeki renk değişimleri, kaslarımızın hareketleri… Vücudumuzu kullanarak etrafımızdakilerle uyum sağlayabilir ya da onları kendimizden uzaklaştırabiliriz. Kullandığımız bu hareketler, genellikle kendi kültürümüzdeki yaşıtlarımızı gözlemleyerek kazandığımız hareketlerdir.
Peki beden dili bize diğer insanlar hakkında ne tür ipuçları verir? Eğer bir kültür hakkında yeterli bilgiye sahipsek o kültüre dahil bireylerin hareketlerini, mimiklerini ve grubun diğer üyeleriyle girdikleri ikili ilişkilerdeki göz temaslarını doğru bir şekilde anlamlandırabiliriz. Bu anlamlandırmalar sonucunda belki bu insanların kafalarından tam olarak ne geçtiğini kestiremeyebiliriz; fakat genel hatlarıyla o an amaçlarının ne olduğunu ya da ne hissettiklerini anlayabiliriz.
Eğer yanınızdaki birinde size yabancı gelen bir beden dili gözlemlerseniz ona bu hareket ve duruşların ne ifade ettiğini sorun. Büyük ihtimalle verdiği cevap güvenilir olacaktır. Bu hareketleri ileriki bir dönemde tekrarlarsa ona daha önce verdiği cevabın hala geçerli olup olmadığını sorun. İlk yaptığınız gözlem ile sonraki gözleminizi birleştirmeniz, karşınızdaki birey hakkında kendinize bir “ölçü” belirlemeniz demektir. Bu ölçüye göre artık bu kişinin hareketlerini farklı ortamlarda bile anlamlandırabilir, kişinin içsel durumunu o an kavrayabilirsiniz. Bu yöntemle çalışanlarınızın ihtiyaçlarını ya da eşlerinizin seçimlerini çok rahat algılayabilirsiniz.
"Bir kadın eğer ayak baş parmağını konuştuğu erkeğe doğru uzatıyorsa bu onu etkilemeye çalıştığını gösterir.”, “Kollarını kavuşturmuş şekilde oturan insanlar yeniliklere kapalı insanlardır.” gibi genellemeleri elbette ki duymuşsunuzdur. Fakat bir kişinin beden dilini, gözlemleme yapmadan, ona özel bir “ölçü” belirlemeden, genellemelere göre anlamlandırmak doğru değildir.
Mesela; karşı cins arasında olan çekimden bahsedelim: İnsanlar hoşlandıkları kişilerle sohbet ederken göz bebekleri büyür, kızarırlar.ve konuştukları kişiye doğru yakınlaşırlar. Fakat tüm bu hareketler aynı zamanda çok ilgisini çeken bir konu hakkında konuşan insanlarda da gözlemlenebilir. 2 durum da birbiriyle ilgili olabilir; ancak bu yine de belirli hareketlerin belirli anlamlara dayandığı anlamına gelmez.
Hiç tanımadığınız bir insan birden kıpkırmızı kesilip elini kolunu sallamaya başlarsa bunu hemen size kızgın olduğu şeklinde yorumlamayın. Belki de sadece içeri giren sineği yakalamaya çalışıyor; kim bilir. Kızgın bile olsa belki de kızgınlığının nedeni bambaşka bir şey. Başkalarının hareketlerini yorumlarken tahminlerde bulunmaya “zihin okuma” denir ve bunu hemen hemen hepimiz yaparız. Fakat bazılarımız etrafımızdakileri gözlemleyip “ölçü” oluşturmadan “zihin okumak”tan kaçınır. Zaten asıl doğru olan da budur.
Diğer insanların beden dillerini kullanarak çevremize uyum sağlamamızı kolaylaştırabiliriz. “Zihin okumak” yerine tüm ilgimizi bireye yoğunlaştırıp tüm ön yargılardan ve eleştirel iç sesimizden uzaklaşabilirsek o zaman karşımızdakinin beden dilini çok daha doğru bir şekilde anlamlandırabiliriz. Bu beden dilini kendimize de entegre edebilirsek (kastedilen taklit etmek değil de, sadece özümsemek) çevremiz içinde çok daha rahat hareket edebiliriz.
Vurgulanması gereken çok önemli bir nokta var: Çıkardığımız, iletişim amaçlı olmayan sesler kesinlikle beden diline dahil değildir; fakat bu sesleri hareketler etkili bir şekilde birleştirirsek bu hareketlerin yarattığı anlam ve etkiler güçlenebilir. Fakat bu konuda da uyum sağlamak adına taklitten kaçının. Başka birinin çıkardığı sesleri taklit ederek grup içerisine kabul edilemezsiniz.
Tekrar beden diline dönersek eklenebilecek son şey şu olabilir: Beden dilinizin konuştuğunuz kişiler tarafından olumlu şekilde algılanmasını istiyorsanız sadece onlara ve konuşulan konuya gerçekten ilgili olduğunuzu belli edin. Bu çabanız sayesinde ortaya çıkacak tüm hareketleriniz, mimikleriniz ve duruşunuz zaten otomatik olarak karşınızdakine olumlu mesajlar gönderecektir.
Örnekler:

Amerikalı oturuşu

Bu bacak bacak üstüne atma hareketi tartışmalı ya da rekabet içeren bir tavrın varlığını gösterir.

Memnuniyetsizlik gösteren kadın

Karşınızdakinin sizinle iletişime geçmesini engelleyen bir oturuş biçimi

Politikacı el sıkışı

Eldiven şeklinde el sıkışmaya bazen politikacı el sıkışı denir. Bu hareketi yapan karşısındakine güvenilir ve dürüst olduğu izlenimini vermeye çalışırsa da bu tekniği yeni tanıştığı biri üstünde kullandığında tam ters etki yapabilir

Parmak ezici

Parmak ezici saldırgan "kabadayı" tipinin işareti gibidir. Maalesef, karşılığında bir laf etmek ya da burnuna yumruğu çakmak gibi fiziksel eylemler dışında bunu engellemenin bir yolu yoktur!

Ölü balık
Çok az el sıkış biçimi ölü balık el sıkışı kadar iticidir özellikle de el soğuk ve terliyse. Ölü balığın yumuşak, uysal dokunuşu onu evrensel olarak istenmeyen bir şey kılar ve çoğu kişi özellikle de elin ters çevrilmesinin kolaylığı nedeniyle bunu zayıf karakter göstergesi olarak algılar.

Bilek tutma ve dirsek kavrama

2 eli kullanarak el sıkışmanın anlamı karşıdakine duyulan içtenlik, güven ya da hislerin derinliğini belirtmektir.

Üst kol kavrama ve omuz tutma

Omuz tutuş ve üst kol kavrama karşı tarafın yakın mahrem bölgesine girmekte olup vücut teması da içerebilir. Bu hareket sadece el sıkışma sırasında yakın duygusal bir bağ hisseden insanlar arasında kullanılmalıdır.

Kader hakkında konuşmak doğru mu?

Gözyaşlarımın bak farkı var mı çağlayanlardan...

Çözülme zülfüne ey dil-rübâ dil bağlayanlardan 
Kaçınma âteş-i aşkınla bağrın dağlayanlardan 
Düşer mi ictinâb etmek senin için ağlayanlardan 
Sirişk-i çeşmimin bak farkı var mı çağlayanlardan 

Gelüb vakt-i bahar âlem saf â-yı gül-şen ettikçe 
Nevâ-yı bülbülü gûş-i gül-i ra'nâ işittikçe 
Uyub ahbâba sen de seyr-i Sa'd-âbâd'a gittikçe 
Sirişk-i çeşmimin bak farkı var mı çağlayanlardan 

Senin bir reng-i zîbân var ki gül-berg-i izârında 
Bulunmaz gül-sitân-ı âlemin bâğ-ı baharında 
Otur ihrama ârâm et biraz havzın kenarında 
Sirişk-i çeşmimin bak farkı var mı çağlayanlardan 

Hevâ-yı perçeminle başka bir hâlet olur serde 
Yeni başdan misâl-i Vâsıf uğratdın beni derde 
Gamınla gerçi çokdan ağlarım amma bugünlerde 
Sirişk-i çeşmimin bak farkı var mı çağlayanlardan


Zülfüne kalplerini bağlayan insanlardan çözülme (uzaklaşma) ey gönül alan sevgili. Aşkının ateşiyle bağrını dağlayanlardan kaçma. Senin için ağlayanlardan uzaklaşmak sana yakışır mı? Gözyaşlarımın bak farkı var mı çağlayanlardan?

Bahar vakti gelip, herkes gül bahçesinde sefa sürdükçe, bülbüllerin nağmesini hoş güllerin kulları işittikçe, dostlarla birlikte sen de Sadabad’a* gittikçe, gözyaşlarımın bak farkı var mı çağlayanlardan…

Senin öyle süslü bir rengin var gül yaprağı yanağında. Ki bulunmaz dünyanın hiçbir gül bahçesinde, baharında, bağında.. Giyip çarfaşını otur, eğlen biraz suyun kenarında. Gözyaşlarımın bak farkı var mı çağlayanlardan..

Perçeminin arzusuyla insan bambaşka bir hâle bürünür. Yine Vasıf gibi uğrattın beni derde.. Gamınla gerçi çoktan beri ağlarım ama bugünlerde gözyaşlarımın bak farkı var mı çağlayanlardan…

Sadabad, Kağıthane deresinden Haliç'e uzanan yerlere deniyor. Eskiden orası müthiş bir manzara ve yeşillik mekânı imiş, haftasonları bütün şehir oraya gezmeye, pikniğe gidermiş.

Kader hakkında konuşmak doğru mu?

Peygamber Efendimiz (asv) hadislerinde şöyle buyurmuştur:
“Kader hakkında konuşmayın, zira kader Allah’ın sırrıdır. Allah’ın sırrını açıklamaya kalkmayın.”1
“Kader hakkında fazla konuşmayın, çünkü sizden evvelkilerin çoğu ondan kaybetmiştir.”2
Ancak bu gibi hadis-i şerifler bizi kader meselesini konuşmaktan ve bu meseleyi anlamaya çalışmaktan men etmemektedir. Zira bu hadiste anlatılmak istenen farklı bir şeydir. Şöyle ki; kader ikiye ayrılır:

1. İnsanın kendi iradesiyle ilgili olan kısım,

2. İnsanın iradesinin karışmadığı, onun irade ve kuvveti dışında meydana gelen hadiseler… 
Bir insanın erkek veya kadın olması, dünyaya geldiği zaman dilimi, doğduğu ve yaşadığı belde, anne ve babasının kim olacağı, güzel veya çirkin olması gibi hususlar, bu ikinci kısma misal olarak verilebilir. 
Bu ve benzeri meselelerdeki ilahi takdirin sırrını anlamaya çalışmak,
“Niçin Allah bunu böyle yapmış?” diye düşünmek; insan için hem manasız bir kayıptır, hem de onu helake götürebilecek bir sebeptir. 
Zira bunun neticesinde, kadere yani ilahi takdire, ilahi hikmet ve rahmete isyan gelebilir. 
Bu sırlar ahirette, adalet gününde bütün incelikleri ile görünecektir. 
İşte Peygamber Efendimiz (asv)’in
“Kader hakkında konuşmayın, zira kader Allah’ın sırrıdır. Allah’ın sırrını açıklamaya kalkmayın.”
hadisiyle bizi uğraşmaktan menettiği kader; insan iradesinin karışmadığı bu kısım kaderdir. 
Yoksa kaderin birinci kısmı üzerinde ehil olanların düşünce ve fikirleri hem güzeldir hem de tefekkürî bir ibadettir. 
Akaid âlimleri de kaderin bu kısmına büyük mesai sarfetmişler ve eserler yazmışlardır.

1 Alâuddin Aliyyül’l İbn-i Hüsameddin el-Hindi, Kenzü’l Ummâl, 1.cilt, s,132
2 Tirmizî, Kader, 1

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...