15 Mart 2018

Nazardan (göz değmesinden) korunmanın yolu

Nazardan (göz değmesinden) korunmanın yolu ile ilgili görsel sonucu
Nazardan (göz değmesinden) korunmanın yolu
Nazardan (göz değmesinden) korunmanın yolu كيفية الوقاية من الع ] ريك - Turkish [ Türkçe - şeyh Muhammed Salih el-muneccid الشيخ مد صالح املنجد Terceme: IslamQa koordinasyon: Sitesi Islamhouse رمجة: موقع الا سلام سو ال وجواب تنسيق: موقع IslamHouse.com
Nazardan (göz değmesinden) korunmanın yolu Ben, son yıllarda bana nazar değdiğini hissettim. Allah Teâlâ, bana, -Allah'a hamdolsun- dikkat çeken çekici bir güzellik bahşetmiş, fakat ben, bunun için hayatımın düzensiz ve karmaşık olmasını istemiyorum. Size demek isterim ki: Bütün insanlar, özellikle de kâfirler, hoşlarına giden ve beğendikleri şeylerden dolayı Allah'a hamd-ü senâda bulunmuyorlar. Bir genç kız için, yüzünü örtmeden onun nazardan korunmasını sağlayan başka bir yol var mıdır? İnsanın, Kur'an'dan bazı sûre veya âyetleri üzerinde taşıması, kendisini nazardan korur mu? İnsanların, el ayası veya göz şeklinde boyunlarına astıkları kolyeler hakkında ne dersiniz? Bu kolyelerin insanı nazardan koruduğunu,fakat bunları asmanın haram olduğunu işitmiştim. Ben, müslüman olarak doğmama rağmen İslâm'ı yaşamadığım ilk yıllarıma göre şimdi kendimi daha iyi hissediyorum. Nazardan kurtulmak için üzerime Kur'an okunması mı gerekir? Bir daha bana nazar değmemesi için kendimi nasıl koruyabilirim? Hamd, yalnızca Allah'adır. Bilmelisin ki hicab, farzdır. Bir kimsenin, İslâm dîninden hoşuna giden şeyi seçmeye, hoşuna gitmeyen şeyi de terkedip bırakmaya hakkı yoktur. Nitekim Allah -azze ve celle- bu konuda şöyle buyurmuştur: و م د ه ا ل ين آ م ن و ا ا د خ ل و ا ف ل س ل م ك ف ة و لا ع و ا خ ط و ا ت ل ش ي ط ا ن ه ل ن ر ب (( ي ا ب (( ] سورة بلقرة الا ية: 208 [ "Ey îmân edenler! (Bütün hükümlerine göre yaşamak ve ondan hiçbir şeyi bırakmamak sûretiyle) toptan İslâm'a girin. Şeytanın (günah işlemeniz için çağırdığı) yollarına uymayın. Çünkü o, sizin 2
و الله için apaçık bir düşmandır (bu sebeple ondan sakının)." (Bakara Sûresi: 208). Hâfız İbn-i Kesîr -Allah ona rahmet etsin- bu âyeti tefsir ederken şöyle demiştir: "Allah Teâlâ, mü'min kullarına, İslâm'ın bütün hükümlerine girmeyi, emirlerine göre hareket etmeyi ve yasaklarını da terketmeyi emretmiştir." (İbn-i Kesîr Tefsiri; c: 1, s: 566). Mü'min kadınlar, mahremleri dışındaki erkeklere zînetlerini (süslerini) göstermekten yasaklanmışlardır. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur: لا م ا ظ ه ر ن ن ن ه ن د ي ن ي و ج ه ن و لا ب ن م ن ن و ف ظ ب ص ا و ق ل ل م و م ن ا ت غ ض ض ر )) و ه ن و لا ل ع و ه ن أ آ ا ه ن أ آ ب ا ء ع ع و ع ه ن و لا ب د ي ن ن ن ه ن د و ه ا ض ن ي ن ج ي و م ن و م ا ن أ و ه ن و ه ن و ن أ و أ ع ن ا ء ه ن أ و ه ع ع و خ و ا أ ب خ و ا ه ن أ ب أ س ا خ و ا ر ع ن ا و ه أ ة ن و ت د ا ه م ل ك أ ع أ ا و لا ر م ن ل ر ج ا ل أ ل ط ف ل ل ين ل م ظ ه ر و ا ع ع و ر ا ت ل ا ب م ن و ن ه ا ا ل م و ن ل ا ج ي ع ا م م ا ف من ه ن ن و ت و و ا ى ر ج ل ه ن ل ع ل ل ن ي س ا ء و لا ض ن م ل ح و ن )) ] سورة نلور الا ية: 31 [ ل ع ل ف "(Ey Peygamber!) Mü min kadınlara söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) esirgesinler ve ırzlarını (Allah ın haram kıldığı şeylerden) korusunlar.görünen kısmı müstesnâ olmak üzere, zînetlerini (yabancı erkeklere) göstermesinler. Başörtülerini, (başlarından) göğüslerinin üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları,erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi (mü min) kadınları, ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden âilenin kadınına şehvet duymayan (başkalarının yardımına muhtaç olan saf kimseler gibi) tâbi kimseler veya henüz kadınların kadınlık hallerinin farkında olmayan (henüz şehvet duymayan) çocuklardan başkasına (gizli) zînetlerini göstermesinler. (Yolda yürürken) gizlemekte oldukları zînetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü minler! (Size emretmiş olduğu bu güzel sıfatlara ve övülen hasletlere) toptan 3
ه الله ه ه Allah'a (itaat etmek sûretiyle) dönün (ve câhiliye toplumunun üzerinde bulunduğu kötü ahlâk ve sıfatları terkedin) ki (dünya ve âhirette) kurtuluşa eresiniz." (Nur Sûresi: 31). Bu sebeple Allah Teâlâ'nın emrine uyarak hicaba bürünmek (örtünmek), -Allah'ın izniyle- sizi dünyada nazardan, âhirette de Allah'ın azabından koruyacaktır. İnsanın, Kur'an'dan bazı âyetleri üzerinde taşımasına veya (el veya göz gibi) belli şekillerdeki kolyeleri boynuna asmasına gelince, Ukbe b. Âmir'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir: "Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i şöyle derken işittim: «ق و د ع ة ف لا و د ع ا الله ل [رواه محد وأبو داود] ن ع ل م ا الله ل و م ق م ي م ة ف لا ن ع ل» م ت "Kim, kendisine fayda verdiğine veya kendisinden zararı giderdiğine inanarak muska takarsa, Allah hayatta onun hiçbir işini tamamlamasın. Kim, kendisinden göz değmesini (nazarı) uzak tuttuğuna inanarak nazarlık takarsa, Allah ona rahatlık ve huzur vermesin." (İmam Ahmed ve Ebu Davud). Ukbe b. Âmir'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunan başka bir hadiste o şöyle demiştir: ن واحد. ق ا ل و ا م س ك ع س ع ة و أ ر ه ط ب ا ق ط ع ه ا ب ا ع ه. ي د ه د خ ل م ي م ة ف ا ع ل ي ت ب ل م و س ل أ ك «ه ذ ا ق ا ل: ر ش ] رواه محد [ ن ن ر س و ل ا ا ا الله ع ل ي» ت ت س ع ة و ت ر ي ا ر س و ل ا الله! ب ا ع ق م ي م ة ق د ن ل و ق ا ل: م ت "On kişilik bir topluluk (bey'at etmek için) Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e geldi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellemdokuz kişinin bey'atını kabul etti, bir kişinin bey'atını kabul etmedi. (Arkadaşları:) - Ey Allah'ın elçisi! Dokuz kişinin bey'atını kabul ettiniz, niçin şunun bey'atını kabul etmediniz, dediler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: - Onun üzerinde temîme (muska) var (onun için bey'atını kabul etmedim) buyurdu. Ardından elini (adamın üzerindeki muskayı 4
الله ه الله almak için) girdirip muskayı çekip kopardı, sonra onun bey'atını kabul etti ve şöyle buyurdu: - "Kim, temîme (muska) takarsa, Allah'a şirk koşmuştur." (Ahmed) (Nazar ve Hasetle İlgili Fetvâlar, s: 277). Nazar ve hasedin tedâvisine gelince, hiç şüphe yok ki insan, Allah -azze ve celle-'ye ne kadar yakın olur, O'nu anmaya (zikre) devam eder ve Kur'an okursa, nazar ve diğer belâlardan, insan ve cin şeytanlarının eziyetinden o kadar uzak olur. Aynı şekilde Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- kendisini korumak için birtakım yollara başvururdu. Müslümanın, kendisini şeytanın şerrinden korumasının en büyük ve en önemli yolu, Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim'i okumasıdır. Bunların başında da Felak, Nas ve Fâtiha sûreleri ile Âyete'l-Kürsî gelir. Yine, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen Allah'a sığınılan duâ ve zikirler gelir. Bunlardan bazıları şunlardır: ] رواه مسلم [ ق «5 ب ل م ا ت ا ا ا م ا ت م ن ش م ا خ ل ع و ذ» أ "Yarattığı şeylerin şerrinden Allah'ın noksansız sözlerine (isimlerine, sıfatlarına ve Kur'an âyetlerine) sığınırım." (Müslim, Zikir ve Duâ, hadis no: 4881). Abdullah b. Abbas'tan -Allah ondan ve babasından râzı olsunrivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir: ن و ا ل ح س و ن ق و ل : ن أ ب ا ك م ا ك ن ع و ذ ه ا م ع و ذ ا ل ح س ك ن ا ل ا ا الله ع ل ي و س ل ب» ع و ذ ل م ا ت ا ا ا م ة م ن ن و ا م ة و م ن م ة «] س م ا ي ل س ح ا ق. أ ش ي ط ا ب و إ رواه بلخاري [ "Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Hasan ve Hüseyin'in üzerine okur ve şöyle derdi: Her türlü şeytandan, zehirli hayvandan ve nazar eden gözden, Allah'ın noksansız sözlerine (isimlerine, sıfatlarına ve Kur'an âyetlerine) sığınırım." (Buhârî, Peygamberlerin Kıssaları; hadis no: 3120). Hadiste geçen لام ة )) (( "Lâmme" lafzının anlamı hakkında Muhaddis el-hattabî şöyle demiştir:
الله ه "Bundan kastedilen, insanın başına gelen deli olmak ve aklı başından gitmek gibi, her hastalık ve belâdır." Ebu Saîd'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir: "Cebrâîl -aleyhisselâm-, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- 'e gelerek: - Ey Muhammed! Hastalandın mı? diye sordu. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-: - Evet, dedi. Bunun üzerine Cebrâîl -aleyhisselâm- Peygamber - sallallahu aleyhi ve sellem-'in üzerine şunu okudu: ء م ن ش ي و ذ ي ك م ن ش ف س أ و أ و ح ا س د ا الله ش ف ي ك 6 ر ي ك «ا الله أ ا الله أ ر ي ك «] رواه محد وابن ماجه [ "Allah'ın adıyla sana eziyet veren her şeyden, her kötü nefisin, gözün veya hasetçinin şerrinden senin üzerine okurum. Allah sana şifâ versin. Allah'ın adıyla senin üzerine okurum." (Müslim, Selâm, hadis no: 4056). İnsanın, sabah-akşam ve uykudan önce yapılan duâ ve zikirlerle diğer duâ ve zikirlere devam etmesinin, insanı nazardan korumada büyük rolü ve önemi vardır.çünkü bu duâ ve zikirler, -Allah Teâlâ'nın izniyle- onun için bir sığınak ve kale mesabesindedir.bu sebeple insanın bu duâ ve zikirleri yapmaya gayret etmesi gerekir. Nazarın en önemli tedâvi yollarından birisi de, Rasûlullah - sallallahu aleyhi ve sellem-'in izin verdiği ve yapılmasını emrettiği rukyedir. Nitekim Âişe'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir: ر ن س ت م ن «] متفق عليه [ م أ و أ م أ ا ل ع م ر ر س و ل ا ا ا الله ع ل ي و س ل» أ "Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bana veya (bilen birisine) nazara (göz değmesine) karşı rukye yaptırmayı emretti." (Buhârî, Tıb, hadis no: 5297). Yine Âişe'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
م ن ه ا ل م ع «] رواه أبو داود وصححه لا بلا ف غ ت س ل م ر ي و ا ي و م ا ل ع ا ي ن» ك ن صحيح أبو داود [ "Nazar eden kimseye, (Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellemtarafından) abdest alması, sonra da onun abdest suyundan kendisine nazar edilen kimsenin yıkanması emredilirdi." (Ebu Dâvud, Tıb, hadis no: Elbânî de 'Sahîh-i Ebî Dâvud'da hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Hadis no: 3286). Bu duâ ve zikirler ile yukarıda zikredilen tedâvi yolları, insanı Allah Teâlâ'nın izniyle nazar ve hasetten korur. Allah Teâlâ'dan bizleri nazar ve hasetten korumasını dileriz. Allah Teâlâ, en iyi bilendir. (İbn-i Kayyim'in; Zâdu'l-Meâd, (c: 4, s: 162) adlı eserinden alınmıştır.). 

ON EMİR الوصايا لعرش

ON EMİR الوصايا لعرش

 الله ON EMİR Kur an da, İncil deki gibi, on emir benzeri bir şey bulunmakta mıdır?
 Hamd, yalnızca Allah'adır. Kur an-ı Kerim e olan ihtimamın açıkça anlaşıldığı böyle bir soruyu yöneltmiş olman dolayısıyla sana teşekkürler. 
Sana, sorunun cevabını takdim etmekten memnuniyet duyarız: Kur an-ı Kerim de, bazı âlimlerin, Allah tan beşeriyete yönelik, çok önemli on tavsiye ihtiva ettiği için on vasiyet diye adlandırdıkları âyetler vardır. 

Bu âyetler, Kur an'da iki yerde geçmektedir: 
Birincisi En am suresindeki, Allah Teâlâ'nın şu sözüdür:

 ح س ا ا و لا ع ل ي ت ل ا ي أ ر ش و ا ه ش ي ي ا ا ل و ا ل ي إ و ل ع ا ل و ا أ (( ق ر ه ا و ا ط إ و لا د لا ق ر ز ق ي ا ه و لا ق ر و ا ا ل ف و ا ح ش ا ظ ه و ق ت ل و ا أ ق ل و ر ل ا ق ع ل ي و لا ق ت ل و ا ل ف س ا ع ت ا الله إ لا ا ذ و ص ه ع * و لا ق ر و ا لا ل ف س ط ا ل ي ل ت ي إ ا ع ت أ ح س ب ل غ أ ش د ه و أ و ف و ا ا ل ك ي ل و ا ل ا ا ل ق و و ف س ا إ و س ع ه ا ذ ا ق ل ت ف ا ع د ل و ا و ل و ك ذ ا ق ر ع ه د ا أ ذ ل و ص ا و ف و ا ه و لا ع و ا ل س ب ل ت ف ي ق ه ذ ا ا ط ق ي ا ع و ه ر ك ر و * و أ س ت ف ا ر ر ت ر ل ع ت ق و )) [سورة الا عا: ] ع ر ل و ص ا س ب ي ل ه ذ ل ه 

"(Ey Muhammed!) De ki: Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O na hiçbir şeyi ortak koşmayın. 
Anaya babaya iyi davranın. 
Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. 
Sizi de onları da biz rızıklandırırız.
(Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. 
Meşru bir hak karşılığı olmadıkça, Allah ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. 
İşte bunlar, aklınızı kullanasınız diye, size Allah ın emrettikleridir.
 Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde ه ه الله yaklaşın. 
Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. 
Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. 

Birisi hakkında konuştuğunuz zaman, yakınınız bile olsa âdil olun.
Allah a verdiğiniz sözü tutun. 
İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti. 
İşte bu, benim dosdoğru yolum. 
Artık ona uyun. 
Başka yollara uymayın. 
Yoksa o yollar sizi parça parça edip, O nun yolundan ayırır. 
İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti." (En am Sûresi: ). 
İkincisi, İsra Sûresinde, neredeyse birincisinin açıklayıcısı şeklindedir. 
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

 ب أ ح د ه ا أ و ك ع ب د و ا ي ا ه ا ل و ا ل ي ح س ا ا ا ب ل ع د ك ا ع إ إ و و ق ض ك أ إ إ )) ك ه ا ف لا ق ل ل ه ا أ و لا ه ر ه ا و ق ل ل ه ا ق و لا ر ا * و ا خ ف ض ل ه ا ج ا ح ل ك ة ت و و ا ع ل ي ح و ق ل ب ا ح ه ا ك ا ي ا ص غ ا * أ ا ف ف و س إ ا ل ر و لا ب ه ك ل س و ا ف و ر ا * و ء ا ت ذ ا ا ل ق ر ق ه و ا ل س ك و ا ب ي ل ص ا ف ل ه ك و ا خ و ا و ل ش ي ط ا ل ي ك ف و ر ا * ا ي د ب ب ذ ي ر ا * إ ر إ ل ش ي ا ط ر و ا ل ة ع ل ق ك و لا ت ر ج و ه ا ق ل ل ه ق و لا ي س و ر ا * و لا ت ي د ك غ ل و ل ة ل ء ح ك إ ا ب ت غ ا ه ك س و ر ا * إ ك ي ب س ط ل ر ز ق ل ش ا ء و ق د ر إ ت ب س ط ه ا ا ل ب س ط ت ق ع د ل و ا ك ت ل ه ع ب و ا د ه خ ب ا ب ص ا * و لا ق ت ل و ا أ خ ش ي ة إ لا ق ر ز ه ي ا إ و لا د ا الله خ ط ي ا ك ب ا * و لا ق ر و ا ل ز ا إ ه ك ف ا ح ش ة و س ا ء س ب ي لا * و لا ق ت ل و ا ل ف س ا ع ت ي ل ظ ل و ا ق د ج ع ل ا س ل ط ا ا ف لا س ف ه ك ص و ر ا * و لا ق و ف ا ل ق ت ل إ ل و ل ق ت إ ا و ف و ا ا ل ع ه د ك س ي و لا * ب ل غ أ ش د ه أ ح س ب ق ر و ا ا ل ي ل ت ي إ لا ا ع ت و أ ا ل ع ه د إ و لا ق ف ا و لا * ز و ا ك خ و أ ح س ت ا ل ق س ط ا س ا ل س ت ق ي ذ ل ت ا و أ إ و ف و ا ا ل ك ي ل ذ ا ك و ر ض و ل ك ك ه س ي و لا * و لا ش ف ا لا ل ي س ل ك ه ع ل إ ل س ع و ا ص و ا ل ف و ا د أ ر ق ب ل غ ل ب ا ل ط و لا * ك ع د ك ك ر و ه ا * ا لا ر ض و ل ذ ل ك س ي ي ه ج ت ر ح ا إ ك ل ك ع ل ل و ا ج ه ة و لا ح ل ك ت ع ا ل ه ا ء ا خ ر ت ل ق ف إ و ح ل ك ذ ل ك د ا أ إ 3 د ح و ر ا)) [سورة لا رساء: ]
"Rabbin, kendisinden başkasına asla ibâdet etmemenizi, anayababaya iyi davranmanızı, kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlarsa, sakın onlara öff bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı. Rabbiniz, içinizde olanı en iyi bilendir. 

Eğer siz iyi kimseler olursanız, şunu bilin ki, Allah tövbe edenleri çok bağışlayandır. 
Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma.çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. 
Şeytan ise Rabbine karşı nankörlük etmiştir. 
Eğer rabbinden umduğun bir rahmeti istemek için onlardan yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak bir söz söyle. 

Eli sıkı olma, büsbütün eli açık (savurgan) da olma. 
Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın. 
Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar. 
Çünkü O, gerçekten kullarından haberdardır ve onları görmektedir. 
Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. 
Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. 

Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır. 
Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur. Haklı bir sebep olmadıkça, Allah ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. 
Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. Ancak o da (kısas yoluyla) öldürmede meşru ölçüleri aşmasın. Çünkü kendisine yardım edilmiştir. 

Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, 
verdiğiniz sözü de yerine getirin. 
Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur. 

Ölçtüğünüzde ölçüyü tam yapın, doğru terazi ile tartın. 
Bu daha hayırlı, sonuç bakımından daha güzeldir. 
Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. 
Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi onlardan sorumludur. 

Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. 
Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin. 
Bütün bu sayılanların kötü olanları, Rabbinin katında sevimsiz şeylerdir. 
Bunlar, Rabbinin sana vahyettiği bazı hikmetlerdir. 

Allah ile birlikte başka ilah edinme. 
Sonra kınanmış ve Allah ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.
" (İsra Sûresi: 23-39) 

Ey bu soruyu soran kardeşim, umarım bu âyetleri derinlemesine irdeledikten sonra, 
Kur an ile ilgili olarak, senin için, eskisine nazaran, çok daha belirgin bir pozisyon alma imkânı oluşacaktır.bu da, hayatında köklü bir değişimin ve İslâm dînini daha çok benimsemen için şerefli bir yolun başlangıcı olacaktır. 
Sana ömür boyu başarılar dileriz. Selâm, hidâyete tâbi olanların üzerine olsun. 

AYET-EL KÜRSİ AYETİ


AYET-EL KÜRSİ AYETİ
ayetel kürsi

SURELER
ADİYAT SURESİ
KAFİRUN SURESİ
ÂYETEL KÜRSİ VİDEO
AYETE-EL KÜRSİ’DEKİ BİLİNMEYEN DÜZEN!
ÂYETÜ’L-KÜRSÎ
Âyetü’l-Kürsî, mushaf sırasına göre Kur’ân-ı Kerîm’in 2. Sûre-i Celîlesi olan el-Bakara Sûresi’nin 255. âyet-i kerîmesidir. Muhtelif vesilelerle çeşitli talep ve dileklere bağlı olarak okunması âdet edinilmiş olan âyet-i kerîmenin halk arasında bu derece bilinir ve okunur olması elbette tesadüf değildir.
ÂYETÜ’L-KÜRSÎ’NİN NÜZÛL SEBEBİ
Müşrikler, tevhid inancını bir kenara bırakarak putlara tapıyor ve onların kendilerine şefaatçi olacaklarına inanıyor, Allah Teâlâ’ya inandıklarını söylemekle birlikte, O’nun ulûhiyetine ait sıfatlarını inkâr ediyorlardı. Mekke devrinde tevhid inancını ispat eden pek çok âyet-i kerîme nâzil olmuşsa da Âyetü’l-Kürsî, Medine döneminin ilk yıllarında, Allah Teâlâ’ya inanç konusundaki doğru itikadı âdeta bir deklarasyon şeklinde beyan etmek ve Mekke’de inmiş olan tevhid âyetlerinin ortak mânâsını özetlemek üzere indirildi. (el-Mürşidî, vr:27/A)
Bir başka rivâyete göre bu yüce âyet-i kerîme, Peygamber Efendimiz’in (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) anlattığı bir kıssanın ardından indirilmiştir. Bu anlatım, kaynaklarımızda şöyle yer almaktadır:
Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh) şöyle rivâyet etmiştir: “Resûlüllah’ı (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) dinledim, minberi üzerinde Hazreti Musa’dan (Aleyhisselâm) haber veriyordu. İsrailoğulları Hazreti Musa’ya: ‘Ey Musa! Senin Rabbin uyuyor mu?’ diye sordular. Hazreti Musa da onlara: “Allah’tan (Celle Celâluhû) sakınınız’ deyip onları böyle sorulardan menetmeye çalıştı. Bunun üzerine Allah (Celle Celâluhû) bir meleği Musa’ya (Aleyhisselâm) gönderdi. Üç gün üç gece onun uyumamasını sağladı. Sonra ona iki şişe verdi. Her birisi bir elindeydi. Onları korumasını emretti. Zaman zaman Musa uyuyor, elleri birbirlerine vurulacak şekle yaklaşınca uyanıp onları birbirinden uzaklaştırıyordu. Sonunda şişeleri birbirine değdirecek tarzda uyudu ve şişeleri kırdı. Allah (Celle Celâluhû) Musa’ya (Aleyhisselâm): ‘Eğer ben uyusaydım elinden düşen iki camın helak oluşu gibi, gökler ve yerler böylece düşer, helak olurlardı’ diye vahyetti.” Âyetü’l-Kürsî işte bu kıssanın anlatılışının ardından indirilmiştir. (Âlûsî, 2/8-9; Ali Arslan, 2/227-239)
ÂYET-İ KERÎMENİN İSİMLENDİRİLMESİNE DAİR
Kaynaklarımızda Âyetü’l-Kürsî’nin kırk kadar ismi olduğundan bahsedilmektedir; fakat kendisinde bulunan “Kürsi” lafzından yola çıkılarak daha çok bu şekilde anılagelmiş ve halk arasında da bu isim yaygınlık kazanmıştır. Âyet-i kerimenin yaklaşık 90 kadar ismi bulunduğu belirtilmektedir. Bu isimlendirmelerin her biri de âyet-i kerimenin muhtevasında bulunan farklı unsurları esas almaktan kaynaklanmıştır. “Âyetü’l-Kürsî, Sûretü’l-Kürsî, A‘zamu’l-Âyât, Âyetü’t-Tevhid, Âyetü Sıfatillah ve Na’tillah, el-Âyetü’l-Hâfiza, el-Âyetü’l-Velâye…” gibi isimler, bu yüce âyetin isimlerinden bazılarıdır. (Ali Muslu, s.47-49; Nazilli Muhammed Hakkı, s.126-139)
ÂYET EL-KÜRSÎ’NİN KONULARI
On cümleden oluşan bu âyet-i kerîme, Kur’ân-ı Kerîm’in öne çıkan özelliklerinden olan tevhid (Allah Teâlâ’nın birliğini ispat), ahkâm (hükümler, emir ve nehiyler) ve kısas (kıssalar hakkındaki) ilimlerini birbiriyle iç içe zikretmesidir. Âyetü’l-Kürsî’de, Kur’ân-ı Kerîm’in bu özelliğini âdeta mushafın özeti niteliğinde görebilmek mümkündür.
Buna göre bu büyük âyet-i kerîme; Allah’ın birliği, onun hakikî diri (Hayy) oluşu, zâtı ile kaim (Kayyum) oluşu, Allah Teâlâ’nın yaratılmışların sıfatlarından ve onlara benzemekten tamamen uzak oluşu, yaratılmış olanların tamamının onun tasarrufunda bulunduğu, O’nun müsaadesi olmaksızın hiç kimsenin şefaat edemeyeceği, O’nun bilgisinin istisnasız her şeyi kuşattığı gerçeği, kudretinin arz ve semâlarda ne var ise hepsini kapsaması, zatının büyüklük ve yüceliği gibi konuları kapsamaktadır. Bu konular aynı zamanda “Tevhid” yani Allah Teâlâ’ya iman konularının temelini oluşturmaktadır.
Âyetü’l-Kürsî’yi her şeyden önce değerli kılan asıl unsur, kısaca özetlemeye çalıştığımız, sahip olduğu işbu içeriğidir. Bu içeriğe bakıldığında: “Allah Teâlâ yalnızca Âyetü’l-Kürsî’yi indirmiş olsaydı bile tek başına o, bütün insanlığın kurtuluşu için yeterdi” dahi denilebilir. Bu özelliklerine bağlı olarak Âyetü’l-Kürsî’nin Kur’ân-ı Kerîm’in en büyük âyeti olduğu Peygamber Efendimiz tarafından açıkça beyan edilmiştir. Bu konuyla ilgili hadis-i şerifler, ileride, âyet-i kerîmenin fazîletlerine yer vereceğimiz başlık altında sunulacaktır.
Allah Teâlâ’nın, Esmâü’l-Hüsnâ olarak bilinen 99 ismi ve bu isimler dışında kalan pek çok ismi ile sıfatı vardır. Bunların hepsinin arasında “Lafzâtullâh” olarak isimlendirilmiş olan “Allah” şeklindeki isimlendirmenin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Âyetü’l-Kürsî, bu isimle başlaması ve bu ismin en temel özelliklerini beyan etmesi açısından da büyük bir değer kazanmıştır. En büyük isim olduğu belirtilen “İsm-i Âzâm”ın ne olduğu konusunda farklı rivayet ve görüşler varsa da bunun kesin olarak bilinmediğini ve birtakım hikmetler sebebiyle gizlenmiş olduğu gerçeği hatırlatılmalıdır. Bu büyük âyet-i kerîmede Allah Te‘âlâ’nın ismi (zamirlerle) gizli (bir şekilde) ve açık olmak üzere on yedi kez geçer.
Allah Teâlâ’nın birçok konuya birbiri ardına dikkat çekmesi, muhatapların gönlünün tekrar tekrar uyanması, her bir konuda yeniden açılması içindir. Âyetü’l-Kürsî’yi okumayı âdet edinmiş olanlar da bu duygu yoğunluğunu her okuduklarında tecrübe ederler.
ARŞ VE KÜRSİ
Arş ve kürsi, maddî âlemde yaşayan biz insanların kesin olarak anlayamayacağı türden şeyler, lâtif (yani madde âleminin ötesinde manevî) cisimlerdir. Kürsi, arşın önünde bulunan yüce bir makamdır. Yedi kat gök olarak tabir edilen ve altında yaratılmışların bulunduğu her şeyi kapsayan; arştır. Allah Teâlâ’nın kudret ve yüceliğinin bu manevî cisimlerle beraber tasvir edilmesi bizi, O’nu yaratılmışlara benzeyen bir varlık şeklinde düşünmeye asla sevk etmemelidir. Bütün bu anlatımlar onun yüceliğini beyan etmek için ortaya konulmuş anlatımlardır.
ÂYETTÜ’L-KÜRSÎ’NİN KENDİSİNDEN ÖNCEKİ ÂYETLERLE ALÂKASI
Allah Teâlâ bu âyet-i kerimeden önce birçok hikmetleri içeren hükümleri, ikaz ve nasihat odaklı kıssaları zikrettikten sonra âyetü’l-kürsî ile en önemli konu olan “Tevhid”i beyan etmiştir. Kur’ân’a iyi bir niyet ve güzel düşüncelerle yaklaşan okuyucu önceki âyetlerle gönlünü Kur’ân’a açtıktan sonra âyetü’l-kürsî vesilesiyle yaratılışına uygun olan yegâne inanç; tevhid inancıyla beraber kurtuluşun müjdesini en derin duygularıyla fark edecektir.
ÂYETTÜ’L-KÜRSÎ İNDİĞİNDE NELER YAŞANDI?
Kur’ân-ı Kerîm, Peygamber Efendimiz’e 23 yılda parça parça indirilmiş, her inen âyet-i kerîme Peygamber Efendimiz tarafından vahiy kâtiplerine yazdırılmıştır. Tefsir kitaplarımızda kaydedildiğine göre bu âyet-i kerîme indiğinde Peygamber Efendimiz, vahiy kâtiplerinin başında gelen Zeyd bin Sâbit’i çağırarak bu âyet-i kerimeyi yazdırmıştır.
Hazreti Ali’nin oğlu Muhammed bin Hanefiyye’den aktarıldığına göre bu âyet-i kerîme indiğinde yeryüzünde birtakım olağanüstü hâller yaşanmış, dünyada bulunan putlar yere düşmüş, krallar da dengelerini kaybederek taçlarını düşürmüşlerdir. (Mahmud Ustaosmanoğlu, 1993, s.36)
ÂYETTÜ’L-KÜRSÎ’NİN OKUNUŞU
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ
ÂYETTÜ’L-KÜRSÎ’NİN TEFSİRLİ MEALİ
“Allâh ki; Kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur! (Başı sonu olmayan, Zât’ına ait bir hayatla) Hayy’dır; (yaratıklarını yönetme ve koruyup kollama işini dâima üstlenmiş bulunan bir) Kayyûm’dur. Ne (uyku öncesindeki) bir gevşeme, ne de bir uyku Kendisini tutmaz. Göklerde olanlar ve yerde bulunanlar (, mülkiyet ve hâkimiyet bakımından) sadece O’na aittir. Kimdir şu kimse ki, O’nun izni olmadan nezdinde şefaat edebilecektir? O, (yaratıklarının) önlerinde olanları da, arkalarında bulunanları da (; onların geçmiş-gelecek, dünya-âhiret, görülen ve görülmeyen her şeylerini) bilmektedir. (Öğretmeyi) dilediği şeyler hariç, onlar O’nun ilmi(nin tealluk ettiği sonsuz bilgileri)nden hiçbir şeyi kavrayamazlar. (Arş’ının önündeki tahtı olan) Kürsü’sü (ise) gökleri ve yeri kaplamıştır. O ikisini(n yedi kat tabakalarını) korumak Kendisine hiç de ağır gelmez. (Eş ve benzerden, tüm noksanlık emâreleri ve sonradan olma belirtilerinden son derece yüce olan) Aliyy de; (Zât’ına nispetle, her şeyin değersiz kalacağı bir büyüklük sahibi olan) Azîm de ancak O’dur!”
Tecvid ve Mahreç Açısından Âyetü’l-Kürsî’nin Okunuşu ve Sıkça Yapılan Hatalar
ÂYETÜ’L-KÜRSÎ’NİN OKUYANINI MUHAFAZA ETMESİ VE OKUYUŞLARIN KABULÜ KONUSU
Âyetü’l-Kürsî, cinlere karşı kendisinden yardım alınacak duâların en büyüğüdür. Sayılamayacak kadar çok kişiler, Âyetü’l-Kürsî’nin, insandan şeytanları kovmakta çok tesirli olduğunu söylemişler, ayrıca saralı kişiye şeytanın kendisine yardım ettiği sâhir (büyücü), kâhin (falcı), nefis ve şehvet ehli, zulüm ve gazap erbabı üzerine sadakatle okunduğunda onların şeytanlarını etkisi hâle getirmekte büyük gücü olduğunu denemişlerdir. Ancak burada sadakatle okuma şartı koşulmuştur.
Zira işin esası odur. Her işinde sadık olan kişinin yüzü ak olacak, kâzip (yalancı)ların yüzü ise kızaracaktır. Görmez misiniz ki, fecr-i sâdıktan sonra her tarafı aydınlatan güneş gelmekte, fecr-i kâzipten sonra ise yine karanlık çökmektedir. İnsanın, hâl yoluyla (ihlâsla) yaptığı her şeyde tesir görülür ama sadece kâl yoluyla (dille) yaptığından bir şey hâsıl olmaz.
Bundan dolayı insanların ekserisi İsm-i Âzam’ı okusalar da mahrumdurlar. Ey Allahım! Nefsimize takvasını (senden sakınma duygusunu) ver ve onu temizle çünkü sen onu temizleyenlerin en hayırlısısın. Âmîn. (Mahmud Ustaosmanoğlu, 1993, s.54)
Âyetü’l-Kürsî, birtakım terkipler ve salevâtlar başta olmak üzere, gerek hadîs-i şerîflerde yer alan gerekse de velîlerin ifşaat ve işaretleri arasında yer alan bazı okuyuşların karşılığında hâsıl olacak neticeye ulaşılamama durumu kimi insanların zihninde soru işaretleri oluşturmakta, bu tür müjde ve mükâfatlara yönelik inançlarını sarstığı gözlemlenmektedir. Oysaki böyle bir durumda kişi eksikliği, devam ettiği terkipte değil; kendisinde aramalıdır. Zira mevzu bahis ettiğimiz bu okuyuşların hepsi aynı zamanda dua kabilindendir. Dolayısıyla duanın kabul şartlarını taşımayan kimselerin devam ettikleri bu terkiplerden netice alamamaları, o şartları haiz bulunmamaları sebebiyledir. Hülâsa terkipten netice alamayan kişi evvelâ kendisini hesaba çekmeli ve eksikliklerini tespit ederek gidermeye çalışmalı, zaaf noktalarını tahkime uğraşmalıdır.
ÂYETÜ’L-KÜRSÎ HAKKINDA YAZILMIŞ MÜSTAKİL ESERLER
Kur’ân tefsirlerinin çeşitli açılardan muhtelif türleri vardır. Rivâyet, dirâyet, işârî tefsir, konulu tefsir ve kavram tefsirleri şeklinde sıralayabileceğimiz tefsir türlerinin yanında bir de belli sûre ya da sûrelerin, bazı âyet ya da âyet-i kerîmeleri açıklamak maksadıyla kaleme alınmış hususî tefsirler de vardır. Âyet tefsirleri arasında edebiyat ve literatür açısından Âyetü’l-Kürsî tefsirlerinin müstesna bir yeri vardır.
Müstakil olarak Âyetü’l-Kürsî’yi tefsir etmek üzere kaleme alınmış başlıca tefsirlerin müellifleri şunlardır: Cemâleddin Muhammed ibni Ömer ibni Mübârek Bahrak el-Himyarî el-Hadramî eş-Şâfiî, İbrahim ibni Ömer ibni Hasan er-Ribat ibni Ali ibni Ebî Bekr el-Bekaî Burhaneddin eş-Şafiî, Muhammed ibni İbrahim Sadreddin el-Allâme et-Tânî eş-Şirâzî, Ebû Bekr Muhammed Mes‘ûd el-Kārî el-Hanefî, Muhyiddin Muhammed ibni Bedrüddîn Mahmud el-Muğlâvî, Muhammed ibni Hüseyin el-Ankaravî ve Ebû İshakzâde Mehmed Esad ibni İsmail Efendi el-İstanbûlî. (Ali Muslu, s.16-17)
ÂYETEL KÜRSÎ NERELERDE OKUNUR?
Ayetel kürsi namaz içinde sure şeklinde okunduğu gibi, namazda tesbihden önce de okunur. Aynı zamanda bu ayeti namaz dışında dua olarak ihlas suresi, nas suresi ve felak sureleri ile birlikte okumanında iyi olduğu söylenmektedir.
Ayetel kürsi sitemizi ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederiz.
* Siteyle ilgili görüşlerinizi yorum yazarak bize iletebilirsiniz. Tüm yorumlar kontrol edilmektedir.
* Facebook, Google+ ve Twitter hesaplarımızı beğenerek bizi takip edebilirsiniz.
Allah’ın selamı hepinizin üzerine olsun.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...