18 Temmuz 2012
ÖYLE YÜREĞİMDESİN Kİ KELİMELER EKSİK.KELİMELER YARALI
Kelimeler eksik, kelimeler yaralı.
Kelimeler cılız. Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de...
Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu,diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mi asırlarca? Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep ayni heyecanla açar mi? Dedim ye, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim su günlerde.
Belki de en basta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine... Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım Yanlış yaptım.
Sana ulasan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam.
Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acili duvarları gibiyim. Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor.
Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. küfleniyorum, yaslanıyorum. Yalnızlıklar pesimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Yapış, vıcık bir yalnızlık bu.
Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum. Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin.Her şeyin basında, içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor.
Öyle içimsin ki.
Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün. çok mutluydum... Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu,tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım. "Yine zamansız yağmurlar" dedim, "Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları" dedim, "Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim.
Çok uzun bir mektup oldu Başından sonuna kadar okudum da. Neler yazmışım diye merakımdan. Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adini yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adini. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum.
Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.
Bu kadar içimdesin iste.
Can Dündar
YORULDUM MED-CEZİRLERDEN GEL ARTIK
YORULDUM ARTIK MED-CEZİRLERDEN GEL ARTIK
Bir deniz kıyısında, küçük bir kumsaldım...
Dalgalar okşardı kumlarımı, bir anne çocuğunun saçlarını okşar gibi...
Dalgalar okşardı kumlarımı, bir anne çocuğunun saçlarını okşar gibi...
Her dalga gelişinde, bu sefer gitmeyecek sanırdım, ama hiçbir dalga
kalmazdı kumlarımın üzerinde, bir nefesten daha uzun süre...
kalmazdı kumlarımın üzerinde, bir nefesten daha uzun süre...
Kimi dalgalar bana deniz kabukları getirirdi, kimileri küçük, küçücük ama
çok güzel taşlar...
çok güzel taşlar...
Hatta deniz yıldızları bile getirenler olurdu ama
hepsi bu...
Hiçbiri kalmazdı bir nefesten daha uzun süre...
hepsi bu...
Hiçbiri kalmazdı bir nefesten daha uzun süre...
Kumdan kalelerim olurdu bazen...
Altın sarısı kumlardan, kendi canımdan yapılmış.
Kollarımı açmış beklerken görkemli dalgaları,
Kollarımı açmış beklerken görkemli dalgaları,
gelir umarsızca yıkıp giderlerdi kalelerimi, arkalarına bile bakmadan...
Kimi büyük bir gürültüyle gelirdi, köpüklerini saçarak etrafa büyük bir haşmetle;
kimiyse sessiz ve sakin, karanlıkta bir fısıltı gibi...
Ben hep en gürültülüsünü, en köpüklüsünü beklerken,
anladım ki benden en çok şeyi onlar alıp götürüyordu...
Sessiz sakin gelenlerse sanki bana dokunmaya kıyamıyorlar,
geldikleri gibi dönüyorlardı masmavi evlerine...
Bazen biri gitmeden bir diğeri çıkıp geliveriyordu.
İşte o zaman bilemiyordum ne yapacağımı...
Birini kucaklamak isterken diğeri kayıp gidiveriyordu avuçlarımdan...
Gel-gitler oluyordu bazen...
Kıyılarımdan giden dalgalar dönmüyorlardı geri..
Ve ben yalnız kalıyordum uzuuun bir zaman...
Ve ilk dalga vurduğunda sahile yeniden büyük bir gürültüyle,
içimde bir çocuğun mutluluğu büyüyordu...
Haydi güzel dalgam, ne olur gel artık,
İster fırtınalarla gel, ister meltemlerle.. ama ne olur gel...
Sahilde bıraktığın köpük köpük gözyaşları yetmedi mi?
Bak görmüyor musun? Açtım sana kollarımı.
İster fırtınalarla gel, ister meltemlerle.. ama ne olur gel...
Sahilde bıraktığın köpük köpük gözyaşları yetmedi mi?
Bak görmüyor musun? Açtım sana kollarımı.
Gel söndür yanan kumlarımı, içimdeki ateşi...
Yoruldum seni beklemekten, Yoruldum gel-gitlerden...
Yoruldum seni beklemekten, Yoruldum gel-gitlerden...
gel-gitme artık!
ALEM-İ GÖNÜL ( İÇ DÜNYAMIZ )
Âlem-i Gönül!
(Gönül Âlemi veya Gönüldeki Âlem!) yani her insanın bir iç dünyasıdır.
Bu dünyada doğru, dürüst ve duygusal olan her şey mevcuttur.
Hem dünyevi ve hem de manevi duygularla dolu olan bir kişisel iç dünyası!
Masal:
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellal iken; bir zamanlar seven ve sevilen âşık olan iki sevgili vardı.
Bir müddet sonra bunların ikisi fırsatını nasıl buduysalar ki (âşıklar zor bulur) evlenince, o ilk gecelerin de yani gerdek geceleri, girdikleri odaların da o yerde, karşıların da birden bire bir kapı açılır ve onlar da anında o kapıdan içeri çekilirler.
Çekilip de girdikleri o yer ise; ucu bucağı görünmeyen çok güzel aydınlık, çiçek, meyve, sebze ve bitkilerle doğası kaplı, güzelliğine hayran bir dünya ile karşılaşırlar.
Orası işte ''Âlem-i Gönül'' dünyasıdır.
Orada yuva kurarlar ve söz de bir zaman sonra da, ''kalplerinin birleştiği gibi birleşmelerinden'' orada onların yani ikisinin adı da ''sevgi'' olur.
Adları sevgi olan ve birleşen bu çiftlerin, çocukları da olur.
Olan çocukların ismini ''AŞK'' koyarlar. Adı ''AŞK'' olan çocuk bir zaman sonra büyüyüp de aklıselim olunca ve evlenecek yaşa gelince, bakar ki etrafında sevip evleneceği hiç kimseyi bulamaz.
Bu konuyu evlenme isteğini anne ve babasına açar. Onlarda bunu anladıklarını ve buraya nasıl geldiklerini ve dış dünya olan geldikleri yerde ancak kendine evlenecek birini bulabileceğini söylerler.
Fakat o dünyada her şey burada gibi sakin ve huzur içinde olmayıp gerçekte çok karmaşık bir yer olduğunu, oradaki insanların güven verici ve iyi olmadıklarını çok zor, evleneceği birisini bulabileceğini anlatırlar.
O da olsun, der ve gitmek ister. Fakat gidersen bu dünyaya ''Âlem-i Gönül'' dünyasına bir daha geri gelemeyeceğini yalnızca duygusal düşüncelerle gireceğini ve bağlantı kuracağını, burayla söylerler. Yinede her şey rağmen gitmek istediğini tekrar, tekrar söyler.
Velhasıl ''AŞK'' o dünyadan bu dünyaya yine aynı kapıdan ''gerçek dünyaya'' tekrar bir erkek insan olarak geri gelir. Görür ki geldiği dünya hakikatten çok karmaşık herkes kendi canı ve malı peşinde birbirleriyle mücadele ve çalma çırpma, kıyım içerisinde yaşam mücadelesi veriyor.
Yapacak artık bir şey yok ona anlatmıştı annesi ile babası buranın böyle olduğunu. Gel zaman git zaman sonra lafı uzatmayalım evleneceği bir kız bulur ve onun da onu sevmesini sağlar ve evlenirler.
O sevgiden doğan çok sıcak ve can verici yakınlığın adı; kendisini bulan ve sevmesini ayrıca da sevgiden doğan o çok sıcak yakınlığın adını derler ki '' Madem, AŞK senden doğdu ve olmasını sağladın, bu çok yakın ilginin adını da; ''AŞK'' koyalım!'' derler. Ve o sevgiyle olan ilginin adı da böylece ''AŞK'' olur.
Bir müddet sonrada çocukları olur ve adlarını da şöyle koyarlar.
İlkin Adı: Dostluk!
İkincisinin Adı: Güven!
Üçüncüsünün Adı: Sadakat!
Dördüncüsünün Adı: İlim! Olur.
Bunlarda bu dünyada olması gereken ve ihtiyaç duyulanlardır.
Her şey onlardan çoğalıp türer gider.
Evet, sonunda her şey erdi muradına biz çıkalım kerevet'ine!..ve rahat, rahat bizde dalalım uykumuza güzel rüyalar görelim, dilek ve isteklerimle!..
Hoş ve mutlu kalsın herkes. Kalın sağlıcakla!..
Yazarı:
Alem-i Sır
Alem-i Sır
Aşk, bir mühür basmak ise kalbe
Bende seni mühürledim kalbime Alem-i Sır
Bende seni mühürledim kalbime Alem-i Sır
VAZGEÇTİM SENDEN
Günün birinde birisi, karşınıza geçip
'Mesafeler aşkı öldürür' derse buna şiddetle karşı çıkın.
Çünkü aşk, dil, din, ırk ve kilometre tanımaz...
Ayrı şehirlerde, hatta başka ülkelerde de olsanız bile, 'seviyorsanız' bunun bir engel olmadığını anlarsınız.
Bazen aynı anda telefonlara sarılırsınız, bazen de eş zamanlı mesajlar çekersiniz sevdiğinize.
Bu özel anlara şaşırırsınız ama inanırsınız.
Bunun tek açıklaması seviyorsunuzdur, seviyordur...
Her zamankinden daha fazla hasret anlamı yüklenmiş şarkıları
Dinlemeye başlarsınız, özlem dolu şiirler okumaya iter sevginiz sizi.
Hiç umulmadık anlarda gözleriniz dolabilir, ağlamak istersiniz...
Yaşamdaki her güzelliği uzaktaki sevgilinize adamaya başlarsınız.
Artık yağan yağmur daha farklı hislere götürür sizi.
Gördüğünüz gökkuşağının doğu ile batıyı renkleriyle birbirine
bağlaması da uzaklardaki sevdanızı hatırlatır usul usul...
Bazı zamanlar içinize bir ateş düşer...
Sevdiğinizle özlem denizinde yüzerken, ona dokunmak, yüzüne doya doya bakmak istersiniz.
İlk uçakla ya da ilk otobüsle karşısına çıkarsınız.
Elinizdeki çiçekleri ona verdiğiniz an, onun gözündeki mutluluğu görüp aşkın en kutsal ödülünü alırsınız.
Her görüşme yürekleri daha da büyütür ve kocaman harflerle 'aşk'ı gönül defterinize yazarsınız.
Ancak akrep ile yelkovanın yarışı devam eder ve saatlerin her zamankinden daha çabuk tükendiğine şahit olursunuz sevdiğinizin yanında.
Dönüş yolculuğunda bir sonraki buluşmanın hayalleri sizi sararken yolların ve dağların sevginize şahit olmasından memnuniyet duyarsınız.
İşte uzaklarda aşkı böyle benzer tekrarlarla yaşarsınız, ayrı şehirlerin inadına...
Ve biri günün birinde karşınıza geçip size 'Mesafeler aşkı öldürür' derse buna şiddetle karşı çıkarsınız!
Çünkü aşkın dil, din, ırk ve kilometre tanımadığını herkese en iyi siz anlatırsınız...
Bazen aynı anda telefonlara sarılırsınız, bazen de eş zamanlı mesajlar çekersiniz sevdiğinize.
Bu özel anlara şaşırırsınız ama inanırsınız.
Bunun tek açıklaması seviyorsunuzdur, seviyordur...
Her zamankinden daha fazla hasret anlamı yüklenmiş şarkıları
Dinlemeye başlarsınız, özlem dolu şiirler okumaya iter sevginiz sizi.
Hiç umulmadık anlarda gözleriniz dolabilir, ağlamak istersiniz...
Yaşamdaki her güzelliği uzaktaki sevgilinize adamaya başlarsınız.
Artık yağan yağmur daha farklı hislere götürür sizi.
Gördüğünüz gökkuşağının doğu ile batıyı renkleriyle birbirine
bağlaması da uzaklardaki sevdanızı hatırlatır usul usul...
Bazı zamanlar içinize bir ateş düşer...
Sevdiğinizle özlem denizinde yüzerken, ona dokunmak, yüzüne doya doya bakmak istersiniz.
İlk uçakla ya da ilk otobüsle karşısına çıkarsınız.
Elinizdeki çiçekleri ona verdiğiniz an, onun gözündeki mutluluğu görüp aşkın en kutsal ödülünü alırsınız.
Her görüşme yürekleri daha da büyütür ve kocaman harflerle 'aşk'ı gönül defterinize yazarsınız.
Ancak akrep ile yelkovanın yarışı devam eder ve saatlerin her zamankinden daha çabuk tükendiğine şahit olursunuz sevdiğinizin yanında.
Dönüş yolculuğunda bir sonraki buluşmanın hayalleri sizi sararken yolların ve dağların sevginize şahit olmasından memnuniyet duyarsınız.
İşte uzaklarda aşkı böyle benzer tekrarlarla yaşarsınız, ayrı şehirlerin inadına...
Ve biri günün birinde karşınıza geçip size 'Mesafeler aşkı öldürür' derse buna şiddetle karşı çıkarsınız!
Çünkü aşkın dil, din, ırk ve kilometre tanımadığını herkese en iyi siz anlatırsınız...
Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...
-
Online Yıldızname Burcu Hesaplama 1. Yol: Arapça Harflerle Ebced Yöntemi Öncelikle "cinsiyet"inizi seçin ve aşağıdaki ...
-
Harflerin Enerjileri A-Z Alfabedeki bütün harflerin enerjileri ve anlamları. İsminizde bulunan, isminizin başladığı harflere göre ka...
-
1 / 24 1 AMAL'İ MÜCERREB-1 2 Bilinmeyen Yönleriyle Satanizm - Bulent Kısa 307 say...