02 Aralık 2017

Çelebi 304 Usulul Bast Fi Sirril Evfak Vel Havas




MANEVİ SIKINTILAR


MANEVİ SIKINTILAR

Peygamberimiz (A.S).Sıkıntılı anlarında  çok çok okugu bir duasıdır bu dua;
Hz Enes Bin Malikten(R.A) rivayet edildiğine göre Hz.Peygamber’e(S.A.) üzüntü ve sıkıntı veren bir durum olduğu zaman şöyle dua ederdi buyururlardı.
Okunuşu:
” Ya Hayyü,Ya Kayyum! Birahmetike esteğiysü.”
Manası:” Ey devamlı var olan,ebedi ve ezelihayat ile hayy(diri) olan ve bütün mahlukatını (yarattıklarına) varlıkta hayatta tutan “ey hayy ve kayyum olan Allah’ım! Rahmetinle yardımını isitiyorum.
Peygamberimiz (A.S) sıkıntı ve üzüntü anında Cenab-ı hak’tan yardım taleb eder,imdat isterdi.Peygamber efendimizin duasındaki inceliğini anlayabilirseniz siz de ver gücünüz ile taa içten,gönlünün derinliklerinden bu daularla yardım talep eder ve imdat istersiniz.                                                
Sıkıntılı Anlarda Okunacak Dualar Sıkıntılı Anlarda Okunan Dua 
Lailahe illallahulazimulhalim lailahe illallahu rabbularşilazim lailahe illallahu rabbüssemavati verabbularzi verabbülarşil kerim. 
Azim ve Halim olan Allah’tan başka ilah yoktur. 
Arş’ın yüce rabbi Allah’tan başka ilah yoktur. Arş’ın Kerim Rabbi, yerin Rabbi ve göklerin Rabbi ALLAH’tan başka ilah yoktur. Sıkıntılı dönemlerde okuyabileceğimiz dualar ve zikirler Sebeplere yapışmalıdır. Hadis-i Şeriflerde buyuruluyor ki: İstigfara devam eden, her sıkıntıdan kurtulur, ummadığı yerden rızıklanır. Lâ ilâhe illallah demek 99 belâyı defeder, en aşağısı sıkıntıdır. [O. Asakir] La havle ve la kuvvete illa billah okumak, 99 derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdır. Sıkıntıya düşen veya borçlanan, 1000 (bin) kere “La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim” derse, 
Allahü Teâlâ işini kolaylaştırır. Sıkıntılı iken Hasbunallah ve nimel vekîl deyiniz! Yasin okuyanın sıkıntısı gider. Sabah akşam İhlâs, Felak ve Nasr suresi üçer defa okumak, belâ ve sıkıntılaı giderir.

     La ilahe illallahül azimül haliym.
La ilahe illallahü rabbül arşil azim.
La ilahe illallahü rabbüssemavati ve rabbül ardı ve rabbül arşil keriym.

"Peygamber Efendimiz sıkıntılı zamanlarında bu duayı okurlardı."

Allahü Allahü rabbiy la üşrikü bihiy şey'en.

MANASI:
Bütün işlerde Allah'a sığınır ve O'na hiçbir şeyi eş koşmam.
"Sıkıntılı zamanlarınızda bu duayı okursunuz."
"Kederli ve sıkıntılı zamanlarında Ayet'el Kürsi ve Sürel Bakarenin son iki ayetini kim okursa,Allah Teala ona yardım eder,sıkıntıdan kurtarır."
Lailahe illa ente sübhaneke inniy küntü minazzalimiyn.
Sad b.Abü Vakkas anlatıyor:
"Ben Resülüllah'dan işittim:Öyle bir dua biliyorum ki kim onu sıkıntılı zamanlarında okursa,sıkıntı ve kederi ondan kaldırır.O da kardeşim Yunus'un balığın karnında okuduğu bu duadır."
Ene abdükebnü abdikebnü emetike fiy kabzatike nasıyetiy bi yedike madın fiyye hükmüke,adlün fiyye gadaüke,es'elüke bi küllismin hüve leke semmeyte bihiy nefseke ev enzeltehu fiy kitabike ev allemtehu ehaden min halkıke,eviste'serte bihiy fiy ılmil ğaybi ındeke en tec'alel Kur'ane nure sadriy ve rabia kalbiy ve cilae huzniy ve zehabe hemmiy.
MANASI:Allahım! Ben Senin kulunum ve kulunun oğlu ve cariyenin oğluyum.Nasiyem yedi kudretindedir.Hükmün bende caridir.Kaza'n hakkımda adalettir.Senin olan,senin kendine tesmiye ettiğin veya kitabında inzal buyurduğun veya halkından birine bildirdiğin veya kendi ilminde veya ilmi gaybında Zat'ı Ecelli Ala'na tahsis buyurduğun her isim ile Senden dilerim ki Kur'anı göğsümün nuru,kalbimin baharı,hüznümün cilası,sıkıntı ve kederimin zehabı kılasın.
Peygamber Efendimiz buyurdu:
"Kime bir merak veya bir hüzün isabet eder de bu duayı okursa,Allah Teala onun merakını giderir,sıkıntısının yerine ferah verir"Ashab:"Ya Rasulallah bu kelimeleri öğrenmeli mi?deyince,Resulüllah (s.a.v.) evet bunları işiten herkesin öğrenmesi lazımdır" buyurdular.

SİHİR VE BÜYÜ

Büyü (sihir) nasıl tedâvi edilmelidir?

Hamd, yalnızca Allah'adır.
Kendisine büyü yapılan kimse, büyüyü başka bir büyü ile tedâvi edemez. Çünkü şer, şer ile izâle edilmez (ortadan kaldırılmaz). Küfür de başka bir küfür ile izâle edilmez. Şer,  ancak hayır ile izâle edilir. Bunun içindir ki Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e "Nuşra" (büyüyü,başka bir büyü ile çözme) hakkında sorulduğunda o şöyle buyurulmuştur:
(( هِيَ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ. )) [ رواه أبو داود وأحمد]  
"O (nuşra), şeytanın amelindendir. (yani câhiliye halkının tedâvide kullandıkları ve fayda verdiğine inandıkları şeydir)." (Ebu Dâvud ve Ahmed).
Hadiste zikredilen nuşra; kendisine büyü yapılmış kimseden o büyüyü başka bir büyü ile çözmek demektir.
Büyü, Kur'an-ı Kerim âyetleri, mübah olan ilaçlar ve helal olan rukyelerle çözülecek olursa,bunda herhangi bir sakınca yoktur.Büyünün başka bir büyü ile çözülmesine gelince, -yukarıda da geçtiği gibi- bu asla câiz değildir. Çünkü büyü, şeytanlara ibâdet etmektir. Büyücü (sihirbaz), şeytanlara ibâdet edip onlara hizmet ettikten ve onların istediklerini onlara kurban ettikten sonra büyü yapabilir ve büyüyü öğrenebilir. Bu gerçekleştikten sonra artık şeytanlar büyünün olması için birtakım şeyleri ona öğretirler. Fakat kendisine büyü yapılan kimsenin üzerine Kur'an okumakta, câiz olan şeytanın şerrinden korunma yolları ve mübah olan ilaçları kullanmak sûretiyle tedâvi olmasında -Allah'a hamdolsun- dînen herhangi bir sakınca yoktur. Bir hastanın doktorlara giderek herhangi bir hastalıktan iyileşmek için tedâvi olması gibi.
Hastanın iyileşmesi şart değildir.Çünkü her hastanın,hastalıktan mutlaka şifâ bulması gerekir diye bir şart yoktur. Hasta belki eceli gelmediği için tedâvi olduktan sonra o hastalıktan iyileşebilir. Belki de iyileşmeyip yakalandığı o hastalık sebebiyle ölebilir. Bir hasta, en uzman ve en bilgili bir doktora gösterilse bile, eceli ne zaman gelirse, o ilaç kendisine fayda vermeyecektir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
ولن يؤخر الله نفساً إذا جاء أجلها [ سورة المنافقون الآية: ١١]     
"Allah, eceli geldiğinde hiç kimseye ölümünü erteletmez.Allah, (hayır olsun, şer olsun, bütün) yaptıklarınızdan haberdârdır." (Münâfikûn Sûresi:11).
Tıp ve tedâvi, ancak ecel gelmediği zaman ve Allah Teâlâ kuluna şifâ takdir ettiği zaman fayda verir. Aynı şekilde kendisine büyü yapılan bu kimseye, Allah Teâlâ, belki şifâ takdir etmiş olabilir, belki de onu imtihan etmek ve sınamak için şifâ takdir etmemiş olabilir. Belki Allah Teâlâ'dan başka hiç kimsenin bilmediği başka sebeplerden dolayı olabilir. Belki de yanında tedâvi olduğu kimsede kendisi için uygun ilaç olmayabilir.
(( لِكُلِّ دَاءٍ دَوَاءٌ، فَإِذَا أُصِيبَ دَوَاءُ الدَّاءِ بَرَأَ بِإِذْنِ اللهِ عَزَّ وَجَلَّ. )) [ رواه مسلم ]  
"Her hastalığın (helâl olan) bir ilacı vardır.Bu sebeple ilaç, hastalığa isâbet ederse, (ilaç o hastalığa iyi gelirse), Allah -azze ve celle-'nin izniyle iyileşir." (Müslim).
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- başka bir hadiste şöyle buyurmuştur:
(( ماَ أَنْزَلَ اللهُ داَءً إِلاَّ أَنْزَلَ لَهُ شِفاَءً، عَلِمَهُ مَنْ عَلِمَهُ وَجَهِلَهُ مَنْ جَهِلَهُ. )) [ رواه البخاري ]
"Allah, hiçbir hastalık indirmemiştir (yaratmamıştır) ki o hastalığın (helâl olan) şifâsını (ilacını) da indirmiş (yaratmış) olmasın. Bunu bilen bilir, bilmeyen de bilmez." (Buhârî).
Büyünün şer'î tedâvi yollarından birisi de, Kur'an okumakla tedâvi edilmesidir. Bu sebeple kendisine büyü yapılan kimsenin üzerine Kur'an-ı Kerim'in en büyük sûresi olan Fâtiha Sûresi tekrar tekrar okunmalıdır. Her şeyin Allah Teâlâ'nın kaza ve kaderiyle olduğunu bilen, her şeyi çekip-çevirenin Allah Teâlâ olduğuna ve Allah Teâlâ bir şeye ol dediği zaman o şeyin hemen oluvereceğine inanan salih bir mü'min, Fâtiha sûresini hastanın üzerine okursa, bu okuma da îmân, takvâ ve ihlas ile olur ve hastanın üzerine tekrar tekrar okunursa, belki hastalık ortadan kalkar ve Allah Teâlâ'nın izniyle hasta şifâ bulabilir.
Nitekim sahâden bazı kimseler, bir kabilenin yanından geçerlerken kabilenin reisini yılan sokmuştu. Onu tedâvi etmek için bütün yolları denemişler, fakat hiçbir sonuç alamamışlardı. Bunun üzerine sahâbeden bazı kimselere:
-          İçinizde rukye yapan var mı? diye sordular.
Onlardan bazıları: Evet var, dediler.Ardından sahâbeden birisi kabile reisinin üzerine Fâtiha sûresini okudu.Kabile reisi, üzerine okunur okunmaz sanki hiçbir şey olmamış gibi       derhal ayağa kalktı ve Allah Teâlâ yılanın sokmasının şerrinden onu sağlığına kavuşturdu.
(Bu durum Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e haber verildiği zaman) Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
           (( اعْرِضُوا عَلَيَّ رُقَاكُمْ، لَا بَأْسَ بِالرُّقَى مَا لَمْ تَكُنْ شِرْكًا.)) [ رواه أبو داود ]
" Rukyenizi bana arzedin (ona bakayım). İçerisinde şirk olmadıkça rukye yapmakta bir sakınca yoktur." (Müslim).
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-hem rükye yapmış, hem de kendisine rukye yaptırmıştır. Bu sebeple rukyede birçok hayırlar ve büyük faydalar vardır.
Bunun için kendisine büyü yapılan kimsenin üzerine, Fâtiha sûresi, Âyete'l-Kürsî, İhlas, Felâk ve Nas sûreleri okunursa veya başka âyetlerle birlikte Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den gelen şu güzel duâlar okunduğu takdirde şifâ bulabilir:
((اَللَّهُمَّ  رَبَّ النَّاسِّ أَذْهِبِ الْبَأْسَ، واِشْفِ أَنْتَ الشَّافِي، لَا شِفَاءَ إِلَّا شِفَاؤُكَ. شِفَاءً لَا يُغَادِرُ سَقَمًـا. )) [ رواه أبو داود وابن ماجه وأحمد والحاكم ]
"Ey insanların Rabbi! Bu hastalığı gider. Şifâ ver. Ancak sen şifâ verirsin. Senin şifandan başka bizim için hâsıl olacak şifâ yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayan bir şifâ ihsan buyur." (Ebu Dâvud; hadis no: 3883. İbn-i Mâce; hadis no: 3530).
Bu duâyı üç defa veya daha fazla tekrar eder.
Yine bu duâ gibi, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den gelen hadiste Cebrail -aleyhisselâm- ona şu duâ ile rukye yapmıştı:
(( بِسْمِ اللهِ أُرْقيِكَ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ يُؤْذيِكَ، وَمِنْ شَرِّ كُلِّ نَفْسٍ أَوْ عَيْنٍ حاَسِدٍ، اَللهُ يَشْفيِكَ، بِسْمِ اللهِ أُرْقيِكَ. )) [ رواه أحمد وابن ماجه]
"Allah’ın adıyla başlarım. Sana eziyet veren her şeyden, her türlü kötü nefisten ve haset eden her gözden senin üzerine okurum.Allah sana şifâ versin.Allah’ın adıyla senin üzerine okurum." (Ahmed ve Ebu Dâvud).
Bu duâyı da üç defa tekrar eder.Bu büyük bir rükye olup Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den geldiği sâbittir.Bu duâ, kendisini yılan sokan veya kendisine büyü yapılan veyahut da herhangi bir hastalığa yakalanmış hasta kimsesin üzerine okunabilir. Hastanın, kendisine büyü yapılan kimsenin ve kendisini yılan sokan kimsenin, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den nakledilmemiş olsa bile, içerisinde dînen sakıncalı herhangi bir şey yoksa, -Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in şu emri gereği- güzel duâlarla duâ etmesinde bir sakınca yoktur.
            (( لَا بَأْسَ بِالرُّقَى مَا لَمْ تَكُنْ شِرْكًا.)) [ رواه أبو داود ]
" İçerisinde şirk olmadıkça rukye yapmakta bir sakınca yoktur." (Müslim).
Hasta, kendisine büyü yapılan kimse veya başka kimseler, rukye yapılmadan ve insanın çabasına başvurulmadan da şifâ bulabilirler. Çünkü Allah Teâlâ'nın her şeye gücü yeter ve her şeyde O'nun kesin delili vardır.
Nitekim Allah Teâlâ Kitabı Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:
إنما أمره إذا أراد شيئاً أن يقول له كن فيكون[ سورة يس الآية: ٨٢]
"O'nun işi, bir şeyi yaratmak istediği zaman ona 'ol' demekten ibârettir. O da hemen oluverir." (Yasin Sûresi: 82).
Bundan dolayı Allah Teâlâ'ya hamd olsun ve hakkında hüküm verdiği ve takdir ettiği her şeye şükürler olsun. Her şeyde Allah -azze ve celle-'nin kesin delili vardır.
Belki hasta eceli tamamlanmış ve bu hastalık sebebiyle kendisi hakkında ölüm takdir edilmiş olduğundan dolayı şifâ bulamayabilir.
Yine, rukyede kullanılan yollardan birisi de suyun içine büyü ile ilgili âyetlerin okunmasıdır.
A'raf sûresinde büyü ile ilgili âyetler şunlardır:
وأوحينا إلى موسى أن ألق عصاك فإذا هي تلقف ما يأفكون فوقع الحق وبطل ما كانوا يعملون فغلبوا هنالك وانقلبوا صاغرين [ سورة الأعراف الآيات: ١١٧ – ١١٩]
"Biz Mûsâ’ya (elindeki) asanı (yere) at! diye vahyettik. Asasını (yere) atınca, bir de baktılar ki bu asa, onların (doğru gösterdikleri aslında bâtıl olan) uydurdukları şeyi yakalayıp yutuyor. Böylelikle (Mûsâ’nın Allah’ın elçisi olduğu) gerçeği ortaya çıktı ve onların yapmakta oldukları şey boşa gitmiş oldu.Sihirbazlar orada (toplandıkları yerde) mağlup oldular. Firavun ve kavmi oradan mağlup ve zelîl olarak geri döndüler." (A'raf Sûresi: 117-119).
Yunus sûresinde büyü ile ilgili âyetler şunlardır:
وقال فرعون ائتوني بكل ساحر عليم ) إلى قوله جل وعلا ( ويحق الله الحق بكلماته ولو كره المجرمون [ سورة يونس الآيات: ٧٩ – ٨٢]
"Firavun: Bilgili bütün sihirbâzları bana getirin, dedi. Sihirbâzlar gelince, Musâ onlara: Atacağınızı (iplerinizi ve sopalarınızı yere) atın, dedi. Onlar (iplerini ve sopalarını yere) atınca, Musa (onlara): Sizin getirdiğiniz şey, sihirdir. Allah onu mutlaka boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah, (yeryüzünde) bozgunculuk yapanların işini asla düzeltmez, dedi. Allah, günahkârların hoşuna gitmese de sözleriyle gerçeği ortaya çıkaracaktır." (Yunus Sûresi: 79-82).
Tâhâ sûresinde büyü ile ilgili âyetler şunlardır:
يا موسى إما أن تلقي وإما أن نكون أول من ألقى  ) ... إلى قوله سبحانه ( ولا يفلح الساحر حيث أتى [ سورة طه الآيات: ٦٥ – ٦٩]
"(Sihirbazlar) dediler ki: Ey Musâ! Ya sen önce (asanı) at,ya da biz (yanımızdakileri) önce atanlar olalım. (Musâ onlara): Bilakis, siz önce atın, dedi. (Sihirbazlar iplerini ve sopalarını yere atınca) büyülerinin  kuvveti  sebebiyle, bir de baktı ki ipleri ve sopaları kendisine koşan (yılanlar) gibi görünüyor. Musâ birden içinde bir korku hissetti. (Musâ’ya): Korkma, (sihirbazlara, Firavun ve askerlerine) üstün gelecek olan muhakkak ki sensin, dedik. Sağ elindeki at da onların ipleri ve sopalarını yutsun. (Senin önünde) yaptıkları sadece sihirbaz hilesidir. Sihirbaz nereye varsa, (sihriyle) iflâh olmaz." (Tâhâ Sûresi: 65-69).
Büyü ile ilgili bu âyetler, Allah Teâlâ'nın büyünün tedâvi edilmesinde fayda verdiği sebeplerdendir. Bir kimse, bu âyetlerle birlikte Fâtiha sûresini, Âyete'l-Kürsî'yi, İhlas, Felak ve Nas sûrelerini suyun içine okur, sonra da o suyu kendisine büyü yapıldığı veya (büyü ile) eşine yaklaşmasına engel olunduğu sanılan kimsenin üzerine dökerse, Allah Teâlâ'nın izniyle o kimse şifâ bulur. Eğer (bu saydığımız âyet ve sûreleri okumanın yanında) o suyun içine 7 tane Sedir ağacının yaş yaprağını öğüterek koyarsa, daha uygun olur. Nitekim değerli âlim Abdurrahman b. Hasan -Allah ona rahmet etsin- "Fethu'l-Mecîd" adlı kitabının "Nuşra Hakkında Gelen" bölümünde bazı âlimlerden böyle şeyler geldiğini zikretmiştir.
İhlas, Felak ve Nas sûrelerini üç defa tekrarlamak, müstehaptır.
Bütün bu anlatılan şeylerden kasıt; bu ve benzerî ilaçların, bu belânın yani büyünün tedâvisinde kullanılan sebeplerden olmasıdır.Yine, (büyü sebebiyle) eşine yaklaşamayan kimse de bu ilaçlarla tedâvi edilebilir. Nitekim bunu pek kimse denemiş ve Allah Teâlâ bu yolla fayda vermiştir.
Hastanın üzerine sadece Fâtiha sûresi okumakla da hasta şifâ bulabilir. Yine, sadece İhlas, Felak ve Nas sûrelerini okumakla da hasta şifâ bulabilir.
En önemlisi, tedâvi edilen kimse ile tedâvi eden kimsenin (yani okuyan kimse ile üzerine okunan kimsenin) samimî bir îmâna sahip olmaları, Allah Teâlâ'ya güvenmeleri ve her şeyi çekip çevirenin Allah Teâlâ olduğunu, O bir şeyi ne zaman dilerse, onun hemen olacağını, dilemediği zaman da o şeyin olmayacağını  bilmeleri gerekir. Dolayısıyla her şey, O'nun elindedir. Allah Teâlâ bir şeyi dilerse, o şey hemen olur. Dilemezse, o şey olmaz.Okuyan kimse ile üzerine okunan kimsede, Allah Teâlâ'ya îmân ve ihlas olursa, hastalık, Allah Teâlâ'nın izniyle süratle ortadan kalkar, maddî ve mânevî ilaçlar fayda verebilir.
Allah Teâlâ'dan hepimizi kendisini hoşnut eden amellerde muvaffak kılmasını dileriz. Zirâ O, duâları işiten ve duâları kabul etmeye yakın olandır.
Abdulaziz b. Abdullah b. Baz; "Mecmûu Fetâvâ ve Mekâlât Mutenevvia", s:70.

KORKU VE KORUNMA

Korku, Büyü, Cin musallatı gibi şeylerden korunmak için dua etmek ve ayetleri yazıp taşımanın dinen sakıncalı olmadığını geçmişte ve günümüzde bir çok islam alimi ve din adamı ifade ediyorlar. Abdullah bin Ömer, Peygamber Efendimiz’den (sav) şöyle rivayet etmiştir: “Sizden biriniz uykuda korkarsa şöyle desin: Allah’ın gazab ve azabından ve kullarının şerrinden, şeytanların vesvesesinden ve yanıma gelmelerinden eksikliği olmayan Allah’ın sözlerine sığınırım” O zaman, hiçbir şey ona zarar vermez. Abdullah bin Amr onları buluğ çağına gelen çocuklarına öğretir, buluğ çağına gelmeyen çocukları için yazıp onların boynuna asardı. (EbuDavud, Nesaî, Tirmizi)
Muska yada Vefk takmanın şirk olduğu düşüncesinde olan bazı insanlar vardır. Bunun nedeni, muska kavramının eskiden beri hep büyü kavramı ile karıştırılmasından kaynaklanır. Her Muskanın büyü olmayacağı gibi, her yazılan yazınında şer olmayacağı muhakkaktır. Eğer bir kimse, muska takar, şifa bulur ve bu şifanın muskadan ileri geldiğini düşünür ve böyle beyan ederse Allah’a şirk koşmuş olur. Ancak muska takarken yada herhangi bir işe niyetlenirken, şifa Allah’tan gelir. Ve bunun böyle düşünülmesi, böyle beyan edilmesi uygundur. Nasıl ki, o muskayı takmaya, sebepler veren Allah ise, kul o sebeplere sarılarak Rabbine yüz çeviremez. Kula hayırda, şerde Allah’tandır. Yine İnşirah Suresi 5. Ayette Allah haber veriyor: “Şüphesiz güçlükle beraber kolaylık vardır”

Kişiye büyü yapılır yada cin musallatı etki eder diyelim. Sonrasında kişi bir şekilde Allah’ın dilemesiyle şifa bulur ve eski sağlığına kavuşur. Bunun için kişiye muska verilebilir, yada vefk yapılabilir. Tüm bunların yanında içmesi için suda sağlanabilir. Kişi taktığı muska-vefkten fayda görür, su ile tüm problemleri düzelir. Bundan sonra kalkıp, “muska taktım, su içtim, iyileştim” der ve Allah’ı kalbinden çıkarırsa bu apaçık şirktir.
Herşeyin bir nedeni, sebebi vardır. Allah’ın bizim anlayamayacağımız hikmetleri vardır. Allah zorlukla beraber kolaylığı veriyor. Nasıl mı? Kula bela geliyor, büyü yada cin musallatı. Kişi bu nedenle çok zor günler belki de yıllar geçiriyor. Sonrasında bu probleminden kurtuluyor ve işte burada tüm düğüm çözülüyor. Önce zorluk diyor Allah, sonrasında kolaylık veriyor hikmetinden sorgu sual olunmazcasına….
Üzerinizde taşıdığınız Ayetler büyü olmadığı sürece ve şifanın Allah’tan geldiğine inanıldığı sürece herhangi bir muska takmanın sakıncası yoktur, olamaz. Bu durum muskanın içeriği ile orantılıdır. Muskanın içinde Ayetel kürsi var diyelim. Allah’ın ayetinden insana hiç zarar gelir mi?
Bunu bu şekilde düşünmekte yarar var. İslamı korku içinde yaşamayalım. İslam, hoşgörü ve sevgi dinidir. Peygamberimiz (S.A.V.) bunu bize öyle öğretmiştir. Geylani’de bu amaca hizmet etmiştir, Yunus’da böyle demiştir, Mevlana’da bu yoldan gitmiştir. Kuluna merhamet eden, annesinden bile sonsuz şefkat gösteren Allah, kuluna eziyet etmez…
En doğrusunu Allah bilir…Aşağıdaki tertip uygulanmadan önce 100 defa istiğfar, 7 defa Fatiha suresi ve 11 defa İhlâs suresi okunur ve Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ve Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretleri'nin ruhuna bağışlanır.


Aşağıdaki vefk şerif korku evham ve vesvese için yazılır ve nuska olarak taşınır. Ayrıca maneviyatın artması için de kullanılır. 7 - 9 - 21 gün suyunun içilmesini de tavsiye ediyoruz. Sabah ezanlarından ikindi ezanlarına kadar yazılmalıdır.

AİLE GEÇİMSİZLİKLERİ

Aile geçimsizlikleri için;Her gün sabah ve akşam olmak üzere 1 Fatiha 3 İhlası-şerif okunarak sevabı Hz.Peygamber Efendimizin ruhuna bağışlanır.
Aşağıdaki dua 7 defa okunur.
“Hasbiyallâhü lâ ilâhe illâ hû,aleyhi  tevekkeltü ve hüve rabbil arşil azıym”
Her gün sabah akşam bu duaya devam eden kimseler mesut  bir aile hayatı geçirirler.
Dünyanın sıkıntısından kurtulur.Kalbi huzurlu olur.
Evine selamla giren ve selamla çıkan kimseye her gün  bir hac ve umre sevabı yazılacağı Efendimiz Aleyhisselam  müjdelemiştir.

NAZAR

nsan Ve Cin Nazarına Karşı Okunucak Dualar
Dinimiz İslâmiyette “Göz değmesi, nazar, isâbet-i âyin” vardır. “Nazar haktır.” Nazardan korunmak için Allah’a (c.c.) sığınmak lazımdır. Bu hususta Kur’an-ı Kerim’de ve Hadis-i Şeriflerde sığınma dıaları vardır.
Nazar değmesin diye çocıkların elbiselerine, boncuk ve bunun gibi şeyler takmak cahillik ve dinsizlik alameti (nişan-ı belirtisi)dir. Şuraya buraya bu niyetle bir şeyler takmak, asmak dinimizde yoktur. Peygamber Efendimiz (a.s.) bu halleri yasaklamıştır. Zaten aklı selim bir kişide boncuk veya bu tür şeylerin fayda getirmeyeceğini bilir.
Aşağıdaki ayet-i kerimeler, Kalem sûresinin 51 ve 52’inci ayetleridir. Bu ayetler nazar değmesine karşı okunur. Hasan Basri Hz.leri başta olmak üzere Ulema-i İslam(İslam uleması) göz değmelerine(isabet-i ay ve nazara) karşı bu ayetleri okumuşlar ve okunmasınıda tavsiye etmişlerdir.
Bu ayet-i kerimeler, Peygamber (a.s) Efendimizi nazara uğratarak çatlatmak ve göz değdirmek suretiyle O yüce Peygamberin mübarek vücudunu ortadan kaldırmak için kafirler(müşrkler, dinsizler) haian gözleriyle Resûlullah’a baktıklarını bildirmek için nazil olmuştur.
بســـم الله الرحمن الرحيم * وَاِنْ يَكَا دُالَّذِينَ كَفَرُو ا َليُزْ لِقوُ نَكَ بِا َبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِ ّ
كْرَ وَيَقوُ لوُ نَ اِنَّهُ لَمُجْنوُ نٌ * وَمَا هُوَ اِلا َّ ذِكْرٌ لِلْعَا لَمِنَ *
Okunuşu: Ve in yekâdüllezîne keferû lâ yuzligu neke biebsarıhîm lemma semî ûzzîkra ve yeku lüne innehü lâ mücnûn. Ve mâ hüve illâ zîkrun lil âlemin.
Manası: “(Ey resûlüm Muhammed!) O kâfirler, az kaldı ki, (çıkası) gözleriyle seni devireceklerdi. Sana çatlatacak gibi çok hain bir bakışla baktılar.” Buyurdu.
Nazar Değmesine Karşı Okunan Sûreler ve Ayetler:
(1) Yukarıda geçen ayetler (ve in yekâdüllezî…)
(2) Fâtiha sûresi ve Âyetel-Kürsî
-Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), Fâtiha ve Âyetel Kürsi hakkında şöyle buyurmuştur: “Fâtiha Sûresini ve Âyetel-Kürsi’yi bir kimse herhangi bir evde okusa, o gün o evdekilere insan ve cin nazarı değmez.” (Deylemi rivayet etmiştir.)
(3) İhlâs, felâk ve nâs sûreleri,
- Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), felâk ve nâs sureleri nazil olduktan sonra her tehlikeye karşı bu iki sureyi okurlardı. İhlâs suresini bu iki sureye ilave ederlerdi. Her akşam yatarlarken ihlâs, felâk ve nâs surelerini okuyup mubarek avuçlarına üfler ve ellerinin yetişebildiği yere kadar mubarek vucutlarını mesheder sığazlardı. Bir fırtına, bir kasırga, bir tehlikeli durum olsa bu sureleri okurdu. Bu surelerin en kuvvetli Allâh’a (c.c.) sığınma vasıtası olduğunu beyan ederlerdi.
Bu sureler nazil olmadan önce torunları Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin (r.a)’yı nazar değmemesi için aşağıdaki nazar duasıyla Allâh’a sığındırırdı.
Bu Dua Nazar Değmesine Karşı Okunur:
ا ُ عِيذ ُكُمَا بِكَلِمَاتِ اللهِ التاَّ مَّةِ مِنْ كُلِّ شَيْطَا ن ٍ وَهَامَّةٍ وَمِنْ كُلِّ عَيْن ٍ لآمَّةٍ
Okunuşu: “Uîzükümâ bikelimâtillâh’ittâmmeti min külli şeytânin ve hâmmetin ve min külli aynin lâmmetin.”
Manası: İkinizi de (Hasan ve Hüseyin – r.a.) bütün şeytanların, zehirli mahlukatın ve nazarı isabet eden kötü gözden (göz değmesinden) Allâhü Teâla’nın kelimât-ı tâmmesine (noksansız kelimelerine) sığındırırım.
Peygamber Efendimiz, torunları Hz.Hasan ve Hüseyin (r.a.) Efendilerimize nazar değmemesi için bu duayı okurlardı. Ve Peygamberimiz, “Hazreti İbrahim (a.s.)’da İsmail ve İshak (a.s.)’lara nazar değmemesi için bu duayı okurdu” buyururlardı.
Demek ki, bu dua ta Hz.İbrahim (a.s)’dan kalma ve sevgili Peygamberimiz (a.s.)’da mübarek ceddinin okuduğu dua ile Allâh’a (c.c.) sığınıyor ve sığındırıyorlardı.
Göz Değmesin Diye Okunan Dua:
مَا شَاءَ الله ُ * بَا رَكَ الله ُ * لآ حَوْلَ وَلآقُوَّةَ اِلاَّباِللهِ
Okunuşu: “Mâşâ’Allah, Bârekallah, La havle ve la kuvvete illa billah.”
Manası: Allâhü Teâla mübarek etsin. Allâhü Teâla diledi de böyle iyi ve güzel oldu. Güç ve kuvvet yalnız ve yalnız Allâh’ındır. Allâhü Teâla’dandır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), “Sizden biriniz hoşuna giden bir şey gördüğünde yukarıdaki duayı okusun. Bu duayı okursa ona (hoşuna giden o şeye) göz zarar vermez.” Buyurmuşlardır.
Her Müslüman, kendisine ve Müslüman kardeşine güzel ve hoşuna giden iyi şeyler gördüğünde bu duayı okumalı.
Her hal ve hareketimizde Allâhü Teâla’ya böyle zikredersek hem başımıza gelecek olan bela ve musibetlerden korunmuş oluruz hem de zikrettiğimiz için sevap alırız

KENZÜL RUHAN-İTÜL ERVAH


KENZÜL RUHAN-İTÜL ERVAH

Esrâr i Ceberût’i̇l a’Lâ (Tevil) ihramcizade

HAVASSUL ESRAR İLMİ RUHANİ



HAVASSUL ESRAR İLMİ RUHANİ

CİNLER HAKKINDA MERAK ETTİKLERİNİZ?


CİNLER HAKKINDA MERAK ETTİKLERİNİZ?



Cin’in lugattaki manası gizliliktir, görünmeyen gizli varlıklar demektir. Cinlerin asıl suretini gören olmamıştır. Cinlerin hakikatini göremeyiz. Çünkü cinler metafizikdir manadır görülmeyecek kadar latif varlıklardır. 

Kur'an'da iki yüzden fazla ayetler cinlerin yaratılışından varlığından insanlardan önce yaratıldığından bahseder ayrıca özellikle kuran'ın 72. suresi olan 28 ayetten müteşekkil cin suresi hep cinlerden bahseder. Bu bakımdan mutlak bir varlıkolarak cinlerin inkarı İslam inancına göre mümkün değildir. Pozitif ilim de cinlerin varlığını ve görünmez olduklarını kabul etmektedir.

Cinler dünyadaki insan sayısının beş katıdır. Ömürleri 800 ile 1000 yıldır hatta daha fazladır. insanlar gibi hayat şartları var. Birbirleriyle evlenebilir, hatta çoluk çocuk sahibi olabilirler.

İnsanları, dağları, taşları, ağaçları, yerleri, gökleri, denizleri ve nehirleri yaratan Allah, tıpkı onlar gibi birer varlık olan cinleri de yaratmıştır. Cinler de Allah (C.C.) tarafından yaratılmış olan tüm varlıkların gözle görülmeyen birer fertlerdir. Kur'anın ifadesine göre asıl maddeleri ateştir. Son derece latif ve ince cisimli oldukları için, gözle görülmezler. Tıpkı nurani olan melekler gibi. Onların gözle görünmemesi yokluklarını gerektirmez. Vardırlar ama görünmezler. Varlıkları Kur'an ve hadislerle sabittir. İnkarı mümkün değildir.

BÜYÜK ALİM ŞEYH ŞA'RAVİ buyururlar ki; " Gaybi işlerde dini meselelere gelince, bunlara iman etmek vaciptir. Mahiyetini ve keyfiyetini bilmesek bile. Çünkü imanın bir zirvesi vardır ki, o da Allah'a iman etmektir. Bir kere kendi isteğinle Allah'a iman ettin mi? Aklınla zirvenin altına girdin mi? Aklın alsın, almasın Allah'ın her dediğini kabul etmek zorundasın. Çünkü bilmemek ve görmemek de hiçbir zaman delil sayılmaz. Çünkü maddeyi gören gözler, manaya da inanmak mükellefiyetindedir. Yani bir şeyin varolduğunu bilmemek, o şeyin yok olduğunu göstermez.

A raf Suresi Ayet : 27 Sayfa : 154
"Ey Adem oğulları, çirkin ve ayıp yerlerini kendilerine göstermek için ebeveyniniz olan Adem ile Havva'nın elbiselerini soyarak, şeytan onları nasıl cennetten çıkardı ise, sakın size de bir bela yapıp, sizi saptırmasın. Çünkü şeytan ve kabilesi kendilerini göremeyeceğiniz yerlerden onlar sizi görürler. Biz şeytanları iman etmeyenlere dostlar yaptık." 

Ayet-i Kerime'den anlaşılıyor ki, insanlar cinlerin asıl şekil ve suretlerini göremezler. Ancak herhangi bir kılığa girerlerse mümkündür. Ama cinler her surette ve her zaman insanları görürler.

Hicr Suresi Ayetler: 26 ve 27 Sayfa: 264
“Andolsun ki, biz insanı balçık haline gelmiş, kuru bir çamurdan yarattık.” “Cinleri de sizden önce, dumansız, azgın ve şiddetli ateşten yarattık.”

Rahman Suresi Ayetler: 14 ve 15 Sayfa: 532
" İnsanı kurumuş, kerpiç haline gelmiş kuru bir çamurdan yarattık. " " Cinleri de dumansız bir alevden yarattık. "

1. İnsanların arasında bulunan, yerleşen ve göç eden cinlere, AMMAR denir. 

2. Çirkinleşip şirret haline gelen cinlere ŞEYTAN denir. 

3. Çocuklara musallat olan cinlere ERVAH denir. 

4. Yaramaz ve güçlü cinlere de İFRİT adı verilir. 

a. Kanatları vardır kuş gibi uçarlar. 

b. Yılan, kedi, köpek, manda, keçi ve haşere hayvanlar şeklindedir. 

c. Diğer bir sınıftır ki onlara hesap ve ceza vardır. 

CİNLERİN ÖZELLİKLERİ;
1.Cinlerin kılıktan kılığa, şekilden şekle girme özellikleri vardır.

Cinler bir çok kılığa girdikleri gibi, daha çok insan kılığına da girmeleri mümkündür. Enfal Suresi Ayet: 30 Sayfa: 181 ayetindeki ifade aynen şöyledir; Bir gün Kureyş kafirlerinin ileri gelenleri bir araya gelip, 'Muhammed'i hapsedelim mi? Öldürelim mi? Veya Mekke'den sürelim mi? ' diye birbirleriyle istişare ederken, cinlerin ilk yaratılanı şeytan, namı diğer iblis, üstü başı pis, kötü bir insan kılığında bunlara yanaşıp, öldürmeleri için vesvese ile telkin etmiştir.

Hz. Ayşe validemiz bir gece cinler tarafından yatağından kaldırılarak yüksek bir mahkemenin huzuruna getirilir. sebebini sorunca cinler aleminden bir müslüman cini öldürdün. Bunun mahkemesi görülecek, denildi. O da: Ben nerede bir cini öldürdüm dedi. Sen Kuran-ı Kerim okurken, bizim müslüman cin kardeşlerimizden birisi bir yılanın içine girerek seni dinlemeye geldi. Siz hanenizde o yılanı görünce öldürdünüz. Dolayısıyla içinde bulunan kardeşimizde öldü. Bunun hesabı görülecek. Bu Hadisenin sonunda barış ve anlaşma yapılarak. Olay tatlıya bağlandı.

Cinler insanlar gibi canlı, şuurlu, ve akıllı varlıklardır. Yalnız akıl ve muhakeme konusunda insan daha üstündür. Cinlerin sürat ve görüntü verme, geçmişe gidip gelme gibi bizden üstün tarafları da vardır. Bununla beraber bizim gibi onların da ruhları vardır. Ruh sayesinde canlı kalmaktadırlar. Aramızdaki fark bizim ruhumuz molekül yığını yeni maddedir. Cinlerin ruhu ise bir enerji akımının içindedir.

2.Hızlılık özellikleri vardır.
Cinler sesten hızlıdırlar. Titreşim hızlılıkları saniyede 300.000 km den fazladır. Bir saniyede Dünyanın bir yerinden diğer yerine ulaşacak hızlılıktadırlar.

Neml Suresi Ayetler : 38 ve 39 Sayfa : 381
“Süleyman cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil adamlarına dönerek, -Ey ileri gelenler, Yemen Sultanı olan Belkıs, Müslüman olarak gelmeden önce, tahtını, yetkisini bana hanginiz getirecek dedi.” “Cinlerden bir ifrit, -ben o tahtı sana yerinizden kalkmadan getiririm. Benim buna gücüm yeter, ona hiç bir zarar vermeyecek kadar, güvenilir ve eminim- dedi”

Yukarıdaki ayetin ifadesinden anlıyoruz ki, Hz. Süleyman Belkıs'ın tahtını Yemen'den getirmek isteyince, bir cin ' Sen makamından kalkmadan,ben onu sana getiririm. Benim buna yetecek gücüm var ' demiştir. Süleyman (A.S.) Kudüs'te, getirilecek taht ise Yemen'deydi. Onu bir saniyede getirmek büyük bir hız ve büyük bir güce sahip olmak demektir. 

3.Semaya çıkıp, semadaki haberleri çalıp öğrenme özellikleri vardır. Ancak, Hz. Peygamber’ in doğumundan sonra bu yasaklanmıştır.

Peygamber Efendimiz (SAV) yanında bulunan arkadaşlarına; " Herkese cinlerden bir arkadaş verilmiştir" buyurdular. Sahabe ; " Ya Resulullah sana da mı cinlerden bir arkadaş verildi? " diye sorduklarında, Resulullah; "Evet, bana da cinlerden bir arkadaş verildi. Ancak Allah ona karşı beni güçlü kıldı. O cin müslüman oldu. " buyurdular.

Cinler de inanlar gibi Allah'a ibadet ve itaat etmekten mesuldurlar. Bunlara akıl verildiği için yaptıkları işlerden sorumlu olurlar. Bu itibarla akıl sadece insanlarda, cinlerde ve meleklerde vardır. Hayvanlarda akıl yoktur. Zeka, his, içgüdü veilham vardır. İpek böceğinin ipek, arının bal yapması zekası, içgüdüsü ve ilhamı sayesinde olur.

Şuara Suresi Ayet: 212 Sayfa: 377
" Şüphe yok ki cinler semaya çıkıp oradaki haberleri öğrenmelerinden, meleklerin sözünü işitmelerinden, gayb haberlerini öğrenmelerinden azledilmişlerdir. "

Mülk Suresi Ayet: 5 Sayfa: 563
“Yemin olsun ki en yakın semayı kandillerle, yıldızlarla süsledik ve onları şeytanlar için atılacak taşlar yaptık. Bu taşlar meleklerden sır çalmaya gelen şeytanları öldürür veya sakatlar. Ve o şeytanlara çılgın ateş azabı hazırladık.”

Cin Suresi Ayetler: 8 ve 9 Sayfa: 573
“ Cinler – Doğrusu biz semayı yokladık da, onu bekçiler ve gök taşları ile doldurulmuş bulduk.- “ “ Halbu ki biz Peygamberin gönderilmesinden önce, haber dinlemek için gök yüzünün bazı yerlerinde otururduk, haberleri öğrenirdik. Fakat şimdi kim haberleri dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen yalın bir ateş buluyor. ”

Hz. Resulullah'ın doğduğu gece aşağıdaki sıralayacağım hadiseler ve mucizeler meydana gelmiştir.

1. Kabe’deki lat, uzza ve menat gibi kafirlerin taptığı yüzlerce put yere serilmiştir. 

2. İran kısrasının MEDAYİN şehrindeki sarayının burçları yıkılmıştır. 

3. Mecusilerin yani ateşe tapanların bin yıldan beri yanan ateşi aniden sönmüştür. 

4. Mukaddes sayılan SAVA gölünün suyu çekilerek kurumuştur. 

5. ŞAM tarafında bin yıldan beri kuru bir vadi olan ve suyu akmayan SEMAVE nehri dolup taşarak akmaya başlamıştır. 

6. Hazreti Peygamberin doğduğu geceden itibaren şeytan ve cinlerin gayb haberlerini öğrenmeleri için semaya çıkmaları yasaklanmıştır. Böylelikle kahinlere, sihirbazlara gayb haberlerini veremez olmuşlardır.

CİNLERİN MELEKLERDEN FARKI; 

1. Allah melekleri nurdan, cinleri ise ateşten yarattı.

Sad Suresi Ayet: 76 Sayfa: 458
“ İblis, ‘ Ben ondan daha hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. O’nu ise topraktan yarattın. ‘ dedi. “ Bu ayetin ifadesine göre, cinlerin mutlak suretle ateşten yaratıldığının kanıtıdır.

Hz. Peygamber buyuruyor ki;
" Melekler nurdan, şeytan ateşten, insanlar topraktan yaratıldı. "

2. MELEKLER Allah'a isyan etmezler. ŞEYTAN Allah’a isyan etti.

Kehf suresi Ayet : 50 Sayfa : 300
“ Biz meleklere Adem’e secde edin dediğimizde İBLİS hariç hepsi secde etti. İBLİS cinlerdendi ve Allah’ın emrinden harice çıktı. ‘ Ey insanlar, beni bırakıpta iblis ve onun zürriyetini dostlar mı ediniyorsunuz ? Halbuki onlar size düşmandırlar. Zalimler için ne fena bedel. ‘ “ Bu ayetten anlıyoruz ki, şeytanlar cinlerin isyan eden ve Allah’ın emirlerine karşı çıkan gurubudur.

Tahrim suresi Ayet : 6 sayfa : 561
"O melekler Allah'ın emrettiği hususlarda asi gelmezler, isyan etmezler, emir olunduklarını yaparlar. Allah'a baş kaldırmazlar. "

3. MELEKLER, yemezler, içmezler, üreyip, çoğalmazlar. CİNLER ise, yerler, içerler, üreyip, çoğalırlar. Sayıları insanlardan daha çoktur. Cinlerin latif ve ince varlık olmaları, üreyip çoğalmalarına engel değildir. Kendilerine iyiliği dokunan insanları ödüllendirirler, saygısızlık yapanları da cezalandırırlar. Bazı insanları etki altına alıp kendi isteklerine alet ederler veya kötü işler yaptırırlar. Hatta bazen insanlara aşık olan cinler bile vardır, bu durumda sevgililerini kaçırarak onlara sahipolurlar. İslamiyet açısından, iyi huylu "müslüman cinler" ve kötü huylu “kafir cinler“ de vardır. Bu tür cinler daha çok büyücülükle uğraşanların ilgisini çekmektedir. "Huddam" (hizmetçiler) adı altında bulunan bu cinler sayesinde hastalıkların iyileştirildiği, kötülüklerin defedildiği ve bir takım doğaüstü olayların meydana getirildiği varsayılmıştır. 

CİNLER NEREDE YAŞARLAR;
BİLAL BİN EL-HARİS ‘ den rivayettir :"Bir yolculuk sırasında Resulullah'la birlikte bir yerde konakladık, defi hacet için dışarıya çıktılar. Bende peşinden ibrik götürdüm. Yanına yaklaştığımda bazı insanların birbirleriyle kavga eder gibi, ağız dalaşı yaptıklarını gösteren sesler işittim. Hiç böyle ses işitmemiştim, sonra Resulullah geri döndüler, kendisine YA Resullullah ; senin yanında bazı erkeklerin kavga seslerini duydum.

Ama ağzından konuşan kimseyi görmedim, dedim. Rasulullah (SAV) müslüman cinler ile müşrik cinler birbirleriyle kavga edip, çekiştiler, beni aralarına hakem tayin ettiler. Kendilerini bir yerlere yerleştirmemi istediler. Ben de müslüman olan cinleri köy ve dağlara, müşrik olan cinleri de, dağlarla denizler arasına yerleştirdim buyurdular. “ Ayrıca cinler hamamlarda, mezarlıklarda, pis yerlerde, ahırlarda, çöplüklerde, ıssız yerlerde, duvar deliklerinde ve ağaç kovuklarında yaşarlar.

Peygamber Efendimiz(SAV); " Bana Nusaybinli cinlerden bir grup geldi, iyi cinlerdi. Benden yiyecek istediler, bende Allah'a dua ettim. Rastladıkları kemik ve tezekler onların yiyecekleri olsun. Tezek ve kemikle taharet almayın. Çünkü onlar cin kardeşlerinizin azığıdır.” buyurdular. Cinler insan artıklarını yerler. Cinlerin yemekleri besmele çekilmeden yenen yemeklerdir. Ayrıca tezek ve kemikler de onların yiyecekleridir.

Cinlerin insanlar gibi sosyal hayatları vardır. Onların da düğünleri, şenlikleri, toplantıları, seminerleri, konferansları vardır. Üreyip çoğalırlar. Yerler, içerler. Fakat onların yeyip içmeleri, koku duyusuyladır. Nefsani olarak doyarlar. Ayrıca cinlerinpara kuru soğan ve sarımsak kabuğudur. Bunlar kesinlikle yakılmayacaktır. Aksi halde cinlerin hışmına uğrarsınız, yani zarar görürsünüz.

İNSANLAR CİNLERLE İRTİBAT KURABİLİR;

İnsanlar cinlerle irtibat ve iletişim kurabilirler. Bu mümkündür. Ancak cinlere hükmedemezler. Cinleri tahakküm altına alamazlar. Bu yetki , Kuran'ın ifadesine göre Hz. Süleyman (A.S.)'a verilen bir yetkidir. Hz Süleyman'ın camdan sarayı vardı bu sarayı cinlere yaptırmıştır. Cinler metafizik aleminin sakinleri olması itibariyle, enerji ve ışından ibarettir.

Ben ve benim gibi özelliği olan insanların cinlerle konuşması mümkündür. Fakat bu konuşma, bu görüşme, bu irtibat ve iletişim fizik aleminin sakinlerinden olan insanlarla konuşur gibi değildir, çünkü insanlar metafizik değil fizikseldir ve molekül yığınından ibarettir. Beynimize gelen manyetik akımı sese dönüştürürüz. Bir çok insanların da beynine manyetik akım gelir. Ancak sese dönüştürmek, iletişim ve irtibat kurmak ayrı bir sanat, ayrı bir hüner, ayrı bir beceri ve ayrı bir özelliktir. 

Bazı insanların fizik aleminden metafizik alemine geçişleri mümkündür. İmam-ı Rabbani, İmam-ı Azam, Abdulkadir Geylani, Muhiddin Arabi, Mevlana Halid-i Bağdadi bunlardan bazılarıdır.

İnsan ruhu metafizik aleminde cinlerden daha hızlı, daha kabiliyetli ve daha kuvvetlidir. Hz. Süleyman (A.S.) cinlerden insanlardan ve kuşlardan müteşekkil askerine, Sebe melikesinin tahtını hanginiz bana getirir dediğinde cinlerden bir ifrit, yerinden kalkmadan getiririm dedi.

Ehli kitaptan ve veliyullahdan olan ayrıca Hz. Süleymanın veziri Asaf bin Berhiya ismindeki bir zat, gözünü kırpmadan getiririm dedi. Tahtı yanında gören Hz. Süleyman . "Bu hal, bu kuvvet ve bu kudret mutlak ve mutlak Rabbimdendir." deyip Allah'a şükr etmiştir.

Sad Suresi Ayetler : 35, 36 ve 37 Sayfa : 456
“Ey Rabbim, bana öyle bir mülk, yetki ve ruhsat ver ki. Benden sonra hiç kimse de olmasın, muhakkak sen bütün dilekleri verensin, VAHHAB’ sın.” “Biz rüzgarı onun emrine bağlı kıldık, emri ile istediği yere rahatça akar giderdi.” “Cinleri de onun emrine bağlı kıldık. O cinlerin kimisi bina ustası, kimide dalgıçtı.”

Enbiya suresi Ayetler: 81 ve 82 Sayfa : 329 ve 330
“ Süleyman’ ın emrine esen rüzgarı verdik ki, bu rüzgar O’ nun emri ile içine bereketler verdiğimiz yere (Şam’a ) esiyordu. Biz her şeyi biliyorduk. " “ Cinlerden O’ nun için dalgıçlık edenleri ve daha başka işte çalışanları emrine verdik. Ve hep onları zapteden bizdik. “ 

Bu ayetlerin ifadelerinden anlıyoruz ki, Hz. Süleyman bina ve duvar ustalarına hanlar hamamlar, çeşmeler ve mescitler yaptırıyordu. Hatta Kudüsdeki Mescid-i Aksa’yı cinlere yaptırdığı mütevatirdir. Cinlerin dalgıçlarına da Kızıldeniz’ den inci ve mercan çıkarttırıyordu.

Neml suresi Ayetler : 17 ve 18 Sayfa : 379
“Birden Süleyman için cinlerden, insanlardan ve kuşlardan teşekkül eden orduları toplandı. Bütün bunlar toplandığı yerden sevk ve idare ediliyorlardı.” “Nihayet Süleyman ve insanlardan, cinlerden, kuşlardan müteşekkil ordusu Şam’ daki karıncası bol olan, karınca vadisine vardıkları zaman, karıncaların hükümdarı olan bir karınca şöyle dedi; ’ Ey karıncalar, yuvalarınıza girin Süleyman ve müteşekkil ordusu sizi fark etmeyerek ezip geçmesin. ‘ “ 

Ayetlerin ifadelerinden özet olarak anlıyoruz ki, cinleri tahakküm altına alanların HZ. Süleyman gibi bir güce sahip olması gerek. 

CİNLER İNSANLARI ÇARPARLAR MI ?
Bakara Suresi Ayet : 275 Sayfa : 48

“Faiz yiyenler, mahşer günü kabirlerinden, cinlerin çarptığı kişiler gibi kalkarlar”

Cinler bir nevi yelden ibarettir. İnsan ise sürekli nefes alır verir, bu yüzden cinler herhangi bir yerinden insan bedenine girerler. Bu şekilde vücudun herhangi bir organına rahatça tesir eder. Cinler ateşin duman tarafından yaratılmıştır. Duman ise insan vücuduna rahatlıkla girebilir. Sigara dumanının girmesi gibi. Ekseriyetle beyine yerleşirler.

Çünkü oradan diğer uzuvlara kolay etki edebilirler. Hastanın dilinden konuşan bazı cinler de beyinde olduklarını haber verirler. Cinler beyine girip orada yerleştikleri gibi Vücudun herhangi bir yerine de yerleşirler. Sebepsiz ağrı ve sancıya sebep olurlar.

Cinler, bazı insanların beynine manyetik akım verirler. O manyetik akım insanın enerji ve elektrik üreten sistemini bozar. Artık o insanın rolantı bozulmuş demektir. Vücudun bazı organlarına elektrik gitmez. İnsanın sinirlerine, beyin sistemine tesir eder. Bu sefer vücudun ürettiği enerji ve elektrik akımı düzensiz hale gelir. En gelişmiş rontgen makinelerinin çekemediği, tesbit edemediği manyetik yaralar ve ağrılar ortaya çıkar. Manyetik akım zamanla hücre düzenine tesir eder. Biyolojik bazı rahatsızlıklara yol açar. Kişi artık psikolojik bir hasta durumundadır.

Bu gibi durumlarda kabiliyetli olup, elinde gözlerinde manyetik yoğunluğu olan kişiler, insanların hangi bölgelerinin hassasolduğunu, menfez ve kanalların nerede bulunduğunu, hangi yerden akım aldığını tespit ederler.

Peygamber Efendimiz(SAV) ;" Şeytan insanoğlunun damarlarındaki kana karışıp, kan gibi akar. " buyurmuşlardır. Çünkü, cinler insan beynine hulûl etme kabiliyetine sahiptirler. Hatta etki altına aldıkları kişiye bazı bilgilerde verebilirler. Onların insan bedenine girip, beynine yerleştikleri tevatüren doğrudur. Cinlerin kötüleri, insanın bedenine ve aklına verdiği zarar, ilk çağlardan beri iyi bilinir. Ancak bundan daha tehlikelisi, insanın dinine, imanına verdiği zarardır. Tedavisi Kur' anla mümkündür.

"Şeytanın Allah tarafından üzerine musallat edildiği insanı çarpması doğrudur. Bu Kur'an da açıklanmıştır. Şeytanın çarptığı insanda fiziki değişiklikler yapabilir veya beyin dalgalarını kontrol altına alıp istediğini söyletebilir" insanların cinler tarafından çarpıldığı ve bir takım değişikliklere sebebiyet verdiği teyit edilmiştir. Cinler insan bedeninin tamamına girer. Bedende ağrı sancı ve titreme olur. Uzun zamandır insan bedeninde bulunur.

Şeyh Abdülaziz Bin Baz; Cin çarpmasının Kur'an-ı Kerim ile tedavi edilmesinin caiz olduğunu kaydetmiştir. Bu da şeytanın insanı çarpması olayının doğru olduğunu gösteren bir başka delildir.

Al’i İmran suresi Ayet : 175 Sayfa : 74
“ Cin ve şeytanlar sadece kendi dostlarına korku, heyecan ve zarar verir. Siz onlardan korkmayın. Gerçek manada inanıyorsanız, Benden korkun.” Bu ayetin ifadesinden anlıyoruz ki; Zaaf duruma düşen insanları cin ve şeytanlar insan bedenine verdiği korku ve eziyetten dolayı basiretleri ve idrakları bağlanır. Aklı selim olmazlar, aklı evvel hareketlerde bulunurlar.

A raf suresi Ayet : 200 Sayfa : 177
“ Eğer cin ve şeytanlardan bir korku ve dürtü sizi rahatsız ederse hemen Allah’a sığının. Çünkü O hakkıyla işitendir, her şeyi tam manasıyla bilendir.”

Müminun suresi Ayetler : 97 ve 98 Sayfa: 349
“ Ey Resulum de ki, Ya Rabbi şeytanların kışkırtmalarından, taşkınlık, zarar ve vesvese vermelerinden sana sığınırım. Ya Rabbi onların huzurunda olmalarından da sana sığınırım. “ 

CİN ÇARPAN İNSANDAKİ RAHATSIZLIKLAR;

A : Cin çarpan insanda uyanıkken olan rahatsızlıklar şunladır:

1. Sebepsiz baş ağrıları, Beyin yorgunluğu

2. Kasılma, sinirlenme, tembellik, ibadet etmekte ve Allah'ı zikretmede zorlanma. 

3. Herhangi bir uzuvda doktorların sebep bulamadığı bir ağrı veya sancı olur. 

B : Cin carpan insanda uyurken olan rahatsızlıklar şunladır:

1. Uzun süre sağ sola döner uyuyamaz ancak, iyice dinlendikten sonra uyuyabilir.

2. Çok korkunç rüyalar görür. Rüyasında muhtelif hayvanlar görür. Uykuda çok ağlar, çok güler veya çığlık atar. Uyurken ah vah eder. 

3. Yüksek bir yerden düşüyormuş gibi olur. Rüyasında kendisini mezarlıkta pis yerlerde ve korkunç yerlerde görür.

Aşağıda ki vereceğim sure ve ayetleri okumanızı tavsiye ediyorum.

1. Felak ve Nas sureleri. 

2. Fatiha suresi 

3. Ayetel Kürsü Sayfa: 43 

4. Al’i İmran suresi Ayet: 175 Sayfa: 74 

5. A raf suresi Ayet: 200 Sayfa: 177 

6. Müminun suresi Ayetler: 97 ve 98 Sayfa:349

İlaçların en iyisi Hz. Kuran'dır. Hastaya okunursa hastalığı hafifler. Eceli gelmemiş ise iyi olur. Eceli gelmiş ise ruhunu teslim etmesi kolay olur. Duaların en kıymetlisi ve faydalısı Fatiha suresidir.

Haşr suresi Ayet : 21 Sayfa : 549
“ Kur’anı bir dağın üzerine indireydim, dağı Allah korkusundan baş eğmiş, yerle bir olmuş görürdünüz. “ 

Dağı yerle bir edecek kadar etkili, yeri delecek kadar tesirli olan Hazreti Kur’an karşısında, cini de, perisi de, büyüsü de, sihirbazı da hiçbir güç etkili olamaz. Samimi, candan ve yürekten Allah’a bağlanmak şarttır.

MÜSLÜMAN OLAN CİNLER;

Zariyat suresi Ayet : 56 Sayfa : 524

“ Biz, cinleri ve insanları bana ibadet etsinler diye yarattık ”

En'am suresi Ayet: 130 Sayfa: 145
" Ey cin ve insan topluluğu, size içinizden ayetlerimizi, hak ve doğru olanı anlatan ve şu korkunç Mahşer gününüzün geleceğini haber verip sizi korkutan Peygamberler gelmedi mi ? "

Bu Ayet-i Kerimelerden anlıyoruz ki, cinlerde insanlar gibi Allah'a ibadet etmekle mükelleftir.

Cin suresi Ayet : 11 Sayfa : 573
“ Bize gelince, iyilerimizde var, başka türlü olanlarımız da. Biz çeşitli yollara ayrıldık. “ 

Bu ayetten anlaşılıyor ki, müslüman cinler de var, kafir cinler de. Müslüman cinler insanlar gibidir, cennete gireceklerdir. Kafir cinler de, kafir insanlar gibi cehenneme girecektir. Çünkü cinlerin de mükellefiyeti vardır.

A raf Suresi Ayet: 179 Sayfa: 175
" And olsun ki, biz ins ve cinden bir çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, onlarla anlayamazlar. Gözleri vardır, onlarla göremezler. Kulakları vardır, onlarla işitemezler. İşte bunlar hayvanlar gibidir. Hatta daha şaşkındırlar."

Cin suresi Ayetler : 1 ve 2 Sayfa : 573
“ Ey Resulum de ki, ‘ Bana vahy olundu. Cinlerden bir gurup, bir taife Kur’an dinlemişler de şöyle demişler, - Gerçekten biz hoş bir ses, hoş bir Kur’an dinledik.“ “ Öyle bir Kur’an ki, hidayete götüren, irşat eden, böylelikle biz O’na iman ettik. Rabbimize asla şirk koşmayacağız- dediler. ‘ “

Bu ayetler cinlerin işitme ve düşünme kabiliyeti olduğunu göstermektedir. Ayrıca bu ayetler cinlerin Kur’anı dinledikten sonra, orada bulunmayanlara Allah ve Resulıunun doğru yoluna girmeyi, O’nun izinden yürüyerek Allah’ın rahmetini kazanıp, azabından kurtuluşa erişmelerini tavsiye ettiklerini bildirmektedir.

Cin suresi Ayet : 19 Sayfa : 574

“ Peygamber namaza durduğu zaman cinler birbirlerini ezercesine Kur’an dinlemek için O’ nun etrafında toplanırlardı. “

Hz. Resulullah ashabıyla UKAZ panayırına giderken ENNAHL vadisinde sabah namazını kıldırmış. Bir gurup cin namazda okunan Kur’anı dinlemişlerdi. Okunan Kur’anı dinleyen Yemen'de ki bir gurup Nusaybin cinleri idi. Sayılarının yedi kişi olduğu mütevatirdir. Orada bulunmayan arkadaşlarının, yandaşlarının yanlarına gittiklerinde aşağıdaki ayetlerden anlayacağımız şekilde, onları islama, Allah'a ve sakaleyn olan Hz. Resulullah'a tabi olmaya davet etmişlerdir.

Ahkaf suresi Ayetler : 29, 30 ve 31 Sayfa : 507

“ Ey Habibim hatırla ki, cinlerden bir gurubu Kur’an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Onlar bunun üzerine vardılar, birbirlerine susun dinleyin dediler. Sonra kendi kavimlerin yanına döndükleri vakit “ “ Ey kavmimiz biz bir kitap bir Kur’an dinledik. Musa’dan sonra indirilmiş olup, önceki kitapları tasdik ediyor. Hakka ve doğru bir yola hidayet ediyor. “ “ Ey kavmimiz Allah’ın davetçisine icabet edin. Ve O’na iman getirin ki, günahlarınız bağışlansın. Ve sizi acıklı bir azaptan korusun. “ 

İBN MES'UD (R.A.) şöyle demiştir; " Bir gece Hz. Resulullah (S.A.V.) ile beraberdik. Aramızdan birden kayboldu. Vadilerde ve dağlarda aradık, bulamadık. O geceyi hep endişe içinde geçirdik. Nihayet sabah olunca birde baktık ki, HİRA DAĞI tarafından geliyor. Kendisine ' Ya Resulullah, Sizi kaybettik, aradık bulamadık. Bu yüzden bütün geceyi endişe içinde geçirdik. ' dedik. Şöyle buyurdu; ' Bana cinlerden bir davetçi geldi. Onunla beraber gittim ve onlara Kur'an okudum. ' " 

CİNLERLE EVLİLİK OLUR MU ? 

İnsanların cinlerle veya cinlerin insanlarla evlenmesi mümkündür. Fakat ulemanın ekserisi bunu çirkin görmüştür. Hanefi alimleri ise cinlerle evlenmeyi caiz görmemiştir. Çünkü cinsleri aynı değildir.

İnsan, hücreleri ve moleküllerin yoğunlaşmasından, cin ise ışın şeklinde bir enerji akımından ibarettir. Farklı alemlerde, farklı boyutlarda, farklı yaratılışta olan insan ve cin; fizyolojik ve biyolojik manada bir araya gelip, birleşmeleri, yani izdivaç etmeleri imkansızdır.

Cinler insanlara ancak, his, heves, duygu verebilir. İnsanın şehevi duygularını tahrip edebilir. İnsanın beynindeki şehvet merkezlerini, manyetik akım ile harekete geçirebilir. Beyni hasta olan kişi bu hayali olayı gerçek zanneder. Ben cinle evliyim diye ilan edip, hayal ile hakikatı karıştırmış olur. İzah edeceğim ayette işaret edilen huzur ve sevgi gerçekleşmez.

Rüm suresi Ayet : 21 Sayfa : 407

"Onlara gönül veresiniz diye, kendi içinizden , kendileriyle huzur ve mutluluğa kavuşacağınız eşler yaratıp, aranızda bir sevgi, bir muhabbet ve bir rahmet var etmesi, Allah’ ın varlığının alametlerindendir." 

CİNLER ÖLÜRLER Mİ ? 

Rahman suresi Ayetler : 26 ve 27 Sayfa : 533

“ Yeryüzünde yaratılmış olan her canlı fanidir. “ “ Yalnız ve yalnız azamet ve ikram sahibi olan Allah’ın zati bakidir. “

Enbiya suresi Ayetler : 34 ve 35 Sayfa : 325

“ Ey Habibim, biz senden önce de hiçbir insana ebedilik, ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen de vefat edersen onlar ebedi mi kalacaklar?“ “ Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülükle ve iyilikle deneyeceğiz. Sonunda hepiniz bize döndürüleceksiniz. “

Cuma suresi Ayet : 8 Sayfa : 554

“ De ki, ‘ Haberiniz olsun o sizin kaçmakta olduğunuz ölüm varya ölüm mutlaka başınıza gelecekir. Sonra gaybı ve aşikarı bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O size neler yaptıklarınızı haber verecektir. “

A raf Suresi Ayetler : 13 ve 14 Sayfa : 153

"İblis, ‘ Ey Rabbim bana kıyamet gününe kadar ömür ve mühlet ver’ dedi" "Biz de, ‘ Ey İblis sen tarafımızdan kıyamete kadar ömür ve mühlet verilenlerdensin ’ dedik " 

Yukarıdaki ayetlerden anladık ki, yaratılan her mahluk öleceğine göre, cinler de yaratılan bir mahluktur. Onlar da ölecektir. Ömürleri insan ömründen daha uzundur. Ancak cinlerin ilk yaratılanı olan ŞEYTAN’ ın kıyamet gününe kadar yaşayacağına dair Allah tarafından izin ve mühlet verilmiştir.

A raf suresi Ayetler : 12, 13,14,15,16,17,18 Sayfa : 153
“ Allah İBLİS’e ‘ Ben sana emrettiğim vakit, Adem’e secde etmene mani neydi?’ diye sordu. İblis, ‘ Ey Rabbim, Ben ondan daha hayırlıyım. Çünkü beni ateşten , onu ise topraktan yarattın. ‘ dedi. “ “ Allah, ‘ Öyleyse hemen in oradan! Sana cennette kibirlenmek yaraşmaz. Haydi çık! Çünkü sen alçaklardansın. ‘ buyurdu. “ “ İblis, ‘ Bana kıyamet gününe kadar mühlet ver. ‘ dedi. “ “ Allah da, ‘ Haydi kıyamete kadar mühlet verilenlerdensin. ‘ dedi. “ “ İblis; ‘ Öyleyse beni azdırmana karşılık yemin olsun! Ben de onları saptırmak için mutlaka senin doğru yolunun üzerine oturacağım. “

“ Sonra onlara önlerinden , arkalarından , sağlarından ve sollarından sokulacağım. Sen de çoğunu şükredici bulamayacaksın. ‘ dedi. “ “ Allah buyurdu ki; ‘ Kınanmış ve kovulmuş olarak çık oradan. Yemin ederim ki, kullarımdan her kim sana uyarsa, cehennemi hep sizden dolduracağım. ‘ “

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...